Jump to content

Aşkın Tedavisi


mistik

Önerilen Mesajlar

Psikiyatrlar Leyla İle Mecnun'a Teşhis Koydu: Artık İlaçla Tedavisi Mümkün!

 

Aşk kliniği açıldı!

 

 

Ülkemizin ilk özel nöro-psikiyatri hastanesinde yatarak tedavi gören "aşk hastaları" bile var. Uzmanlar "mutsuz aşk"ı hastalık olarak tanımlıyor ve sevdikleri uğruna yemeden içmeden kesilen âşıkların, aslında aşk rahatsızlığından mustarip olduğunu belirtiyor.

 

Doğu kültüründe aşk, Leyla ile Mecnun hikâyesiyle idealize edilmiştir biraz. Aşk için ölmelidir; yoksa aşk, aşk değildir zaten. Oysa günümüzde pek çok psikiyatr bu ruh halinin aşk değil, bir hastalık olduğunu belirterek Leyla'yla Mecnun'un yürek dağlayan aşklarının kimyasal bir bozukluk olduğunu ve ilaçla tedavi edilebileceğini söylüyor. Örneğin, Psikiyatr Prof. Dr. Nevzat Tarhan'a göre aşkın bazen bir ilaçla canlandırılması ya da başka bir ilaçla yok edilebilmesi mümkün.

 

Prof. Tarhan ünlü Doğu masalı için de şu yorumu yapıyor:

 

"Bazı biyodavranışçılar, Leyla ve Mecnun bugün yaşasaydı çok daha farklı bir aşk öykülerinin olacağını söylüyorlar." Yani, ruh uzmanlarımıza göre sevdikleri uğruna yemeden içmeden kesilen, onu görmeden geçen her anı yaşanmamış sayan âşıklar, aslında aşk rahatsızlığından mustarip birer hasta. Geçen günlerde açılan ülkemizin ilk özel nöro-psikiyatri hastanesinde yatarak tedavi gören hastaları olduğunu söylüyor Prof. Dr. Nevzat Tarhan.

Yine aynı hastanede, "aşk hastalığı" tedavisiyle ilgilenen psikiyatr Dr. Funda Güdücü Sağır'ın psikolog Zehra Erol'la birlikte hazırladıkları "Takıntılı Aşklar" isimli kitapta da aşkın hastalıklı hallerinden örnekler sunuluyor. 14 Şubat vesilesiyle, aşkın gündem oluşturduğu şu günlerde biz de bir hizmet haberi yaparak "aşk hastalığı"nı araştırdık.

 

"Çok sık rastlıyoruz"

Psikiyatr Dr. Funda Güdücü Sağır, tanı kitaplarında henüz yerini almasa da popüler psikiyatride "aşk hastalığı"nın artık birçok uzman tarafından kabul edildiğini söyleyerek başlıyor konuşmasına. Böyle bir kitap hazırlamasına neden olan etken de, kendisine danışanlar arasında aşk hastalarına sıklıkla rastlıyor oluşu. "Aslında hastalar, ilk başta ilişkilerindeki sorunlar nedeniyle bize başvurmaz" diyor, "Çoğunlukla anksiyete, depresyon, post-travmatik stres bozukluğundan şikâyet edilir. Konuşma sırasında bu şikâyetlerin yaşadığı ilişkiden kaynaklandığını fark edersiniz. Ya da aile çocuğunu başka sebeplerle getirir. Bu belirtilerin ne zaman başladığını sorduğunuzda, 'İşte o kızı sevdi, kız da yüz vermedi ya, ondan sonra böyle oldu' diye cevap verirler." Aşkın hangi durumda hastalık olarak nitelendirilebileceğini sorduğumuzda, öncelikle sağlıklı aşkı, kendi deyimiyle "olgun aşk"ı tarif ediyor: "Olgun aşk, paylaşanların yaşamlarını bozmayacak şekilde devam eder. Taraflar, ilişkiye ve karşısındakine saygı duyar, yanında olmadığı zaman da onun varlığını hisseder, gerektiğinde fedakârlık yapar, ilişkiye ve sevdiklerine zaman ayırır. Birbirlerine muhtaç oldukları için değil, birbirlerini sevdikleri için görmek isterler. Olgun aşkta, manipülasyon, karşısındakinin yaşamını kontrol etme, sürekli onu yanında isteme gibi takıntılar yoktur." Aslında bu tanımdan aşk hastalığının alarm verdiği durumları çıkarmak mümkün. "Kişi aşkını yaşarken de yaşantısını bozuyor, hayatını aksatıyor; işine, diğer ilişkilerine zarar veriyorsa aşkla alâkalı bir yara, apse var demektir. İşte bu yara aşk hastalığı olabilir" diyor Dr. Sağır. Bu belirtileri duyunca biraz şaşırıyoruz. Âşık olunca herkes biraz hastalanıyor mu yoksa?

