Jump to content

Elementaller Veya Elemental Varlıklar


faust

Önerilen Mesajlar

Eum.Vayağı güzel olmuş arkadaşlar ellerinize sağlık.Da şu varlıklara Cin demesek.Fazlası ile korkarımda o varlılardan.Neyse bu Artifical Elemental dediğimiz varlığı kendimiz oluşturuyoruz.

Peki bu teknikleri bize (Nasılyapıldığını)anlatabilecek olan varmı bilgisiolan varsa yazsın lütfen!..

He unutmadan en zor çağrılanları değilmiydi ateş?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sayın Rimmon

Maji de çekim yasası gibi iradenle ve belli bir takım ritüeller ile arzuladığına sahip olmaktır, demek istiyorsun sanırım.Olabilir, mümkündür.Yalnız çekim yasasında atlamamanı tavsiye edeceğim bir durum var.Çekim yasasında, tıpkı dolu bir masaya bardağı koymadan önce elindeki bardak kadar alanı boşaltmak ile yükümlüsündür.Aksi halde yeni konacak bardak, masadaki diğer bardakların yerlerini değiştirirek, belki de en sevdiğin bardağın yere düşüp kırılmasına yol açabilir.Bu konuda dikkat etmeni, şiddetle tavsiye ederim.Önce boşluk yarat.Maji ise, bambaşka bir boyuttur.Yüksek büyüdür.Kişinin tekamülünü hızlandırmak amacıyla yaptığı bir takım uygulamaları içerir.Sonuçta olmasını istediği şeyler için, evrenin kurallarını enerjiler ile kendine çevirme sanatıdır.Kimse hayrına, elemantal yaratmaz, onlarla oynamaz, onlara emirler verip, oraya buraya salmaz.Bu konuda da dikkat derim.İslami büyüye(Havas) de bak, eğer ilgi alanına giriyorsa, oradan da çok faydalanacağın bilgiler olacaktır.Ancak özgür irade, her zaman geçerlidir.Bu evrensel kuralı unutmamak gerek.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hemen hemen hiçbir canlı yaratıldığı formda kalmaz. cinler ateşten yaratılmıştır doğru ama peki o zaman Kur'an nasıl oluyorda dalgıç cinlerin var olduğunu ve cinlerden bir grubun Allah'ın katına yükselmeyi ve gelecekten haber getirmeyi denediği vakit, cinlerin yakıcı bir ateş ile oradan kovulduklarını yazıyor? Ateş ateşi yakar mı? yakmaz. O zaman Kur'an yalan söylüyor(haşa). Bu kadar bilgiyi doğru veren bir kitap bu konuda hata mı yapacak? hayır. Kur'an'da insanın kuru çamurdan, topraktan yaratıldığını yazar. Bir vücudunuza bakın toprağa benzer halimiz var mı şu an? denemek isteyenler vücudlarına tohum ekip sulayıp ekin almayı deneyebilir tabii :D buda hayır. O zaman şu sonuç çıkar: cinler de insanlarda yaratıldıkları formda kalmamışlardır. cinlerin havada uçanları (hava elementali), dalgıçlık yapanları (su elementali), pis çamurda, toz, toprakta gizlenenleri (toprak elementali) olanları vardır. doğrudan ateş olanları var mı emin değilim ama cinlerin yakıcı özellikleri vardır. bu bilgi yeterli olur sanırım. sonra fazla yazınca bazı arkadaşlar git adamakıllı araştır öyle karşıma gel diye kendilerince tersleyebiliyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bende diyorum ki cinlerin sadece ateş elementinden olduğunu ama hepsinin tek form olmadıklarını, farklı formları olduğnu söylüyorum (su,toprak,hava). insanda toprak elementidir ama bizim toprağa benzer bir yanımız var mı?bu daha mantıklı gelmiyor mu sana? ki aslında doğrusu bu diyeceğim sonra kendimi tartışmanın ortasında bulacağım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsan evet topraktan yaratılmıştır ama tüm elementleri içerdiği hakkında birkaç İslami yazardan yazılar okumuştum.Bu arada GündüzGezen kardeşim bende müslümanım, hatta itikadımı burada açıklasam beni Suudi Arabistancı diye sokak ortasında kurşunlarlar belki, senden ricâm birçok farklı inanıştan üyesi olan bu sitede Dini konularda konuşurken dikkat etmen.İnanırmısın bir tartışma çıkınca tam tersi bizim kalbimiz kırılıyor...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ben olaya sadece kültür fark'ı olarak bakıyorum ;

