Jump to content

Zihnimiz Ve Ötesi


ErSt_QuEr

Önerilen Mesajlar

Okuyacağınız bu metin, yaşamınızın çok önemli bir sırrını içermektedir.

 

Maddesel dünyaya bakış açınızı kökünden değiştirecek olan bu metnin konusunu çok dikkatli bir biçimde okumalısınız…

 

Bu metinde anlatılanlar, farklı bir yaklaşım yada herhangi bir felsefi düşünce değil, bilimsel olarak kanıtlanmış kesin birer

GERÇEKTİR..!!!

 

Yaşamın boyunca bir maddesel gerçeklik üzerine şartlanmışsındır. Bu şartlanma içinde büyür ve tüm hayatını bu bakış açısı üzerine kurarsın. İnsan doğduğu andan itibaren 5 duyuya bağımlıdır ve dış dünyayı bu duyuların tanıttığı şekli ile tanırız. Oysa dış dünya dediğimiz kavram hakkında yapılan bilimsel araştırmalar sanıldığından tümüyle farklı gerçekleri ortaya koymuştur..!

 

Bazı düşünürlerin “ insan bir hayaldir, aslında bütün yaşananlar geçici ve aldatıcıdır, bu evren bir gölgedir ” şeklindeki sözleri, günümüzde bilimsel olarak kanıtlanıyor gibidir.!!!

 

Frederick VESTER

 

Görüyorum derken aslında gözümüze gelen ışınların elektrik sinyaline dönüşerek beynimizde oluşturduğu etkiyi görürüz.. görüyorum derken aslında beynimizdeki elektrik sinyallerini seyrederiz…

 

Bu arada beyin, ışığa kapalıdır ve içi tamamen karanlıktır. Dolaysıyla beynin ışığın kendisiyle muhatap olması asla mümkün değildir.

Şimdi.. Karşına bir yanan mumu alıp onun ışığını seyrettiğini düşün. Mumun ışığını seyrettiğin süre boyunca kafatası ve beynin içi karanlıktır. Mumun ışığı hiçbir zaman beynimizi ve görme merkezimizi aydınlatmamaktadır. Fakat biz karanlık beynimizin içinde son derece aydınlık ve renkli bir dünya seyrederiz.. Ses, dokunma, tat ve koku bunlarda beyinde yalnızca birer elektrik sinyali olarak algılanır. Dolaysıyla beynimiz maddenin bizim dışımızdaki aslı ile değil sadece elektriksel bir kopyası ile muhatap olmaktadır. Bizse bu kopyaları dışımızdaki gerçek madde zannederek yanılırız…!!!

 

Bu gerçekler inanılmaz bir sonuç çıkartıyor. Gördüğümüz, duyduğumuz, dokunduğumuz yada adına madde, dünya, evren dediğimiz kavramlar sadece beynimizde yorumlanan elektirik sinyalidir.

Örneğin dış dünyada bir kuş görürüz, fakat gerçekte bu kuş dış dünyada değil beynimizdedir. Eğer beyne giden görme sinirini kesersen kuş görüntüsü de bir anda yok olur. Aynı şekilde kulaktan beyne giden siniri de kesersen geride kesersen geride hiçbir ses kalmaz. Kısacası şeklini gördüğümüz sesini duyduğumuz kuş, beynin elektrik sinyallerini yorumlamasından başka bir şey değildir.

Üzerinde düşünülmesi gereken başka bir noktada uzaklık hissidir. Uzaklık ( yani ekranla arandaki mesafe ) boşluk hissinden başka bir şey değildir. Bir insanın kendisinden çok uzakta sandığı maddelerde aslında beyinde tek bir noktada toplanmış görüntülerdir.

