Jump to content

Milli mücadeleye katılan kahraman Türk kadınlarımız


Hedef

Önerilen Mesajlar

Mustafa Kemal'in Kağnısı derdi, kağnısına

Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.

Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifcik,

Nam salmıştı asker içinde

Bu kez herkesten evvel almıştı yükünü,

Doğrulmuştu yola, önceden önceden…

 

 

Yeri geldi kağnısıyla yeri geldi sırtında cepheye mermi,erzak,giyecek taşıdı…

Yeri geldi hemşire oldu,askerin ağrısını dindirdi, yarasını sardı…

Yeri geldi halkı işgale karşı uyandırmak için protesto mitinglerine,yürüyüşlere katıldı…

Yeri geldi silahını kaptı, mücadeleye katıldı…

O,

KAHRAMAN TÜRK KADINIYDI…

 

 

NENE HATUN

 

Erzurum’un Pasinler ilçesine bağlı Çeperler Köyü’nde dünyaya geldi.Henüz 20 yaşında bir gelinken 1877-1878 yılları arasında yapılan Türk-Rus Savaşı’nda (93 Harbi) Aziziye Tabyası’nı sopayla,taşla, kazma, kürekle savunanlara katılarak cesurca savaştı.Daha sonra oğlunu Çanakkale Savaşı’nda şehit verdi. Kurtuluş Savaşı başladığında yaşı ilerlediği için cepheye gidip eskisi gibi savaşamadı. Atatürk’ü çok sever ve takdir ederdi. 1954 yılında 3. Ordu Müfettişi Orgeneral Nurettin Baransel Paşa’nın gayretleriyle kendisine “3. Ordunun Nenesi” ünvanı verildi. Cüzi de bir maaş bağlandı.1955 yılında anneler gününde “Yılın Annesi” seçildi. Erzurum manevraları sırasında Amerikan Generali Ridgway bu yüce insanın elini öptü. Nene Hatun bir kahramanlık ve analık sembolü olarak 98 yaşına kadar yaşadı. 22 Mayıs 1955’te zatürre hastalığından vefat etti.Kabri, uğruna savaştığı topraklarda, Aziziye Şehitliği’ndedir.

 

 

HALİDE ONBAŞI (EDİP ADIVAR)

(1884-1964)

 

İşgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalıştı.1919'da Sultanahmet Meydanı'ndaki mitingde yaptığı etkin konuşma sonrası hakkında tevkif kararı çıkınca, eşi ile birlikte Anadolu'ya kaçarak Kurtuluş Savaşına katıldı. İstanbul Hükümeti tarafından Mustafa Kemal ile birlikte hakkında ölüm kararı verilen altı kişiden biriydi. Mustafa Kemal onu Garp Cephesine tayin etti. Kendisine önce “onbaşı” , sonra da “üstçavuş” rütbesi verildi. Savaşı izleyen yıllarda Cumhuriyet Halk Fırkası ve Atatürk ile siyasal görüş ayrılığına düştü. 1917'de evlenmiş olduğu ikinci kocası Adnan Adıvar ile birlikte Türkiye'den ayrıldı. 1939'a kadar dış ülkelerde yaşadı. 1939'da İstanbul'a dönen Adıvar 1940'ta İstanbul Üniversitesi'nde İngiliz Filolojisi Kürsüsü Başkanı oldu, 1950'de Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçildi. 1954'te istifa ederek evine çekilmiş ve 1964'te ölmüştür. Değerli yazarımız Kurtuluş Savaşını ve Türk kadınlarının mücadelesini anlatan ve Türk klasikleri arasına giren pek çok esere imza atmıştır.

 

 

NEZAHAT ONBAŞI

 

Eşini yitiren 70. Alay Komutanı Hâfız Hâlid Bey, 8 yaşındaki kızı Nezahat'ı kimseye emanet edemeyip, yanına almıştı. Küçük Nezahat Çanakkale cephesinde muharebe havasına alışmış, Alay İzmit'e nakledildiğinde talimlere katılarak mükemmel at binmesini, silah kullanmasını öğrenmiş ve 12 yaşında "onbaşı" rütbesini almıştı. Babasının yanında cepheden cepheye koşmuş, çarpışmalara girmiş ve 100'den fazla düşman askeri öldürmüştü.

