Jump to content

Black Metal....


whitepower

Önerilen Mesajlar

Özellikle heavy,death,doom bunlara sizden talep geleceği için ben black metal bölümünü açayım dedim....Diğer bölümler sizleri bekliyor:thumbsup:

Evet öncelikle biraz daha piyasa bir grupla başlayayım istedim...

Karşınızda Cradle Of Filth.....

 

"İsa tarafından ellendi , Tanrı tarafından parmaklandı " Cradle Of Filth'in kendilerine ait Vampyrotica adlı firmasının çıkardığı t-shirtlerinin üzerindeki slogan ... Zevksiz ? Belki ... Tahrik Edici ? kesinlikle .. Yeterli ? Herzaman kuşku uyandırıcı... Cradle Of Filth sadece kendi işini yapmaktadır . Onlar dünyanın en büyük black metal grubudur. Sadece görünüşte değil hayat tarzı olarakta müziklerini benimsemişlerdir . BBC belgeselerinden The Face onların bu sıradışı hayatlarını dünya turnelerini ödüllerini içeren yaptığı belgesel büyük

sansasyon yapmıştır. Onları sevin yada nefret edin onlar işlerini yapıyorlar .....

 

Herşey 1991 yılında başladı, ilk karşı çıkışları olan demolarını tamamladılar.Bu gençler biraz karanlık, biraz şeytansı, biraz dünyadışı birşeyi başlattıklarının farkındaydılar.İlk albümleri "The Principle Of Evil Made Flesh" 1994 yılında Cacaphonous Record adı altında çıktığında hayal kırıklığına uğramadılar.Bu ilk albümlerindeki gotik klavye partisyonları , keskin gitar riffleri ve vampirik şarkı sözleri ile direk bütün dikkatleri üstlerine çektiler .Sonsuz hayal güçlerinden kaynaklanan müzikleri ile gelişen kalitede müzik yapmaya devam ettiler.Gözleri yükseklerdeydi .. Herkesi kendi hayal güçlerine ve yaşadıklarına ortak etmek istiyorlardı .. efsanelerle , mitolojik hikayelerle ve vampirlerle dolu bir hayalgücü .....

 

Maalesef grup üzerindeki uğursuzluktan dolayı gruptan elemanların bir kısmı ayrıldı Grup ardından yeni albümleri "Vempire" için yeni bir kadro oluşturdu ve yoluna devam etti. Öfkeli , kanlı , vampirik sözlerle yeniden sahnelere çıktılar. Doğal değişimler sürecinde grubun şarkı sözlerindeki harika gotik şarkı sözleri yazmaya başlamışlardı . Yeni bir nefes yeni bir vizyon yeniden yapılanma adına grup kadrosundaki bazı elemanlarını değiştirdi , çalıştıkları Cacaphonous firmasından ayrıldılar. Üçüncü albümleri "Dusk And Her Embrace" insanları tartışmaya davet eden, tahrik edici,kasti olarak yapılmış sözlerle dolu idi. Music For Nations firması hemen Cradle Of Filth ile sözleşme imzalayarak onları bünyelerine dahil ettiler. Bu yeni çalışma Cradle Of Filth'i çok memnun etmişti Music For Nations firmasının sağladığı olanaklar ile daha kaliteli bir eser daha kaliteli bir albüm kapağı ve tanıtım ve en önemlisi daha kaliteli şarkılar ortaya çıkmıştı. Efsanevi grup Venom [black Metal'in babası olarak kabul edilir] grubunun efsanevi vokalisti Cronos bu albümü şimdiye kadar yapılmış en iyi C.O.F albümü olduğunu ama ileride çok daha iyilerinin olacağını söylemiştir.

 

Birkaç başarılı dünya turnesinden sonra Cradle Of Filth evine dönmüş ve yeni albümleri hakkında düşünmeye başlamıştı bile. Music For Nations'tan çıkan ikinci albümleri "Cruelty And The Beast" 1998 yılında bitirildi. Müzikal olarak iyice olgunlaşan grubun bu albümünde muhteşem albüm kapakları ve resimleri hazırlanmış ve Mrs Hammer Horror " Ingrid Pitt" grupta misafir olarak vokal yaptı. Muhteşem Amerika,Rusya ve Japonya turnesinden sonra grup yeniden çalışmalara başladı artık insanları daha çok tahrik edecek onları meraklandıracak kimilerini nefret ettirip kimilerini merak içinde bırakacak bir albüm çalışmasına başladılar. "From Cradle To The Enslave" Ep'lerini çıkardılar. Yanlız bu bekledikleri albüm değildi biraz değişiklik yapmak istediler . Deneysel dans-black metal [Şöyle düşünün; black metal çalacak ve siz dans edeceksiniz ??? Bunu düşünmüşler] Hemen takip eden süreç içinde "PandaemonAeon" adındaki video albümlerini çıkardılar ve ünlü müzik kanalı MTV tarafından anında yasaklandılar, istedikleri reaksiyonu almışlardı.

 

Beşinci albümleri "Midian" 2000 yılında cadılar bayramında piyasaya sürüldü . Ardından "Bitter Suites to Succubi" [succubus, Incubus kavramlarına değişik yerlerde denk gelmişsinizdir, Incubus erkek vücuduna sahip şeytandır ve kadınların rüyalarına girip onlarla sevişir, Succubus ise kadın bünyeli şeytandır erkeklerin rüyalarına girip onlarla sevişir] 2002 yılında iki Cd'lik "Lovecraft & Witch Hearts" piyasaya sunuldu. Bu albümde bazı şarkılar yeniden düzenlenip kayıt edildi bazı şarkılar cover yapıldı bazı şarkıları remix yaptılar.En son şeytansı ürünleri ise yine İki CD den oluşan " Live Bait For The Dead" kendi firmaları AbraCadaver tarafından piyasaya sürüldü. Adındanda anlaşılacağı gibi grubun konser performanslarından oluşuyordu bu albüm .

 

Geleceğin kendilerinin olduğunu söyleyen grup son 10 sene içinde yeni bir metal prensi ortaya çıkarmıştır... Ruhunun 250 sene önce Cadı Avcısı General Matthew Hopkins tarafından katledildiğini iddia eden Dani, yeni bedeninde dünyaya geldiğini söylemekte...

 

Ülke : İngiltere

Tür : Black

Firma : Roadrunner Record

Resmi Sitesi: http://www.cradleoffilth.com

Elemanlar :

Paul Allender : Gitar

Daniel Lloyd Davey : Vokal

Adrian Erlandsson : Bateri

James Mckillboy : Gitar

Martin Powell : Klavye, Viyola

Dave Pybus : Bas Gitar

 

-Diskografi-

  • The Principle Of Evil Made Flesh - (1994)
  • V Empire Or Dark Faerytales In Phallustein - (1996)
  • Dusk & Her Embrace - (1997)
  • Cruelty And The Beast - (1998)
  • From The Cradle To Enslave - (1999)
  • Midian - (2000)
  • Bitter Suites To Succubi - (2001)
  • Lovecraft & Witch Hearts - (2002)
  • Live Bait For The Dead- (2002)
  • Damnation And A Day - (2003)
  • Nymphetamine - (2004)
  • Thornograpy - (2006)

Gözden kaçırdığım detaylar varsa lütfen katkıda bulunun arkadaşlar....Birazdan resimler ve klipler gelecek....İyi seyirler...

--------------------

359.jpg

360.jpg

361.jpg362.jpg

363.jpg

364.jpg365.jpg

--------------------

Artık kliplere geçsem iyi olacak:)

 

 

Devam edecek....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Black Metal ve Venom yok :ermm:

http://images.metalirium.com/review/Venom/mb.jpg

Bugün black metal icra eden özellikle kuzey Avrupa ardından da güney Amerika ve diğer ülkelerden bunca grubu dinleyebiliyorsak bu işin kökeninde okkalı bir taşı tam da gediğine oturtan grupların ilk başlarında sayabiliriz Venom'u.

Mayhem,Bathory, Celtic Frost gibi dönemin üstün körü bir bakışla benzeri gruplar da bu tarihlerde ellerinden geleni ardlarına koymamıştır işin hem altyapı hem genel sound hem de albüm iceriği için elbette katkıları vardır ama tüm bunları geride bırakan ve bu türe adını verebilme kudretine sahip tek gruptur bu İngiliz asi elemanlar yani Venom'dur benim nazarımda.

 

Sadece black metalci tayfa için de değil thrash metalin köklü grupları da her fırsatta bu gruba saygılarını sunmuştur şu an doğal olarak aklıma gelen ilk isim Sodom bass vokalisti TOM ANGELRIPPER dir, müzikal gelişiminden röportajlarda bahsederken sıkca Cronos'u da aynen Motörhead'in esas adamı Lemmy gibi işaret etmiştir kendisi.

Ayrıca tribüt albümdeki yarmış bass sololu 1000 days in SODOM ve Get What You Deserve albümdeki dudak ucuklatan bass tonlu ANGEL DUST cover şarkılarla Tom bunu bir nevi dillendirmiştir. Beraber sahneye cıkmaları ve tek Tom yetmezmiş gibi Cronos paşanın da üstün cabaları ile dizel traktör tonlu cift bassla Venom cover yapmalar elele kolkola icmeler vs vs de eklemeden gecemeyeceğimiz dayanışma örnekleridir..

Aynı hüşu dolu cümleleri Slayer, Testament, hatta Metallica,Kreator vb gruplarda da rahatca duyabiliriz.

İşin güzel tarafı Venom fanlarından Six Feet Under,artık pek göz dolduramayan Unleashed gibi ölümcül metale mührünü basmış tipleri de sayabiliriz.

 

Pantera, Down,SuperJoint Ritual gibi gruplardan yakınen tanıdığımız sokaktaki bıçkın serserilerin lordu Anselmo'bile henüz cocuk yaştayken müzik mağazasından aldığı bu albümü etraftaki insanlardan gelebilecek tepkilerden cekinerek nasıl da saklayarak evine götürdüğünü tebessüm ve de onurlanarak röportajında anlatmakta sakınca görmemiştir.

 

Bira Darkzine okuyucuları bilir, kara metal grupları kritiklerinde hep bir keci hayvanına musallat olmalardan bahsederiz bu işin de fitilini albüm kapağında da görüldüğü üzere hem occult kültürü hem de hristiyanlık dinine göre tu kaka olarak işaretlenmiş Baphometh'i insanların gözüne tek hamlede sokarak Venom ateşlemiştir.

Albüm sadece kapak ile görsel bir dine hakaretin cok ötesine şarkı sözleri ile geçmiş o dönem insanların pek de cesaret edemeyeceği bir dik kafalılıkla Cronos paşa açmış ağzını yummuş gözünü önü alınamaz bir cinnet sergilemiştir.

Dinle ilgili belki de o dönem tabu gözüyle bakılan envayi çeşit meseleleri böylesine pervasızca ele alan grupların başındadır Venom..

