Jump to content

Başaran Şiirleri


istarber

Önerilen Mesajlar

Biz ki yok ettik kara gücü

Çevirdik ırmakları aydınlık ufuklara

Hor mu görülür özgürlük

Hor mu görülür hak

Gene mi çıkalım dağlara

Biz köylü millletiyiz kardeşim

Kanımız parlar dağda,taşta

İsteriz kalmasın yeryüzüde tek düşman

Aşk gelir,insanlık gelir başta

 

 

Can yoldaşı

 

Can Yoldaşı Sen hürriyetin türkülerin kızı

Sen sıcaklığı kanımın

Şu koskoca dünya üzerinde

Yoldaşı kimsesiz canımın

 

İşte gözgöze geldik bu akşam

İnandım aşılırmış kaf dağları da

Kollarında bakir toprak lezzeti

Yanıyorsun bir damla ter kadar güzel

 

Sarışın tarlaları mı kucaklamışım ben

Ne bu çiçek kokusu ekin kokusu

Deli bir rüzgar geçiyor gönlümden

Yıldızlar ışıyor gözlerin gibi

 

Böyle konuştukça avucun sıcak sıcak

Karşımda ıslak dudaklar titrer

Başım üstünde yeni doğmuş ay

Altın tınazlar gibi savrulur içim

Başaran

--------------------

Arkadaşlar, Başaran şiirlerini bilen varsa eklesin lütfen...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ahlat Ağacı

Eşin dostun yaşıyor bak bahçelerde

Sen çıplak bir doruğun üzerindesin

Tam rüzgârın engini sardığı yerde

 

Yekpare bir mavilik üstünden akar

Altında köklerini sıkan toprak var

Dertleşir durursun gölgenle

 

Bazan öyle yakın geçer ki kayan yıldızlar

Halini soruverecekler sanırsın

Dağılır üstündeki yeşil sükût

Ümitle kımıldanırsın

 

Bakma sana bir ad verdiklerine

Yerle gök arasında bir karaltısın

Ve bütün dünya seni unutmuş

Sanki kim bilecek yaşadığını

Gelmese dallarına birkaç fakir kuş

 

Ne de dolmaz çilen varmış

İlk defa kırağı yaktı canını

Aşkı sonra bulutların

Rüzgârın cilvesi değil miydi

Döken yapraklarını

 

Durmuşsun kırların bir ucuna

Ah senin halin köylü hali

Yaşarsın kıraç toprakta

Servi-simin misali

Allı Turnası Yaşamın

Yokluğunun upuzun kışından sonra

Birden o ayçiçeği çıktı karşımıza

Toprağa sarı ışıklar saçan

Ellerin mi bu gömgök yapraklar

Sen misin usul usul kımıldanan

 

Şaşkına döndük kavuşmuş gibi

Sanki yüzümüzde soluğun

"Kızım" dedi anan, "bu benim kızım"

Ürpererek dokunduk baş ucundaki taşa

Büyülü bir ses misin Orpheus'tan

 

Yakıcı özlemiyle sonsuzluğun

Kucakladık kırları seninle

Yaşamın allı turnası

Ne değin uzaklarda da olsan

Çık gel yüreğimize ilkyazla

BİR AFŞAR BOZLAĞIYIM UZUNYAYLA'DAN

Birşeyler koparılıyor göğsümden

Hoyrat pençelerle

İğne deliğinden geçiyorum acıların

Dağılıp toparlanıyorum yeniden

Beni yalnız komayan bozkırda

Uzak düşler uzak düşler

Yüreğimden mi tütüyor

Sancının gökkuşağı

Bir yanım akıp gidiyor sularla

Taşlarla ışıyor bir yanım

Ben ağrıyım ben acıyım

 

Kapanmış bir okul kadar ıssız

Öğretmen Hatun Birsen

Gözlerim ellerim soluğum

Değişen filmler solgun raporlar

Çukurlu ay yüzü dersi

Akciğer röntgenlerim

Bir Afşar bozlağıyım Uzunyayla'dan

Uçan kuşlar uçan kuşlar

Onarabilir mi yaramı

İpildeşen yıldızlar

Ben umudum ben özlemim

 