 

belli bir grup herşeye cin olarak yaklaşmaya meilli ,belli bir grup sa bunu çeşitlendirmeye ,

 

sayın gündüzgezen farklı formlarda cinler var demiş ,eee sizin söylediğiniz konunun özüyle aynı zaten ,

 

sadece elemental kelimesinin yerine 'cin' i koydunuz ,

 

cinlerin kuranda geçen veya bilinen tüm formsal özelliklerini değiştirdiniz(genişlettiniz yada herneyse ) cin kavramı elemental kavramıyla eşitlediniz

 

ne fark var ?

 

benim değin mek istediğim bu ayrım batı kültürün yaygın olarak yapılır ve sadece 4 element olarak değil

 

goethe nin Faust unda 'anneler' olarak geçen bir üst varlık türü vardı (biliyorum elemantellerle aynı değil ) veya sfenks ler vb . vb.

 

batı majisi buna yatkın çeşitlediriyor ,

 

ama islami büyü(havvas) genel olarak sadece cin-melek olarak bir ayrım yapıyor ( sayın gündüzgezerin kulladığı geniş kapsamla )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

“Ona ateşin ve havanın güçlerini çağırmasını önermiştim... 0 ateşin ateşi ile... seremoniye başlayınca herhangi bir elektrik karışıklığı belirtisi yoktu, ancak bir kaç dakikada bir fırtına koptu ve onun mabedine yıldırım çarptı. Başka bir kardeş suyun gücünü çağırdı ve seremoni esnasında evindeki su deposu patladı ve evi su altında kaldı. Buna benzer olaylar güçleri somut bir ifade ile tezahür eden majisyenlerde gözükmektedir. Ancak, böyle insanlara ender rastlanır.”

 

Aleister Crowley

 

Prof. Jorge Angel Livraga’nın “Elemental Doğa Ruhları isimli kitabını okumanızı tavsiye ederm , ayrıca İman-ı Sibli’nin ‘Cinlerin Esrarı isimli kitabı da son derece kapsamlı.

 

Okült bilimlerde elemental diye adlandırılan varlıklardan binlerce yıldır söz edilmektedir. Bunların tek bir elementten oluştukları inanıldığı için elemental adını almışlardır. Bunlar insan evriminden ayrı bir evrimden, insan zincirinden ayrı bir zincire bağlı olan doğa unsuruna (şakti, prakiti) bağlı maddi varlıklar oldukları ve insandaki ölümsüz ilahi pırıltıdan yoksun olduklar kabul edilir. Dolayısıyla, ölümlüdürler, ancak ömürleri insanlardan genellikle oldukça daha uzun olduğu kabul edilir. Bunlara ayrıca doğa ruhları da denilmekte. Asıl yapıları astral olmakla beraber bir eterik bedenine de sahip oldukları inanılır, zira yeryüzündeki doğal olayları ile irtibatlıdır. Bu yüzden doğanın insanoğlu karşısında gördüğü yenilgi ve tahribat, teknolojinin gürültüsü, kiri ve doğal dengeyi bozmasına karşılık elementallerin ısız yerlere çekildiğini kabul eden görüşler vardır. Elementallerin çocuksu davranışları olduğu ve iç güdülerine göre hareket ettikleri söylenir. Ancak edebiyatta göre aralarında çok farklı çeşitleri vardır, dolayısıyla genelemeye gitmek doğru olmaz. Aralarında öğüt veren, çeşitli konularda ayrıntılı bilgi verenlere de rastlamak mümkündür. Arahlarında insanlara dost olanlar, bulmak kabil olduğu gibi insanları sevmeyen ve uzak duranlarda, hatta saldırmak için fırsat arayanları da bulmak mümkündür.