 

Beyinde sıcak leke

 

Bu noktada, ilişkinin hayatımıza ne derece zarar verdiğini iyi değerlendirmek gerektiğini belirtiyor Dr. Sağır. "İki taraf da sadece birbirini görmek için yaşıyor, aşktan başka bir şey düşünmüyor olabilir. Bundan rahatsız değillerse zaten bir sorun hissedip bize başvurmazlar. Ama taraflardan biri bu hali katlanılmaz buluyorsa ve yaşam dengesi bozulmuşsa, orada aşk hastalığının tedavisi gerekir" diyor. Dr. Funda Güdücü Sağır'a göre böyle durumlarda hastalık tedavi edilmezse, ilişkinin bitmesi bir yana daha ciddi sorunlara da yol açabiliyor. Bu rahatsızlıkları uzman şöyle sıralıyor: "İntihara kadar uzanan sonuçlar var. Depresyon, post-travmatik stres bozukluğu, akut uyum bozukluğu gibi çeşitli psikotik rahatsızlıklar baş gösterebilir. Ayrıca, ruhsal hastalıkların dışında fiziksel hastalıklara da neden olabilir. Bağışıklık sistemini çökertir. İlle verem olacak değil ama bedenin değişik bölgelerinde reaksiyonlar görülür. Aşkından ötürü kişi yemek yiyemez hale gelir, stres yüzünden kortizol üretimi artar, hormon dengesi bozulur, midede ülser çıkabilir, bağırsak bozuklukları yaşanabilir, kalp atımında bozulmalar olur." İşte bu durumlarda Dr. Sağır ve Prof. Dr. Tarhan'a göre ilaç tedavisi çok önemli. Çünkü, öncelikle bedendeki kimyasal ve hormon salgılanmasının dengelenmesi gerekiyor. İntihar eğilimi gösteren ya da aşk hastalığını bağımlılık gibi yaşayanlar içinse hastanede yatarak tedavi öneriliyor.

 

İster sağlıklı ister hastalıklı olsun, aşkın her beyinde meydana getirdiği değişiklikler var. Fonksiyonel MR incelemelerinde görülen ve beynin orta bölgesinde yoğunlaşan bu değişikliği doktorlar, "sıcak leke" olarak tanımlıyor. Bu lekenin gereğinden fazla "sıcak" olması hastalığa işaret ediyor. "Dopaminde artış gözlenir" diyor Dr. Sağır. Dopamin, kişinin motivasyonunu arttırıyor. Örneğin, alkol bağımlılarında da bu kimyasal çok etkili. Aşkta da kişiyi aşkını düşünmeye, onunla ilgili bir aktivite yapmaya yöneltiyor.

 

Sözleşmeyle tedavi

 

Aşık olunduğunda mutluluk hormonu olarak bilinen seratoninde ise azalma görüldüğü söyleniyor. Bu da aşk acısına yol açıyor. Aşkta heyecanı arttıran nöro-adrenalin ise yükseliyor. İşte hastalıklı aşkların tek müsebbibi de bu kimyasallar! Uzmanlara göre antisosyallik gibi bazı kişilik bozuklukları aşk hastalığına neden olduğu gibi bazen de aşk hastalığı kişilik bozukluklarına yol açabiliyor. "Örneğin obsesif bir karakter, aşk ilişkisini takıntılı yaşar. Her üç dakikada bir sevdiğini aramaya kalkar. Ya da aşkın kimyası dolayısıyla normal bir insan takıntılı bir âşığa dönüşebilir" sözleriyle açıklıyor bu durumu Dr. Sağır.

