Jump to content

Kayıp Kıta MU'nun Sembolleri


nevermore

Önerilen Mesajlar

KAYIP KITA MU'NUN SEMBOLLERİ

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku32.JPG

Mu dini sembollerinin en önde geleni, "Mu Kozmik Diyagramı"dır. Bu diyagramda, tam merkezde bulunan daire Güneşin, "Ra" nın, yani tek Tanrının kolektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun, iç içe geçmiş iki üçgen, iyiliğin ve kötülüğün bir arada bulunduğunun simgesidir.

Bu üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yani Tanrıya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü simgeler. Her ikisinin bir arada oluşturduğu altı köşeli yıldız, adaletin sembolüdür. Ayrıca bu yıldızın her bir ucu bir fazileti sembolle anlatı ve insan ancak bu faziletlere sahip olunca Tanrıya ulaşabilecektir. Altı köşeli yıldızın dışındaki çember, dünyadan başka alemlerin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken 12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu 12 dünyasal kötü eğilimden kurtulmak zorundadır.

Aşağı doğru inen sekiz şeritli yol ise, ruhun Tanrıya ulaşması için tırmanması gereken aşamaların ifadesidir. Ruh, en alt kademeden, cansız varlıktan mükemmele, yani Kamil İnsan'a, Kozmik İnsan'a, ulaşmak zorundadır.

Naacal mabetlerinde ay, bir sembol olarak güneşin hemen yanında yer alır. Hem baba, hem ana olan Tanrının eril sembolü güneş ise, dişil sembolü de ay'dır. Kozmik diyagram üzerinde de görüleceği gibi üçgenin ve üç sayısının Naacal öğretisindeki yeri büyüktür. Üç sayısına verilen önem Mu kıtasının kendisinden kaynaklanmaktadır. Mu kıtası üç parçadan oluşmuş, ve aralarında boğazların bulunduğu adalar topluluğudur. Bu nedenle üçgen, hem Mu kıtasını, hem de, Tanrının eril ve dişil yönleri ile onlardan südur eden İlahi Kelamı, yani evreni simgeler.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku33.JPG Üçgen içindeki göz, ana kaynağın, yani Tanrının, varlığını insan üzerinde daima hissettirdiğini, bir biçimde onu gözlediğini simgeler. Bu sembol, Osiris ile önce Atlantis'e buradan Hermes ile Mısır'a, Mısır'dan Yunanistan'a ve nihayet günümüzde Masonluğa kadar ulaşmıştır.

Birçok sembol gibi, Ezoterik Sırlar Öğretisinin üyelerini kabul ettiği inisiyasyon törenlerinin kökeni de, Mu Naacal okulundadır. Değişik örgütlenmeler vasıtasıyla günümüze kadar ulaşmış bu inisiyasyon töreninde aday, uzun bir hazırlık ve soruşturma döneminden sonra, layık görülmesi halinde kardeşliğe kabul edilirdi. Naacal kardeşlik örgütüne üyelerin seçilerek alındıkları dışında, kabul töreni ile ilgili herhangi bir bilgi bulunmamakta. Ancak, Naacal kardeşliğinin son durağı olarak da kabul edilebilecek Mısır'ın Hermetik kardeşliğine kabul töreninin Naacal' lerin uyguladıkları törenden daha farklı olduğunu varsaymak için hiçbir neden yoktur. Bu törenin ayrıntıları Mısır uygarlığının incelenmesi ile netleşebilir.

Mu dininin dört temel kavramı vardır;

1-Tanrı tektir. Her şey ondan varolmuştur ve ona dönecektir.

2-Ruh ile beden birbirinden ayrıdır. Beden ölür ve ayrışırken ruh ölmez.

3- Ruh, mükemmelliğe ulaşmak için değişik bedenlerde yeniden doğar.

4- Mükemmelliğe ulaşan ruh Tanrıya döner ve onunla birleşir.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku34.JPGhttp://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku35.JPGhttp://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku36.JPG

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku37.JPG Şimdi Mu ve Atlantis döneminden kalan bazı kutsal sembollerin incelemesini yapalım. Özellikle zamanımızda kullanılan bazı sembollerin aslında ne kadar eski kökene dayandığını ve anlamlarını ne kadar hatalı bildiğimizi görelim.

Önce Mu Kraliyet Armasını inceleyelim. Bu armadaki şekillerin büyük bir bölümü, Hintliler, Maoriler, Nevada ve Meksika yerlileri, Guatamalılar ve Gobi çölünde yaşamış bazı topluluklar tarafından kullanılmıştır. Aşağıda Mu Kraliyet Arması görülmektedir. Bu armayı bölüm bölüm incelersek;http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku38.JPG En dışta yer alan bölüm, Mu alfabesindeki M şeklidir ve ayrıca bu kıtanın simgesel harfidir. Harfin Mu dilindeki okunuşu da “Mu” olarak söylenir. Bu şekil aynı zamanda yedi rakamındaki şeklin benzeridir ve tekamül yasalarını hatırlatır. M harfinin Maya ve Mısır alfabesinde Ma olarak okunduğu ve Maya kökenli olduğu da söylenir.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku39.JPG Armanın merkezindeki hiyeroglif şekil “U-lu-mil” olarak okunur, ki “ ….. İmparatorluğu” demektir. Bu şekil aynı zamanda dört sayısını ve dört gücü de ifade etmektedir.

Hiyeroglif şekli çevreleyen daire, güneşi temsil eder. Bu hiyeroglif ile birlikte “Güneş İmparatorluğu” denebilir. En dıştaki şekil ile üçü bir arada “Mu güneş İmparatorluğu” anlamına gelir.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku40.JPG Armanın içindeki sekiz köşeli yıldız, sekiz temel noktayı simgeler ve Mu’nun dünyanın her yanına hakim olduğunu gösterir. Çevresindeki daire ise, bir evren sembolüdür. Bu evren insanındır. Mu’nun ışınları, etkisi bütün insanlığa ulaşmıştır denilmektedir.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku41.JPG Mu Kraliyet Arması’ndaki şekillerin halen pek çok yaşayan kültürde, üstelik aynı anlam bütünlüğünde kullanılması ilginçtir. İşte bu gördüğümüz sembollerin kökeninde yatan gerçek anlamlar Mu Kıtasından bu yana pek çok uygarlığa ve günümüze uzanmaktadır.

Bugün özellikle Japonya’nın bayrağındaki güneş şekli ve kendilerini “Güneş İmparatoru” olarak anmalarının kökeninde bu nedenler yatmaktadır. Büyük ve eski bir uygarlığın kültür kalıntılarıdır bunlar.

Şimdi de yine Mu’dan kalan “Mu Kozmik Diyagramı” nı inceleyelim. Bunu önce bir bütün olarak gördükten sonra, parça parça anlamlarına değinelim.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku31.JPG

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku42.JPG Önce aşağı doğru inen mavi renk tonlarıyla verilen sekiz şerit ile başlayalım. Bu sekiz şeridin her biri ruhun tanrıya ulaşması için tırmanması gereken aşamaları ifade eder. Ruh ehttp://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku44.JPGn alt kademeden, yani cansız varlıktan mükemmele, yani kamil-olgun insana ulaşmak zorundadır. Bu bölümde ruhun ölümsüzlüğü ve tekamülü için yeniden doğuşu anlatılmak istenmektedir. Bu sekiz yol, Buda’nın öğrettiği sekiz bilgeliğin hemen hemen aynısıdır.

Altı köşeli yıldızın çevresindeki çember, dünyadan başka alemlerin de bulunduğunu, bunun dışındaki 12 fisto ise, insanın uzak durması gereken 12 kötü eğilimi simgeler. İnsan ruhu, diğer alemlere geçmeden önce, bu dünyasal 12 kötü eğilimden kurtulmak zorundadır. Bu 12 kötü eğilim iğvanın simgeleştirilmiş halidir.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku43.JPG Çemberin içinde daha önce de bahsetmiş olduğumuz çok önemli bir sembol olan altı köşeli yıldız vardır. Bunu Yahudi dinine mensup kişiler kendilerine aitmiş gibi göstermekle birlikte sembolün kökeni kadim uygarlıklara dayanır. Bu Adalet Yıldızı’dır ve iyilik ile kötülüğün bir arada bulunduğunun simgesidir. Üçgenlerden yukarı dönük olanı iyiye, yanı tanrıya ulaşmayı, aşağı bakanı ise yeniden doğuş yasası uyarınca geriye dönüşü anlatır. Ayrıca yıldızın altı köşesi, insanın tanrıya ulaşması için sahip olması gereken faziletlerini gösterir. Yıldızın ortasındaki daire güneşin, “Ra” nın, yani tek tanrının kolektif simgesidir. Üçgen içindeki daire, tanrının gözünün daima insanların üzerinde olduğunun simgesidir. Üçgen içindeki daire yerine göz sembolünün de kullanıldığını söylemiştik. Bu sembol, Osiris ile Atlantis’e, buradan Hermes ile Mısır’a, Mısır’dan Pisagor ile Yunanistan’a ve nihayet günümüze ulaşmıştır.