Örneğin insanlar göğü seyreder ve yıldızların kendinden milyonlarca ışık yolu uzakta olduğunu sanır, gerçekte ise yıldızlar onun içinde beynindeki görüntü merkezindedir. Sen bu yazıyı okurken içinde oturduğun mekanında aslında içinde değilsin aksine salon senin içinde. Bedenini görmen seni mekanın içinde olduğun hissine kaptırır, ancak unutma bedeninde beyninde oluşan bir görüntüden ibarettir.

Buraya kadar bir dış dünyadan virde bizim gördüğümüz ve beynimizde oluşan bir algılar dünyasından söz edildi, ama dış dünyaya hiçbir zaman ulaşamadığımıza göre böyle bir dünyanın gerçekten varolduğunu bilebilir miyiz ..?

Elbette bilemeyiz, çünkü bizim muhatap olduğumuz tek gerçek zihnimizde yaşadığımız algılar dünyasıdır..!!!

( GERÇEK ŞU Kİ, MADDENİN ASLI İLE MUHATTAP OLMAMIZ İMKANSIZ )

( BU BİLİMSEL BİR GERÇEK )

 

“ Nesnelerin varlığına, kendilerini gördüğümüz ve dokunduğumuz için, bize algılarımızı verdikleri için inanırız. Oysa algılarımız sadece zihnimizde var olan fikirlerdir.. Bütün bunlar mademki zihinde var olan şeylerdir, öyleyse evreni ve maddeyi zihnin dışında varlıklar olarak hayal ettiğimizde, büyük bir yanılgının içine düşmüş oluruz ”

 

Georgei POİTRER

 

 

Maddeyi zihin dışında bir varlık sanmak yanılgıdır. İzlediğin algılar bir yapay kaynaktan geliyor olabilir.

Bunu şöyle bir örnekle zihnimizde canlandırabiliriz.

Önce beynimizi vücudumuzun dışına çıkarıp cam bir küpün içinde yaşattığımızı varsayalım, birde bunun yanına her türlü bilginin kaydedilebildiği bir bilgisayar yerleştirelim. Sonra herhangi bir ortama ait, görüntü, ses, koku gibi verilerin elektrik sinyallerini bu bilgisayara yükleyelim. Bu bilgisayarı elektrik kablolarıyla beynimizdeki algı merkezlerine bağlayalım ve bilgisayara yüklediğimiz bilgileri beynimize gönderelim. Beynimiz bu sinyalleri algıladıkça bunların karşılığı olan ortamı görecek ve yaşayacaktır. Bu bilgisayardan beynimize kendi görüntümüze ait sinyalleri de gönderebiliriz. Bu durumda beynimiz ( örn ) kendisini bürosunda oturmakta olan iş adamı sanacaktır. Bilgisayardan gelen uyarılar devam ettikçe de bu hayali dünya devam edecektir… Kısacası maddesel karşılıkları olmayan algıları gerçek sanarak aldanmamız çok kolaydır, nitekim rüyada olan şeyde budur.

 

Bizim için gerçek elle tutulur gözle görülür şeylerdir. Oysa rüyamızda da elimizle tutar gözümüzle görürüz. Ama gerçekte ne elimiz vardır ne gözümüz nede görülüp tutulacak bir şey. Bütün bunları beynin dışında sağlayan hiçbir maddi gerçeklik yoktur. Ancak rüyamız da algıladıklarımızı da maddi gerçekler sanıp açıkça yanılırız.

Rüyasında farklı mekanlara gidip, dostları ile görüşebilir, sohbet edebilir, yiyip içebilir. Tüm bunlar maddesel karşılığı bulunmayan birer algı olduğu halde, çok gerçekçi bir biçimde yaşanır. Kişi gördüklerini birer algı olduğunu ancak rüyadan uyandığında anlar.

Rüyada gerçek olmayan bir dünyada rahatlıkla yaşayabiliyorsak, aynı durum, içinde bulunduğumuz dünya içinde geçerlidir. Rüyadan uyandığımızda gerçek yaşantı dediğimiz daha uzun bir rüyaya başladığımıza düşünmemize engel hiçbir mantıksal gerçek yoktur.

