Jump to content

Gölcük Depremindeki Esrarengiz Fareler


selim

Önerilen Mesajlar

Saat 02.45 olmuştu.O akşam şimdiye kadar görmediğim derecede gökyüzü berrak ve yıldızlar çok yakındı.Tam Gölcük de donanmanın biraz açığında ağlarımız denizdeydi.Küpeşte altında 3 kişi yatıyordu,birazdan ağları toplar tekrar atarız sabahda limana gireriz diye düşünüyordum.Ağlara doğru baktım.şamandıralar yerlerinde yoktu.Çok şaşırdım ilk defa böyle oluyordu,çok balık olmalıydı,ağları çekmeye başladık.İnanılmaz derecede balık vardı,çok büyük boyda istavritler,mezgit ağlarımızı doldurmuştu.Bazıları ise sanki cansız gibiydiler.Bu sırada teknenin bütün tahtalarının büyük bir titreşimle sallandığını hissettim.Ne kadar sürdüğünü tam olarak hatırlamıyorum.Diğerlerine bağırmak istedim ama dilim tutuldu.O sırada gökyüzü ve deniz birden bire tarif edemiyeceğim dercede değişik bir kırmızı renk aldı.Tam karşımızda deniz adeta ikiye yarılmış bize doğru geliyordu ki sol tarafımıza donanmaya doğru döndü ,bütün gemiler hallaç pamuğu gibi atıldı ve bir patlama oldu toz bulutu yükseldi.Sonra bize doğru döndü,üzerimize geliyordu Bu sırada tüpraş da bir patlama oldu.Alevler bütün etrafı yaladı adeta,korkunç bir şeyler oluyordu.Açılarak gelen deniz bizi tam ortasına aldı,teknemin(1oMt.)yükseldiğini gördük,denizin dibindeki kumlar göründü ve hızla yere çarptık.ne olduğunu tam olarak anlıyamamıştık ki,teknenin içinde yüzlerce fare oluştu,hepsi büyüktü ve yavaş çekimdeki hareketleri yapıyorlardı.Fareler adeta etrafımızda uçuşuyorlardı,ben şimdiye kadar bukadar büyük ve fazla fare görmedim.Tam o sırada yukarı çekin gibi seler duyuldu,bir taneside dikkat edin fareler var diye bağırıyordu,gerisini hatırlamıyorum.

 

Bu olayı balıkçı Yaşar beyin ağzından dinledikden sonra teknesine gittik.teknenin omurgası gerçektende kırılmıştı.Aradan 10 gün geçmesine rağmen ağlardaki balıklar kurtlanmış olarak duruyordu,gerçektende çok büyüktüler,ama hiç fare ölüsüne raslamadık.Kendisi teknesinin yeni olduğunu ve evi gibi olduğunu bu sebeple içinde fare olmasının mümkün olmadığını söyledi.Tatanoz ve kuduz aşısı yapılmış.Bir daha denize çıkmayacağını söyledi.

balıkçının anlattıklarını buraya aktarırken bir miktar düzenledim ama özüne sağdık kalarak.Ben burada farelerin slow-motion hareketlerini ve ortaya çıkmalarını paranormal bulduk.Neden böyle hareket ediyorlardı acaba bir zaman karmaşası olabilirmiydi.Tabiki bilmiyoruz ama fareleri bir çok tanık doğruladı,kıyı araştırmalarında ise bir tek fare ölüsüne bile raslanmadı.Denizin ortasında yarılan yarığa çarpan tekneye fareler dolustugu söyleniyor

*alıntıdır**

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

deprem olduğu sırada denizin dibinde sıcak buhar cıkar büyük balıkların cıkmasının sebebi bu olabilir

 

bizde sallandık 5.22 de urfa'da yatağımdan düştüm daha sonra baktım adıyamanda atlatürk barajının dibinde olmuş k bakmayın o gece tam 4 kere yıldız kaydı ben köyde damda yatıyodum ranzada altıma sıctım ciddi walla :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yorumlarınız ve anlattıklarınız güzel bilgiler fakat ben doğma büyüme bir gölcüklü olarak depremi sahilde yaşadım ve denizin tsunami olayı tamamen gerçektir fare olayına gelince burası sahil bölgesi olduğu için çok sayıda kanalizasyon kanalı ve türkiyenin hatta dünyanın en büyük kanalizasyon projelerinden biri buradan tüm marmara boyunca egeye gitmektedir ve kanalizasyonu açık denize arıtarak bırakmaktadır.

 

İlginç olan tek şey depremden sonra farekerlin bulundukları yerden çıkıp yiyecek arama çabalarıdır düşünmeniz gereken şey ise bilimsel olarak çok düşük bir ihtimal olan tsunami gerçeğidir marmara denizinde bir tsunami OLMAMIŞTIR buraya vuran dalga körfezde oluşmuştur buna bir uydurma bularak karanın denize çöktüğü de sölenmiştir sarsıntıda denize bakan bir insan olarak gördüğüm şey denizin ortasında bir yuvarlak şekilde bir dalganın yükselip sonra tekrar kıyıya düşmesinden ibaret.

