Jump to content

Akupunktur hakkında her şey


hexagram

Önerilen Mesajlar

Akupunktura dair herşeyi içeren bu yazıları eklemek herkes için iyi olacaktır :)

Nasıl yapıldığından ne işe yaradığına dair her bilgiyi bulabilirsiniz...

Yazılar alıntıdır..

İşte bölümler:

 

I. Akupunktur Nedir?

II. Akupunktur Nasil İşlev Görür?

III. Kişilerin Enerji Dengesinin Bozulduğu Nasil Ölçülebilir?

IV. Akupunktur Uzmaninin Teşhis Yöntemleri

V. İğnelerin Kullanilişi

VI. Moksa Kullanimi ve Diğer Tedaviler

VII. Akupunkturun Faydali Olabileceği Hastalik Tipleri

VIII. Tedavi

IX. Akupunktur Tedavisi Olurken İlaç Almak

X. Akupunkturun Değişik Kullanimlari

XI. Hastaliklarin Önlenmesi

XII. Uzmanin Eğitimi ve Dereceleri

XIII. Beden, Zihin ve Ruh

 

 

Akupunktur Nedir?

 

Akupunktur insanliğin bildiği en eski iyileştirme yöntemlerinden biridir. İlk kez

yaklaşik 5000 yil Önce Çin'de ortaya çikmiştir. Bugün hâlâ kullaniliyor olmasi,

bu tedavinin yararliliğini ve temel aldiği ilkelerin gerçekliğini gösterir. Bu

ilkeler, doğanin düzenine bağlidir. Bu ilkelerin gözlemlenmesi ve anlaşilmasi

geleneksel Çin tip düşüncesini de içeren tüm Çin uygarliğinin temelinde yatar.

 

Bu ilkelerin, insan bedeninin sağliği için uygulanmasi ilk kez yazili olarak

yaklaşik M. Ö. 2000 yillarinda, Çin düşüncesinin altin çağinda, tüm Çin

Tibbi'nin bugüne kadar temel olarak aldiği bir kitapta yer almiştir (akupunktur

ve moksa tedavisi bu kitabin önemli bölümleridir). Nei Ching'in, "San

İmparatorun İç Hastaliklar Klasiği", yaşam üzerine bilimsel bir eserdir. Nei

Ching, tüm akupunkturun temellerini oturttuğu ilk teoriyi ortaya koyduğu bu

kitapta, evrenin doğa kanunlarin da nasil yaşanmasi kanunlarinca gerektiğini

anlatir ve insan bedeninin işlevlerini uzun uzun inceleyip, hastaliklarini ve

nedenlerini tanimlar. Bu ilk teori bedenin içinden akan hayat verici enerji ile

ilgili Meridyen Teorisi'dir. (Bu konu bir sonraki bölümde incelenecektir.)

 

Akupunktur ve moksa tedavisi, kişideki enerjiyi, doğal akişina ve dengesine

döndürecek şekilde etkileyerek doğaya yardimci olur. Bu da beden, zihin ve

ruhun sağliğina kavuşmasina olanak verir. Etki, bedenin belirli noktalarina çok

ince iğneler batirilmasi ya da bir çeşit otun (ortemisia vulgaris latiflora) bu

noktalarda yakilmasi ile sağlanir. Söz konusu otun bu yanmasina da moka

tedavisi (Moxabustion) denir.

Ben her akupunktur sözcüğünü kullandiğimda Geleneksel Çin Akupunkturu'nü

kastediyorum: Daha doğru adi ile Klasik Çin Akupunkturu. Bu çok karişik bir

iyileştirme sistemidir ve öğrenimi oldukça uzun zaman alir. Ustaliğini ve ilmini

tam olarak öğrenmek ise çok daha uzun sürer.

 

Bir geleneksel Çin Akupunktur uzmani hastasini tedavi ederken aklinda belirli

hedefler vardir. Bunlar:

• Hastayi bir bütün olarak tedavi etmek.

Bu da, uzman, hastayi beden, ruh ve zihni ile bir bütün olarak ele almasi

anlamina gelir. Uzman bu birliğin tüm evrenin bir parçasi olduğunu ve çevresi

ile kendine özgü, kişisel, benzersiz bir ilişkide olduğunu kabul eder.

• Hastaliğin nedenini araştirmak.

Ortaya konan şikayetlerin ana konu olarak ele alinmasi son derece önemlidir.

Şikayetler gerçekte bedenin yardim çağrisidir. Uzman, hastaliğin altinda yatan

nedenleri bulmaya çalişacaktir. Bu amaçla enerji dengesizliğinin özelliklerini ve

doğal enerji akiş ve dengesinin nerede ya da ne şekilde nerelerde bozulduğunu

anlamasi gerekir. Bu bozukluk fiziksel, zihinsel ya da ruhsal olabilir.

• Enerji dengesizliğinin nedenini bulduktan sonra, bu nedeni ortadan kaldirmak.

Denge ve uyumu tekrar sağlanan enerji tüm doğanin gerektirdiği gibi aktiğinda,

hastaliğin belirtileri de yok olmaya başlayacaktir (belirtilerin özellikle tedavi

edilmelerine gerek kalmaksizin). Hastanin kendi hastaliğinin nedenleri ile

ilgilenebilmesi için, mümkün olduğunca, rahatsizliğinin altinda yatan nedenleri

anlamasi önemlidir. Ancak o zaman hastaliğina neden olan durumlari değiştirme

olanaği bulabilir.

• Hastayi iyileştirmek ve sağlikli kalmasini sağlamak.

Tedavi süreci içinde hastanin da sorumluluk almasi gerekir. (Bu konu ilerideki

bölümlerde ayrintili olarak incelenecektir.)

Bir Geleneksel Çin Akupunktur uzmaninin hastayi sadece muayene ettiği andaki

gibi görmesi yeterli değildir. Onu, tüm özgün kişiliği ile, beden, zihin ve ruh

olarak kusursuz bir bütün olduğu halinde de görmeye çalişmalidir. Hasta olan

kişinin davraniş ve hareketleri kendi doğal yapisina uygun olmayabilir. Hatta

çok farkli da olabilir. Geleneksel Çin Akupunktur uzmaninin görevi, hasta

kişinin yenilenmesini, canliliğini ve mümkün olan potansiyelinin ortaya

çikmasini sağlamaktir.

 

Burada şunu da belirtmeliyim ki, bugün tüm akupunktur uzmanlari Geleneksel

Çin Akupunkturunu uygulamamaktadirlar. Bir çoğu, akupunkturu hastalik

belirtilerinin tedavisinde kullanip, hastalik nedenleri ile ilgilenmezler. Gelecekte

hastanin bu iki yöntem arasindaki farki bilmesi ve belirti tedavisindeki

tehlikelerin bilincinde olmasinin çok önemli olduğuna inaniyorum. (Bu, X.

Bölümde, ayrintilariyla incelenecektir.)

Son olarak, akupunktur ameliyat ve operasyonlarda genelde kullanilan anestezi

teknikleri yerine, ağri ve aci hislerinin uyuşturulmasinda kullanilir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akupunktur Nasıl İşlev Görür?

 

Akupunktur niye etkilidir? Daha önce bahsettiğiniz enerji akişi bedende

dengelendiğinde ne oluyor?

 

Geleneksel Çin tibbi, bedendeki ana organlarin ve sistemin çalişmasini kontrol

eden bir "hayat gücü" olduğunu söyler. Bu hayat gücü ya da Ch'i enerjisi,

meridyen olarak tanimlanan belirli hatlar izleyerek, bir organdan diğerine, her

zaman ayni yönde hareket eder.

 

Her biri bedendeki bir ana organi ya da beden fonksiyonlarini besleyen, oniki

meridyen vardir. Bunlar kalp, ince bağirsak, mesane (sidik torbasi), böbrek,

dolaşim, seks, üç isitici, safra kesesi, karaciğer, akciğerler, kalin bağirsak, mide

ve dalaktir. Bunlardan her birinin ve dolayisiyla tüm sistemin sağlikli olmasi,

düzgün ve uyum içinde çalişabilmesi için Ch'i enerjisinin her meridyende yeterli

kuvvet ve miktarda serbestçe dolaşabilmesi gereklidir. Hastalik, bu enerjinin

dengesinin bozulmasi durumudur. Ağrilar ya da hastalik belirtileri bize fiziksel,

zihinsel ya da ruhsal nedenlerle bu dengenin bozulduğunu gösterir.

Böylece akupunktur, kişinin enerjisindeki dengesizlikleri düzeltmeyi amaçlar

diyebiliriz. Amaç, bu enerjiyi doğal dengesine ve akişina kavuşturmak, günlerin,

mevsimlerin ve günün her saatinin doğal devri ile olan ritmini tekrar kurmaktir.

Sonuç olarak uyum ve denge, kişinin beden, zihin ve ruhunda ve de çevresi ile

ilişkilerinde tekrar sağlanmiş olur.

Enerji dengesinin bozukluğu düzeldikçe kişinin bedeni, zihni ve ruhu da düzenli

ve dengeli çalişmaya başlar.

Böylece akupunktur uygulandiğinda ne olduğu özetlenmiş oluyor. Sağliğa

kavuşmak için enerjiyi dengelemek gerekir.

 

Akupunktur, iğne ve moksa kullanarak bu dengeyi nasil sağlar?

Akupunktur meridyenler üzerindeki belirli noktalarda enerji akişini kontrol

eder. İğneler bu noktalara yavaşça batirildiğinda, değişik etkiler meydana

getirirler. İğneler el ile hareket ettirilmesine bağli olarak, enerji meridyene doğru

çekilebilir veya meridyen uzaklaştirilabilir.

Akupunktur tedavisinin sonunda meydana gelen enerji değişimi kendini bir çok

şekilde gösterir. Önce nabiz atişi değişir ardindan ileride daha detayli

anlatacağim gibi renksel, duygusal ve diğer değişiklikler görülür. Bu değişimlere

burada değinmemin nedeni, değişimlerin çok açik olarak gözlemlenebilir

olduğunu vurgulamaktir. Bir çok defa hastalar kendileri bu değişimlerin farkina

varirlar: Örneğin Ch'i enerjisi dengesinin tekrar normale döndüğüne işaret

olarak ağrilarin yok olmasi gibi.

 

Kişi, hastaliğin gerçek nedeni iyileştirilmese de sağliğa kovuşturulabilir mi?

Hem evet, hem de hayir. Tedavi genellikle yeterli görülebilir. Hastalar, organlar

ve işlevleri kuvvetlenip normal duruma döndüğünde kendilerini daha iyi

hissederler ve hastaliklari süresince baş edemedikleri durumlarla daha

kolaylikla uğraşabilirler. Sağlikli olduklarinda olaylari daha açik görebilir ve

böylece hayatlarina ilişkin daha olumlu ve akilci kararlar alabilirler. Örneğin,

bazilari mesleklerini değiştirebilir. Bazilari o zamana kadar sakladiktan ve

görmezlikten geldikleri sikinti ve dertlerini dişa vurabilirler. Tedavi öncesi yeteri

kadar kuvvetli olmadiklari için yüzleşemedikleri tüm olaylar gibi, özel

ilişkilerinde de uzlaşmaya varabilirler.

Bunun yanisira tedavinin gerçekleşmesi ve kalici olmasi için, hastayi

yönlendirip, beslenmede ya da yaşam tarzinda bazi değişiklikler yapmasi için

cesaretlendirmemizin gerekeceği zamanlar da olacaktir. Bugün, eskiden de

olduğu gibi, geleneksel akupunktur uzmaninin önemli bir rolü de hastayi sağlikli

bir hayatin temeli olan Tao'ya (Çinliler'in anlayişi ile "Bütünlük"-XIII. Bölüm)

yönlendirmektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kişilerin Enerji Dengesinin Bozulduğu Nasıl Ölçülebilir?

 

Yin-Yang ve Beş Element

 

Enerjinin dengede ve uyum içinde olmasi ne demektir? Akupunktur uzmani

bunu nasil ölçer?

Çinliler kişinin enerji durumunu okuyabilecekleri bir sistem geliştirmişlerdir. Bu

sistem, tüm Çin kültürünün temelinde yatan yin-yang ve beş element

prensibidir. Bunlar doğrudan doğruya gözlemlerden doğmuştur. Çok eski

zamanlarda Çinliler Doğa'ya karşi oldukça duyarliydilar ve onu yakindan

izlediler. Gözlemlerinde her şeyin devamli değişim içinde olduğunu ve dünya

üzerinde olan bizlerin de bu değişimden doğrudan etkilendiğimizi gördüler.

Bunlar arasinda en açikça görülebilenler yil içindeki mevsimlerin, hatta gece ve

gündüz değişiminin etkileriydi.

 

Yin-Yang

 

Çinliler yaradiliş enerjisinin devamli olarak gece ve gündüz, hayat ve ölüm gibi

iki uç arasinda hareket ettiğini gördüler. Bir pilin arti ve eksi kutuplari arasinda

akan enerji gibi, bir kutup diğeri olmadan aktif olamaz. Çinliler bu Ch'i

enerjisinin kutuplarini yin ve yang olarak isimlendirdiler. Bunlarin doğada her

alanda varolduğunu gözlemlediler.

Fazla teknik ayrintilara girmeden, bu terimlerin anlamlariyla ilgili bir fikir

vermek gerekirse, yang en basit şekilde güneş, sicaklik, büyüme, gündüz, isi ve

erkek; yin ise gece, soğukluk, sakinlik ve kadin olarak isimlendirilebilir. Daha

yakindan incelersek, yin ve yang'in biraz daha derin bir seviyede birbirlerini

karşilikli etkilediklerini görebiliriz. Örneğin güneş olduğunda, yang bir dağin

güneşli tarafi, yin ise gölgede kalan tarafi olarak tanimlanabilir. Bu öncelikle

yang olarak tanimlanacak bir durumdur- gündüz, işik, güneş vardir ancak yin'de

gölge ve bulutlarda mevcuttur. Ayni durum önceden yin olarak tanimladiğimiz

gece için de söylenebilir. Yildizlarin işiklari yin içindeki yang olacaktir. Dolunay

dünya üzerine işiklarini yaydiğinda yine dağin bir yüzü daha aydinlik, diğer

yüzü da karanlik olacaktir. Burada, öncelikle yin olarak tanimlayacağimiz

durumda da yin ve yang hep birlikte yer alirlar.

Yin ve yang arasinda denge ve uyumu anlamak çok önemlidir. Her ikisi de

gereklidir. Biri diğerinden daha üstün değildir. Her ikisi de, birinden öbürüne

hareket ederek, sürekli değişerek ve birbirlerini dengeleyerek birlikte varolurlar.

 

Görüyoruz ki gündüzler geceye, geceler gündüze değişiyor. Bu birbirine geçiş,

yin-yang değişimi her yerde ve herşeyde vardir.

Çinliler, bu dengenin sadece doğa içinde değil, insanlar için de önemini gördüler.

Enerjinin bu iki halinin (güneş işiği ve gölgenin) bir kişi içinde de olupolmadiğina

baktilar. Kişi, hareketli, enerji, sicak, dostça ve sempatik mi? Yoksa

çekingen, durgun, içine mi dönük?

Çinliler kişilerin, yin veya yang'in daha kuvvetli olduğu durumlarda sağliksiz

olduğunu gözlediler. Devamli çalişan, hiç dinlenmeyen biri sonunda yiğilip

kalacaktir. Devamli içine dönük, morali gittikçe bozulan, dişa açilma kabiliyetini

kaybeden bir kişi de sonunda bedence de hasta olacaktir. İşte bu, kişinin

dengede olup olmadiğini öğrenmek ilk ana anahtarimizdir. Bu yüzden ilk olarak

kişinin yin ve yang özelliklerinde bir fazlalik ya da eksiklik olup-olmadiğina

bakariz.

 

Beş Element

Çinliler gözlemlerinde bir adim daha ileri gittiler. Beş mevsimin dönüşümüne

dikkat ettiler (ilkbahar, yaz, sonbahar ve kiş) ve ardindan, bu mevsimlerin

yin'den yang'a, yang'dan yin e geçişlerinin insandaki etkilerini gözlemlediler.

Örneğin ilkbahar ve yaz mevsimlerinde enerji artar ve aktivite başlar ve bu öncelikle

yang'dir. Sonbahar ve kiş mevsimlerinde ise enerji azalir, durgunlaşir ve içe

döner, bu da Yin'dir. Yilin her mevsimi kendine özgü niteliklere, lezzete ve

varliğa sahiptir. Çinliler enerjinin tüm yil boyunca nitelik ve işlevlerinde beş ana

değişimin yani beş mevsimin, olduğunu gözlemlediler.

Örneğin, ilkbaharin bir doğuş ve büyüme mevsimi olduğunu zaten biliyoruz. Bu,

tohumun filizlenip yukariya doğru büyümesinde görülür. Havada doğuşun

heyecani vardir.

Yazin güneş dünyayi isitir, bitkileri kucaklar ve onlara büyüyerek

olgunlaşmalari için enerji verir.

Yaz sonu ise, yazin şiddetinin yanisira serinletici, yumuşak bir esintiyi de

beraberinde getiren bir mevsimdir. Bu doğa kanunlarinca, atilan tohumlarin

haşatinin yapildiği mevsimdir.

Sonbahar yapraklarin, içinden çiktiklari toprağa döküldükleri mevsimdir.

Yaprak ve meyve yüklü ağaçlar bir sonraki yila hazirlik olarak tüm yeşilliklerini

atmaya ve soyunmaya başlarlar.

Kiş ise, bir geri çekiliş mevsimidir. Daha önceki dört mevsimin aktiviteleri şimdi

yavaşlamaktadir. Tüm mevsimlerde değişik aktiviteler izleriz ama kiş bir

dinlenme zamanidir.

 

Çinliler mevsimlerin dönüşümünde, yaradilişin ana prensibinin ifadesini, yin'den

yang'a, ve tekrar yin'e geçişte enerjinin büyük akişini gördüler. Durgunluktan

aktiviteye ve tekrar durgunluğa; ölümden hayata ve hayattan ölüme, hepsi

mevsimlerde gördüğümüz bir düzen içerisinde beş evre içerisinde hareket eder.

Her evre kolayca tanimlayabileceğimiz özelliklere sahiptir (yaratici enerjinin beş

evresi, beş element). Çinliler bu beş elementi ağaç, ateş, toprak, metal ve su

olarak isimlendirdiler.

Bu isimler sizi endişelendirmesin. Bunlar sadece her birimizin içinde dolaşan

Ch'i enerjisinin değişik özelliklerini tanimlamak için konan isimlerdir. Size

yukarida açikladiğim doğa kanunlari, içimizdeki enerjiyi de kontrol eden

kanunlardir. Belki, elle tutulamayan, gerçek olduğunu görmediğimiz şeylere

bildiğimiz isimleri vermek Önce şaşirtici gelebilir. Fakat bunlar Çinliler'in

verdikleri isimlerdi ve bugün de hâlâ kullanilmaktadirlar. Çünkü, ileride

göreceğimiz gibi, uygun özellikleri ifade ederler.

İlkbaharda, yaratici devinim enerjisini, Çinliler Ağaç olarak isimlendirmişlerdir.

Ağaç enerjisinin özelliklerini, ilkbahar mevsimini düşünerek tanimlayabiliriz. Bu

enerji, doğuş, büyüme ve ekinlerin olgunlaşmaya yönelişinde kendisini gösterir.

Bunu ilkbahar mevsimini de gördüğümüz gibi, kendimizde ve başkalarinda da

görebiliriz. Bu, insanin doğuşunda, büyümesinde, gelecek için ümitlerinde,

düşünce ve taşanlara başlamasinda ve buna benzer oluşumlarinda kendini

gösterir.

 

Yazin, enerjinin yaratici aktivitesi kendini, Çinliler'in ateş olarak isimlendirdiği

biçimde ifade eder. Ateş enerjisi, yaz güneşinin sicakliğinda kendini ifade eden ve

insan davranişlarinda da gözlemlenebilir. Ateş enerjisi insanin içindeki sevgi,

neşe, şefkat gibi duygularla ilgilidir.

Toprak elementinin özelliği bir anneninki gibidir. Ayni çocuğunu doyuran,

bedeni, zihni ve ruhu için sevgi ve sicaklik veren bir anne gibi.

Metal elementi sonbahar gibidir; ağaçlarin, yil sonunda yapraklarini dökmeleri

gibi, bir sonraki ilkbahara ya da yeni bir başlangica kadar, tamamlanmiş olani

elden çikarmak, yeni çabalara yer açmak gibi. Bu element ayni zamanda

zehirlerin, toksit maddelerin ve gereksiz atiklarin atilmasindan sorumludur.

Ayrica, kalite ile ilgili elementtir. Toprak elementinin anne oluşu gibi. Metal

elementi de babadir. Dünyanin sonbaharda yeşilliğinden soyunmasiyla, iç ruhsal

dünyalara, semaya, babaya bir dönüş vardir. Kişi hayatinin sonbaharinda çoğu

kez ruhsal konulara döner, iç dünyasina, o kişiye daha anlamli gelen yeni bir

hayat anlayişina yönelir.

Su elementinin özellikleri, kiş mevsiminde gözlenebilir. Bu, sivilarin biriktirilip

depolanmasindan sorumlu elementtir. Yağmurun tüm yil boyunca ve yazin

yoğun sicakliğinda bize su sağlamak üzere dağlarin yamaçlarindan akarak

nehirlere ve göllere birikmesi gibi. Su elementi de vücudumuzdaki tüm gerekli

sivi ve salgilari temin eder.

 

Elementlerin mevsimlerde gördüğümüz bu devinimini kendimizde de görebiliriz.

Bizler de büyür, başkalarina sicaklik verip onlardan sicaklik alabiliriz;

ihtiyaçlarimizi sağlar ve yönlendirebiliriz. Ve dinlenme zamani geldiğinde

geçmişi düşünerek şükredip, önümüzdeki yeni mücadelelere zevkle bakabiliriz.

Mevsimlerin dönüşümünden biliyoruz ki, doğa kanunlarina uyum gösterirsek,

her sene tarlalarimizi ekip biçtikçe hasat, büyük sevinç ve kutlama olacak ve

anne babamizla bağlanti kurulmuş olacaktir.

Fakat bir de mevsimlerin ya da elementlerin dengeleri bozulduğunda ne

olduğuna bakalim. Eğer, örneğin, yaz boyunca hiç sicaklik olmazsa, güneş ve

onun isisi yoksa, o zaman ürünler olgunlaşamayacak ve ekinleri biçmek mümkün

olmayacaktir. Toprak soğuk olacak ve ürün vermeyecektir. Bu çok eski

zamanlarda, yiyecekleri bu mahsullere bağli olanlar için açlik demekti.

Eğer bu açliği Ateş elementi ile karşilaştirirsak görürüz ki insanin içinde bir

ateş, sicaklik yoksa, aşk, sevgi, anlayiş olmadan ve kendi içindeki sicakliği

olmadan o kişi de yaşaminin mahsûlünü alamayacaktir. Dişaridaki toprak gibi

verimsizleşip soğuyacak ve sonuç olarak hayati da tahil anban gibi boş olacaktir.

Bu elementlerin devinimi, Çinliler'in, kişinin enerjisini ölçmekte kullandiklari

ikinci önemli prensiptir. Beş elementin tutumunun beraber bir uyum içinde ve

dengede çalişip-çalişmadiğina, herhangi birinin diğeri ile dengesinin bozulup bozulmadiğina bakarlar.

 

Örneğin, çok fazla ya da çok mu az Ateş özellikleri var.

Böylece yin-yang ve beş element prensiplerini ve Çinliler'in herşeyde bunlarin

nasil çaliştiğini gözlediğini açiklamiş oldum. Onlar bir insanin içinde ve

dişindaki enerjiler arasinda bir fark görmüyorlardi. Tüm yaradilişin ve

dünyamizdaki tüm canlilarin içinde hareket eden ayni hayat gücüdür.

Çevremizde gözleyebildiğimiz Ch'i enerjisinde olacak herhangi bir değişiklik

bedenlerimizdeki Ch'i enerjisinde de görülecektir. Örneğin, çoğu insan

ilkbaharda bir enerji artişi hisseder. Bizler, mevsimlerde kendini gösteren beş

enerjinin devinimi ve yin-yang ile uyum içindeyiz.

Bu da demektir ki, kişilerin yin-yang ve beş elementlerinin devinimine bakarak,

dengelerinin bozulduğunu görebiliriz.

 

Bu beş elementin kendini nasil ifade ettiğini açiklar misiniz?

Beş elementin her biri kendini herşeyde gösterir. Duygularimiz, konuşma

sesimiz, yüzümüzün rengi ve vücudumuzun kokusu, herbirimizde bu

elementlerin durumlarini açikça ortaya koyar. Bunlarin yani sira başka

şeylerden de bilgi edinebiliriz. Örneğin; tercih edildiği söylenen yemeklerin

tadindan, bazi renklerin günün belirli saatlerinde sevilip sevilmemesinden olduğu

gibi. Her bir elementin sadece fiziksel bedenimizle değil, daha da önemlisi

zihinsel ve ruhsal yanimizla da açik bir ilişkisi vardir.

Bu noktalari açiklamak için, daha önce anlattiğim meridyenleri ve enerji

yollarini hatirlamanizi istiyorum. Bu oniki meridyenden iki tanesi Ağaç

enerjisinin egemenliği altindadir. Belirli meridyenlerin enerjisi belirli organ ve

işlevlerin çalişmasini kontrol eder; bu örnekte, Ağaç organlari karaciğer ve

safrakesesidir. Ağaç, ayni zamanda gözlerimizin işlevini ve görüşümüzü,

tirnaklarimizin, tendon ve ligmentlerin (kemikleri ve başka organlari birbirine

birleştiren bağ) durumlarini kontrol eder.

 

Duygularimizla ilgili olarak Ağaç kizginliği kontrol eder. Eğer ilkbaharin

karakterinin tanimini hatirlarsak, yeniden büyüme ve gelecek için ümitten söz

etmiştim, iki Ağaç meridyeni bizi hayatimizin bu yönleri ile ilgilenmeye iter;

"özel" girişim ve gelecek için ümit.

 

Bati dünyasinda büyümüş olan bir kişi, elementlerin bu niteliklerini anlamada

önce zorluk çekebilir. Eski Çinliler, bunlarin, varliğimizin her düzeyinde

kendilerini nasil ortaya koyduklarini anlatmak için çok güzel bir yol

bulmuşlardir. Her bir elementin kontrol işlevim devletin bir bakani ile

karşilaştirmişlardir. Her bir meridyen kişinin beden, zihin ve ruh birliği içinde

belirli işlevleri olan bir bakanin kontrolünde denmiştir

Böylece iki Ağaç elementi meridyenlerinin bakanlari, Planlama (karaciğer) ile

Karar Alma ve Yargi (safrakesesi) ile ilgilenirler. Bu bakanlar kişi ile ilgili her

düzeyde bu işlevlerin çalişmasindan sorumludurlar.

İlk duyuşta bu biraz soyut gelebilir. Fakat daha yakindan incelersek bu

düşüncedeki bilgeliği görebiliriz.

Tekrar ilkbahar düşüncesine, ilkbaharin niteliğine ve Ağaç enerjisine dönelim.

Daha öncede söylediğim gibi bu, yeniden doğuş, ümit ve gelecek aylarin

planladiği zamandir. Burada planlama ve karar alma yetkililerini çalişirken

görebiliriz. Hayatimizin ilkbaharinda geleceğimiz, seçeceğimiz yön ve işimiz için

planlar yapariz. Yeni bir fikrin doğuşunda, yeni bir tasarimda, kendimizi

planlama ve karar alma durumunda buluruz. Yillik tatilimiz, örneğin, önce ilk

fikirlerimizle, nereye gideceğimize karar vermekle ve onun planlanmasi ile

başlar.

 

Belki şimdi Ağaç enerjisinin gözlerimizi kontrol etmesinin anlamini

anlayabilirsiniz. Neler olduğunu görebilmemiz için fiziksel olarak gözlerimize,

geleceğimizi tasarlamak için de "iç gözümüze" ihtiyacimiz vardir.

Böylece Ağaç "bakanlari", görmenin tüm yönleri ile fiziksel, zihinsel ve ruhsal

ilgilenirler. İnsanlarin "ne yapacağimi bilmiyorum; doğruyu göremiyorum" ya da

"ne yönde karar alacağimi göremiyorum" dediklerim duyariz.