Rüyayı hayal, dünyayı saymamızın nedeni, sadece alışkanlıklarımız ve önyargılarımızdır.

Ve bu durum şu anda yaşadığımızı sandığımız dünya bir gün aynen rüyadan uyandığımız gibi uyandığımızın hiç de uzak olmadığını gösterir…

 

Asıl önemli soru; bildiğim tüm varlıklar algı ise beynim nedir..?

Oda diğer maddeler gibi bir algı olmalıdır. Örneğin ; onu beynimizin sinirlerini uzatarak kafatasımızın dışına çıkararak gözümüzün gördüğü bir yere koyduğumuzu var sayalım. Bu durumda beynimizi de gözümüzle görüp parmağımızla ona dokunabiliriz. Bu şekilde beynimize yine görme ve dokunma duygularının oluşturduğu bir algıdan başka bir şey olmadığını anlayabiliriz.

Peki duyan, gören ve diğer tüm duyuları algılayan irade beyinde değilse nedir..?

Ve daha da ötesi ben benim diyen bu varlık kimdir ..?

 

“ Yunanlılardan beri, filozoflar ‘makinenin içindeki hayalet ’ yada ‘ küçük insanın içindeki küçük insan ’ üzerine düşünüp durmuşlardır ‘ BEN ’ yani beyni kullanan varlık nerededir..? Asıl bilmeyi gerçekleştiren kimdir..? Aradığımız şey bakanın ne olduğudur..! ”

 

Karl PRİBİRAM

 

 

Beyni kullanan, bakan gören ve hisseden bu madde ötesi varlık ruhtur. Maddesel dünya dediğimiz şey işte bu ruh tarafından seyredilen, hissedilen algılar topluluğudur.. Gerçek olan ruhtur. Madde ise sadece ruha hissettirilen hayallerden ibarettir.

 

Filozoflar tüm nesnel gerçekleri algıların bir gölge dünyası haline getirirken, bilim adamları insan duygularının sınırlarını korku ve endişe ile sezdiler..

 

Lincoln BARNEİT

( evren ve EINSTAIN )

 

Allah… yarattığı varlıkların vücutlarını yokluktan başka bir şey yapmadı..Tüm bunları his vehim ( yani algı ) derecesinde yarattı. Alemin varlığı his ve vehim derecesinde olup, maddi derecede değildir…

Gerçek manada dışarıda Zat’ dan ( yani ALLAH’TAN ) başkası yoktur…

 

İmam RABBANİ Hz.

MEKTUBAT

 

 

Yoksa hileli bir düzen mi kurmak istiyorlar..? Fakat ( asıl ) o inkar edenler hileli düzene düşecek olanlardır…

 

KAF SURESİ

 

alıntıdır..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sevgiyle selam can

yazdıkların güzel alıntılardan bir tane yazarlara tşk ederimve sanada zahmetinden dolayı.

 

Bütünü icerecek bir konu actım eğer birşey gelmezse başıma yada konuya devamlı yazacağım ve bazı üyelerin vs yazdığı konulardada yazmaya devam edeceğim.

 

sevgiyle kal.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Allah… yarattığı varlıkların vücutlarını yokluktan başka bir şey yapmadı..Tüm bunları his vehim ( yani algı ) derecesinde yarattı. Alemin varlığı his ve vehim derecesinde olup, maddi derecede değildir…

Gerçek manada dışarıda Zat’ dan ( yani ALLAH’TAN ) başkası yoktur…

 

İmam RABBANİ Hz.

MEKTUBAT

 

bu herşeyi açıklıyo aslında herşey allah bizim gördüğümüz başka .. o heryerde ... evrenin sırrıda bu zaten "Gerçek manada dışarıda Zat’ dan ( yani ALLAH’TAN ) başkası yoktur…" :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet bu tasavvuftur ve MATRİX filmininde temelidir. aslında imam rabbani, mevlana, muhyiddini ibni arabi, gibi pek çok alim bunu ortaya koymuştur.