 

Albümdeki Venom kadrosu:

 

Conrad "Cronos" Lant - Bass Gitar/ Vokal

Jeff "Mantas" Dunn - Gitar

Tony "Abaddon" Bray - Davul ve Perküsyon

 

1982 yılında Neat Combat adlı firmadan yayınlanan bu albümdeki parçalar:

 

1.Black Metal

2.To Hell and Back

3.Buried Alive

4.Raise the Dead

5.Teacher's Pet

6.Leave Me in Hell

7.Sacrifice

8.Heaven's on Fire

9.Countess Bathory

10.Don't Burn the Witch

11.At War With Satan

 

"Blood Lust" ve "Die Hard" adlı 2 adet hedaye şarkı da o dönem albümün Amerikan baskısında bulunmakta,bununla beraber bu albüm 2003 yılında Earmark etiketi ile basıldığı vakit:

 

12.Bursting Out (60min+ version)

13.Black Metal (Radio One Session)

14.Nightmare (Radio One Session)

15.Too Loud For The Crowd (Radio One Session)

16.Bloodlust (Radio One Session)

17.Die Hard (12" Version)

18.Acid Queen (12" Version)

19.Bursting Out (12" Version)

20.Hounds Of Hell

 

adlı parçaları da canlı performans farkı ve bazı alternatif yorumları ile dinletmişir kendisini sadık hayranlarına.

 

İç gıcıklatan tuhaf hatta biraz ilkel soundlu bu albümün açılış parçası BLACK METAL olmakta, daha ilk saniyelerden müzikteki enerjiyi almak pekala mümkün.

Küstah yorumu ve de karizma ses tonuyla tümgeneral Cronos sadece bu parçada bile dinleyicisini fethetmeyi cok rahat becermiştir kanımca.

Hele paşamızın nakaratta,

 

"Lay down your soul to the gods rock n roll

Metal ten fold through the deadly black hole

Riding hells stallions bareback and free

Faking our chances with raw energy"

 

diye duvarları titrettiği yerde konser ortamlarını yani oradaki asiliği düşünmek bile istemiyorum açıkcası.

 

"Buried Alive" ise albümdeki gözde şarkılarımdandır. Başındaki introda zırvalayan amcanın nelerden bahsettiğini hep merak ederim.Ardından gelen bass arpeji ve fondaki efektler nefes alış verişler o döneme göre gayet karanlık ayrıntılardır.Cronos paşanın meramına oldukca sadist bir edayla fısıltıyla başlaması ile insanı cezbeden bir diğer hadise. Ağır aksak giden altyapı da cabası.

 

"Raise the Dead" albümdeki şamar etkisi bırakan gaz parçalardan birisi. Tabii günümüzde sahne alan gruplardaki o ölümüne kazımalar kros derisini patlatan cift kroslar söz konusu değil ama okuyucuların herşeyi dönemine göre değerlendirme işine uyandıklarını farzederek daha da fazla işleri kıyaslamıyoruz..

 

"Teacher's Pet" makara bir gitar solosu ile başlayan gaddar bir rock n roll şarkısı ama tek farkı solistin tarzı ve vokalde hissedilen hamam ekosu elbette.

Şarkının sözleri ise yanak kızartıcak hadiselerden dem vuruyor bu artık acık sözlü veya dobralığın cok ötesinde birşey olarak algılanmış o dönem tutucu cevreler tarafından. O insanlar bugünkü albüm kapakları veya şarkı sözlerine ne tepki verirlerdi veya tepki verebilirlermiydi o muallak bir konu..

 

Nedense ACDC şarkılarını anımsatan altyapısı ile "Leave Me in Hell" bir diğer klas çalışma.

Hani su ilah grup İstanbul sınırına girse bir mekanda sahne alsa da ortalığı tarumar etsek diye düşündürtür bu çalışma bana, hem de senelerdir.

 

Muhteşem Venom albümündeki pek cok kişi tarafından adrenalin dolu bulunan asıl lokomotif şarkı ise "Countess Bathory" dir zannımca.

Hem yerli hem de yabancı pek cok grup tarafından da değişik türlerde yorumlanmış olması da sanırım buna işaret.

Çıtır taze nizami fizikli kızların kanını içerek genclik iksirine dadanmış bu cadaloz kokoş vampir karıdan (Elizabeth Bathory ) bahsedilen şarkı cok sağlam bir konser şarkısıdır aynı zamanda, videolarda da görüldüğü üzere.

Esasen gitar yapısı Heavy Metal olmasına rağmen bu şarkı nasıl bu formata gelmiş diye düşünenler icin en net cevap sanırım Cronos vokalleri ve pek de iddialı bir müzisyen olmamasına rağmen tek seferlik enfes solosu ile gitarist Jeff Mantas Dunn kişisi olucaktır.

 

"Don't Burn the Witch" ise uzak ara albümdeki en karanlık şarkılardandır. Kendini kaptıran dinleyici bir anda ürperdiğini bile hissedebilirmiş öyle derler cok bilen cevreler..

 

"Die Hard" da en az film serisi kadar sevdiğim hatta fazlası ile düşkün olduğum bir diğer grubun adı gibi zehirli bir şarkı, hem neşeli altyapısı hem de nakarattaki geri vokalleri ile kıymetlimiss diyebileceğim işlerdendir.(alıntı)

http://www.ems-music.de/cover-large/mom_venom.jpg

http://www.sanctuaryrecords.de/shopimages/news/venom.jpg

http://roxcalibur.com/pix/e2561.jpg

http://www.sdcd.com/B2B/jsp/app/images/Scans/702785.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

black metali para amaçlı yapan en iyi gruptur cradle of filth :)

öyle ki para gelsin de black de yapmayız,pop'a da kayarız gibisinden durumlara geldiler ve son albümden parçalar dinleyenelr varsa black metalle uzaktan yakıdan alakası olmadığını görürler:)

satanst ayaklarına yatmaları da para amaçlı,satanist falan değiller...

o elbiseler,sözler,hal ve tavırlar hepsi daha fazla para kazanmak ve özenti kişileri artırmak amaçlı :)

sırf para için yapmayan insanlar da var,bazılarını tanıtmak gerak ancak bazıları gerçekten aşırıya kaçmış durumda...

Siteye uygun olmayabilir :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

amanın konuya bak yazmazmıyız be:D Buyrun In Flames:D

 

(((only for the weak faworim;))))

 

http://www.inflames.com/releases/albums/come_clarity/200.jpg

 

seksenlerin sonu ve doksanların başında, temelleri amerika’da atılan death metal, müzik dünyasına bomba gibi düşmüş, ardı ardına oluşan death metal grupları birbiri ardına albüm yayınlamaya başlamıştı. özellikle 1990 ile 1993 arası, death metal’in en sağlam dönemlerinin yaşandığı yıllardı. deicide lideri glenn benton bir rock yıldızıydı, death metal parçalarına klipler çekiliyor, amerikan kongresinde bile tartışılan ve yasaklanan cannibal corpse gibi kimi gruplar, bu eleştiri ve yasaklanmalarla bir yandan da fark ettirmeden reklam yapmış oluyorlardı.

 

seksenlerin ortalarından sonlarına doğru metal müziğin en ateşli kolunu oluşturan thrash metal, yerini death metale bırakıyordu. morbid angel, obituary, cannibal corpse gibi gruplar death metalin amerika kolunu oluşturuyor, çiğ ve direk bir saldırganlıkla, en sert ve en hızlı müziği yapmaya çalışıyorlardı. death metal o derece öne çıkmıştı ki, ünlü gitarist joe satriani bile, death metal grubu possessed’in “seven churches” albümünün prodüktörlüğünü yapmış ve destek vermişti. ardından çıkan death, cynic, atheist gibi gruplar ise bu kolun daha teknik ve karmaşık yönünü icra ediyor, kaliteyi arttırıyorlardı.

 

amerika’da tüm bunlar olurken, avrupalı gruplar da boş durmuyorlardı. ingiltere napalm death ve carcass’ı death metal dünyasına sunarken, özellikle isveç’ten türeyen gruplar bu kolun avrupa’daki en büyük temsilciliğini yapıyorlardı. entombed, at the gates, unleashed, grave, unanimated, tiamat, therion, house of usher, dismember ve merciless gibi grupları, hemen arkasından çıkan dark tranquillity, in flames, edge of sanity gibi gruplar takip ediyor, death metal isveç’ten özellikle de göteborg’dan tüm avrupa’ya yayılmaya başlıyordu. avrupa’da yapılan death metal, amerika’daki halinin aksine daha melodik, daha sanatsal, piyano ve bazı yerel enstrumanların da katılımıyla, daha elit bir görüntü çiziyordu.

 

isveç’ten çıkan en önemli gruplardan entombed’un “left hand path” albümü hem isveç, hem florida death metal’ini, hem de norveç black metal’ini dahi etkilemeyi başarmış çok önemli bir albüm oluyor, seksenlerin başında almanya’dan çıkıp amerikan thrash metal gruplarını etkileyen kreator gibi, entombed da death metal alanında pek çokları için çığır açıyordu.

 

at the gates, soğuk melodileri ve benzersiz ritmleriyle tüm isveçli gruplara yıllar boyu yürüyüp faydalanabilecekleri bir yol çiziyor, jonas ve anders bjorler kardeşler, dan swanö, johan edlund, christofer johnsson, mikael akerfeldt, niklas sundin ve jesper strömblad gibi dehalar daha sonradan yaratacakları şaheserler öncesinde yeni yeni metal müziğe adım atıyorlardı.

 

zamanla at the gates, dark tranquillity, edge of sanity ve in flames ön plana çıkarken, her gün yüzlerce grup da müzikal kariyerlerine başlıyor, ancak onlarcası yukarıda adı geçen grupların taklitçisi olmaktan öteye geçemiyorlardı. at the gates birbiri ardına çıkardığı albümlerle bu türün en önemli ilham kaynağı olurken, kardeş gruplar sayabileceğimiz dark tranquillity ve in flames de daha melodik bir tarzı benimseyerek death metal’in isveç’teki 3 büyük grubu haline geliyorlardı.

 

şimdi, göteborg stilini oluşturan bu gruplar arasından, asıl konumuz olan in flames’e dönelim. gitarlarda jesper strömblad ve vokallerde mikael stanne’lı kadrosuyla in flames, 1992 yılında göteborg’daki küçük bir stüdyoda ve kısıtlı imkanlarla kaydettiği, içinde efsanevi “behind space”’in de bulunduğu 3 parçayı, küçük bir şirket olan wrong again records’a gönderir. kaydı duyunca çılgına dönen şirket yetkilileri, gece geç bir saatte grubu telefonla arayarak, bunlar gibi başka şarkıları olup olmadığını sorarlar. grubun yanıtı ise 14 parçanın daha hazır olduğu yönündedir. şirket yetkilisine, iki gün sonra kalan parçaları da şirkete yollayacaklarını söyleyip telefonu kapatırlar. ancak gerçek şudur ki, grubun yolladıkları 3 parça dışında hiç bir parçası yoktur. iki gün içinde yazdıkları ve kaydettikleri parçalarla şirkete giderler ve bu sayede de şirketle anlaşma imzalayıp “lunar strain” albümüne imza atarlar. tüm müziklerin jesper strömblad, tüm liriklerin de mikael stanne tarafından yazıldığı ve o zamanlar küçük bir stüdyo olan ancak zamanla isveç’in ve avrupa’nın en önemli birkaç metal stüdyosundan biri olacak studio fredman’da kaydedilen bu albüm, içerdiği zengin melodiler, yırtıcı vokaller, hız ve duygu ile son derece başarılı bulunur ve pek çok büyük firmanın dikkatini çeker.

