Jump to content

Fluxus Akımı


pithc

Önerilen Mesajlar

http://img248.imageshack.us/img248/5658/flu.png

Fluxus :

Daha 1950’li yıllarda, ABD’de müzisyen John Cage, dansçı Merce Cunningham ve ressam Robert Rauschenberg ve Jasper Johns’un karşılaşması, sanatla yaşamı yakınlaştırma görüşünü taşıyan avangard düşünceye yeni bir bakış açısı getirdi. Yalnız seyirci değil, aynı zamanda oyuncu niteliği de taşıyan bir izleyici kitlesiyle olan farkla ilişkilerden kaynaklanan, gündelik

yaşama dağılmış sonsuz estetik parçacıkların keşfinden duyulan gerçek hazzın anlatımı, 1960’lı yıllarda, ABD’de olduğu gibi Avrupa’da da, bütün sanatları içine alan tümsel bir sanat türü veya sanatın tiyatrolaştırılmasına dayalı happening —olup bitenler— uygulamasını getirdi.

1960 yılında Litvanyalı-Amerikalı sanatçı George Maciunas tarafından John Cage'in 1957-1959 Back Mountain College'daki "deneysel kompozisyon" derslerine katılan sanatçılar ile tanışması sonrasında oluşturulmaya başlanmış uluslararası bir avant-garde gruba verilen addır. Fluxus'ın avant-garde bir grup olarak değerlendirilmesi konusu tartışmalıdır.

http://img248.imageshack.us/img248/4834/flux.png

George Maciunas, Almus Salcius, vd. New York'ta ikamet eden Litvanyalıların, bir dergi çıkarmak amacı ile Litvanyalılar Kültür Derneği'ne teklif etmelerinde buldukları isimdir.(Bu dergi hiç çıkmamıştır). Maciunas'a göre Fluxus'un amacı "sanatta devrimsel bir gelgitin oluşmasını sağlamak, yaşayan sanatı ve karşı sanatı (anti-art) yaymak" idi. Bu açıdan Fluxus, Dada ile yakından ilişkilendirilebilir.

Fluxus sözcüğü, doğadaki ve insan yaşamındaki sürekliliği, değişimi ve yenilenmeyi, durağanlığa karşı koyuşu ifade eder.

http://img248.imageshack.us/img248/8126/fluxu.png

Fluxus sanatçılarında toplumsal kaygılar, estetik düşüncelerden önce gelir. Burjuva tavır ve tutumunun şemalarını kırmak isterler.

Fluxus'un amacı, popüler kültürü canlandırmak değildir. Fluxus, sanatçılara; müzisyenlere, avangard şairlere, ressamlara, heykeltraşlara yepyeni kültür yaratma olanakları sağlamak ister.

Onu aynı dönemde ortaya çıkan sanat akımlarından farklı kılan yanı ise bir akımdan ziyade farklı sanat kategorileri arasındaki keskin sınırları kaldırmak ve onları alternatif kültürel formlar altında birleştirmek isteyen radikal yenilikçi sanatçıların oluşturduğu bir koalisyon olmasıdır.

1960 yılından 1978'e kadar çeşitli Fluxus etkinlikleri düzenleyen George Maciunas, ardında şu sözleri vasiyet bırakarak öldü; "Sanatta devrimci bir tufanı ve akıntıyı yükseltin. Yaşayan sanatın ve karşı sanatın ilerlemesini sağlayın ki, sanatsal olmayan gerçeklik sadece eleştirmenler, sanat meraklıları ve profesyonellerce değil, herkes tarafından kavranabilsin. Kültürel, toplumsal ve politik devrimci kadroları birleşik cephe ve eylemde kaynaştırın."

http://img248.imageshack.us/img248/6718/fluxus.png

Akademik sanata tepkilerini her fırsatta dile getirirler. 1962 yılında Londra'da gerçekleştirilen Festival of Misfits (aykırılıklar festivali)'de Gustav Metzger, galerinin duvarlarına boş çerçeveler asar; Ben Vautier, sergi boyunca onbeş gün boyunca hiç kıpırdamadan canlı bir heykel olarak dikilir. Emmet Williams ise ziyaretçilere mühür ve ıstampalarla nasıl şiir yazılabileceğini gösterir. Robin Page, Çağdaş Sanatlar Enstitüsünde gerçekleştirilen konserde bir gitarı tekmeleyerek salonun dışına, sokağa çıkarır ve orada bulunan insanlarla beraber gitarı Londra'nın en şık caddelerinin birinde paramparça eder.