 

Tsunami açık denizde olan bir dalgadır araştırırsanız bulabilirsiniz ve tekrar derem anından sonra sahilde ISRAIL askerlerinin olmasıda büyük bir tartışmayı peşinden getirir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

titanic dede kurtulmak için güvertede fareleri takip ediolardı (: babamda depremde tüprasta romorkerdeydi oda aynısını sölemisti gemilerde fareleri takip edecekmissin öle bişiler sölüodu ne bilim bu arada ben yeni geldim site güzel ama daha ayarlarımı yapamıom profil için heralde yeni oldumdandır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

oncelikle herkese merhaba,

oldukca ilginc konularin oldugu bu siteyi bir arastirma esnasinda buldum ve uye olduktan sonra bu konu dikkatimi cekti. biraz okuduktan sonra "DarqCoder" in bir degindigi bir nokta dikkatimi cikti. depremden sonra "ISRAIL ASKERLERI"nin Golcuk' te olmalari.

bu konu uzerine zamaninda oldukca gitmis ve arastirmalar yapmistim ve oldukca ilginc seyler okumus, dinlemistim.

aslinda israil askerleri oraya gunler oncesinden gelmislerdi ve bir deney yapiyorlardi. zamanin Ecevit hukumeti bu deney icin milyonlarca dolar almis ve bu paralarin nereye gittigi bulunamamisti. cok fazla konuyu dagitmadan deney olayina girelim.

deney buyuk mucit Nicola Tesla' nin deprem makinasi denen makina uzerine kuruluydu. makinanin amaci deprem bolgelerinde kritik noktalardan fay hatlarindaki enerjiyi emerek buyuk bir depremin olusumunu engellemekti. ancak o gece ters giden birseyler oldu ve makina asiri enerjiyle yuklenerek patladi. okadar buyuk bir enerji aciga cikti ki belki de Golcuk'te olacak olasi bir deprem bu kadar enerji cikarmayacakti.

hic depremden sonra dikkatinizi ceken seyler olmadi mi? ben bunlardan bir kacini size saymak istiyorum...

1. Depremden sonra Golcuk' e ilk ulsan yardim ekibi Israil askerleri ve kurtarma gonulluleriydi. Dusunun okadar hizli hazirlandilar ve ucaklarina okadar hizli yukleme yaptilarki hemen hemen bizim ekiplerimizle beraber ayni anda calismaya basladilar bolgede...!!!

2. Amerika okadar hizli bir yardim gemisi gonderdi ki ertesi gunu gemi buradaydi...!!!

3. Peki zamanin saglik bakani Osman Durmus neden bu Amerikan gemisini uzerine gelen tum elestirilere ve tepkilere ragmen istemedi??? Oysa ki gemi Golcuk aciklarinda demirlemis yardim icin hazir bekliyordu...!!! Cunku paralarin Amerikadan geldigini ve Kaliforniyada olacak bir depremin engellenmesi icin yapilan bir deneye gonderildigini biliyordu.

4. Bu oldukca ilginc bir nokta; depremden sonraki ilk "Siyaset Meydani" programinda bir de ust rutbeli subay vardi. Kendisi Golcuk deniz saha komutanliginda calisiyordu. Kendisi o gece bu konular uzerinde oldukca ilginc seyler anlatti ve bir reklam arasinda kendisi programdan ayrildi.

 

Belki bazilariniz bunlara inanmiyacak ama o sene benim arkadaslarimdan birisi Golcuk'te deniz kuvvetlerinde askerlik yapti ve geldiginde psikolojisi oldukca bozuk geldi. kendisiyle konustugum bir gun israil askerlerinin bir kac gun oncesinde oraya geldiklerini kendiside teyid etti bana.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

17 Ağustos 1999 Depremi ve Gizlenen Gerçekler

Türkiye Cumhuriyeti Devleti,nin 76 yıllık tarihinde, İsrail,li Subayların TSK devir teslim törenlerinin hiç birine katılmamışlar iken, neden 17 Ağustos 1999 tarihindeki Donanma Komutanlığı,nın devir teslim törenine katıldılar?

Furkan Dergisi Temmuz 1999 sayısında, yer alan ifadeler aynen şöyledir. Mesela basına verilmeyen, ancak istihbarat kapsamında edindiğimiz bilgilere göre, Gölcük askeri tesislerinde oldukça garip olaylar meydana gelmektedir. Kapılar kendi kendine açılmakta, mühimmat depoları içinde, siyahi ziyaretçiler görülmekte, arabalar durduk yerde çalışmakta..