 

1993 çıkışlı “lunar strain” sonrası, 1994’te de yine tüm müzikleri jesper tarafından yazılan “subterranean” albümü çıkar. 10 parçadan oluşan “lunar strain”’in ardından, 5 parça içeren “subterranean”, ilk albümün kalitesini devam ettirir. daha sonra bu iki albüm, “the jester race” albümünde yer alan “dead eternity” ve “dead god in me” parçasının demo versiyonu olan “inborn lifeless”’ın da eklenmesiyle 17 parça olarak ve regain records etiketiyle, 2000’lerin başında “lunar strain/subterranean” adı altında tekrardan piyasaya sürülecektir.

 

bu başarılı başlangıç grubun adını underground piyasada çok geniş bir şekilde duyurmasını sağlar. ardından hiç zaman kaybetmeyen in flames, kimilerince hala gelmiş geçmiş en iyi göteborg tarzı death metal albümü olarak gösterilen efsanevi “the jester race” albümünü yaratır. bu albümde gruba, önceden “ceremonial oath” ve “dark tranquillity”’de vokalistlik yapmış anders friden katılır. mikael stanne ise dark tranquillity’ye geçer. bu albümde davullar björn gelotte, bas gitarlar johan larsonn, gitarlar jesper strömblad ve glenn ljungström tarafından çalınmakta, vokaller de anders friden tarafından yapılmaktadır. sonradan neredeyse her şarkısı klasik haline gelecek bu albüm, diğer hiç bir grupta duyulmamış şahane melodileriyle binlerce insanı büyüler. aynı zamanda bu albüm in flames’in ünlü “jester masque” maskotununda ilk kullanıldığı albümdür. 1996 çıkışlı bu albüm metal dünyasında bir devrim yaratır ve türünün yapı taşlarından biri halini alır. in flames sahip olduğu pek çok orijinal ve yeni fikri, müzikseverlerle paylaşmaya başlamıştır artık. “moonshield”’in klasik olmuş akustik introsuyla başlayan albüm, klip çekilen “artifacts of the black rain”, karanlık atmosferiyle “dead eternity”, hayalgücü dolu şarkı sözleriyle “the jester race” ve akıllara durgunluk veren duygu yoğunluğundaki solosuyla ”december flower” gibi pek çok in flames klasiğini de içinde barındırır.

 

grubun bu hızlı çıkışı sonucunda, o zamanlarda ufak ancak daha sonra çok büyüyecek ve dünyanın en büyük metal firmalarından biri olacak olan alman nuclear blast firması, grubu kendi bünyesine katar ve “the jester race” albümünü wrong again records’dan lisanslayarak piyasaya sürer. bu albümün ardından grubun konserleri ve bu sayede de hayranları artar.

 

bu arada in flames “black ash inheritance” adlı kısa bir ep yayınlayarak, “goliaths disarm their davids” adlı eseri de hayranlarının beğenisine sunar. aynı zamanda kimi in flames parçalarından bölümler içeren “acoustic medley” de bu albümde yer almaktadır. bu arada in flames, bir iron maiden tribute albümüne “murders in the rue morgue” ve bir metallica tribute albümüne de “eye of the beholder” ile katılır. tarih 1997’yi gösterdiğinde, in flames ikinci büyük bombasını patlatır ve yine kendi türünün yapı taşlarından birini oluşturan muhteşem “whoracle” albümünü piyasaya sürer. bu albümün kayıtlarının hemen arkasından, gitarist glenn ljungström ve bas gitarist johan larsonn, 5 yıldır içinde oldukları in flames’ten ayrılırlar. in flames bu albümün albüm kitapçığında ileride “gardenian”’ı kuracak niklas engelin’e ve bir sonraki albümde gruba katılacak olan bas gitarist peter iwers’e teşekkür etmektedir. bir önceki albümde olduğu gibi, bu albümde de dark tranquillity’den niklas sundin, lirik yazımında anders friden’e yardım etmektedir.

 

bu albüm, gruba tam anlamıyla bir değişim getirmiştir. grup logosu eski death metal etkilenimli karmaşık halini terk edip gayet kolay okunabilen ve düz bir yazı tarzına dönmüştür. bu ayrıntı bile, grubun yakalayaaağı ticari başarı yolunda atılan bir adım olarak göze çarpmaktadır. müzikal olarak, albüm bir önceki “the jester race”’e göre daha oturaklı bir yapıdadır. özellikle kayıt kalitesindeki iyileşme ile bir önceki albümdeki soğuk atmosfer gitmiş, yerine daha modern ancak biraz daha suni bir hava gelmiştir. neredeyse her şarkısı in flames hayranlarınca tapılırcasına sevilen bu albümde, klip çekilen ve kelimelerle anlatılmaz güzellikteki “jotun” ve “food for the gods”, daha önceden yazılmış ve yerel motifler taşıyan “gyroscope”, benzesiz enstrumantal “dialogue with the stars”, duygu yoğunluğuyla “jester script transfigured” ve konserlerin vazgeçilmez kapanış parçası “episode 666” gibi pek çok hit’in yanı sıra, ticari adımlardan biri daha olarak göze çarpan depeche mode cover’ı “everything counts” da yer almaktaydı. iyileşen kayıt kalitesi, gitarların son derece güzel tonu ve anders friden’ın belki de en iyi performansı ile bu albüm türünün en güzel örneklerini sergilerken, bir yandan da bir önceki albümdeki saldırganlık yerini daha duygu yüklü ve orta tempo parçalara bırakmıştır. in flames’in death metal’in çiğ yönünü terk ederek daha modern bir sound’a bürüneceği kariyeri bu albüm ile şekillenmeye başlamıştır. bu albüm eleştirmenlerce de göklere çıkarılır ve kimi müzik yazarlarınca in flames’in; iron maiden, metallica ve judas priest gibi pek çok devle kıyaslanıp, gelecekte bu gruplarla aynı düzeye geleceği konusunda iddialar ortaya atılır. grup tüm avrupa’yı ve uzak doğu’yu turlar. hayranlar ve albüm satışları hızla artmaktadır.

 

iki adet “en iyi” albüme imza atan in flames, çıtasını düşürmeme hedefiyle girdiği studio fredman’dan “colony” albümünü yaratarak çıkar. 1999 çıkışlı bu albüm, “the jester race” ve “whoracle” kadar büyük bir şok yaratamasa da, in flames kalitesini hissettiren çok başarılı bir albümdür. bu albümde gruba bas gitarist olarak peter iwers ve davulcu olarak da “sacrilege” grubunun genç davulcusu daniel svensonn geçmiş, björn gelotte ise ikinci gitarist olarak devam etmektedir. müzikal olarak bu albümde “whoracle”’da çok az kullanılan klavye, birçok parçada kullanılmış ve müziğe farklı bir hava katmıştır. yapı itibariyle “whoracle”’ın giriş parçası “jotun”’a oldukça benzeyen açılış parçası “embody the invisible”, önceki in flames parçalarından çok farklı bir tarzdaki “ordinary story”, klavyeli altyapısıyla “colony” ve duygu dolu “zombie inc.” genel anlamda öne çıkan parçalar olurken, özellikle “ordinary story”, in flames’in daha önce yazmadığı türden bir parça olarak, piyanoyla desteklenen yapısıyla ve klibiyle, gruba pek çok yeni hayran kazandıran bir parça olmuştur. aynı zamanda “lunar strain”’deki in flames klasiği “behind space”’in kısmen değiştirilmiş yeni kaydı olan “behind space ‘99” da bu albümün ağır toplarından biri olarak göze çarpıyordu. aynı şekilde, “lunar strain”’den “clad in shadows” da, “clad in shadows ’99” olarak albümün japonya baskılarında bonus parça olarak yer buluyordu.

 

aynı zamanda bir diğer bonus parça da, in flames’in tüm dünyada basılan albümlerine koymayıp yanlızca japonya bonus’u olarak piyasaya sürdüğü ve bu nedenle de müzikal bir cinayet işlediği olağanüstü “man made god “ parçasıydı. pek çok in flames hayranına göre grubun yazdığı en iyi enstrumantal parça olan “man made god”, pek çok kişi tarafından internetten indirilerek dinlendi ve neden “colony”’nin tüm baskılarına konmadığı da hayranlar tarafından anlaşılamadı.

 

bu albüm sonrası grup isviçre ve hollanda’da festivallere katıldı, dark tranquillity, children of bodom, arch enemy, moonspell ve sinergy ile birlikte konserler verdi, meksika’ya kadar uzanan bir turneye çıktı. bu sıralarda gitarist jesper strömblad “dimension zero” ve “sinergy” gruplarında kuruculuk yaptı, ancak ikişer albümlerinde çaldıktan sonra bu gruplardan ayrıldı. ayrıca power metal grubu “hammerfall”’da da bir süreliğine pena salladı.

 

artık tüm dünyada tanınan ve sürekli turnelere çıkan in flames, her yıl bir albüm çıkarma geleneğini sürdürdü ve sıradaki albümü olan “clayman”’ı 2000 yılında piysaya sürdü. bu albüm kimi in flames hayranlarınca, grubun şimdiye kadarki en sıradan ve diğer albümlerine göre daha zayıf bir albüm olarak nitelendirildi. eleştirmenlerce önceki albümleri kadar yüksek puanlar verilmedi. ancak bu albüm de barındırdığı “bullet ride”, “pinball map”, “square nothing”, “satellites and astronouts”, “swim” ve klip çekilen “only for the weak” gibi sağlam şarkılarla, in flames kariyerinin olmasa da, 2000 yılının en iyi albümlerinden biri oldu. anders’in “whoracle”’da çok az yer alan, “colony”’de oldukça artan clean vokalleri bu albümde doruğa çıktı ve kimi parçaların büyük kısmında bu tarz vokallere yer verildi. aynı zamanda “colony”’de göze çarpan vurucu nakaratların, bu albümde de amaçlandığı ortadaydı ve belli ki grup, konserlerde hayranlarının eşlik edebileceği, yani daha kolay akılda kalabilecek parçalar yazmak niyetindeydi. bu albüm, kısmen de olsa grubun death metal’den uzaklaştığı bir albümdü ve kimi eleştirmenlerce “modern metal” ya da “melodik metal” olarak tanımlandı. bu arada grup, hızla büyüyen firması nuclear blast’ın da en önemli gruplarından biri haline gelmişti ve şirket gruba yaptığı yatırımı da arttırmıştı. bunu çekilen kliplerden ve turne uzunluklarından görmek mümkündü.

 

grup bu albüm sonrası amerika’yı da kapsayan dev bir turneye çıktı ve 2000 ve 2001 yıllarını kapsayan bu turnede toplam 122 konser verdi. bu turne sırasında, dünyanın farklı yerlerinde the haunted, dark tranquillity, sentenced, to/die/for, armageddon, nevermore, lacuna coil, dimmu borgir, susperia, skinlab, earth crisis, walls of jericho, burn it down ve shadows fall gibi gruplarla turladı. 2001 yılında grup ilk resmi konser albümünü yayınladı. daha önceden de “live in göthenburg” gibi bir kaç konser albümü yayınlanmıştı ancak bunlar tüm dünyaya yayılmamıştı. japonya’da kaydedilen ve “the tokyo showdown – live in japan 2000” adıyla piyasaya sürülen bu konser albümünde “clayman” albümünden 5, “colony” ve “whoracle”’dan 4’er, “the jester race” ve “lunar strain”’den de 1’er parça yer almaktaydı.

 

hayranları memnun eden bu albümün ardından grup üretim hızını kesmeden 2002 yılında, grubun en çok değişim gösterdiği, kimilerince yerin dibine sokulduğu, eski hayranların bir çoğunu üzen ama bir yandan da gruba tüm dünyada, özellikle de grubun amaçladığı amerikan pazarında yeni hayranlar kazandıran “reroute to remain” albümünü piyasaya sürdü.

