Jump to content

Astroloji Tarihi


cloud_above_myhead

Önerilen Mesajlar

Astroloji Tarihi

-------------------

 

Miladi ikinci yüzyıla gelindiğinde pek çok ülkede astroloji, birbirine benzer şekilde gelişmiş durumdaydı. Bilinen bütün gezegenler, aşağı yukarı aynı şekilde yorumlanmış ve bunlara tanrı rütbesi verilmişti. Böylece eski Romalıların verdiği adı kullanarak 'Venüs' dediğimiz gezegeni Eski Yunanlılar tanrıça Afrodit, Asurlular ve Fenikeliler Astarte olarak kabul etmişlerdi. Ama hepsi de onun güçlü, şehvetli bir kadın gibi etki yaptığını ve güzellik, lüks, cazibe tanrıçası olduğunu kabullenmişlerdi. Astrolojinin, 16' ıncı yüzyıla ve ötesine kadar hayatın ve bilimin önemli bir kısmı sayıldığı, tanınmış bütün bilimadamları ve filozofların şu veya bu şekilde astroloji ile ilgilendiklerini bugün anlayabilmemiz zordur. Tarih boyunca Roma imparatorlarından, Büyük İskendere, İngiltere'deki Tudor hanedanından Bohemyalı Fredrick'e kadar kral ve kraliçelerin saray astrologları bulunmaktaydı. Hatta bazı papaz ve kardinaller bile astrologlara danışmışlardır. Astroloji, üniversitelerde ders olarak okutulmuş ve astrologlar saygı değer bilim adamı sayılmıştır. Yazarlar eserlerinde Latince ve Grekce'ye kadar astrolojik bilgiye de yer vermişlerdir.

 

İslam dünyasında İlm-i Nücum olarak gelişen astroloji, başlangıçta olmasa bile, yıldızları ve astroloji konusunda derin bilgi ve tecrübeye sahip Keldelilerin eski yurdu Mezopotamya havalisinin Müslümanların eline geçmesiyle yaygınlık kazandı. Özellikle Abbasilerden itibaren bütün islam saraylarında 'Müneccim' astrologlar bulundu.

 

Astrolojiye dair ilk şüpheler 16'ıncı yüzyılda evrenin merkezinin dünya değil Güneş olduğu tartışmasıyla ortaya çıkmıştır. Galileo'nun teleskopu icat etmesiyle, gökyüzünü inceleme yani astronomi moda olmuştur. Astronomi kısa süre içinde saygı değer bir hal kazanmış ve dolayısıyla astroloji önemini yitirmiştir. Bu kıvılcımın sönmemesini sağlayan düşünürler, çoğunlukla yaşamın bir bütün ve yeryüzündekilerin sadece gökyüzündekilerin bir yansıması olduğu varsayımını kabul eden kimselerdi. Yani 'evrende ne varsa dünyada da o vardır' varsayımıydı bu. Bu astrolojinin niçin geçerli olduğunu belirten eskiden kalma açıklamaydı tabii ve bazı düşünürler, sadece eski astronomik inançların yanlış olduğunun kanıtlanması yüzünden, bu varsayımdan vazgeçmek için bir neden görmediler. Pek çok insan bugün de aynı kanaattedir ama yine pek çok kimsede Güneş, Ay ve gezegenlerin ışınlarının bizi doğrudan doğruya etkilediğine inanmaktadır. Son yıllardaki bilimsel buluşlar bu varsayımı güçlendirir gibidir ve astroloji yeni taraftarlar bulmaktadır.

 

Şimdisi için konuşmak gerekirse astroloji günümüzde de büyük ilgi görüyor. Astrolojiye karşı en çok ilgi sürülen tezlerden biri, burç diye bilinen takımyıldızların artık yerlerinde olmadıkları ve dolayısıyla bir etkiden bahsetmenin mümkün olamayacağıdır. Bundan hareketle astroloji fikrinin ta temelden beri sahte ve kandırmaca olduğunu savunmuyorlar. Astroloji fikri temelde sahte ve yanlışsa, olsaydı Peru İnkalarının, İbranilerin, Perslerin, Çinlilerin, Hintlilerin, Mısırlıların, Romalıların, Avrupalıların ve Polinezya halkının bunu birbirinden habersiz olarak nasıl keşfettiklerini anlamak çok güçleşirdi. Ya bütün dünya aynı tür bir çılgınlığa uğramıştır, ya da astrolojinin gerçekle ilgili bir yanı olmalıdır.