Depremden sonra bir çok teoriler ortaya atılmıştı fakat içlerinde en ilginç olanı Future Times,da yayınlanan araştırma dizisinde yer alan hikaye şöyleydi : Kaliforniya San Andreas fay hattında meydana gelebilecek büyük bir depremin Amerikan ekonomisine çok büyük zarar vereceğini bilen ABD, yer kabuğundaki değişimleri izleyerek, daha deprem oluşmadan tektonik katmanlar arasında artan basıncı değişik noktalardan patlatıp boşaltarak, büyük depremi küçük depremler halinde dönüştürmenin yolunu bulmuştu. Yıllar önce Sırp asıllı Amerikalı bilimadamı mucit Nicola TESLA tarafından geliştirilen bu ,düşük frekanslı elektromanyetik ışınımla yüksek enerji nakli, tekniğini, hem Ruslar hem de Amerikalılar uzun zamandır bir silah olarak kullanmanın yolunu arıyorlardı. Bu yöntemle çok uzaktan, hatta uzaydan geniş alanlarda tahribat yapabileceklerdi.

ABD dünyanın ve kendi insanlarının tepkisini almamak için bu projeyi barışçı ,deprem indirgeme, sistemi diyerek, bir yandan tepkileri azaltıp diğer yandan fonlama devamlılığını sağlamayı amaçlıyordu. Bu nedenlerle proje önce Avustralya,nın çıplak ve seyrek nüfuslu kırsal bölgelerinde denendi ve geliştirildi. Daha sonra değişik zamanlarda Kafkaslar,da, Okyanus tabanında ve Güney Amerika,daki Ant dağlarında denendi ve büyük aşama kaydetti.

Bu arada Türkiye, Japonya ve benzeri deprem kuşağındaki ülkelere sismik ağ şebekeleri kurularak bu bölgelerin tektonik verileri saniyesi saniyesine devasa bilgisayarların kayıtlarına gönderilmeye başlandı. Üniversitelerle ortak projeler geliştirildi, yüzlerce bilimadamına Amerika,da deprem konusunda araştırma yapma bursu verildi. Ancak projenin gizliliği esastı. Bu nedenle tüm ilişkiler paravan araştırma kurumlarında yürütülüyordu. Ancak zaman zaman bilgi sızıntısına olanak verilerek halkın bu konu hakkında bilgi sahibi olması istendi. Kobe,de ve başka yerlerde meydana gelen depremlerin arkasındaki gariplikler çıkar gruplarınca terör ve mafya örgütlerinin işi gibi gösterilmek istendi ve bunda da başarılı olundu.

Ve gün geldi bu sistem Türkiye,de denenmek istendi. Zaten bölge bu amaçla yıllardır sismik espiyonaj altındaydı. Nitekim gelişmeleri takip edenler, depremden hemen sonra, Milli İstihbarat Teşkilatı,nın girişimleriyle Türk Telekom,un Türkiye,nin sismik bilgilerini Pentagon,a ileten NATO Üssü,nün iletişimini nasıl kestiğini hatırlayacaklardır.

ABD,nin asıl hedefi, Kuzey Anadolu fay hattındaki deneyden elde edeceği tecrübe ve bulguları,Kaliforniya San Andreas fay hattına uygulamaktı. Bu iş yine çok yüksek askeri gizlilik taşıdığından yürütme işi İsrail,li uzmanlara verilmişti. Gerekli makine ve donanım gizlice denizaltılarla Gölcük Üssüne getirilerek oradaki, yeraltı-denizaltı korunaklarına kuruldu. Türk makamları durumdan detay bazda haberdar değillerdi. Bunu İsraillilerle yürütülen askeri tatbikatın bir parçası olarak düşünüyorlardı. (Zaten İsraillilerle yapılan askeri tatbikat bu operasyon doğrultusunda önceden planlanmıştır. Çünkü dünyanın ve Türk Milletinin dikkatlerini çekmemek için tatbikat adı altında HAARP-TESLA Deprem Makinesini getirip rahatça kurdular.) Böyle bir makinenin deneneceğini zamanın Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genel Kurmay Başkanı biliyordu, fakat ABD (Siyonistler tarafından yönetiliyor) ve İsrail,liler (Siyonistler) bizimkileri makinenin denenmesi için şu şekilde ikna ettiler : olası İstanbul merkezli bir depremde 100.000 kişinin ölümü, yüz milyar doları aşan maddi kayıp ve Türkiye,nin en az 25-30 yıl geri gitmesi demektir, diyerek bizimkileri ikna ediyorlar.

