Jump to content

Giderim Giderim Dünya Yuvarlak ; Yusuf Alper


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Yusuf Alper’i şiir dünyamız otuz yılı aşkın bir süredir tanır. 1980’lerin hemen başlarında, bu şiirin ilk dikkatimizi çeken yanı, şiir yayınına 1975’de başladığı halde, 1970 Kuşağı şairlerinin toplumsalcı ve gerçekçi şiir çizgisinin dışında bir şiir arayışını sembolize etmesiydi. Başta, imgeci yanın ağır bastığı bir şiiri üretme çabasındaydı. İçinde, toplumsalcı göndermelerin de bulunduğu bir şiirdi bu. Ama, aynı zamanda içine doğru kapandıkça, hakim toplumsalcı duyarlılıkların, kodların, simgelerin dışında durmak için büyük çaba harcayan bir şairdi. Daha da ilginç olan, şair, 1980’le birlikte kırılan ve çeşitlenen şiirsel açılımına da, doğal haliyle evrilen bir şiiri gün yüzüne çıkarma uğraşındaydı. Gerçi, ilk kitabı Kanayan Şiirler‘de, 1975-78 arası yayımladığı birtakım şiirler kitaba alınmamıştı. Bu kitapta, 1978-85 arası şiirler biraraya gelmişti. Ancak, değindiğimiz şiirsel kaynaşım, yalnız yaşanan toplumsal atmosfer veya 1980’ler sonrasındaki yalnızlaşma, içe kapanmayla da tek başına açıklanamazdı. Devreye, Alper’in kendi ‘ben’i, kendi sezgiciliği ve ruhsal ikilikleri girince, bu kitapla birlikte, üstünde düşünmeye değer bir şiir çıkmıştı. Şair, şiir emekçiliğine bugüne kadar devam etmekte. 2007’ye kadar toplam sekiz kitabı yayımlandı. Ve bu kitaplar, bir bütün olarak, kısa süre önce Giderim Giderim Dünya Yuvarlak-Toplu Şiirler başlığıyla bir araya getirildi.

Bu kitap, bizim gibi, birçok şiirsever için, Alper’in şiirine bütünlüklü bir bakış oluşturmamızı sağlıyor. Toplu Şiirler‘in cazibesi zaten burada. İlk kitap Kanayan Şiirler, şairin kitaplar boyu tükenmeyecek olan ben sorgusunun açık bir tezahürü gibidir. Bu sorgunun diplerinde, içinde yaşadığı toplumsal atmosferin sembolü olan derin bir hüzün dikkat çekmişti. İmgeler yoluyla bile olsa, şairin, bir arınmışlığın kovalayıcısı olduğu, şiirler boyu hissediliyordu. Doğanın kendisi ve içinde yaşayan hayvanlar, yalnız bu kitap değil, ardından gelen tüm yapıtları için ana sembol veya göndermeler ola geldi. Yine, iç sürgün, ana izlek olarak bu kitapla birlikte, Alper’in şiirinin gövdesini oluşturdu. Özellikle ilk kitaplarda, ama tüm kitaplar boyu ‘hüzün’ sözcüğünü şiirinin bir dokusu kılmıştı şair. Kendi ‘ben’ine dokunduğu noktada hep fışkıran, bu şiirde ‘hüzün duygusu’ olageldi.

Yine aynı zaman dilimlerinde ‘yürek’siz bir şiire neredeyse rastlanmadı. Dolayısıyla, aklı elden geldiğince bastırmaya çalışan, bunun kavgasını veren, ama bunu tabii ki her zaman da başaramayan bir şairin değişik imgeleriyle karşılaştık. Alper’in şiirinin ilginç bir yanı daha var: o imge ve sembollere çok yaslanan bir şiir yazıyor. Ama, 1980’lerin çoğu şairi gibi İkinci Yeni şiirinin yapısal olarak açık izlerini içinde barındırmıyor. Daha çok, o dönemin usta şairlerine sıkça gönderme yaptığı kesitlerde, bu ustaların şiiri yoluyla kendilerine nazirelerde, göndermelerde bulunuyor. Yapısal olarak, bu şairlerin şirinin dışında durmaya da çalışıyor. Şair, aslında modern şiir geleneğimizin farklı patikalarında gezinmeyi seviyor. Akdeniz ve özellikle Ege’ye has bir lirizmin farklı izdüşümleriyle karşılaşılıyor. Çok uzaklarda da dursa, halk şiirinin teknik etkileri görülebiliyor.

Şairin şiirlerinde varoluşunu derinlerde hep barındıran toplumsalcı yan, süreç içinde bir kültürel, mitik duruşa doğru yol alıyor. Zamanın Kırılan Aynasında adlı ikinci kitapla birlikte, şairin varlık sorununu alttan alta şiirine taşıma uğraşı dikkat çekiyor. Ama, bu özelliği, şairin, daha çok son kitapları Derin Uğultu veya Oynayan ve Avunan‘da bulmak mümkün. Yüklü bir biçimde ise, Oynayan ve Avunan’ın son bölümü olan düzanlatım şiirlerinde.