Ya da geleceğimizin olmadiğini düşünürsek ne olur? Umutsuz, içimize kapanmiş,

olabileceklere karşi kendimizi korku içinde hissetmez miyiz?

Böylece görme (vision)nin, kelimenin tam anlamiyla tüm duygularimizla ilgili

olduğunu görürüz. Bu durumda kendimizi huzursuz hissedip kizmaz miyiz? Bize

hiç bir gelecek vaad etmeyen bir dünyaya kizmamiz anlaşilmaz değil midir? Ayni

şekilde yanliş planlar yapip, kararlar alarak kendimizi zor durumlara sokarsak

yine öfkelenmez miyiz?

 

Sonuç olarak, umut ve öfke Ağaç elementinin ifadesinin doğal bir parçasidir.

Daha önce söylediğim gibi, iki Ağaç meridyeni karaciğer meridyeni ve safrakesesi

meridyeni olarak adlandirilir. Herbiri, doğrudan beslediği ve sorumlu olduğu

organin ismini taşir. Belki de böyle fiziksel olarak isimlendirilmiş olmalari bir

talihsizliktir. Çünkü Bati'daki bizler o zaman sadece organlarin kendilerini

düşünürüz. Fakat daha önce açikladiğim gibi, meridyenler çok daha fazlasiyla,

tüm beden, zihin ve ruhtaki belirli işlevlerin ince yönleri ile de ilgilidir.

Tüm elementleri ve meridyenlerini bu şekilde açiklayabilirim. Fakat, ümit

ederim ki, bu tek örnek Çinliler'in beş elementi nasil kavradiklarina ve herşeyin

bir birlik içindeki ilişkilerine bir açiklik getirmiştir. Kişi sağlikli olduğunda bu

birlik ile uyumdadir. Element dengesizliği nedeni ile bu birlikten uzaklaşip

yabancilaşmak o zaman hastaliklara da açiğiz demektir.

Sonuç olarak, Ağaç elementinde, eğer bunlar doğanin takdir ettiği gibi işlev

görmüyorsa, eğer dengede değillerse, o zaman Ağaç enerjisinin ifadesi olarak

tanimladiğim yönler de dengelerini kaybedecek ve işlevlerinde başarili

olamayacaklardir.

 

Karaciğerin ve safrakesesinin ya da her ikisinin de düzgün işlev görmeyeceğini

bekleyebiliriz. Hastalik fiziksel olarak çok ilerlememiş olabilir, fakat gözlerde ve

görüşte (vision), fiziksel olduğu kadar zihinsel görüşte de, zorluklar ortaya

çikabilir. Tirnaklar bazi sağliksiz belirtilerini ortaya koyabilir (fazla sert, kirilgan,

fazla kalin, fazla yumuşak olduklarinda). Ligmentlerdeki rahatsizliklar

ağrilara, kasilmalara neden olabilir. Kişi çok kizgin olabilir. Belki, kişi plan

yapamadiği, karalar alamadiği için zihni karişmiş olabilir; yeni gelişmelere, yeni

fikirlere yol açacak olan "gelecek için ümit besleme" yeteneğini yitirmiş olabilir.

Bu durumda Ağaç elementinin dengede olmadiğini anlariz.

Ağaç elementi kendini her yerde ifade eder. Bu elementleri yakindan taniyarak,

kişi hakkinda doğrudan bilgi edinilebilinir. Dengenin bozulduğunu; beden

kokusunun, kişinin sesinin ya da yüz renginin değişmesinden anlayabiliriz.

Kişinin bazi yemeklere daha çok yöneldiğini görebiliriz. Ayni kişinin mevsimlerden

birini daha çok sevip, bir diğerini sevmediğini, günün belirli saatlerinde

kendini kötü hissettiğini görebiliriz. Bütün bunlar teşhis koymamiz ve daha

sonra da tedavimizin nasil etki ettiğini anlamamiza yardimci olur. Bu geleneksel

 

Çin Akupunkturu'na ait çok özgün bir durumdur.

Bati tibbinda, devamli gelişen bir teşhis koyma sistemimiz var, ancak bu teşhis

koyma sistemi, hastaliğa neden olan problemlerin tedavisi üzerine yol gösterici

bilgi vermeyi içermez. Geleneksel Çin Akupunkturu'nda teşhis, uzmana

hastaliğin gerçek nedenlerini tedavi etmede, doğa kanunlarina uygun olarak yol

gösterir. O nedenle ağaç elementinde bir dengesizlik teşhis etmişsek, tedavisi

onu tekrar dengesine kavuşturmak, diğer elementlerle dengesini tekrar kurmak

olacaktir.

 

Kişi bundan sonra iyileşmeye başlayacak ve arizalar da yok olacaktir. Sadece

karaciğer ve safra kesesi düzgün olarak çalişmayacak, ayni zamanda gözleri ve

görüşü de iyileşecek, tirnaklari ve ligmentleri düzelecektir. Kişi daha az alingan

olup, hiddetini daha iyi kontrol edecektir, planlama ve karar almada daha

başarili olacaktir. Yüksek tonda konuşmayi birakacak ve ekşi yemeklere olan

aşin isteği azalacaktir. İlkbahar için duyulan aşiri sevgi veya nefret normale

dönecektir. Ağaç enerjisi dengeye girdikçe ve diğer elementlerle uyum sağladikça

tüm şikayetlerin ve arizalarin yok olmaya başladiği gözlenecektir.

Bana beş elementin bir kişide nasil kendini gösterdiğini sormuştunuz. Ağaç

elementini Örnek göstererek kişide denge ve dengesizlik halini gösterdim. Ayni

şekilde diğer dört elementin de nasil kendini ifade ettiğini görebiliriz.

Ayni zamanda akupunktur uzmaninin, kişinin enerjisini nasil algilayip, yin-yang

ve beş elemente bağli olarak denge ve uyum içinde olup-olmadiğini

anlayabildiğini gösterdim. Kişinin element durumunun izlenmesi akupunktur

teşhis ve tedavisinin özünü oluşturur.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akupunktur Uzmanının Teşhis Yöntemleri

 

Hastanin Enerji Durumu Daha Ayrintili Olarak Nasil Anlaşilir?

Akupunktur uzmani teşhiste Bati'daki doktorlardan daha farkli yöntemler mi

kullanir?

Evet. Daha önce denge ve dengesizlikten söz ettiğimde anlattiğim gibi, Çin

tibbinda teşhis, kişideki enerji dengesizliğin ne tip bir dengesizlik olduğunu

bulmak demektir. Akupunktur uzmani, ilk önce hangi elementin dengesinin

bozulduğunu bulmalidir. Çünkü ancak ondan sonra o element içindeki hangi

meridyenin dengesini kaybettiğini bulabilir.

Böylece, Batili bir doktorun muayenesinde yaptiğindan çok farkli bir yol izler.

Akupunktur uzmani, fiziksel hastalik belirtisini aramaz, buna neden olan enerji

dengesizliğini araştirir. Yüksek tansiyon olsun, damar sertleşmesi olsun, migren

ya da başka bir şey olsun, belirtilerin kendisi o kadar önemli değildir. Bunlar

yararli bilgilerdir, fakat teşhis koymaya doğrudan yardimci olamazlar. Hastaliğa

isim koymak, onun nedeninin tedavisine yol açmaz.

Bunun için, geleneksel Çin doktoru örneğin yüksek tansiyona, kas tutulmasina

ya da migrene neden olan element enerji dengesizliğini araştirmak ister. Bunun

teşhisi ona tedavi için ne tür bir yol seçmesi gerektiği üzerine çok açik bilgiler

verecektir.

Akupunktur uzmani önce hangi elementin dengesini kaybettiğini nasil bulur?

 

Bunun için nelere bakar?

Daha önce Ağaç elementinin, dengesi bozulduğunda, kendini nasil gösterdiğini

anlatmiştim. Ne yazik ki, geleneksel teşhis bu kadar basit değildir. Sadece bir

elementin dengesini kaybettiği hastayi bulmak oldukça zordur. Kişi daha çok iki

ya da üç elementin dengesizlik belirtilerini gösterir; çünkü birindeki dengesizlik

diğerini de etkileyecektir. Şimdi bir Su dengesizliği, bir Ağaç dengesizliği ve bir

Ateş dengesizliği olduğunu düşünelim. Teşhis koymadaki ustalik bunlardan

hangisinin esas olduğuna karar vermektedir. Akupunktur uzmani, esas element

üzerine çalişmaya başladiğinda, diğer bir element de kendini düzeltebilecektir.

Esas enerji dengesizliğini bulmak için, geleneksel akupunktur uzmani dört ana

tekniği kullanmak üzere eğitilmiştir. Enerji dengesizliğinin belirtilerini (Ağaç

elementinde bahsettiğim gibi) dört yolla bilgi toplayarak bulur.

 

Soru Sorma:

 

Bu yolla problemin tarihini ve tanimini öğrenecektir. Problemin belirtilerini, ne

zaman ve nasil başladiğini, tedavi olarak o zamana kadar nelerin yapildiğini,

kişinin tüm hastaliğinin geçmişini ve hastanin yaşamini genel çizgileri ile

öğrenmek isteyecektir. Örneğin, geçmişte ve yakin zamandaki zorluklar, başka

hastaliklar, üzüntüler, önceki rahatsizliklar, çocukluk dönemine ilişkin konular,

aile ilişkileri ve diğerleri gibi. Esas elementin dengesinin bozulmasi hastanin çok

genç yaşinda başlamiş ve kendini belirli hastalik ve duygusal rahatsizliklarla

göstermiş olabileceği için aile geçmişi Özellikle önemlidir. Yillar geçtikçe bu ilk

denge bozukluğu diğer elementlerin de zorlanmasina ya da dengelerinin

bozulmasina neden olmuş olabilir.

 

Akupunktur uzmani, hastaya daha önce değindiğim diğer bir çok konuda da

sorular soracaktir. Sorular fiziksel rahatsizlikla doğrudan ilişkili olmayabilir,

ancak rahatsizliğin esas nedenlerini bulmak üzere düzenlenmişlerdir. Onun için

hasta muayene sirasinda yilin değişik mevsimleri, günün değişik zamanlari,

hava ve özellikle sevdiği ve hoşlanmadiği yiyecekler üzerine sorular

sorulduğunda fazla şaşirmamalidir. Mesleği, anne ve babasi, okulu hakkinda

sorular olacaktir, liste çok uzundur.

Akupunktur uzmaninin amaci, fiziksel bedeni olduğu kadar zihinsel ve ruhi

durumu da anlamaktir. Çünkü sadece fiziksel bedendeki belirtileri tedavi etmek

geçici olur, hastayi tüm sağliğina kavuşturmakta yetersiz kalabilir ya da hiç

yarari olmayabilir. Bu nedenle ilk muayene iki ya da üç saat kadar sürebilir.

Nedenlerden emin olamazsak, beden, zihin ve ruhumuzu sağliğa

kavuşturabileceğimizden emin olamayiz.

 

Dinleme:

 

Hastayi dinlemek akupunktur uzmaninin bilgi almak için başvurduğu ikinci

yoldur. Dinlenecek iki önemli şey vardir. Birincisi, hastanin sesidir. Daha önce de

söylediğim gibi, eğer Ağaç enerjisi dengesizse, o zaman hastanin bağirarak

konuştuğu gözlenecektir (ya da bağirma sesinden tamamen yoksun olacaktir.

Hasta yalniz kizgin olduğunda değil, en uyumlu zamanlarda da bağiriyor

olacaktir. Gerçekten hoşlandiği bir şeyden bahsederken ya da gerçekten

üzgünken bile.

 

İkincisi de hastanin kullandiği kelimeler ve onlari söyleyiş şeklidir. Akupunktur

uzmani kişinin kendini nasil ifade ettiğini dinler. Akici bir şekilde mi konuşuyor,

durarak, kekeleyerek, tereddütlü, korku ile mi, yoksa endişeli mi konuşuyor?

Kelimelerin ve sesin element dengesizliğine nasil ip ucu verdiğinden

bahsetmiştim. Ağaç enerjisinin gözleri ve görüşü kontrol ettiğini ve Ağaç

dengesizliği olan bir hastanin "yönümü göremiyorum" ve "yarin için bir umut

göremiyorum", diyebileceğini söylemiştim. Bu konuşmalar bir problemin işareti

olabilir ve bu durumda akupunktur uzmani Ağaç elementim ve bu elementle birlikte

kabul edilen iki organi daha yakindan incelemek isteyebilir.

 

Ayni zamanda yalnizca duyduğu sesleri değil, hastanin bedeninin pozisyonunu

ve konuşurken tavrini da irdeleyecektir. Uzmanin ilk bakişta belli gözlemleri

olabilir, fakat daha dikkatli dinleyip baktiğinda ilk izlenimlerinin, gerçekte

doğru olmadiğinin farkina varabilir. İlk görünüşteki davraniş, hastanin

gerçekten kendini nasil hissettiğini belirtmez. Örneğin, her gün gözlemleyebileceğimiz gibi, bayan X kendini perişan ve mutsuz hissediyor olabilir.

Yine de sokakta "Merhaba, nasilsiniz" diyen bir tanidiğina rastladiğinda "O, çok

iyiyim, teşekkür ederim" diye cevap verebilir. Siradan bir insan bu cevabi gerçek

olarak kabul edecektir. Deneyimli bir akupunktur uzmani, bayan X'in bir maske

arkasinda gizlendiğini görüp duyacaktir. O kişinin gerçekten kendini gösterdiği

gibi değil, aslinda tamamen farkli hisler içinde olduğunu görecektir.

 

Daha ileri gitmeden, bu örneklerin benim burada yazdiğim kadar basit

olmadiğini vurgulamaliyim. Amacim akupunktur teşhisinde kullanilan

metodlarin kolayca anlaşilabilmesi. Uygulamada teşhis çok defa karmaşiktir.

Size örnek verdiğim Ağaç'in kendini göstermesi ayni zamanda başka organlar

vasitasi ile ortaya çikiyor olabilir. Bu ancak yillarin deneyimi ile yeterince

anlaşilabilir. Bunu belirtiyorum, çünkü biri yersiz bağiriyor ya da "gelecek için

bir ümit göremiyorum" dediği için o kimsenin Ağaç dengesizliğinden dolayi

rahatsiz olduğunu sanmamaliyiz. Böyle olabilir ama bu mutlaka öyle öyle demek

değildir. Yukarida verilenler akupunktur teşhis metodlarinin daha iyi

anlaşilmasi için verilen bazi örneklerdir.

 

Görme:

 

En çok bilgiyi sağlayan "görme" bizi teşhis koymanin üçüncü bölümüne getiriyor.

Bu, belki de diğer üç teknikten en önemlisidir. İlk önce Akupunktur uzmani,

yüzün belirli kisimlarindaki renklere bakar. Bu, cildin yüzeydeki rengi değil,

bedenin bir organinda ya da herhangi bir elementte dengesizlik olduğunda

ortaya çikan bir renktir. Bu renklenmeyi ayirdedebilmek deneyim ve ustalik

ister.

Örneğin, bizim üstünde konuştuğumuz Ağaç dengesizliğinde yeşilimsi bir renk

yüzün belirli kisimlarinda görülebilir. Bu, karaciğer ya da safra kesesi normal

işlevini göremediği zaman daha belirgin hale gelir. Ayrica bu dengesizliğe dikkat

çeken diğer ipuçlari da vardir. Kişi özellikle giyiminde yeşil rengi seçiyor olabilir;

ya da çevresini; yeşille donatabilir. Öte yandan yeşilden tamamiyle kaçiniyor, hiç

bir şekilde yeşil giymiyor da olabilir. Bu her iki tutumda, coşku ile sevme ya da

hiç hoşlanmamak, Ağaç dengesizliğinin belirtileri olabilir.

Hayatinizin belirli bir döneminde özellikle bir rengi nasil bir tutku ile

sevdiğinizi, o renk için deli olduğunuzu hatirlayin. Zaman geçtikçe bu tutkunuz

azaldi. Bugün o rengi de diğer renklerle ayni derecede önemsiyorsunuz. Hatta

şimdi bu renkten hiç hoşlanmiyor da olabilirsiniz.

Akupunktur uzmani hastanin hareketlerini, duruşunu izleyecektir. "Hastanin

nereden geldiğine" karar vermesini sağlayacak ifadelere bakacaktir. Yüz

ifadelerine, saçinin cinsine, tirnaklarina bakacaktir. Hastanin kendisine,

bedenine, giyimine özen gösterip göstermediğine dikkat edecektir. Tüm bunlar

hastanin tavri üzerine bilgi verir.

Ayrica, işlev bozukluklarini ya da zihinsel ve fiziksel yara izlerini, hastanin

değişik durumlarda gösterdiği davranişlari yeni bir insanla karşilaşmada,

randevularini planlamasinda, kendi hakkindaki konuşmalarini izlemesi gerekir.

Tüm bu izlenimler herhangi bir element dengesizliği hakkinda bilgi verebilir.

Böylece, Ağaç dengesizliği olan bir hasta yeşil giyiyor ve yüzünde de koyu

yeşilimsi bir renk gösteriyor olabilir. Hasta çok gergin ve kati beden yapisinda

olup genellikle sinirli ve sert hareket edebilir. Gülümsemesine rağmen ifadesi

sert olabilir. Giyimi, aşiri titizliği düşündürecek şekilde temiz ve düzenli, ya da

tamamiyle bakimsiz görülebilir.

 

Başka bir insanla karşilaştiğinda güler yüzlü olabilir, ancak konuştuğunda

güvensiz ve saldirgan bir tavir takinabilir ve bir sonraki buluşmasi için karar

vermekte güçlük çekebilir. "Şu saatte mi yoksa bu saatte mi olsun, şu gün mü

yoksa, bu gün mü olsun?" gibi kararsizlik ya da "her Pazartesi saat onbirde

gelebilirim" diyerek aşin derecede kararlilik gösterebilir. Ya da ne zaman

geleceğine kendi karar vermek isteyebilir. Akupunktur uzmaninin belirli bir

saati kendisi için ayirdiğini bilir ve başkasina verilmesini istemeyebilir. Tüm

bunlar ya hirçinlikla ya da hiç bir kizginlik işareti olmadan ifade edilebilir.

Görmek son derece önemlidir. Çoğu insan, görmenin sadece fiziksel gözlerimizle

yaptiğimiz bir şey olduğunu kabul eder ve çoğumuzun yaptiği da odur. Bu, yalniz

A'dan B'ye gidebilmek için gereklidir. Kararlarimizi da, bu şekilde yüzeyde

gördüklerimizle aliriz.

Akupunktur uzmani hastaya bir bütün olarak bakmak üzere eğitilmiştir. Hasta

sadece fiziksel gözü ile hevessizce görmeden mi bakiyor. Aklinin gözü ile

bakamiyor mu? Ya da daha önemlisi ruhu ile, ya da ruhunun gözü ile göremiyor

mu? Belki kişi, etrafina yalnizca bakiyor ve herşeyi maddi yönü ile tartiyor; bir

çoğumuzun yaptiği gibi. Kişi bir sürü şey de özellikle Doğa'da olan güzellik ve

coşku ile, ilişkide değildir.

Bu yetenek, en iyi birbirimizi nasil gördüğümüz konusunda değerlendirilebilir.

Dürüst olursak kaçimiz "şu insandan hoşlaniyorum, ya da hoşlanmiyorum" diye

yargida bulunur. Böyle bir sözü yüzeyde gördüklerimiz ile söylemeye öylesine

hevesliyizdir ki, eğer o kişilerin yüzü sevimli ise, onlara daha rahatlikla

sokulabiliriz ve iyi giyimli ise yine daha rahatlikla yaklaşabiliriz. Fakat yüz o

kadar sevimli değil ve giyimi perişan ve derbeder ise onlara kolayca

yaklaşamayiz.

 

Onlar hakkinda küçültücü şeyler bile söyleyebiliriz. Görüyorsunuz bu yalniz

fiziksel ya da profesyonel olmayan bir gözle görmektir. Öyle olmasaydi, onlara ne

kadar neşe ve güzellik verebilirdik, çünkü nihayet bunlarin altinda Tanri ile olan

bağ yatmaktadir. Her bir kişide o güzellik, neşe, Tanri vardir. Belki de bu neşe o

kadar ilginç ve çekici olmayan, elbiseleri bakimsiz bir kişide daha açiklikla

ortaya çikar. Gerçekten o kişiye görerek bakarsak dikkatimizi çekecek öylesine

bir güzellik görebiliriz ki.

Her birimize, her insanda, her yaşayan hücrede, her çiçekte, her bir çimende, her

ağaçta, olan gerçek özü görmeyi öğretebilsek, bu herkes için büyük bir mutluluk

kaynaği olacaktir.

Geleneksel Akupunktur uzmani devamli olarak kendini yüzeyin altindakini

görmek için geliştirir ve hiçbir zaman diş görünüşe göre tedavi kararlari almaz.

 

Hissetme:

 

Hissetme teşhis koymada dördüncü tekniktir. Yine buradan toplanabilecek

bilgiler çok farklidir. Hissetme, sedece hastaya dokunmak değildir. Ne zaman bir

kişi ile karşilaşsaniz, ondan bir duygu alirsiniz; ve onun nasil bir insan olduğunu

hissedersiniz. Varliğini odanin içinde hissedersiniz, duygularinin nasil olduğunu

hissedersiniz, ayrica ruhunu hissedersiniz, büyük bir ruh mu taşiyor? Cesur mu?

 

Ya da zayif ruhlu mu? Kendine az mi güveniyor? bunu hissedersiniz, bu hisle

iletişim kurabilirsiniz.

Bu beni Geleneksel Çin teşhisinde en önemli "hissetme" yöntemine getirdi; nabiz

ölçme. Akupunktur uzmani dokunma ile her bilekte alti olmak üzere toplam

oniki nabzi ayirt edebilir. Bu nabizlardan hissettikleriyle her oniki meridyenden

akan Ch'i enerjisinin durumunu okuyabilir. Enerjideki en ufak dengesizliği açik

bir rahatsizliğa dönüşmesinden çok daha önce hissedilebilir. Sadece nabizlarin

okunmasi ile hastanin sağlik durumu hakkinda hemen her şeyi öğrenmek

mümkündür. Muayene sirasinda nabizlar bir kaç kez alinacaktir.

Fiziksel muayenede akupunktur uzmani cildin dokusuna ve kalitesine, cildin

sicaklik derecesine, bedenin değişik yerlerindeki sicakliğina bakacak ve karnin

muayenesinde göbek nabzini da ölçecektir. Eklem yerlerinin hareketliliğine ve

omurganin duruşuna bakacaktir. Uzman, hastanin bu muayene sirasinda onun

dokunmasina karşi gösterdiği tepki ile de bir çok yararli bilgiler elde edebilir.

Tüm muayene iki saat veya daha uzun sürebilir, fakat bu sürenin sonunda

Akupunktur uzmani her beş elementin durumu ve oniki meridyen üzerine yeterli

bilgi sahibi olacaktir. Hangisinin hastaliğa neden olan, problemlerin

kaynaklandiği ana element olduğunu yeterli şekilde hissedecektir. Ancak son

kararini vermeden önce bazi diğer noktalari da göz önüne almalidir.

 

Bu konuya devam etmeden önce nabiz ölçmede Çinliler'in yönteminden söz eder

misiniz?

Daha önce söylediğim gibi, Akupunktur uzmani her iki bilekte toplam oniki

nabiz hissedebilir. Sol bilekteki alti tanesi kalp, ince bağirsak, karaciğer, safra

kesesi, böbrek ve idrar torbasi meridyenlerinin nabizlaridir. Sağ taraftakiler ise

akciğerler, kalin bağirsak, dalak, mide, seks-dolaşim ve üç isitici

meridyenlerinindir.

 

Bu oniki nabiz belirli yerlerdedir. Akupunktur uzmani aynen Batili doktorlarin

yaptiği gibi, anadamarda kanin aktiğini hissederse de gerçekte bu damar

boyunca belirli yerlerdeki gerekli Ch'i enerjisinin miktarini ve kalitesini

ölçüyordur. Bu oniki yerden her birinde Ch'i enerjisinin bir meridyendeki,

dolayisiyla onun kontrol ettiği organin durumunu tam olarak anlamasi

mümkündür. Örneğin, karaciğer meridyenindeki Ch'i enerjisi karaciğer organini

besler ve karaciğer meridyeninin nabzini dinleyerek karaciğer yetkilisinin nasil

görev yaptiği ve organin nasil çaliştiği öğrenilebilir.

Batida eğitim görmüş ve akupunktur öğrenmek için gelen doktorlar bu tür nabiz

ölçme yöntemini kabul etmekte güçlük çekerler. Karaciğer, böbrek ve midenin

durumunun sadece bir ana damardan okunabilineceğine inanamazlar. Buna

rağmen, kendileri bu oniki nabzi ölçmeyi öğrendikçe, zamanla bir yer ile diğeri

arasindaki farkliliklari hissetmeye başlarlar. İlk önceleri bu farkliliklari bileğin

anatomik yapisi ile açiklamaya çalişirlar. Bir nokta da damar cilde daha yakin

olduğu için daha kuvvetli hissedilir, diğer bir noktada daha içeridedir diye

düşünürler. Fakat ilk tedavilerini yaptiklarinda nabiz ölçmenin gerçek değerini

kabul ederler.

Nabizlari okuyup tedavilerini planladiktan sonra uygun noktalari iğnelerler.

Nabizlari tekrar okuduklarinda değişmiş olmasina hayret ederler. Kolun çok

içerisinde olduğu için zayif hissedildiğim düşündükleri nabiz, cilde yakin olduğu

için kuvvetli olduğunu sandiklari nabiz kadar kuvvetli hissediyordur.

Çoğunlukla bu nabiz değişmesinin niçin olduğu üzerine bir fikirleri yoktur ama

şimdi bu değişime kuvvetle inanmaktadirlar. Biraz daha deneyimle, tüm

Geleneksel Çin Tibbinda uğraşanlarin inandiği gibi, bu çok sayida nabizlarin

gerçekliğine, tedavinin planlamasindaki ve yapilan tedavinin etkinliğini

ölçmedeki değerine inanirlar.

 

On iki nabzi okumak kolay midir?

Hayir, kolay değildir. Nabizlari okumak çok deneyim ister, Parmak uçlarinin

hassasliğini geliştirmek çok çalişmayi gerektirir. Yillarin deneyimi olan bir

akupunktur ustasi her bir oniki nabizda yirmi sekiz farkli atişi okuyabilir. Bu

ölçmelerden hastanin beden, zihin ve ruh sağliği açisindan neleri geçirmiş olduğunu,

şimdiki durumunu ve neler olabileceğini söyleyebilir.

"Sorma" dan söz ettiğinizde hastanin kendisini günün belirli zamanlarinda daha

iyi ya da kötü hissedebileceğine değinmiştiniz. Niçin olduğunu söyleyebilir

misiniz?

 

Daha önce Çinliler'in gece ve gündüz devirlerini gözlemlediğini ve güneşin gökte

yükselmesi, gecenin gelip güneşin alçalmasiyla enerjinin kalitesinin değiştiğim

gördüklerini söylemiştim. Ayni dikkatle gözlediklerinde, oniki meridyenden her

birinin aktivitesinin yirmi dört saatlik devirde en yüksek ve en durgun

zamanlari olduğunu gördüler. Yüksek enerji dalgasi bir meridyenden diğerine

devamli bir devir halinde bedende gece gündüz hareket ediyordu.

Örneğin, safra kesesi meridyenindeki enerjinin gece on birden sabah bire kadar,

karaciğerin sabah birden üçe kadar en yükseğe ulaştiğini gördüler ve böylece her

oniki meridyenin devinimini buldular. Bu teşhis için son derece değerli bir bilgi

kaynağidir. Örneğin, kişi "sabah üç'e kadar uyuyamiyorum" diyebilir. Bu ağaç

elementinin üzerinde şüphe uyandirir. Safra kesesi ve karaciğerin o saatten

sonra önce hastanin uyumasina firsat vermeyecek kadar aktif olduklari akla

gelir. Ya da başka biri sabah birde veya üçte çok şiddetli başağrisi ile uyandiğini

söyleyebilir. Ağrilarin çok şiddetlendiği saatlerde ya da rahatsizliğin artmasi gibi

nedenlerden akupunktur uzmani dikkatini çoğu zaman belirli organa çevirebilir.