Nezahat Onbaşı 30 Ocak 1921 yılında T.C.’nin İstiklal Madalyası ile ödüllendirilmesi önerilen ilk vatandaşıdır. Bursa Milletvekili Operatör Emin (Erkul) Bey'in bununla ilgili önergesi şöyledir:

"Büyük Millet Meclisi Riyâsetine,

Muhtelif cephelerde, bilhassa son Gördes ve İnönü muhârebelerinde bilfiil çarpışmalara katılan ve her an askerleri teşcî eden 70. Alay Kumandanı Hâfız Hâlid Bey'in kerîmesi 12 yaşlarındaki Nezahat Hanım'a ilk İstiklâl Madalyası'nın verilmesini teklif ve bu teklifin hey'et-i umumiyenin tasdikine arz edilmesini ricâ ederim."

Bu öneri TBMM’ de hararetle kabul edilmiş, ancak Kurtuluş Savaşı’nın hengamesi içinde işleme konulamamış, daha sonra da kararın yerine getirilmesi unutulmuştu. Kendisi de hiçbir zaman ne "Madalyamı verin!" talebinde bulundu, ne de TBMM Başkanlığınca alınmış kararın yerine getirilmesi için müracaat etti.Nihayet karardan 65 yıl sonra 78 yaşında bir nine iken TBMM’nin “Şükran Belgesi’ne” kavuşmuştu ve bu duygulu anda gözyaşlarını tutamamıştı.

 

 

ŞERİFE BACI

 

1921 yılı Kasım ayında İnebolu'ya önemli miktarda savaş malzemesi gelmiştir. Malzemenin bir an önce Kastamonu'ya iletilmesi gerekir. Cepheye gidemeyip de köylerinde kalan yaşlılar sakatlar, kadınlar, Menzil komutanlığının malzeme taşınması haberi üzerine kağnılarla yola çıkarlar. İnebolu'dan kağnılara yüklenen cephaneler Kastamonu'ya doğru yol alır. Bu cephane kollarında hep kadınlar vardır. Bunlardan biri de Şerife Bacıdır. Şerife Bacı top mermileri ıslanmasın diye kazağını ve bebeğinin yorganını mermilerin üzerine örtmüş, yavrusunuda mermi sandıklarının arasına gizleyerek üzerini kapatmıştır.Kendisi yavrusunun ölmemesi için üzerine abanmış ve soğuktan ölmüştür, ama ölene kadar vücut sıcaklığını yavrusuna vermiştir.Sabaha karşı Kastamonu’nun kapısı sayılan kışlada,kule nöbetçileri,alaca beyaz karanlıkta belli belirsiz bir kağnı görürler.Kara saplanmış bu kağnının yanına Cemil ve Rıfat Çavuş gönderilir.Kağnının yanına vardıklarında dehşetle ürperir ve gözlerine inanamazlar. Kağnının arkasında genç bir kadın vardır.Cephanenin üzerine örttüğü yorganı kucaklamak ister bir halde donmuştur. Daha sonra yorganın altından bir hırıltı geldiğini farkederler. Yorganı kaldırdıklarında bunun bir kundak bebeği olduğunu görürler. Genç kadının hüviyeti tesbit edilerek köyü olan Seydiler'e gönderilir ve burada toprağa verilir.Bebek ise (kız çocuğu) kışlaya yakın bir eve gönderilir.1970'li yıllarda yapılan araştırma sonucu kızın Eskişehir'de ikamet ettiği ile ilgili bilgiler elde edilmesine rağmen kendisine ulaşılamamıştır.Günümüzde Şehit Şerife Bacının Mezar yeride tesbit edilemememiştir.Kendisi 1984 yılında yılın annesi seçilmiştir.Aynı yıl Seydiler’de açılan kütüphaneyede Şehit Şerife Bacı Halk Kütüphanesi adı verilmiştir.

Bugün Kastamonu'da şanına layık güzel bir anıtı var (üstteki resim). Kastamonulular şehit Şerife Bacının adını her yerde yaşatıyorlar.