Görüldüğü gibi Mu’nun en önemli sembolü olan Mu Kozmik Diyagramı bize, kamil insan olma, tanrıyla bir olma yolunu çizmekte. Bütün dinlerin esasında olan genel yaklaşımları ve tanrının tekliğini bir sembolde anlatılabilmektedir Bize Mu’dan kalan bir sembolünde, dört temel gücü simgeleyen haç olduğunu görüyoruz. Yapılan kazılarda çok değişik haç sembollerine rastlanmıştır. Bu haçlardan bazılarının uçlarının sağa, bazılarının ise sola kıvrık olduğunu görüyoruz.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku45.JPG Tarihte ‘Gamalı Haç’ olarak da bilinen Hitler’in uçları sağa kıvrık haçı rasgele seçilmiş bir sembol değildir. Zira uçları sola kıvrık haç mutluluğun, iyiliğin gücünü simgelerken, uçları sağa kıvrık haç ise mutsuzluğu ve kötülüğü simgelemektedir. Haç sembolü daha sonra Hıristiyanlar tarafından kullanılmış fakat dört gücü simgelediği unutulmuş ve yerine ikincil sembol olan İsa’nın çarmıha gerilmesini kutsanmak için kullanılmıştır. Görüldüğü gibi bu sembol de asıl anlamının dışında kullanılmakta veya bizler onu bu şekilde öğrenmekteyiz. Bunun dışında birleşik semboller üzerinde oynamalar ile iyi veya kötü amaçlı etkilemeler yapmanın mümkün olduğunu tüm ezoterik metinlerde hep söylüyoruz.

Örneğin beş köşeli yıldız ki bizim de bayrağımızda bulunan çok değerli bir semboldür, etrafına çizilen bir çember ile şeytana tapanların simgesi olarak kullanılır. Aynı şekilde altı köşeli yıldızın içine konulan ters duran haç ve bunların yine bir çember içine alınmasıyla şeytana tapanların simgelerinden birini elde ederiz. Bu nedenle sembolleri doğru tanımlamak ve iyi tanımak gerekir. Aynı sembolü küçük nüans çeşitliliği ile pozitif ve negatif kutuplar günümüzde de kullanmaktadır. Bu gözlemi yaparsak iyi ve kötüyü çok rahat ayırabiliriz.

http://www.astroset.com/bireysel_gelisim/kadim/images/ku46.JPG Sembollere ilgi duyanların bu bilgilerini arttırmaları ezoterizm araştırmaları için çok gerekli, çünkü yaşamın içinde bazen öyle ilginç olaylar, rüyalar, vizyonlar görülüyor ki, bunların asıl nedenini anlamak için sembolleri ve bize iletilmek istenen mesajları anlamak gerekiyor. Sembol dilinden anlayanlar için yaşam farklı bir boyut, farklı bir tat kazanır. Çünkü herkesin göremediğini görebilir, yaşamın o an size vermek istediğini ve olayların arkasında yatan gerçeklerin neler olduğunu bulabilirsiniz. Eşzamanlılıkların ve paralel evrenin sembollerini iyi anlamanın başka hiçbir yolu yok ki!.

Kaynakça: Batık Ülke Mu Uygarlığı-Hans Stephan Santesson- Ruh ve Madde Yay.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

zaten Türkler'in mu kıstasından geldiğini anlatan bi kaç kitap var ama orta asyadan göç ederken lanet arapların korkunç dayatmaları yüzünden şu anda sürünüyoruz bizde kendi kültürümüzü unuttuk ve kendi kültürümüze yobazlık ve gavur işi diyebiliyoruz işte Türklerin yükseliş ve alçalışının basit bir örneği şimdi Türkler onun bunun ayak işlerini yapmayı seçebilecek kadar zavallı bir halde yazık.. değerlerine sahip çıkamayan zavallı millet..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mu uygarlığına ait semboller.

 

http://img34.imageshack.us/img34/6080/16600x.jpg

 

1. sembol latus: lotus çiçeği mu kıtasında yayğın olarak yetiştirilirmiş. ilk yaratılan çicek olduğuna inanılırmış. her bir yaprağının çok büyük önemi varmı. Mu'dan sonra Mısır. Hindistan , Japonya gibi pek çok ülkede önemini korumaya devam etmiştir. latus dünyayı güzeleştirmek için yaratılmıştır. dünyaya sevgi vermek içindir. Solomon da bile karşımıza çıkmaktadır. tapınaklara kitaplara gündelik eşyalara her şeye işlenmiştir.

 

2. sembol E: Mu alfabesinde e harfi olarak kullanılmıştır. rahip anlamına gelir. doğanın evrenin erkeksi gücüne yani eril güce atıfta bulunur.

3. sembol M: Mu alfabesinde m harfi olarak kullanılmıştır. toprakana anlamına gelir. kısaca anne demektir. doğanın ve evrenin dişil güçüne atıfta bulunur.

 

4. sembol üç:Mu dilindeli 3 sayısının sembolüdür.

5. sembol nilüfer: Mu uygarlığında latus yaşam ise nilüfer ölümdür.

 

6. ve 8. sembollerde nilüferin başka versiyonlardır.

 

7. sembol kadın: bu sembol Mu uygarlığında çok sık kullanılırmış. iki yuvarlak f harfini simgelediği gibi kadın gösünüde simgelemektedir. bu iki yuvarlağın bağlandığı sembıl ise m harfidir. bu sembole mu anne adam adı verilmiştir.

9. sembol su: Mu uygarlığında su anlamına gelir ama daha çok felaket getiren sudur.

 

10. sembol gizli: karanlığın üzerine doğan ışık anlamına gelir.

11. sembol batı: karanlığın üzerine doğan ışık anlamına gelir.

 

12. sembol mu: batı toprak ve güneş yani mu kıtası

13. sembol kara kui: Maya yazıtlarında da görülmektedir. karanlık günler için kullanılır.

 

14. sembol vadi: su üzerinde kalan toprak yani ada demektir.

15. sembol kabile: Mu uygarlığının emri altında olan diğer kabileleri anlatır.

16. sembol ölüm: ölüler kitabının sembolüdür.

 

17. sembol doğum: Mu nun geldiği yeri anlatır. yıldız demektir.

 

18. sembol mu: Mu nun büyük sular üzerinde yattığını anlatır. yani okyanus üzerinde bulunan mu kıtasının sembolüdür.

 

19. sembol yılan: ağaç ve yılan sembolü. yılan tanrıları ağaç yeryüzünü anlatır.

 

20. sembol ağaç: ağaç ve yılan sembolü. yılan tanrıları ağaç yeryüzünü anlatır. tanrı dünyayı sarmıştır.

 

21. sembol m : M harfinn başka bir versiyonudur.

22. sembol kraliyet: Mu kitasının kraliyet sembolüdür.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sık önerdiğim kitaplardan birisi olan "Ergun Candan-Gizli sırlar öğretisi" kitabında bu konuyla ilgili oldukça geniş bilgiler bulunmakta...

Ezoterizm konularına bu kitapla atıldığımı belirtmek isterim.Anlatımında detaylardan kaçınmış.Sakıncası yoksa kitaptakiyle aşağı yukarı benzer semboller kullanan bir e-kitap linki vermek istiyorum:

Lost continent of Mu

Ancak kitabın yabancı dilde olduğunu da belirtmek isterim."Türkçe istiyom lan ben!..." diyenlere,biraz sabretmelerini rica eder ve müsait olduğum bir vakitte,yazara saygısızlık etmeden,kitaptan konuyla ilgili bölümü özet olarak konu başlığına ekleyeceğimi söylemek isterim.