"İLAHİ VARLIĞIN ZATI" ve "RÜYA VE GERÇEK" futuhatı mekkiyede adlı eserde, arabi sembolik zaruriyetli olarak eserlerinde gayet net bir şekilde açıklamıştır.

Israrla söylüyorum çevirmenlerin kendince yorumları haricinde orjinal yapısına sadık kalarak değerlendirmek gerekiyor eserleri. Bu da şu demektirki öncelikle ARABİ yani eserin sahibi olmak gerekiyor, sonrada o dönemi gözönünde bulundurmak gerekiyor, vede eseri bu çağa göre uyarlamak gerekiyorki ince mesajlar anlaşılabilsin bu şekilde belki anlayabiliriz. ARABİ eserlerin birinde "bu kitap sana değil sahibine yazılmıştır anlamaya çalışmayınız" demektedir.

Peki okuduğunuz eseri anladığınızı yada anlamadığınızı nasıl anlayacaksınız derseniz cevaben tek kelimesini dahi anlasmadığım dediğinizde dürüstçe anlamadığınız ortaya çıkar anladığını idda edenlere gelince ARABİ diyorki: "Ben benden sonra kıyamete kadar gelicek olan evliyaullahın isimlerini, kapı kapı adreslerini ve hatta hangi ailenin ve kaçıncı çocukların evliya olabileceğini tanrı tarafından söyliyebilirim"

İşte anladığınızı idda ettiğinizde gayet açık bir sağlama yapabilirsiniz kendinizi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sanıyorum ki:

bu aslında bir dualite, maddenin zihnimizdeki şekli, maddesel bir gerçeklik değil. ancak, bu etkiyi oluşturan "madde"yi de zihnimizin dışında tamamen yok saymak doğru olmasa gerek.

burda bir dualite var: maddesel varlık - etki - zihin (algılama sürecimiz)

 

şöyle ki, güneş var ki, bir sivrisineğin de gözü var, (yada bir sivrisineğin gözü var ki güneş var) biri olmadan diğerinin, o subje için bir anlamı yada gerçekliği yok.

 

fiziksel olarak biraz da inersek, klavyenin tuşlarına parmaklarımla dokunabiliyorum, aslında bu dokunma etkisi ve duyusu tamamen parmaklarım ile klavyenin atomik yapısındaki, dış yörüngelerinin elektronlarla çepe çevre kaplanmış olması nedeniyle, aynı yük ve normdaki maddenin birbirleri ile etkileşimi.

 

maddeyi görme durumumuz da, şekil ve renk olarak tamamen bize (insana) özgü bir durum, çünkü yediğimiz kırmızı ve tatlı bir elmayı, elma kurdu çok daha farklı algılamakta, renk, his, tat olarak.

aslında o elma insan için elma. o kurtçuk için başka bişey...

 

bu evrende (alemde); aslında iç içe girmiş sabun köpükleri gibi hayatlar, alemler, etkiler, duyular var.

gerçeklik her ne kadar objektif gibi görünse de, o tür canlı için objektif, en genelde muhtemelen subjektif bir gerçeklik.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kesinlikle bunun temelinde matrixde bize gösterilmek istenenler yatıyor ki bu dinimizce de kabul edilen bir kavramdır. ruhumuz yaşadığımız hayatın öncesinde varolmuştur ve bedensel faaliyetlerimiz sora erdiğinde de var olucaktır. islamı inanışa göre her ruh dünyaya belirli sınavlara tabi tutulmak için gönderilmiştir ruh yalın olarak dünyevi faaliyetleri hissedebilicek düzende olmadığı için bir beden yaratılmış ve bu bedenin işlevsel faaliyetlerini yerine getirebilmesi için de bir dünya yaratılmıştır bu beden bize emanettir sadece araçtır. beynimiz sayesinde ruhumuzla irtibata geçer ve beynimiz de görülmesi istenilen şeyleri algılar. dünya olarak adlandırdığımız bu yanılsama bize farklı sinyaller verirken mesela hayvanlara faklı sinyaller gönderir bir yılannın görme yapısı 2 algı sistemine bağlıdır biri renkleri çok iyi algılarken diğeri ertafındaki canlıların ısılarını algılar. o yüzden bi yılan karanlık bir odada dahi avının vücut ısısını gördüğü için onu çok güsel yakalıyabilir.