Yirmi dört saatlik devirde, yükseliş zamaninin tam aksi olan saat (12 saat önce

ya da sonra) meridyenin dinlendiği süredir. Kişi "Günün ortasinda moralim çok

bozuk olabiliyor. Sabah on bir civarinda başliyor" diyebilir. Bu, bedenin ağaç

elementlerden birindeki enerjisinin çok alçak olmasi ile başedemediğinin işareti

olabilir.

 

Yeryüzündeki enerji ayni bu yükseliş ve alçaliş devirlerini izler. Buna Çinliler

Gün ortasi ve Gece Yarisi Kanunu derler. Bu kanun, yukarida kisaca verdiğim

tanimlamaya göre çok daha karmaşiktir, fakat size günün değişik zamanlarinin

belirli organlarla nasil bağlantili olduğunu göstermek için ana hatlariyla verdim.

Size tekrar tavsiyem kendi kendinize teşhis koymaya başlamamanizdir. Gerçekte

ağrilarin sabah bir ile üç arasi daha şiddetlenmesi ya da hafiflemesinin nedeni

karaciğer olmayabilir; neden, karaciğeri etkileyen bir başka organ da olabilir.

Bu ön muayeneyi yaptiktan sonra akupunktur uzmaninin hangi meridyenin

öncelikle dengesini kaybettiğini ya da hastaliğa hangisinin neden olduğunu

bulmasi için başka neler yapmasi gerekir?

 

Hatirlayacaksiniz, daha önce mevsimlerin devimine bakmiştik. Örneğin,

ilkbahar nasil yaza geçer? Bu mevsim değişkenliğini Ağaç'in Ateş haline gelmesi

olarak da görebiliriz; ya da daha doğrusu Ağaç'in Ateş'i meydana getirişi olarak

görebiliriz demiştim. Böylece eğer hasta Ağaç dengesizliğinin bir çok belirtilerini

gösteriyorsa, Ateş elementinde de bazi rahatsizlik işaretlerini görmeyi bekleriz.

Zayif bir Ağaç enerjisi çok kuvvetli bir Ateş enerjisi yaratamayacaktir. Bu

nedenle dikkat edersek, hastanin bazi Ateş dengesizlik işaretlerini de

gösterdiğini görürüz. Neşesiz olduğunu, güneş işiği ya da sicaklik istediğini

izleriz. Ancak biz buna rağmen problemin öncelikle bir Ağaç enerji

dengesizliğinden kaynaklandiğini söyleyebiliriz.

Fakat diyelim ki hastanin toprak elementinde de problem olduğunu bulduk.

Örneğin, beslenme konusunda çok dikkatli olmasina rağmen kontrol edemediği

bir iştahi var fazla tatli yiyor. Daha önce belirtmiştim ki böyle bir kişi kati ve

soğuk olabilir. Sorunlarina sempati gösterildiğinde çok aşin tepki gösterebilir.

Sempatiden hiç hoşlanmiyor olabilir ve reddeder; daha da soğuk davranabilir. Bu

Toprak belirtilerinin bir anlami olabilir mi? Cevap, "evet"tir.

Çin'liler mevsimleri izlemelerinden, bir kontrol çemberinin varliğini gördüler. Bir

çiftçi, yaz sonunda topladiği mahsullerin o yilin ilkbaharinin ne kadar iyi

geçtiğine bağli olduğunu söyleyecektir. Ne kadar tomurcuklanma vardi?

Aşilanma oldu mu? İlkbahar soğuk muydu? Böylece, bir anlamda ilkbahar, gelen

"yaz sonu" mevsimini etkiliyor, üzerinde etki yapiyor denebilir.

Ayni şekilde bir mevsimin bir sonraki mevsimi etkilemesi tüm devir için

geçerlidir.

Eğer mevsimleri ayni kalitede Ch'i enerjisi ile değiştirirsek (çizime bakiniz)

görürüz ki Ağaç Topraği kontrol ediyor ve böylece enerji bir çember etrafinda

dönüyor.

 

Böylece, eğer Ağaç enerjisinin sorunu varsa, toprak enerjisinin dengesini

kaybetmesini bekleyebiliriz. Yeterli derecede kontrol altinda değildir. Böylece

hasta, hem Toprak enerjisinde hem de Ağaç enerjisinde dengesizlik gösterebilir.

Ama denge bozukluğunun Ağaç enerjisinde olduğunu düşünmemiz daha anlamlidir.

Bu, bizi Çin'liler tarafindan yapilmiş teşhis ve tedavide etkin olan, olağan üstü

bir gözleme getirir. Ağaç enerjisinde dengesizlik belirtileri olduğunu söylediğim

hastaya geri dönelim. Bu, bir deyişle bu dengesizliğin diğerlerinden daha belirli

olmasidir. Bu Ağaç enerjisi nereden gelmektedir? Çizimde gösterdiğim gibi bu bir

önceki elementten kaynaklanmaktadir. Ağaç Su'ya bağimlidir ya da Su

elementinin Ağaç enerjisinin annesi olduğunu söyleyebiliriz.

 

Bu terimleri tanimladiğimizda spekülasyon yapip

teorilere destek göstermeye çaliştiğimiz düşünülebilir.

Ancak Çin'liler bebeğini emziren anneye baktiklarinda

onun çocuğuna olan doğal sevgi ve ilgisini gördüler.

Anne hastalandiğinda belki çocuğuna yeteri kadar süt

veremiyordur ya da sütün kalitesi bozulmuştur. Bu

nedenle bebek daha çok acikir ve ağlar. Bebeğin istediği

sadece annesinin sevgisi ve sütüdür.

Bu sahneye şöyle bir bakarsak, önce böylesine ağlayan bir çocuğun hasta

olduğunu, tedaviye ihtiyaci olduğunu düşünürüz Fakat bu yanliş olacaktir.

Gerçekte, bu durumda gereken, anneyi sağliğa kavuşturmak için mümkün olan

her şeyi yapmaktir. Anne iyileştiğinde bebeğini yeterli miktarda ve kalitedeki

sütü ile besleyecek ve sadece bir annenin verebileceği yumuşak sevgi dolu ilgiyi

gösterebilecektir. Tabii ki çocukta artik ağlamayacaktir.

Şimdi hastaya geri dönersek ve Ağaç enerjisinin sikintida olduğunu görürsek

kendimize "bebek sikintida" ise "annesi artik onu beslemiyor mu?" diye sorariz.

Su elementinin; "çocuk" olan Ağaç elementi için savaşina yakindan bakariz.

Burada sikinti nedenini ve çözümünü bulabiliriz.

 

Örneğin, akupunktur uzmani hastanin geçmişi ile ilgili olarak not aldiğinda, çok

zor bir çocukluk dönemi geçirmiş olduğunu görmüş olabilir. Çocuk kendisini en

ufak yanlişlari için çok ağir cezalandirilan babasindan korkmuş olabilir. Çocuk

içine dönük ve sinirli büyüyüp, korkunç kabuslar görmüş olabilir. Genç yaştaki

bu korku belki onun Su elementini tehdit etmiştir. Şimdi, yetişkin olan hasta, Su

elementinin çocuğu olan Ağaç elementi üzerindeki gerginliğin belirtilerini

gösteriyordur.

Böylece, problemin Ağaçta görülmesine karşilik, anneye yani Su'ya bakip önce

onu iyileştirmek gerekecektir. Su enerjisini tedavi edip onun dengesini kurunca

"çocuk" olan "Ağaç"da kendi kendisini iyileştirecektir. Çinliler Shen (yaratici)

devinimin bu yönünü Anne/Çocuk Kanunu olarak isimlendirmişlerdir.

Size bu kanunun değerini göstermek üzere bir örnek vereceğim. Batili doktor

tarafindan bir kalp hastaliği tespit edilen hastayi ele alalim. Hasta bu yüzden

ilaç almaktadir. Fakat bir Çin'li doktor -hastaya kendi anlayişi ile teşhis koyup-

Ateş enerjisi belirtileri olmasina rağmen ya da kalp şikayetleri olmasina rağmen,

sorunun "anne"de- Ağaç enerjisini de olduğunu görebilir. Bu nedenle, tedavi

edilecek olan Ağaç enerjisi, organ olarak da karaciğer ve safra kesesidir.

Karaciğer meridyeni "kalbin annesi"dir ve böylece, karaciğer tedavi edildikçe,

kalp sikintilari da yok olacaktir. Eğer kalp sürekli olarak ilaçla tedavi edilirse

durumu hafifletebilir ama hastanin hiç bir zaman gerçekten iyileşemeyeceği

trajik bir gerçek olarak kalir.

Söylediklerimizden ilk olarak hangi meridyenin baski altinda bozulduğunun

teşhisini koymanin oldukça karmaşik bir işlem olduğu anlaşiliyor. Bu ilk

muayenenin sonunda belirlenebilir mi?

 

Akupunktur uzmani genellikle ilk görüşmenin sonunda hangi meridyenin

öncelikle yardima ihtiyaci olduğunu ya da hastaliğin çikmasinda etken olmuş

olduğunu anlayacaktir. Ancak, bazen iki saat kadar vakit alabilecek olan ilk

muayenenin sonunda, tüm bilgiler uzman tarafindan tekrar dikkatle gözden

geçirilir. Etkenlerden birini ya da hastaliğin nedenini açikliğa kavuşturup, emin

olmadan önce, bu işlem üzerinde oldukça vakit harcamasi gerekebilir. Bu

yüzden, ancak çok nadir olarak ilk muayenenin sonunda tedavinize başlanir.

Akupunktur uzmani hastaliğin nedenlerini saptayip tedaviye başlamadan önce

elindeki tüm bilgileri değerlendirecektir.

 

Hasta ilk muayeneden sonra kendisine ne gibi bilgiler verilmesini bekleyebilir?

Bu akupunktur uzmani ve hastaya bağli olarak değişir. Ancak, söylediğim gibi,

hasta batili anlayişta bir teşhis konmasini beklememelidir. İlk görüşmeden ve

alinan notlar üzerinde çaliştiktan sonra uzman sonuçlari açiklamak isteyecek ve

normal olarak enerji dengesizliğinin ve hastaliğin nedenlerini akupunktur

anlayişi içinde anlatacaktir.

 

Genellikle akupunktur uzmani, hasta isterse, tedavinin her safhasinda sonuçta

nereye ulaşilmak istediğini anlatacaktir. Biz bunun son derece önemli olduğuna

inaniriz. Çünkü dengeye kavuşturmayi ümit ettiğimiz sizin bedeniniz, zihniniz

ve ruhunuzdur. Bu nedenle neler yapildiğini öğrenmek en doğal hakkinizdir.

Hastanin, yapmak istediğimizi anladiğinda, bize daha çok yardimci olduğunu ve

tedavi için işbirliği yaptiğini belirledik.

Bu teşhis yöntemini; kişide kendini gösteren elementleri seçebilmeyi, yüzde

renkleri görmeyi, konuşmasinin sesini duymayi, kokusunu almayi, diş

görünüşün altindaki duygulari algilamayi ve nabzini ölçmeyi öğrenmek zor

mudur?

 

Şüphesiz ilk düşünüldüğünden daha zordur. Gerçekte bizler görmez, işitmez,

korku almaz ve hissetmeyiz. Belki de, dürüst davranmak gerekirse, bu alandaki

yeteneklerimizin sadece çok az bir kismini kullaniriz. Okuyucu bu söylediklerime

itiraz edebilir, onun için ne demek istediğimi açiklayacağim.

Geleneksel Çin Akupunktur uzmanliğinda ustalik kazanmanin çok uzun zaman

almasinin nedenlerinden biri, insanlarin doğduklarinda Tanrinin onlara verdiği

duyulari geliştirmemeleridir. Bu duyulari geliştirecekleri yerde, tekrar

eğitilmelerini gerektirecek kadar köreltmiş, bazi durumlarda zarar vermişlerdir.

Örneğin, görüşümüz çok kisitlidir. Gördüklerimiz sadece elde etmek

istediklerimizle ilgili olarak görmek istediklerimizdir. Diyelim ki sabah ise ya da

alişverişe gitmek için evden çiktik ve yolumuzun üzerinde çiçek açmiş bir ağaci,

çimenlerle çevrilmiş bir çiçek bahçesini ya da bir tarlayi gördük, bazi insanlara

rastladik. "O çok güzel çiçek açmiş ağaci gördün mü? ya da "Bahçedeki çiçekleri

gördün mü?" diye sorulduğunda, "evet, gördüm. Çok güzeldi" ya da "Mary'i

gördün mü?" sorularina "Evet, onu işe giderken yolda gördüm" veya "Onu aliş

verişe giderken gördüm" diyebiliriz. Hatta Mary'nin elbisesi üzerine bir gözlemde

bulunabiliriz. Ama bu bati dünyasinda ki siradan bir kişinin en değerli armağani

olan görmeyi nasil rastgele ve yüzeysel olarak kullandiğinin göstergesidir.

Eğer biz gerçekten bahçedeki çiçeklerden sadece birisine tam anlami ile görmek

için baksaydik, tanimlamasi güç bir güzellik ve büyü olduğunu görecek ve

neredeyse o çiçekten çikan canliliği ve titreşimleri hissedebilecektik. Doğa onlari,

hepimizin zevk almasi için yaratmiştir. Elimizde bir çiçeği tuttuğumuzda daha

önce yaptiğimiz gibi gelişi güzel değil de, yapisina, dokusuna, renklerine ve

şekline bakarsak sadece fiziksel gözlerimizin yani sira nerede ise "zihnimizin

gözüyle" görürüz. Ve hatta bir an için, "ruhumuzun gözü" ile de görebiliriz.

 

Çiçek açmiş bir ağaca yakindan baktiğimizi kabul edelim. Ancak böylece bu tek

ağaçtaki ululuğu ve mucizeyi fark edebilir ve dünyada ki her ağaçtan ne kadar

farkli olduğunu görürüz. İki ağaç hiç bir zaman birbirinin aynisi olamayacaği

gibi iki çiçek ya da iki insan ayni olamaz. Eğer doğanin yarattiği, benzeri

olmayan ağacin kendisini görebilmek için zaman ayirabilseydik ve sadece gelişi

güzel değil fakat fiziksel, zihinsel ve ruhsal gözümüzle görmeyi öğrenebilseydik,

herkese açik olan bu muhteşem güzellikten etkilenecektir. Fakat bunlara hala

vakit ayirmayiz. A'dan B'ye giderken yanlarindan geçeriz. "Evet, o çiçeği, çimeni,

ağaci gördüm" deriz, îşte, görüşümüz sinirli dediğimde bunlari kastediyorum.

"Bunu görüyorum, şunu görmüyorum" gibi ifadeler kullandiğimizda, sadece

fiziksel gözümüzün bir tabakasi ile gördüklerimiz üzerine- belki de görülmesi

gerekenin ancak beste birini gördüğümüz halde- büyük iddiada bulunuruz.

Bu durum, daha da önemlisi, insanlari nasil gördüğümüze de uygulanabilir. Bir

kişiyi sadece giyimi nedeniyle bile kendimizden uzak tutabiliriz. Eğer durup, her

kişiye zaman ayirabilsek, tekrar benzersiz güzelliği, her yaşayan insanda ki

Tanriyi görebiliriz. Bu da bize kendi insanliğimizi, kardeşlerimizin gerçek

değerini gösterecektir. Ancak genellikle biz sadece fiziksel gözümüzle

gördüklerimizin işiği altinda kararlar alir ve yargilara variriz. İşte Geleneksel

Çin Akupunkturu eğitiminde zor olan bu sikici alişkanliklardan

kurtulabilmektir.

 

Görme üzerine söylediklerim işitme içinde geçerlidir. Prensip olarak sadece

istediklerimizi duyariz ve istemediklerimizi duyduk!arimizin dişinda birakiriz.

Kelimeleri duyabiliriz, fakat kelimelerdeki sesi duymak için ya da onlarin

arkasindaki ifadeleri hissedebilmek için, kişinin içinden derinden gelen

özellikleri durup dinlemeliyiz.

Ayni kisitlamalar, şüphesiz koku alma ve dokunma duyularimiz içinde

söylenebilir. Hiç çocuklarina bunlari açiklayip, onlari bu yeteneklerini son

sinirlarina kadar kullanmalari için yüreklendiren anne ve baba hatirlayabilir

misiniz?

 

Eğer bunu yapsalardi sonuç, daha mutlu ve doyumlu çocuklar olurdu. Ama hayir.

Ne yazik ki bize verilen bu yetenekleri hakkimiz olarak görürüz ve onlari

geliştirip kullanacağimiza, köreltip görmezlikten gelir, belki de ilmi eğitim, isim,

mevki, daha iyi bir iş peşinde koşarken köreltiriz. Sanki maddi dünyada ki

servetlere sahip olmak için, mevsimlerin güzelliğini, hayatin kalitesini bir

kenara birakir ve bencilce işlerimizin peşinde koşariz. Sanki elimizde bir bardak

taze kaynak suyu varken gidip bayatlamiş havuzun suyunu içmeyi tercih ederiz.

Burada ilave etmek isterim ki, insanin size öğretebilecekleri sinirlidir. Bizim

gerçek ve en bilgili hocamiz Doğa'nin kendisidir. Doğa, bizim kendi içimizde

olgunlaşabilmemiz için hayati öğretmek üzere vardir. Bizim açik fikirli olmamiz,

duyularimizi onarmamiz ve Doğa'nin bilgeliğine duyarli olmamiz gerekir. Bir

çocuğu alin, -henüz yanliş yönlendirilmemiş, aldatilmamiş, bu gün bir çok

insanin peşinde olduğu maddesel uğraşlara yönlendirilmemiş bir çocuğu- onda

kavranmasi güç bir güzellik, kalp temizliği ve duyarlilik göreceksiniz.

 

Bir bebek, annesini tam anlami ile "görebilir", hatta anne fiziksel görme alaninin

dişinda olsa bile. Bir bebek annesinin varliğini, annesini görmediği halde

hissedebilir. Bir bebek sadece bir dokunma ile o kişinin ona yakin biri olup

olmadiğini anliyabilir ve bu yalnizca ona Tanri'nin bu dünyada yolunu bulmasi

için verdiği duyulari kullandiğindandir. Her birimizde bir zamanlar bu

yetenekler vardi.

Akupunktur uzmani için gereken, bu tür bir duyarliliktir. Bunu tekrar

kazanabilmek uzun yillar isteyen bir çalişmadir. Ancak o zaman uzman beden,

zihin ve ruhun sikinti işaretlerini doğrulukla algilayabilecek ve Geleneksel Çin

tibbina hükmeden doğa kanunlarini yorumlayabilecek ve kullanabilecektir.

Tekrar soruya dönersek, batida eğitim gören bir kişi için insanin beden, zihin ve

ruhunun verdiği işaretlerin (sorunlu elementlerin verdiği işaretlerin) anlamlarini

doğru olarak algiliyabilmek ve okuyabilmek güçtür. Bunu yapabilmek için kişi

kendi duyarliliğini geliştirmelidir. Teşhis koyma, o uzman için kendi doğal

yeteneklerini geliştirdikçe kolaylaşacaktir.

 

Akupunktur uzmani bilinen batili teşhis yöntemlerini de kullanacak midir?

Bazilarini uygulayacaktir. Ne de olsa batinin etkisinde olan bir toplumda

yaşiyoruz ve Bati tibbinin deneyimlerinin getirdiği yararli bazi bilgileri

kullanmak akillica olur. Bu yöntemler bir çok okullarda yine batida yetişmiş

doktorlar tarafindan öğretiliyor ve öğrenciler bu yöntemlerle yetiştiriliyorlar.

30-40 yillik bir deneyimi olan akupunktur ustasi sonuca varmak için bati

yöntemlerinden faydalanma gereği duymayacaktir. Fakat böyle bir ustalik

kazanana kadar uzmanlar bazilarini kullanabilirler ve ilk muayenelerinde

yararlanabilirler. Bunlar, geleneksel yolla konulan teşhislerin doğruluğunu

kanitlamak için olabilir. Tansiyon ölçülmesinin, stetoskop ile kalp ve ciğerlerin

dinlenmesinin teşhis koymada yararlari olacaktir. Elektro kardiogram ve idrar

tahlilleri gibi teşhis teknikleri kullanilabilir. Ancak, esas olarak, fiziksel yoklama

Geleneksel Çin tibbinin esaslari çerçevesinde yapilacaktir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İğnelerin Kullanışı

 

Akupunktur tedavisinde kullanilan iğnelerin içerisinde ya da üzerinde herhangi

bir madde var midir?

Geleneksel eğitim görmüş bir akupunktur uzmanina tedavi oluyorsaniz,

herhangi bir ilaç kullanilmaz, elektrik akimi verilmez ve iğnelerin içerisinde ya

da üstünde başka bir madde yoktur.

 

Nasil iğneler kullanilir?

Genelde paslanmaz çelikten olup insan saçindan daha kalin değildirler. Bati

tibbinda kullanilan iğneler gibi içleri boş değil.

 

İğne can acitir mi?

Duyulacak hissi tanimlamak güçtür. Bir kişinin duyacaği bir başkasinin

duyacağindan farkli olacaktir. Bazi kişiler aci duyarlar ama bu, anliktir.

Genellikle iğne cilde batirildiğinda deri altindaki akupunktur noktasina ulaşana

kadar bir şey hissedilmez. Bu his uyuşma, ağri, "canlilik" duygusu ya da sivri bir

şeyin dokunma hissi olabilir, ama yine de kaza ile iğne battiğinda

duyduğunuzdan çok daha az aciyacaktir. İnanlarin çoğu ise hiç bir şey

duymazlar.

 

İğnenin batişini, duyulan aci olarak bati tibbinda yapilan iğnelerle

karşilaştirabilir miyiz?

Böyle bir karşilaştirma öz konusu olamaz. Akupunktur denince bir çok kişinin

aklina deri altina uygulanan şiringalarla yapilan iğneler gelir, fakat onlardan

çok daha az ürkütücüdür. Bir çok kez hasta iğnenin battiğinin farkinda bile

değildir.

 

Farkli boylarda ve tiplerde iğneler var midir?

Evet, en yaygin olarak kullanilan iğnelerin boylari 1.5 ile 4.0 cm arasinda

değişir. Değişik tipte iğneler vardir ve akupunktur uzmaninin tercihine bağli

olarak kullanilirlar (aslinda belirli işlemleri olan iğneler vardir, örneğin moksa

tedavisinde kullanilan iğneler gibi-... VI. Bölüm'e bakiniz).

 

İğneler hangi derinliğe kadar batirilirlar?

İğnelerin batirildiği derinlik oldukça değişir. Çoğu akupunktur noktasi derinin

hemen altinda olduğu için genelde iğne sadece deriyi delecek kadar batirilir.

Ancak diğer bazi noktalar için iğnenin 0.5 cm ile 4-5 cm derinliğe inmesi

gerekebilir. Bu derinlik ayrica hastanin bedenindeki yağ miktarina da bağlidir.

Ancak iğnenin derine inmesiyle hastanin duyacaği acinin artacağini

düşünmeyin. Hasta iğnenin 5 ile 7 cm arasinda bir derinliğe batirilmasiyla,

derinin hemen altina batirilan iğne ile duyduğundan daha fazla aci

duymayacaktir. İğne akupunktur noktasina ulaşana kadar hissedilmeyecektir.

İğne batirildiktan sonra ayrica hareket ettirilir mi?

Bu amaçlanan etkiye göre değişir. Ama çoğunlukla hafif bir şekilde döndürülür.

Tabii ki bu teknik bir konudur fakat bu döndürme çok hafif bir şekilde yapildiği

için hasta çoğu kez bu döndürmenin bilincinde değildir.

 

Genelde kaç iğne kullanilir?

Bu hastadan hastaya ve gereken tedaviye göre değişir. Çoğunlukla bir tedavide 2

ile 6 arasinda iğne kullanilir. Uzmanin daha çok sayida iğne kullanmak

isteyeceği durumlarda vardir. Saniyorum dergilerde yayinlanan yazilar nedeni

ile -prostati olan bir hastanin 40-50 iğne batirilmiş olarak yattiğini gösteren

resimler gibi- bu soru çok sik sorulur. Geleneksel tedavide bu sayida iğne

kullanmaya gerek yoktur.

Kullanilan iğnelerin sayisi uzmanin becerisini, ustaliğini ya da tedavinin

başarisini göstermez. Daha çok iğne daha iyi tedavi demek değildir. Hiç bir

zaman kevgire döndürülmezsiniz!

 

Akupunktur iğneleri bedenin nerelerine batirilir?

Daha önce açikladiğim gibi, her meridyenin beden içinde hareket ettiği belirli bir

hat vardir. Bu hat o meridyene ismini veren organdan geçer. Her meridyenin,

cilde yakin geçtiği varsayilan bu hattinin üzerinde de akupunktur noktalari yer

alir. Çok sik kullanilan noktalar, bacaklarin alt kisimlarinda, ayakta, kollarin

dirseğe kadar olan kisminda ve ellerdedir. Ancak, bedenin diğer kisimlarinda

olan ve sik kullanilan noktalar da vardir.

 

Geleneksel akupunkturda tedavi, rahatsizlik belirtilerinin olduğu bölgelere

yapilmadiği için, tedavi noktalarinin bedende çok yaygin olmasi doğal

karşilanmalidir. İğnelerin vücutta batirildiklari noktalar çoğu kez şikayetlerin

olduğu bölge ile doğrudan ilişkili değildir. Ancak meridyenlerin genel enerji

akişini özellikle kontrol eden noktalar kollarin ve bacaklarin alt kisimlarinda, el

ve ayaklardadir. Bu nedenle, en çok kullanilan noktalar buralardadir.

 

Hasta çok kan kaybeder mi?

İğnelerin batirildiklari noktalar kanamaz. Her yüz iğneden doksan dokuzunda

kan çikmayacaktir. Ancak, iğne akupunktur noktasina çok yakin olan kilcal bir

damara dokunabilir ve çok az bir kan çikmasina ya da çürümeye neden olabilir.

Bu gerçekten çok az görülür. Çok nadir olarak cinlilerin kan "meridyene girdi,

tikadi" dediği bir olayda olabilir O zaman uzman isteyerek bir noktanin

kanamasini sağlayabilir. Sonuçta bir, iki, en fazla üç damla kan çikacak ve

hemen de duracaktir.

 

İğne tedavi süresinde kirilabilir ya da eğritebilir mi?

Hasta iğne bedene girerken ya da girdikten sonra çok ani olarak hareket ederse,

bazen eğrilebilir. Uzman en iyi kalitede iğne kullandiği takdirde, iğnenin

kirilmasina ya da ucunun kopmasina olanak yoktur. Yeterli eğitim almiş her

uzman en iyi kalitede iğneleri kullanilmasinin ne kadar önemli olduğunu bilir.

Bu iğneler paslanmaz çelikten yapilmiştir, sap ve ana kismi ayri olmayip tek

parçadir. Bu iğneler kirmadan düğüm atilabilecek kadar esnektir. Bu nedenle

tedavi sirasinda kirilmalarina olanak yoktur.

 

İğneler sadece Çin'de mi yapilirlar? Etkinlikleri kullanilan malzeme ile değişir

mi?

İğneler dünyanin bir çok yerinde yapilmaktadirlar, ben Çin'de elle yapilmiş

olanlari kullaniyorum.

Gümüş ya da altin iğnelerin bazi sonuçlari elde etmek için kullanildiklarini

duymuşsunuzdur. Kanimca bu fikir eski Çin yazilarinin tercümesinde yapilan

hatalardan kaynaklanmiştir. Bu iğneler bulunan en iyi malzemelerden

yapilmişlar fakat kullanilacaklari sosyal siniflara göre altin ya da gümüş saplara

takilmişlardi. Batida iğnelerin kendi değerlerine fazla önem verilebiliyor.

Tedavinin etkinliği kullanilan metalin cinsine ya da değerine bağli değildir.

Çin'de akupunktur metal iğnelerin keşfinden çok daha önce de vardi. O zamanlar

taş ve kemikten yapilmiş iğneler kullanilirdi.

 

İğneler tedaviden önce sterilize edilirler mi?

Evet. Bu son derece önemlidir. Bu yapilmadiğinda virüs ya da bakteri iltihaplari

geçirme riski olacaktir.

İğneler her tedaviden önce sterilize edilirler. Akupunktur uzmani çoğu kez belirli

iğneleri sadece bir hastada kullanacak ve bu iğneleri ayni hastanin ilerideki

tedavisi için saklayacaktir.