 

albümde ilk dikkat çeken şey, ilk defa albüm kapağında maskot “jester”’ın kullanılmamış oluşuydu. tabii albüm kapağının içinde rastlamak mümkündü “jester”’a. albümde bariz bir biçimde hissedilen bir amerikan havası vardı. albüm kasıtlı olarak bu soundda kaydedilmiş ve mixlenmişti. pek çok eski in flames dinleyicisi bu albümü pek de coşkuyla karşılamadı. ancak az önce de bahsettiğimiz gibi pek çok genç yaşta ve yeni in flames hayranını gruba kazandırdı. albüm grubun en çok satan albümü oldu ve amerika’da oldukça tutuldu. “reroute to remain”, “system”, “trigger”, “cloud connected” ve “dismiss the cynics” albümün öne çıkan parçalarıydı. bu parçalardan “cloud connected” ve “trigger”’a klip çekildi. “trigger”’a çekilen klip, soilwork’un “rejection role” parçasına çekilen kliple bağlantılıydı ve bu iki klip belki de müzik tarihinin sayılı kardeş kliplerinden oldular. albümdeki birkaç sağlam parçanın yanı sıra, gerçekten son derece sıradan, özelliksiz ve in flames kalitesine hiç yakışmayan parçalar da yer almaktaydı. clean vokalin fazlalığı, vokallerde sürekli efekt kullanımı, davul soundunun yapaylığı, neredeyse hiç solo olmaması, artan klavye ve synth kullanımıyla pek çok kişi albümü beğenmedi. kimilerine göre “in flames bitmişti.” bu tabii ki doğru değildi. ancak grubun artık death metal yapmadığı da açıktı. albüm pek çok dergide, yılın hayal kırıklıkları arasında sayıldı. grubun en çok eleştirilen yönü ise, herkesten iyi yaptığı melodi işini bir kenara bırakıp, soilwork’un başarıyla uyguladığı “tüm şarkıyı vurucu ve akılda kalıcı bir nakarat üzerine kurma” yolunu seçmesiydi. albümle aynı anda piyasaya çıkan arch enemy, dark tranquillity, children of bodom ve soilwork albümleri, ticari anlamda olmasa da, müzikalite anlamında “reroute to remain”’dan çok daha başarılı oldular ve hayranlarını daha çok mutlu ettiler. özellikle aynı dönemlere rastlayan soilwork’un “natural born chaos” albümü, pek çok eleştirmence yılın albümü seçildi ve isveç’in tahtına oturan ismin artık soilwork olduğu konuşulmaya başlandı.

 

ancak in flames’in ticari başarısı da görmezden gelinemezdi. “trigger” parçası, “freddy vs. jason” adlı hollywood filminin soundtrack’inde yer aldı. bununla da yetinmeyen in flames, trigger parçasını single olarak piyasaya sürdü. single’da aynı zamanda “trigger” ve “cloud connected”’ın video’ları, hedeflenen japon pazarındaki karaoke meraklısı japonlar için “moonshield”’in karaoke versiyonu, “cloud connected”’in disco versiyonu olan “club connected”, genesis cover’ı “land of confusion” ve yeni kaydedilen bir parça olan “watch them feed” yer almaktaydı. neyse ki yeni parça “watch the feed”, “reroute to remain”’deki çoğu parçadan iyi, güzel bir parçaydı. ardından grup ispanya’nın sevilla kentinde metallica’nın ön grubu olarak sahne aldı. tüm bunlarla grup kısa sürede büyüdükçe büyüdü ve isveç’in en büyük metal grubu halini aldı. internet sitelerindeki bir milyonu aşan ziyaretçi sayısı da grubun artan popularitesini görmek açısından yeterli bir kanıt niteliğindeydi. bu albüm sonrası in flames’in konser vermek üzere ülkemize geleceği dedikoduları da yayıldı ancak bu olay gerçekleşmedi. grup bir yıl içerisinde 4 ayrı amerika turnesi düzenledi. avrupa’daki pek çok festivalde headliner’lık yaptı, iron maiden’ın alt grubu olarak sahne aldı. turnenin ardından grup bir süre dinlendi ve kariyerlerinde bir değişiklik yaparak 2003 yılını albümsüz geçirdi.

 

anders friden, bu dönemlerde gardenian gitaristi arkadaşı niklas engelin ile birlikte “modern metal/rock” olarak tanımlanabilecek “passenger” grubunu kurdu. in flames’e göre daha soft bir müzik yapan “passenger” anders’in in flames’te uygulayamadığı fikirlerini gerçeğe dönüştürdüğü projesi olarak biliniyor.

 

2004 nisan’ına geldiğimizde ise, grubun dokuzuncu albümü olan “soundtrack to your escape” raflardaki yerini aldı. daha önceden duyurulan albüm ve şarkı isimleri, hayranları “yeni bir ‘reroute to remain’ mi geliyor?” düşüncesiyle biraz endişelendirdi. özellikle ilginç şarkı isimleri, kimi kesimlerce daha albüm çıkmadan albüm hakkında olumsuz yorum yapılmasına yol açtı. albümden albüme death metal’den uzaklaşan grup daha da ileri gidip gruba en sadık hayranlarını da üzecek miydi? bu soru büyük ölçüde “hayır.” olarak cevaplandı.

 

öncelikle, albümden önce piyasaya çıkan “the quiet place” single’ı, klibiyle birlikte özellikle isveç’de beğenildi ve müzik listelerine girdi. hemen ardından çıkan albüm de isveç listelerinde yüksek yerlere tırmandı, amerika billboard listesine 192 numaradan girdi ve albüm avrupa’da, in flames tarihinin en hızlı satan albümü oldu. son derece sade bir kapak çalışması olan albümün kitapçık tasarımını, son 5 albümde olduğu gibi dark tranquillity gitaristi niklas sundin yapıyordu. müzikal anlamda albüm, daha ilk dinleyişte “reroute the remain”’den daha iyi olduğunu belli ediyordu.

 

albüm kapağında yer almasa da, fanların çok sevdiği “jester’s head” kitapçık içinde sıkça yer alıyordu. aynı zamanda grubun türk hayranlarının dikkatini çeken ufak bir ayrıntı da, grubun bu albümde istanbul zillerini kullanmış olması ve kitapçıkta istanbul logosunun bulunmasıydı. ilk 5 albümde yer alan uzay ve astronomi konulu şarkı sözleri, “reroute to remain”’de olduğu gibi bu albümde de işlenmiyordu. belli ki grup bu konuda şarkı yazmayı bırakmıştı. yeni şarkılar daha içsel ve kişisel nitelikteydi.

 

albümde ilk olarak dikkat çeken parçalar “f®iend”, “the quiet place”, ”dead alone”, “touch of red”, “my sweet shadow”, clean vokalin öne çıktığı yarı ballad “evil in a closet”, in flames’in son dönemlerdeki en death metal parçası “in search for i” ve “superhero of the computer rage” olarak sayılabilir. 13 parçalık albümün, türkiye’de de piyasaya çıkan digi-pack versiyonunda “discover me like emptiness” adlı bonus parça da yer almakta.

 

sonuç olarak bu albüm, in flames’in eski hayranlarını kısmen de olsa sevindirdiği ve iyi yönde biraz daha geliştiğini gösteren bir albüm oldu. grup doğal olarak tüm yaz ayını ve önümüzdeki seneyi turnelerle geçirecek. umarım ülkemize de uğrama şansını bulurlar. bu arada grup, büyük ihtimalle şimdiye dek gerçekleştirmediği ve pek çok hayran tarafından sabırsızlıkla beklenen bir dvd’ye de bu yıl ya da önümüzdeki yıl imza atacaktır.

 

sonuç olarak, türkçe’deki en kapsamlı ve detaylı in flames kaynağı olmasını amaçladığım bu yazıyı yazma süreci boyunca, geçmişten günümüze dinlediğim in flames şarkılarının ışığında, kişisel düşüncelerim; in flames’in özellikle “lunar strain”, “the jester race” ve “whoracle” albümleriyle adını metal müzik tarihine yazdırmış olduğu ve uzun yıllar sonra bile hatırlanacağı yönünde. belki artık hiç bir zaman bu 3 albümdeki gibi bir müzik yapmayacaklar ama in flames’in özünde hep yaşayacak olan kendine özgü sound’unu ve trademark’larını hep koruyacağına olan inancım tam. şu an itibariyle ülkesinin en ünlü ve büyük metal grubu olan in flames, tarifsiz melodileri, lirikleri ve duygu yoğunluğuyla, on binlerce insana, başka hiç bir grupta yaşamadığı duygular yaşatmayı başardı ve pek çok kişinin ve grubun en büyük ilham kaynaklarından biri olmayı başardı.

 

“december flower”’ın solosunu dinlerken pek çok insan kendini gerçekten aralık ayının soğuğunda hissetti, her ay’a baktığında içinden “moonshield”’i mırıldandı, yıldızlara bakıp ıslıkla “dialogue with the stars”’ın melodisini çaldı, “satellites and astronouts”’ta kendini uzay mekiğinin penceresinden dünya’ya bakan bir astronot olarak düşündü... tüm bu duyguları yaşatmayı bilmiş bir grup olarak in flames, hep hayranlarının istediği yönde bir değişim göstermese de, zamanında yarattığı başyapıtlarla adını metal tarihine altın harflerle yazdırdı ve on binlerce insanın en sevdiği grup olmayı başardı, saygıyı ve başarıyı kesinlikle hak etti. onların da hep dediği gibi: “may the force be with you...”

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mayhemden dewam edelim ;)

375.jpg

1983 yılında kurulan Norveçli Black Metal grubu.

 

Orjinal kadrosu gitarda Euronymous, bas gitarda Necrobutcher, davulda da Manheim tarafından kuruldu. Fakat durmadan eleman değişikliği yaşayan grup efsanevi kadrosunu 1988'de oluşturdu. Vokallerde Dead ve bateri de Hellhammer gruba dahil oldular.

 

Grup bu kadrosuyla Norveç dışında 2 kere konser vermiştir. Bir tanesi Leipzig bir diğeri de İzmir'dedir. Özellikle 1990 yılında İzmir'de verdikleri konser grubun lideri Euronymous tarafından trende geçen hiç bitmeyecekmiş gibi gelen günler ve ülkemizde gümrükte yaşanan problemlerden dolayı en unutulmaz konserimizdi diye anlatılmıştır.

 

1991 yılında Dead intihar etmiştir. Bu ölüm İskandinav ülkelerini uzunca bir zaman meşgul edecek olayların fitilini ateşlemiştir. Ardı ardına gelen cinayetler, kilise yangınları gibi eylemler müziğin zaten karanlık olan imajını oldukça saldırgan hale dönüştürmüştür.

 

1993 yılında efsanevi albümleri "De Mysteriis Dom Sathanas"'ın tamamlanmasının ardından Euronymous, Burzum ismiyle özdeş Count Grishnacht (Varg Vickerness) tarafından öldürülmüştür. Zaten o dönemden bu yana kadro neredeyse her albümde değişmiş sadece baterist Hellhammer bugüne kadar grubun sabit elemanı olarak kalmaya devam edebilmiştir. Grup hala müzik çalışmalarına devam etmektedir.