etrafımızda gördüğümüz herşey sistemin bir parçası olmakla birlikte hepsinin de bir sonu bulunmakda asıl sahip olduğumuz sey ruhumuz bedenimiz sadece bize gösterilmek istenen bir görüntü... ahiret hayatında sahip olucağımız tek şey ruh o yüzden korkmayın cehennemde yanmıcaz :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İşte bu sebeble burda dahi bir rüyada olmadığımızı ispat edebilirmiyiz?

Tabiki kendini cimciklemek dışında:rofl:

Hiç bir zaman burda olmadığımız gerçeğiyle, hep aynı yerdeyiz. Aslında herkes kendi idealar evreninde niyetlerinin kendi benliğimizin yoğunluğuyla oluşan bu hayelde bu boyut için geçerli olan maddeyle vücudlaşarak bu dönüşümle rüyaya gerçiklik kazandırarak niyetlerimizi yüzleşmeyi ve tekrar farkındalıkla olgunlaşarak gerisin geriye maddesel baglardan sıyrılarak kendimizle yüzleşmek adına rüyada bir yolculuğa çıkıyoruz.

Önemli olan algılarımızın maddesel şartlanma altında, bu şart koştuğu bu tek gerçeklik anlayışına esir olmamak.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çok ilginç konu paylaşım için teşekkürler...Okudum kafam birşeye takıldı sormadan edemicem, madem maddeler bizim içimizde neden herkes maviyi aynı renk görüyor yada neden herkes maddeleri aynı şekilde tanımlıyor..Madem beyine ne gösterirsen onu yaşıyorsun anlamadım.. bağışlayın kafam karıştı..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çok ilginç konu paylaşım için teşekkürler...Okudum kafam birşeye takıldı sormadan edemicem, madem maddeler bizim içimizde neden herkes maviyi aynı renk görüyor yada neden herkes maddeleri aynı şekilde tanımlıyor..Madem beyine ne gösterirsen onu yaşıyorsun anlamadım.. bağışlayın kafam karıştı..

 

Herkes için mavi de madde de farklıdır!.....

 

Herkes gökyüzünün mavi olduğunu bilir. Ama sizin gördüğünüz mavi rengi, biri yeşil olarak algılıyor ve her gördüğü yeşile de mavi diyorsa... Yani birine zamanında öğretilen maviyi, aslında yeşil olarak algılıyor ve onun adını mavi diye öğrendiği için, ona mavi diyorsa. Ve bir başkası da yeşil değil de turuncu algılıyor olmaz mı?

 

Maddenin zihnin bir ürünü olduğu yerde renkler ne kadar gerçektir? her maden (metal) aldıgı ışıgı (güneş ışığı)farklı bir algılanırlıkda yansıtır ve bu yansımaların ortak algı uyumu için adlandırılması gerektiginden ötürü isimlendirilmiş oldugunu düşününce aslında tüm renk adlarını uyduran kim yada kimlerse onların algıladıgını uyguluyoruz demektir, ki en can alıcı soru da kahve ne renktir? yada kahverengi ni kahve yaratılmasaydı ne hangi adla belirtecektik olmalı..

 

Güya aynı dünyada aynı yerde yaşadıklarını idda eden insanların yaşam algıları arasında en ufak bir benzerlik dahi yoktur..

Aynı olan benzer olan hiçbir şey yoktur! aksine pek çok şeyin benzer olduğu sanılsada..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...