Jump to content

büyülerde nefes tekniği


woodoo

Önerilen Mesajlar

ikir meditasyon enerji verme büyü çalışmalarında kullanmanzı gereken nefes tekniği

matra: esma tılsımlı sözcük kelime harf yada hece

 

 

1. TEKNİK:

Rahat edilecek şekilde oturulur. Oturma bir sandalyede ya da yerde bağdaş kurarak olabilir. Bir yere dayanıp, dayanmamak önemli değildir ancak pratik tecrübeler göstermiştirki, sırt bir yere dayanırken nefesleri tam olarak uygulayabilmek kolay değildir. En iyi şekil hiç bir yere dayanmadan ortada bağdaş kurmaktır. Eller dizlerin üzerinde olabilir veya ortada kenetlenebilir. Nefes uygulamaları sırasında bel kemiğinin zemine 90 derece dik olmasına dikkat etmek iyi olur. Rahat bir şekilde oturduktan sonra Burundan, kısa ve sert bir nefes alınır. Ancak bu yapılırken aşırı sertleşip, ciğeri zorlamamak gerekir. Akciğerler tam olarak doldurulmalı ve vücut tam olarak hava ile doldurulmuş gibi hissedilmelidir. Ciğerler tam olarak doldurulduktan sonra nefes mümkün olduğu kadar ağır şekilde ağızdan verilir. Nefesin mümkün olduğu kadar uzun zamanda ve kesintisiz verilmesi lazımdır. Ciğerlerin boşalması miğde adeleleri kasılarak sağlanır. Ciğerler iyice boşaldığı zaman da, miğde adeleleri sıkılmaya ve içe çekilmeye devam edilerek ciğerler iyice zorlanır ve içerdeki bütün hava, son zerresine kadar dışa atılır. Nefes bittiği zaman miğde sanki bel kemiğine yapışmış gibi durur. Daha doğrusu vakum etkisiyle miğde yukarı basılmış ve karın boşluğu bel kemiğine yapışmış durumdadır. Nefes verişi sırasında ve hatta aynı nefesle yapılan mantra zikrinde de bütün dikkat ve konsantre miğde adelelerinde olmalıdır. Gücün toplandığı nokta burasıdır. Nefes tam olarak boşalınca tekrar çekilir ve aynen devam edilir. Bütün mantra yapılışlarında esas olarak kullanılan nefes tekniği budur.

2. TEKNİK:

Yukarda da belirtildiği gibi bu teknik sadece bazı mantraların söylenişinde kullanılır. Aynı şekilde oturulur, ayni şekilde nefes alınır ve ayni şekilde miğde adelesi kullanılarak nefes verilir. Tek fark nefesin tamamı boşaltılmaz. Son kalan bir kaç santimetreküp hava miğdenin ani ve güçlü bir kasılması ile oldukça sert şekilde atılır. Bu anda miğde birden bire kasılırken bütün adeleler de ister istemez kasılır. sanki o anda sert bir yumruk atılıyormuş gibi vücut sarsılır. Bu nefes sistemi oldukça sarsıcı ve yorucudur. Bu uygulama yapılırken söylenen mantranın son hecesi de sert bir şekilde söylenmiş, bir nevi itilmiş olur. Bu teknik Karate vs, gibi uzak Doğu savaş sanatlarının hamle anında uyguladığı nefese ve bağırışa (Kiai) benzer.