Tümörüm, onmazım zehirli çiçek

Canevimi dağlayan mavi ısırgan

Neyi sızlıyorum bu sancılarla

Bu mor ağrılarla yaşadığım ne

Gittikçe daralıyor soluğum

Bana mı sesleniyor

Yitiklerimin diliyle toprak

Patlayan tohumlar patlayan tohumlar

Duyuyor musunuz kırılıyor kabuğum

Ben de yeşereceğim sizinle

Ben sevgiyim ben, yaşamım

'DENİZ' DEDİK ÖPÜP BAŞIMIZA KODUK

İlk günlerindeki gibi Troya'nın

Usulca dokundu mor yamaçlarına

Gül parmaklı şafak İda'nın

Işıdı sonyaz'ın gergin karnı

Kuytularda ince bir rüzgar

Okşadı küçük mavi çiçeklerini sevdanın

Sürüp gidiyordu yaşamın gelgiti

 

Sürüp gidiyordu doğumlar ölümler

Ardından ölümcül sancıların

Sese dönüştü titreyen çiyler

Baktım gözlerin söylence rengi

Neydi o yumuk avuçlarında

Bir giz gibi sımsıkı tuttuğun şey

Görünce dünyamızı neden ağladın

Söğütler yaprak döktü sular ürperdi

 

İlk günlerindeki gibi Troya'nın

Hangi korkularla kim demiş

Bir kız doğunca dört duvar sızlar diye

Sızlamadı genişledi duvarlar

Tanelenen başakla geçmişten geleceğe

Bakır taslarla içildi şerbetin

Itırlar defnelerle ilk çeyizin kondu sandığa

Nişanlandın yaşama beşik kertmesi

 

Onarmış gibi duvarlarını kentin

Dayanıklı olsun diye tüm acılara

Tuzladık kaya tuzuyla bedenini

Yuduk kırk bir çeşit ot katılmış sularla

Ve güllerin ve dikenlerin ve kırların acemisi

Kesilmesin diye dar geçitlerde soluğun

En mavi sözcüklerle seslendik sana

'Deniz' dedik öpüp başımıza koduk tuzu ekmeği

GÖREBİLDİĞİN KADAR MAVİ

Sürebildiğin kadar toprak

Sarabildiğin kadar kadın

Bu dünya

Güvenebildiğin kadar dost

Düşünebildiğin kadar güzel

Yaşabildiğin kadar

D ü n y a

KARŞILAMA

İlk yazın ucu göründü

Harlayıverdi çiçek çimen

Kalktım Akçadoruğa çıktım

Bi ova serildi önüme

Karşıma bi dağlar dikildi

Elim ağzımda baka kaldım

Bir yanda dumanlı toprak

Bir yanda deniz

Eriklerin bademlerin şavkı vurmuş havaya

Ortalığı tutmuş zeytin

Gözlerim yeşile kesti

Hey ne dünyaymış dünyamız

Çamların heybetinde sesinde kaynakların

Yaşamak uğul uğuldu

Kımıldıyordu yamaçlarda tarlalar

Tepemde gök

Çevrilmiş üstüme sayısız sevdalı göz

Güp güp atıyordu yüreğim

Kıyısında söğütler göveren

Bir nehir yatağına dönmüştü içim

Üstüme üstüme geliyordu ıraklar

Yankısıyla nice ilk yazların

Coşkun sular geçiyordu

Derinlerimden

Yosunlu kayaların dibinde

Ordan ordan dürtüyordu tohum tomurcuk

Elimi uzatsam özgürlüğe dokunacaktım

Yeni düşünceler patlıyordu zihnimde

Açtım bağrımı güne güneşe

Eh beee

KOCA BİR TROYA DÜNYA

Kaç kez kuşatıldı Troya

Soldu ılgınlar acılaştı zeytin

Karıştı toprağa hünerli eller

Ne Helena ne Paris ne Aşil

Karanlık çukurlarda ak kemikler

Yere basarken ürperiyor insan

Kırmızı açıyor hâlâ

Suskun örende gelincikler

 