Eğer derseniz ki "ben şimdi istiyom layn!...";o halde bir kitabevinden merakınızı giderecek olan bu kitabı temin etmenizi ya da elinde bu kitaptan mevcut olan kimselerden istemenizi rica ediyorum.

 

 

http://i5.photobucket.com/albums/y175/Wiz-OZ/Mu-Swastika-code.jpg

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

BASİT SEMBOLLER

 

İlkel insanlar, genel olarak kültürden yoksun bir zihin durumunda oldukları için, özel bir öğretim biçimi olmaksızın örneğin “sonsuz”, “ebedi”, “mutlak” gibi sözcüklerin manalarını anlamaları sağlanamazdı. İnsanın bu tipte anlamları kavrayabilmesi ve anlayabilmesi için ona ilk olarak Yaradan’ın varlığı ve buradan sonra gidilecek bir cennetin olduğu öğretilmişti. Ayrıca hiç ölmeyen ebedi ruha sahip olduğu; Yaradan’ın birçok nitelikleri bulunduğu; Kadir ve ebedi olduğu v.s. Sonra Tanrı’nın ve göğün her bir niteliğini temsil etmek üzere ilkel insanın anlayabileceği semboller seçilmişti. İşte farklı sembolik anlamlarıyla modern Hristiyanlık da dahil tüm dinlerin içine sızan ve nüfuz eden birçok panteonun temelleri böyle atılmıştı.

 

İlk sembollerin en ilkelleri çizgi ve basit geometrik şekillerden ibarettir. Başlangıçta bunların sayısı birkaç taneyi geçmiyordu, fakat zaman ilerledikçe sayıları arttı ve karmaşıklaştılar. Bu şekilde Mısır dönemine, Mısırlı rahiplerin yarısının bile hiçbir şekilde içlerinden çıkamadığı denli kompleks ve sayısız bir hal aldıkları devire ulaşıldı.

 

Musa, Osiris dininin doğal bir sonucu olarak tek tanrıcı doktirini kurmuştu, ancak öğretilerinde hala bazı orijinal sembolleri kullanmayı sürdürmüştü. Hatta bu sembollerin bazıları bugün bile Yahudi sinagoglarında göze çarpmaktadır.

 

İsa’nın öğretileri ise daima bir mesajı olan, kısa alegorik hikayeler eşliğinde sunulmuştu. Kendisinin açıkça belirttiği gibi vaazlarında bu hikayeleri kullanıyordu, çünkü insanların anlamalarını sağlamanın yegane yolu buydu. İbret verici hikayeler sembollerin sözlü şeklidir.

 

İlkel insan bir sembol kullandığı zaman, gaye görünürdeki o obje değil, objenin zihninde temsil ettiği şeydi. Bu ilkel ve kadim gelenek bizim de yabancımız değildir; sembolleri hala daha kullanmaktayız ve bunun en benimsediğimiz örneği de Mesih’i simgeleyen haçtır.

 

Bu bakımdan Uxmal, Yukatan’daki Kutsal Sırlar Mabedi’nin duvarlarındaki semboller bizim için son derece değerlidir, çünkü mabet duvarlarındaki yazmalar bize onların çeşmenin başından – Batı ülkeleri ya da Anavatan’dan geldiklerini söylemektedir. Dolayısıyla bu sembollerin insanoğlunun ilk dininde kullanılan sembollerin eşi olduğunu güvenle öngörebiliyoruz ki bu tespitimiz onların çoğunun Güney Denizi Adalarındaki harabelerin üzerine de kazınmış olduğu gerçeğiyle bir kere daha doğrulanmaktadır. Bu semboller dünyanın her tarafındaki insanları Anavatan’a “Kui Ülkesi denen topraklara” Mu’ya bağlamaktadır.

 

Bu kutsal sembollere dünyanın her tarafında yaşayan insanlar arasında rastlanmıştır. Bununla, gerek vahşi kabileler gerekse uygarlaşmış toplumlarda, onların hepsine rastlandığını kastetmiyorum, fakat bazılarının her yerde, hatta vahşi ve yarı vahşi insanlar arasında bile bulunduğunu söylemek istiyorum.

 

Bu sembollerin bu derece geniş bir yelpazeye yayılmış olmaları ve ortak anlamlar taşımaları onların tek bir ortak kökenden geldiklerini kanıtlamaktadır. Yucatan’daki kayıtlar onların Mu topraklarından geldiğini göstermektedir. Mısır belgeleri onların Batı Ülkeleri çıkışlı olduğunu ve Hindu belgeleri de Doğu’daki Anavatandan geldiklerini söylemektedir.

 

Bu şekilde okuyucunun zihnine şu çarpıcı ve baskın tespitin yer etmesini sağladığımı düşünüyorum: Mu toprakları, Batı Ülkeleri, Kui Ülkesi denen ülke ve Tevrat’taki Aden Bahçesi hep aynı yerdir.

 

Şimdi insanlığın dinsel öğretilerindeki ilk sembollerden başlayarak bazı kadim sembolleri gözden geçireceğim.

 

http://i819.photobucket.com/albums/zz117/ecesaka/a.jpg

 

Şekil 1a. Daire: Daire, insanoğlunun ilk dininde kullanılan üç sembolden biridir. Tüm sembollerin en kutsalı gözüyle bakılmıştır. Ra denen güneşin çizimiydi ve Yaradan’ın bütün niteliklerini kendinde toplayan kolektif bir semboldür. Ra yani güneşe, Yaradan’ın kendisi olarak değil, yalnızca bir sembol gözüyle bakılıyordu. İbadet edilen Yaradan’dı, sembol ise sadece onu temsil etmek üzere kullanılıyordu.

 

Yaradan’a öyle büyük bir saygı ve edeple yaklaşılıyordu ki, O’nun ismi asla ağza alınmıyordu. Hindular ve Mayalar Tanrı’dan Adsız diye söz ederlerdi. Dairenin başlangıcı olmadığı gibi, sonu da yoktur. Kültürden nasiplenmemiş bir zihni sonlu olmaktan münezzeh ve ölümsüz, hep var olanın anlamını öğretmen için seçilebilecek daha kusursuz bir sembol başka ne olabilirdi?

 

Belli ki Tanrılığın amblemi olarak güneşin seçilmiş olması onun ilkel insanın görüşü ve akıl yürütme kabiliyeti çerçevesi içine giren en kadir ve en yetkin nesne olmasından kaynaklanmaktaydı. Kadir-i Mutlak’ı gerçekten de en iyi şekilde simgeler.

 

Daire, Polinezya’daki harabelerin taşlarında ve Kutsal Sırlar Mabedi’nin duvarlarında görülmektedir.

 

Şekil 1c. Kırmızı Küreler: Paskalya Adası’ndaki heykellerin başlarındaki kırmızı küreler güneşi temsilen konulmuşlardı ve o çağlarda bizim bugün ölen kişiyle haçı ilişkilendirdiğimiz anlamda kullanılıyorlardı.

 

Mısır sembollerinin Yaradan’la bağlantılı olanlarının hepsinde tasvirlerin başını güneşi simgeleyen kırmızı bir disk süsler 1b.

 

Mısır Papirüsü Anana – M.Ö. 1320 tarihli bir Mısır papirüsünden ilginç bir pasaj aktarmak istiyorum:

“Ebediyette son yoktur, dolayısıyla başlangıç da yoktur; bunun sonucu olarak ebediyet bir dairedir.

 

Eğer yaşıyorsak bu sonsuza dek sürmek zorundadır ve eğer buna sonsuza kadar devam ediyorsak, tıpkı daire ve ebediyet gibi insanın da başlangıcı yok demektir.”

 

“İnsan birçok kereler doğar, ama geçmiş hayatları hakkında hiçbir şey bilmez; yalnız bazen bir gündüz düşü ya da aniden zihnine gelen bir düşünce onu geçmiş yaşamlarındaki bir sahneye götürebilir. Bu sahne ona tanıdık gelse de, onun ne zaman ya da nerede yaşandığını zihninde belirleyemez. Buna karşılık sonunda, tüm geçmiş hayatları kendilerini ifşa edeceklerdir.”

 

“Bir enkarnasyonda bir arada olan ruhların bir diğer enkarnasyonda tekrar bir araya gelmeleri ve bir mıknatıs tarafından çekilircesine birbirlerine yaklaştırılmaları çok muhtemeldir, fakat bunun nedenini bilmezler.”