 

FATMA SEHER ERDEN

(ERZURUMLU KARA FATMA)

 

1888’de Erzurum’da doğdu. Subay Suat Derviş Bey ile evlenip Balkan Savaşı’na katıldı.I. Dünya Savaşı’nda ailesinden 9-10 kadınla Kafkas Cephesi’ne gitti.Kara Fatma,Mondros Mütakeresi’nden sonra eşi Ermeniler tarafından şehit edilen kadınları toplayarak,Ermeniler ile çarpışır.1919'daki Kongre günlerinde, Mustafa Kemal'le bizzat görüşebilmek için Sivas'a gitti.Bu görüşmenin ardından, Milis Müfreze Komutanı olarak Batı Cephesinde görevlendirildi.Bursa ve İzmit’in işgalden kurtarılması için mücadele etmiştir. 300 kişiyi aşkın birliği ile Başkomutanlık Meydan Muharebesi’nde Mehmetçikle birlikte destanlar yazdı. Büyük Taarruzun ilk günlerinde General Trikupis‘in birliğine esir düşmüşse de, kaçarak yeniden Müfrezesinin başına geçmişti. Kahraman kadın Kurtuluş Savaşı’ndan sonra “üstteğmen” rütbesi ile emekli oldu. Emekli maaşını Kızılay’a bağışladı. 1954 yılında TBMM kendisine yeni aylık tespit etti. 1955 yılında Erzurum’da vefat etmiştir.

 

HALİME ÇAVUŞ (KOCABIYIK)

 

Kastamonu’da doğan, anne-babasının “kızım gitme” şeklinde yalvarışlarını dinlemeden mücadeleye katılan Halime Çavuş, uzun yıllar Halim Çavuş zannedildi. Kurtuluş Savaşı’na giderken erkek kılığına girdi, erkek gibi traş oldu, saçını kazıttı ve kimseye kadın olduğunu söylemeden Türk askerinin arasına karıştı.Mühimmat taşımada birçok görev yaptı. Bir Düşmanın açtığı ateş sonucu bir ayağı sakat kaldı.Bir keresinde İnebolu’dan cepheye cephane taşırken Mustafa Kemal Paşa’ya rastladı. Ancak rastladığı kişinin O olduğunu bilmiyordu (daha önce resmini bile görmemişti ki). Mustafa Kemal Paşa “Sen üşüyor musun böyle?” diye sordu. “Bey, 100 bin kişi kurtulacak. Ben öleceğim de ne olacak?” dedi. Paşa kafa kağıdını istedi. Verdi. “Sen kız mısın?” “Evet.”

Gün geldi savaş bitti, ancak o ne asker üniformasını çıkardı ne de her sabah traş olmaktan vazgeçti. Savaş sonrası Mustafa Kemal tarafından Ankara’ya çağrıldı. Ailesi önce korktu, Paşa Halime’yi neden çağırıyordu ki? “Gitme” dediler,o yine dinlemedi ...Kapıda yavere “Paşa hangisi bilmiyorum” dedi. Yaverin “soldaki ” demesiyle koşup elini öptü. O’nun “ Seni yollamıyorum, bizim kızımız ol” önerisine “Annem babam beni bekler” şeklinde cevap veren Halime Çavuş, “Ben ana-babaya itiatli evlada saygı duyarım” diyen Mustafa Kemal Paşa tarafından çeşitli hediyeler verilerek tekrar evine yollandı ve kendisine maaş da bağlandı.75 yaşında hayata gözlerini yumdu.

 

HAFIZ SELMAN İZBELİ

 

Kastamonu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Kadınlar Kolu kurucularından ve Kastamonu’da ilk kadın meclisi üyesi, sıkı bir Atatürk hayranı ve kendi deyimiyle bir “Cumhuriyet kadını”idi…

Kurtuluş Savaşı sırasında Kastamonu’ daki kadınları toplamış, asker için çorap, kazak, fanila ördürüp cepheye göndermişti.Varlıklı bir aileden geliyordu. Asker Kastamonu’ya geldiğinde hepsini yolda karşılayıp doyurmuştu. Hep “Ben Cumhuriyetçiyim” dermiş. Savaştan sonra yeni baştan herkes gibi Türkçe harflerle okuma yazmayı öğrenmişti.Hafız Selman Hanım’a milletvekilliği de önerilmişti. “Hafız olduğum için başımı açamam. Başımı açamayacağım için de milletvekili olamam” diyerek kabul etmemişti. Mustafa Kemal’in Kastamonu’ya geldiği sırada İzbeli Konağı’nı ziyaret ettiği ve karşılıklı kahve içtikleri söylenmektedir.