Prof. Dr. Nevzat Tahran ise aşk hastalığı nedeniyle hastanede yatarak tedavi edilen hastaların durumunu özetlerken "Aşk bağımlılığında kişi muhakeme yeteneğini yitirir, kendini harap etme noktasına gelir, düşünemez. Aşkının peşinde koşar" diyor, "bu aşamada rahatsızlığın akıl sağlığı bozukluğu, psikoz, hezeyan gibi tedavi edilmesi gerekir." Prof. Dr. Tarhan'a göre aşk bağımlılığında da beyin madde bağımlılarındaki gibi çalışmaya başlıyor. "Beyinde singulat girüs denen bir bölge var, şekli solucana benzer. Buradaki fonksiyonlarda ciddi bozukluklular oluşur. Tedavi için gerekirse elektrik tedavileri, manyetik tedaviler, elektro şok kullanılıyor." Daha sonraki aşamada hasta taburcu edilirken, onunla bir sözleşme imzaladıklarını anlatıyor Prof. Dr. Tahran. "Evli birine aşık olmuş bir genç kızımız vardı. Hiçbir biçimde bu ilişkiden kopamıyor, sürekli adamı arıyordu. İlk tedavinin ardından, altı aylık bir sözleşme imzaladık. Genellikle bir bilginin içselleştirilmesi, kişiliğin bir parçası haline gelmesi için altı ay geçmesi gerekir. Biz de adamı arayıp sormayacağına, görmeye çalışmayacağına dair söz vermesini istedik. Bu süre zarfında sözünü tuttu. Dolayısıyla hastalık tablosu ortadan kalktı. Çünkü ona duygu denetimini öğrettik."

Haberimizin ardından şairlerle bilim adamları arasında bir tartışma yaşanır mı dersiniz? Aragon'un ünlü "Mutlu aşk yoktur"u dillere pelesenk olmuş olsa da, bilim adamları buna karşılık "Mutsuz aşk, hastalıktır" sözünde ısrar ediyor.

 

Alıntıdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

aşkın iaçla tedevasini italyada yapıyorlar bunu hastalık olrak görüyorlar tabiki menun değilse mutsuzsa vs ise normal kabul etmiyorlar normal olması için bir şeyin iki tarafında bundan memnun olması gerekiyor diğer bir çok cinsel konudada bunu savunuyorlar

 

benim yüksek majide verdiğim eft de bu iş için kullanıla n bir metod aşk siline biliyor ve pek çok duygu

 

hipnoz ile bunu yapmak mümkün

 

maji ile bunu yapmak mümkün

 

psikiyatrik yada klinik psikolojide size yardım edebilir

 

kendinizi geliştirmek ve kendine güvende çözer bu meselyi çünkü

bir çok psikolojik sorunun temelinde kendine güvensizlik yattığını ileri sürüyor amerikan psikologları

 

ama her duygu bizim için önemli başımıza gelen hiçbir şey tesadüfü olrak gelmiyor bir sebebi var

 

ikinci olrakta bir çokşeyde kendi özgür irademizin sectiği birşey o ilşkiyi yada o mutsuzluğu biz tercih ediyoruz mutlu olmayı yada başka birnide tercih edebiliriz

 

son olarak doğru ninsan destina ruh ikizi vs vs ne dersek o kişiyi buldıktan sonra zaten böyle bir dert olmayacak olsa bile mutsuzluklar kavgalar kolayca ve kısa zmanda tatlıya bağlanacaktır o yüzden kismet deyilmiş hayırlsı değilmiş deyip arkaya bakmamak lazım

 

ama aşık olmamak dünyada kisişinin başına gelebilecek en büyük felaket bence aşk olsunda gersi çözülür

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

nasıl tedavi olur ya,kabul edemiyorum etmeyin benim aşkımı tedavi, yokluğu da bana varlığı da bana diyesim geldi..

yine de takdir edesim de geldi..

..de aşk ne zamandır toplumsal bi vaka ki?

hem benim için tinsel bir sorun varsa bile yine onu benden başkası çözemes ki..yoksa çözebilir mi..

tanımı var mı ki aşkın da tedavisi olabilsin..

bilmediğimi düşündüğüm&anladığımı hissettiğim konuda yazınca böyle oluyo iştee..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sanirim "Aski" bazi kotu hatiralariyla animsayan ve unutmaya calisan insanlar bu "derde!" bir an once son verebilmek icin tedavi olmayi isteyeceklerdir.

ben askinda beyinimin suzgecinden gectigine inaniyorum. duygularimi, heyecenimi kontrol edebiliyorsam bir duygu (hissiyat) olan aski neden kontrol edemeyeyim? bircok kisiye gore mantik ve ask bir yerde olmaz ama bence ask mantigin ta kendisi. kendi beynimde yatattigim bir seyse tedavisi neden mumkun olmasin?