 

 

Diskografi

 

1. Pure Fucking Armageddon

2. Deathcrush

3. Live In Leipzig

4. De Mysteriis Dom Sathanas

5. Out From The Dark

6. Freezing Moon

7. Wolfs Lair Abyss

8. Ancient Skin/Necrolust

9. Split w/Zyklon-B

10. Mediolanum Capta Est

11. Grand Declaration Of War

12. European Legions

13. Live In Marseille

14. U.S. Legions

15. Split w/Meads Of Asphodel

16. The Studio Experience

17. Chimera

alıntı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Elinize sağlık arkadaşlar bu akşam bişiler ekleyemiom kafam bozuk gebermezsem eğer yarın ben de çalışmalara dewam edecem...

--------------------

Halen geberip gitmediğim için işimize dewam edelim...Karşınızdaaa...

 

-Dimmu Borgir-

Dimmu Borgir, 1993 yılında Shagrath, Silenoz ve Tjodalv tarafından kurulmuş bir melodik black metal grubu. Brynjard Tristan’ın basçı, Stian Aarstad’ın da klavyeci olarak katılmasıyla tam anlamıyla doğmuş olan Dimmu Borgir; Emperor, Cradle Of Filth ve Kreator kadar başarılı, kaliteli bir topluluktur.

 

Agresif gitarlar, yıkıcı davullar, dinleyenin tüylerini diken diken eden yırtıcı, melodik ve operatik vokaller, ürkütücü klavye melodileri, müthiş bir ahenk... İşte Norveçli grubun müziğini böyle tanımlayabiliriz. 80’lerin black ve heavy metal etkilerini taşıyan Dimmu Borgir, Wagner ve Dvorak gibi klasik müzik bestecilerinden de etkilenmiş.

 

Topluluk, piyasaya, 1994’te Necromantic Gallery Productions’dan çıkardıkları "Inn I Evighetens Morke" adlı çalışmalarıyla girdiler. Albüm büyük ilgi gördü ve birkaç haftada yüksek satış rakamlarına ulaştı. Black metal çevresinde artık adlarıduyulmuştu. Ve aynı yıl "For All Tid" isimli ilk uzun albümlerini hazırladılar. Yavaş, karamsar ve atmosferik bir kayıttı bu. Albümde Dødheimsgard’dan ldrahnand’a, Ved Buens Ende’den Vicotnik’e kadar birçok ismin yardımları vardı. Shagrath davul ve vokallerde (ve beşinci şarkıda gitarda), Silenoz gitar ve vokallerde, Tjodalv gitarda, Tristan bassta, Aarstad ise klavyede ve efektlerde şarkıları icra eden isimlerdi.

 

1996’da black metal tarihinin önemli albümlerinden biri olan "Stormblåst"’ı yayınladılar. Bu albüm, Dimmu Borgir’ın diğer birçok melodik black metal grubundan daha başarılı olduğunun göstergesiydi. Bugünkü tarzlarına doğru büyük bir adım attılar. Olgun şarkı sözleri, klasik müziğin güçlü etkisi ve mükemmel bir müzik... "Stormblåst" ile Dimmu Borgir hızını arttırmış ama atmosfer ve melodiyi yerli yerinde tutmasını bilmiştir. Bu albümde; Shagrath lead Gitar ve vokalde, Silenoz ritim gitar ve vokalde, Tjodalv davul ve perküsyonda,Tristan bass gitarda, Aarstad ise klavye ve piyanoda karşımıza çıkıyordu.

 

Topluluğun ilk iki albümünde şarkılar Norveççeydi. Daha sonra bütün dinleyicilerin anlaması ve daha geniş bir kitleye hitap edilmesi açısından sözler İngilizce olarak yazılmaya başlandı.

 

"Stormblåst" dan sonra 1996’da Dimmu Borgir "Devil’s Path" isimli bir MiniCD yayınladı. 4 şarkıdan oluşan bu çalışmaya adını veren "Devil’s Path" isimli parça, büyük beğeni toplamış, kalitesiyle dikkat çekmişti. Bu albümde bassa Tristan yerine Nagash geçti. Stian Aarstad askere gittiği için klavye işlerine katılamadı. Albüm; gitarda Shagrath, vokal ve klavyede Silenoz, davulda Tjodalv ve bassta Nagash ile kaydedildi.

 

1997’de Dimmu Borgir çok başarılı bir çalışmaya daha imza attı: "Enthrone Darkness Triumphant". Black metal dünyasının en önemli 10 albümünden biri sayılabilecek olan çalışma, daha büyük bir firmadan, Nuclear Blast’tan çıkmıştı. Çünkü önceki firma dağıtımda yeterli performansı sağlayamamış, istenilen satışı gerçekleştirememişti. "Enthrone Darkness Triumphant" 150.000’den yüksek bir satış rakamına ulaştı. Dimmu Borgir artık black metalin en büyük isimlerinden biriydi. Hala sert, melodik ve agresif... Bu arada albümdeki "Tormentor Of Christian Souls" parçasının sözlerinin neden CD kitapçığında olmadığı merak konusu olmuştu. Bunun nedeni, Nuclear Blast’ın, sorun çıkmasından çekinerek şarkının sözlerini basma sorumluluğunu üzerine alamamış olmasıydı. Dimmu Borgir çalışmaları arasında önemli bir yeri olan bu albümde; Shagrath gitar ve vokallerde, Silenoz gitarda, Tjodalv davulda, Nagash bassta, Aarstad klavye ve piyanoda çalışmıştı.

 

"Enthrone Darkness Triumphant" kayıt edildikten sonra, Shagrath’ın canlı performanslardaki vokal ve sahne etkinliğinin artmasını sağlamak amacıyla gruba sezonluk olarak Astennu dahil edildi. Gitarlarda etkin olan bu isim, daha sonra grubun daimi üyesi olacaktı.

 

Dimmu Borgir,"Enthrone Darkness Triumphant" turundan sonra bi küçük tur daha yaptı ve bu program esnasında Tjodalv ailesiyle ve yeni doğan çocuğuyla daha fazla zaman geçirebilmek için birkaç aylığına gruptan ayrılmak durumunda kaldı. Onun yerine Auro Noir’den Aggressor sezonluk davulcu olarak alındı. Bu isim, şarkılara çok çabuk adapte oldu. "Enthrone Darkness Triumphant" turu sırasında bazı konserlerde sorun çıkaran Aarstad kendini kapının önünde bulmuştu. Onun yerine; Therion ve Ancient ile de çalışmış olan Kimberly Goss geldi. Ancak sezonluk bi klavyeci olduğundan gruptan kendi isteğiyle ayrıldı. Bu kez de Mustis adlı genç bi müzisyen katılmıştı gruba. İlk konseri de Dynamo Open Air 1998 festivalinde olmuştu.

 

Mustis önceden herhangi bi grupta çalmamış olmasına karşı Dimmu Borgir’a önemli katkılar sağlamayı başardı. "Spiritual Black Dimensions" albümünde de ağırlığı ciddi şekilde hissedilmektedir. Şarkıların % 60’ı klavye üzerinde bestelenmişti.

 

1998’de Nuclear Blast etiketiyle "For All Tid" albümü, bazı eklentilerle tekrar yayınlandı. "Inn I Evighetens Morke" albümünden de 2 parça, bu çalışmada yer almıştı. Aynı yıl Dimmu Borgir bi MiniCD daha çıkardı. 2 yeni, 2 eski, 1 cover ve 3 canlı performanstan oluşan Nuclear Blast etiketli bu albümün adı "Godless Savage Garden" idi. Norveç’in Grammy’si olarak kabul edilebilecek olan "Spellemannsprisen"de bu çalışma için oldukça iyi bir değerlendirme yapılmıştı. Ancak The Kovenant ve Mundanus Imperium’un albümleriyle birlikte aday gösterilen "Godless Savage Garden", ödülü Kovenant’ın "Nexus Polaris"’ine kaptırdı.

 

Hayranlarının sabırsızlıkla beklediği "Spiritual Black Dimensions" albümü, adı pek fazla duyulmamış olan Abyss Sütüdyoları’nda kaydedildi. Dimmu Borgir, göze çarpan, büyüleyici bir albüme imza atmıştı. Ve Phantasmagoria ilk kez Dynamo 1998’de çalındı. Bir diğer şarkı da "Beauty In DarknessVol. 3" derlemesindeki "The Insight And The Catharsis" idi. Bu da albüm piyasaya sürülmeden ortaya çıkmıştı. 1 Mart 1999 tarihinde beğeniye sunulan "Spiritual Black Dimensions" albümü, büyük yankı uyandırdı. Dimmu Borgir’ın karanlık krallığının tahtının tek sahibi olduğu bir kez daha kanıtlanıyordu.

 

Bir kesim, Dimmu Borgir’ın müziğinin nereye gittiğini tam kestirememiştir. Ancak krallar, tarihlerindeki en iyi albümü yapmışlardı. Nagash, The Kovenant’a tam anlamıyla konsantre olabilmek için gruptan ayrıldı ve yerine Simen Hestnaes geldi. Operatik vokalleriyle gruba yeni şeyler katan Simen, bir süre sonra grubun değişilmez elemanı olacaktır. Piyasada fırtına gibi esen, Dimmu Borgir’a altın çağını yaşatan "Spiritual Black Dimensions"; vokalde Shagrath, gitarda Erkekjetter Silenoz, lead gitarda Astennu, davul ve perküsyonda Tjodalv, bassta Nagash, klavye ve piyanoda Mustis kadrosuyla oluşturulmuştu.

 

"Spiritual Black Dimensions" albümü yayınlandıktan bir ay sonra "Old Man’s Child"la bi albüm daha yaptılar. "Sons of Satan Gather for Attack" adlı çalışmadan sonra, aynı ay içinde, Astennu’nun yan projesi olan "Carpe Tenebrum, Mirrored Hate Painting" albümünü yayınladılar. Burada Nagash ın vokalleri yer aldı. Müzik, Dimmu Borgir müziğine çok yakın olmakla beraber biraz daha hızlıydı.

 

1999 başlarındaki New Jersey ve Montreal konserlerinden sonra; Tjodalv, gruptan ayrılmasının herkes için en iyisi olacağı görüşünü belirtti. Nedenleri müzikal açıdaki değişikliği ve bakması gereken bir ailesi olmasıydı. Onun yerine kimin geleceği belliydi; Cradle Of Filth’in eski davulcusu Nick Barker. Nick, henüz Borknagar’la olan Kuzey Amerikadaki "Kings Of Terror" turunu tamamlamıştı.

 

Dimmu Borgir 2000 yılının Mart ayında yeni albüm kayıtları için Abyss sütüdyosuna girmeyi planlıyordu ama bu gerçekleşmedi. Çünkü yeni materyali tamamlamak için zamana ihtiyaçları vardı. Finansal problemler söz konusuydu, Nick hala İngiltere’de yaşıyordu ve her istediğinde Norveç’e gelmesi mümkün değildi. Kişisel sorunlar yüzünden Astennu gruptan atıldı ve yerine Norveç black metal müziğinin önemli gitaristlerinden Galder geldi. Bu değişikliklerden bir süre sonra aynı yılın sonbaharında İsveç’teki Fredman Stüdyosu’na girdiler. (At The Gates, In Flames, Dark Tranquillity gibi topluluklar burada kayıt yapmıştır.) Ve yine oldukça kaliteli bir işle dinleyenlerinin karşısına çıktılar: "Puritanical Euphoric Misanthropia". Ürkütücü atmosferiyle hayranlarını kendilerinden geçiren bu albüm, büyük bir kesime göre Dimmu Borgir’ın o güne kadarki en iyi albüm çalışmasıydı. Şarkı yazma işi en yüksek noktaya ulaşmıştı artık. "Blessings Upon The Throne Of Tyranny", "Kings Of The Carnival Creation", "The Mealstrom Mephisto" ve "Architecture Of A Genocidal Nature" parçaları bu açıdan özellikle dikkat çeken çalışmalardı.