 

 

 

 

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Obsesyon konusuna ilişkin olarak, aynı zamanda daha sık kullanılan bir boyut olması bakımından, vereceğimiz örneklerin ilki elementallerle ilgilidir. Elemental denilen varlıklar, tek bir duygu veya zihin faaliyetini işleyerek gelişen yaratıklardır. Bulundukları boyut "spatyum"a yakın ve dünya planı ile kısmen bağlantılıdır. Bu bakımdan ilk alıştırmalarda kolaylıkla intibak edilebilen bir ortam oluştururlar.

 

Elemental varlıkları hiç tanımayan birisine anlatabilmek için, önce dünyamızdan bazı tabiat olayları üzerinde yoğun bir duyarlılık içine girmesi önerilir. Örneğin, dağlık bir arazide kayaların arasında oturup toprağa yaslanarak ne hissettiğini algılamaya çalışması gerekecektir. Veya, nemli bir günde ormanın içine girip akan ırmağın şırıltısını uzun uzun dinlemesi. Sonra, çamların arasında ıslık çalarak uğuldayan rüzgârı, ve yanan bir şömine içinde dans eden alevleri izlemesi beklenir. Bütün bu denemelerde toprak, su, hava ve ateş ile arasında bir sempatizasyon bağı kurması gerekecektir.

 

Daha sonra, astral âlemin fizik âleme yakın alt tabakalarına yükselmesini öğrenen majisyen adayının burada çeşitli tesirlere alışması sağlanır. Az önce belirttiğim gibi, yardımcı varlıkların elementaller bölgesinden yansıttıkları tesirleri önce birer vizyon olarak algılar. Daha sonra bunlara uyum sağladıkça, algılama zenginliği artar ve adeta içlerinde yaşarcasına onlara sempatize olur.

 

Bütün bu anlattığımız safhalar, aslında çok uzun yılları alan çalışmaları gerektirmektedir. Öyle ki, maji sanatını ilk defa tanıyan bir insanın ancak bir kaç enkarnasyon sonra elementallerle karşılaşma imkanı ortaya çıkacaktır. Onları yeterince tanıma ve inceleme aşaması da yine bir ömre sığmayacak kadar uzun sürer. Ayrıca, başlangıç düzeyindeki adayın tekâmül açısından değişik konularda da eğitilmesi gerektiğinden, yalnız maji ile ilgili alana konsantre olabilmesi imkansızdır. Böylece, ilk derecelerden geçebilmesi için çok sayıda enkarnasyonun aşılması kaçınılmaz bir zorunluluktur.

 

Her yeni enkarnasyonda, dünyaya gelen insan daha önceki deneylerinin birikimlerini de birlikte taşıdığı için, bedensel gelişmesi boyunca bu birikim yavaş yavaş bağlı şuurunda açığa çıkarak, olgunlaştığı yaşından itibaren majik eğitimine kaldığı yerden devam etmesi mümkün olacaktır.

 

Şimdi yine konumuza dönelim: Elemental varlıkların belirli bir duygu veya zihin faaliyetini işleyerek geliştiklerini söylemiştik. Yaratılış itibariyle insanlardan farklıdırlar. Bu yüzden bizde bıraktıkları izlenime göre onlar hakkında bir bilgiye sahibiz. Yaptığımız tanımlama da bu doğrultudadır. Kendi iç yapıları hakkında fazla bir şey bilinmemektedir. Örneğin, bir ormanın kendine has aurası üzerine sempatize olarak gelişen elementaller de vardır. Okyanusun dibinde, dağların içindeki mağaralarda, güneşin yüzeyinde gelişenleri de vardır. Bu bölgelerde kümeleşerek bir tür ortak süptil bedenin oluşmasına sebep olurlar ve onun vasıtası ile o ortamda fizik âlemle irtibat kurarak gelişirler. Buna bir anlamda elementallerin enkarne oluşu da denebilir. İnsanların yoğun olduğu ve tabiattan uzak yerlerde, örneğin modern şehirlerde elemental varlıkların kendiliğinden kümeleşmeleri çok zordur.