Doğa, özellikle de dağ ve deniz, buralarda yaşayan küçük hayvanlar inanılmaz bir çeşitlilikle, şiirlerde geziniyor. Çoğu kez de, bu coğrafyalar bir yabanıllığa, yalnızlaşmaya özlemin sembolleri olarak giriyor. İçe ve dışa ‘yolculuk’da bir başka önemli sembol olarak bu şiirin omurgasını oluşturuyor. Öte yandan, bir hırçınlık var bu şiirin özsuyunda. Toplumsal dünyayla soyut evren arasından türeyen ilginç bir gizemciliğin de yer yer şiirlerde farkına varılıyor. Bu kitaplarda, aşk duygusunun açık veya dolayımlı izlerine devamlı rastlanıyor. Bazı kitaplarda, aşk, daha da su yüzüne çıkıyor. Hatta yalnızlık ve aşk iç içe yoğruluyor.

Yusuf Alper’in, üstüne çokça ayrıntılı çalışılabilecek bir şiiri var. Her şiir, aynı mükemmeliyette demek zor. Hatta yer yer, kitaplar içinde bazı şiirlerin ortalaması huzur bile bozabiliyor. Ama, şairin, arayış ve şiirinin köklerindeki zenginlik, çeşitlilik dikkate değer. Bu, Toplu Şiirler’i fazla da huzursuzlaşmadan art arda, yer yer de coşkuyla okuyabiliyoruz.

Cemal Süreya şiirine psikodinamik açıdan bir bakış

Yusuf Alper’in şiirinin panoramasını oldukça sınırlı çizmek rahatsızlık verici. Ama, elimizde, şairin yeni bir başka kitabı daha var. Bilindiği gibi, Alper bir tıp doktoru, bir psikiyatr. Hem de bir akademisyen. Şairin, mesleğinden hareketle şiir- şair/psikiyatri ilişkisini baz yapan deneme/inceleme kitapları da var. Bu kitapların yenisi, kısa süre önce, Psikodinamik Açıdan Cemal Süreya ve Şiiri adıyla yayımlandı. Alper’in şiir kitaplarında, en çok Süreya’ya ya da ona ithafen yazdığı şiirlere rastlanıyor. Cemal Süreya şiiri değil ama, Süreya’nın şiirinde oluşan poetik zenginliğin, çeşitliliğin Alper’in yapıtlarında dolayımlı izleri var. Bu ilginç bağın da etkisiyle olsa gerek, Alper, Süreya şiirini hem uzman, hem de şair gözü ve duyarlılığıyla bir deneme- incelemeye dönüştürmeye çalışmış.

Aslında, Alper’in iki kitabını birden okuyunca, Süreya ve Alper’in duygu ortaklığının, Alper’in Süreya’ya düşkünlüğünün izleriyle sıkça karşılaşmakta. Belki bu yüzden, andığımız yeni yapıtta, Alper’in şair gözünün uzman gözüne yer y er daha baskın çıktığı dikkatimizi çekti.

Alper, kitabın önsözünde psikiyatri-sanat ilişkisi ve psikanalizin ne olduğuna dair okurlara ön bilgiler sunuyor. Bu incelemeyi özümseyebilmemiz için de, kitaptaki girişin oldukça yararlı olduğunu vurgulamamız gerek. En azından, bazı psikiyatrik terimlerin ne olduğunu anlamadan, Alper’in çözümleyeci metinlerine ulaşmamız zor olacaktı. Cemal Süreya, şiirinin psikodinamik açılımını yapabilmek için, şair, İkinci Yeni şiiri ve şairlerine dair de bazı genel değerlendirmeleri ana metin olan Psikodinamik Açıdan Cemal Süreya ve Şiiri metninde vurguluyor. Zaten, daha önce, önsözde Alper, psikodinamik açıdan belki her şairin incelenebileceğini, ama İkinci Yeni şairlerinin, özellikle de Cemal Süreya’nın bu inceleme yöntemine fazlasıyla uygun olduğunu söylüyor.

Kitaba adını veren ana ve uzun metinde Alper, bu yöntemle Süreya’nın şiiriyle birlikte geçmiş yaşantısını da irdelemekte Alper, incelemeye, Süreya’nın çocukken geçirdiği örselenmeler, özellikle narsisistik örselenmenin üzerinde duruyor. Ve bu örselenmenin onda sanatçı yeteneğini açığa çıkardığını söylüyor. Çocuk yaşta annenin, daha sonra da babanın ölümü, Süreya’da ki yalnızlık, sosyal fobi, örselenme duygularını nasıl ve niye açığa çıkardığını açıklıyor. Hatta bir yerde Alper, Süreya’nın şiiri annesinin, yerine koyduğunu bile söyleyebiliyor. İncelemede bu ve buna benzer sayısız saptama var. Alper’in duygusal yanının ağır bastığı kesitlerle karşılaşılıyor. Hatta bazen Alper’in duygusal tekrarları bile dikkat çekiyor. Şiiri, özelde de Süreya şiirini sevenler için oldukça enteresan bir çalışma bu.

 

http://www.pandora.com.tr/images/kapak/172202b.jpg

 

GİDERİM GİDERİM DÜNYA YUVARLAK

Yusuf Alper

Şiirden Yayıncılık

2008

400 sayfa

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...