 

Bazı parçaları Göteborg senfoni orkestrasıyla kaydetmişlerdi. Sonuç; mükemmel gitar işleri ve dinamik klavyeler... Nick Barker, şarkılarda patlamalar yaratmış, basta mükemmeliğe ulaşan Hestnaes çok iyi geri vokal icra etmiş, Shagrath’ ın korkutucu vokalleri, Dimmu Borgir müziğini zirveye çıkarmıştır.

 

Grup, Mart 2001’de yollara düştü ve yüzbinlerce hayranına müthiş gösteriler sundu. 2001 sonbaharında 11 Eylül saldırısı nedeniyle turlarını yarıda kestiler. 26 Ekim 2001 de Alive in Torment adlı canlı performans albümlerini çıkardılar. Çalışmanın içeriğini şu parçalar oluşturdu; "Tormentor of Christian Souls", "The Blazing Monoliths of Defiance", "The Insight and the Catharsis" ve "Puritania and The Maelstrom Mephisto...

 

-Diskografi-

1.jpg Inn I Evighetens-1994

2.jpg Godless Savage Garden-1998

3.jpg Spiritual Black Dimensions-1999

4.jpg Alive In Torment-2001

5.jpg Puritanical Euphoric Misanthropia-2001

6.jpg Enthrone Darkness Triumphant-2002

7.jpg For All Tid-2002

http://images.google.com.tr/url?q=http://upload.wikimedia.org/wikipedia/en/thumb/6/67/Dimmuborgir_deathcultarmageddon.jpg/170px-Dimmuborgir_deathcultarmageddon.jpg&usg=__JOs9czFzzdXoyg92dyQN8SnpcVk= Death Cult Armageddon-2003

http://www.rockazilla.com/images/medium/cd/dim_med.jpg Devils's Path/in The Shades Of Life

8.jpg Stormblast-2006

9.jpg Godless Savage Garden/Deluxe Edition-2006

 

-Fotolar-

1.png

10.jpg11.jpg

12.jpg

13.jpg

 

Dewam edecek....

--------------------

14.jpg

15.jpg

16.jpg17.jpg

18.jpg

--------------------

-Birkaç Şarkı Sözü-

Master of disharmony

 

Master of disharmony

welcome my tainted soul

Take me from the hordes of the living

into the blessed darkness

Master of disorder

take my impure flesh

Lead me unto the path of temptation

save me from cowardness

 

 

Save me from cowardness

 

 

Master of sin

take my cursed heart

Bring me where I can find salvation

for I am the damned

 

 

Master of death

take my pitiful life

I am enslaved

I shall never forget the pain

 

 

Master of sin

take my cursed heart

Bring me where I can find salvation

for I am the damned

 

 

Master of death

take my pitiful life

I am enslaved

I shall never forget the pain

 

Hybrid Stigmata - The Apostasy

The apparition of two faces in disgust

Invisible but yet so clear

Reflections seen by a fugitive

Trying to escape the looking glass

Blood runs from open wounds of false flesh

The one in front of the mirror exceeds the image

Eager to leave further but chained still

 

To crumble into such nothingness

A despairing fate, for your lies

To pretend is the lunatics legacy

Privileged to bolt the nails of heresy

 

Born lifeless into a world of coma

As the chronic sufferer trapped in paradise lost

Missing insinuations of what life was meant to be

Angels and demons, a march mans bewildering hosts

 

[chorus:]

The charlatans and deceivers walk the line in prejudice

The narrow slits the veins in search for the crown

Profound impatience makes the blind struggle in stupidity

The paradox of the daily prayer, diffidence is Confiteor

Phenomena of ironies, cast the litany aside

How intelligible, blessed be the forgetful

 

Holding the banner high, unrestrained

Slowly abandoning the surface in contempt

Still in costumes to please the ways of living

Witnessing the details of defilement, intoxicating

 

Make sure to be pleased with the ways of your death

For in days of reckoning and when the twilight torn is ticking

Elysium is halfway and as an answer to the plea

Youre destined to yield fragments of Hell in return

 

Leave unnoticed with the perfect conscience

With the strength of the spiritual eye

Spirits of the token unchained and free

Recover from the philanthropic macabre frenzy

The pale dove grins, black at heart ready to flee

Demon to some, angel to others

 

Puritania

Let chaos entwine on defenseless soil

Remove errors of man and sweep all the weakening kind

 

I am war, I am pain

I am all youve ever slain

I am tears in your eyes

I am grief, I am lies

 

Bygone are tolerance and presence of grace

Scavengers are set out to cleanse the human filth parade

 

I am pure, I am true

I am all over you

I am laugh, I am smile

I am the earth defiled

 

I am the cosmic storms

I am the tiny worms

I am fear in the night

I am bringer of the blight

--------------------

-Videolar-

 

 

Şimdilik bu kadar eğer istek olursa daha fazla videolarına ulaşmaya çalışırım...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mercyful Fate

http://mercyful-fate.coven.vmh.net/pics/mercyful.gif

Asıl adı Kim Bendix Petersen olan King Diamond'ın vokalistliğini yaptığı metal grubu. İlk albümleri 1982 yılına ait "nuns have no fun" dur. Fakat asıl başarıyı ertesi yıl çıkardıkları "Melissa" albümü ile yakalamışlardır. Sonradan tekrar düzenlenip kayıt edilen albümün ilk ve tek single 1983 yılında çıkardıkları "black funeral" dir.

 

 

 

1984 yılında "Don't Break The Oath" albünün çıkmasından kısa bir süre sonra solo gitarist Hank Shermann ile King Diamond arasındaki anlaşmazlıklar yüzünden grup dağılmıştır.

Bu arada King Diamond kendi ismini taşıyan grubuyla müzik hayatına devam etmekteydi.

Tekrar görüşmeye başlayan King Diamond ve Hank Shermann 8 yıl sonra çalışmalara başladılar ve 1993 yılında "In The Shadows" albümünü yayınladılar. Bu albümde "Return Of The Vampire.. ('93)" parçanın bateristliğini Metallica'dan Lars Ulrich konuk sanatçı olarak yapmıştır.

Grubun, şarkılarındaki mistik öğeler ve korkunç hikayeler yüzünden çok değişik kesimden hayran kitlesi bulunmaktadır. Şarkıların hemen hemen bütün sözlerini King Diamond yazmaktadır. Kesin olmamakla beraber King Diamond'un makyajını "Alice Cooper" a olan hayranlığından dolayı yaptığı söylenir.

Aslında Mercyful Fate için 90'lar verimli bir dönem olmuştu. 8 yıllık aranın öcünü alırcasına 2 yıllık aralarla albüm yayınladılar. 1994 yılında "Time" , 1996 Yılında "Into The Unknwon" , 1998 yılında "Dead Again" ve son olarak 1999 yılında "9".

 

 

Şu anki Kadrosu:

Vokaller : King Diamond

Gitar : Hank Shermann

Gitar : Mike Wead

Bas gitar : Sharlee D'Angelo (Arch Enemy - Witchery)

Davullar : Bjarne Holm

 

http://www.hessian.org/metal/music/mercyful%20fate%20melissa.jpg

19.jpg

20.jpg

http://members.cox.net/spedqueen/Mercyful.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-Burzum-

Varg Vikernes 11 Şubat 1973 te saat 21:58 te Norveç'in Bergen şehrinde doğdu.Bir rivayete göre Varg, hamileliğin 6. ayının 6. gününün 6. saatinde doğmuştur.Bunun ne derece doğru olduğunu bilinmiyor. Asıl ismi Kristian'dır Fakat gerek düşünce yapısı, gerek mevkisi bakımından asıl ismini hiçbir zaman kullanmak istememiş ve Varg ismini kullanmıştır.Fakat bu kanuni bir isim değişikliği değildir ve bundan önce birçok farklı isim kullanmıştır.

-Babası Irak'ta çalıştığı için Irak'ta kaldığı bir yıl sayılmazsa- Varg Bergen'de büyüdü.Gençliği süresince etrafındakilere hep Bergen'in ormanlarını,vahşi hayvanlarını,sert dağlarını sevdiğini anlatırdı ve aradan yıllar geçtikten sonra O'nu tanımak için yapılan bir röportajda; "Soğuk bir kış gecesinde ormanda tek başınıza yürüyün, işte o zaman 'O, gerçekten konuşuyor' sözüyle neyi kastettiğimi anlarsınız." şeklinde konuşmuştu. Diğer insanlar sadece ağaçlar ve kayaları görüyorken Varg,Troller ve gölgeler arasında dans eden elfleri hayal ediyordu.Varg'dan önce bu tür şeylerin hayalini kuran son Norveçli Theodor Kittelsen, bu tarz fantastik resimler çizmişti ve Varg'ın bu resimlerden bazılarını albüm kapağı olarak kullandığı söylenir.

Varg gençlik yıllarında iki arkadaşıyla birlikte Uruk-Hai isimli projesi üzerinde çalışmaya başladı fakat diğer iki elemanın bir kız için birbirine girmesi ve Varg'ın Old Funeral elemanlarıyla tanışması üzerine provalar durduruldu.Uruk-Hai, Tolkien'in orta dünyasındaki Sauron'un high-orc larına verilen isimdir (Oo'rok-High).Bunlar tipik Viking berserker ine benzerler.Varg niçin Uruk-Hai ismini seçtiğini "Tolkien; Sauron'u Odinn den esinlenerek yaratmış ve bu durumda Uruk-Hai de Odin'in hizmetkarlarına benzer.Uruk-Hai nin Gondor'a saldırması Vikinglerin Charlemagne'ın yönettiği hristiyan Fransa'ya saldırmasına, Uruk-Hai nin Rohan'a saldırması ise Vikinglerin hristiyan İngiltere'ye saldırmasına benzer.Fakat neticede Vikingler de Sauron ve orkları gibi kaybettiler." şeklinde açıklıyor.

80 li yılların sonunda Varg halen politik ve müzikal görüşünü şekillendirme aşamasındaydı.Satanel, Old Funeral gibi gruplarda çalmaya başladı, bunların gerçekten çok iyi müzisyenler olduklarını düşünüyordu fakat hiçbirisi hayal ettiği kadar zevk vermiyordu.Kendi müziğini yapmaya karar verdi ve başlamadan önce Tolkien'in kurduğu dünyadan etkilenerek yapacağı işin temellerini oluşturdu.90 ların başında kendi solo projesi BURZUM üzerinde çalışmaya başladı.Burzum kelimesi Ork dilinde ''karanlık'' anlamına geliyordu.Burzum gerek maddi olarak gerek düşünce olarak tüm sorumlulukları Varg'a ait olan bir projeydi.Bu sebeple müziğe sadece Varg'ın vizyonu ve kurduğu hassas denge yansıdı.

 

Burzum ve Pagan Hareketler

İlk Burzum albümü 1992 yılında MAYHEM elemanı ve kurucusu Øystein Aarseth (Euronymous) in şirketi Deathlike Silence Production tarafından piyasaya sürüldü.Bundan sonra herşey birbirini takip etti ve Norveç'in en ünlü kiliseleri yakıldı, yerle bir edildi.