Güzlerin hüznü o yıkımdan

 

Çağ değişmiş silahlar da

Sürüp gidiyor hâlâ kuşatma

Bu kez daha çılgın saldırgan

Hey dağlar yaralı Rumeli dağları

Bosna direniyor düştü Srebrenika

Bebesini emzirirken vurulmuş gelin

Yollara dökülen göçmenlerin

Gözleri yanmış yıkılmış kentler

 

Daha ne kadar sürecek talan

 

Kazılırken böğründe toplu gömütler

Senin ellerin mi bunlar Avrupa

Çırpınırken her çalıda bir yürek

Senin gözlerin mi bunlar

Nasıl bakacaksın yüzüne tarihin

Ah dünya koca bir Troya

Yaşamı savunan Hektor'u sürüklüyor

Her yanda kanlı araba

 

Ne zaman insan olacak insan

ÖMRÜMCE

Ben ömrümce köylere gittim

Taşlar arasından ıssız yollardan

Garip akşamlar içine

Tek başına ışıdığı yere okulların

Avuçlarımda yüreğimi götürdüm

Nedir çekisi kişinin

Gördüm orada gördüm

Eğildim kardeşçe toprağa

Yüzlerini çizdim öğrencilerin

Gözlerini yıldız yıldız

Bir umut sardı gönlümü

Dağbaşlarını ısıttı sevgim

ÖYKÜ

Yıl kırk yediydi sonbahardı

Üstümde başka gök başka bulut

Cebimde param vardı

Tramvaylar taksiler emrime hazır

Durağım İstanbullar Ankaralardı

 

Yıl kırk yediydi sonbahardı

Demiri büken ellerim

Üzüm gibi saçım vardı

Bir güzel geçse sokaktan

İçim aşkla dolardı

 

Yıl kırk sekiz mevsim sonbahar

Ankara'nın taşına bak

Neden böyle gözlerim dolar

Neydim n'oldum n'olacağım

Şu feleğin işine bak

SORGUCULAR

Bir yanım Tanrılar otağı Kazdağı

Bir yanım

Kurtuluşçulara arka veren Madralar

Kuşanıp çifte fişeklikleri

Şurdan yürümüş Ayvalık'a

Gömeç'li Edremit'li

Kuvayı Milliyeciler

Amerikan süttozu dağıtılıyor

Cumhuriyet, Gazi, Ali Çetinkaya okullarında

 

Ne kadar uzak şimdi o günler

 

Ovada üç milyon zeytin ağacı

Vurmuş gövdelerine damgasını

Sabit Bey Eminzade Karagözoğlu

Ve onbinlerce tayfanın

Düşleri zeytin acısı

Nerde yoksul evlere

Muştular götürecek güvercin

Hâlâ söylenceler renginde

Suları Kazdağı'nın

Yamaçlarda Türkmen köyleri

 

 

Bir gün Narlı bir gün Şapçı

Bir gün Kocadağ bir gün Biller

Uykusuz gözler gibi

Issızlığı öğretmen odalarının

Dolaşır durur Gezici Başöğretmen

Dolaşır durur yanında

İmrallı Adamı Ökkeş, İnegöllü Remzi

Lo lo looo

Görünmez dikenleriyle Pirenlik kırı

 

Günaydın zeytin ülkesi

Çamlarının dibinde Homeros'un

İlyada'yı yazdığı yerler

Nasıl bir saldırıda

Yarım kaldı okullar

Sızlayan ne kesik bir kol gibi

Hektor'u sürüklüyor şimdi

Tahta At'tan çıkanlar

 

 

El sallıyor Havran'dan Koca Seyit

Görse şaşardı Homeros bile

Dudakları uçuklardı Aşil'in

Öyle işler gördü Çanakkale'de

Zeytinyağı fabrikasında hamal

O'ydu Kurtuluşçular'la

En önde İzmir'e giren

 