İsrailliler Amerikalı,larla gece şartlarında elektro-sismik haberleşme tatbikatı yapacaklardı. Deney başarılı olacağından sonunda kimse normal dışı bir şeyin olduğunu farketmeyecekti. Bu amaçla Gece Şahini Tatbikatı,nın (Operation Night Hawk) saat 03:00,te başlaması planlandı. Gece saat tam 03:00,te düğmeye basılacak ve Gece Şahini devreye girecekti. O an uzay filmini andırır devasa cihazlar çalışmaya başlayacak ve 1-2 dakika içinde de oluşturdukları muazzam enerjiyle Marmara,nın altındaki tektonik tabakayı zayıf yerlerinden kırıp, aylardır oluşan basıncı dışarı atacaklardı. Böylece büyük bir deprem önlenmiş olacaktı. Ama o gece sabaha karşı birşeyler yanlış gitti. Ve beklenen gerçekleşmedi. Herşey bir anda olup bitmişti. Cenab-ı Hakk,ın Doğası kendini yönetmeye kalkanlardan bir kez daha intikam almıştı. 45 saniye süren deprem, beklenenin 10,000 kat üstünde bir güçle gelmişti. Her yeri bir anda yerle bir etmişti. Zayıflayan ve titreyen elektrikler az sonra geri geldiğinde, gece saat 03:05,i gösteriyordu. Daha birkaç dakika öncesine kadar korunağın içinde ŞAMPANYA patlatmayı bekleyenler, şimdi korkudan buz gibi donmuş, hareketsiz ayakta duruyorlardı. Kimsenin ağzını bıçak açmıyordu. On binlerce insan, çoluk çocuk, o an enkaz altında can çekişiyor veya cansız yatıyordu. Bu düşünce ile hepsi ürperdi. Bu asrın en büyük felaketiydi; hem de insan eliyle yapılan bir felaket...

Sessizliği İsrailli komutanın buz gibi emri bozdu: ,Lets pack! We,re moving out! Call operation-Q! Right now! Immediately! Stop whinning! Move, move, move!, (Toplanın! Kaçıyoruz! Q planına geçiyoruz. Şimdi..Hemen! Hadi, hadi!!!)

İşte o andan sonra çantalardan çıkan ,Q planı, çalışmaya başladı. İlk önce bölgedeki tüm haberleşme ve elektrik enerjisi felç edildi. 4 dakika içinde İsrail Başkanı Barak ve ABD Başkanı Clinton ile irtibat kuruldu. O anda İsrail,de Ben Gurion,un Lod askeri havaalanından 4 adet savaş uçağı eşliğinde 2 nakliye uçağı havalanıyordu. 2 dakika sonra da İsrail Deniz Kuvvetleri ve NATO Güney Deniz Saha Komutanlığı,na bağlı tüm birlikler DEFCON-4 acil durumuna geçirildi. Amerikan 6,ncı filosuna bağlı gemiler de rotalarını İstanbul,a çevirmek için Pentagon,dan emir aldılar.

Bu arada ilginç bir şey daha olmuştu. Depremle ilgili haberler birbiri ardına gelirken, bir haber önce görünüp sonra kayboldu. 20 Ağustos Cuma akşamı televizyonlar bir İsrail uçağının Ataköy açıklarında denize düştüğünü duyurdu. (bu bize Cenab-ı Hakk,ın bir lütfu ki, bu olayları kimin yaptığını anlamamız için işaretler gönderiyor) Ancak bir süre sonra haber kesildi ve uçağın akıbeti ile ilgili bir daha haber alınamadı.

Olaydan bir gün sonra Deniz Kuvvetleri,nden bir dostum beni aradı ve bu olayda birtakım soru işaretleri bulunduğunu, bu konunun perde arkasını araştırmamı rica etti. Kısa sonra ulaştığım bilgiler, gerçekten ilginçti. Uçak, düştükten kısa süre sonra teknesiyle o sırada Ataköy açıklarında olan balıkçı Abdullah KAPLAN tarafından kurtarılmıştı. Abdullah Kaplan olayı şu şekilde anlatmıştı : Uçağın düştüğünü görünce derhal yardıma gittik. Uçağın kanatları yara almıştı. Hemen uçağı bağladık ve Zeytinburnu limanına çektik. Teşekkür beklerken küfür yedik. Ne olduğunu bile anlamadık.

Bu konu o gece o bölgede görev yapan Sahil Güvenlik 4. Botunun sorumluluk alanındaydı. Araştırmalar Sahil Güvenlik,in bu konuyla ilgilenmediğini ortaya çıkardı. Olay yerine gelen televizyon ekipleri ise şaşırtıcı bir şekilde çekim yapmaktan vazgeçmişlerdi. [patronlarından (İsrail-Siyonistler) aldığı emir gereği] Daha sonra uçağı Zeytinburnu,na yanaştıran balıkçı Abdullah Kaplan, olayı Kumkapı,daki Gümrük Muhafaza,ya iletti.

Kısa süre sonra tutanak tutuldu. Ancak Gümrük Muhafaza da tutanak tuttuğuna pişman oldu. Uçağın sahibi İsrail asıllı biriydi. O gece ne olduğu ise bir türlü anlaşılamadı.