12. yüzyıldan beri ayakta duran (1883 te restore edilmiş), büyük bir kısmı tahtadan yapılmış, Norveç'in en çok saygı gören kilisesi Fantoft Kirke, 6 Haziran 1992 de "Norwegian Black Metal" sahnesi altında ortaya çıkan Neo-Pagan bir topluluk tarafından kundaklandı ve kilise tamamiyle yandı.Varg yanan kilisenin fotoğrafını "Kirke EP" albümüne kapak yaparak olayı ölümsüzleştirdi. Olaylara müzikal açıdan yaklaşarak hareketin militan kısmını yönetti.Buna rağmen Norveç polisi hiçbir zaman onun işlevi hakkında gerçek bir bilgiye sahip olmadı.

Kilise kundaklamalarının ardındaki sembolizmi düşününce bunun Hristiyanlığa karşı açılmış bir savaş olduğu açıkça görülmektedir.Varg için ise bu sadece bir intikam davasıdır.Bundan yaklaşık bin yıl önce Norveç'te Hristiyanlar, kiliseler dışındaki tüm tapınaklara zarar vermişlerdi ve Paganları kazıklara bağlayarak yakmışlardı.Varg herzaman kendini Odin'in savaşçısı olarak gördüğü için Pagan dinlerin öcünü almak zorunda olduğunu hissetti.

1991 ve Ağustos 1993 arasındaki dönem Varg'ın deyimiyle Burzum'un "Altın Çağı"dır.Varg bu dönemde bütün albümler için gerekli müzikleri yaptı.Daudi Baldrs ve Hlidskjalf albümlerinin müziklerini ise Burzum'un unutulmuş gitar riffleri, synthleri ve şarkılarını tekrar gözden geçirip düzenleyerek hazırladı.

Müziğinde ağır bir hava ve synth kullanan ilk grup Burzum'du fakat günümüzde bunları yapmayan black metal grubu sayısı yok denecek kadar az.Varg tamamen ambient olan ilk albümünü 1994 yılında tamamladı ve 1997 yılından itibaren Pagan-ambient i kendi tarzı olarak belirledi.Kendisini sürekli geliştirdi ve tarzından hiç ödün vermedi.

1993 yılında Mayhem "De Mysteriis Dom Sathanas" albümünün kayıtlarına girmeden önce Varg gruba bassçı olarak dahil oldu. Grupta olduğu sürece Count Grischnackh nickini kullandı.Varg ve Euronymous blackmetal sahnesinde en çok dikkat çeken iki kişi oldu.Euronymous müzikal olarak hep şeytani bir imaj yaratmaya çalıştı. Varg için ise şeytan geri plandaydı ve Norveç kültürüne bağlı kalarak Norveç mitolojisini konu edinmek istiyordu. Bu durum Varg ve Euronymous'u iki kutup haline getirdi.

Kilise kundaklama olayları ile ilgili Euronymous basının karşısına çıkarak "evet kiliseleri kundaklayan hristiyan karşıtı bir örgüt var ve bu tür olaylara devam edilecek" gibi bir açıklama yaparak uzun süredir faaliyetlerine gizli olarak devam eden Inner Circle örgütünü deşifre etmiş oldu.

Varg'ın Euronymous'u öldürme sebebi her zaman tartışma konusu oldu.Euronymous Varg'dan borç alarak piyasaya sürdüğü Burzum albümlerinin tamamını sattıktan sonra yaptığı kazançla daha çok albüm piyasaya sürmek yerine parayı kişisel borçlarını ödemek için kullandı.Varg'a bir röportajda O'nu para için mi öldürdüğü sorulduğu zaman; "Hayır onu kesinlikle para için öldürmedim.Zaten çok daha fazlasını kazanma imkanım vardı.Bu saçma bir dedikodu.Kazancı sadece 5100$ dı. Onu öldürmekle elime 5100$ geçmedi.'' Açıklamasını yapmıştı.

Euronymous'un Varg'ın kız arkadaşına sarktığı için aralarının açık olduğu dedikoduları da vardı.Varg'a O'nu bir kız için mi öldürdüğü sorulduğunda ise; "Ortaya sürekli saçma sapan fikirler atılıyor. Kız arkadaşım ben Euronymous'u öldürene kadar böyle bir kişinin varlığından bile haberdar değildi.Çünkü kız arkadaşım metalci değildi ve açıkçası yaptığım şeylerle pek ilgilenmiyordu.Bildiğim kadarıyla Euronymous'un da arasıra birlikte olduğu kadınlar dışında hiç kız arkadaşı olmadı.Bu saçma bir yalan."

Varg'ın Açıklaması

Helvete'yi sırf annesi ve babası rahatsız olduğu için kapattığını söyledi ve akın akın gelen müşteriler kapıda kaldı.Şeytan imajına bürünmüş bir ana kuzusu.Ne kadar aptalca.De Mysteriis Dom Sathanas albümünün kayıtlarında benim hiç bir grup elemanıyla problemim yoktu ve birlikte çok eğleniyorduk fakat Hellhammer da dahil olmak üzere biz Euronymous'la birarada olmak istemiyorduk. Kayıtlarda artık O'nu öldürmemizi söyleyerek şakalar da yapmıştı.Metal camiasındaki Euronymous a olan soğukluk bir kaç ay daha devam etti ve daha fazla insan O'nun nasıl bir moron olduğunu anladı.Artık benden gerçekten nefret etmeye başlamıştı.O'na göre insanların O'na olan saygısını kaybetmesine ben sebep olmuşum.Bir bakıma da söylediklerinde haklıydı.O'na karşı olan fikirlerimi hiçbir zaman saklamadım ve insanlar da benim düşüncelerime katıldı.Artık metal sahnesinin 1 numaralı adamı değildi ve bunun da benim suçum olduğunu söylüyordu.Herkes asıl nedenin bu olduğunu, "asıl kişi" olmak için yarıştığımızı düşünüyordu.Bu Sadece Euronymous için önemliydi.Mayhem Trondheim'den Snorre W. yi gitarist olarak kadrosuna ekledi.Bergen'de kendi evini satın alıncaya kadar benimle birlikte kalmasına ve oturma odamda uyumasına izin verdim.Snorre kendi evini satın alıp taşındı. Artık evde tektim ve bu andan itibaren Euronymous benimle ilgili planlar kurmaya başladı.Beni öldürmek istiyordu.Ona göre tüm bu problemlere sebep olan bendim ve ben öldükten sonra ortada hiç bi sorun kalmayacaktı.Planlarını paylaştığı birkaç müzisyen bana O'nun planlarını açıkladı.Euronymous onlara güvendiği için herşeyi anlatmıştı fakat belli ki onlar benimle daha samimiymiş. Euronymous Snorre'u telefondan aradı ve O'na herşeyin normale dönmesi için benim ortadan kalmamın gerektiğini söyledi ve diğerlerine anlattığı planları Snorre a da anlattı.Euronymous bunları söylerken Snorre hepsini bana telefonda dinletti. Artık emindim çünkü sadece en yakın arkadaşlarına planlarını söylüyordu.Snorre la konuştuğu gün ondan bir mektup aldım. Mektup gayet olumluydu hatta arkadaşçaydı.Daha önceen katılmadığım bir anlaşmayı imzalamam için benimle buluşmak istediğini söylüyordu.Ancak planlarını uygulaması için beni ayarlamaya çalıştığını biliyordum.Arkadaşlarına da anlattığı gibi önce beni (bir silahla) bayıltacak, ellerimi ve ayaklarımı bağlayarak araba bagajına koyacaktı ve şehir dışında kırsal bir yerde beni bir ağaca bağlayarak ölene kadar bana işkence yapacaktı ve tüm bunları kameraya çekecekti.

Bütün bunlar karşısında o kadar sinirlenmiştim ki. Bu herif kendini ne bok sanıyordu bilmiyorum.Oslo'ya gitmeye karar verdim.Kontratı O'nun eline vererek "siktir git" diyecektim.Bu şekilde ondan uzaklaşacaktım ve bir daha benimle iletişim kurmamasını sağlayacaktım.Herşey normale dönecekti.Ayrılmadan önce Snorre da Euronymous'a vereceği yeni gitar riffleri olduğu için benimle gelmek istedi.Saat 21:00 da Bergen'den ayrıldık,yolda arabayı sırayla sürdük ve 3:00-4:00 arası Oslo'ya ulaştık.Arka koltuğa geçerek kemerimi çıkardım ve Snorre'a onu güvenli bir yere koymasını rica ettim.Belinizde bir bıçak varken uyumak hiç te güvenli olmaz.Ulaştığımızda ben uyuyordum. Kapıya geldik ve zile bastım.Uyuyordu.Kim olduğumu sordu ve ismimi söyledim."Daha sonra gelemezmisin?" diye sorması üzerine sadece kontratı imzalayıp gideceğimi söledim ve beni içeri aldı.Bu sırada Snorre sigarasını yakmış, merdivenlerde beni bekliyordu.Euronymous beni sinirli bir şekilde kapıda karşıladı.Kontratı O'na verdim ve artık iyice sinirlenmişti.Bana kapının eşiğini göstererek gitmemi söyledi.O'na doğru bir adım atınca iyice panikledi. Hareketleri, duruşu, bakışı garipleşmişti ve karnıma bir tekme attı.O'nu kapıya ittim ve biraz sersemledi.Tekmesinden etkilenmemiştim ama o anki şartlar içinde bile yaptıkları bana komik gelmişti.Karşımdaki , gecenin yarısında kendisini Bruce-Lee zanneden bir kaçıktı.Kendini döşemeden mutfak tarafına doğru attı.Mutfaktan bir bıçak bulacağına emindim.Eğer bir bıçak alırsa benim de bir bıçak bulmam gerekecekti.Getirdiğim bıçak ise kemerimi arabada unuttuğum için yanımda değildi.Cebimde 8 cm uzunluğunda başka bir bıçak daha vardı.üzerine atladım ve eline bir bıçak geçirmeden onu 4 yerinden bıçaklayarak kontrol altına aldım.Fakat bu sefer de başka bir silah bulmak için yatak odasına yönelmişti.Bu silahın Dead'in kendini öldürdükten sonra polislerin aldığı ve Euronymous'un geçenlerde geri aldığı tüfek olduğuna düşünüyordum (evinde tüfek veya bayıltıcı silah bulundurmadığını sonradan öğrendim).Kavga etmek için peşine düştüm fakat beni şaşırtıp daireden kaçmaya başladı. Kavgayı başlatıp kaçması benim sinirimi bozmuştu.aşağıya indiğimde Snorre sigarasını bitirmiş, ilgisice etrafa bakıyordu.O sırada Euronymous yarı çıplak ve birkaç yeri kanayarak koşuyordu.Hayalet görmüş gibiydi.Komşularının zillerine basıyor,kapılara vuruyor,yardım istiyordu.Snorre halen merdivenlerde olayları izliyordu. O, bu olayların bir parçası mıydı,bana saldırcak mıydı bunu bilmiyordum.Olacakları görmemek için koşarak merdivenleri inmeye başladı ve yanımdan geçmesine izin verdim.Çok korkmuşa benziyordu. Euronymous'u bıçaklamaya başladım.Dizlerinin üstünde duruyordu ve "artık yeterli" diye bağırmaya başladı.O'nu bırakıyordum ama bana tekrar tekme atmaya çalıştı.Bıçağı son kez alnının ortasına soktum ve oraya saplanarak kaldı.Çıkarmaya çalıştığımda bedeni öne doğru düştü ve merdivende bir patates çuvalı gibi yuvarlandı.Zaten yaptığı gürültüyle tüm komşularını uyandırmıştı.