Ne kadar uzak şimdi o günler

 

Köylerde Enstitülü

20.000 öğretmen

Kuşatılmış Troya

Sanki her biri

 

Yangından yıkımdan çıkmış

20.000 ana

Kök salmış toprağa

20.000 yediveren gülü

 

Dayan Koca Seyit dayan

Zeytinler narlar dikmiş

Yayaköy'de Refik Cevahir

Bunlar açacak diyor

 

Pençe atsa da göğsümüze

Zeus'un korkunç kartalı

Kulak ver Madralara

Bu günler geçecek diyor

 

 

Gül parmaklı şafak dağlara değdiğinde

Geline döndüğünde, "Bol pınarlı İda"

Salınıp Körfez'e indiğinde Sarıkız

Çocukların dilinde

Çağla tadı kazandığında sözcükler

Tahta At'tan çıkar gibi geldiler

Çok giyilmiş ayakkabıların

Tabanlarına benziyordu yüzleri

Evime ülkeme doluştular

"Emir kuluyuz" diyordu biri

 

Soruyordu üç Bakanlık Müfettişi:

 

"Manifesto okutuluyor muydu Enstitülerde

Belletiliyor muydu Nazım'ın şiirleri

Sık sık gelir miydi Hasanoğlan'a

Sabahattin Ali?

Toplayıp açık hava tiyatrosuna

Tonguç size neler demişti?..."

 

 

Kimliğim mi? Türkiye dedim

Doğumum mu? 17 Nisan

Sorun beni Bedreddin'den Yunus'tan

Karacaoğlan emmimdir

Dedem Pir Sultan

Yolum Tonguç'un yolu

 

Sorgucular heyy sorgucular

Bilir misiniz Koca Seyit'i

Sırtında 210 okkalık mermi

Neyi savunmuştu Çanakkale'de

Sorun beni Seyit'ten

 

Sorgucular heyy sorgucular

Durdurabildi mi dünyayı

Engizisyon yargıçları

Neyi aydınlatır bilir misiniz

Yakılan yasaklanan kitaplar

 

Sorgucular heyy sorgucular

Okuyun Fontamara'yı Sırça Köşkü

Küfr ile dünya durur

Zulm ile durmaz demiş risalesinde

Sorun beni Koçu bey'den

TARLA

Aklımda genişleyen hep o tarla

Güneşle tüter ince ince

Dinmiş sınırlardaki ağrı

İlk tutkuların adı

Korkusunda serinliğinde

 

Hele yağmur sonları

Hele sürüldüğünde

Sanırsın insan yüreği

Diriliğin gücü sevinci

Kıpır kıpır derinlerde

 

Çatlamış güzel günlerin tohumu

Bir mavi şavk içinde

Daya kulağını toprağa dinle

Özsuda sütte kandaki coşkunluğu

Uyanışı dinle dünya kırında

YORULMAZ İŞÇİLERİYİZ AŞKIN

Bütün gün kırlara bakmışım

Başaklarla kımıldanan

O bitek yalnızlığa

Burnumda gökyüzünün ince kokusu

Bütün gün sana bakmışım

Derin mırıltılarla ırmağa karışan

Çakıntılı gövdene senin

 

Uzanmışım terli toprağa

Yanına gözlerinin

Çıplak gecelere dokunuyorum

Yazın ve düşlerin sıcak kıvrımlarına

Denizi başlatıyor dudaklarının tuzu

Yüreğim konuşuyor şavkından

Ellerim böğürtlen moru

 

Yorulmaz işçileriyiz aşkın

Soluk soluğa ıslak taylar

Ürkek sokulmaların...

Ormanları uyandırıyor kanımın gürültüsü

Başdöndürücü yerlerindeyim dağın

Kollarımdan akan ırmak,

Sonsuza tamamlanıyorum

Mehmet Başaran şiirleri...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...