Deprem için 1900’,lerin başından beri Nicola TESLA adındaki Sırp asıllı bir bilimadamının buluşu olan ,elektromanyetik endüksiyon tekniği, (TESLA Makinesi) kullanıldı. Makinenin ABD Kaliforniya San Andreas fay hattında olacak muhtemel bir deprem öncesi kullanılması düşünüldü. (ABD,lilerin asgari zarar ve ölümlerinin azaltılması için bazı denekler gerekiyordu, onların gözünde bir hayvandan bile daha değersiz olan bizim gibi insanlar üzerinde denenmesi normaldi.) Neden Türkiye diye soracak olanlar için ise, - Türkiye de ne yaparsan yap kimsenin umurunda olmaz, birkaç tane yetkiliyi ikna ettikten sonra her türlü deneyi yapabilirsiniz, bilinçli insan sayısı azdır, genelde okumamış cahildir, araştırmazlar kadercidirler, Kaliforniya San Andreas fay hattının dünyada tek eşi benzeri özelliklere sahip olan ikiz kardeşi Kuzey Anadolu fay hattıdır, karakterleri aynıdır.

Ancak ABD-İsrail,in bölge ile ilgili bu hareketliliği ne kadar gizli olursa olsun bazı kaynaklara sızmasını engelleyemedi. Kanadalı bir bilimadamı her nasılsa bu gizli verilere ulaşarak, bölgede bir deprem olacağını ve bunun için bölgenin takip altına alındığını anladı. Ve bunu kendi amaçları doğrultusunda yaklaşık 48 gün ve 240 km hata ile yayınladı. Ancak ne bu bilimadamına, ne de yayınına daha sonra nedense kimse dikkat etmedi.

Gölcük Donanma Komutanlığı,nda görevli asker, astsubay ve subaylar, Donanma karargahında garip birşeyler olduğunu farketmişlerdi. Bu konuyla ilgili bilgiler de nasıl olduysa yukarıda ismini zikrettiğimiz dergide yer almıştı. Peki İsrail askerlerinin bu projedeki yeri neydi? İsrailli askerler ve üst düzey subaylar o gece Gölcük,te ne arıyorlardı? Bu devir teslim töreni her yıl yapılan rutin bir ulusal törendi. Uluslar arası bir kimliği yoktu. Ama İsrailli subaylar ve üst düzey yetkilileri oradaydı! Peki ne arıyorlardı Gölcük,te?

Bunun nedenini şimdi daha iyi kavrayabiliyoruz. Çünkü bu proje İsraile ihale edilmişti. Bizimkilerin ise bir şeyden haberi yoktu (Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genel Kurmay Başkanı hariç). Bize güvenen de yoktu zaten. Ancak o gece nedense hiç kimse İsraillilere, bugüne kadar hiç katılmadıkları bu devir teslim törenine neden katıldıklarını sormadı. Ya şaşkınlıktan ya da telaştan, enkaz altında kaç İsrail askerinin öldüğü, kaçının yaralandığını da soran olmadı. O felakette kaç İsrail askerinin öldüğünü ne Genelkurmay yayınladı ne de İsrail böyle bir bilgiyi açıklamak nezaketinde bulundu. Herkese verdikleri imaj ise oraya bize yardım için geldikleri şeklindeydi. Hemen bir hastane kurdular. Yaralarımızı sarmaya yardımcı olmak için daha sonra o bölgede bir yerleşim merkezi kuracaklarını açıkladılar. (İsrailliler bizim kara kaşımıza kara gözümüze mi hayranlar, bizi çok mu seviyorlar, bizi çok sevdikleri için mi Türkiye,nin doğusunu kendi toprakları olarak gösteriyorlar. Arz-ı Mev-ud, Vaad edilmiş topraklar Büyük İsrail Devleti). Esas amaçları enkaz altındaki askerlerini ve önemli askeri malzemeleri çıkararak götürmekti. Gerisi paravan operasyondu. Bizde ,Bak şu İsrail,e, olsun, hemen yardımımıza koştu, diyerek sevindik.

Bu operasyon neden gündüz değil de gece olmuştu? Çünkü olacakları kimsenin görmemesi ve gözlemci riski ise en az düzeyde olduğu için gece oldu. Gece saat 03:00,te operasyonun başlaması için yeşil ışık yakıldı. TESLA Cehennem makinesi yer altındaki sığınakta ve deniz altında çalışmaya başlamıştı. En geç 1-2 dakika içerisinde gücü en üst düzeye ulaşmış olacaktı. Aynen de öyle oldu. Makine gürültüyle enerji toplamaya başlamıştı. Bu sırada, Avustralya,da ve Okyanusta bu tür suni depremler öncesinde görülen elektrik boşalması, hava yarılmasından oluşan ışıklar ve patlamalar oluştu atmosferde. Ve arkasından da makinenin boşalması ile birlikte yer yarıldı ve oluşturulan enerji doğaya aktarıldı.