tabii bu istege bagli olarak da degisir....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sanirim "Aski" bazi kotu hatiralariyla animsayan ve unutmaya calisan insanlar bu "derde!" bir an once son verebilmek icin tedavi olmayi isteyeceklerdir.

ben askinda beyinimin suzgecinden gectigine inaniyorum. duygularimi, heyecenimi kontrol edebiliyorsam bir duygu (hissiyat) olan aski neden kontrol edemeyeyim? bircok kisiye gore mantik ve ask bir yerde olmaz ama bence ask mantigin ta kendisi. kendi beynimde yatattigim bir seyse tedavisi neden mumkun olmasin?

tabii bu istege bagli olarak da degisir....

 

ama ama ama ekho,beyninin süzgecinden bahsediyorsun da yazdıkların aşkı ne denli yaşadığını pek ortaya koyamıyor.senin aşkı tanımlaman sanki tek kişilik birşeymiş gibi geldi bana..

unutma narkissos ta ekho nun arkasından o dağın yamaçlarında koktu..tek başına yapamadı..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ama o tek basinaligini yasadi aslinda kendi guzelligine kapilarak o yuzden aslinda ekho degildi onu o daglarda kokmasina neden olan :) kendi egosuydu onuo hallere dusuren.

 

ayrica ask ta her zaman bir elmanin iki yarisi gibi degil bir filedeki iki elma gibi davranmak lazim :) birey olabilmek onemli o yuzden insan tek basina da yasayabilmeli aski. karsilik beklemeksizin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

madem tek başına yaşamalı,öyleyse niye aşk engeli aşar vb tabirler kullanılır?

gerçekten tek başına yaşayabileceğine inanıyor musun aşkı? ayrıca unutma ekho k,kendine aşık olanlara aldırmayıp onları karşılıksız bırakan bir peri kızıdır..avcı olan narkissos karşılık vermeyince ekho erimeye başlar..

filedeki iki farklı elma demişsin ama zaten herkes farklıdır..peki ya aşkta farklılıklar kalıcı mıdır?..ya da farklılık birşey ifade eder mi?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

o zaman tedavisi mumkun mudur? bilim adamlari ne demis?: (alintidir) ask hakkinda ne dusunursunuz bilmem bundan sonra :)

 

"bilim, acimasizdir, serttir, gözünün yasina bakmaz, oyuncak ayiya kanmaz!

Uzmanlar (belki de 14 Subat'in kalpli hediyeliklerinden ve kirmizi güllerinden fenalik geçiren uzmanlar!) askin beyinsel kimyasini arastirmislar!

"Sirilsiklam asik" denekler, MR yani manyetik rezonans makinesine sokulmus ve onlara iki fotograf gösterilmis.

Biri asik olduklari kisinin, digeri tanimadiklari birinin fotografi.

Bütün deneklerin beyinlerinde asik olduklari kisinin fotografini görünce "dopamin" salgisi artmis!

Dopaminin dogru dozu büyük bir enerji, nese, dikkat yogunlasmasi ve ödül kazanma motivasyonu yaratirmis! Yani "Asigim, uçuyorum, okyanusu geçerim, kitalari asarim" deliligini yaratan, karsi tarafin uzun kirpikli mavi gözleri degil, dopamin!

Bir baska sonuç: Karasevda tabir ettigimiz, daglari maglari deldiren, "Ya benimsin ya topragin" dedirten "aci veren" asklarla, obsesif kompulsif bozuklugun kimyasal profilleri birbirine çok yakin çikmis!

Iki grupta da serotonin düzeyi "normal" insanlara göre yüzde 40 düsük! Yani kara sevda bir tür psikolojik bozukluk!