 

İse şöyle demişti: “Tekrar doğmadıkça göklerin krallığına giremezsiniz.”

 

Şekil 2. Eşkenar Üçgen: Eşkenar üçgenin kökeni ve anlamları olağanüstü ilginçtir. Eşkenar üçgen ilk insanların dinsel öğretileri için tasarlanan ilk üç sembolden birisidir. 50.000 yıl öncesindeki bir tarihe aittir. Üçleme (trinite) ve Cenneti/Gökleri temsil etmek üzere tasarlanmıştı.

 

Bu tasarım için üç ayrı kara parçasından oluşan ve coğrafi olarak Batı Ülkeleri diye anılan Anavatanın (Mu’nun) coğrafi yapısından esinlenilmişti. Farklı zamanlarda, birbiri ardına oluştuklarını varsayıyoruz. Bunu o zamanki insanlığın büyük kısmını teşkil eden gelişmemiş zihinlere açıklamak için, bu üç ayrı kara parçasının oluşumunda Yaratıcı’nın üç ayrı niteliğinin etkili olduğu öğretiliyordu, fakat üçünü de içerek Yaratıcı tekti.

 

Eşkenar üçgen insanın Birde Üç Olan Tanrı (Triune) kavramını görebilmesi ve anlayabilmesini sağlayabilecek bir şekil olduğu için seçilmişti. Bu üç nitelik İlk Üçlemeyi (Trinite) oluşturdu ve Orijinal Üçleme kavramı böyle doğdu. Bu, her ne kadar çağdan çağa çeşitli görünümlere bürünse ve çeşitli topluluklarda farklı kelimeler ve kisveler adı altında bilinse de asla ölmeyen ve muazzam zaman dilimlerini aşıp günümüze süzülen bir kavramdır.

Üçgen üçleme sembolizmine bağlı olarak Cenneti temsil etmek için de kullanılıyordu. Üçgen Üçlü Uluhiyeti simgelediği ve Tanrı’nın mekanı da cennet olduğu için doğal olarak bunu Tanrı neredeyse Cennet de oradadır düşüncesi izliyordu.

 

Birde Üç Olan Uluhiyet kavramı bize 50.000 yıl öncesinde atalarımızdan mirastır ve bugün birçokları için hala kutsaldır.

 

Şekil 3. Dört Kenarlı Kare: Dört kenarlı kare, ilkel insanın dinsel öğretilerinde kullanıldığına inanılan en eski üç sembolün üçüncüsüdür. Yeri, dünyayı simgeliyordu. Dört köşe de dört ana yönü; Kuzey, Güney, Doğu ve Batı’yı simgeliyordu. Her köşe ayrı bir görevliye emanet edilmişti.

 

Zaman zaman kullandığınız “Dünyanın dört bir köşesi” terimini düşünecek olursak, bunun da bize ilk insandan bu yana gelen kavramlardan biri olduğunu söylemek hatalı olmaz sanırım.

 

Bütün bu kutsal sembolleri Güney Denizi Adaları’ndaki harabelerin taşları üzerine kazınmış olarak ve ayrıca Yucatan, Uxmal’daki Kutsal Sırlar Mabedi’nin duvarları üzerinde görebilirsiniz.

 

Basit kutsal sembollerin sıralaması bu kadardır. Diğerleri bu üçünden birinin veya ikisinin temel alınması suretiyle elde edilen bileşik sembollerdir. Zaman içinde ilerledikçe giderek kompleks olmakta, çözümü güçleşmekte ve bugün de aynen muhafaza edilen, dinsel kavramları bir bütün olarak simgeleyen Kozmogonik Diyagramlara ulaşılmaktadır.

 

Şekil 4. Üç Yıldızlı Üçgen: İçinde üç yıldız bulunan eşkenar üçgen, Birde Üç Olan Uluhiyeti barındıran cenneti veya göğü simgeler.

 

Uluhiyetin birde üç olması farklı toplumlarda kendi dillerine göre değişik isimler almıştır.

 

Şekil 5. Beş Yıldızlı Üçgen: İçinde beş tane yıldız bulunan eşkenar üçgen, üç yıldızlı üçgenin bir uzantısıdır. Beş yıldız, beş elemandan oluşan tam Uluhiyeti simgeler. Tam Tanrılığın beş ismini ve simgelediklrei nitelikleri belirten birden fazla kaynak buldum ve bu Mısır kültüründeydi. Buna karşın bu sembol tüm kadim halklar arasında geçerli, oldukça ortak bir semboldür ve birçok örneklerde isim verilmeksizin manaları verilmiştir.

 

Şekil 6. Karenin Üzerindeki Üçgen: Bu, şekil 2 ve 3’ün birleştirilmesiyle elde edilmiş bir semboldür ve çok eski ancak hala bizimle olan bir kavramı simgeler: “Yeryüzünün üzerindeki Cennet”. Buradaki “üzerinde” terimi elbet fiziki yükseklik anlamına gelmemektedir. Cennetin/Göklerin kusursuzluğu yeryüzünün üstündedir (aşkındır) anlamındadır.

 

Şekil 7. Karenin Üzerindeki Üç Yıldızlı Üçgen: Bu çizim 3 ve 4 no.lu şekillerin bileşimidir. Kutsal Sırlar Mabedi’nin kuzey odasında bulunur. Burası inisiyasyon odasıydı.

 

Şekil 8. Karenin Üzerindeki Beş Yıldızlı Üçgen: Bu, 3 ve 5. Şekillerin bileşimidir. Kutsal Sırlar Mabedi’nin güney odasının nihayetinde bulunur. Burası inisiyenin yetiştirildiği yerdi. Yetişme odasından merkezdeki odaya geçiş yapılırdı ki, bu onun bir üstat olduğu anlamına gelirdi. Kuzey odasında üçlü Tanrı’nın sırlarını öğrenir, güney odasında da Birde Beş Olan tam Tanrılığın sırlarına vakıf olurdu.

 

 

Kayıp Kıta Mu - James Churcward'dan alıntıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

chris in paylaştığı kaynak J.Churchward ın 4 cilt lik bir Mu serisinden ismi verilen eserinden alıntı. Kitabın türkçe çevirilerine malsefki ben daha ulasamadım ama kayıp kıta mu alfabesi,konusalan dil ile türkçe sözcüklerde ki benzeşme ve Uygur Türklerinin yasadıgı bölgelerin Kutsal mu uygarlıgının en büyük kolonial kısmı olmasından doalyı bizim kökenlerimizin oraya dayandıgından söz ediliyor. Bense bu düşüncede değilim. Okudugum kitaplardan öğrendiğim kadarıyla Mu 4 ana kabile nin yada Churchward'ın değimi ile halkın birleşmesi ile oluşan bir nüfus. NakaaL ve meksika tabletleri ayrıca maya kalıntılarında rastlanan bilgilere göre batmadan önce yaklasık 64 milyona ulasan bu toplumun gelişmiş bilimi ve yüksek yasamı ile kıta battıktan sonra yapılan göçler dolayısıyla Kendilerine göre daha geri uygarlıklara karısarak bugünkü ırkların olusmasında rol oynadıgını düsünmekteyim. Fakat Churchward'ın kitabında bahsedilen ari ırklar arasında batı uygarlıkları yerine Türklerin olması da şaşırtıcı bir durum. Kitabın yazıldıgı döneme bakılacak olrsa eğer BAtının savundugu uygarlıgın batıdan tüm dünyaya yayıldıgını savunan bati kökenli tarih tezine karsı büyük bir aksi kanıttır ve bu bahsettiğimiz dönem adına sadece bir kitap için ortaya atılacak bir konu değldir.( konuyu birden dagıttıgım için üzgünüm sadece elimdeki bilgileri paylaşmak istedim)
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mu uygarlığına ait semboller.

 

 

1. sembol latus: lotus çiçeği mu kıtasında yayğın olarak yetiştirilirmiş. ilk yaratılan çicek olduğuna inanılırmış. her bir yaprağının çok büyük önemi varmı. Mu'dan sonra Mısır. Hindistan , Japonya gibi pek çok ülkede önemini korumaya devam etmiştir. latus dünyayı güzeleştirmek için yaratılmıştır. dünyaya sevgi vermek içindir. Solomon da bile karşımıza çıkmaktadır. tapınaklara kitaplara gündelik eşyalara her şeye işlenmiştir.