 

 

 

 

GÖRDESLİ MAKBULE HANIM

 

1921’de eşi Ustrumcalı Ali Efe ile birlikte Milli Mücadelede çete savaşlarına katılmıştır. 17 Mart 1922’de Akhisar Sungurlu hududu üzerinde bulunan Koca Yayla’da cereyan eden bir çatışmada Gördesli Makbule,geri çekilen çete arkadaşlarını kınayarak cesaret verici bir konuşma sonrası elinde silah düşmanla en ön safta savaşırken başından aldığı kurşunla şehit düşer. Fakat silah arkadaşları düşmanı yenmiştir.

 

 

ÇETE EMİR AYŞE

 

Yunan askeri Aydın’a doğru geldiğinde iki arkadaşı ile birlikte Menderes’in diğer tarafına geçmeye çalışan Emir Ayşe, arkadaşlarının kayıktan düşüp boğulması sonucunda geri dönmüş ve Çanakkale’de ölen kocasından kalan tek hatıra elmas küpelerini bozdurup kendine bir tüfek almış, dağa çıkmış, Yörük Ali Efe’ye katılmıştır. Aydın’ın kurtuluşu olan 7 Eylül tarihine kadar Yunanlılarla savaşmıştı.Çete savaşları yapmıştır. Aydın kurtulduktan sonra silahını Ali Efe’ye teslim edip memleketi İmamköy’e dönmüştür. Savaş sonrası Atatürk İstasyon Meydanı’nda Çete Emir Ayşe’nin de aralarında bulunduğu kahramanlara İstiklal Madalyası takmıştır. “Savaştım Yunana karşı, elimde kalan en değerli şey Atatürk’ün göğsüme taktığı İstiklal Madalyasıdır” demiştir.

 

 

TAYYAR RAHMİYE

 

Osmaniye’nin Kaziyeler Köyü’nden olan Rahmiye Hanım 9.Tümenin 1920 yılının Şubat ayında Hasanbeyli civarında Fransızlar ile yaptığı muharebeye müfrezesiyle katılmıştır. Başlıca görevi, keşif ve cephe gerisinde kundakçılık yapmaktır. Osmaniye yakınındaki demiryolu tünelini o patlatmıştı ve bölgedeki düşmanın cephane ikmalini büyük sekteye uğratmıştır.

1920’de Fransızlara karşı harekete geçildiği sırada askerlerde bir duraksama olunca “Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da siz erkek olarak yerlerde sürünmekten utanmıyor musunuz?” demiş ve aynı muharebede ateş hattında kalan iki arkadaşını korumak için ileriye atıldığında şehit olmuştur.Kendisine Tayyar Rahmiye lakabının verilmesi de buradan gelmektedir.

 

 

TARSUSLU KARA FATMA (ADİLE ONBAŞI)

 

 

Asıl adı Adile olan, Adile hala, Adile Onbaşı diye bilinen kahraman silah arkadaşları arasında “Kara Fatma” olarak anılırdı. 8-10 kişilik milis kuvvetiyle Afyon Savaşına katılmış, Tarsus’un kurtarılmasında da büyük yararlılıklar göstermiştir.

 

KILAVUZ HATİCE

 

Adana’da Fransızlar’a karşı verilen mücadelede yer alan ve milis kuvvetlerine katılan Kılavuz Hatice, 8 Mayıs 1920’de milli kuvvetler Pozantı’da taarruza başladığında, kritik bir duruma düşen Fransızları kandırarak kılavuzluk eder. Hatice, kılavuzluk yaptığı Fransızlar’a yanlış yol göstererek Karboğazı’na sokar. Boğazda sıkışan Fransızlar, Türk askerine esir düşer.

 

 

__________________

________________________________________

SAİME HANIM

 

Milli Mücadele döneminde 15 Mayıs 1919’da Kadıköy’de düzenlenen mitinge katılmış mitingden sonra tutuklandıysa da kaçarak mücadeleye katılmış, yaralanmış ve İstiklal Madalyası almıştı. Savaştan sonra İstanbul Lisesinde edebiyat öğretmenliği yapmıştır.

YİRİK FATMA

Gaziantep’te Fransızlara karşı verilen savaşta (1 Nisan 1920-8 Şubat 1921) çete teşkilatına katılmak isteyen Yirik Fatma gelmesini istemeyenlere karşı «Benim kanım, sizinkinden daha mı şirindir?» cevabını vermiş ve çetecilerle birlikte yola çıkmıştı.