Ancak hesapta doğanın (Cenab-ı Allah,ın) oyunu yoktu. Oluşan deprem hem beklenenden çok uzun süreli, hem de çok daha güçlü çıktı. Şiddeti 7.4,e ulaştığında Amerika,da aletler 7.8,i gösteriyordu. Ve büyük bir patlamayla her şey kontrolden çıktı. TESLA deprem makinesi, depremin enerji gerilimine dayanamayıp parçalandı ve ortaya çıkan güç yeraltında muazzam bir patlamaya neden oldu. Ve bu yer altı labaratuvarının tam üstündeki, herşeyden habersiz uyuyan yüzlerce askeri barındıran ve 8 şiddetindeki depreme dahi dayanıklı olması gereken askeri tesisler un-ufak olarak dağıldı. (demek ki deprem 8,den daha şiddetli oldu) (ABD,li ve İsrailli Siyonistler bir insan olarak Cenab-ı Allah,ın doğa olaylarına karışamayacaklarını anlayamamışlardı,)

Bir tedbir olarak tüm bölge ve hatta bütün İstanbul 4 saat süreyle bir haberleşme ablukası altına alındı. Elektrikler kesildi ve telefonlar iptal edildi. Kimsenin birbiri ile haberleşmesi istenmiyordu. Cumhurbaşkanı dahi sabahleyin ,benim de telefonlarım kesildi,(Türkiye,de bütün her yerin telefonları dahi kesilse önemli kurumların kesilmez çünkü uydu telefonları vardır. Ama uydu iletişimini dahi kestiler) şeklinde garip bir açıklama yapacak ve biz de buna bir anlam veremeyecektik. Demirel tam bir şaşkınlık içindeydi. (Cumhurbaşkanı,nın şaşkınlığı normaldir çünkü o na böyle bir şeyin olacağı ihtimali söylenmemişti. Bu olay duyulur ise Türk halkına nasıl izah edeceğini bilmediği için şaşkınlık içinde idi.) (Hoş bu olay ortaya çıksa bile bu olayı terör örgütü veya mafyanın yaptığı açıklaması yapılacaktı.)

Ne yapacaklarını bilmedikleri için ne Cumhurbaşkanı, ne de Başbakan saatlerce bir şey diyemedi, demeç veremediler. ,Üzgünüz,dahi diyemediler. Ancak sabah saat 09:00 sularında televizyon ekranlarının karşısına geçip halka üstün körü bir açıklama yapabildiler. Durum vahimdi. Hatta belki de Clinton dahi o anda konuya ilk kez vakıf olan yardımcılarından ve olağanüstü Milli Güvenlik konseyinden görüş alıyor ve Türkiye,ye nasıl yardım edileceğini hesaplıyordu. Hemen gerekli sıhhi yardım ekipleri organize ediliyor ve bölgedeki tüm Amerikan askeri birlik ve filolarına Türkiye,ye doğru hareket emri veriliyordu. Amerika diyetini Türkiye,ye tam destek vererek ödemeye çalışıyordu adeta.

Bu arada devreye Avrupa ülkelerinin liderleri de giriyor ve belki de onlardan da Türkiye için sözler alınıyordu. Yunanistan bile harekete geçirilerek Türkiye,ye karşı olan hasmane tutumuna son vermesi sağlanıyordu. Tüm Batı başkentleri hareket halindeydi, panik yoktu. Herşey kontrol ve koordinasyon altındaydı, bir tek Türkiye dışında. Bizde ise sanki bu emrivaki felakete karşı nasıl tavır almaları gerektiğine bir türlü karar verilemiyor, kararsızlık içinde bocalayarak büyük bir gizlilik içerisinde ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.

Sabah saat 03:05 ile 06:30 arasında Batı,da bu hareketlilik yaşanırken bölgede de çok hızlı ve çok gizli bir askeri hareketlilik hakimdi. Ancak herkes kendi derdine düşmüş olduğundan bu olağanüstü gizli operasyondan kimsenin haberi olmuyordu. Böylece bu işi planlayanlar, gecenin karanlığından da yararlanıp denizaltından parçaları yüzeye vuran TESLA makinesinin kalıntılarını toplayıp, yer altı ve yerüstündeki tüm delilleri de yok ediyorlar ve hatta belki de insanları canlı canlı gömerek tüm izleri yok etmeye çalışıyorlardı. Ve bölgeye son hızla Rus araştırma gemisi dahi sabah saat 06:30,da bölgeye vardığında, havanın aydınlanmasıyla birlikte etrafta delil olabilecek tek bir cisim bile kalmamıştı. Deniz altında oluşan radyasyon anlaşılmasın, dibe çöken kalıntılar araştırılmasın ve patlama sonucu meydana gelen denizaltı krateri ve çukur ortaya çıkarılmasın diye bu bölge derhal askeri karantinaya alınarak dalışa yasak bölge ilan ediliyordu.