Sanat eserinin ticari bir meta haline getirilmesini reddeden ve her insanın sanatçı olduğunu söyleyen Fluxus koalisyonu mensubu Gustev Metzger bu anlayışa bağlı olarak "kendi kendisini yıkan sanat anlayışını geliştirir. Bu anlayış Hitler Almanya'sından kaçarak İngiltere'ye sığınmış olan Metzger'in radikal sol politik inançlarının bir uzantısıdır. Bir başka deyişle bu anlayış yazgısı atom bombası ve ölümcül teknolojiyle belirlenen bir çağa, doğaya ve kardeşlerine karşı yıkıcı insana tepki olarak doğar.

Böyle bir çağda ve toplumda sanatın da yıkıcı bir eylem olması gerektiği düşüncesine dayanır. Sanat ancak yıkıcı olduğunda devrimci olabilir. Metzger, bu noktada tuval yerine naylon, boya yerine asit kullandığı çalışmalar yapar. Asit tuvale değdiğinde naylon erir ve eser yaratılış anında bizzat yaratıcısı tarafından yıkılır. Yani yaratma ve yıkma eylemleri aynı anda gerçekleşir.

http://img248.imageshack.us/img248/894/fluxus1.png

Fluxus, sürekli değişim içinde olan bir dünyada sanat yaptının da sürekli değişen bir ürün olduğu görüşünü iler sürer.

-- Higgins'in bir lastik mühür üstüne kazıdığı gibi; "Fluxus, bir iş görme tarzı, bir gelenek, bir yaşama ve ölme tarzıdır"

kendi sunumumdan alıntıdır...:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sanatta devrimci bir tufanı ve akıntıyı yükseltin. Yaşayan sanatın ve karşı sanatın ilerlemesini sağlayın ki, sanatsal olmayan gerçeklik sadece eleştirmenler, sanat meraklıları ve profesyonellerce değil, herkes tarafından kavranabilsin. Ne güzel söylemiş sanatın herkez tarafından algılanabilmesi ve sanatçının doruklara taşınması işte muhteşem hayal gücü ve gerçekleşmeye yetisi olan bir olgu. Paylaşım için çok teşekkürler sunumun çok iyi olmuş. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yaa özür dilerim cabey evet serenad ın cok buyu katkısı oldu hatta bir kac tane elimde fluxus sanatı ile ilgili video var da ben işten gucten bi fırsat bulup gelirsem yuklucem ve cok guzel konular acıcam ama işte iş ve guc...:D:D

 

fluxus var olan sanat akımlarına karsı cıkarılan anti sanat tır...:D:Dbu yuzden benim cok hosuma gidiyor...:D:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Fluxus Latince kökenli bir sözcük.

 

Fluxus sözcük olarak İngilizce ‘flow’ (akma, akış, akıntı, cereyan) sözcüğü ile anlam bakımından benzerlik taşıyor.

 

Fluxus 1960-1962 yılları arasında başlatılan ve günümüze dek süren bir sanat akımı. Fluxus sanatı, Litvanya asıllı Amerikalı sanatçı George Maciunas ve John Cage’in 1957-1959 yılları arasında “deneysel kompozisyon derslerine devam ederlerken tanışmaları esnasında doğmuştur.

 

Önceleri müzikle başlayan bu sanat akımı, sanatın diğer dallarını da kapsamaya başlamıştır. Bu sanat dalının doğmasına yol açan öncülerin amaçları, sanatta devrimsel bir gelgitin oluşmasını sağlayarak karşı sanatı da yaratmak olarak açıklanabilir. Yaşayan sanatın ve karşı sanatın iyi anlatılmasını ve ilerletilmesini savunurlar. Bunun nedenini de sanatsal olmayan gerçekliğin, yalnız eleştirmenler, sanat severler, profesyonellerce değil herkes tarafından kavranabilmesi olarak açıklar.