 

 

Lotus: Çamurda yetişen ve beyazlığını kaybetmeyen tek çiçek oluşu, bu yüzden arınmışlığı temsil ettiğini biryerlerde okumuştum..

 

 

 

 

20. sembol ağaç: ağaç ve yılan sembolü. yılan tanrıları ağaç yeryüzünü anlatır. tanrı dünyayı sarmıştır.

 

 

Yılan ve Ağaç: Mukaddes Kitabın eski ahit bölümlerinin ilahiyat yorumlarına göre ,ve hala yaradılışın tek gerçeği olarak görülen Adem ve Havvanın günahıyla ilişkili konusunu çağrıştırdı bana.Burada yasak meyvenin bulunduğu ağaç daki şeytanı simgeleyen yılanın,ilk günahı simgeleyen meyveyi Havva aracılığiyle Ademe verip dünyaya ve insanlığa yayılışı gösteriliyor...Eh, buyrun birde burdan yiyelim :) Bunu bir de şöyle alırsak ele,şeytan dünyayı sarmış...Eh bu bana daha mantıklı geliyor:geliyor da kadının hep şeytan olarak ele alınmasına ne demeli?..Bu bizi daha farklı kapılara götürür!..İsterseniz buyrun bu kapıları da açıp biraz pandoracılık oynayalım,ne dersiniz?.. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mu Sembollerine Benzeyen

Eski Türk Sembolleri

Sinan Meydan

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0019.jpgSemboller, toplumlardan geriye kalan gizemli ve anlam yüklü işaretlerdir. Binlerce yıl içinde gelişip olgunlaşan farklı toplumların kendilerine özgü sembolleri oluşmuştur. Bu semboller, zaman içinde nesilden nesile geçerek bir şekilde varlığını korumuştur. Bu nedenle, toplumsal köken ve kimlik araştırmalarında "kadim" sembollerden yararlanmak gerekir.

Bu bölümde, Churchward'in kitaplarındaki Mu sembollerini, kadim Türk sembolleriyle karşılaştırarak toplumsal benzerliği anlamaya çalışacağız. Hemen belirtmeliyim ki, bazı Mu sembolleriyle bazı eski Türk sembolleri arasında, "Türkler gerçekten de Mu kökenli" dedirtecek kadar olağanüstü bir benzerlik vardır. Bugüne kadar, hiç kimsenin dikkatini çekmeyen bu olağanüstü benzerliğin kanıtlarını ilk kez burada göreceksiniz.

İşte bazı benzer semboller:

Öküz Başı

Churchward'in, Kuzey Amerika Nevada'da bulduğu semboller arasında bir "öküz başı" formu vardır. Churchward, kitabında 41 numarayla gösterdiği bu "öküz başı" için "Bir hayvan başı, sembol değildir" ifadesini kullanmaktadır.Churchward, "Kanyon ve Kayalıklarda Yaşayan İlk Amerikan Yerlilerinin Sembolleri" diye adlandırdığı semboller arasında da bir "öküz başı" sembolüne yer vermiştir. Churchward, bu sembol hakkında ise şu değerlendirmeyi yapmaktadır:

"Benzer başlar, Mısır'da ve başka yerlerde de bulunmuştur. Boynuzların süslü çizimi, hayvanın bir işlevi olduğunu veya tören için kullanıldığını gösterir. Çok eski bir sembol değildir."

Kuzey Amerika'da kayalara kazınmış olan bu "öküz başı" sembolüne birebir benzeyen "öküz başları" Orta Asya'da ve Mezopotamya'da karşımıza çıkmaktadır.

Eski Türklerin en önemli uygarlık merkezlerinden Altıntepe'de yapılan kazılarda MÖ 4000'lere tarihlendirilen "öküz başı heykelleri" bulunmuştur.

Mezopotamya'da yapılan kazılarda da MÖ 3000, 2500 yılları arasına tarihlendirilen Sümerlere ait "öküz başı" heykelleri ele geçirilmiştir.

Heykellerin yontu biçimi, gözlerin ve kulakların duruşu, boynuzların kıvrımı ve boyutları ve hatta ölçüleri birebir aynıdır. Türk (Altıntepe) öküz başıyla Sümer öküz başı yan yana getirildiğinde her ikisinin de aynı sanat anlayışının ürü­nü olduğu kolayca görülmektedir.

Ayrıca, "öküze" Sümerlerde GUD, Türklerde ise UD denmesi, arada sadece sanat benzerliği değil, aynı zamanda etimolojik bir benzerlik olduğunu da gözler önüne sermektedir.

Bilim insanları, Sümerler ve Türklerde "öküzün" kutsal bir anlamı olabileceğini düşünmektedirler. Eski Türklerin "güneş günü" kutlamalarında güneşe kurban ettikleri öküzü ateşte yakmaları, bu kutsallığa bir örnek olsa gerekir.

Burada, J. Churchward'ın, Nevada'da tespit ettiği öküz başı sembollerini deşifre ederken kullandığı: "Benzer başlar, Mısır'da ve başka yerlerde de bulunmuştur." sözlerinin doğrulandığını görmekteyiz; çünkü Orta Asya Altıntepe'de ve Mezopotamya'da ele geçirilen "öküz başı" heykelleri Churchward'in Nevada'da bulduğu öküz başı sembolüne birebir benzemektedir. Churchward'in "öküz başı sembolü"yle, Altıntepe ve Sümer "öküz başı heykelleri" yan yana getirilince benzerlik çok açık bir şekilde görülmektedir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0020.jpgKuzey Amerika'da Nevada'da görülen "öküz başı", Orta Asya'da Altıntepe'de görülen "öküz başı", Mezopotamya'da Sümerlerde görülen "öküz başı" ve hatta Mısır'da görülen "öküz başları" arasındaki benzerlik, Churchward'ın dediği gibi, bütün bu uygarlıkları Mu'ya bağlar mı bilinmez ama en azından bu uygarlıklar arasında öyle ya da böyle bir ilişki olduğunu gösterir.

Uluumil Kin ( Güneş Ülkesi )

Churchward, Kuzey Amerika'yı Mu'ya bağlayan Nevada sembollerinin deşifresini verirken daire içindeki bir haç sembolünü "Uluumil Kin" diye okumuş ve anlamının da "Güneş Ülkesi" olduğunu belirtmiştir. Churchward'ın ifadesiyle: "Buradaki güneşin ismi KİN'dir. RA değildir. Kin, gök cismi olan güneşin adıydı, sembolün değil."

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0021.jpg

Eski Türklerin Güneşe KUN, KÜN veya KİN dedikleri dikkate alınacak olursa, Churchward'ın güneşi KİN diye adlandırmış olması çok daha fazla anlam kazanmaktadır. Sümerlerin de güneşi buna benzer şekilde GÜN, GİN diye adlandırdıkları bilinmektedir.

Ayrıca, Churchward'ın "ülke" diye tercüme ettiği ULUU­MİL sözcüğü üzerinde de durmak gerekir; çünkü bu sözcük de birebir Türkçedir. ULU-UM-İL sözcüğündeki ULU ve İL sözcükleri sırasıyla "Yüce" ve "Ülke" anlamlarına gelmektedir.

Ayrıca, Churchward, "Mu'da 'dairenin' güneşi simgelediğini" iddia etmektedir."Daire insanoğlunun ilk dininde Ra denen güneşin çizimidir." Mu kozmik diyagramındaki "daire" de güneşi simgelemektedir. "Merkezde ki daire Tanrı'nın kolektif sembolü olan Ra'nın, güneşin resmidir ve Tanrı göklerde olduğu için gök ve Tanrı bir daireyle simgelenmiştir." Bu iddia çok önemlidir; çünkü Eski Türklerde de güneş, tıpkı Mu'da olduğu gibi bir yuvarlakla, (daireyle) "O" simgelenmiştir. İç içe geçmiş iki yuvarlak, ya da ortasında nokta bulunan bir yuvarlak(Churchward, Mayaların güneş sembolünün de ortasında nokta bulunan bir yuvarlak olduğunu iddia etmektedir) Mu'nun güneş sembolüne şaşırtıcı derecede benzemektedir. Özellikle Uygur geleneklerinde güneşi simgelemek için "dairenin" kullanılması, J. Churchward'ın bu yöndeki açıklamalarıyla birebir örtüşmektedir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0022.jpg

Ayrıca, Asya Şamanlarının ateş etrafında yaptıkları törenlerde ellerinde taşıdıkları "yuvarlak davulların" güneş şeklinde olması ve şaman giysileri üzerindeki güneşe benzer madeni halkalar, Türklerde güneşin bir sembol olarak görüldüğünü ortaya koyan örneklerden sadece birkaçıdır.