Ancak bütün bu temizlikler yapıldıktan sonra Ecevit ve daha sonra da Demirel,in bölgeye gitmelerine izin veriliyordu. Onların dahi ne bölgeye uçuşlarına, ne de telefon irtibatı kurmalarına izin vardı. Sanki koskoca İstanbul ve Kocaeli bölgesi uzaydan gelen yaratıklar tarafından abluka altına alınmışçasına tam bir haberleşme karanlığına sokulmuştu. Tek bir telefon dahi çalışmıyor, elektrikler verilmiyordu.

Ancak Ecevit ve Demirel, belki de olan biteni içlerine sindiremediklerinden (olmayan vicdanlarının azabı çektikleri için, yıllardır bu milletin sırtından geçindikleri için) olsa gerek, evleri kendilerine mezar olan binlerce insanımızın da acısıyla bir türlü rahat hareket edip halkla bütünleşemiyorlardı.

(Eğer olay ortaya çıkmış olsa idi bu olay PKK terör örgütünün üzerine atılmak sureti ile geçiştirilecekti. Bu doğrultuda CNN haber spikeri Patronları olan ABD-İsrailli Siyonistlerden aldığı emir doğrultusunda Ecevit,e şu soruyu yöneltiyordu.) CNN haber spikerinin ,depremin ardında PKK mı var?, sorusuna, Ecevit ona ,siz ne saçmalıyorsunuz, deprem ile PKK,nın ne alakası var? Bu deprem Cenab-ı Allah tarafından gönderilen bir doğa olayıdır!!, demesi gerekir iken, diyemiyordu. Sadece spikerle göz göze gelmemeye dikkat ederek ,sanmıyorum, gibi o günlerde bizi epeyce şaşırtan bir ifade kullanıyordu.

Peki, Amerika ne yaptı sonra? Hemen tüm imkanlarını Türkiye için seferber etmedi mi? Clinton Amerikan halkından Türkiye,ye yardım etmelerini istemedi mi? Kasım,da Türkiye,ye geleceğini ilan edip, Ecevit,in de bu arada Amerika,ya kendini ziyarete geleceğini haber vermedi mi? Ecevit belki de Amerika,ya bu felaketin ve binlerce şehidin diyetini konuşmaya gidecekti. Nitekim gitti de. Ardından Clinton Türkiye,ye gelerek deprem bölgesini ziyaret etti, insanlarla konuştu, bizleri çok sevdiği imajı verdi, bebekleri kucağına alıp sevdi, onlara hediyeler ve yardımlar verdirdi. (bizlerde; ABD-İsrailli Siyonistler bizi ne kadar çok seviyorlar mış dedik) ABD,nin bu aşırı ilgisi sadece bir müttefik olmasıyla açıklanamazdı.

Bu arada, acaba hükümet içinden sızan bilgiler, bazı bakanların özellikle MHP kanadının yabancılara karşı saldırgan tavır takınmalarına neden olmuş olamaz mı? İlk anda çok yadırgadığımız Sağlık Bakanı Osman DURMUŞ,un ,yabancılara tek hasta bile vermem ve onlardan kan da almam, demesini şimdi yadırgayabiliyor musunuz? ABD,nin saygın gazetelerinden New York Post,un haberine bir de bu gözle bakın:

,Türk hükümeti, ABD,nin Deniz Hastanelerini kullanmıyor...

Türkiye,deki şiddetli depremde 27.200,den fazla kişi yaralandı. Ancak yetkililer tarafından dün yapılan açıklamada, depremin meydana geldiği tarihten itibaren geçen iki haftalık süre içinde ABD tarafından gönderilen Deniz Kuvvetleri,ne ait üç adet yüzer hastanede henüz tek bir hastanın bile tedavi edilmediği bildirildi.

Türkiye,ye gönderilmiş olan uluslar arası yardımın çoğunun kullanılmaması Ankara,daki hükümetin eleştirilmesine neden oldu.

Türkiye,de yayınlanan Radikal gazetesi dünkü sayısında, 750 ton yardım malzemesiyle yüklü bir İsrail gemisinin üç gün süreyle gümrükte tutulduğunu yazdı.

ABD gemilerinin İzmit,e varışından önce Türkiye Sağlık Bakanı Osman DURMUŞ,un, bu gemilere ihtiyaç olmadığına ilişkin sözlerine geniş bir şekilde yer verildi.

Ancak ABD Büyükelçiliği, aralarında 600,den fazla yatak taşıyan Kearsarge adlı geminin de bulunduğu üç adet yüzer hastaneyle ilgili olarak bir uyuşmazlık yaşanmadığını bildirdi.,

Ne ölenler geri gelir, ne de anılarımız.