Ikinci tür, genellikle daha heyecansiz, daha az yorucu, sakin, "Karima 27 yildir asigim" türü sevdalarda ise baska bir kimyasal bulunmus: Oksitosin. Baglilik duygusunu arttiran bir hormon! Bazi hayvanlarda daha çok bulundugu için bu hayvanlar tekesli olurmus. Örnegin çayir siçanlari! "

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ey ekho,sen id&süperego arasında tam hakim olabildiğini mi sanıyorsun ki aşkı hormonel dengelere indirgiyorsun?

hormonlor hakim değildir,onları yine senin içsel&çevresel yönlendiricilerin belirler..

tıpkı ekho nun narkissos tan karşılık alamayıp erimesi gibi,buna neden yine bireyin kendidir..

birey de içi boş bir kavram olup,tarihsel kültürel,düşüngüsel ve toplumsal süreçler içide şekillenir..

bilim var olanı "genel yasalara" dayanarak açıklamaya çalışır.

bu nedenle sosyal bilim doğa bilimi ayrışması vardır

 

sevgilerimle.. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsan duygu ve düşüncelerine kimyasal tepkime olarak yaklaşan ve bunun çözüm yolunada yine kimyasal ilaçlarla yaklaşan bir psikiyatri bilimi , kim bilir belkide aşkın bu kadar acı vermesine beyindeki xxx nolu bölümün yanlış çalışması veya hormonel düzeninin bozulması yol açmıştır. :)

Bilim'in duygu ve maneviyat alanında söyleyecek sözü yoktur , zaten kendisi bu alanı araştırmaz , ruh der ama kabul etmez onun için ruh piskolojidir. O yüzden bu tür konularda çok fazla bilimsel düşüncelere takılmayın :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bilimin daha çok sözü var, sandığınız kadar yüzeysel değil, makro ve mikro alemi inceleyen ve yaratılışın muhteşemliğini tekrar tekrar gözümüzün önüne getiren de bilimdir. bir çok bilimadamı dna moleküllerini oluşturan elektronların ruhu taşıdığını bile dile getirmiştir, biyolojiyi yadsımak hayal alemine götürür, hayal bilimi besler, bilim aklı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bilimin daha çok sözü var, sandığınız kadar yüzeysel değil, makro ve mikro alemi inceleyen ve yaratılışın muhteşemliğini tekrar tekrar gözümüzün önüne getiren de bilimdir. bir çok bilimadamı dna moleküllerini oluşturan elektronların ruhu taşıdığını bile dile getirmiştir, biyolojiyi yadsımak hayal alemine götürür, hayal bilimi besler, bilim aklı.

 

Yaratılışın muhteşemliğinimi ? , bu muhteşemliği milyarda bir olasılığa sahip olmasına rağmen oluşumu tesadüflere bırakan bir bilim anlayışındanmı bahsediyoruz..

Ben bilimi biyolojiden ve fizikten yadsımıyorum.

Bilim duygu , düşünce , ve ruhsal anlamda bir incelemeye girmez , şu anki bilimsel düşünce ve metodlar fiziksel sürece yoğunlaşmıştır yeni yeni parapiskoloji ve bioenerji ile bu konulara merak salmıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bilim adamlarının hepsi tesadüf sonucuna varmaz, bir çok değerli bilimadamının vardığı "düzen" anlayışı vardır, benim elimin altında bu tarz bir çok değerli bilimadamından kaynaklar var, hepsi başvuru niteliğindedir..biraz daha araştırma yapmanız bu muhteşem kişilere ulaşmanızı kolaylaştırır..Einstein bile "Tanrı zar atmaz" demiştir..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bilim adamlarının hepsi tesadüf sonucuna varmaz, bir çok değerli bilimadamının vardığı "düzen" anlayışı vardır, benim elimin altında bu tarz bir çok değerli bilimadamından kaynaklar var, hepsi başvuru niteliğindedir..biraz daha araştırma yapmanız bu muhteşem kişilere ulaşmanızı kolaylaştırır..Einstein bile "Tanrı zar atmaz" demiştir..

 

Bilimadamlarının kişisel görüş ve inançları ayrı , bilimsel olarak ispat diye tutturup yoktura vurmaları ayrıdır.

Bilimsel süreçte ispat vardır sebeb sonuç vardır , bilim önünde duran binayı görse bile buna inanmaz bunun mutlak sağlamasını yapmak zorunda aksi taktirde bu onun için beynin ona oynadığı bir oyundur denilip geçilir. O yüzden bilimadamlarının kişisel inançları bilim dünyasında fazla rağbet görmez. Mutlak kanıt aranırki bu zaten inançla uyuşmayan bir şeydir , inançta sebebten sonuca değil sonuçtan sebebe varılır..