Son olarak dikkat çekmek istediğimiz bir benzerlik de Churchward'ın söz ettiği "haç sembolüdür."

Churchward'ın, daire içindeki haç sembolünü "Uluumil Kin" yani "Güneş Ükesi" diye okumuş olması dikkat çekicidir. Burada Churchward, "haçla" "güneş" arasında bir ilişki kurmaktadır.

"(Bu sembol) daire içindeki açık bir haçtır ve Uluumil Kin diye okunur. Güneş ülkesidir. Güneş imparatorluğudur. Buradaki Güneş ismi Kin'dir Ra değildir. Kin gök cismi olan Güneşin adıydı, sembolun değil 4 no'lu haçla bunu karşılaştırın. 4 no'lu haç yekpare haçtır bu ise açıktır."

Benzer bir ilişki Türklerde de vardır. Haç, eski Türklerin astrolojik simgelerinden biridir. Çok daha önemlisi, eski Türklerde, Churchward'ın "Uluumil Kin" diye deşifre ettiği "daire içinde haç" sembolüne de rastlanmaktadır.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0023.jpg

Tüm bu benzerlikler; güneşin, ortasında bir nokta bulunan daireyle simgelenmesi, güneşle Tanrımın özdeşliği, güneşe KİN, ülkeye İl denmesi ve haçla güneş arasındaki sembolik ilişki, "Uygurların (Türklerin) Mu'nun torunları olduğu" yönündeki iddiayı güçlendirmektedir.http://www.spiritualizm.com/Ataturk/atk12.jpg

Atatürk'ün Dikkatini Çeken Benzerlik

Tahsin Bey, 29 Şubat 1936'da Meksika'dan Atatürk'e gönderdiği 7. Raporda, J. Churchward'ın "Kayıp Kıta Mu" adlı kitabında rastladığı "Uluumil Kin" ifadesi hakkında bilgi ve değerlendirmelere yer vermiştir.

"Churchward, The Continent of Mu" namındaki eserinin 106. sayfasında Mu, yani Güneş İmparatorluğu'nun Mu dilindeki adı (ULUMIL) olduğu ve aslen (U-LUM-İL) şeklinde mürekkep bir söz olup (U-O), LUUM-Erazi, İL-Devlet, Kudret anlamında olarak (O ERAZİNİN İMPARATORLUĞU) manasını ifade etmekte olduğunu izah etmesi üzerine, kulağımıza hiç yabancı gelemeyen (ULUMİL) sözünün başındaki (ULU) sözünün aynen Türkçedeki (ULU) ve aradaki (M)nin de (MU) ve sonunda bulunan (İL)in de aynı Türkçedeki devlet ve kudret manasını ifade eden bir söz olduğunu derpiş ederek (göz önünde bulundurarak) (ULUMÎL) sözünün pek eski şeklinin (ULU-MU-ÎL) tarzında olarak (Yüksek Mu İmparatorluğu) manasına gelen halis bir Türkçe söz olduğuna kanaat hasıl ettim. "

"(Adı geçen yazarın) 'The Sacred Symbols of Mu' adındaki diğer eserinin 123. sayfasında (GÜN) yani (GÜNEŞ) sözünün Mu dilindeki karşılığının (KİN) olduğunu görünce bunun da bizim GÜN sözümüzün mana ve hatta biraz telaffuz farkıyla aynı olduğunu anlamakla Mu diline ait tesadüf ettiğim (ULU-MİL) ve (KİN) sözlerinin her ikisinin de Türkçe olmasından hareket ederek, beşeriyetin ve ilk medeniyetin zuhur ettiği Mu kıtasında konuşulan dilin Türk dili olduğuna emin ve mutmain oldum."

Bu bilgi ve değerlendirmeler, dünyada Türk izleri arayan Atatürk'ün dikkatini çekmiştir.

Atatürk, J. Churchward'ın "Kayıp Kıta Mu" adlı eserini okurken, 23. sayfada, güneşin daireyle simgelendiğini belirten, "Bu daire güneşin resmidir. Güneş Tanrı'nın bütün sıfatlarının ortak sembolüydü," cümlesinin başına - önemi dolayısıyla - bir "X" işareti koymuş, 167. sayfada, dairenin güneşi simgelediğinin anlatıldığı bölümde bazı yerleri işaretleyerek, bu bölümün başına "dikkat" anlamında bir "D" harfi koymuştur. Ayrıca, aynı kitabın 151. sayfasında geçen ULUUMİL sözcüğünün de altını çizmiştir."http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0024.jpg

Lotus Çiçeği

J. Churchward, başta Naakal tabletleri olmak üzere pek çok eski belgede karşılaştığı lotus çiçeğinin (nilüfer), Mu'nun en önemli kutsal sembollerinden biri olduğunu iddia etmektedir.

Onun ifadesiyle: "Gelenek, lotus çiçeğinin, dünya üzerinde görülen ilk çiçek olduğunu söyler ve bundan dolayı Anayurdu (MU) temsil eden bir simge olarak benimsenmiştir."

Churchward, lotus çiçeği ve Mu kıtasının sembolik bakımdan eş anlamlı olduğunu düşünmektedir. Şöyle ki: "Lotus yeryüzünü güzelleştiren ilk çiçekti. İlk çiçek olduğu için ve Mu'da insanın ilk ortaya çıktığı yer olduğu için doğal olarak Mu ve lotus sembolik açıdan eş anlamlıydılar. Mısırlılar, Mu'nun batışından sonra, sevgi ve yeislerinin bir nişanesi olarak lotusu bir daha asla açık olarak resmetmemişler, daima kapalı yani ölü olarak çizmişlerdi."

Churchward, lotus çiçeğinin dünyadaki tüm eski mabetlerin oyma ve işlemelerinde en göze çarpan motiflerden biri olduğunu belirtmektedir. Lotus, Mısır hariç Süleyman mabedine kadar, açık ve konvansiyonel formuyla sergilenmiştir.

Churchward'a göre, lotusun görüldüğü toplumlar Mu kökenlidir; çünkü "Lotus Mu için doğuştan beri oradaydı. Dünyanın başka taraflarına koloniciler tarafından getirilmişti, dolayısıyla günümüzde lotusa rastladığımız her yerde, tıpkı insan için de geçerli olduğu gibi; onun oraya ilk olarak Mu'dan geldiğini biliriz."

Churchward'a göre Mu kökenli Uy gurlarda da lotus çiçeğine sıklıkla rastlanmaktadır.

Peki, ama Churchward'm bu iddiasının herhangi bir temeli var mıdır?

Eski Türklerde (Uygurlarda) gerçekten de lotus çiçeği motifine rastlamak mümkün müdür?

Yaptığım araştırmalar sonunda, eski Türklerde, özellikle de Uygurlarda lotus çiçeği motifinin sıkça kullanıldığını gördüm. Dahası, lotus sembolünü, Cuhruchward'm MÖ 17.000Terde büyük bir felaket sonunda yok olduğunu söylediği eski Uygurlardan binlerce yıl sonra kurulmuş olan 8.yüzyıl Uygurlarının da kullanmış olması beni çok şaşırttı. Demek ki, MS 8. yy'da kurulan Uygurlar (bize kitaplarda anlatılan Uygur Devleti), binlerce yıl önceki atalarının kültürüne ait izler taşımaktadır.

Eski Türklerde lotus çiçeği motifi, öncelikle mimari yapıda karşımıza çıkmaktadır. Türklerde sıkça lotus kubbeli yapılara rastlanmaktadır. Soğan kubbe diye de adlandırılan Lotus kubbe, Doğu Türkistan'daki Mauri - Tim stüpalarında ve birçok Uygur stüpasında görülebilmektedir.

Esin'e göre "Lotus kubbe Orta Asya mimarisinin bir özelliğidir."http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0025.jpg

Eski Türk mimarisinde yoğun olarak karşımıza çıkan lotus motifi, Türklerin Müslüman olmasından sonra da varlığını korumuştur. Lotus, ilk Müslüman Türklerde Mezar taşı, türbe ve cami gibi yapılarda kullanılmaya devam etmiştir.