3. TEKNİK:

Bu nefes tekniği esas olarak Birinci teknikle aynıdır. Nefes verilişi aynen yapılır. Farklılık nefes alışta ve el haraketlerindedir. Ortada bir yerde bağdaş kurarak oturulur. Aslında bir sandalyede oturmak da olasıdır. İki kol göğüsün önünde ve omuz hizasında zemine parelel olarak öne uzatılır. Yumruklar yarı yarıya sıkılı durumdadır. Ellerin küçük parmak kenarları yere, baş parmaklar yukarıya bakar. Eller birbirine hafifçe değecek kadar yakındır. Burada, içteki bütün hava boşaltılmıştır. Burundan nefes alırken kollar, yere paralele olarak yani omuz yüksekliğinde yanlara açılır. Bu sırada ellerin pozu değişmez. Kollar tam omuz doğrultusunda açıldığı anda her iki yumruk 90 derece döndürülerek avuç içleri yukarı, elin sırtı yere bakar hale getirilirler.Haraket ve kolların açılışı kesintisiz olmalıdır. Bu noktada kollar, dirsekler kırılmadan yukarıya kaldırılır. Yumruklar baş üzerinde birbirine temas eder. Bu noktada sol el, sağ yumruğun üzerine kapanır. Nefes alış buraya kadar sürdürülür. Bu noktadan itibaren nefes vermeye başlanır. Nefes verilmeye başlandığı anda, eller suratın önünden, vücut simetri ekseni üzerinden, yumrukların pozu bozulmadan aşağıya indirilir. Dirsekler kırılır ve ön kollar zemine dik olarak iner.Bu durumda, her iki dirsek vücudun yanları hizasında, yumruklar çenenin hemen altında ve vücut simetri ekseni önündedir. Burada dirsekler hafifçe yanlara açılarak eller aşağıya inmeye devam eder. Kollar düzeltilir ve eller bacaklar üzerine kadar, bitişik olarak inerler. Şimdi dirsekler dümdüz, kollaraşağıya doğru ve eller, bağdaş kurulduğu için, ayak bilekleri üzerinde, başka bir ifadeyle kasıkların önündedir. Nefes, kollar tam tepe noktasında iken verilmeye başlanır. Eller en aşağıya inince biter. Nefes mümkün olduğunca uzun sürede verileceği için kolların haraketleri de bununla orantılı hızdadır. Kol haraketi ve nefes aynı anda bitmelidir. Haraketler burada parça parça anlatılmakla beraber aslında başlangıçtan bitişe kadar kesintisizdir. Bu nefes sadece "Kum" mantrasından önce elli defa yapılır. Diğerlerinde şart değildir. Ancak birinci nefes tekniği yerine her mantradan önce de yapılabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tezahür için nefes teknıklerı cok önemlidir. açıkcası nefes teknıklerı kullanmaya basladıktan sonra (diyaframın gelişmesi ve sağlıklı bir zihin için) çalışmalarınızı ne kadar kısa surede hayata geçirebildiğinize inanamayacaksınız. tabii sadece bu yeterli değil ama etkililiği yadsınamaz.

 

bir yontem daha :

 

al-tut, ver tut tekniği

 

belli aralıklarla 10 eşit parçada nefes alın tutun ve 10 eşit parçada geri verin. bunu yapabildiğiniz kadar yapın ardından, derin bir nefes alın ve tutun, 10 eşit parçada nefesı verın... ve yapabıldıgınız kadar yapın.

 

zamanla sayıyı arttırarak sureklı tekrar edın. ,

 

 

sureklı hale geldıgınde büyü çalışmalarınızdakı etkınlıgıne şaşıracaksınız.

 

 

(woodo ya yararlı forumu için teşekkürler.)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Beynin kendi içinde gelişmeye ve genişlemeye müsait olduğu ve kendi potansiyellerini asabileceği tezine, nefes teknikleri uygulayarak zihinlerini kontrol edebilenlerin beyinlerinin test sonuçlarından ciddi bir destek geldi. Amerikalı beyin bilimci Dr. Richard Davidson, Tibetli rahiplerin beyinleri üzerinde yaptığı araştırmalarda, nefes teknikleri ve meditasyon ile beynin değiştirilebileceği bulgusuna ulaştı.

 

Eğitilmiş zihin, ya da beyin, eğitilmemiş olandan fiziksel olarak farklıdır. Görülen odur ki ilerleyen süreç içersinde zihinsel eğitimin potansiyelini anlayabilecek ve bunun ciddiye alınmasının gerekliliğini anlayarak bu yönde çalışmalarımızı arttıracağız.

 

Beyin araştırmaları, Budistlerin yüzyıllardır uyguladıkları nefes teknikleri ve meditasyon pratiğine ilişkin somut deliller elde ediyorlar. Nefes teknikleriyle oluşturulan meditatif farkındalığın, beynin işleyişini degiştirebilir ve insanların çeşitli farkındalık (awareness) düğzeylerine erişmesini sağlayıcı degişik haller, geleneksel olarak fiziksel ölçülebilmenin ve nesnel değerlendirmenin dışındada artık yeni bir dünyada soyut kavramlarla anlaşılır hale gelmektedir.