 

Bu varlıklara sempatize olabilen insanlar, tabiat içinde bulunduklarında, çok kısa bir süre sonra onların çevrede bıraktıkları tesirleri algılarlar. Böylece aralarında verbal olmayan, yani zihinsel bir komünikasyona erişecek düzeye ulaşamayan bağlantı kurulur. Bu bağlantının ne tür olduğunu sorarsanız, o kişi garip ve ilkel bazı duygulara kapıldığını, bunların çevresini kuşatan tabiattan geldiğini söyleyecektir. Daha fazlasını algılayamaz. Ama, hayvanlar ve bitkiler bu elementalleri daha kolaylıkla hissederler. Çünkü zihin seviyeleri onlara daha yakındır.

 

Buraya kadar anlattığımız varlıklar, "natural elemental" denilen türdendir. İnsandan daha üst seviyedeki bazı güçlü varlıklar tarafından yaratıldıkları kabul edilir. Dediğim gibi, yapıları hakkında fazla bir bilgi yoktur. Ancak, bunların incelenmesi sayesinde, majisyen bir seviyeye geldiğinde "artifikal elemental" yaratabilecek gücü kazanır. Bunların diğer bir adı da "düşünce formu"dur. Düşünce formları, diğer elementallere benzetilerek ve majisyenin kendi imajinasyon alanında irade faaliyeti ile yarattığı varlıklardır. Önce natural elementallerin ne işe yaradıklarını görelim:

 

Örneğin, bir pamuk tarlasında ansızın ortaya çıkan zararlı bir parazitin bütün ekini kırması, belirli türden bir elemental grubunun o tarladaki ekin üzerinde kümeleşerek parazite uygun ortamı hazırlamasıyla mümkün olmaktadır. Esasen, o elemental kümesi pamuk yaprakları üzerinde meydana gelen fiziksel ve kimyasal değişimlerden etkilenerek gelişecektir. Parazit ise bu değişimi meydana getirerek gelişecektir. Burada gelişme terimini, o varlıkların kendi tekamül doğrultularında bir aşama olarak kullanıyoruz.

 

Tarladaki bu ortamı hazırlayan varlıkları dikkate almasak da, ortaya çıkan durumun onlar sayesinde olduğunu belirtelim. Klasik açıklamaya göre, tarla üzerinde bir tesir alanı yaratıldığı ve bu sayede parazitin oluştuğu söylenir. Arada atlanılan nokta, tesirin nasıl transforme edildiğidir. İşte, elementalleri burada bir tür "transformasyon ekranı" denilen alanın ajanı olarak düşünmemiz gerekecektir. Zira, her transformasyon ekranının oluştuğu ortamda bu alandan faydalanan ve aynı zamanda alanın işlerliğini sağlayan bir varlık grubu ortaya çıkacaktır. Bunlar elementallerdir. Alan işlevini sürdürdüğü müddetçe de parazitler çoğalma ve yaprak üzerinde fiziksel değişimi meydana getirme fonksiyonunu devam ettirirler.

 

Şimdi aynı durumun bir benzerini; majisyenin yarattığı düşünce formlarını ele alalım. Bunlar, laser ışını gibi tek bir dalga boyundaki düşünce nüvesinin imajinasyon alanında konsantrasyonu ile ortaya çıkarlar. İmajinasyon alanı, kaba bir benzetme ile insanın hayal kurma yeteneğini kullandığı alandır. Burada düşünceler yavaş yavaş belirli bir akışkanlığa uğrayarak tanımlanabilen bir duygunun biçim kazanmasına yol açarlar.

 

Pratik olarak şöyle bir deney yapalım: Bir otomobilimiz olsun istiyoruz. Bunun hayalini kurarız. Şu markanın filanca modeli. Rengi şöyle, direksiyonu böyle. Çekiş gücü yokuşta şu kadar oluyor... Farkında olmadan, bir müddet sonra, kendi hayal dünyamızda yarattığımız bir otomobilin içinde, ana yolda gidiyormuş gibi hissederiz. İşte burada yaptığımız şey, çok basit düzeyde bir "elemental yaratma hazırlığı"dır.