Maverahünnehir'de ilk camileri inşa eden Karahanlı Türkleri, Hakanlı Türkleri ve Hazar Türkleri yapılarının kubbesini "lotus" biçiminde yapmışlardır.Örneğin, 11. yüzyılda inşa edilen Hazar camiinde çok yüzeyli kasnaklar üzerine yükselen beyzi kubbe kullanılmıştır. Dört sütun üstünde yükselen ana kubbe lotus şeklindedir. Kağan Muhammed b. Süleyman Arslan Han'ın 1212/23 tarihleri arasında yaptırdığı caminin ibadet kısmının üstü lotus bir kubbeyle örtülmüştür. Karahanlı mimarisinde sıkça rastlanan lotus kubbe, Timur döneminde Türkistan'da klasik kubbe haline gelmiş ve çevreye yayılmıştır.

Orta Asya'daki lotus kubbe geleneği Türklerle birlikte Anadolu'ya gelmiştir. Anadolu Selçukluları, Saltuk Türbesi (12. yy) gibi bazı yapılarında orijinal lotus kubbe kullanmışlardır.

15. yüzyıla doğru lotus kubbe geleneği Anadolu mimarisinin bazı türbelerinde de görülmeye başlanmıştır. Bugün, Kırşehir'deki Hacı Bektaş-ı Veli Dergâhı içindeki değişik yapıların üzerinde (mezar taşı gibi) lotus çiçeği motiflerini görmek mümkündür.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0026.jpghttp://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0027.jpgEski Türklerde "lotus çiçeği motifi", mimari yanında, günlük yaşamda kullanılan basit aletlerden her türlü sanat yapıtına kadar pek çok alanda daha kullanılmıştır.

İşte Eski Türklerde görülen bazı "lotus çiçeği" motiflerini Mu'daki lotus çiçeği motifleriyle karşılaştırın ve aradaki benzerliğe siz karar verin!

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0028.jpghttp://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler00291.jpghttp://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0029.jpghttp://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0030.jpghttp://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler00311.jpg

4 - Batış Sembolü; Hiyeratik '' U '' Harfi

Churchward'a göre Mu'nun batışı değişik toplumlarca sembolleştirilmiştir. Sembol şekil olarak da derin bir çukuru andıran U harfi seçilmiştir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0031.jpg

Şekil yönünden U harfi gerçekten de derin bir çukura benzemektedir.

Churchward, bu "batış sembolünün" çeşitli eski alfabelerdeki hiyeratik harfler arasında yer aldığını ileri sürmektedir. Ona göre bu sembolün kökeni, Mu alfabesindeki hiyeratik "U" harfine dayanmaktadır.

"Anavatan Alfabesinin hiyeratik U harfi, bir uçurum, çukur, delik büyük bir derinlik ifade eden semboldür. "

Çeşitli hiyeratik harflerin verildiği aşağıdaki tabloda (Büyük yuvarlak içine aldım) bu harf görülmektedir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler00321.jpg

İşte, Mu'nun batışını ifade eden bu sembol Uygur Türklerinde de görülmektedir.

Bu sembol, genelde içi boş bir lotus çiçeği biçimindedir; fakat bazen içinde ve dışında bazı noktalar göze çarpmaktadır. İçteki nokta artık ışık saçmayan güneşi, dıştaki noktalar ise Mu ile birlikte yok olan diğer ülkeleri simgelemektedir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0032.jpg

Mu'nun batışını anlatan yukarıdaki semboller, birer Maya çizimidir. Churchward, bu sembolleri şöyle deşifre etmiştir.

Şekil 1. Bu glif üzerindeki üç sivri uç, Mu'nun sembolik sayısıdır, bu yüzden alttaki sayılar Mu'ya aittir.

Şekil 2. Üç uçlu taç Mu'nun imparatorluk tacıdır.

Şekil 3. Işık saçmayan güneştir; dolayısıyla Mu'nun karanlık bölgeleridir.

Şekil 4. Bu sembol, Mu'yu batmış ve karanlıkta, yalnızca tepeleri ve uçları gözüken biçimde gösterir.

Şekil 5. Bu bir uçurumu, derinliği veya çukuru gösteren kadim bir semboldür.

Şekil 6. Bunlar, Mu ile birlikte 'ateş çukuruna' çekilen diğer iki batı ülkesini temsil eder.

Churchward, bu deşifreden sonra, ortaya çıkan metni şöyle okumuştur:

"Mu güneş imparatorluğu, bir uçurumun içine düştü. O şimdi artık güneşin asla üzerinde parlamadığı karanlık bölgededir. Diğer Batı ülkeleri de onunla birlikte silinmiştir. Tacı, artık yeryüzüne hükmetmemektedir."

Araştırmalarım sonunda, Mu'nun batışını anlatan yukarıdaki Maya çizimi sembollerin birkaç tanesini -dağınık olarak- üzerinde barındıran Doğu Türkistan'da bulunmuş, Koço Uygur Kağanlığı'na ait, bir hükümdar (alp) figürüne (duvar resmi) ulaştım.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0033.jpg

Bu alp figürü dikkatle incelenecek olursa öncelikle Alp'in başının arkasında ve çevresinde tanrılara özgü bir hale (güneş) görülmektedir. Alp'in başında ve arkasındaki güneşin hemen üzerinde ise üç uçlu taç göze çarpmaktadır. Ve son olarak da sol bacağının hemen yanından sarkan ayrıntıda, "U"harfine benzeyen, uçurumu, derinliği veya çukuru gösteren sembol durmaktadır.

Şimdi bu Türk alp figürünün üzerinde dağınık halde duran ve ilk bakışta pek bir anlam ifade etmediği düşünülebilecek bu sembolleri tekrar hatırlayalım.

1 - Alp'in başının arkasındaki güneş,

2 - Alp'in başında ve arkasındaki güneşin üzerinde yer alan üç uçlu taç,

3 - Alp'in, sol bacağının yanında duran "U"

 

Buradaki güneş Mu'yu, üç uçlu taç Mu'nun imparatorluk tacını, U'da Mu'nun battığı, uçurumu, derinliği veya çukuru gösteriyor olabilir mi? Ne dersiniz?

Burada özellikle üzerinde durulması gereken sembol, şekil 5'teki "bir uçurumu, derinliği veya çukuru" gösteren "U" sembolü'dur. Bu sembolün aynısı Uygur Türklerinde de vardır.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0034.jpg

Türkologlara göre bu resimde görülen semboller kotuz tamgalarıdır. Fakat uzmanlar bugüne kadar, "neden Türklerin bu formda 'kotuz tamgası' kullandıkları" sorusuna doyurucu bir yanıt verememişlerdir.

Mu'yla bir ilişkisi olabilir mi?

5 - Kral ve Kraliçe Figürü

Orta Asya'da Khar a Khota şehrinde yapılan kazılarda Prof. Kozloff tarafından gün ışığına çıkarılan bir mezarda bazı eski eserler ele geçirilmiştir. Bu eski eserlerden birinde, bir kral ve kraliçe resmedilmiştir. Churchward'a göre bu resimde görünenler, bir Uygur kralı ve kraliçesidir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0035.jpg

Churchward, bu resmin sembolik bir anlam taşıdığım düşünerek deşifresini yapmıştır.

"Kraliçenin başında, bir taç bulunmakta ve bu tacın orta yerinde üç ışın demeti yayan bir disk görülmektedir. Bedeninin arka tarafında da büyük bir disk biçiminde gösterilen güneş vardır. Başının arkasında ise daha küçük bir disk bulunmaktadır ki bu da ikinci derecede güneştir. Büyük disk Mu’yu, küçük disk Uygur koloni imparatorluğunu temsil etmektedir. Başındaki taç, yalnızca ışık saçan yarım güneş, onun bir koloni imparatorluğunu gösteren armadır. Sol elinde, kenarları üç çatallı formda olan bir asa vardır. Üç, anavatanın sayısıdır.Tam açmış kutsal Lotusun, Anavatan'ın çiçek sembolünün üzerinde oturmaktadır. Bu şekilde Mu tarafından kucaklandığı ve yukarıda tutulduğu tarif edilmektedir. Eşi, asa sahibi değildir, ışık saçan bir güneşi de yoktur; fakat onun yerinde bir küre yer almaktadır. Onun tacı da üçlü formuyla Anavatan'ın sayısına işaret etmektedir."