 

Son birkaç yıldan beri Wisconsin Universitesi araştırıcıları Tibetli rahiplerle birlikte çalışarak bu zihinsel deneyimi yüksek frekansli gamma dalgaları, beyin senkronizasyonu ve koordinasyon gibi bilimsel dile çevirmeyi başarabilmişlerdir. Beyin faaliyetinin nefes teknikleriyle oluşturulan meditatif farkındalık durumunda en kuvvetli bağlantı gösterdiği bolge olarak, alnın sol tarafının hemen arkasında bulunan prefrontal korteksi işaret etmişlerdir.

 

Universitenin 10 milyon dolarlık yeni W.M. Keck Laboratory of Functional Brain Imaging and Behavior'dan bir sinirbilimci Richard Davidson, uzun süreli uygulayıcılarda bulduğumuz beyin aktivasyonu daha önce hiç görmediğimiz ölçüdeydi; onların zihinsel uygulaması beyin üzerinde tenis ve golf pratiğinin performansı arttırıcı etkisine benziyordu demiştir. Ve yine Davidsona gore beyin eğitilebilir ve nefes terapileri ile fiziksel degişime uğratılabilir bir kabiliyete sahiptir.

 

Önceleri bilim adamları bunun tersine inanırlardı. Yani eski bilgiye gore sinir hücreleri arasındaki bağlantı hayatın başında saptanır ve erişkinde değişmezdi. Bu varsayım son on yıllarda değişmiş, beyin görüntüleme ve diğer tekniklerin ilerlemesiyle bilim adamları onun yerine sürekli beyin gelişimi ve noroplastisite kavramını kabul etmişlerdir.

 

En yeni nefes uygulamalarının oluşturduğu meditatif çalısmalarda ki araştırmaların sonuçları, nefes teknikleriyle ve diğer yollarla yapılan zihinsel eğitimin beynin iç işleyiş ve devrelerini (circuitry) değistirerek, noroplastisite kavramını bir adım daha ileri götürmüştür.

 

Bu bulgu Davidson ile dünyanın en ünlü Budist uygulayıcısı Tibetin Dalai Lamasının uzun ve inanılmaz ortak çalışmasının eseridir. Davidsonun çoşkuların sinirbilimi uzerinde yenilikçi çalışmalar yaptığını öğrenen Dalai Lama, onu 1992'de Hindistan, Dharamsaladaki evine davet etmiştir.

 

Yüksek irtifada yaşayan Perulu inkalarla Tibetli lamalarin yuzyıllara dayanan yoğun nefes teknikleri gelenekleri vardğr. Dalai Lama kendi rahiplerinin meditatif çalışma yapan zihinlerinin Davidson tarafından bilimsel olarak araştırılmasını istiyordu.

 

Üç yıl önce Dalai Lama, Davidsonun laboratuarında iki gün geçirmişti. Sonunda Dalai Lama en başarılı sekiz rahibini elektroansefalografi (EEG) ve beyin taraması (scanning) icin Davidsonun laboratuarina gönderdi. Deneydeki Budist uygulayıcılar Tibet Nyigmapa ve Kagyupa geleneğine göre 10,000 ila 50,0000 saat ve 15 ile 40 yıllık bir zaman diliminde eğitilmişlerdi. Kontrol olarak daha önce hiç deneyimi olmayan 10 gönüllü öğrenci bir haftalık eğitimin ardından teste tabi tutulmuştu. Rahipler ve öğrencilere 256 elektriksel sensör bağlanmış ve kısa sürelerle nefes uygulamaları yaparak ulaşacakları seviyenin belirlenmesi istenmişti.

 

Nefes teknikleriyle zihnin düşünme ve diğer zihinsel faaliyetlerde nöron gruplarının haberleşmelerini gösteren hafif fakat fark edilebilen elektriksel aktivite patlamaları yaratır ve sensörler de bunları yakalar. Davidsonda özellikle bu yüksek frekanslı ve en önemli elektriksel beyin impulsları olan gamma dalgalarının ölçülmesiyle ilgileniyordu.