Ünlü Amerikalı yazar Mark Twain astrolojiye tutkundu. Twain, halley kuyruklu yıldızı altında doğmuştu ve aynı yıldız geri döndüğünde öleceğini de doğru olarak tahmin etmişti. Asıl önemlisi ise yeni kozmolojinin yaratılmasında sorumlu olan beş büyük adamın da kaynağını astrolojiden almasıdır. Kopernik, Kepler, Galileo, Brahe ve Newton....

AurorA tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tarihin bilinen en eski çağlarından beri bilinen hiçbir kehanet metodu insanları astroloji ölçüsünde ilgilendirmemiştir. Özellikle uzakdoğuda birçok kehanet metodu türeyip yayılmıştır. Bunlardan tarot yıllarca yaygın bir kehanet metodu olarak kullanılmıştır.

 

Tarot dışında falcılık da kehanet konusunda büyük bir yer edinmiştir. Bu sistemler genelde zamanın ne şekilde hareket etmeye daha uygun olduğunu bildirir. Diğer metod ve sistemlerde ne derece ezoterik ve tradisyonel olsalarda basit fal türleri olmaktan öteye gidememişlerdir.

 

Astroloji ise diğer bu sistemlerin çoğundan daha çok rağbet görmüş ve yayılmıştır. Astrolojinin diğer kehanet metodlarından büyük farklılıkları vardır. Mesela müslümanlık falcılığı yasaklarken astrolojiye kabul göstermiştir. Eski araplarda astroloji ilmi nücum ismi adı altında uygulanmıştır. Burada ilim demiş olmam dikkatinizi çekebilir çünkü astroloji yeryüzündeki olayları göksel olaylarla bir bağıntı içine sokmaya çalışmış ve zaman geçtikçe gelişmiştir. Bu da astrolojinin astronomi ile paralellik gösterdiğine bir tür işarettir.

 

Bunun dışında astroloji ile ilgili en ufak bir bilgi birikimine sahip olmayan birinden 'hayır ben burçlara inanmıyorum' cevabını aldığımızda; biz astroloji ile haşır neşir insanlar olarak evet senin biliyor olduğun astrolojiye bizde inanmıyoruz karşılığını veririz. Çünkü astroloji karakter analizleri, günlük burç yorumları vs gibi şeylerden çok öte dünyada kitleleri ve bireysel yaşantımızı etkileyen, bunları yeterli birikime sahip olduğumuzda açıklanabilir hale getirmemizi sağlayan güzide bir bilimdir.

 

Yer ve göksel olaylar arasındaki bağıntıyı farklı bir yolla dile getirmek için modern psikolojinin kurucularından Karl Gustav Jung fal ve tarot da dahil bu metodları incelemiş ve onların işleyişlerini kendi geliştirdiği senkronizasyon teorisi ile izah etmeye çalışmıştır. Bu teoriye göre evrendeki herşeyle diğer herşey arasında bir uyumluluk, eşzamanlılık vardır. Bir yer ve zamanda, bir olay olacaksa, bununla senkronize olarak başka bir zaman veya yerde de başka bir olay olmaktadır. Bir tarot destesinden çekilen kartların sıralanışı, Yı King(Tarot) için havaya atılan bozuk paraların düşüşü ve Remil (Fal Türü) için atılan noktaların sıralanışı hep bu senkronizasyonla ilgilidir. Aslında bu görüş astrolojiyede tam olarak uygundur. Astrolojinin anlatmaya çalıştığı birçok olay ve durum da yıldız ve gezegenlerin sıralanışıyla ilgilidir.