 

Fluxus, ‘Dada’ ile ilişkilendirilebilir. Farklı, görsel, müzik ve edebiyat gibi sanatsal dalların harmanlanarak elde edilen yeni bir karışım şeklinde tanımlamak olasıdır.

 

Fluxus’da şiirler, çoğu zaman, boyanmış, çizgiler ve çeşitli şekillerdeki harflerle elde edilen bir armonidir. Bazen bu harflerin veya şekillerin altına düz yazı zemin olarak kullanılır. Belirlenmiş bir biçim olmasa da Fluxus sanatının dalları arasında birbirine benzerlikler göze çarpar.

 

Fluxus geniş bir şekilde insan yaratıcılığına, kültürüne ve bilincine odaklanmıştır. Konuya, gündeme ve sanat tarihine bağlı değildir.Fluxus sanatında konular önceden belirlenmez süreç içinde rastlantılara bağlı olarak ortaya çıkar. Çok çeşitli kavram ve düşüncelerin araştırılıp, açılmasıyla ortaya çıkmıştır.

 

Fluxus müzik sanatçıları ellerinde ne varsa, mevcut olanla çalışırlar. Geriye kalanı grup içindeki kişilerin bireysel yaratıcılığına ve aralarındaki işbirliğine kalmıştır.

 

Fluxus, sanatta ticarete ve mevcut sanatsal duyguya karşı çıkar.Yüksek sanatı ve sanatta pazarcılığı ret eder. Mantığa aykırı yeniliğe karşı değildir.

 

1963 yılında, George Maciunas (1931-1978) tarafından hazırlanan Manifestoda, burjuva içindeki profesyonel, ticaretleşmiş, hasta aydın kültürünü temizlemek, dünyanın ölmüş çürümüş, yapay, taklit, soyut, hokkabaz sanatlarını silmek, .Avrupacılığı atmak, sosyal, politik ve yenilikçi kültürel hareketlerle kaynaşarak yaşayan gerçek sanatta ilerlemek olarak açıklanmıştır.

Fluxus sanat akımı geleneksel ve profesyonel sanata karşı bir duruş sergiler.

 

Özellikle Amerika , Avrupa ve Japonya ’da kök salmıştır.

 

Doğal ve yaratıcı bireysel seslerin notaya dökülmesi, müziğin kaynağını oluşturur.

 

Bir video gösterisinde bu sanat dalı şöyle açıklanmaya çalışılıyor;

 

Geniş bir salon içinde yerlerini almış seyirciler, önlerinde sahne. Biraz sonra konser topluluğu sahnede yerlerini alacak havası var.

 

Sahnede şık giyimi ile orkestra şefi belirir. Seyircileri selamladıktan sonra sahneden inerek dışarı çıkar ve elinde, çatal, kocaman bir merdivenle sahneye tekrar gelir. Merdiveni sahneye yerleştirdikten sonra sahneden ayrılır.Biraz sonra yine aynı adam, bir elinde boş bir leğen ve öteki elinde de dolu bir çaydanlıkla sahnede tekrar görünür. Seyircilerde çıt yoktur. Pür dikkat izlerler. Şef, elindeki leğeni merdivenin ayağına bırakır ve öbür elindeki su dolu çaydanlıkla merdivene tırmanır. Merdivenin tepesinden aşağı, çaydanlıktaki suyu, çaydanlığın ağzından yavaş yavaş leğene boşaltırken su sesi işitilir. Seyirciler o zaman, o sesin bir müzik olduğunu anlarlar ve çılgınca alkışlarlar. Şef alkışlar arasında, bir orkestra yönetmiş gibi seyircileri selamlayarak salondan ayrılır.

 

Kaostan etkilenmiş bir sanat dalı olarak adlandırılabilir Fluxus. Bağımsız , kaygısız, doğal, yaratıcılığa dayanan , özgür bir sanat akımı.

 

Hüseyin Seyfi , Şiiri Özlüyorum, 33.sayısından ...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...