 

Eğer bu hayal kurma işini belirli aralıklarla uzun bir süre devam ettirirsek, haftalar ve aylar sonra artık bir kenara çekilip gözümüzü kapadığımız an kendimizi o otomobilin içinde bulabiliriz. Bu tür hayal kurma işini eğer ilerletirsek, sonunda o otomobil ile çevrede gezindiğimizi bile hissetmemiz mümkündür. Aslına bakarsanız, bu bir hayalden ibarettir. Ama, biz bunu sanki yaşıyormuşcasına hissedeceğimiz için, diğer açıdan gerçek sayılabilir.

 

Majisyenin yaptığı iş de buna benzer. Ancak, etkisi çok büyük boyutlara ulaşabilen bir hayal kurma tekniğini uygulamaktadır. Önce, hangi obje üzerinde bir değişim meydana getirmek istiyorsa, ona ulaşabilecek ve etkileyebilecek bir biçimi zihninde tasarlar. Sonra, derin bir transa girerek dış dünyanın etkilerinden sıyrılır. Böylece astral âleme doğru uzanacaktır. O ortamda yaratacağı hayal veya imaj üzerinde bir sanatçı titizliğiyle çalışır. Sonra, o imajı kendi benliğinden kaynaklanan ve etkilemek istediği objeye uygun bir duygu ile besler. Adeta onu programlar. Bir tür robot yaratır düşünce âleminde. Daha sonra, o varlığı hedefine gönderdiğini hayal etmeye başlar. Varlığın ardı sıra onu izlemektedir. Hedef olan objedeki istenilen değişimi yaratıncaya kadar onun üzerinde konsantre olacaktır. Değişim meydana gelince, majisyendeki gerilim düzeyi hızla düşer ve böylece elemental varlık da beslenemeyerek etkisiz hale gelir, ama yok olmaz.

 

Bu işlemde kullanılan malzeme, astral âleme ait ve imajinasyon alanında kullanılabilir türden olan yapı taşlarıdır. Diğer bir deyimle, astral elementlerdir. Bu sebeple, yaratılan varlığa "elemental" denir. Astral elementler, majisyen tarafından belirli bir imaj biçiminde bir araya getirilmedikçe âtıl ve etkisizdirler. Ama, uygun bir oranda birleştirildiklerinde, majisyenin göndereceği tesiri taşıyabilecek türden bir astral çanak oluştururlar.

 

Hayal dünyasında yaratılan bu varlık da hayalden ibarettir. Ama, bir varlıktır ve yaratıcısı tarafından nasıl programlanmışsa o değerler doğrultusunda kendine göre bir gelişme gösterir. Bu durumu dikkate aldığımızda, ona sadece bir hayal deyip geçiştirmek mümkün değildir.

 

Şimdi, bir örnekle bunun etkenliğini görelim: Diyelim ki, sevgi konusunda bir deneme yapmak istiyoruz. İlk aşamada kendimize bir obje bulmuş olmamız gerekir. Karşı cinse ilgi duyan bir majisyen eğer erkekse, objesi de bir kadın olacaktır. İstenilen değişim, bu kadının majisyene âşık olmasıdır. Burada, etkenliği görme açısından gelişmiş bir metodu anlatacağım.

 

Önce, kadının ismi ve doğduğu zaman tesbit edilir. Astrolojik olarak, doğduğu zamana ait planeter durumlar incelenir ve hangi elementlere duyarlı olduğu bulunur. Yine bu yoldan, hangi günün hangi saatinde istenilen değişime uygun bir etkilenme duyarlılığına geleceği tesbit edilir. Daha sonra, ismine göre yapılan hesaplama ile yaratılacak elementalin yönlendirilmesi için gerekli isim bulunur.

 

İkinci aşamada, majisyen kendisi için operasyonun hazırlık bölümüne başlayacağı en uygun zamanı hesaplar. Transa geçer ve astral plana yükselerek, orada elementali yaratmaya başlar. Biçimini tamamladıktan sonra, ne tür bir sevgi duygusu ile besleyecekse ona uygun niteliklerle programlar. Bu işlem bittiğinde, yavaş yavaş uykusundan uyanırmışcasına, yeni bir elemental harekete hazır demektir.