 

Kehanet metodlarının işleyişinde ise muhakkak o sistemle ilgili ruh, cin gibi bedensiz varlıklar irtibat içinde olmak gerektiğini ileri sürerler. Bunları yapan kişilerin ise medyum olmaları gerektiği söylenir. Astrolojide ise durum oldukça farklıdır. Herhangi bir insanın astroloji ile ilgilenmesi için bazı ezoterik bilgiler, inisiyasyonlar, yada beden dışı varlıklarla irtibata geçmesini gerektiren medyumluk gibi kabiliyetler gerekli değildir. Çünük astroloji gök cisimlerinin incelenmesine dayanan bir gözlem ve istatistik ilmidir. Gereken tek şey zeka ve bilgidir. Uzun uğraşlar ve çalışmalar sonucu uydurmalardan ve doğmalardan gereken incelikleri ayırabilirler ve birer astrolog olabilirler.

AurorA tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanların gökyüzüyle ve uzay cisimleriyle ilgilenip, bunlardaki bazı işaretlerden manalar çıkartmaya çalışmaları çok çok eskiye dayanır. İlk insanlar takvim ve saat gibi şeylere sahip değildiler. Günlerini gölgelerin uzayıp kısalmasına, mevsimleri havanın ısınmasına göre bölerlerdi. Zamanla bazı şeylerin periyodik olarak tekrarlandığını ve bazı şeylerin de bazı özel fonksiyonlar gösterdiğini kavradılar. Farkettilerki güneş her gün aynı noktadan doğmuyordu. Güneş'in gökteki yüksekliği ve ufuk üzerinde kalma süresi de mevsimlere göre değişiyordu. Gökte birçok yıldız vardı fakat bazı mevsimlerde, bazı yıldızlar hiç görünmüyordu. Böylece uzun süre görünmeyen bazı yıldızların görünmesiyle mevsimlerin değiştiğini keşfettiler.

 

Güneş'in gökte çizdiği ve her gün daha farklı olan yolun her yıl periyodik olarak tekrarlandığını ve bazı takvim yıldızların içinden geçtiğini gördüler. Güneş'le birlikte o zamanlar bilinen diğer gezegenlerin de aynı daire içinde bulunduğunu ve aynı takımyıldızlarda veya burçlarda gezindiğini gördüler. Güneş ve gezegenlerin içinden geçtiği burçların 12 tane olduğunu buldular. Bu dolaşım dairesine sonradan ekliptik adını verdiler.

 

Güneş gündüzü, ay geceyi idare eder olarak kabul ediliyordu ve bunların bazı tesirleri olduğu kesin olarak anlaşılmıştı. Mesela güneş ışınlarının insan cildini yakması, ısı vermesi, Ay'ın denizlerdeki gelgitlere sebep olması gibi fizik tesirlerin yanı sıra, dolunay gecelerinin uyandırdığı romantik hisler gibi, hissi tesirlere de dikkat ettiler. Güneş ve ayın tesirleri kabul edildikten sonra, zamanla ekliptik içinde gezinen diğer kürelerin de, güneş ve ay kadar açıkca görülmese de bile bazı tesirleri olduğu fikri gelişti. Bundan sonra yapılan gözlemlerde her gezegenin, bulunduğu burca, gökteki yükseklik derecesine ve ufuk üzerinde görünüp, görünmemesine göre farklı tesirlere sahip olduğunu anladılar.

 

Tabiatla içiçe yaşayan ve zamanının çoğunu açık havada geçiren kimseler zamanla tabiatın en küçük belirtilerini yorumlamakta ustalaştılar. Eski insanın, gökyüzünde gördüğü hareketleri yorumlamak için 'altıncı hissini' geliştirdiği kabul edilir. Onun tanrı olarak taptığı Güneş'in bir tutulma sırasında Ay tarafından yutulmasını gördüğü an duyduğu korkuyu ve Güneş'in tekrar ortaya çıkmasıyla benliğini kaplayan inanılmaz huzuru gözlerimizin önünde canlandırabiliriz. Eski insanların bunları farketmesiyle astrolojinin köklerinin ortaya atılmış olduğunu ve doğduğunu söyleyebiliriz.

AurorA tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...