 

NACİYE HANIM

 

20 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul Üsküdar’da düzenlenen mitinge katılan ve söz alan kahramanımız bu mücadelede kadınların da erkeklere yardım edeceği konusunda teminat vermişti.

 

FAİKA HAKKI

 

Erzurum’da toplanan “Şark Vilayetleri Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti”nin (Temmuz- Ağustos, 1919) de etkisiyle kadınlar da protesto hareketine giriştiler. 1919’un Kasım ayında Erzurum Kız Lisesi Müdiresi Faika Hakkı, Muradiye Camii’nde toplanan kadınlara hitaben yaptığı konuşmada, onları etkin protestolarda bulunmaya çağırmıştı. Onun teklifi ile İstanbul’u işgal etmiş olan İtilaf kuvvetleri temsilcilerine ve ABD Senatörlerine tepki telgrafları çekilmişti.

 

SULTAN HANIM

 

Adana bölgesinde çarpışan partizan müfrezesi geçici olarak Toros Dağlarından geri çekilirken, Sultan Hanım da inekleriyle beraber onlara katılmış, çete dağda kaldıkça ineklerinin sütüyle onları beslemişti. Müfrezedekiler onu sevgiyle “anne” diye çağırmıştı.

 

 

SÜREYYA SÜLÜN HANIM

 

Van doğumlu Süreyya Hanım,babası şehit düşünce 3 kardeşi ile Erek kasabasında 500 kişilik bir çeteye katılmıştır. Karaköse’de Murat Irmağı boylarında 1,5 ay boyunca düşmanla çarpışmıştır. Bu muhaberede Süreyya Hanım’ın 3 kardeşi birden şehit düşmüştür. Düşman birlikleri çok kuvvetlidir ve Rusya’dan devamlı surette takviye almaktadır. Bu çatışma sonunda 500 kişilik çeteden kendisi de dahil sadece 4 kişi sağ kalmıştır. Daha sonra Karaköseye çekilen Süreyya Sülün Hanım,burada Ziverbey Taburu’na iltihak etmiştir. Katıldığı bir çatışmada yaralanınca Erzurum’a dönmüştür.

 

NAZİFE KADIN

9 Mart 1922’de Çanakkale Bigadiç civarını kuşatan Yunan ordusu Komutanı Nazife Kadın’dan bilgi istemiş, ancak o bilmediğini, bilse bile asla söylemeyeceğini ifade etmiş, bunun üzerine Yunanlılarca fırına atılarak şehit edilmiştir.

 

DOMANİÇLİ HABİBE

 

Kurtuluş Savaşı sırasında cahil evladının düşmana yol gösterdiğini duyunca İnegöl’e inmiş, bir kurşunla oğlunu yere serip ardına bakmadan geldiği dağlara geri dönmüştür.

 

SATI ÇIRPAN

 

Millet mekteplerinde okuma yazmayı öğrenen Satı Hanım, Kurtuluş Savaşında cepheye sırtında mermi taşımıştı. 1934 yılında Atatürk’ün kadınlara seçme ve seçilme hakkı vermesiyle meclise giren ilk 18 kadın milletvekilinden biri olmuştu.

BİTLİS DEFTERDARININ HANIMI

 

Kahramanmaraş’ta düşmana karşı verilen mücadelede en fazla yararlılık gösterenlerin arasında bulunmaktadır.Karaman’ın Kayabaşı Mahallesi’nde 8 düşmanı öldürmüş daha sonra erkek elbisesi giyerek milis kuvvetlerine katılmıştır.

 

AYŞE HANIM

 

Yunanlıların İzmir’e girmesiyle Milli Mücadele saflarında yerini alan Ayşe Hanım, İzmir’in Yunanlıların eline geçmesi üzerine Aydın’a gider. Aydın civarında kahramanca dövüşen Ayşe Hanımın burada büyük oğlu şehit düşer. I. ve II. İnönü Savaşlarına katılan Ayşe Hanım, ikinci oğlunu da bu savaşlarda şehit verir. Sakarya Meydan Muharebesi’ne de katılan Ayşe Hanım, bu savaşta kasığından yaralanır ve tedavi gördükten sonra müfrezesine katılır.