Tabiki yaratılışı bilimsel olarakta destekliyen bilimadamlarıda vardır, bunlarıda yadsımıyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İyi ki bilim de inanç da var:) ikisi de birbirine çalışıyor, kimi inançlar (güneşin dünya etrafında dönmesi gibi) bilim sayesinde çürütülür, kimi inançlar bilim sayesinde ispatlanır (aura-kirlian fotoğrafçılığı gibi), kimi bilimsel bulgular inanca götürür, kimi bilimsel bulgular da inançlardaki arada kalan soruları cevaplar. iyi ki bilim ve inanç var, hepsinin kökeninde iyi ki merak var;)

--------------------

Aşk konusuna gelince kimi aşk diye nitelendirilen durumlar gerçekten hastalık olarak tanımlanabilir, potansiyelinizi bozabilir, burada bundan bahsediliyor.

Ama kimi aşklar vardır ki, gerçek aşklar demek istiyorum, daha ruhanidir, Mevlana-Şemz arasındaki aşk gibidir, beklentisiz, öfkesiz, aynı hamur gibi hissedebilmek karşısındakinde kendini kendinde karşısındakini görebilmektir..bu tarz aşklar belli bir manevi düzeyi gerektirir tabi, yoksa günümüz aşkları gibi sadece fiziksel hoşlanmadan kaynaklanmış, özgüvensiz insanların kıskançlık ve gösteriş krizleriyle boyanmış aşklar hastalıklıdır, daha doğrusu aşk değil, hastalıktır:thumbsup:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İyi ki bilim de inanç da var:) ikisi de birbirine çalışıyor, kimi inançlar (güneşin dünya etrafında dönmesi gibi) bilim sayesinde çürütülür, kimi inançlar bilim sayesinde ispatlanır (aura-kirlian fotoğrafçılığı gibi), kimi bilimsel bulgular inanca götürür, kimi bilimsel bulgular da inançlardaki arada kalan soruları cevaplar. iyi ki bilim ve inanç var, hepsinin kökeninde iyi ki merak var;)

--------------------

Aşk konusuna gelince kimi aşk diye nitelendirilen durumlar gerçekten hastalık olarak tanımlanabilir, potansiyelinizi bozabilir, burada bundan bahsediliyor.

Ama kimi aşklar vardır ki, gerçek aşklar demek istiyorum, daha ruhanidir, Mevlana-Şemz arasındaki aşk gibidir, beklentisiz, öfkesiz, aynı hamur gibi hissedebilmek karşısındakinde kendini kendinde karşısındakini görebilmektir..bu tarz aşklar belli bir manevi düzeyi gerektirir tabi, yoksa günümüz aşkları gibi sadece fiziksel hoşlanmadan kaynaklanmış, özgüvensiz insanların kıskançlık ve gösteriş krizleriyle boyanmış aşklar hastalıklıdır, daha doğrusu aşk değil, hastalıktır:thumbsup:

 

Aşk bir risktir , düzeyi yüksek bir mutluluğu ve duygusal yoğunluğuda yaşayabilirsiniz tarifi imkansız bir acıyııda.

İnsanların başlarına gelen bazı kötü olaylardan sonra , bu tür psikiyatrik etkilerle insanları bu risklerden daha doğrusu yaşayacaklarından alı koymak doğru değil bence..

Aklıma isyan filmi geldi birden , her gün aldıkları haplarla insanları adeta robotlaştırmışlardı acı yok his yok sıkıntı yok ama mutlulukta yoktu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

psikoterapi kimileri için önemlidir, düşünce sisteminin düzenlenmesi ve olaylara bakış açısının değiştirilmesi için..zaten bu tarz tedaviler zorla olmaz, obsesyon haline gelmiş düşüncelerden kişi kurtulmak istiyor, değişmek istiyorsa terapi yardımcı olur, başkasına anlatamadıklarını psikiyatrisine anlatan bir insan anlatmanın sonucunda bile sadece anlatarak yani biraz daha iyileşebilir, olaylara, durumlara bakış açısı daha sağlıklı hale gelebilir...

 

karşılıksız aşk yaşayan bir gencin bir diğer insan için hayatına son vermesi gibi tehlikeler de söz konusudur, pek çok durumda bu takdir edilemez bir düşünce, öyleyse bu düşüncenin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi gerekir.