 

Bu beslenme işi genellikle bir operasyonda tamamlanamaz ve bir kaç çalışmayı gerektirir. Daha sonra, kadın için uygun etkilenme zamanı gelene dek, elemental devamlı olarak şarj edilir. Teknik olarak bu işlem bir tür obsesyondur. Majisyen, objesi olan kadına karşı ne gibi bir duygu besliyor ve onun nasıl değişmesini istiyorsa, bütün bu düşüncelerle elementali obsede eder.

 

Uygun vakit geldiğinde, elemental yine astral ortamda kadının düşünce ve duygu alanına doğru gönderilir. Karşı tarafta olup biten, artık olayın bir hayalden ibaret olmadığını kanıtlayacak kadar belirgindir. Önce bir duygusal dengesizlik, ardından sürekli olarak ortaya çıkan dalgınlıklar ve bu arada gereksiz yere kadının o erkeği düşünmesi. Rüyalarda başlayan fiziksel yakınlaşma vizyonları. Normal yaşamda karşı karşıya geldiğinde, kadının o erkeğe dayanılmaz bir çekiliş duyması. İşini gücünü bırakıp onu hayal etmesi... Sonunda gittikçe artan bir duygu atmosferi içinde kadın o erkeğe koşacaktır.

 

Dikkat edilirse, burada obsede edilen kadın değildir. Aracı olarak kullanılan ilkel bir astral varlık obsede edilmiş ve onun vasıtası ile kadın üzerinde güdümlü bir tesir alanı oluşturulmuştur. Eğer, kadına ait bir eşya veya resmini kullanarak, majisyen kendisi astral alanda bu tesiri yaratmaya çalışsaydı, olay dolaylı bir etkileme biçimine bürünürdü ve sonuç bu derece başarılı olamazdı.

 

İlginç gelebilir diye böylesine basit bir sebeple dramatize ettiğimiz bu örnekte kullanılan yöntem, aslında yorucu ve çok dikkat isteyen bir iştir. Yanlış bir biçimde programlanan elemental, hedefini bulamadığı takdirde kendisini yaratan majisyene yönelir. Bu durumda da yoğun bir etki alanı içinde kalan majisyen, o astral varlığı öldürmek zorundadır. Aksi takdirde büyük çapta bir zarara uğrayabilir.

 

Şunu da belirtmek gerekir ki, bu yöntem ile bir insanı öldürmek, hasta etmek, intihara sürüklemek, başarısız kılmak mümkün olduğu gibi; canlılık ve neşe kazandırmak, olumlu ve yaratıcı bir hale getirmek, güçlendirmek de mümkündür. Elbette ki, durum ve koşullar uygun olduğu ve ayrıca majisyen tecrübeli olduğu ölçüde bu gerçekleşebilir.

 

Elemental yaratma ve kullanma çalışmasının asıl hedefi, insanlar üzerinde majisyenin istediği değişimi meydana getirmesi değildir. Fakat, bu gücün cazibesine kapılmadan tasarruf altına alınması da nedense mümkün olmuyor. Nitekim, her majisyen bu aşamada değişik nefsânî duygulara kapılarak benzeri uygulamalara girmiştir ve girer.

 

Burada asıl hedef, yaratılan elemental vasıtası ile belirli bir tesir alanına girerek, orada irade gücüne bağlı değişim meydana getirmek ve olayın akışını kontrol altında tutmaktır. Yaratılan elemental bir düşünce ile obsede edildikten sonra, içinde bulunduğu astral ortamda programlandığı üzere kendi kendine bu obsesyon hali içinde bir gelişme gösterir. Majisyenin asıl görevi veya çalışması bu gelişmeyi kontrol edip yönlendirerek bir gücü tanıyabilmesini ve tasarrufu altına alabilmesini sağlamasıdır. Bu çalışmada, artifikal elemental, majisyenin yarattığı bir düşünce formu olarak onun astral ortamda deney yapmasını sağlayacak bir tür astral sonda niteliği taşır. Pratik anlamda, majisyen insana has duygu ve düşüncelerin nasıl ortaya çıkıp hangi yönde ve ne gibi şartlar altında geliştiğini bizzat görür ve yaşar. Bu sayede kendisinin de ait olduğu insan seviyesinin özelliklerini, yani kendisini tanıyacaktır.