Ancak İzmit,te, Gölcük,te Yalova,da Halıdere,de Avcılar,da, Bolu,da Düzce,de ve daha nice yerleşim merkezinde enkaz altında hayatlarını yitiren binlerce Mehmet, Hatice, Ayşe ve Ali,ye karşı bir vicdan borcumuzda mı olmayacak? Onlar geride gözleri yaşlı onbinlerce sevenlerini, sıcaklıklarından mahrum bırakırken, sırf Kaliforniya,da Jony,ler, Susan,lar ve Alice,ler yaşasın diye yaşamdan çalındıklarını dünya bilmesin mi?

Emekli Bir Subay:

17 Ağustos depremi kuşkusuz hepimizi derinden sarstı. Deprem bütün ülke halkını derinden üzerken, depremin açtığı yaralar hâlâ tam haliyle sarılabilmiş değil.

Açıkça söylemek gerekirse 17 Ağustos Gölcük depreminden sonra ben de yukarıdaki senaryoya benzer şeyler düşünmüştüm. Daha sonra sağduyusuna güvendiğim bir dostuma ,acaba onların işi olabilir mi?, diye sordum. Önemli bir devlet kurumunda uzman olarak çalışan dostum ,Açıkçası ben de aynı şeyi düşündüm, diye cevap verdi, son derece sakin bir şekilde...

Bu yazı Sayın Aydoğan VATANDAŞ Bey,in ,HAARP-KIYAMET TEKNOLOJİSİ, adlı kitabından özet olarak alınmıştır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yorumlarınız ve anlattıklarınız güzel bilgiler fakat ben doğma büyüme bir gölcüklü olarak depremi sahilde yaşadım ve denizin tsunami olayı tamamen gerçektir fare olayına gelince burası sahil bölgesi olduğu için çok sayıda kanalizasyon kanalı ve türkiyenin hatta dünyanın en büyük kanalizasyon projelerinden biri buradan tüm marmara boyunca egeye gitmektedir ve kanalizasyonu açık denize arıtarak bırakmaktadır.

 

İlginç olan tek şey depremden sonra farekerlin bulundukları yerden çıkıp yiyecek arama çabalarıdır düşünmeniz gereken şey ise bilimsel olarak çok düşük bir ihtimal olan tsunami gerçeğidir marmara denizinde bir tsunami OLMAMIŞTIR buraya vuran dalga körfezde oluşmuştur buna bir uydurma bularak karanın denize çöktüğü de sölenmiştir sarsıntıda denize bakan bir insan olarak gördüğüm şey denizin ortasında bir yuvarlak şekilde bir dalganın yükselip sonra tekrar kıyıya düşmesinden ibaret.

 

Tsunami açık denizde olan bir dalgadır araştırırsanız bulabilirsiniz ve tekrar derem anından sonra sahilde ISRAIL askerlerinin olmasıda büyük bir tartışmayı peşinden getirir.

 

 

evet açıklaman mantıklı farenin olması çok normal böyle bir durumda sorun adamın fareleri ağır çekimde görmesi :) şahsen teknemde balıklarımı tutarken balık tuttuğum denizin aniden ortadan ikiye yarıldığınıda görsem aboooooo fareleri ağır çekimde görmeyi bırak luciferi bile gördüğümü iddia ederdim :blink:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

deprem olduğu sırada denizin dibinde sıcak buhar cıkar büyük balıkların cıkmasının sebebi bu olabilir

 

bizde sallandık 5.22 de urfa'da yatağımdan düştüm daha sonra baktım adıyamanda atlatürk barajının dibinde olmuş k bakmayın o gece tam 4 kere yıldız kaydı ben köyde damda yatıyodum ranzada altıma sıctım ciddi walla :)

 

O yıldız kaymalarının depremle alakası yok o gördüğünüz yıldızlar bilmem kaç bin yıl önce kayıpta görüntüsü yeni gelenler oluyor. Ayrıca haklı arkadaş. O depremde sanki 1 saat gibi geldi felan diyenler olmuş bu sadece salgılanan sıvıların algıyı değiştirmesiyle alakalı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

deprem zamanında bu suru hıkayeler kulaktan kulaga dolasır bıre bır sahıt olunanlar dısında kılere herkes bısıler katıyor destan gıbı oluyor bızım asagıda da taksı duragı vardı taksıcılerden bırısı ılkokul hocamdı havalınanında duzenlı musterılerınden bırısını evıne bıraktıktan sonra donerken yolda bıldıgımız meleklerden gormus ve meleklerden bırısı tanıdıklarına esıne dostuna haber ver bu gece deprem olucak allaha yalvarmaya gıdıyoruz demısler adam olayın haftasına hastaneye yatırılmıstı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...