 

Her iki gruptan nefes teknikleri uygulamalarıyla ulaşacakları zihin titreşim seviyesinde, koşulsuz sevgi ve olduğu gibi kabul üzerinde meditasyon yapmaları istendi. Budist öğreti, Dalai Lama öğretisinin merkezi sayılan bu durumu, canlılara yardıma kayıtsız şartsız hazır olma diye tanımlanan bu öğretiyi esas aldılar, çünkü bu durum özel nesneler üzerinde yoğunlaşmaya ve imajlara gereksinim birakmıyor; tersine, dönüşmüş (transformed) bir var oluş durumu yaratıyordu.

 

Davidson, uygulamaya alınan rahiplerin eğitimli beyinlerin de gönüllülere göre önemli farklılık gösteren sonuçlar doğurduğunu bildirmişti. En önemlisi elektrodlar rahiplerin beyninde öğrencilerinkine gore hızlı ve şiddetli gamma dalgası aktivitesi kaydetmiş ve rahiplerde dalgaların beyinde hareketi çok daha iyi organize ve koordine bulunmuştu.

 

Nefes teknikleri ile çalışmaya yeni başlayanlar uygulamalar esnasında sadece hafif bir gamma dalgası faaliyeti gösterirken, rahip veya dervişlerin bazılari daha önce hicbir sağlıklı kişi de görülmemiş derecede kuvvetli gamma dalgaları oluşturabiliyorlar.

 

Nefes tekniklerini uzun yıllar uygulayan mistiklerde en yuksek gamma dalgaları düzeyi görüldüğü eskiden beri bilinmektedir. Bu doz cevabı, yani örneğin bir ilacın yüksek düzeylerinin aşagı düzeydekinden daha etkili olması, araştırıcılar tarafından sebep sonuç ilişkisini belirlemek icin kullanılır. Daha önceki çalışmalarda dikkati toplama, bellek, öğrenme ve bilinç gibi zihinsel aktivitelerin rahiplerde görülen sinirsel koordinasyonda artma gibi bir durumla benzerliği gösterilmiştir. Rahiplerde şiddetli gamma dalgaları ayrıca beynin farklı devrelerinde bağlantı kurarak daha yüksek zihinsel aktivite ve daha üst düzey bir farkındalık da yaratır.

 

Davidsonun araştırması onun sol prefrontal korteksin mutluluk, pozitif düşünceler ve coşkularla ilgili beyin bölgesi olduğunu gösteren önceki çalışmalarıyla örtüşmektedir. Davidson, rahiplerde fonksiyonel manyetik rezonans görüntüleme (fMRI) kullanarak -EEG ile ölçüldüğü gibi- beyin aktivitesinin özellikle bu bölgede yüksek olduğunu bulmuştur. Davidson, araştırmasından nefes teknikleri uygulamaları ve beyin işleyişini sadece kısa süreli değil büyük olasılıkla kalıcı olarak değiştirebileceği sonucuna varmistir. Bu bulgu, rahiplerdeki önemli derecede yuksek gamma dalgası aktivitesinin hatta nefes teknikleri uygulamaları yapmasalar bile kontrol gruptan fazla olduğu gerçeğine dayanmaktadır.

 

Massachusetts Universitesinden bir araştırıcı; Jon Kabot Zinn, birkaç yıl önce benzer sonuçlara ulaşmıştı. Birçok Amerikan üniversitesin de araştırıcılar Zen, Budist, Katolik rahiplerin ve sufilerin nefes teknikleri uygulamalarını gerek kutsal metin okumaları gerek özel konsantrasyon artırıcı nefes yöntemlerini deneyimlediklerini ortaya çıkarmışlardır.

 

Nefes tekniklerinin oluşturduğu zihni yavaşlatma ve hızlandırma kontrolu zihnin eğitilmesini sağlıyor. İnsan beyninde oluşabilecek dejeneraktif değişiklikler, örneğin bunama bu metodlarla önlenebiliyor.

Dr. Richard Davidson.actıgın konuya uygun oldugunu düsündüm

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gerçekten çok basit çalışmalarda bile anında değişim yaşanıyor düşüncelerde. Diyafram egzersizlerini herkes mutlaka denemeli. Plasebo etkisi değil bu, kısa sürede değişimi hissedeceksiniz. Kalıcı olabilmesi için, her an bu şekilde (diyaframı çalıştırarak) nefes alabilmeyi öğrenmek lazım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...