Khara Khota şehrinde yapılan kazılarda Prof. Kozloff tarafından bulunduğu iddia edilen bu resimdeki kral ve kraliçe figürüne çok benzeyen kral ve kraliçe figürlerine Orta Asya'da rastlanmaktadır. Örneğin, Orta Asya'da Türklere ait Bezeklik tapınaklarından oyuk 13'ün tavan resmi, birçok ayrıntısıyla, Khara Khota'da bulunan kral ve kraliçe resmine benzemektedir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0036.jpg

Yukarıdaki resimde, ortada "lotus tahtı" üzerinde bağdaş kurmuş halde (vitarka-mudra vaziyetinde ) oturan bir buda veya kral görülmektedir. Kralın etrafında- iki sağda iki solda olmak üzere - toplam 4 rahip veya alp bulunmaktadır. Resimde dikkat çeken bir diğer figürse "iç içe geçmiş dairelerdir." Resmin ortasında, lotus çiçeğinin üzerinde bağdaş kurmuş durumdaki kralın arkasında biri büyük biri küçük iki daire göze çarparken, onun etrafındaki 4 rahibin başlarının hemen arkasında da birer küçük daire görülmektedir. Bu dairelerden ikisi daha belirgin durumdadır.

Şimdi bu resimde görünenleri yeniden hatırlayalım:- Lotus Tahtı.

- Lotus Tahtı üzerinde bağdaş kurmuş bir Buda veya kral.

- Kralın hemen arkasında iç içe geçmiş gibi duran bir büyük daire.

 

 

- Kralın başının arkasında yine iç içe geçmiş gibi duran daha küçük bir daire.

- Kralın çevresindeki rahip veya Alplerin başlarının arkasında duran birer küçük daire.

Şimdi de Khara Khota'da bulunan kral ve kraliçe resmiyle Bezeklik tapınaklarından oyuk 13'ün tavan resmini karşılaştıralım:

- Her iki resimde de insan figürlerinin yüz yapıları benzerdir (çekik ve kapalı gözler, yuvarlak yüz, dolgun yanaklar).

- Her iki resimde de kral, kraliçe ve Buda benzer şekilde oturmaktadır.

- Her iki resimde de kral, kraliçe ve Buda'nın giysilerinin alt bölümündeki desenler benzerdir.

- Her iki resimde de kral, kraliçe ve Buda, lotus çiçeği tahtı üzerinde oturmaktadır.

- Her iki resimde de kral, kraliçe ve Buda'nın arkasında bir büyük bir de küçük disk (daire) vardır.

 

Şimdi de Türk resmini, Churchward'ın yaptığı gibi, sembolik olarak okumaya çalışalım:

"Ortadaki kralın (Buda) bedeninin arka tarafında büyük bir daire (disk) biçiminde gösterilen güneştir (Kralın arkasındaki büyük ve küçük daireler "diskler", iç içe geçmiş iki daireden oluşmaktadır ki bu Uygur koloni imparatorluğunu güneş sembolüdür). Kralın başının arkasında ise daha küçük bir daire (disk) bulunmaktadır ki bu da ikinci derecede güneştir. Büyük disk Mu'yu, küçük disk Uygur koloni imparatorluğunu temsil etmektedir. Kral, tam açmış kutsal lotus çiçeğinin, yani Anavatan'ın çiçek sembolünün üzerinde oturmaktadır. Bu şekilde Mu tarafından kucaklandığı ve yukarıda tutulduğu tarif edilmektedir."

Görüldüğü gibi Churchvvard'ın, Khara Khota'da bulunduğunu iddia ettiği Uygur resmiyle, Bezeklik tapmaklarından oyuk 13'te bulunan Uygur resmi gerçekten de şaşırtıcı biçimde birbirine benzemektedir. Bu benzerlik, yalnız başına, Türklerin Mu kökenli olduğunu kanıtlamasa da Churchward'ın verdiği bilgilerin hiç de yabana atılmaması gerektiğini kanıtlamaktadır.

Hiyeratik '' H '' Harfi

James Churchward, eserlerinde kadim Mu alfabesindeki hiyeratik H harfinden sözetmektedir. Churchward, hiyeratik alfabedeki H harfinin dört büyük gücü (dört yaratıcı güç) simgeleyen çok eski bir alfabetik sembol olduğunu ve Mu nun kolonisi halklarda da görüldüğünü belirtmektedir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0037.jpg

J. Churchward'ın kitaplarında yer alan yukarıdaki hiyeratik H sembolleri eski Türk sembolleri arasında da vardır. Özellikle eski Türk kilimlerinde sıkça karşımıza çıkan bu sembol, Türk motif dilinde "bereket motifi" adını taşımaktadır. Eli belinde ve koç boynuzu motiflerinin bir araya gelmesinden oluşan "bereket motifinin" erkek ve dişinin birlikteliğinden doğan bereketi simgelediği düşünülmektedir. Bu motifi bugün bile Anadolu Türk kilimlerinde görmek mümkündür. Aşağıda Mu'nun hiyeratik H harfine fazlaca benzeyen Türk motifleri görülmektedir.

http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler00381.jpg

Eşkenar Üçgen

Churchward, Mu'nun en önemli kutsal sembollerinden birinin de "eşkenar üçgen" olduğunu belirtmektedir. Ona göre eşkenar üçgenin tanrısal bir anlamı vardır.

"İlkel insana her üç kara parçasını yaratanın aynı Yaradan olduğu, fakat her parçanın ayrı ve değişik bir emirle ortaya çıktığı işaret edilmişti. O halde üç tane değil yalnızca tek bir yaradan vardı. Belli ki daha anlaşılır olsun diye her yükseliş aşamasına ayrı bir nitelik tanınmıştı. Üzerine çağlar boyu sayısız panteonların inşa edildiği ilk üçlü uluhiyet böyle doğmuştu... Eşkenar üçgen Yaradan'ı simgeliyordu ve Yaradan cennette gökte oturduğuna göre üçgenin cenneti de simgelemesi gerekirdi, çünkü Tanrı neredeyse orası cennetti."

Churchward, Tanrı'yı simgeleyen eşkenar üçgenin Mu'nun kolonilerinde de görüldüğünü ileri sürmektedir. Örneğin eski Mısırlıların Tanrı'nın tekliğini vurgulamak için üçgen içine bir nokta koyduklarını belirtmektedir. Churchward'a göre nerede ki bîr eşkenar üçgen sembolü vardır orada mutlaka "üçlü tanrılıktan" "cennetten" veya "her ikisinden" söz edilmektedir.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0038.jpg

Churchward, yukarıda görülen, içinde bir daire ve onun içinde de bir nokta bulunan eşkenar üçgeni şöyle deşifre etmiştir: "İçinde Tanrının monoteistik sembolü bulunan bir eşkenar üçgende, üçgen cenneti, içteki daire de Yaradan'ı simgeler.'Yaradan, sonsuz olan cennette oturur, cennet onun mekânıdır' diye okunur!'

Eşkenar üçgen sembolü eski Türklerde de karşımıza çıkmaktadır. Eski Uygur minyatürlerinde ve eski Türk motiflerinde bu sembole sıkça rastlamak olasıdır. Eşkenar üçgenin içindeki "nokta" işareti Türklerde de yaygın olarak kullanılmıştır. Ayrıca Türklerde eşkenar üçgen içinde daha küçük bir eşkenar üçgen sembolü kullanılmıştır.http://www.spiritualizm.com/kitap/kitapkapak/koken/sinanmeydan-kayip-kita-mu-koken-kitabi-resimleri-garifkleri-eski-uygarliklar-belgeler0039.jpg

Özellikle Türk motiflerinde karşımıza çıkan "eşkenar üçgen içinde üçgen ve onun da içinde nokta" kompozisyonu, Mu'nun "eşkenar üçgen içinde daire ve onun da içinde nokta" kompozisyonunu çağrıştırmaktadır.

( Köken - Atatürk ve Kayıp Kıta Mu 2 - Sinan Meydan )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güzel bir paylaşım olmuş. Teşekkürler nevermore. Kayıp kıta Mu konusuna dünyanın gereken özeni göstermediğini düşünüyorum. Hala James Churchward dışında düzgün bir kaynak yok konuyla ilgili...

 

Birkaç ay önce Ankara'ya iş için gittiğimde, Anıtkabir'de Atatürk'ün üzerine not aldığı kitabı da bizzat gördüm. Ancak resim çekilmesi yasak olduğundan resmini çekememişim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...