BinDokuzYüzSeksenDört

3.dünya savası sonrası dünya düzeni değişmiştir. londra artık okyanusya isimli polis devletinin baskentidir. faşist hükümetinin gercek bakanlığı için calısan bir burokrat olan winston smith in görevi farkında olmasa da tarihi gercekleri saptırmaktır.sıkı bir partili olan smith her seyin yalan uzerine kurulu oldugunu anladıgında kendisini sorgulamaya başlar. bakanlıkta calışan julia ile tanısıp asık oldugunda aşk bakanlığının bile normal olduğu bu dünya smith için daha karısık hale gelir.

yönetmen; michael radford

yapım;1984

http://www.beyazperde.com

özünde antikomünist propaganda amacıyla yazılmış, ancak daha çarpıcı gerçeklikleri ortaya koymaktan geri kalmamış bir roman.

yazarı orwell, ölüm döşeğindeyken 40 kadar ingiliz komünist yazarı ingiliz gizli servisine ispiyonlayarak onların ölümlerine sebep olmuştur.

romandaki büyük birader bariz bir stalin sembolüdür.

yazarın diğer ünlü eseri hayvan çiftliği de üzerine vazife olmadan devrim yapan rus işçisi üzerine bir eğretilemedir. yine ingiliz gizli servisinin siparişiyle yazılmış kitapta devrimi gerçekleştiren lenin, stalin ve troçki domuz olarak resmedilmişlerdir.

bahsi geçen durumlara ait belgeler birkaç sene önce halka açıklanmıştır.

http://www.itusozluk.com

filmi izledim ama gösterdiği sistem ve terimsel olarak karsılığı hakkında şüphelerim var. anladım mı anlamadım mı farkedemedim.

yorumlarınızı bekliyorum.

filmi bende izlemedim ancak ingiliz ajanları tarafından propoganda için yazdırıldığı belli bu eserlerin ne kadar sanatsal olduğu tartışılmalıdır bence saol paylaşım için...

1984 aslen edebi bir eserdir, pek çok okuyucusu sadece anti-ütopik bir roman olarak algılar, bana çok önerilmesine karşın henüz bu kitabı okuma fırsatı bulamadım, çünkü önümde acelemi bekleyen bir yığın başka kitap oluyor hep. ancak öneren kişilere olan güvenimden okunması gereken bir eser olduğu izlenimine kapıldığımı belirtmeliyim.

İnternette şöyle bir bilgi var:

Romanın anti-ütopik dünyasında, totaliter bir Parti'nin yönetiminde korku, propaganda ve beyin yıkama ile halk ve hayatı manipüle edilmektedir. 1984'ün sırf Stalin'i yermek için kaleme alındığını iddia etmek mevzuyu haddinden fazla basitleştirmek olacaktır. Orwell yazarlığa başladığı günlerdeki çizgisinden sapmış değildir: Nasıl ki ilk eserleri kendi tecrübelerinden izler taşıyor, ancak her toplumu ve çağı ilgilendiren meseleleri de işliyorsa savaş sonrası yapıtları da yalnızca Franco'nun, Hitler'in, Stalin'in dünyasını değil, bu despotları yaratan hırsları ve budalalığı da taşlamaktadır.

O zaman sadece bilim-kurgu eseri olarak okumak ve sonrasında yorum yapmak gerekir.

evet aslında okuyup yorum yapılmalı ancak ben sanatın propoganda malzemesi olarak kullanılmasına acayip kıllanıyorum:)

okuyan birileri çıkar da bizi daha fazla aydınlatır umarım.(belki de propogadaya sonradan alet edilmiştir, çünkü Aldous Huxley'in Cesur Yeni Dünyası ile başabaş bir bilim-kurgu klasiği olduğu söyleniyor.)

Uzun uzun yazılması gerekiyor bu kitabın. Fakat propagandaya sonradan alet edildiğini söyleyebilirim. Tabii bu benim fikrim. Film ile kitap çok farklı tadlar veriyorlar. Tercihim kitabından yana. İnsanların silinebildiği, baskının okurken bile insanı gerdiği bir dünya... Eğer okumuş olan biri varsa karşılıklı tartışmak, yoksa kitap ile ilgili analizlerimi yazmak isterim.

Evet sanat propaganda malzemesi olarak kullanılmamalı ancak birde şöyle bi durum var arkadaşlar ben bazen kendi görüşlerime taban tabana zıt kitaplar okurken bunlar bana gerçekten sanatsal gelebildiği gibi kendi görüşüme uygun yazılan bazı kitaplar için bile yeri geldiğinde "hmmm burası propaganda amacıyla okuyucunun gözüne sokmak,aklına iyice yerleştirmek için vurgulanmış" diyebiliyorum.Yani bu birazda yazarın ustaılığına bağlı.Eğer gerçekten yetenekli bir yazarsa propaganda amacıyla da yazsa yinede çok hoş lezzetler keşfedebiliyorsunuz eserinde.Bu yüzden ben genellikle eğer boş zamanlarım kısıtlıysa sürükleyici konulu kitapları seçiyorum yok vaktim genişse kitabın arka kapağını okuyup karar vermek yerine bir kaç sayfasında yazarın üslubunu inceliyip ona göre seçiyorum kitabımı.

her zaman fikirler aşılanmaya çalışılır ama bunu en tehlikeli yapanlar hükümetler aracılığıyla olanlardır ilk olarak hitler sinemayı bu işe bulaştırmayı denemişken belgeselcisi hatun bunu yapmaya çalışırken tepetaklak gidince abd tabiii ki de atladı bu olaya da atom bombası ve diğer deneyler gibi... e tabii düdüğü de eline alınca öttürüverdi öyle bi nota ki hala devam etmekte... eğer objektif bakarsak evet sağlam roman sağlam uyarlama ama propaganda etik midir dersek bence hayır...ve bu da biçok şeyi silip atıyor ....

kendisi korku-ütopyasıdır. bi nevi edebi eserdir ve filmi acaip sıkıcıdır.