 

Sterilize etmede kullanilan sağlik bilgileri her bölgede değişebilir, her bilinçli

eğitim görmüş uzman o bölgedeki sağlik kurulunun gerekli gördüğü şartlara

uyacaktir. Bunlar bölgeden bölgeye çok az farklilik gösterir. Bu yöntemler

kaynatma ve sicak hava metodlarini içerebilir. Bu metodlar iğne kalitesinin

bozulmasina neden olabileceği için iğneler her sterilize edildiklerinde

oluşabilecek çukurlaşma, çikintilar ve de körleşmeleri açilarindan kontrol

edilirler. İğnelerde bozulma tespit edilir edilmez atilirlar. Hastanin cildini

sterilize eden bir siviyla silmek bu gün artik standart bir uygulamadir.

Sterilize işlemi uzmanin her zaman çok önem verdiği bir konudur. Geleneksel

Çin Akupunktur Kolejinin 21 senelik tarihinde mezunlarimizdan tek bir

tanesinin bile bu konuda ihmal ile suçlandiğini hatirlamiyorum. Bu Kolej

mezunlarinin ihmal sonucu hiç bir kimse sariliğa ya da mikrobik bir hastaliğa

yakalanmamiştir. Bu, kanimca, bilinçli yetiştirilmiş akupunktur uzmanlarinin

uygulamada bu konuya verdikleri büyük önemi gösterir

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Moksa Kullanımı ve Diğer Tedaviler

 

Uzman, iğnelerin dişinda başka tedavilerde uygular mi?

Evet, bazi durumlarda hiç iğne kullanilmaz. Bir çeşit masaj akupunktur

noktalarina uygulanabilir ve bazen da bir Çin Osteopathy sistemi kullanilir.

Ayrica akupunktur noktalari değişik yöntemlerle isitilabilir.

 

Akupunktur noktalarina isi nasil uygulanir?

En çok uygulanan küçük koni şeklinde ki bir moksa parçasinin akupunktur

noktasina konularak yakilmasidir. Moksa, Artemisia Vulgaris Latiflora isimli,

Çin Pelin otu gibi bir bitkinin soyulmuş ve kurutulmuş yapraklarindan yapilir.

Kahverengi yün görünümdedir. Akupunktur noktasi isidan çok etkilenir.

Çoğunlukla üç ya da beş parça ardi ardina akupunktur noktasinda yakilir, bazen

bu sayi daha da artabilir. Nadir olarak moksa sarimsak, zencefil ve tuz karişimi

üzerinde özel etki sağlamak üzere de yakilabilir. Başka bir şekilde de, l, 1.5 cm

çapindaki bir moksa çubuğu yakilir. Çubuk cildin üzerinde, isi rahatsizlik

vermeyecek kadar yakinma getirilerek, ileri geri dolaştirilir.

Moksa cildi yakabilir mi?

 

Hayir. Moksanin ucu yakildiktan sonra, çubuk çok yavaş yanar. Uzman hastaya

o bölgenin yeterli isinip isinmadiğini sorar ve cevap üzerine kalan moksa ciltten

uzaklaştirilir. Çubuk cilt üzerinde yanmaya neden olacak kadar tutulmaz ve bu

nedenle, tedavi doğru yapilirsa, hiç bir yanma tehlikesi yoktur.

Etkinlik olarak moksa ve iğne kullaniminin arasinda ne fark vardir?

Moksanin Chi enerjisi üzerinde isitici ve besleyici bir etkisi vardir ve hastanin ya

da denge bozukluğunun özelliğine bağli olarak etkisinin kuvvetli olacaği

durumlarda iğne yerine kullanilabilir. Çoğunlukla, her ikisi beraber, önce moksa,

sonra da iğne kullanilir. Diğer bir şekilde de moksa özel bir iğnenin diğer ucuna

konarak yakilir ve isi akupunktur noktasina yavaşça iletilir. Hastada gerçek bir

iğne korkusu varsa ya da bazen çocuklarin tedavisinde, iğnelerin yerine sadece

moksa ve masaj uygulanir.

 

Bir masajdan söz ettiniz. Gazetelerde okuduğum yazilara göre insan bedenindeki

belirli noktalari ovarak bazi şikayetleri rahatlatabiliyor. Bu gerçek bir

akupunktur yöntemi midir?

Hayir bu uygulama bir çeşit "yerel doktorluk" (I. Bölüm) ya da şikayetlerin

doğrudan tedavisine yönelik bir akupunkturdur. Bu noktalara masaj yapilmasi

şikayetlerin bastirilmasina neden olabilir. Fakat, şikayetler azalmiş gibi

görünürse de, hastalik daha derinde ilerleyebilir. Bir örnek verecek olursam, bir

kimsenin arada bir başi, dişi ya da kami ağriyorsa belirli noktalara masaj

yapilmasi istenen rahatlamayi getirebilir. Fakat o kimsenin sürekli bir baş

ağrisi, devamli bir karin ya da başka bir ağrisi varsa bu yöntemle rahatlamayi

sağlamak tabii ki hastaliği bastirmak olacaktir.

Masaj bir yandan ilk yardim olarak kullanildiğinda faydalidir ama öte yandan

sürekli ve geçmeyen şikayetlerin tedavisinde son derece tehlikeli olabilir.

Örneğin, bir kimse karaciğer dengesizliği nedeni ile devamli baş ağrilari

çekiyorsa, bedenin belirli noktalarina masaj yapmak baş ağrilarini azaltabilir

ama baş ağrisinin nedeni olan karaciğer dengesizliği, onun işlev görmemesi ya da

ona bağli enerjilerle ilgili olarak hiç bir şekilde etkin olmayacaktir. Bir

Geleneksel Akupunktur uzmani baş ağalarinin nedenini belirleyebilecektir.

Örneğin, ağrinin nedeni karaciğer enerji dengesizliğindense, bunu tekrar

kuracak ve uyumu sağlayacaktir. Baş ağrilari yok olacaği gibi, tekrari önlenmiş

olacaktir. Ancak tabii ki hastanin dengesini korumasina olanak olmayabilir.

Örneğin, hasta çok aşin alkol ya da uyuşturucu kullaniyor olabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akupunkturun Faydali Olabileceği Hastalik Tipleri

 

Bu başlik konusunda biraz duraksadim, çünkü akupunkturun kişiye bir bütün

olarak bakmasindan çok, bilinen hastaliklarla uğraştiği izlenimini veriyor. Bizim

belirli isimlerle tanidiğimiz hastaliklar aslinda altta yatan enerji dengesizliğinin

işaretleridir. Bu nedenle akupunkturun belirli isimlerle bilinen hastaliklari

tedavi ettiğinden söz etmek doğru olmaz. Her kişi kendine özgü olduğundan, ayni

hastaliğin değişik kişilerde ortaya çikişi farkli nedenlerle olacaktir. Şikayetler

kendilerine benzer şekilde gösteriyor olabilir ancak altta yatan nedenler

farklidir.

Çok rastlanan bir şikayeti, örneğin Migren'i ele alir ve bu bir çeşit baş ağrisinin

nedeninin, bundan şikayet eden bütün insanlar için ayni olduğunu söylersek, söz

konusu bütün insanlarin özgün tabiatini ve yapisini göz ardi etmiş olmaz miyiz?

Çin düşüncesini bir kenara birakirsak bile bu genel mantik ve bilinen gerçeklere

ters düşer. Doğanin sonsuz farkliliğini alaya almak olur.

Bunun yani sira, bilinen hastaliklarla açiklanabilecek durumlarda vardir. Fakat

unutmamaliyiz ki, Geleneksel Akupunktur uzmanina her danişildiğinda, uzman

o kişiyi sadece bu kisitli ve belirli isimlerle değil bir bütün olarak, özgün beden,

zihin ve ruh olarak, düşünecektir.

Saniyorum ki, insanlar "migrenimi tedavi edebilir misiniz?" ya da

"depresyonumu geçirebilir misiniz?" dediklerinde, çoğunun sorduğu "benimkine

benzer şikayetlerde başarili oldunuz mu?" sorusudur. Fakat, dürüst olmak

gerekirse, uzman hastayi geleneksel yöntemlerle muayene edip, ilk bir kaç

tedaviye ne cevap verdiğini görene kadar hastanin tedaviden yararlanip yararlanamadiğini bilemez.

 

Hastalik akupunkturun faydali olamayacaği kadar ilerlemiş olabilir mi?

Hastaliğin, tedavinin ötesinde ilerlediği, insanlarin artik etkin olamayacaklari

safhaya geldiği zamanlarda olur. Uzman bir kaç tedaviden sonra bunu

anlayacaktir ve de ahlak kurallarina göre bunu hastaya söylemesi gerekir. Buna

rağmen akupunktur tedavisi yine de ağrilarin azaltilmasinda kullanilabilir. Bu,

uzmanin yasal olarak "yerel-doktor"luğa ya da aneztezi tedavisine baş vurarak

hastanin geri kalan ömrünü mümkün olduğu kadar rahat geçirmesini

sağlayacaği nadir durumlardandir. Ancak bu sadece uzman hastaya durumu tüm

gerçeği ile açikladiktan, hasta da anlayip onayladiktan sonra yapilabilir.

 

Hangi durumlarda kesinlikle akupunkturun uygulanmamasini tavsiye edersiniz?

Akupunkturun kullanilmasini, bir kaza sonucu ya da çok ilerlemiş hastaliklarda,

hastanin hayatini kurtarmak üzere acil olarak ameliyat ya da başka bir

müdahale gerektiren durumlarda tavsiye etmem. Yukarida da söylediğim gibi

artik kimsenin etkin olamayacaği ölümle sonuçlanacak durumlarda akupunktur

sadece inanin ağri ve izdiraplarini azaltmak amaci ile kullanilabilir.

Tedavi edip etmeme kararinin kolaylikla alinamayacaği durumlarda

muayeneden sonra kendime bu kişi için akupunkturun en iyi tedavi yöntemi olup

olmadiğini sorarim. Bir çok nedenle batili tedavi yöntemlerini -ameliyat ya da

başkasi- tavsiye etmek daha iyi olabilir. Şüpheye düştüğüm her durumda,

kendime bu hasta karim ya da çocuğum olsaydi ne yapardim diye sorarim.

Kronik hasta olan bir çok kişi ağri kesmek gibi çeşitli nedenlerle devamli ilaç

almaktalar. Bu akupunktur tedavisini güçleştirir mi?

 

Tabii ki uzmanin işini zorlaştirir. İlaçlar izdirap çeken kişiyi çok rahatlatabilir

fakat, uzun vadede bedene zarar verirler ve uğraşilmasi gereken bir konu daha

yaratirlar. Kişinin hastaliktan kurtulmasina yardim etmek yerine onu bastirir,

hastaliğin daha derine inmesine neden olurlar. Hastanin asil şikayetlerine,

ilaçlarin neden olduğu yan etkilerde eklenir.

Yine de, tüm bunlarin yani sira, hastayi, yan etkileri olmayacak şekilde

rahatlatmali ve korumaliyiz. Bu da o kişinin aldiği ilaçlara ve dozajina bağli

olacaktir.

Sağlam bir beden hastaliklari yenecek, yapilan zararlari tamir edecek ve kendini

dengede tutacak tüm "ilaçlari" kendi yapar; hastalikli bir beden yapamaz.

Akupunktur bedenin kendini tamir ve bakimi için gerekli enzim ve salgilari,

insülin, pepsin, adrenalin, kortizon, hydrochloric asiti ve diğerlerini üretme

kabiliyetini tekrar sağlamasini amaçlar.

 

Akupunkturun belirli kifayetsizlikten kaynaklanan hastaliktan

iyileştirebileceğini mi söylüyorsunuz?

Çok kez bu tür hastaliklar akupunktura iyi cevap verirler. Batida hastaya eksik

olan maddeyi vererek onu iyileştirebileceğimize inandiririz. Örneğin, demir

(kansizlik için), insülin (diabetikler için), vitaminler, kalsiyum, hormonlar, ve

diğerleri... Bu maddelerin bedene verilmesi o madde ile ilgili eksikliği kalici bir

şekilde düzeltemez, bedene sadece bir süre için yardimci olur. Akupunktur,

yetersizliğin nedenini düzelterek bedenin ya gerekli maddeyi kendinin

üretmesini sağlamayi ya da düzgün dengeli bir beslenme ile gerekli olani

alabilmesini amaçlar. Tabii hemen eklemek gerekir ki akupunktur bazi

durumlarda başarili, bazilarinda ise başarisizdir.

 

Akupunktur uyuşturucu, alkol ve sigara gibi alişkanliklara faydali olabilir mi?

Evet, olabilir. Kişi beden, zihin ve ruh olarak sağlikli olduğunda alkol ve

uyuşturucularin uyarisina, rahatlatmasina, yardimina ihtiyaç duymaz. Bu

alişkanliklarin her biri bu gün modern yaşamda kaçinmasi güç olan bir

güvensizlik, gerginlik ya da zorluklarin işaretidir. Akupunktur sonuç olarak

ortaya çikan enerji dengesizliğini geçici olarak düzeltebilir, fakat kalici olarak

iyileştirilmesi ancak bu alişkanliklara neden olan zorluklarin ya da

gerginliklerin sona erdirilebilmesi, çözülebilmesiyle mümkün olabilir.

Soruya basit bir cevap vermek yerine bu alişkanliklara yatkin olma konusuna

dengeli bir şekilde bakalim. Sigara, alkol ve uyuşturucu maddeleri kinamak çok

kolay. Taraf tutmak istemiyorsam da, belki içimizde belli bir hoşgörü ile, tüm

bunlara karşi tek tarafli, ön yargili ve düşmanca tavir almak yerine, daha

akillica ve sevgi ile bakmamiza imkan verecek bir olgunluğu geliştirebiliriz diye

düşünüyorum.

 

Önce sigara içmeyi ele alarak ne söylemek istediğimi açiklayayim. Son yillarda

sigara içmenin zararlari üzerine o kadar çok açiklama yapildi ki, sigara içen

olsun içmeyen olsun, hiç kimsenin sigara içmenin açabileceği zararlari, akciğer

hastaliklari, kalp hastaliklari, bu hastaliklar için harcanan çok büyük miktarda

paralar ve benzerleri- red edebileceğini düşünemiyorum. Sigara içenleri bu

hareketlerinin sonuçlarini hak ettiklerini söyleyip, dişlamak çok kolaylaşti. Bu

tezi elinde viski bardaği ile savunan o kadar çok insan gördüm ki!

Alkole de ayni şekilde bakildiğini varsayalim- çok büyük sayida karaciğer,

böbrek ve daha önemlisi alkolü aşin kullanmaktan doğan akil hastaliklari

olduğunu görebiliriz. Yine hastanelerde büyük sayida yataklarin bu nedenlerle

işgal edildiğini, bakimlari için zaman ve para harcandiğini görüp yine başlarina

gelenleri hak ediyorlar diyebiliriz.

 

Bu kadarla niye yetinelim? Bu tür yorumlar uyuşturucu alanlar için, hatta

doktorlarin reçete ile ilaç verdikleri insanlar için bile söylenebilir. Uzun sürede

tekrarlanan reçeteler sonucu, artik doktorun kontrolünden çikmiş alişkanliklar

için de çok büyük harcamalar yapilmaktadir. Çok sayida insanlarin ilaçlarin yan

etkileriyle ya da neden olduklari hastaliklarla hastane yataklarini

doldurduklarina işaret edebiliriz. Daha da ileri gidersek yemek yemede bile

alişkanliklar bulabiliriz. Aşin yemek yeme alişkanliği olan insanlar gittikçe aşin

kilolu olmaya başlarlar. Ayni şekilde benzeri sonuçlar bunlarda da görülür- çok

fazla yemenin getirdiği sağliksizlik ve hastaliklar. (Bunun terside ayni şekilde

geçerlidir; kendilerini fazla dietle hasta eden insanlar gibi.) Bunlarda yine sağlik

ve hastane kaynaklarinda aşin boşa harcamalara neden olur.

Bu nedenle, eğer sigara içenlere karşi bir tavir almak istenirse, adil davranarak,

ayni şekilde içki içenlere, uyuşturucu bağimlilarina ve aşin yemek yiyenlere

karşida alinmasi gerekir.

Şimdi tekrar soruya geri dönersek.

Çok sigara içen, aşiri içki ve fazla ilaç alan ya da gereksiz yemek yiyen, benim

gözümde hasta bir insandir. Onlari bu aşiriliğa sürükleyen bir neden vardir. Bu

alişkanlik, onlari oyalar ya da bir tür rahatlik sağlar; belki de yüzleşmeyi

başaramadiklari bazi güncel sorunlardan kaçmalarina yardimci oluyordur.

Geleneksel Çin Akupunkturu bu tür alişkanliklarda başarili olabilir ve de oluyor.

Daha iyi bir denge ve uyumu beden, zihin ve ruh arasinda sağlayabilir; ve

böylece bu aşiriliklar için gereksinme de yok olur.

Herhangi bir kişinin ara sira içki, sigara içmesinde, arada bir abur cubur

yemesinde ya da ilaç almasinda (reçete ile verilmek şarti ile) hiç bir sakinca

görmüyorum. Denge ve uyum için de biraz hoşgörü gereklidir. Akupunktur

uzmani, hastasi ile işte böyle bir denge kurmaya çalişir.

 

Akupunktur hamilelik süresince de kullanilabilir mi?

Evet, kullanilabilir; fakat sadece iyi eğitim görmüş, çok deneyimli bir uzman

tarafindan uygulanmalidir. Ancak böyle bir uzman hamile bir kişinin

hastaliklarini güvenle tedavi edebilir. Hastaliğin yani sira, usta bir uzman

hamileliğin sağlikli geçmesini de sağlayabilir. Sağlikli demekle sabah mide

bulantilarinin, aşin kilo, depresyon ve diğer sorunlarin olmadiği bir hamilelikten

bahsediyorum. Hamileliğin son ayindaki tedavi çoğu zaman daha kolay ve

normal doğumu sağlar.

Doğum sirasinda akupunktur anestezisi de kullanilabilir. Usta bir uzman,

sürekli olarak annenin enerji seviyesini tam olarak anlamak üzere eğitildiği için,

bunu da tam bir güvenlik içinde yapabilir.

Hamile bir kadini tedavi ederken ne kadar dikkatli olmak gerektiğini

söylememin nedeni, annenin tedavisi yapilirken, henüz doğmamiş bebekte

etkilenecek ve de tedavi görüyor olacaktir. Bu nedenle, bu tedavilerin sadece ve

sadece çok iyi eğitim görmüş ve çok deneyimli uzmanlar tarafindan yapilmasi

gerektiğini tekrar vurgulamak isterim.

 

Akupunktur doğum kontrolünde ve düşüklerde kullanilabilir mi?

Bazi doğu ülkelerinde akupunktur hem doğum kontrolünde hem de düşüklerde

kullanilmaktadir. Fakat bu tür bir akupunktur uygulamasi, çeşitli nedenlerle,

benim kolejimde eğitilmiş ve mesleğe hak kazanmiş uzmanlar tarafindan

kullanilmayacaktir. Bu sadece bizim meslek ahlaki prensiplerine değil, ayni

zamanda bu tip sistemine hükmeden doğa kanunlarina da aykiridir.

 

Akupunktur kemik kiriklarinin tedavisinde de kullanilir mi?

Evet. Hastanin kirik kemikleri her zaman yapildiği gibi yerine oturtulmalidir,

fakat akupunktur iyileşmesine yardimci olur ve iyileştirme sürecini hizlandirir.

Benim tedavisini yaptiğini bir çok hastanin alçilarinin tahmin edilen süreden

yaklaşik olarak üç hafta önce açilmasi mümkün olmuştur.

Modern tip ve Geleneksel Çin Akupunkturu'nun en başarili uygulamasi Çin'de

bu konuda yapilmiştir. Çinliler iyileşme süresinin, alçinin çikarilip yerine ince

çubuklarin kullanilmasiyla çok kisaltilabileceğini iddia ediyorlar. Bu çubuklar,

kemikleri siki olarak istenilen pozisyonda tutarken, öte yandan çevresinin de bir

ölçüde hareket etmesine izin verir. Böylece, akupunktur tedavisi, bu bölgeye

enerji getirerek, bedenin o kisminin işlevlerini en uygun şartlarda yerine

getirmesine yardimci olarak, hizla iyileşmeyi sağlar.

 

Akupunktur tümörlerin tedavisinde kullanilir mi?

Daha önce de işaret ettiğim gibi, Geleneksel Çin Akupunkturu, hastaliklari

bilinen isimlerine göre tedavi etmez ve "tümör" de bu gruba girer. Tümörlerin

küçüldüğünü ya da tamamen yok olduğunu kaydeden bir çok çalişma olduğu gibi

tedavinin hiç bir şekilde etkin olmadiği durumlar da vardir. Bu, esas olarak

hastaliğin nedenine ve ne kadar ilerlemiş olduğuna bağlidir.

 

Saman nezlesi, alerjiler ya da uykusuzluk gibi şikayetlerde akupunktur faydali

olabilir mi?

"Saman nezlesi", "alerjiler", "uykusuzluk" tekrar şikayetlere verilen isimlerdir.

Alerjilerin ve uykusuzluğun nedenleri çok çeşitlidir. Bu çeşit dertler üzüntü,

korku, gerginlik, depresyon, keder ve bir çok diğer zihinsel durumlardan

kaynaklanabilir; ya organik bozukluklarin neticesi olabilirler; ya da bir çok kez

olduğu gibi organik ve zihinsel faktörlerin bileşiminden kaynaklanabilirler.

Hastanin enerji dengesi sağlandikça saman nezlesi, uykusuzluk ve diğer alerjiler

de yok olacaktir.

 

Bu zihinsel hastaliklarin da akupunkturun faaliyet alanina girdiğini mi gösterir?

Evet, gerçekten Öyledir. Geleneksel Çin Akupunktur uzmaninin her zaman

beden, zihin ve ruhu bütün olarak ele aldiğini ne kadar söylesem azdir. Özellikle

belirtmek isterim ki bunlar birbirinden ayri, kopuk düşünülmez. Tüm fiziksel

bozukluklar zihinsel olarak denge bozukluğuna neden olacaktir; bu da kendini

depresyon, kizginlik, üzüntü gibi şekillerde gösterir. Ayni şekilde, tüm zihinsel

rahatsizliklar fiziksel bedende tepkilere neden olacaktir; örneğin hastalik,

uykusuzluk, iştahsizlik, yorgunluk ya da ağrilar gibi.

 

Fiziksel ya da zihinsel rahatsizliklarin tek başlarina var olmalari olanaksizdir.

Kişideki her hangi bir dengesizlik kendini, bir bütünün iki parçasi olan fiziksel

ve zihinsel "beden"de gösterecektir. Tabii ki ruh da etkilenebilir. Çoğu insan

fiziksel ağrilara bir dereceye kadar dayanabilir; insanlarin dayanmayi güç

bulduklari zihinsel izdiraplardir. İnsanlar ruhen çok kötü etkilendiklerinde de

artik yaşama devam etmekte bir anlam bulamazlar.

Tüm tedaviler beden, zihin ve ruh arasinda denge kurmayi amaçlar. Bu nedenle,

kişilerin fiziksel ve zihinsel yönleri birlikte tedavi edilir; biri iyileştiğinde diğeri

de iyileşecektir.

 

Bugünlerde bir çok hastaliğin Psikomatik-akil ile beden arasindaki ilişkiden

doğduğunu duyuyoruz. O zaman, siz bu fikre tam olarak katilmiyorsunuz

diyebilir miyiz?

Dikkatinizi yine beden, zihin ve ruh arasindaki devamli etkileşmeye çekerim. Bir

insanin devamli baş ağrisi çektiğini varsayalim. Bunun nedeni zihinsel zorluklar

ya da belirli bir fiziksel bozukluk olabilir- örneğin böbreklerin ya da sidik

torbasinin ya da bedendeki başka bir organin görevini tam yapamamasi gibi.

Aynca neden ruhsal da olabilir. Tedaviye başlamadan önce, hastalik nedeninin

nereden kaynaklandiğini (vücut, zihin, ruh) doğru olarak tespit etmek son derece

önemlidir.

Bir hasta bana lumbago (bel ağrisi) tedavisi için geldi. Kendisini daha iyi

hissedip tedavisi bittiğinde kocasi teşekkür etmek için beni ziyaret etti. Bana

kaminin lumbagosunu tedavi ettiğim için teşekkür ediyordu. Karisi daha önce

herşeyden o kadar çabuk sinirleniyordu ki, hayatini onunla paylaşmak çok

güçleşmişti. Kaminin bu derece değişeceği hiç aklina gelmemişti. Karisi tekrar

mutlu ve neşeli idi ve kocasinin ifadesi ile yine "iki çocuk gibi" idiler.

Öyle görünüyor ki Bati tibbi her zaman fiziksel rahatsizliklarin kişinin zihinsel

durumunu etkilediğini takdir edemiyor. (Bugün bunun daha önemsenmesi, çok

sevindiricidir.) Bedendeki her organ ve işlevin bozukluğu kişinin zihinsel ve

ruhsal durumunda çok özel ve değişik şekilde etkili olur. Bu zihinsel ve ruhsal

durumun gözlemlenmesi uzmanin fiziksel bedende ki bozukluğun kaynağini

belirlemesine yardim eder.

 

Akupunktur bu konuya çok şüphe ile bakan bir kimseye de faydali olabilir mi?

Evet, tabii. İyileşme işlemi, kişinin inanmamasindan etkilenmeyecektir.

Bunun yani sira, bu işlemi etkileyebilecek bazi diğer nedenler olabilir. Örneğin,

kişi iyileşmeyi engelleyecek bir hayat tarzini sürdürmekte israr edebilir. (Bu

kendi başina bir hastaliğin işaretidir.) Fakat, tedavi ilerledikçe, bu kişinin

dengesini bularak tavrini ve hayat tarzini değiştirdiğini ve böylece gelişmeleri

ters yönde etkilemediğini görmeyi ümit ederiz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tedavi

 

Genelde kaç tedavi gereklidir?

Bu kişiye göre değişir. Başkalarinin tecrübesine göre yol göstermek yanliş olur.

Bazi hastalarin sekizden az tedaviye gereksinimleri olabilir, bir başkasinin ise

seksen. Daha çok hastaliğin şiddetine ve ne süredir devam ettiğine bağlidir. Bir

sürü başka etkenlerin yani sira, hangi ilaçlarin alinmiş olduğu ya da alinmakta

olduğu iyileşmenin hizini etkileyebilir.

Bazen hastaliği çok uzun süredir devam eden bir hastanin akupunktur

tedavisine çok çabuk cevap vererek yalnizca iki uç tedaviden sonra "mucizevi"

şekilde iyileştiğini duyabilirsiniz; ama bu çok nadirdir. Hastalik çok yerleşmişse

düzeltilmesinin de uzun süre alacaği beklenir. Bunun için çok sabir ve çalişmak

gerekecektir.

 

Tedaviler ne araliklarla yapilir?

Bu da değişir. Genelde, tedavi ilk iki, üç hafta için haftada iki kez, daha sonra da

bir kez yapilir. Hasta kendim daha iyi hissetmeye başlayinca tedavilerin arasi,

belki iki haftada bir, sonra da ayda bir olmak üzere açilir.

 

Tedavinin getirdiği yararlar kalici midir, yoksa bir kaç ay ya da bir yil sonra

tekrar tedavi gerekir mi?

Bu büyük ölçüde hastaya bağlidir. Hasta ilimli beslenme şekli ve alişkanliklarla

yaşamini sürdürüyor, gereksiz gerginlik ve sikintilardan kaçiniyorsa tedavinin

bir süre sonra tekrarlanmasina gerek kalmaz. Fakat hasta, tekrar hastaliğa

neden olan yaşam tarzina ve şartlarina geri dönerse, hastalikta yine ortaya

çikacaktir ve başka tedaviler gerekecektir.

Genelde, insanlar tedavi sonrasinda yaşamlarinda daha ilimli bir davranişa

geçerler. Kliniğe belki bir kaç ayda bir, örneğin mevsimlerin değişiminde ya da

yilda bir, iki kez kontrol için gelirler. Uzman o zaman nabizlardan beden, zihin

ve ruhta olan herhangi bir bozukluğu, hastalik arazlariyla ortaya çikmadan çok

önce söyleyebilir. Zaten Geleneksel Çin Akupunkturu öncelikle önleyici bir tip

sistemi olarak düşünülmüştü. Hastaliği ortaya çiktiktan sonra tedavi edecek tip

sistemi olarak düşünülmesi ikinci derecede kaliyordu.