 

unutmayın herkes kendi başına bu dertleri yenebilecek kadar güçlü olamayabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

psikoterapi kimileri için önemlidir, düşünce sisteminin düzenlenmesi ve olaylara bakış açısının değiştirilmesi için..zaten bu tarz tedaviler zorla olmaz, obsesyon haline gelmiş düşüncelerden kişi kurtulmak istiyor, değişmek istiyorsa terapi yardımcı olur, başkasına anlatamadıklarını psikiyatrisine anlatan bir insan anlatmanın sonucunda bile sadece anlatarak yani biraz daha iyileşebilir, olaylara, durumlara bakış açısı daha sağlıklı hale gelebilir...

 

karşılıksız aşk yaşayan bir gencin bir diğer insan için hayatına son vermesi gibi tehlikeler de söz konusudur, pek çok durumda bu takdir edilemez bir düşünce, öyleyse bu düşüncenin sağlıklı düşüncelerle değiştirilmesi gerekir.

 

unutmayın herkes kendi başına bu dertleri yenebilecek kadar güçlü olamayabilir.

 

Yaşanılan kötü bir aşk birlikteliğinden sonra o durumdan kurtulmak amacıyla tedavi'ye bir şey dediğim yok .

Ama bu hissiyatı ve duygu yoğunluğunu ortadan tamamen yokedicek her türlü etki ve kimyasal oluşumada karşıyım.

İnsanlara acısız bir hayat sunmak bunu vadetmek aynı zamanda mutsuz bir hayat sunmaktır , acı yoksa mutlulukta yoktur...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yaşanılan kötü bir aşk birlikteliğinden sonra o durumdan kurtulmak amacıyla tedavi'ye bir şey dediğim yok .

Ama bu hissiyatı ve duygu yoğunluğunu ortadan tamamen yokedicek her türlü etki ve kimyasal oluşumada karşıyım.

İnsanlara acısız bir hayat sunmak bunu vadetmek aynı zamanda mutsuz bir hayat sunmaktır , acı yoksa mutlulukta yoktur...

 

o zaman farklı düşünmüyoruz buskas:) tabii ki duygular yok edilmemeli, tabi ki her çeşit duyguyu yaşayabilmeli insan, tabii ki karşıt duygular haz ve ıstırap gibi birbirinin yerini açar birbirlerine..

 

ama tekrar belirtme sorumluluğunu hissediyorum; kimi durumlarda insanlar tedaviye ihtiyaç duyabilirler ve sonrasında hayatlarına kaldıkları yerden daha deneyimli bir şekilde devam edebilirler.

 

Zaman en iyi ilaç aslında...herşey geçer hayat kalır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

o zaman farklı düşünmüyoruz buskas:) tabii ki duygular yok edilmemeli, tabi ki her çeşit duyguyu yaşayabilmeli insan, tabii ki karşıt duygular haz ve ıstırap gibi birbirinin yerini açar birbirlerine..

 

ama tekrar belirtme sorumluluğunu hissediyorum; kimi durumlarda insanlar tedaviye ihtiyaç duyabilirler ve sonrasında hayatlarına kaldıkları yerden daha deneyimli bir şekilde devam edebilirler.

 

Zaman en iyi ilaç aslında...herşey geçer hayat kalır.

 

Farklı düşünmüyorsak niye bu kadar tartıştık ya :) , neyse demek istediğim kısa süreli etki ve tedavi evet ama ayağa kaldırasıya kadar ondan sonrası yine insanın kendisine bırakılmalı..

İnsana sürekli koltuk değneği verilirse bir süre sonra yürümeyi unutabilir , gecenin bu vakti birazda felsefe yapayım :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Niczthe ağladığında kitabında hipnozla tedavi oluyordu aşkdan.Ama aşk hastalık değildir.Hastalıksa da ilaç yerine kendi kendini tedavi etmelidir insan diye düşünüyorum ben.

 

aşık falan olmicam bidaha

keşke ağrı kesici gibi bi ilacı olsa içince geçse

 

katılıyorum hemde nasıl katılıyorum bi bilsen

 

sizi aşıklar sizi:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Niczthe ağladığında kitabında hipnozla tedavi oluyordu aşkdan.Ama aşk hastalık değildir.Hastalıksa da ilaç yerine kendi kendini tedavi etmelidir insan diye düşünüyorum ben.

 

 

 

 

 

sizi aşıklar sizi:)

aşık deilim ki :D önceden olmuştu ama geçti ilaç kullanmadan:)

burdakileri okuduktan sonra korktummm olmam bidaha

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...