Onu öldürdüğüm için kendimi hiç de kötü hissetmemiştim.Eğer O'nu canlı bıraksaydım hayatım üzerine yeni bir girişimde bulunmasına izin vermiş olurdum..

 

Devam edecek:devil:

--------------------

Hapis Dönemi

Geri dönüşte polis kontrol noktalarına yaklaşmamak için şehir dışından döndüler. Varg kanlı giysilerini göle fırlattı ve gölde yüzerek temizlendi.saat 11:00 civarı eve ulaştı ve 20 dakikalık bir uykudan sonra gazeteciler ve televizyon kanalları Euronymous'un ölümüyle ilgili konuşmak için onun evine gelmişlerdi.Ertesi gün gazetelerde; "Conut Grischnackh en iyi arkadaşı Euronymous'u kaybettiği için çok hüzünlü" gibi haberlere yer verildi.

Polis artık Varg'dan şüphelenmeye başlamıştı.Etrafındaki kişilere sürekli birşeyler sormaya başlamışlardı.Snorre olayın şokunu hala atlatamamıştı ve Snorre'un garip hareketleri, tedirginliği polislerin de dikkatini çekti.Günlerce O'nu sorguladılar ve Snorre artık dayanamayarak Euronymous'u Varg'ın öldürdüğünü ve kendisinin de olay anında orda olduğunu söyledi.Polis raporlarında Snorre'un çok hassas bir kişiliğe sahip olduğu da yazılmıştı.Varg bir gece kulübünde eğleniyordu ve kapıdan çıktığı anda O'nu tutukladılar.Bir hücreye attılar ve yatacak bir şey bile vermediler. Sorularına düzgün cevaplar vermediği için bir hafta boyunca hücresinin ışığını hiç söndürmediler.Varg artık iyice zayıf düşmüştü ama polislerin ellerinde Snorre un anlattıklarının dışında bir bilgi yoktu.Polisin elinde aynı gece Varg gölde temizlenirken Snorre'un benzin istasyonundaki güvenlik kameralarıyla çekilmiş tek başına yakıt doldurma görüntüleri vardı.Varg istese Snorre u suçlu duruma düşürüp hapise attırabilirdi fakat bunu yapmadı.Polis suçunu itiraf etmesi için cesetin üstünde parmak izlerinin bulunduğunu da söylüyordu fakat Varg cinayet esnasında eldiven kullanmıştı. Sonunda herşey açıklandı ve olay açıklığa kavuştu.Snorre tüm olanları polise açıkladığı için hiçbir ceza almayacağını düşünüyordu.Varg da mahkemede Snorre'un olanlarla bir ilgisi olmadığını, sadece yanlış zamanda yanlış yerde bulunduğunu söylediyse de Snorre hiç payı olmayan bir suç yüzünden 8 yıl hapis cezası aldı.Gazetelerde Varg'ın Euronymous'un yerine lider(?) olmak için onu öldürdüğü yazıyordu.Hatta Varg'ın durumundan istifade eden bir gazeteci onun sakallarını fare kuyruğuna,kız çocuğu örgüsüne benzetip alay etmişti.Metal camiasındaki (Mayhem elemanları ve Fenriz hariç) herkes gazetedeki güç yarışı teorisine inanıp Varg'dan nefret etmeye başlamıştı.

Varg; "Norveç mahkemesi beni 'Akıl almayan bir güdü ile Euronymous'u öldürmek' le suçladı ve Norveçteki en ağır ceza olan 21 yıl hapis cezasına çarptırdı.Bundaki mantık nedir anlamadım.Ben sadece kendimi kurtarmak için onu öldürdüm.Mahkeme O'nu 23 yerinden bıçakladığımı ve vücudunu paramparça ettiğimi söylüyordu.Fakat son vuruşu yaptığımda öldüğünü zaten biliyordum.Mücadele esnasında kendisini cam kırıklarına atması,duvarlara çarpması ve öldükten sonra merdivenlerde yuvarlanması bedeninde bir çok yaraya sebep olmuştu ve hepsinden beni sorumlu tutuyorlardı." diyordu.

Mahkeme sonunda yargıçların Varg vikernes'ın şeytana taptığını söylemesi üzerine Varg ne tanrıya ne de şeytana taptığını söyledi.Jürideki bir papaz ise İSA'nın yardımıyla Varg'ın içindeki şeytanın dışarı çıkarılabileceğini söylüyordu.Bu esnada Varg sadece olanlar karşısında gülüyordu.

Mahkeme ve hapis cezası için "Bütün bu olanlara karşı sinirliyim ama bir gün tekrar özgür olacağımı ve tekrar en tepede olacağımı biliyorum ve onlar gibi olmadığım için şükrediyorum. Yaşadığım şeyler sayesinde çok derin tecrübeler kazandım. Tüm bu olanlar bir şişmanla bir aptalın kavgasına benziyor.Şişman olan sürekli kilo verecektir ama aptal olan daima aptal kalacaktır" yorumunu yaptı.

Varg artık hapishanedeydi ve buranın şartlarına alışmıştı.Varg; ''Norveç'teki hapishane sistemi çok gelişmiş ve Dünya standartlarının oldukça üstünde.Geldiğimden beri hiçbir sorunla karşılaşmadım, herhangi birisi de beni rahatsız etmedi. Günün 23 saati tek kişilik hücremizdeyiz. Kalan 1 saatlik süreyi ise yemek veya ekmek almak için turlayarak geçiriyoruz.Ayrıca, haftada bir kez kütüphaneye gitme hakkımız ve Haftada bir de ailelerimizle görüşme hakkımız var. Ailemle ilişkilerim çok iyi fakat belli ki kızım beni hiç tanımıyor ve bana yaklaşmaktan çekiniyor.Karımı sormayın çünkü ben hiçbirzaman kızımın annesiyle evlenmedim.

Her hücrede televizyon var.Kendi hücremde bir bilgisayarım var ve programlamacılık üzerine çalışıyorum.''

Burzum'un metal sahnesinden niye çekildiği sorulduğu zaman ise Varg şöyle diyor ''Bunun için birçok sebep var. Hapishaneden 2 albüm çıkarabildim fakat açıkça söylüyorum ki zahmetine değmedi.Zaten şu anda Black Metal adı altında anılan bir çok grupla birlikte anılmak istemiyorum.''

Hapisteyken bir çok Blackmetal dinleyicisiyle tanıştı. Televizyonda haftalık bir metal ve SMS programı oluyordu. Bir keresinde bu programı izleyen bir arkadaşı onu çağırdı ve SMS lerde sürekli Burzum dan bahsedildiğini ve çalınmasını istendiğini söylemişti.Varg televizyonun karşısına geçmişti fakat şovu sunan kişi Burzum'un bir videoklibi olmadığını söylüyordu. Dinleyicilerin SMS'lerle Dunkelheit videosunu söylemesi üzerine şovmen bu klibin çoktan unutulduğunu söylemişti. Artık radyolar da televizyon kanalları da Burzum'u boykot etmişti. Televizyonda rock müziğin tarihçesi ile ilgili bir seri vardı ve Blackmetal e gelindiğinde sadece Mayhem, Satyricon ve Darkthrone dan bahsedilmişti. Immortal ve Burzum'un sözü bile açılmamıştı. Diğer bir yandan hiçbir şirket Burzum albümlerini Norveç'te piyasaya sürmek için anlaşmaya girmiyordu ve Norveç'teki dinleyiciler artık Cd leri yurtdışından almaya başlamıştı. Burzum'a karşı ülke çapında kesin bir propaganda vardı.Varg bu durum karşısında ; ''Kanayan yaralar iyileşmediği sürece ben hafızalardan silinmeyeceğim ve görülüyor ki halen kanayanlar var.'' diyor.

Kaçma Girişimleri ve Suç Defteri

2003 yılına gelindiğinde Varg hapishaneden kaçma girişiminde bulundu fakat bu başarısızlıkla sonuçlandı.Çaldığı arabayla kaçarken polislere yakalandı.Olayın videoları piyasada vir çok sitede var.Yakalandığı zaman yanında bir AG3 ve 700 tane mermi bulundu.Sorgulamalarda suç ortaklarının ismini hiç bir zaman vermedi.

- 1 kişi öldürmek

- 3 kilise yakmak

- Evinde yüksek miktarda (150 kg) patlayıcı (dinamit) bulundurmak.

suçlarının üstüne

- Hapishaneden kaçma girişiminde bulunmak

- Otomobil hırsızlığı

- Yasa dışı silah taşımak

suçları da eklendi ve hapis cezası 14 ay daha artırıldı.

Varg hapisten çıktığında Norveç'in herhangi bir yerinde küçük bir çiftlik satın alıp orada yaşayacağını, bilgisayar programlamacılığı ve kitap çevirmenliği yaparak geçineceğini söylüyor.

 

Vikernes'in Müzik Anlayışı Hakkında

 

Ben müzisyenlerin %99 luk kısmını oluşturanlar gibi para veya kadınlarla eğlenmek için müzik yapmıyorum.Ne parayla ne de ünle ilgileniyorum.Sadece sıkıcı bir dünyadan ve ışıktan uzaklaşmak için karanlık bir müzik yapıyorum.

 

İletişim İçin

 

Varg Vikernes ile iletişim kurmak isteyenler için posta adresi ;

Varg Vikernes

Trondheim Fengsel

Nermarka 2, N-7047

Trondheim, Norway

Varg sadece kişisel sorulara ve ciddi mektuplara cevap vereceğini söylüyor ve ''Hail Satan'' ve benzeri ibarelerle başlayan mektupları direk çöp kutusuna atacağını söylüyor.

 

-Fotolar-

http://www.burzum.org/img/varg_vikernes_in_childhood/big/varg_vikernes_in_childhood02.jpg

http://www.burzum.org/img/varg_vikernes_1987-1999/big/varg_vikernes_1987-1999_01.jpg

http://www.burzum.org/img/varg_vikernes_1987-1999/big/varg_vikernes_1987-1999_22.jpghttp://www.burzum.org/img/varg_vikernes_1987-1999/big/varg_vikernes_1987-1999_40.jpg

http://www.burzum.org/img/varg_vikernes_1987-1999/big/varg_vikernes_1987-1999_71.jpg

--------------------

 

Varg kaçmaya çalışıyor :)

 

Bu da genel bilgiler yaktığı kilise fln filan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

-Marduk-

1990 yılında kuruldular...Tabiri caizse aslanlar gibi cazur cuzur müzik yapıolar:)Hastasıyım Marduk'un:)Dinleyin ve itaat edin:)

http://www.marduk.nu/marduk/band/members/mogg2.jpghttp://www.marduk.nu/marduk/band/members/mort2.jpg

http://www.marduk.nu/marduk/band/members/emil2.jpghttp://www.marduk.nu/marduk/band/members/devo2.jpg

 

www.marduk.nu dostlarımızın kendi siteleri daha fazla bilgi milgi falan filan isteyen olursa ahanda adres yukarda:)

Şimdi kulaklarımızın pasını silelim:devil:

 

Şifa niyetine:devil:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...