 

İlk görüşme ve tedaviler kaça mal olur?

Fiyatini belirlemek çok güç, çünkü bu uzmandan uzmana ve mevcut imkanlara

bağli olarak değişecektir. Fakat, genellikle diğer alternatif tip uzmanlariyla ayni

ücreti alirlar.

 

Tedavi ne kadar sürer?

Genelde, tedavi yarim saat ile kirkbeş dakika arasinda değişir, ama bir çok

tedavi de bir saatten fazla sürecektir. Tedavinin kendisi için ayrilan süre ana

kistas olmamalidir. Uzman tedavi süresince hastada bazi değişikliklerin

olduğunu görmek isteyecektir. Genelde , bu sonuçlar elde edilinceye kadar

hastanin gitmesine müsaade etmeyecektir. Bazen hasta çok çabuk yanit verir ve

uzman yarim saat içinde istediği neticelere ulaşir; bazen de bu bir saat ya da

daha uzun bir süre gerektirebilir.

 

Tedavi sirasinda ne olur?

Önce nabizlar dinlenir ve uzman bir önceki tedaviden beri hastanin nasil

geliştiğini tespit etmek için sorular sorar. Daha sonra da istenen neticelere

ulaşmak için ya iğne ya da moksa kullanacaktir. İğneler bazen sadece bir iki

saniye, bazen ise bir kaç dakika, arada birde yarim saatten fazla ciltte tutulur.

Sonra hastanin tepkilerini ölçmek için nabizlari ölçülür ve hastanin renk, koku,

ses ve duygularindaki değişimler gözlenir. Bu süre içinde iğne ve moksa

görevlerini yaparken hasta sadece gevşeyip dinlenecektir.

 

Hasta tedavi süresince yatar mi yoksa oturur mu?

Bu tamamen hastaya bağlidir. Çoğu kez hastanin tam olarak gevşeyebilmesi için

yatmasi önerilir. Ancak hastanin tedavi için ötüyor olmasinin gerektiği

durumlarda vardir.

 

Hastalar genelde tedaviden ürkerler mi?

Evet, sanirim çoğu hasta ürker. Eminim ki, on hastanin dokuzu iğneler

batirildiğinda enjeksiyon iğneleri kadar aci vereceğini düşünürler. Biz

uzmanlarimizin, ilk konsültasyondan sonra hastaya iğneyi ve nasil batirildiğini

göstermesini isteriz (ancak bunun, enerji dengesini etkileyebileceği için, herhangi

bir meridyen ya da akupunktur noktasina yapilmasi uygun olmaz.) Böylece hasta

ilk tedavi için geldiğinde kendini daha güvenli ve rahat hissedecektir. Bu ilk

deneyimden sonra insanlar genellikle yapilacak tedaviye hazir hissederler.

 

Hasta ne kadar kisa zamanda kendini daha iyi hissedeceğini ümit edebilir?

İyileşmenin hizi hastaliğin cinsi, şiddeti ve hastanin durumuna bağli olarak çok

farklilik gösterir. Bazi hastalar ilk tedavi ile beraber değişiklikleri hissederler,

fakat genelde iyileşmenin dört, beş tedaviden sonra görülmesi beklenir.

Görülen ilk iyileşmenin belirtileri her zaman şikayetlerin azalmasi değildir. Çoğu

kez hasta daha kolaylikla gevşeyebilir, kendini daha canli hissediyordur, daha

huzurludur ya da hayattan daha çok zevk aliyordun Tüm bunlar Chi enerjisinin

tekrar dengesine kavuştuğunu gösteren olumlu işaretlerdir; doğal olarak bunu

şikayetlerin azalmasi takip edecektir.

 

Hasta tedaviye karşi ters bir tepki gösterebilir mi?

Duyulan rahatsizliklar genelde azdir ve hastayi günlük yaşaminda etkilemez.

Bazen şikayetlerin arttiği ya da şiddetlendiği görülebilir ama bu fazla sürmez.

Çoğunlukta hasta, tedavinin böyle bir etkisi olabileceği konusunda uyarilir.

Bu tür şiddetlenmeler, aslinda, yüreklendirici bir işaret olarak da görülebilir.

Hastanin tedaviye iyi tepki verdiğini, durumunun hafifletileceğini ya da

iyileştirilebileceğini gösterir. Bu şiddetlenme enerji dengesinin tekrar

kurulduğunu gösteren bir "iyileşme krizi" olarak görülür.

Dediğim gibi, şikayetlerin bu şekilde artmasi sadece biraz rahatsizlik verir.

Fakat, şunu da belirtmek gerekir ki, hastaliğin çok yerleşmiş olduğu

durumlarda, duyulan tepki de ağir olabilir. Ancak, çok kisa, belki bir saat ile bir

gün arasinda sürer. Tabii ki uzman bu tür ağir tepkilerin ortaya çikmasina engel

olmak isteyecektir ama bazen fazla seçeneği yoktur. Bir seferinde alti aydir çok

hasta olan biri bana "önemli olan, iyileşmeme yardim edebilmeniz. Eğer sonunda

tam olarak iyileşeceksem, bu tür sikintiya dayanirim" dedi.

 

Bu tür sikintilarin yani sira başka etkilerde görülebilir mi?

Evet, olabilir. Hasta şikayetlerinin artmasi dişinda, enerji dengesini tekrar

ayarlanmasina tepki gösterebilir. İlk tedavilerden sonra kendini her

zamankinden daha yorgun ya da uykulu hissedebilir (ve de eve gidip bir saat

kadar dinlenmesi önerilir). Tedavi bağirsaklarin çok çalişmasina, üşümeye, cilt

tahrişine ya da sivilcelere ya da terlemeye neden olabilir. Tüm bu belirtiler

hastanin tedaviye cevap verdiğini ve toksik madde ve zehirlerden kurtulduğunu

gösterir.

Bu tür tepkiler tedavi edilen organa ya da işleve bağlidir. Örneğin, aylik

kanamasi çok ve ağrili geçen rahatsizliğinin düzeltilmesi için dalak ve midesi

tedavi edilen bir kadin, daha önce tercih ettiği baharatli ve acili yemekler yerine,

caninin şekerli yiyecekleri çekmesine şaşirabilir (ya da tam tersi, tatlilarin

yerine baharatli yemekler için aniden duyulan istek gibi.) Benzer tepkiler

geçicidir ve organin işlevi düzeltildiğinde doğal dengeye ulaşilacaktir.

Uzmanin sonuçta varmak istediğinin beden, zihin ve ruhun bir bütün olarak

dengesini kurmak olduğunu akilda tutmaliyiz. Tedaviden kaynaklanan tüm

bölgesel tepkiler ve sikintilar, enerjinin belirli organ ve işlevlerde ki akişinin özel

olarak ayarlanmasindan ortaya çikmaktadir. Son olarak ta bir sürü insanin da

hiç bir tepki ya da sikinti belirtisi göstermediğini söylemeliyiz.

 

Tedavi Kanunu:

 

Tedavi etkilerinin daha iyi anlaşilabilmesi için geleneksel tibbin önemli bir

kanunundan burada söz etmek faydali olacaktir. Bu kanuna göre, tedavinin

etken olabilmesi için hastalik içerden dişariya, üstten alta ilerlemelidir ve

hastalik belirtileri tedavi süresince ilk ortaya çiktiklarinin tersi bir sirada tekrar

belirecektir. Buna Tedavi Kanunu denir.

Bu kanunun akupunktur tedavisi boyunca pratik bir önemi vardir. Eğer geçmişte

bir hastalik geçirdiyseniz -örneğin kizamik- ve bedeniniz bu hastaliği doğal

olarak geçirip, yendiyse, sisteminiz hastaliktan tamamen temizlenmiş olacak ve

ileride de hiç bir sorununuz olmayacaktir. Fakat, bir nedenden dolayi hastalik

bastirilmiş ve doğal olarak geçişi önlenilmiş ise, o zaman, hastalik geçmiş gibi

görünüyorsa da (hastalik belirtileri yok olduysa) gerçekte daha derinlere itilmiş

olabilir. Örneğin, hastalik ve rahatsizliklar çoğunlukla ilaçlarla bastirilirlar.

Ateşiniz yükseldiğinde doğal dönüm noktasina ulaşmadan düşürülmüş ve

dolayisiyla bedenden tam olarak temizlenmemiş olabilir. Doğal olarak iyileşme

röntgenle, radyoterapi ile, şok, ilaç, aşi ve benzeri yöntemlerle önlenilmiş olabilir.

Hastanin hayatinda daha önce bastirilmiş ya da önlenilmiş olan sorunu,

akupunktur tedavisiyle ve vücut dengesini bulup kendini iyileştirmeye

başladiğinda tekrar ortaya çikabilir (eğer bir soğani düşünecek olursak, soğanin

zarlarini soydukça her bir zara ulaşildiğinda orada bastirilmiş olan

rahatsizliklara tekrar rastlanacaktir). Fiziksel, zihinsel ve ruhsal olsun,

bastirilmiş sorunun tekrar ortaya çikmasi iyiye işarettir. Bu beden, zihin ve

ruhun tedavi için en iyi şekilde çaliştiklarini, içeriden dişariya doğru tüm eski

problemleri temizlediklerini gösterir.

 

Bir varsayimi ele alalim. Bayan B'nin sürekli göğüs şikayeti için tedavi istediğini

düşünelim; son 7-8 yildir bu dertten şikayetçi olsun. İlk görüşmemizde, genç

kizken çok kötü bir egzamasi olduğunu ve kortizonlu bir kremle tedavi edilmiş

olduğunu öğreniyoruz. Gerçekte yapilan yüzdeki egzamayi kremle temizleyip,

egzamaya neden olan etkenlerin göz ardi edilip tedavi

edilmesidir. Sonuçta, egzama bastirilmiş ve beden, zihin ve ruhun derinliklerine

itilmiştir. Bu nedenle, yillar sonra yine ayni şikayetlerin belirmesini anlayişla

karşilamak gerekir, fakat bu kez bedenin yüzeyinde, ciltte değil akciğerde,

belirmektedirler. (Cilt Geleneksel Çin Akupunkturu'nda akciğerlerin devami

olarak düşünülür.) Bayan B akupunktur tedavisi gördükçe göğsündeki

şikayetlerinin de azaldiğini göreceğiz; fakat tedavi süresince bir ara egzamanin

da tekrar ortaya çikmasina şaşirmamak gerekecektir. Tedavi Kanunu ile

anlatilmak istenen bu; içeriden dişariya doğru iyileşmedir.

 

Başka bir durumu ele alalim- omuzlarda ki bir mafsal iltihabi iyileşmeye

başladikça, önce ellerde daha kötüleşecektir. Bu da hastaliğin yenildiğini

gösteren bir işarettir. Yukaridan aşağiya doğru hareket ederek bedenden

çikmaktadir. Bastirilmiş bir sorun kendini fiziksel olarak ifade edebilir, ancak

zihinsel ve duygusal karşiliği da olabilir. Bu nedenle, tedavi sirasinda, hastanin

ilk ortaya çiktiğinda tamamen halledilmemiş duygusal bir sorunu tekrar yüzeye

çikabilir- eski bir korku, çözülmemiş bir keder, unutulmamiş bir kizginlik ve

benzerleri gibi. Bu eski çözülmemiş problemler tedavi sirasinda bir iki saatliğine

ya da daha uzun bir süre için tekrar ortaya çikabilir; bu tamamen hastanin

vücut, zihin ve ruhu ile sorunu ne sürede çözebileceğine bağlidir.

İlk çiktiğinda problem çok ağir ve uzun sürmüş ise, o zaman uzman tarafindan

tedavisi de zaman alabilir ve hastanin da yardim ederek üzerinde çalişmasi

gerekecektir. Önemli bir nokta, hastanin ne olduğunu anlamasi ve ne beklemesi

gerektiğini bilmesidir. Herşeyin olumlu bir yönde -iyi olmaya doğru- hareket

ettiğini bilmesinin verdiği tatminle, bu problemlerin tekrar ortaya çikmasini da

olumlu karşilayabilir.

Bu deneyim ile hastanin akupunktur tedavisi olmamasi tavsiye edildiği bazi

durumlarda vardir. Örneğin, yaşli bir kişi mevcut hastalik belirtileriyle ilaçlarin

yardimi ile de olsa baş edilebiliyorsa- örneğin astimi var ve geçmişinde kötü bir

egzama ve sedef hastaliği geçirmiş- o zaman enerji dengesini bozup, bu tür bir

tedaviye başlamak hiç de akillica olmayacaktir. Bu eski şikayetlerin tekrar

ortaya çikmasiyla hastanin daha da kötü olacaği düşünülebilir. Genç bir insanda

ise, çoğu zaman bu tür geçici sikintilari yaşayip hastaliği derinden temizlemek,

gelecekte ki sağliği açisindan daha uzun vadeli bir yatirim olur.

 

Akupunkturun zarari ya da zararli yan etkenleri olabilir mi?

Bu konuda araz tedavisi yapan akupunktura dönmek isterim. Eğer gerçekten

Geleneksel Akupunktur tedavisi yapiliyorsa, hasta sadece yukarida anlatilan

tepki ve rahatsizliklarla yüzleşecektir. Bu tedavi ile hastaya herhangi bir zarar

vermek imkansizdir. Ama, eğer "yerel doktor" ya da (nedenlerini değil) belirtileri

tedavi eden bir akupunktur uygulaniyorsa, hastaliğin altinda yatan dengesizliği

daha da bozacaği için, zararli olabilir.

Bu tür "ilk yardim" tedavileri, geçici rahatlama getirirse de, uzun vadede

hastanin enerji dengesi ve sağliği için zararli olabilir, bu nedenle, uzmanin

gerçekten Geleneksel Çin Akupunktur tedavisi (arazlar değil, hastaliğin

nedenlerini ortadan kaldirmayi amaçlayan tedavi) yapmaya ehliyetli olmasina

dikkat etmek son derece önemlidir.

 

İğnelerden mikrop kapma tehlikesi var midir?

Eğitim süresince iğnelerin sterilize edilmesi konusuna son derece ağirlik verilir

(V. Bölüm). Klinik sağlik bilgisi son derece önemlidir. Her iyi yetişmiş uzman

okulunun ortaya koyduğu uygulama kurallarina uymak zorunda olduğu gibi,

çaliştiği bölgenin ve ülkenin yasalarina da uymak zorundadir. Bu kurallara

uyulmasi zorunluluğu Geleneksel Akupunktur Odasi tarafindan ve (XII. Bölüm)

diğer iki profesyonel Akupunktur Odasi tarafindan denetlenir.

 

Akupunktur tedavisi sirasinda ilaç almayi durdurmali miyim?

Hayir, tabii ki değil. İzin almadan ilaç almayi durdurmak tehlikelidir. (Bu, bir

sonra ki bölümde daha etrafli olarak anlatacağim, son derece önemli bir

konudur.)

 

"Sosyal alişkanliklar" için ne düşünüyorsunuz? sigara ve içki içmeye her

zamanki gibi devam edebilir miyim?

Uzman bunlari sadece tedaviye engel olduklarina inandiği zamanlarda

yasaklayacaktir.

Daha önce söylediğim gibi, çoğunlukla, hastalar kendi dengelerini düzelttikçe, bu

tür "sosyal alişkanliklara" olan bağimliliklari ve istekleri azalacaktir. Doğal

olarak, ya tamamen birakirlar ya da azaltirlar. Başlangiçta uzman bu konularda,

hastanin sağliği tehlikede olmadikça ya da tedaviyi engellemedikçe, bu konuda

kesin bir tutum içinde olmayacaktir.

 

Akupunktur tibba olan ihtiyaci ortadan kaldirir mi?

Öyle olmasi gerekmez. Nadir olarak akupunktur tedavisinin yani sira bir tür

dahiliye ilaci vermek gerekebilir. Reçetesi akupunktur uzmani tarafindan

yazilacak ve tüm tedavinin içinde yer alacaktir. Bu tür bir ilaç Bati bitki tibbinda

ve de Homoeopati'de olduğu gibi doğal kaynakli olacaktir.

Buna rağmen, büyük sayida hasta, akupunktur tedavisine geldiklerinde zaten

Bati ilaçlari ile tedavi görmektedirler. Bunlar birden bire durdurulmamalidir,

ama bir süre içinde hasta onlar olmadan işlev görmeye başlayana kadar yavaş

yavaş azaltilmalidir. Bu tabii hastanin doktoru ile bir anlaşma içinde yapilmalidir.

Bilhassa tekrar belirtmeliyim ki doktora danişmadan ilaç almayi birden

birakmak çok tehlikelidir.

 

Tedavi için yaş haddi var midir? Akupunktur çocuklar için güvenilir bir tedavi

yöntemi midir? Yaşli bir kişi için iyileşme, daha mi uzun sürer?

Hiç bir yaş haddi yoktur, ama çok deneyimi olmayan bir uzman yedi yaşin

altindaki bir çocuğu, tedavi etmeyecektir. İyileşmenin ne kadar süreceği

hastanin yaşindan çok hastaliğinin ne kadar süredir devam ettiğine bağlidir.

Yetmiş yaşinda olup sadece bir senedir hasta olan biri otuz yaşinda olup on

senedir bu hastaliği çeken birinden daha çabuk iyileşecektir. Kesinlikle güvenebileceğimiz

bir ölçü yoktur; her kişi özgün bir insandir ve akupunktur

tedavisine yaş, cinsiyet ya da herhangi bir şeye bağimli olmadan reaksiyon

gösterecektir.

 

Tedavi sirasinda uygulayabileceğimiz öneriler ya da bilgiler var midir?

Evet. Yapilmasi ya da yapilmamasi gereken bazi şeyler vardir.

* Tedavi yapilacaği gün banyo yapilmamasi. En fazla iki saat önce olma

şarti ile kisa bir duş alinabilir.

* Tedaviye telaşla ya da acele ile gelmemek.

* Tedavi öncesi ve tedaviden sonra iki saat içinde ağir yemek yememek.

* Tedavinin yapildiği gün kan vermemek.

* Tedaviden sonraki, bir iki saati sakin geçirmek. (Bazi tedavilerden

sonra belirli öneriler ya da tavsiyeler kişisel bazda verilecektir.)

 

Tedavinin tatmin edici bir şekilde ilerlemesi için yardimci olabilir miyiz?

Bu sorunun cevabi XI. Bölüm'de kapsamli olarak verilecek, ama, kisaca

alişkanliklarda, beslenmede ve yaşam tarzinda aşiriliğa kaçmamak gerektiğini

önemle belirtmek isterim. Bir çok insanin doğal kabul ettiği yaşam tarzlarindan

doğan gerginliklerle savaşabilmek her tür tip bilimi için zordur. İnsanlarin bir

gecede hayatlarini değiştirmelerini beklemek haksizlik olursa da, en azindan bu

tür zorluklarin etken olduğunun farkinda olmali ve hayatimizi yönetmelerine

izin vermemeliyiz.

Ch'i enerjimiz yediğimiz yemekle ve soluduğumuz hava ile yenilenir. Ve eğer

organlar ya da beden, zihin ve ruhun "memurlari" (düzenleyenleri) işlerim

başarili bir şekilde yürüteceklerse, o zaman en üstün kalitede ki Ch'i enerjisi ile

beslenmelidirler. Bir Rolls Royce'un normal benzinle işlemesini bekleyemezsiniz,

biz de beden, zihin ve ruhumuzun karişik bir beslenme ve taze olmayan bir hava

ile işlem görmesini beklememeliyiz. Fiziksel bedenimiz için olduğu kadar,

zihinsel ve ruhsal sağliğimiz için, beslenmemizin en üstün kalitede olmasina,

taze hava ve egzersize ihtiyacimiz vardir.

 

Genel olarak, dengeli bir beslenmeyi amaçlamaliyiz. Dondurulmuş hazir gidalar

yerine taze olanlari tercih ediniz. Beyaz şekeri ve unu, kepekli un ve rafine

olmamiş şekerle değiştiriniz. Daha önce pişirilmiş,, dondurularak ya da konserve

edilerek muhafaza edilmiş "kolay yemekler" yememeye özellikle dikkat ediniz.

Besin değerlerini kolayca yok ettiği için sebzeleri fazla pişirmeyiniz. Fakat öte

yandan da çok aşin "yemek hastasi olup yemeğe esiri olmayiniz; bunun faydadan

çok zarari olacaktir.

Neleri yediğimize bir bakmak faydali olabilir. Besin değeri olmayan ne çok şey

yediğimizi anladiğimizda hayret edebiliriz. Biraz gayretle, bu değersiz şeyler

besin değeri olduğu gibi, ayrica hoşlanabileceğimiz yemeklerle değiştirebilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akupunktur tedavisi yapilirken bütün diğer ilaçlarin birakilmasini tavsiye eden

broşürler gördüm. Böyle yapmak doğru olur mu?

 

Bir önceki bölümde de söylediğim gibi, bu doğru olmaz. Bu tür açiklamalari

sorumsuzca ve tehlikeli buluyorum. Geleneksel Çin Akupunktur tedavisine gelen

hastalarin büyük bir bölümünün daha önce reçete ile verilmiş ilaçlar almakta

olduğunu ve de bir çoğunun bu ilaçlar sayesinde yaşamlarini devam ettirdiğini

kabul etmemiz gerekir. Bu ilaçlarin cinsi, dozaji çok farklidir ve hastanin

uzmana hangi ilaçlari, ne dozda aldiğini söylemesi çok, önemlidir.

Geniş kapsamda ele alirsak, bu ilaçlarin iki sinifa ayrildiğini görürüz. Birincisi

ağrilar, gerginlikler, sikintilar gibi şikayetler için verilenler, ikincisi insülin,

steriod gibi yaşamin bağimli olduğu ilaçlar. Hastanin, akupunktur tedavisine

gösterdiği cevaba bağli olarak, birinci grupta ki ilaçlara ihtiyaci azaldiğini

gördüğünde, bunlari yavaş yavaş almayi birakmasi daha kolay ve tehlikesiz

olacaktir. Ama ikinci grup ilaçlarin erken birakilmasi hastanin sağliği ve hatta

yaşami için ciddi şekilde tehlikeli olabilir. Akupunktur tedavisi ilerledikçe, bu

tür ilaçlari da azaltmak mümkün olabilir; ama bu son derece dikkatli ve yavaş

olmali, etkileri de çok yakindan gözlenmelidir.

 

Akupunktur, uzmani doğal olarak hastanin tedaviye cevap verdiğini ve tedavi

ettiği organ ve işlevlerin kuvvetlendiğini görmeden ilaçlarin azaltilmasini tavsiye

etmeyecektir. Ancak o şartlarda ilaçlarin az bir oranda azaltilmasini düşünebilir.

Mümkün olan her durumda, bu ilaçlari vermiş olan doktorla anlaşarak, onun

onayi ile ilaçlari azaltacaktir.

Hiç bir durumda hasta, iyimser olduğu bir anda dahi bu hislerin etkisinde

kalarak aniden ilaçlarini almayi durdurmamalidir. Eğer bunu yaparsa bedenine

gereksiz bir yük bindirmiş olur ve başka bir kriz yaratarak iyileştirmesini de

geciktirebilir.

Doğal iyileştirme uzmanlarinin ilaçlara karşi olmadiğini belirtmeliyim. Bu son

derece mantiksiz bir tutum olacaktir. İlaçlar, yaşamin bağimli olmadiği

durumlarda olsa bile, özellikle kronik (yerleşmiş) durumlarda çok yararli

olabilirler. Örneğin, zor ve gergin bir durum karşisinda alman uyku ilaci,

hastanin beden, zihin ve ruhunun dinlenmesini sağlayarak, geçici ve kisa süreli

bir darbenin etkisinden kurtulmasinda yardimci olabilir. Ama uyuyamiyor diye

(benim bir çok hastamin başina geldiği gibi) birisine beş yil uyku ilaci vermek çok

akillica bir tutum olmayacaktir. Uyuyamamasinin nedenini araştirip onu

düzeltmeye çalişmak çok daha olumludur.

 

Akupunktur tedavisi olurken arada bir aspirin ya da hazimsizlik tabletleri

almak doğru olur mu?

Akupunktur tedavisi görürken, herhangi bir ilaci almadan önce uzmana

danişmaniz sizin için çok daha iyi olacaktir. İdeal olarak, uzmana şimdiye kadar

reçete ile verilmiş hangi ilaçlari almakta olduğunuzu söylemelisiniz ve uzman da

tedaviyi bunu göz önüne alarak planlayacaktir. Ama eğer siz uzmana haber

vermeden kendi kendinize yeni ilaçlar almaya başlarsaniz, bu planlanan tedaviyi

kariştiracak ve tedavinin iyi bir şekilde gelişmesini de önleyebilecektir.

Akupunktur tedavisinin belki de en önemli özelliği, hastanin "iyileşme kanunu"

türünden veya tedaviye karşi tepkiyi ağirlaşarak ve şiddetlenerek gösteriyor

olmasidir. Böylece, hasta geçirdiği nezle, baş ağrisi, derideki lekelerin ya da

bağirsak bozukluğunun doğrudan doğruya tedavinin bir neticesi olduğunu

anlamazsa kendini tedavi etmeye kalkişacaktir (ve hatta ilaç için bir doktora

gidecektir). Bu noktada ilaç almak, beden tam hastalikla uğraşmaya

başlamişken ve onu doğal olarak yenerken, belirtilerini bastirmak, hastaliği

beden içine geri itmek olacaktir. İyeleşmenin olabilmesi için, bu tüm tepkilerin

doğal gelişimlerini geçirmelerine izin vermek önemlidir.

 

Ama, şüphede iseniz, uzmaniniza danişin. Ayni şekilde bunun tersi bir hataya da

düşmemek gerekir -akupunktur tedavisi görürken beliren her başka hastaliğin

yapilan tedavi sonucu olduğunu düşünmek gibi. Gerçekten soğuk almiş, nezle

olmuş, içkiyi fazla kaçirmiş, zonaya yakalanmiş, yiyecek zehirlenmesi ya da

başka bir şey geçiriyor olabilirsiniz. Böyle bir durumda gerçekten ilaç

gerekebileceği için uzmani haberdar etmelisiniz- çünkü tedavisini yaptiği asil

nedenlerin yani sira bu tür gelişmeleri de iyileştirebilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akupunkturun Değişik Kullanimlari

 

Daha önce bazi akupunktur uzmanlarinin hastalik nedenleriyle ilgilenmeyip

hastalik arazlarini tedavi ettiklerinden söz ettiniz. Bu konuda biraz daha

açiklama yapabilir misiniz?

 

Akupunkturun birbirinden farkli iki ayri şekilde kullanilabileceğini açik bir

şekilde ortaya koymamiz son derece önemlidir. Bunlardan biri sadece hastalik

arazlarini tedavi amaci ile kullanilmasidir ve bu tedavi yöntemi büyük tehlikeler

yaratir.

 

Hastaliğin ve nedenlerinin ele alinişina kisaca bir daha değinmek isterim. Daha

önce açikladiğim gibi, bir meridyendeki enerji dengesini yitirirse bir süre sonra

kişi tehlike işaretlerini almaya başlayacaktir. En basit şekilde, beden, zihin ya

da ruh. "yolunda gitmeyen bir şeyler var, lütfen yardim et" demektedir. Bu

işaretler fiziksel, duygusal ya da zihinsel olabilir; ama her biri hastaliğin ilk

belirtisidir. Bunlar ikaz ya da yardim çağrilaridir.

 

Eğer yardim etmek üzere hiç bir şey yapilmazsa, durum daha kötüleşecek ve

sonunda romatizmal eklem ağrilari, lumbago (bel ağrilari, migren (başağrilari)

gibi isimlerle bilinen hastaliklarin arazlari ortaya çikmaya başlayacaktir.

Eğer hastanin iyileşmesi isteniyorsa, hastalik nedenleriyle ilgilenilmesi,

mümkünse de ortadan kaldirilmasi gerekliliği çok açiktir. Enerji dengesi

akupunktur ile sağlaninca, belirtiler de yok olacak, hasta kendini daha iyi

hissedecek ve sağlikli kalacaktir.

Çinlilerin akupunkturu ilk kullanma amaçlari buydu. Geleneksel Çin

Akupunkturu kişi ile bir bütün olarak ilgilenir ve amaci hastaliğin altinda yatan

nedenleri keşfetmek ve bu nedenlerle doğrudan ilgilenmektir.