 

Fakat, bu kadar formüle edilmiş bir biçimde olayı yorumlayarak deneye girişmesi başlangıçta imkansızdır. Çünkü, henüz ne öğreneceğini bilmediği için, bu tanımlama onda yeterli bir dürtüyü uyandıracak etkenliği yaratamaz. Neticede, dünyevî ihtiraslar ve nefsânî duygularla işe başlaması onun tabiatının bir icâbıdır.

 

 

buda Haluk AKÇAM'ın yorumu..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsan evet topraktan yaratılmıştır ama tüm elementleri içerdiği hakkında birkaç İslami yazardan yazılar okumuştum.Bu arada GündüzGezen kardeşim bende müslümanım, hatta itikadımı burada açıklasam beni Suudi Arabistancı diye sokak ortasında kurşunlarlar belki, senden ricâm birçok farklı inanıştan üyesi olan bu sitede Dini konularda konuşurken dikkat etmen.İnanırmısın bir tartışma çıkınca tam tersi bizim kalbimiz kırılıyor...

 

evet doğru haklısın ama bu internet ortamı olduğu için ve birbirimizi yüzyüze görmediğimiz için böyle anlaşılıyorum. msnden kimbilir salakça şeyler yüzünden kaçkere arkadaşınıza sinirlenmişsinizdir. buda bunun gibi. diğer konuya gelirsek, diğer elementlerde var ama ana element topraktır. zaten bunun aksine söylemek inkar etmektir çünkü Kur'an'da yazıyor. insan sudan, havadan (oksijen), ateşten (ısıdan aslında) ve ana element olarak topraktan meydana gelmiştir bana göre. yani diğer elementlerde var ama ana element topraktır o anlamda.

 

 

verdiğin kaynakları kaydettim, okuyacağım, nevermore.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ben olaya sadece kültür fark'ı olarak bakıyorum ;

 

belli bir grup herşeye cin olarak yaklaşmaya meilli ,belli bir grup sa bunu çeşitlendirmeye ,

 

sayın gündüzgezen farklı formlarda cinler var demiş ,eee sizin söylediğiniz konunun özüyle aynı zaten ,

 

sadece elemental kelimesinin yerine 'cin' i koydunuz ,

 

cinlerin kuranda geçen veya bilinen tüm formsal özelliklerini değiştirdiniz(genişlettiniz yada herneyse ) cin kavramı elemental kavramıyla eşitlediniz

 

ne fark var ?

 

benim değin mek istediğim bu ayrım batı kültürün yaygın olarak yapılır ve sadece 4 element olarak değil

 

goethe nin Faust unda 'anneler' olarak geçen bir üst varlık türü vardı (biliyorum elemantellerle aynı değil ) veya sfenks ler vb . vb.

 

batı majisi buna yatkın çeşitlediriyor ,

 

ama islami büyü(havvas) genel olarak sadece cin-melek olarak bir ayrım yapıyor ( sayın gündüzgezerin kulladığı geniş kapsamla )

 

 

xero, taraflı mesaj yazmayalım. konuda sadce ateşt elementinden olanların cin, diğer elementlerin ise daha düşük seviyeli başka varlıklar olduğu yazıyordu. Kur'an'da geçen özelliklerini değiştirmedim aksine Kur'an'ı ana kaynak kabul ederek yazdım.Kur'an'da açık açık cinlerin tek bir tane olmadığı, çeşit çeşit olduğu yazıyor zaten. siz yanlı bakış açısıyla yanlış anlayarak beni mahkum etmişsiniz. ayrıca zaten burdaki mesaj yazan herkese cevap niteliğinde yazmadım. yani birisine cevap vermek amacıyla değil bilgi paylaşımı maksadıyla yazdım mesajı.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...