Böylece, ilk endişe, arazlari ortadan kaldirmak değildir, eğer böyle yapilirsa

hastalik bastirilmiş olacaktir.

 

Geleneksel akupunktur, "bu kişinin hastalik belirtileri neler?" diye değil "nasil

bir insan bu tür arazlari gösterir ve niçin?" diye sorar.

Uzmanlari bu tip sisteminde yetiştirmek çok uzun zaman alir. Çinliler, gerçek

ustaliğa yirmi yilda ulaşilabileceğini söylerler. Geleneksel akupunktur teorisi

basit görünse de uygulamasi karmaşiktir. Örneğin, nabizlari ve enerji durumunu

okumak, ana enerji durumunu okumak, ana enerji dengesizliğini belirlemek ve

gerekli tedaviyi kararlaştirmak, seslerin, renklerin, duygularin ve kokularin

analizini yapmayi öğrenmek kolay değildir. Bu nedenlerden ötürü akupunktur

ustasi olabilmek uzun zaman alir.

Bütün bunlari söylüyorum çünkü diğer tip akupunktur uygulamasinin -"formüllü

akupunkturun"- Batida yaygin olmasinin bir nedeni de budur. Batililar

geleneksel Çin Akupunktur uzmanlarinin uyguladiği akupunktur tedavisinin

başarili sonuçlarini gözleyip, akilda tutarak kopya etmek istemişlerdir. Fakat,

gerçekte, uzmanlari ve tedavilerini sadece gözlemekle çok az bilgi sahibi

olunabilinir, çünkü Geleneksel akupunktur da hiç bir zaman iki insan ayni

şekilde tedavi edilmez. Her insan eşsiz bir varliktir ve kendine özgün bir tedavi

gerektirecektir. Bu nedenle, çoğunlukla görülen arazlar için formüle edilmiş

tedavileri uygulamak doğru olmayacaktir.

 

Çinliler, yüzyillardir belirli sorunlar için çeşitli formülleri toplayip

onaylamişlardir. Ama, iyi eğitim görmüş bir uzman, önce Geleneksel Akupunktur

prensipleriyle teşhis koyup, ondan sonra uygun formüllerden birini seçebilecek

kadar Geleneksel Akupunktur kavramlari ve uygulamasi üzerine bilgi sahibidir.

Batida, bu formüller uygunsuz şekilde kullanilmaktadir. Sadece bir hafta sonu

ya da bir hafta kadar kisa bir eğitim görüp; belki de bir kaç hafta Çin'de kalarak,

akupunktur yapan çok insan vardir. Bunlar, kendilerini akupunktura yetkili

görürler, fakat, gerçekte yaptiklari tedavi sadece hatirladiktan ve belirli

isimlerde ki hastalik ve arazlari için kullanilan formülleri uygulamaktir. Bu

tarzda çalişan bir uzman örneğin migren için kitabina bakar ve formül olarak

verilen bir noktalar listesini yardimci olur ümidiyle uygular.

 

Bu sadece aptalca olmayip, daha önce de söylediğim gibi, ayni zamanda zararli

da olabilir. Migren ağrisi çeken tüm hastalari rahatlatmak için herbirine ayni

noktalari kullanmak her hastanin ayri bir insan olduğunu reddetmek olur. Hiç

bir migren ağrisi ayni nedenlerden kaynaklanmaz. Birinin migreni çok endişeli

olmasindan, diğerininki çok fazla yağli yemek yemesinden ve öbürününki de

belki aldiği ilaçlardan kaynaklaniyordur. Problem belki dalakta, belki

karaciğerde, belki de safra kesesinde ya da küçük bağirsaklardadir. Migrenden

şikayeti olan her iki insanin ayni noktalari kullanarak tedavisi nasil mümkün

olabilir?

 

Eğer yetersiz eğitilmiş bir uzman hastalik belirtilerine dayanarak tedavi uygular

ve bu belirtilere iyi geldiği varsayilan genel bir formül seçerse, hastanin enerjisi

dengeye gireceğine daha da bozulabilir. Hastalik belirtileri kaybolsa bile, bir kaç

ay ya da bir kaç yil sonra (hastalik belirtilerine yönelik akupunktur tedavisinin

enerjiyi daha da bozmasi nedeni ile) çok daha ciddi rahatsizliklar ortaya

çikabilir.

 

Uzak Doğu'da, daha önce de söylediğim gibi Geleneksel Akupunktur, "yereldoktorluğu" ya da formül akupunkturunu sadece geçici ve ilk yardim olarak

onaylar ve izin verir. Başinizin ağridiğini varsayalim, belki çok geç yattiniz, fazla

içki içtiniz, beklenmeyen bir sikinti ve şok geçirmişsiniz- ağriyi geçirmek için bir

Aspirin ya da Disprin alirsiniz. Böyle bir durumda, Uzak Doğu'da, ağriyi

geçirmek üzere bir Disprin almak gibi, formül tedavisi uygulanabilir. Fakat

tekrar eden baş ağrilariniz varsa o zaman siz de devamli Disprin almazsiniz;

yardim etmesi için doktorunuza danişirsiniz. Bunun gibi, devamli baş ağrisi

çeken biri geleneksel tip uzmanindan yardim isteyecektir.

Size bu iki tip akupunkturu ortaya koyan gerçek bir olayi anlatayim. Otuz sekiz

yaşinda bir Amerikali doktor çok kisa bir akupunktur kursuna devam etmiş;

sanirim bu 10 günlük bir kursmuş. Akupunktur noktalarinin nerelerde olduğunu

ve belirli problemlere yardimci olabilecek noktalari öğrenmiş. Kendinin beş

senedir tekrar eden bir diz ağrisi vardi ve kendi kendini tedaviye karar vermiş.

 

Bir kaç hafta dizinin çevresinde ki bir kaç noktayi uyarmiş ve ağrisi tamamen

yok olmuş. Aşaği yukari bir sene sonra bir kalp krizi geçirdi. Uzmanlar hiç bir

neden bulamadilar. Görünüşte hayatinda, sağliğinda ya da ailesinin geçmişinde

herhangi bir kalp rahatsizliğina neden olabilecek hiç bir sorun yoktu. Uzmanlar

bunun nedenlerine bir açiklik getiremediler. Ama hiç kimsenin aklina doktorun

kendi kendine akupunktur tedavisi yapmiş olacaği gelmedi. Büyük bir olasilikla

kalp krizine neden olan ya da katkida bulunan uyguladiği "araz akupunkturu"

idi. Bu noktalarin her gün yoğun olarak uyarilmasi kalp enerjisini dengesini çok

ciddi bir şekilde bozabilir ve kalbin üzerine de büyük bir baski yaratabilir.

Ağriyi geçirmek üzere bedenin bir bölümüne enerji verildiğinde, o enerjinin,

bedenin başka bir yerinden alinmakta olduğu bilinmelidir. Yukaridaki olayda,

kalp meridyeni enerjisinden mahrum edilmiş olabilir.

Görüyorsunuz ki bu harika tip sistemi çok kolaylikla yanliş ya da kötüye

kullanilabilir. Batidaki uygulanmasinda ki bir diğer zorluk da bizim sağliğa ve

hastaliğa bakiş ve anlayişimizin Çinlilerden farkli olmasidir. Bizim için geçerli

olan sağlik yöntemi, hastalik belirtilerinin bir an önce ortadan kaldirilmasidir.

Bati ve Doğu tedavi sistemleri rahatsizliklara tamamen farkli iki uçtan bakarlar.

Batili doktorlar belirli rahatsizliklari tedavi etmek üzere eğitilmişlerdir. Bu

nedenle her birinin belirgin ilgi alanlari ve (kalp, böbrek, göz, sinir ve bir çok

diğer konularda) hünerleri olan uzmanlarimiz vardir. Doktorlar iltihaplari

öldürmek, ağrilari geçirmek, hastalik belirtilerini kontrol etmek ve (hormon

yetersizliği gibi) yetersizlikler için reçeteler yazarlar. Cerrahlar bedenin

hastalikli kisimlarini keser, kiriklari tamir ederler.

 

Daha önce söylediğim gibi, Geleneksel Çin doktoru hastalik belirtilerine sorunun

kendi değil, sadece bir işareti olarak bakar. Hastaliğin nedenlerini araştirmak

üzere eğitilmiştir ve amaci öncelikle nedenlerle uğraşmak ve ikinci derecede

belirtilere bakmaktir.

 

Batida eğitim görmüş bir doktor için Geleneksel Akupunktur öğrenmek, tani

olarak anlamak ve uygulamak, hastalik ve rahatsizliklara bakiştaki temel

farkliliklar nedeni ile fazlasiyla zordur. Öte yandan, "araz akupunkturu" mevcut

tip sistemine kolaylikla girebilmektedir. Batida eğitilmiş bir doktora migren için

bir formül, lumbago için bir başka formül, eklem ağrilari için bir başkasi ve

benzerleri olmasi gayet normal gelir. Bu nedenle akupunktur noktalarini

bulmayi öğrenip onlari bu şekilde kullanabilmek işlerine gelir.

 

Günümüzde, Bati'da akupunktura gittikçe artan bir ilgi var. Tip dünyasinda, bir

çok doktor akupunkturu kendi uğraşilari içine alip, hastanelerde de bunun

uygulanmasini istiyorlar. Ne yazik ki, gittikçe artan sayida doktor kisa kurslara

devam edip sadece "araz akupunkturu"nu öğreniyor. Bu yöntemin vereceği

zararlar ve Geleneksel Akupunkturun uygulanmasi üzerine hiç bir bilgileri yok.

Başka bir nokta da bir kimsenin ayni anda hem Doğu, hem de Bati tibbim

uygulamaya çalişmasinin akillica bir davraniş olmayacağidir. Yedi ile on sene

eğitimden geçtikten sonra, çok az sayida doktor beş on sene harcayip geleneksel

akupunkturu yeterli bir şekilde öğrenmeyi istemektedir (Bati sistemiyle tatmin

olmayip, tamamiyle alanlarini değiştirmek isteyenler dişinda). Bunun yani sira,

akupunktur uygulamasinda, Bati tibbinin rolü yok gibidir. Daha önce de

söylediğim gibi, kavramlar tamamiyle farklidir.

Cinde, tüm tip öğrencileri anatomi, fizyoloji, patoloji gibi ayni temel eğitimden

geçerler. Ondan sonra ya Bati Tibbinda ya da Geleneksel Çin tibbinda uzmanlik

kazanirlar. Mezun olduktan sonra, yan yana çalişirlar ve belli bir hasta için

geleneksel tibbin mi yoksa modern tibbin mi daha yararli olacağina beraber

karar verirler.

 

Ama hiç biri her iki tibbi birden ne öğrenmeye ne de uygulamaya kalkar.

Eğer bu prensip Bati'da bu şekilde anlaşilmaz ve uygulanmazsa, bir çok

doktorun muayenehanesinde ve hastanelerde çok sağliksiz bir akupunktur

uygulaniyor olacaktir. Ne yazik ki, akupunktur da bu yetersiz temellere göre

yargilanacaktir. Ayni zamanda, doğal olarak insanlar doktorlarinin yapacaği

herhangi bir akupunktur tedavisinin iyi ve tamamen güvenli olduğunu da

sanacaklardir. Açikladiğim gibi, bu tamamen doğru olmayabilir. İyi bir

akupunktur sadece iyi taninmiş bir kolejde, en az üç senelik bir eğitim görmüş ve

araz ya da formül akupunkturu yapmayan bir uzman tarafindan yapilabilir.

Esasinda çok eskiden Cinde, özel bir çalişmadan geçmeden akupunktur üzerine

biraz bilgi edinmiş insanlarin var olduğunu düşünebiliriz. Bu kişiler belirli

tedavilerin, kulak, karin, baş ağrisi gibi ağrilara iyi geldiğinin farkina

varmişlardi. Böylece kendi ailelerini tedaviyle başlayarak yine kendi çevreleri

içinde diğer kişilerin de basit rahatsizliklarini tedavi etme alişkanliği doğmuştu.

Bu şekilde çalişan kimse de 'yerel doktor' (local doctor) ya da 'yalinayakli doktor'

(barefoot doctor) diye taniniyordu. Çin gibi çok büyük kirsal yerleşmelerin olduğu

bir ülkede en yakindaki yetkili uzmanin yüzlerce kilometre ötede olduğu

düşünülürse, böyle bir sisteme olan ihtiyaci anlamak da kolaylaşacaktir. Yerel

doktor tedavisi bu nedenle, tam yetkili bir Geleneksel Akupunktur uzmanina

ulaşilana kadar, gerektiği halde acil servis ve ilk yardim tedavisi olarak çok

önemliydi.

 

Bu gün de Çin'de, çok geniş kirsal kesimlere başka bir şekilde hizmet etmek

mümkün olmadiğindan, hâlâ bu tür akupunktura ihtiyaç duyulmaktadir. Ama,

bu Bati için gereksiz olduğu gibi uygun da değildir. Bati doktorlarinin ciddi

hastaliklar için yeterli eğitimi olmadan 'araz akupunktur" tedavisi yapmasi, ilk

yardim için eğitilmiş bir kişinin ameliyata kalkişmasina benzer. İyi, etkin,

güvenilir ve uzun vadede yararli akupunktur geleneksel bir eğitim gerektirir.

 

Son zamanlarda kulağin zimbalanmasinin, kilo kaybetmek, sigara ya da

alkolden vazgeçmek için yardimci olduğu üzerine çok reklam yapildi. Bu konuda

ne düşünüyorsunuz?

Kulaktaki bir akupunktur noktasini zimbalayarak o kişiyi yemekten, sigara ya

da alkol almaktan vazgeçirmeye çalişmak yine bir arazi tedavi etme çabasidir.

Daha basit olarak yine bir 'araz akupunktur' örneğidir.

Bu insan niçin alkol aliyor, sigara içiyor ya da aşin yemeğe düşkün diye kendi

kendimize sormaliyiz. Genelde, tüm bu alişkanliklar insanlarin yaşamlarini

olduğu gibi devam ettirmeleri için koltuk değneği görevi görürler. Sağlikli bir

beden, zihin ve ruh halindeki hiç bir insan kendine, ailesine ve içinde bulunduğu

topluma yük olacak kadar alkole bağlanmaz.

İnsanlarin "içkiye itildiğini" söyleriz ve çoğu kez bu kesinlikle doğrudur. Kişi

zihninde, vücudunda ya da ruhen öylesine izdirap çekmektedir ki, bundan

kaçmak ihtiyacini duyar. İşlev görebilmek ve izdiraplariyla başa çikabilmek için

alkolün yardimina ihtiyaci olduğunu düşünür. Ayni şey yemek içinde geçerlidir.

Çaresiz olan bir sürü hasta, boşluğu doldurmak, çaresizlik hissini yenmek için

teselliyi yemekle arar. Yiyecekler bir koltuk değneği ya da emzik yerine geçer.

Benzer nedenler çok fazla sigara içmenin altinda da yatar.

Kilo kaybetmek, sigara ya da içki içmeyi birakmak için araz tedavisi olan

insanlar biliyorum. Tedavileri bazilari için etkindi; ama sadece ellerinden koltuk

değneği alindiği için, sonradan ciddi bir sinir krizine neden oldu.

Böyle tepkiler aşin alişkanlik nedenlerinin tedavi edilmesinin ne kadar önemli

olduğunu vurgular. Neden yok olduğundan, sigara ya da içki içmek, aşiri yemek

yemek arzusu yok olacaktir. Arazlar, aşin istekler bastirilarak yok edilirse,

mutlaka başka yollardan ortaya çikacaktir.

Son senelerde Kizil Çin 'i ziyaret eden Batili insanlarin öncelikle filme aldiklari

ve üzerinde yazilar yazdiklari konu akupunkturun anestezideki kullanimi oldu.

 

Bu, Geleneksel Akupunktur uzmaninin görevinin bir parçasi midir?

Bu akupunkturun farkli ve özel bir şekilde kullanimidir. Tam anlamiyla bu

uygulamaya Akupunktur analjezi (ağri duymazliği) demek gerekir çünkü hasta

uyutulmamiştir. Ameliyat sirasinda hastanin bilinci yerindedir ve sadece

bedeninin belirli bir kisminda aci hissini kaybetmiştir. Bati'da çok konu

olmasinin nedeni kullanilan tekniğin yeni olmasi ve Cinde de çok reklaminin

yapilmiş olmasidir.

 

Modern Çin'deki akupunkturcular eski sistemleri araştirmakta ve bedenin

ameliyat yapilmasi gereken farkli bölgelerin uyuşturulmasi için denemeler

yapmaktaydilar. Bu, çok basit bir işlemdir- bedenin belirli noktalarina

akupunktur iğneleri batirilir. Çoğunlukla iki, belki de dört iğne genellikle

bacağin alt kismina ve ayaklara ya da kollarin aşaği kismina ve kulaklara

batirilir. Sonra iğnelerin her biri ameliyattan yirmi dakika kadar önce uyarilir

(ameliyat sirasinda da belirli araliklarla). Bu uyarmalar ya elle ya da bir makina

ile yapilir.

Bu uygulamanin çok başarili olduğu görülmüştür. Hastalar ameliyat süresince

bilinçli ve tamamen rahat ve sakin görünürler. Kan basinci, solunum ve nabiz

normaldir. Birçok kez hasta cerraha faal olarak yardimci da olur (örneğin, kendi

nefes alişini düzene sokarak).

 

Uyuşturulmuş bölgede bir his duyulur ama aci hissedilmez. Cerrah deriyi

yardiğinda hasta sanki cildinin üzeri bir kalemle çizilmiş gibi bir his duyar. Bir

organin hareket ettirildiğinin, kemiğin kesildiğinin farkindadir ama tüm

hissettiği bu kadardir. Cinde ulaşilmasi güç kirsal bölgelerde, çok acele ameliyat

olmasi gereken hastalarin hastaneye getirilemediği ya da anestezi için gerekli

malzemelerin bölgeye ulaştirilamadiklari durumlarda, bu tür anestezi

yöntemleri özellikle çok faydalidir. Bu tekniği kullanarak çok sayida hastanin

hayati kurtarilmiştir.

 

Batida da, Akupunktur aneljesinin oynayabileceği önemli bir rol vardir.

Geleneksel anestezi kullanilmasi, yaşamlari, yaşlilik ve kalp yetersizliği gibi

nedenlerle tehlikeye girecek hastalari ameliyat etmeyi mümkün kilacaktir. Bu

insanlar şimdi başka tür anestezi imkani olmadiği için hayatlarini izdirap içinde

geçiriyorlar.

Akupunktur aneljesinin bir kaç faydasi daha vardir. Sadece kullanilan

geleneksel yöntemlerden daha ucuz değil, ayni zamanda hastalara ameliyat

süresince ya da sonrasinda, hiç bir yan etkide bulunmamasi gibi çok büyük bir

özelliği de vardir. Acil bir durumda, midenin boş olmasi gibi bir gereksinim olmadiği

için, ameliyatlar derhal yapilabilir. Hasta ameliyattan önce ya da sonra

istediği zaman yemek yiyebilir. Ameliyat sonrasi hastanin kendine gelme süresi

çok kisadir. Hasta çoğu zaman ameliyat masasindan kalkip yatağina

yürüyebilecek kadar iyidir.

Tüm bunlara rağmen, Batida ki kullanimi açisindan bir tereddütümü de dile

getirmeliyim. Ağri hissinden korkmak üzere şartlandiğimiz ve önemli

ameliyatlar sonunda ortaya çikan sarsintilari gözlediğimiz ve hakkinda çok şey

duyup düşündüğümüz için, ameliyat sirasinda bilinçli olmamizi beklemek bize

çok zor gelebilir (özellikle bölgesel uyuşmanin ameliyat sirasinda birden

azalmasi da mümkün olduğu için).

Akupunktur aneljesi doğum sirasinda çok başarili olarak kullanilabilir. Anne

doğum sirasinda tamamen bilinçli olduğu halde hiç bir ağri duymayacaktir.

Ayrica ilaçlara da gerek kalmayacaktir. İnsanlar bu konuda kolaylikla

eğitilebilecekleri için, doğum sirasinda akupunktur kullanilmasi Batida sağlik

hizmetlerine çok büyük yararlar sağlayabilir. Bu durumda, Geleneksel

Akupunktur uygulamak için gerekli tüm eğitimi almaya gerek yoktur. Uzman

akupunkturu sadece bu amaçla kullanacaktir ve teşhis koyma ya da tedavi ile

ilgilenmeyecektir.

 

Görüldüğü gibi. Akupunktur aneljesi Geleneksel Akupunktur ve hatta "yerel

doktor" ya da "yalinayakli doktor" tatbikatindan çok farklidir. Eğer bir kimseye

ameliyat, diş tedavisi, doğum gibi nedenlerle akupunktur aneljesi uygulanmişsa,

daha sonra bir Geleneksel Akupunktur uzmani tarafindan kontrol edilmeli ve

enerjisinin tekrar dengesini bulduğundan emin olunmalidir (sadece nadiren

dengeyi tedavi etmek gerekir). Bu kontrol, o kimsenin gelecekteki sağliğini

güvenceye alacaktir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hastaliklarin Önlenmesi

 

Eğer kişi zamaninda akupunktur tedavisi olursa, hastaliğin ilerlemesi

önlenebilir mi?

 

Çoğu kez, evet. Önlem, Geleneksel Çin Akupunkturu'nun ana amaci ve

temelinde yatan ana kavramdir. İdeal olarak ve öncelikle bir önleyici tedavi

olarak görülmeli ve kullanilmalidir.

 

Uzman, hastalik ciddi olarak gelişmeden çok önce, hastanin nabizlarindan ve

diğer teşhis yöntemleri ile o kişide herşeyin yolunda olmadiğini anlayacaktir.

Daha önce Çinliler, oniki organ ve işlevler beraberce dengede ve uyumluca

çaliştiklarinda, kişinin beden, zihin ve ruhunda hiç bir hastaliğin olamayacağini

keşfettiğini anlatmiştim. İnsanoğlu tarafinda bilinen her hastalik bir ya da daha

fazla sayida organ ve işlevlerin enerji dengesizliğinden kaynaklanir. Bu nedenle,

eğer uzman dengesizliğin ilk işaretlerini görebilirse, düzeltip bedenin normal

işlevlerine dönmesini sağlayabilir ve böylece hastaliğin ilerlemesini engeller.

Düzenli araliklarla muayene olmanin çok önemli olduğu anlaşiliyor. Akupunktur

uzmani, insani yalnizca bir şeyin bozulmaya başlayip başlamadiğini anlamak

için muayene etmeyi kabul eder mi?

 

Tabii, memnuniyetle eder. Geleneksel akupunkturun en keyifli, kuvvetli ve

güven veren yönü onun bir önlem ve sağlik bakimi sistemi olmasidir. Eski Cinde,

insanlar akupunktur uzmanlarini, her mevsim değişiminde herhangi bir

dengesizlik işaretinin olup olmadiğini kontrol etmesi ve düzeltmesi için ziyaret

ederlerdi. Bu, modem Çin içinde hala geçerlidir.

Eğer biraz düşünecek olursaniz, arabamizi iyi çalişmaya devam etmesi için

düzenli araliklarla servise götürürüz. Eğer tamirci araba üzerinde çalişmasi

gerektiğini söylerse, hiç tereddüt etmeden izin veririz. Ama biz sahip olduğumuz

en değerli şeyler olan beden, zihin ve ruhumuz için ne yapariz? Onlari gözleyip,

uzun yillar sağlikli ve mutlu yaşamalari için arada bir servise götürür müyüz?

Kaç kişinin geç kalip, zararin ortaya çikarak, bedenlerinin mekanizmasi

bozulana kadar beklediğini görmek için herhangi bir doktorun muayenehanesine

gidip bakmaniz yeterli olacaktir. Keşke daha önce dikkat etmiş olsaydilar.

(Onlari da suçlamak doğru olmaz. Bati tibbi sağlik bakimindan çok, devamli

olarak hastaliğin tedavisini vurgular ve çareler arar.)

Çinliler çok daha akilli davranmişlardir. İnsanlar akupunktur uzmanlarina

hastaliklari önleme yeteneklerinden dolayi, kendilerini iyi hissettiklerinde

giderlerdi. Gerçekten de, hastalanirlarsa da uzmanin vazifesine son verildiği

söylenir. (Eski Çinin askeri ya da yüksek derecede ki memurlar sinifinda, bazen

de uzmanin hayatina son verilirdi!) Fakat, doktorlarin bu sorumluluklariyla

açikça ortaya konan, hastaliği engellemek için sadece arada bir kontrolden geçip

tedavi görmenin yeterli olmadiğidir; insanlar kendilerine de bir rol düştüğünü

bilirlerdi -doktorlarin önerilerini dinlemeleri, beden, zihin ve ruhlarinin

işlevlerini, çevre ve başkalariyla olan ilişkilerini gözlemeleri gerektiğini

bilirlerdi.

 

Daha önce, akupunktur uzmaninin insanin enerji dengesini neden yitirdiğini

anlamasi gerekir demiştiniz. Galiba kişinin de tekrar ayni dengesizliğe

ditmemesi için dengesizliğin nedenini anlamasi gerekir?

Söylediğiniz doğru. Kişi, dengesizliğin ilk ortaya çikişinda nedenlerini bilmez ve

tekrar etmesine önleyecek önlemler almazsa, o zaman dengenin tekrar bozulmasi

çok kolay olacaktir. Eğer hastaliği önleyeceksek, nedenlerini bizim de anlamamiz

gerekir. Kendi kendimize "hastalik nasil ortaya çikti?" diye sormaliyiz.

 

O zaman, oniki meridyen ya da enerji hatlarinin işlevlerini ve dengelerini neler

bozar?

 

Bunun cevabi iki yönlüdür.

İlki, kişinin yaşamini nasil sürdürdüğüdür. Bu genel yöndür. Çinliler oniki

meridyenden akan enerjinin gerginlik, zorluklar ve duygusal sarsintilara karşi

hassas olduğunu görmüşlerdir. Tüm hastaliklar bu faktörlere bağlanabilir diye

düşünülür. (Tabii mekanik ve kimyasal nedenli hastaliklarin dişinda.)

İkincisi kişinin beden, zihin ya da ruhsal bir hastaliktan şikayeti olabileceğidir.

Çinliler, hastaliğin kişinin içindeki durumla diş dünyanin birbirlerini

etkilemesinden kaynaklandiğina ve bunu ortaya çikaran belirli iç ve diş (her biri

yedişer) etkenler olduğuna inanirlar. Örneğin, aşin korku, keder, kizginlik,

sevinç, üzüntü ve endişe iç etkenler olarak enerji dengesini etkileyecektir. Ayrica

kalitsal beden yapisi da etken olabilir. Diş etkenler olarak da çevresel

değişiklikler etkin olabilir; bunlar, geleneksel olarak, soğuk, sicak, kuruluk,

nemlilik, islaklik, rüzgar ve ateştir.

Hepimiz, belirli zamanlarda, bu iç ve diş etkenlerle yüz yüze geliriz ama sağlikli

bir beden, zihin ve ruh bunlarla başa çikabilir. Örneğin, bazen endişeleniriz ya

da çok aşiri sicak ya da nemli yerlerde bulunuruz; fakat, kisa bir süre sonra zihin

ve bedenimiz alişir ve bu durumdan kötü etkilenmeyiz. Fakat, beden, zihin ve

ruhumuz devamli olarak iç ve diş etkenlerin etkisi altinda kalirsa, bu Chi

enerjisinin ciddi olarak dengesini bozmasina ve beden, zihin ve ruh olarak

hastalik belirtilerinin ortaya çikmasina neden olur.

 

İltihapli ve bulaşici hastaliklarda, eğer kişi tam olarak sağlikli ise, Çinliler

bedenin hastaliğa karşi gelebileceğine inanirlar. Gerçekten, bedenin direnci, bu

etkenlerden biri yüzünden azaldiğinda ise hastalik yerleşebilir. Sağlikli kalmak

için olaylarla hareket edip, değişebilmeliyiz ve gerginlik yaratan etkenlerle

direncimizi bozacak ve normal enerji dengemizi tekrar kuramayacak kadar

yüklenmemeliyiz.

Enerji dengemizi bozmamak için ne yapmaliyiz? Çinliler ne yaparlardi?

Çinliler bizim doğada var olan herşeyin bir parçasi olduğumuzu ve de herşeyden

etkilendiğimizi anlamişlardi. Bizim bugün çok sik yaptiğimiz gibi kendilerini

herşeyden ayri ve kopuk görmezlerdi. Ayrica kendi sağliklarinin, bugün, bizim

sağliğimiz için sorumluluğu doktorlara birakmamizdan çok farkli olarak, kendi

sorumluluklari olduğunu görmüşlerdi. Çinliler için nasil sağlikli ve dengeli

olunacağini bilmek çok önemli idi.

 

Önce yaşam hizlarini düşünelim. Tabii ki bizimkinden çok daha yavaşti.

İnsanlarin düzen, huzur, mutluluğunun (buna bağli olarak sağliğinin) her kişinin

Tao'yu takip etmek için sarfettiği çabadan çiktiğini anlamişlardi (XIII. Bölüm'e

bakiniz). Her kişinin öncelikle yapmak istediği kendi içinde ve hayatinda denge

ve uyumu bulabilmekti. İdeal olarak, bu denge ve uyum gittikçe genişleyen

daireler halinde yayilacakti- aileye, evlerine, oradan köy ya da şehre, oradan da

gittikçe genişleyerek tüm ülkeye. Tüm yönleriyle işlerini, ailenin ve komşularin

tüm ihtiyaçlarini, ülke hükümetinin siyasetini destekleyecekti. Hayatin ve sanat

çalişmalarinin tüm gereksinimlerinin üretimini etkileyecekti. Bu Doğa ile

yaşamayi ve Doğa'nin kanunlarini kabul eden bir hayat felsefesi idi.

Yaşam her zaman günden geceye, hareketten dinlenmeye, mutluluktan hüzne,

yang'den yin'e devamli hareket edip akmaktadir. Böylece herşey geçicidir.

Çinliler, yarin başarisizliğin olabileceğini, başari ve hirsa kapilmanin manasiz

olduğunu gördüler. Yarin yok olabilecek bir şey için böbürlenmek aptallikti.

Böylece iyi ya da kötü, gelen ve gideniyle, doğa kanununu kabullendiler.

Bu nedenle, Tao'yu takip etmek için çok eski Çinliler aşiri olan her şeyden

kaçmayi, herşeyde ilimli olma gerekliliğini vurguladilar. Genelde basit yemeyi ve

yaşami seçtiler, çok nadir olarak vücutlarini ya da zihinlerini fazlasiyla

yorarlardi; ve doğal olarak da aşin kazanç için uğraşmazlardi.

 

Doğa kanunu anlayişlari ve hastaliğa neden olan yedi iç ve diş etkenlerle (bir

önceki cevaba bakiniz) kendilerinde de herhangi bir hastalik işaretini tanirlardi.

Başağrisi, iştahsizlik, yüksek ateş ya da benzeri gibi en ufak belirtilere dikkat

edip, onlarla mümkün olduğu kadar kendileri uğraşirlardi. Yaşamlarinda neler

olduğunu, neler yediklerini, mevsimi, günün hangi saati olduğunu, havayi

düşünürlerdi. Ve arazlarin nedenlerine, doğanin verdiği mesajlara uyarak, karşi

koymaya çalişmişlardi. Belirtiler aşiri gerginlik, ya da çalişmadan; ya fazla, ya

da yanliş yiyeceklerden olabilirdi. Bazi yiyecekler ateşli durumlar, bazilari ise

soğuk ve uyuşuk durumlar, kol ve bacak ağrilari için yararlidir. Bazilari ise kani

temizlemek ya da kan yapmak için faydalidir. Bazisi kuvvet ve enerji verir, ve

bazilari enerjiyi yatiştirir. Böylece beslenme alişkanliklari, yiyecek, egzersiz,

davraniş, nefes alma, bağirsak v e benzeri şeylerle ilgilenmişler ve hastaliğin

nedenlerini belirliye bilecek miyiz diye bakmişlardi.

 

Çinliler ayni zamanda hastaliklarin yavaş geliştiğini gözlemlediler. Hastaliğin

belirtileri, kendisinin ciddi bir şekilde ortaya çikmasindan aylar ya da yillar önce

görülebilir. Ne kadar küçük olsa da, tekrar eden her belirti ciddi bir ikaz işareti,

beden, zihin ve ruhun her şeyin yolunda gitmediğini söyleyen bir tehlike belirtisi

olarak alinmalidir. Bu ilk belirtiler yerlerini ciddi bir hastaliğa birakmadan önce,

sorunun altinda yatan nedeni keşfedecek kadar bir süre vardir.

İnsanlar, sadece kendi kendilerine çözüm getiremediklerinde, Geleneksel

akupunktur uzmanina başvururlardi. O da ustalik ve bilgisi ile nedenin kesin

olarak yerini belirler ve düzeltmeye koyulurdu. Akupunkturun yani sira bu

tedavi, bitkileri kullanmak ve masaj, diet ve fiziksel egzersiz programi, nefes

alma egzersizleri, bağirsaklarin daha iyi çalişmasi için ilaçlar gibi şeyleri de

içirirdi.

 

Bu bilgileri, burada, Bati'da hastaliğin önlenmesi için ne şekilde kullanabiliriz?

Bir kez beden, zihin ve ruh hastaliklarinin kendi kendilerine olmadiklarini,

bizim hiç bir sorumluluğumuz yokmuşçasina dişaridan gelip bize

saldirmadiklarini anlarsak onlardan daha az korkariz. O zaman belki biz de

kendimiz için biraz daha sorumluluk üstleniriz. Genellikle soğuk alginliği, baş

ağrisi, aylik kanamalarin düzensizliği, kusma hissi ya da yüksek ateş gibi

şeylerin ne yazik ki öyle rast gele olduğunu düşünürüz. Hatta daha ciddi bronşit,

anfizem, kalp zafiyeti, mafsal iltihabi ya da kanser gibi problemlerde bizim hiç

bir hatamiz olmadiğini düşünürüz.

 

Fakat bu hastaliklar çoğu kez doğal yaşami ve doğa kanunlarini hiçe saymaktan

çikar. Çoğu zaman sağliğimizla yaşamamiz arasindaki ilişkiyi göremeyiz.

Bizlerinde eski Çinliler gibi bu bilgiyi kullanabilmemiz gerekir.

Ayni zamanda bizi doktorun iyileştirmesi gerektiğini düşünür, müdahale ederek

bizi iyileştirmesini bekleriz. Bizi iyileştirme sorumluluğunu ona yükleriz

(başaramazsa onu suçlayabiliriz de). Esrarengiz bir diş kuvvetin bizi iyileştirip

birakacağini ümit ederiz. Eğer doktor ile beraber çalişmayi isteseydik, sağlikli

kalmak için onun önerilerini kabul edip sorumluluk yüklemeydik ne kadar iyi

olurdu.

 

Sağliğimizin ve mutluluğumuzun başkalari tarafindan gözetilmesini beklemekle

biz kendimize sahip çikmamiş oluruz. Kendi kendimize yetecek gücü yitirmek

bizi gereksiz yere korkutur ve aciz kilar. Geleneksel Çin Akupunkturu'nun

güzelliği bunu tam tersini yapmasindadir. kendimize bakmamiz ve

saklanmamamiz için güç verir; kendimize yardim etmemizi ve yine kendimiz için

sorumluluk almamizi sağlar.

 

Dikkat edersek, biz kendi şartlarimiz, çevremiz, iç ve diş diğer etkenlerden

etkilenmeyi önleyebiliriz. Hasta olmaya başladiğimizi farkettiğimiz zamanlar

vardir ve işte o zaman bunlari düşünüp hastaliğa neden olan etkenleri

düzeltmeye çalişmaliyiz. Hastalik hiç de esrarengiz değildir. Basit olarak neden,

vücut, zihin ve ruhumuza fazla yüklenilmesinin doğal ve kabul edilebilir bir

sonucudur. Çinlilerin verdikleri mesaj ilimli bir hayat sürmek, ve doğanin ritmi

ile uyum içinde yaşamaktir. Bunu biraz daha açikliğa kavuşturmak için doğanin

ritminin ve ilimli yaşamak ile ne demek istediğimizi düşünelim.

Önce, yin ve yang ve beş elementin nasil çaliştiğini düşünelim. (Bunlardan III.

Bölüm'de söz etmiştim). Yin ve yang'in doğal ritminin gün ve gecenin, ve hareket

ve dinlenmenin birbirini takip etmesinde ifade edildiğini görebiliriz. Beş

elementin doğal ritmini de mevsimlerin ritminde görebiliriz. Bu doğal ritimlerin

bozulduğunu hayal edin. Günün gece boyunca ya da gecenin gün boyunca devam

ettiğini varsayalim. Ya da sonbahar yerine yine ilk baharin geldiğini düşünelim.

Tam bir karmaşa yaşanacaktir. Ama işte bizim yaptiğimiz da zaten budur.

Devamli olarak günleri gecelere, ve geceleri güne uzatmaya çalişiyoruz -dinlenme

zamaninda aktif olmak, ya da tam tersi gibi.

 

Çocuklar yorulduğunda gözleyiniz. Kivrilip yatar ve hemen uyurlar.

Aciktiklarinda, yemek yerler; ve biktiklari zaman da dururlar. Bu yin ve yang'in

doğal ritmine uymak demektir. Ama biz büyükler bu ritim ve ilimli yaşamayi

reddederiz. Çok yorgun olduğumuz halde kendimizi çalişmaya zorlariz. Gece çok

geç saatlere kadar uyanik kaliriz. Kalkmamiz gereken saatte uyuruz. Karnimiz

tokken, ya da henüz acikmamişken yeriz, aciktiğimizda da doğru dürüst yemeyiz.

Bu tür alişkanliklarin hiç bitmeyen bir listesini yapabiliriz. İstediklerimizi

yapmak için doğayi bilmemezlikten geliriz; doğa kanunlarini devamli hiçe

saymamiza rağmen, iyi bir haşati tüm yil boyunca hiç durmadan biçebileceğimizi

düşünürüz.

 

Duygularimizla neler yaptiğimizi düşünelim. Bir çocuk mutlu olduğunda güler;

üzgün olduğunda ya da cani acidiğinda ağlar. Ama büyükler içimizden geldiği

gibi doğal olmanin kabul edilemeyeceğini düşünürüz. Gözyaşi, keder ve

kizginliğimiz, bastirir, ve içimizden geleni çok az gösteririz. Böylece doğal

tepkileri ve beş elementin akişini durdururuz.

Tekrar Günortasi ve Geceyarisi (IV. Bölüm) kanunlarini düşünelim. Eğer kendi

doğal saatimize biraz daha dikkatle bakarsak, işlerimizi doğru (ya da yanliş)

zamanda yapmamiz için bize yol gösterecektir. Yemeklerimizi mide için en uygun

zamanda.

örneğin sabah yedi ile dokuz arasi yersek, doğanin ritim akişina uymuş oluruz ve

bu da bizim yararimizadir. Diğer bir deyişle, iyi kahvalti etmek önemlidir.

Bağirsaklarimizi sabah beş ile yedi arasi boşaltmamiz daha iyidir. Akşam saat

yedi ve onbir arasi sosyal ve aktif olmak daha kolaydir. Gece onbir de yatip

uyumak iyidir (böylece ahşap elementinin "bakanlar"i, biz zihinsel ve fiziksel

olarak hareketli değilken, planlama ve karar alma ile uğraşabilirler. Bu saatte

fazla hareket uykusuzluğa neden olabilir).

 

Hastaliğa neden olan yedi iç ve yedi diş etkeni düşündüğümüzde (daha önceki

cevaplarda açiklanan) dengeye ve her hangi bir faktörün fazla olup olmadiğina

dikkat etmeliyiz. Çok uzun zamandan beri mi kederliyim? Aşin derecede

üzüntülü ya da kizgin miyim? Rutubetli evden niçin aşiri rahatsiz oluyorum?

Niçin hep üşüyorum?

 

Yaşam tarzimizi, içinde olduğumuz durumlari ve bunlarin sağliğimizi nasil

etkilediklerini düşünmeliyiz. Ne tür aşin baski ve gerginliklerle karşilaşiyorum?

Beğenmediğim ve kizdiğim bir işte mi çalişiyorum? Başa çikmak zorunda

olduğum öfke, kizginlik, nefret, kiskançlik, yalnizlik ya da keder mi var? Çok

kötü şartlar altinda mi çalişiyorum? Çok aşin mi çalişiyorum, yoksa gerektiği

kadar çalişmiyor muyum? Çok fazla karar ve sorumluluk almak durumunda

miyim? Belki canim sikiliyor? Belki de günümüzdeki rekabetten derece almak,

takdir edilmek, başari, güç, mevkii için çalişmaktan mi rahatsiz oluyorum?

Bu nedenle beş elementi hatirlamamiz gerekli. Duygularimiz aşin ya da

uygunsuz olduğunda farkina varabiliriz. Hep ağliyor muyum? Her zaman şikayet

mi ediyorum? Belirli yiyecekleri ve tadlari canim çok mu çekiyor? Sik sik

bulunduğum yerin fazla sicak ya da soğuk olduğunu mu hissediyorum? Buna

benzer her hangi bir işaret bizi dengesizlik mi var diye şüphelendirmelidir ve

daha iyi bir denge ve uyum için değişiklikler yapmayi arzu etmeli ve böylece de

hastaliklari önlemeliyiz.

Günümüzde, doğal olarak sağlikli bir yaşam sürmek kolay değildir. İdeal olarak

çok daha temiz yiyecekler yemeli, daha temiz hava almali, doğa ile daha uyumlu

ve baskilardan uzak, sakin çalişmaliyiz. Doğaya, evrene ve tanriya daha yakin

sakin ve mutlu yaşamasini bilmeliyiz.

 

Bütün bunlarin hepsi bizim kontrolümüzde değildir ve tabii ki bazi zorluklara,

baski ve endişelere mani olunamaz. Bazen işlerimiz yolunda gitmez ve kazalar

olabilir; ama kişisel durumumuzu düzeltmek için yapabileceğimiz çok şey vardir.

Belki yapilacak en önemli şey değerlerimizi yeniden gözden geçirmektir.

Teknolojik hengameden hayal kirikliğina uğramiş ve hayatlarina başka yönlerde

zenginlik ve anlam getirmek isteyenler her zaman daha sağlikli bir yaşama

doğru adim atmişlardir. Yaşamdaki kaliteyi nerede bulduklari hiç önemli

değildir. Dinde, felsefede, sanat ya da müzikte, doğaya ve doğa kanunlarina daha

yakin yaşamayi mümkün kilan bir yaşam tarzinda bulabilirler. Günlük yaşamin

basit işlerinde ve zevklerinde de bulabilirler. Önemli olan onu nerede olursa

olsun bulabilmektir.

 

Bir kez bu değerlendirme yapildiğinda her şey yerini bulacaktir. Yaşama,

işimize, zevklerimize ve sahip olduklarimiza karşi olan tutumumuz doğal olarak

değişir. Zevklere ve maddi zenginliğe verdiğimiz önem yok olur. Yaşamdan

alacağimiz şeyler için çabamiz azaldikça, yaşama neler verebileceğimizi

görmenin zevkini keşfederiz. Tüm insanlara bedava verilmiş doğal şeylerdengökyüzü,kuşlar, ağaçlar ve hepsinden önemli bize eşlik eden tüm insanlardan zevk alacak zamani daima bulabiliriz. Daha çok görür, işitir ve yapilmasi gereken şeylere dikkatimizi daha çok verebiliriz. Koşuşma ve telaş içinde iken gözümüzden kaçan yaşam zenginliğini bulmaya başlariz.

 

Değerlerimizi ve hayata bakişimizi doğrudan bu şekilde değiştirmeye başlarsak,

fiziksel bedenin durumunu etkileyen zihin ve ruh uyumuna doğru yaklaşiyoruz

demektir. Ch'i enerjisi daha kuvvetlenip dengesini bularak, çok daha sağlikli

düzeyde işlev görmemizi mümkün kilar. Böylece, değerlerin tekrar gözden

geçirilmesi bile beden, zihin ve ruhun bakiminda yardimci bir adimdir.

Özetleyecek olursak, kendi sağliğimiz için sorumluluk almayi öğrenebiliriz.

Yaşam tarzimiza ve onun getirdiği gerginliklere dikkatle bakabilir ve baskilarin

belirtilerini görebiliriz. Ayni zamanda, doğa kanunlari ve devinimiyle uyum

içinde yaşamaya çalişabilir ve bizi daha dengeli ve ilimli bir yaşama

götürmelerine izin verebiliriz.

Kendimize -bedenimize, zihnimize, ruhumuza- iş ve oyun, egzersiz ve dinlenme

için uygun zaman ayirarak, daha iyi bakabiliriz. Burada dinlenme, güneş ve

dünyanin devrimi ile uyumlu olarak uyumaktir, geceyi gündüze, gündüzü geceye

çevirmeye çalişmak değil. Her gün kendimizi tazelemek ve tekrar kendimizle bir

olabilmek için yalniz ve sessiz olabileceğimiz zamani ayirmaliyiz.

 

Beslenme ve Yemek Yeme Alışkanlığı

 

Diğer bir sorumluluk da beslenmemize ve yemek yeme alişkanliklarimiza dikkat

etmektir. Daha önce söylediğim gibi, belirli tadlar belirli elementlerle ilgilidir. Bu

nedenle doğru dengelenmiş bir şekilde beslenmek hem tad, hem de besin

açisindan faydali olur. Çok tatli, ekşi ve aci, fazla baharatli, tuzlu yememeye

dikkat etmeliyiz. Tüm tadlari kararinda almaliyiz. Çinliler, eskisinden yaptiklari

gibi, hala yiyeceklerin taze olmasina çok önem verirler. Sebzeleri topladiktan, eti

hayvanin öldürülmesinden bir kaç saat içerisinde yemeğe çalişirlar. Bunun

nedeni, içindeki Chi enerjisi henüz canli iken yiyeceği yemektir. (Bu nedenle

günde iki kez sebze pazari kurulur). Bu uygulamada büyük bilgelik vardir ve biz

de mümkün olduğunca aynisini yapmaya çalişmaliyiz. Çok fazla dondurulmuş,

konserve edilmiş, kimyasal madde ile muhafaza edilmiş yiyeceklere bağimli

olmamaliyiz; yiyecekleri taze iken, yani mevsiminde almali ve yemeliyiz.

Yemekleri belirli saatlerde ve en önemlisi, kararinda, yemeğe çalişabiliriz.

Hatirlamaliyiz ki mide, yemeği en iyi sabahlari, en az da geceleri sindirebilir.

Sağlik açisindan günün ana yemeğini çoğunlukla yaptiğimiz gibi geceleri yemek

elbette ideal değildir. Bir ata sözü vardir, "Kahvaltiyi kral gibi, öğle yemeğini

prens ve akşam yemeğini de yoksul gibi yiyin"der. Bu çok anlamlidir.

Beslenme şeklimizin mümkün olduğu kadar sağlikli, dengeli ve taze olmasini

sağlamanin yani sira, püskürtülen ilaçlarla kirlenmemiş, çok fazla kimyasal tad

ve renk verilmemiş ve de ticari amaçlarla bozulmayi önleyici kimyasal ve kati

maddeleri olmayan yiyecekleri seçmemiz gerekir.

 

Çok miktarda doğal gübre ile yetiştirilmiş, buğday tohumu gibi besinleri

parçalanmamiş tahil ve hububat yemeliyiz. Kepekli ekmek ve kepekli un

ürünleri, işlenmemiş pirinç, kepekli buğday, arpa, çavdar dövülmüş yulaf- tüm

bunlarin sağlikli bir beslenmeye büyük yardimi vardir. Baklagiller ve nohut,

fasulye, soya fasulyesi, mercimek, findik ve ceviz gibi sert kabuklu yemişler,

susam ve ayçiçeği tohumlari, filizlenmiş Çin fasulyesi gibi belirli tohumlarin

besin değeri son derece yüksektir ve değerli protein kaynaklandir. Beslenmemizi

bunlarla takviye edersek, fazla yendiğinde bedenimize hayvansal yağ veren et ve

peyniri çok yememize gerek kalmaz. Çok miktarda sebze, salata ve meyve yemek

(tekrar taze ve mevsiminde olmalari tercih edilmeli) alişkanliğini edinmelisiniz.

Eğer tatlandirilmiş yiyecekler istiyorsak saf rafine edilmemiş şeker ve bal

kullanmaliyiz.

 

Batida çok fazla tatli ve yağli yemek yeme eğilimindeyiz. Bedenlerimizi şeker,

pasta, tatli, şekerleme, meşrubat ve bisküvilerle doldurmamaliyiz. Ayni şekilde,

çok miktarda tereyaği, krema, yağli süt, peynir, çikolata yememeli ya da

tereyağli, kizartilan etten damlayan yağ ve domuz yaği ile pişirilmiş ya da

kizartilmiş, çok yağli, şişmanlatici yemeklerden kaçinmaliyiz.

Yeme alişkanliklari üzerine son bir nokta olarak da "yemekleri içmeli, içecekleri

yemeliyiz". Bu çok eski ama akilli bir sözdür. Yiyeceklerimizi ağzimizda iyice

ufaltip su gibi olana kadar çiğnemeliyiz ve sivilari da çok yavaş yudum yudum

içip ağzimizdaki salgilarla iyice karişana kadar tutmaliyiz. Yiyeceklerimiz kadar

nasil yediğimizde önemlidir. Hazim ve sindirimi doğru başlatmaliyiz, bu da tüm

yiyecek ve içeceklerin ağizdaki salgilarla iyice karişmasindan önce olamaz.

 

İhraç Etmek

 

Beslenme ve yemek yeme alişkanliklarina baktiktan sonra, dikkatimizi bunlari

ihraç etmeye çekmeliyiz. Bunun önemini ne kadar söylesem azdir. Bağirsaklar,

sidik torbasi ve böbrekler işlevlerini düzgün görebilmelidirler. Eğer onlarla ilgili

herhangi bir sorun varsa, önemseyip göstermeli ve tedavi ettirmeliyiz. Daha önce

Çinliler'in saatlerinden (IV. Bölüm) bahsedildiğinde söylendiği gibi bağirsaklarin

en iyi çaliştiği süre sabah beş ile yedi arasindadir. Eğer bu zaman içinde dişari

çikmayi alişkanlik haline getirir ve kendinize zaman tanirsaniz, göreceksiniz ki

kabizlik ve benzeri şikayetler sonucu ortaya çikan bir çok rahatsizliklar yok

olacaktir. Deri üzerinden de ihraç etmek çok önemlidir, terle atilan atiklar

düzenli olarak yikanmalidir.

Bedenden boşaltilmasi ve atilmasi gereken artiklarin bedende tutulmasi doğal

değildir ve kaçinilmaz olarak zararli ve toksik etkileri olacaktir. Bedene gerekeni

almak önemli olduğu gibi, gerekli olmayani atmak ta o kadar önemlidir.

 

Nefes Almak

 

Nefes almamiza özellikle dikkat etmeliyiz. İyi yemek kadar doğru nefes almakta

önemlidir. Hayati Ch'i enerjisi sadece "toprak ana"dan yediklerimizle değil, ayni

zamanda "gök baba"dan aldiğimiz nefesle yenilenir. Her gün bilinçli olarak taze

hava almak için harcanan zaman iyi harcanmiş zamandir. Nefes verme de ihraç

etmenin başka bir şeklidir. Doğru nefes vermesini bilmek, kendimizi atiklardan,

toksin ve gerginliklerden kurtarmak için yine çok faydali olacaktir.

 

Egzersizler

 

Egzersizlere gereken ilgiyi göstermeli ve kendimize uygun olanlari bulmaliyiz.

Yürümek belki en iyi yoldur ama değişik sporlar, dans, tai chi gibi hoşumuza

gidebilecek başkalari da vardir. Çin'de yaşli genç, hemen hemen herkesin

sabahin erken saatlerinde sokaklarda, meydanlarda ve parklarda taichi

egzersizleri yaptiklari görülür. Egzersiz dolaşimi, nefes almayi ve ihraç etmeyi

düzeltir; ve hepsinden önemli zihin ve duygularimizi sakinleştirir, rahatlatir.

 

Alışkanlıklarımızda Kararda Kalma

 

Alişkanliklarimizin kölesi olmamaliyiz. Arada sigara ya da puro, bir davette

alkollü bir içkinin bize hiç bir zarari olmaz. Yüklü geçen bir günden sonra

insanlar bir sigaranin ya da bir içkinin onlari rahatlatip gerginlikleri atmalarina

yardimci olduğunu hissederler. Ama bunu kararinda birakma önemlidir.

Eğer kendimizi siki bir gözlem altinda tutmuyorsak, çok sik olarak kendimizi

aşiriliğa kaçmiş buluruz. Bedenimizi gerginlikten kurtaracağimiza, onu daha çok

baski altinda biraktiğimizi görürüz. Bu aşiriliğa kaçma eğilimi çok şeyde görülür;

gece geç saatlere kadar uyanik kalmak, bir sürü partiler, davet ve eğlence, fazla

televizyon seyretmek, fazla fiziksel iş ya da egzersiz, fazla zihinsel çalişma, fazla

konuşma, fazla yemek yeme, fazla uyumak. Tüm bu aşiriliklar bizi sağliksizliğa

sürükleyebilir.

Bu nedenle amacimiz herşeyi kararinda birakmak olmali; ne kendimizi bu tür

zevklerden mahrum etmeliyiz, ne de aşiriliğa kaçmaliyiz. Mutlaka aşin

dengesizlik hallerinde olduğu gibi bazi şeylerin yasak edilmesi gerekebilir.

Dikkatli davrandiğimizda bu durumlarla da karşilaşmayiz.

 

Kişisel Olarak Dengeyi Bulma

 

Her birimiz diğerimizden farklidir. Bir kişi için doğru olan, bir başkasi için yanliş

olabilir. Her kişi kendi beden, zihin ve ruhunun ihtiyaçlarini anlamaya çalişmali

ve belirli sinirlar içinde kalmak için aklini kullanmalidir. Aşiriliğa kaçip tüm

hayatimizi bir şeyi yapmalimi yoksa yapmamali miyim diye endişe ile geçirmenin

de bir anlami yoktur. Beden son derece esnek bir organizmadir ve arada bir

karşilaştiğimiz çoğu baski ve gerginliklerle başa çikabilir.

Bunun ötesinde, kendi deneyimlerimden, iç dengeyi bulmamizda hayata bakiş

açimizin da önemli bir rol oynadiğini öğrendim. Eğer insanlar kendi endişelerini

daha az önemserler ve onun yerine başkalarina yardim etmeye çalişirlarsa, daha

kuvvetli ve sağlikli gelişeceklerdir. Bu alanda dengeyi bulmak, ruh ve zihni

kuvvetlendirir ve zamanla bu da kendini, bedenin sağlikli olmasinda kendini

gösterir.

 

Çocuklarımızın Eğitimi

 

Biraz zaman ayirir ve dikkat edersek, çocuklarimiza çok küçük yaşlarda

başlayarak sağlikli bir beden, zihin ve ruh için çalişmalarini ve aşiriliğa

kaçmamanin önemini öğretebiliriz. Bir çocuğun, henüz gelişme yaşinda iken her

hangi bir konudaki aşiriliğini hoş görmek, onu ilerideki yaşlarinda sağliğina

zararli alişkanliklara itmek olacaktir. Çocuklar beden mekanizmasinin

mucizelerini ve zihin, çevre ve tüm evrenle olan yakin ilişkisini öğrenmelidirler.

Hayatin en büyük zenginliklerinin hepimize bedava verilmiş olduğunu ve onlara,

tanrinin lütfettiği bütün bunlardan zevk alma firsatini da verildiğini

öğrenmelidirler.

Eğer "doğru" yetiştirilmişlerse; doğal devinim ve ritimlerle uyumlu yaşamaya,

kendi zihin ve bedenlerinden gelen mesajlari dinlemeye, yaşam tarzlarinin ve

çevrelerinin sağliklari üzerindeki etkilerini gözlemlemeye dikkat edebiliyorlarsa

ve tüm bunlara tepki gösterip ona göre davranabiliyorlarsa- yaşamlari da uzun,

ve mutlu olacaktir. Eğer gerçek değerleri sezme yeteneğini kazanabilmişler,

mutluluğun mevki, zenginlik ve maddi şeylerde olmadiğini anlamişlarsa ve

yaşamin kalitesinin yillarda değil, sadece her anin zenginliği ile ölçülebileceğini

öğrenmişlerse, hemen her durumda mutlu ve sağlikli olma firsatini

bulacaklardir.

 

Modern Dünyada Sağlık Bakımı

 

Kendimize bakmak için çaba gösteriyor ama buna rağmen basitte olsa yine bazi

sikinti veren rahatsizliklarimiz varsa, o zaman gerekli kişilere danişip tedavi

görmeliyiz. Bir sorun ne kadar erken teşhis edilir ve tedavisine başlanirsa, o

kadar az zarar vermiş olur ve düzeltilmesi de çok daha kolay olur.

Geleneksel Çin Akupunkturu burada kendini ortaya koyar ve niçin dünyada ki

en güzel iyileştirme yöntemlerinden biri olduğunu gösterir. Teşhis koyma ve

tedavi yöntemleri hastalik ciddi olarak gelişmeden, insanlarin sağlikli olmaya

dönebilmelerine sağlar.

Öte yandan akupunkturun tek başina hastaliği önleyemeyeceği de açikça

söylenmelidir. Uzman hastaliğin gelişmekte olduğu teşhisini koyar ve hastanin

yaşamindan kaynaklanan nedenleri, hastaliği hizlandiran etkenleri bulmaya

yardimci olabilir. Sonra o kişiye hastalikla savaşmasina yardim edecek tedaviyi

de yapabilir. Fakat, iyileşmenin kalici olabilmesi için, kişinin hayatinda

hastaliğa neden olan sebeplerin yine kişinin kendisi tarafindan düzeltilmesi

gerekir.

 

Teknolojik çağimiz, tüm ilerlemelere rağmen sağlik ve mutluluk açisindan kendi

tehlike ve risklerini de beraberinde getirmiştir. Ancak sorunlari taniyarak ve

insanlarin çözüm üretmek üzere birleşmesi ile sağlik şartlarini en iyi haline

getirebiliriz.

Daha önce söylediğim gibi, Çinliler, insanin herşeyin, tüm evrenin bir parçasi

olduğunu, evrendeki her şeyden etkilendiğini gördüler. Doğaya ve onun değişen

şartlarina büyük saygi duyuyorlar ve doğa kanunlarina göre yaşamaya önem

veriyorlardi.

 

İnsanlarin sağliği açisindan çevrenin durumu son derece önemlidir. Akupunktur

uzmani kişileri boşlukta yaşiyorlarmiş gibi tedavi edemez. İyileştirilmeleri ve

sağlikli kalmalari, ancak çevreleri -kendi toplumlari ve yaşam tarzlari- ile bir

ilişki içinde mümkün olur. Uzmanin görevi, gerektiğinde hastaliğa neden olan

etkenleri azaltmak için, insanlarin yaşam tarzlarinin sağliklarini nerede

etkilediğini göstermek ve durumu düzeltmek için önlem almalarini sağlamaktir.

Çevre sorunlari ve Bati'daki yaşam üzerine çok şey yazildi. Ona rağmen bu

konular sağlik için o kadar önemlidir ki, burada kisaca yine değinmek istiyorum.

Örneğin kendimize, "yüksek" yaşam standartlarinin, gittikçe artan dünya

nüfusunun, silahlanma ve uzaydaki yansin ve benzerlerinin bizi sağliğimiz

açisindan nasil etkilediğini sormaliyiz.

 

Son on yil içinde, çevre bilimi konusunda gittikçe artan bir duyarlilik gelişti ve

sağliğimizi tehdit eden tehlikelere karşi birkaç önlem de alindi. Buna rağmen,

geniş ölçekte yapilmasi gereken çok şey var. Bu gün yalnizca kendimizin değil,

dünyamizda yaşayan herkesin sağliği açisindan da sorumluyuz. Artik

davranişlarimizin dünyadaki etkileri her zamankinden daha fazla. Uzaydaki

faaliyetler, nükleer silahlanma, bilimsel araştirmalarin hepsi tüm gezegeni

etkilemektedir. Toksit maddelerin atilmasi hepimiz için endişe konusudur. Çikan

atiklar atmosferi ve okyanuslari kirletiyor, şimdiki ve gelecekteki nesillerin

sağliğini tehlikeye atiyorsa, sanayi ve imalati daha da geliştirmemize hakkimiz

olup olmadiği kendi kendimize sormaliyiz.

 

Her birimizin günümüzdeki ve gelecekteki dünya sağliği için endişe etmesi

gereklidir. Yalnizca tip ve benzeri mesleklerdeki insanlarin sağliği tehdit eden

tehlikelerle ilgilenmesi yeterli değildir. Hepimiz -politikacisi, sanayicisi, bilimle

uğraşanlari, araştirmacilari da içermek üzere- beraber çalişmali ve modern

çağimiz ve günümüzde ki davranişlarimizin sonuçlarina dikkatle bakmaliyiz.

Artik dünyamizin sağlikli olmadiği ya da eskiden olduğu kadar sağlikli olmadiği

şüphe götürmez. Bugün tüm dünyada çok fazla huzursuzluk ve karişiklik var ve

nükleer savaş tehdidi azalmiş değil.

Tip dünyasi insanlari sağlikli tutmak için zorluk çekiyor. Tip dünyasinda büyük

adimlar atildi; ama bu ilerlemeler Bati'daki yaşam tarzinin insanlari

hastaliklara itmesiyle tesirsiz hale getiriliyor.

 

Akupunktur uzmaninin görevinin çok önemli bir kismi hastalik nedenlerine

dikkati çekmek ve hastasinin önlem almasini önermektir. Hastaliklarin

artmasini önlemek istiyorsak Bati'nin davranişlarini oldukça değişmesi

gerekecektir. Toplum, yaşam tarzimizin, yaninda getirdiği tüm gerginliklerle

sağliğimizi etkilediğinin farkina varmalidir. Toplumun modem yaşamda

değişiklikler yapmayi istemesi ve bunun için bazi özverilerde bulunmasi gerekir.

Ancak bu öncelik kazandiğinda daha iyiye gidilebilir.

 

Özetlersek, modern dünyada, akupunktur sağlik bakimina üç şekilde olumlu

katkida bulunabilir:

1. Geleneksel teşhis koyma yolu ile- organ ve işlevlerin enerjilerindeki

dengesizliği, hastalik beden, zihin ve ruhta ortaya çikmadan, önce

görebilir;

2. Tedavi ile- bu dengesizliği, nedenlerini hastalik gelişmeden tedavi

ederek, düzeltmeyi amaçlar;

3. Eğitim yolu ile- daha iyi bir sağliğa sahip olmayi mümkün kilacak bir

yaşam tarzi için önerilerde bulunur. Ümit ederim ki eski Çin

öğretiminin, eskiden olduğu kadar bu gün de geçerli

olup, uygulanabilirliği açikça ortadadir.

 

Bu sağlikli yaşam eğitimini uzmanin bugünkü uğraşilari arasinda görüyor

musunuz? Uzmanin zamani, hasta kişileri tekrar sağliğa kavuşturma uğraşisi ile

dolu değil midir?

Bunun, günümüz uzmani için bir soru olduğu tartişilmaz. Her ne kadar

zamanini iyi olan, ama yine de akil danişmak isteyen insanlara yardim etmek ve

yol göstermek için harcamak istese de, ciddi şekilde hasta olup ondan yardim

isteyen hasta kişilerin önceliği vardir. Genel olarak, günümüzde akupunktur, genel

sağlik üzerine öğretim görevini daha basit şekillerde yerine getirir.

Danişmanlik ve öğretim görevliliği yapmak -böylece genel olarak sağliği

düzeltmek- gerçek Geleneksel Çin Akupunktur uzmani için her zaman çok

önemli idi. Eski Çin'de tip biliminin uğraşi alani çok genişti. Bu, Geleneksel Çin

Akupunkturu'nun temeli olan Nei Ching isimli kitaptan kisa bir bölüm vererek,

gösterilebilir. "The Yellow imparator", başbakan Ch'i Po ile konuşurken sağlik ve

yaşama sanati üzerine tüm sorulara yanit ister. Ch'i Po'nun Doğa, Cennet ve Tao

(The way- yol) konulari ve onlarin çalişmalarini anlatmasi için israr eder.

İnsanin, fiziksel yapisi, kani, yaşam nefesi, gelişmesi ve ölümü üzerine en ileri

seviyedeki çalişmalari anlamak ister.

 

Ölüm ve yaşaminin nedenlerini ve tüm bunlar için neler yapilmasi gerektiğini

bilmek ister. Tip eğitiminden beklenen, böylesine geniş kapsamli olmasiydi. Bu

örnek Çin tip kavrami üzerine bize ancak bir fikir verirdi. Tip, o zamanlar ayri ve

kendine özgü fiziksel bilim olarak öğrenilmezdi. İnsanin yaşamini ve evreni

tümüyle içine alan bir bilimdi, iyileştirme sanatinin, Doğa ve evrenle birliğini savunur,

felsefe ve dini de içerirdi. Böylece tip öğrencisi, eski Çin kültüründe var

olan üç basit inanci -Tao, Yin ve Yang ve beş elementi- içeren, eski felsefeyi

çalişip anlamak zorunda idi. Beden, zihin ve ruhu iyileştirmek için anatomi ve

fizyoloji kadar, bu tür bilgileri de bilmek zorundaydi.

Akupunktur uzmani böylece basit bir tip adamindan daha da ötedeydi. Sağliğin

her yönü ile ilgileniyordu. İnsanlara, beden, zihin ve ruhlarinin doğa kanunlari

ve tüm evren ile uyum içinde yaşami takip etmesi için yardim eden, yol gösterici,

akilli ve güvenilir bir eğitimciydi.

 

Modern dünyamizda bu kavramlarin artik yer almamasina rağmen, bugün bile

Geleneksel Akupunktur uzmani bunlari aklinda tutmali ve hastalarinin

tedavisinde uygulamalidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uzmanin Eğitimi ve Dereceleri

 

Geleneksel Çin akupunktur sanatinda ustalik kazanmak için ne kadar eğitim

gerekir?

 

Geleneksel Çin Akupunkturu teşhisinde ustalik kazanmak gerçekten bir 'ömür

boyu" sürebilir. Bunu söylerken, tüm teşhis hünerlerini- örneğin oniki nabzin her

birinin yirmi sekiz değişik özelliklerini okuyabilmeyi, yüzün renklerini açikça

görebilmeyi, konuşmanin sesini, kokulari ve duygulari derin ve tam olarak

ayirabilmeyi demek istiyorum. Akupunkturun tüm tekniklerini öğrenerek hüner

kazanmak çok uzun zaman alir. Ama pratikte yeterli yetkiyi kazanabilmek için

en azindan üç yillik bir eğitim gerekir demek doğru olur. Diğer tip sistemlerinde

olduğu gibi bir kaç belirli ustalik derecesi vardir.

Geleneksel Çin Akupunkturu Kolejinde, üç senelik bir eğitimden sonra lisans

belgesi veririz. Bu belgeyi (Lic. Aç.) alan her kişi akupunktur tedavisi yapmaya

hak kazanmiştir. Belge sahibi, birinci, ikinci ve üçüncü yillarin teorik ve pratik

sinavlarindan geçmiş ve bir senelik klinik eğitimini kontrol altinda

tamamlamiştir.

 

Lisans belgesi alanlarin çoğu eğitimlerine devam etmek isterler. En az derece

Lic. Aç. derecesi olduğu için, bu sanati daha derin çalişmalari için teşvik edilirler.

Bu Tip sistemi öylesine ilgi çekicidir ki çoğu da eğitime devam etmeye

isteklidirler. Daha sonraki her derece (B. Aç., M. Aç. ve diğerleri) uzmanin aldiği

eğitim, deneyim ve anlayişin göstergesidir.

Bu Tip sisteminin eğitimi sadece zeka kabiliyetine bağli değildir. Daha önemlisi,

yaşama karşi bir duyarlilik geliştirebilmek ve Geleneksel Çin Tibbinin altinda

yatan felsefeyi anlayabilmektir. Bu Tip sisteminin arkasindaki bilgelik öylesine

derindir ki, uzmanin öğreniminin hayatinin geri kalan kisminda da devam

edeceği bir gerçektir. Eğitimi hiç bir zaman sona ermez.

Lisans belgesi almiş olanlarin çoğu devam ederek Diploma (Bachelor degree)

derecesi almaya çalişirlar. İki yil süren bu çalişmada önem verilen, Klinik teşhis

ve tedavisidir. Başarili öğrenciler iki sene daha eğitim ile kazanilan yüksek

(Master degree) derecesi için kabul edilebilirler. Diploma eğitiminde olduğu gibi

bunda da öncelikle Klinik çalişmasi ağirliktadir. Bu iki derece kurslarinin

sinavlari ilk ve ikinci yilin sonunda yapilir ve dereceler ancak Klinik eğitim ve

sinavlari başari ile tamamlayanlara verilir. Son olarak, uzmanlarin üç yil

sürecek olan doktorluk (Doktoral degree) derecesi için müracaatlarina izin verilir.

Bu Kolejin verdiği en yüksek derecedir ve Koleje ilk başvurudan sonra en az

on yillik bir eğitimin tamamlandiğini gösterir.

 

X. Bölüm'de, araz akupunkturunun sinirlarini ve bu gelenek üzerine yeterli bilgi

sahibi olmayan kişiler tarafindan uygulanan akupunkturun tehlikelerini

açiklamiştim. Burada da yalnizca yetersiz eğitim almiş kişilere tedavi olmanin

güvenli olmayacağini tekrarlayabilirim. Akupunktur tedavisinin çok faydalari

vardir, ama yanliş uygulandiğinda zarar da verebilir.

Onun için, akupunktur uzmani ararken, akupunktur tedavisi yapan bazi

kişilerin (hastanelerde ve muayenehanelerde ki bir çok doktor da dahil olmak

üzere) çok kisa bir eğitim gördüklerini ve sinirli akupunktur bilgi ve anlayişina

sahip olduklarini hatirlamaliyiz. Genellikle, bu kişilerin yetersiz eğitim

gördüklerinden haberleri yoktur ve içinde bulunduklari durumun tehlikeleri

konusunda bilgi sahibi değildirler. Kolejde okuyan öğrencilerin bir kismi Batili

doktorlardir ama yine de diğer öğrencilerle ayni sürede bir eğitimden geçmeleri

gerekir.

 

Bir uzmanin tedavi için yeterli eğitimi olup olmadiğini nasil bilebiliriz?

Uzman seçerken bakmaniz gereken iki şey vardir, ilk olarak Geleneksel eğitim

görmüş olmasi ve uygun yeterlilik lisanslarinin olmasi, sonra da, güvendiğiniz

kişiler tarafindan tavsiye edilmiş olmasi. Herhangi başka bir uzmani, avukat,

dişçi, veteriner ve diğerleri- seçerken olduğu gibi, ayrica anlaşabileceğiniz ve

güvenebileceğiniz biri olmalidir.

Yeterlilik derecesi ne olursa olsun, uzmanin yetkili, baştan sona kadar bilgili ve

dikkatli olmasi için fazladan bir önlem ve güvence olarak aşağidaki önerileri de

dikkate alabilirsiniz.

 

İlk muayeneniz ne kadar sürdü? eğer bir saatten az sürmüş ise yapilacak

tedavinin kalitesinden şüphe edebilirsiniz. Uzman nabizlari sik sik dinledi mi?

İyi bir akupunktur uzmani nabizlari en azindan her tedaviden önce ve sonra

dinler. Kendi kendinize, ayrica uzmanin keyfiniz ve sağliğinizi araştirip

araştirmadiğini (yoksa sadece arazlarla ilgilenip mi tedavi etti?) sormalisiniz.

İngiltere'de, Çin'de tip eğitimi yapan hastanelerin düzeyinde eğitim programlari

olan üç Geleneksel Çin Akupunkturu koleji vardir.

Tabii ki, en yetkili şekilde, 1960 yillarinda Royal Leamington Spa'da kurulan

kendi kolejim üzerinde konuşabilirim. Geleneksel Çin Akupunkturu'nu batililara

çok siki geleneksel yöntemlerle öğretmek üzere açilan ilk Kolejdi. O zamandan

beri bir çok öğrenci Kolej sinavlarini verdi ve hepside şimdi kayitli uzmanlardir.

Çoğu İngiltere'de, diğerleri ise dünyanin çeşitli ülkelerinde çalişmaktadirlar.

Diğer iki kolej, the International College of Oriental Medicine ve the British

Acupuncture Society (İngiliz Akupunktur Odasi). Bu kolejlerin öğrencileri de

profesyonel standartlarda geleneksel eğitim görürler ve yukarida açiklanan

dereceleri alirlar.

 

Ülkedeki standartlari daha da korumak üzere Geleneksel Akupunktur Derneği

adinda profesyonel akupunktur uzmanlarinin kayitli olduğu bir dernek vardir.

The College of Traditional Chinese Acupuncture kolejinden Lisans ya da daha

yüksek derecesi olan herkes buraya üye (M. T. Aç. S) ya da (Associate Member)

aza (A. T. As. S) olabilirler.

 

Bu dernek ciddi bir sorumluluk yüklenmiş olan bu sağlik bakim mesleğinde

gerekli standartlari korumayi amaçlar ve üyeleri siki iş ahlak kanunlarina göre

çalişirlar. Bu kanunlar halki korur ve dernek üyelerinin

dürüstlüğünü/güvenirliliğini (integrity) sağlar. Aşağidaki adrese yazarak kayitli

uzmanlarin isimlerini ve çaliştiklari bölgeyi öğrenebilirsiniz; The Secretary,

Traditional Acupuncture Society, "Grange Pal Stratford -upon- Avon,

Warwickshire.

The British Acupuncture Association ve the International College of Oriental

Medicine kolejlerinin kendi mezunlarini kaydettikleri profesyonel dernekleri

vardir. Bu üç kuruluş, şu anda beraber çalişmaktadirlar ve eğitim ve profesyonel

bakim üzerine ortak standartlar geliştirmeye çalişiyorlar. Beraberce tüm üyeler

için bir meslek kanunu yayinladilar ve bastirdiklari, her üç derneğe de üye olan

uzmanlarin adlarinin bulunduğu Ulusal akupunktur sicilini her üçünden de

isteyebilirsiniz.

 

Şunu da ilave etmeliyiz ki, bu ülkede eğitimlerini dişarida görmüş uzmanlarda

çalişiyorlar. Bu durumlarda güvence ve yol

göstermek için en emin yol, onlarin da eğitimlerini araştirmak olacaktir. Üç yilin

altinda yapilan her hangi bir akupunktur çalişmasi yetersiz olacaktir. Teşhis ve

tedavileri de Geleneksel Çin Akupunkturu'na uygun olmalidir. Diğer tip

alanlarindaki yeterlilik belgeleri onlari akupunktur alaninda yeterli kilmaz.

Her ne kadar akupunktur bağimsiz ve ayri bir tip bilimi ise de, batidaki

uzmanlarin (orthodox) anatomi, fizyoloji ve patoloji üzerine sağlam bilgileri

olmasi gerekir. Yukarida ismi geçen her üç kolej, yeni öğrencilerinden bu

konularda yeterlilik belgeleri isterler ve bu belgeleri yoksa eğitimleri süresince

bu konularda da eğitilirler. Daha önce bahsettiğim gibi, Çin'de tüm tip

öğrencileri Geleneksel Çin tibbi ya da Bati tibbinda ihtisas yapmadan önce bu

ana konulari öğrenirler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Beden,Zihin ve Ruh

 

Tao ve hayatin ruhsal yönlerine daha önce kisaca değinilmişti. Bütün bunlari bir

araya getirerek insanin Doğa'ya uyumunu daha iyi gösteren bir anlayiş getirmek

istiyorum.

Hemen bir güçlükle karşilaşiyorum, Tao üzerine konuşmak öncelikle varoluşu ile

çelişkiye düşmektedir. Taoist bilgin Lao L'zu "Tao bir 'yol'dur, tarif edilemez,

sadece yaşanir" der.

 

Basitleştirirsek, Tao güzellik, harmoni ve bütünlüğü dolu dolu içeren Doğa ile

tam bir uyum içinde bir varoluş şekli olarak görülebilir. Beden, zihin ve ruhu;

doyum, mutluluk ve sağliğa kavuşturacak olan yol tüm güzelliği ile yaşamin

özüne bağlidir. Geleneksel Çin Akupunkturu, Tao'nun geliştirilmesinde yardimci

olur. Tao ile uyum içinde olan bir iyileştirme biçimidir. Uygulamasi her zaman o

kadar dikkatli ve güvencelidir ki, önlenmedikçe, vücut, akil ve ruhu Doğa'nin ön

gördüğü şekilde sağliğa kavuşturur. İnsanin kaşlarini çatmasina, ruhunun

çökmesine neden olan doğal kanunlara karşi gelmek ve uymamak, doğa ile

ahengi bozmaktir. Tao, hepimizin ruhundaki güzellik ve potansiyelin algilanmasi

olduğu için bedenden çok zihin yoludur.

 

Ama o zaman ruh nedir?

 

Bir çok kişi 'ruh" sözcüğünü kullandiğinizda rahatsiz olur. Sizin bir takim mistik

yaratiklarindan söz ettiğinizi ya da bir çeşit dini sefere çiktiğinizi sanirlar. Ben,

kendim, ruhun gerçek anlam ve öneminin unutulmasini ve bilinmek

istenmemesini modem Bati dünyasinin büyük trajedilerinden biri olduğuna

inaniyorum. Medeniyetin zirvesinde olduğumuzu iddia ederiz ama gerçekte

yaşadiğimiz barbar bir çağdir. Şüphesiz, eğer yalnizca zihin ve bedenden ibaret

olsaydik o zaman sadece akilli robottan başka birşey olmayacaktik. Teknoloji

bize bugün "düşünebilen" ve "uygulayabilen" makineler sağladi. Fakat bir kişiyi

benzersiz ve eşsiz yapan nedir? insan hayatina gerekli olan, sonsuz neşe, anlayiş

ve merhameti kazandiran kalite ve kivilcimi veren nedir? İşte o ruhtur. Fakat

bugün ona ne kadar değer vermekteyiz? Üzülerek söylüyorum ki nerede ise hiç.

Bir çocuğun ilk yillarindaki fiziksel gelişmelerini "o, bebek ne kadar büyüdü" der

ölçeriz. Daha sonra, zeka gelişmesini "biliyor musunuz, oğlum siniftaki diğer

öğrencilerden iki kitap daha önde" der ölçeriz. Fiziksel vücudun gelişmesi ve

aklin gelişen yetenekleri bize gurur veren nedenlerdir. Fakat çocuğun en önemli

yönü ne olmalidir? Çocuğu ruhsal gelişimi için ne kadar teşvik ederiz?

 

Hastaliklara karşi savaşi kazamamamizin nedeni bu ruhsal dünyanin ihmal

edilmesidir. İnsanin en derin ve öz tarafini terk ediyor ve ihmal ediyoruz. Ve,

ruhumuz inkar edildiğinde uyum ve dengemizi sağlayamayiz. O nedenle de

hastaliklara karşi zayif kaliriz.

 

Bazi kişiler ruhu "tanri" diye adlandirirlar ve haklidirlar da, çünkü tanri her

birimizin içindedir. Bir takim imgesel mistik ya da doğaüstü yaratiklardan değil,

sizinde içinizde olan kendi "tanri"nizdan (ne isim ile adlandirirsaniz) söz

ediyorum. En kutsal varlik. Tüm evrenin yaraticisi. Gökyüzünde ya da bir

kilisedeki bir kimse değil, her birimizin içindeki kutsal varlik.

Bilim ve teknolojide, tipta ya da benzer konulardaki "gelişmelere" karşin hastalik

olaylari gittikçe artmakta. Öyle gözüküyor ki günümüzde yaşamimizi geçmiş

zamanlardakinden de fazla kendi ateşimizi ve de o elementin temsil ettiklerini

söndürecek şekilde yaşiyoruz. Doğal, anlik yaşadiğimiz sevgi, neşe, merhamet,

anlayiş ve affetme duygularimizi geri plana atiyoruz. Her insanin dünyada her

şeyden çok gereksinimi olan (ve burada özellikle 'arzuladiği sözcüğünü

kullaniyorum) sevilmek ve sevmektir. Başka hiç bir şeye ondan daha çok önem

veremeyiz, çünkü sevgi hayatimizin yakitidir ve eğer ateş elementi dengesini

kaybederse ateş sönmeye başlar.

O kişi başka birini sevme, başkasi tarafinda sevilme ya da kendini sevme

yeteneğini kaybeder. O zaman affetme, merhamet ve anlayiş olamaz.

Günümüzde kaç kişi sevgi alişverişi olmadiği için bomboş bir hayat yaşiyor

olmali? Gerçekten, eğer kimseyi sevemiyorsaniz ya da kimse sizi sevmiyorsa,

hayatin ne anlami olabilir? Bu beden, zihin ve ruhumuzu ihmal etme gibi aptalca

davranişlari, gereksiz ölçüde mevki ve zenginlik için uğraşilan birakip, onlarin

gerçek gereksinimlerine dönmeliyiz. Bunlarin hiç biri tek başina neşe ve doyum

getirmez, bunlara olan aç gözlülüğümüz hastaliklarla son bulur.

Tabii ki bir çocuğa sevgi vermenin önemini kavrariz; fakat sonra yaşimiz

ilerlediğinde gereksinimlerimizin daha farkli olduğunu düşünürüz. Bu konuda

çok eski Çin bilgeliğinden çok şey öğrenebiliriz. Hepimiz biliyoruz ki,

bebekliğimizde annemizin bizi sevip beslemesine, babamizin bize yol gösterip

korumasina bağimliyizdir. Fakat büyüyüp anne ve babamizdan ayrilma zamani

geldiğinde, hayatta kalmamizi yediğimiz yiyecekleri (ki yaşantimiza destek olur)

ve nefes aldiğimiz havayi (ki bize ilham verir) öleceğimiz güne kadar sağlayan

toprak ana'yi ve gök baba'yi unuturuz. Ama, Çinliler gibi, her zaman

hatirlamaliyiz ki, insanlar yaşlari ne olursa olsun, her zaman 'çocuk'turlar ve

Doğa'daki anne ve babamizi, tipki fiziksel dünyadaki anne ve babamiz gibi,

sevme ve saymayi öğrenmeliyiz, çünkü onlarsiz biz de yok olmaya mahkum

oluruz.

 

Ruhsal öncelikleri iyi kavramak bize iyi ve doğal bir hayati olduğu gibi görme sağ

duyusu verir. Büyümüş rolü oynamamiz, büyükler gibi davranmamiz ve onlarin

sahip olmalarini düşündüklerimize sahip olmak için çabalamamiz gerekmiyor.

Çocuklar gibi, çocukken olduğumuz gibi mutlu ve doyumlu olabiliriz. Bu anlayiş

bizi kendimizi önemseme duygularindan kurtarip alçak gönüllü olmaya yöneltir.

Bütün insanlarin toprak anaya ve gök babasinin bir olmasi onlarin bir insanlik

ailesinde kardeş olmalari demektir. Herkesin eşit olduğu ve herkesin birbirine

özen gösterdiği bir aile.

 

Böylece, Geleneksel cin Akupunkturcusu kendi rolünün çok özel olduğunu,

insanlari iyileştirebileceğini iddia etmez. Uygulayici Doğa'nin bir hizmetkâri

olarak her çocuk adina vücut, akil ve ruhun denge ve harmonisi için çalişan

alçakgönüllü bir aracidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ellerinize saglik cok zahmet olmus,

Ben de ufak bir katki yapayim. Rahatsizligim sebebi ile akapunktura gitmistim. Turkiye'nin ilk akapunktur doktorlarindan biriydi ve kendisinde eski belgelerin oldugunu soyledi. Bu belgelre gore akapunktur Uygur Turklerindne Cine gecmis, bu eski Cin belgesinde Turklerin kemik uclarini vucuda batirarak rahatsizliklikleri gecirdikleri yaziyor.

Eger igneden korkuyorsaniz EFT teknigi de akapunkturun baska bir versiyonu ve hatta daha etkilisi, cunku sebebi bulup onu ortadan kaldirabiliyor,

Selamlar

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Enerji noktalarına bastırarak tedavi yöntemi eski bir yöntemdir,haklısın.Nokta tedavi diye biliyorum ismini.Vücudun her yerinde enerji noktaları vardır.Akupunktur da zaten kulaktaki enerji noktalarından tüm vücuda etki etmek vardır.Aynı şey aslında el ve ayaklarımız için de geçerlidir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...