 

BİNBAŞI AYŞE

 

Binbaşı Ayşe, bizzat kendi macerasını şöyle anlatmaktadır:

“...Büyük harpte Kafkas Cephesi’nde yaralanarak ölen kocamın ve tüm vatan evlatlarının intikamını almaya and içmiştim. Allah, bu fırsatı 15 Mayıs (1)335–(1919)’da bana verdi. İzmir’i Yunanlılar işgal ettiği sırada ilk mukâvemetimiz sona erip şehre Yunanlılar hâkim olunca Aydın’a gittim. Orada faaliyete geçerek bir Kuva–yı Milliye birliği teşkil edip, bilâhare Nuri Çetesi’ne katıldım. Aydın muharebelerini yaptıktan sonra Koçarlı’ya çekildik. Bu sûretle, bilfiil atıldığım İstiklal Mücadelesi’ne başından sonuna kadar iştirak ettim.İlk defa Sakarya’da sol kasığımdan piyâde mermisi ile yaralandım. Seyyar hastanede tedaviden sonra tekrar müfrezeme iltihak ettim. Büyük Taarruz’da Mürsel Paşa Fırkası’na iltihak ettik. Ve Ahır Dağları’ndan düşman gerilerine akmağa memur edildik. İzmir’e ilk giden birlikler arasında ben de vardım. Ancak, bu arada misketle sol bacağım kırıldı.”...

Binbaşı Ayşe, kocasının en kıymetli birer yâdigârı olarak sakladığı ziynetlerini satarak at, mavzer, elbise ve çizme tedarik etmiş ve bu mücadelede, derece derece terfi ederek Binbaşılığa kadar yükselmiştir.

 

 

 

İnönü Savaşlarına Katılan ve Madalya Alan 12 Kadından İsimleri Tespit Edilenler: Ali kızı Alime, Hacı Osman kızı Fatma, Besim kızı Şükriye, Musa kızı Fatma, Veli Onbaşı kızı Ayşe, Molla İbrahim kızı Fatma, Ali kızı Ayşe, Molla Hasan kızı Fatma…

VE...

belgelerde adına rastlanmayan daha binlerce eli öpülesi, kahraman Türk kadını…

 

HEPSİNİ SAYGIYLA ANIYORUZ

 

“Dünyanın hiçbir yerinde, hiçbir milletinde Anadolu köylü kadınının üstünde kadın çalışmasını zikretmeye imkan yoktur ve dünyada hiçbir milletin kadını "Ben Anadolu kadınından daha fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte Anadolu kadını kadar himmet gösterdim" diyemez.”

 

MUSTAFA KEMAL ATATÜRK

 

CUMHURİYETİN İLKLERİ

*İlk kadın profesör: Fazıla Şevket GİZ

*İlk kadın rektör: Prof. Safet ALPAR

*İlk kadın avukat: Süreyya AĞAOĞLU

*İlk kadın savcı: Meliha SAND

*İlk kadın sayıştay: Fahrünnisa YETMEN

*İlk kadın danıştay: Şükran ESMERER

*İlk kadın belediye başkanı: Şadiye ARDAHAN

*İlk kadın emniyet müdür: Feriha ŞANERK

*İlk kadın sendika başkanı: Dervişe KOÇ

*İlk kadın subay: Ülkü Sema TOKSÖZ

*İlk kadın polis: Betül DİKER

*İlk kadın doktorlar: Fitnat Celal TAYGUN, Safiye ALTAN

*İlk hemşire: Safiye ELBİ

*İlk kadın veteriner hekim: Sabire AYDEMİR

*İlk hostes: Müesser CENAP

*İlk kadın diş tabibi: Ferdane Bozdoğan ERBERK

*İlk kadın mimar: Münevver GÖZELER

*İlk meclisin ilk kadınları: Satı Çırpan KARAMEMET, Nakiye ELÜN

*TBMM’ nin ilk kadın başkanvekili: Nermin NEFÇİ

*İlk kadın büyükelçi: Filiz DİNÇMEN

*İlk kadın askeri pilot: Sabiha GÖKÇEN

*İlk dünya güzelimiz: Keriman Halis ECE

Yüzü yeşil boyalı kadın savaşçılar

 

ÇANAKKALE Savaşı hakkında yıllardan beri araştırmalar yapan Prof. Dr. Mete Tuncoku, "Buzdağı’nın Altı" adlı son kitabında bir Anzak askerinin mektuplarına yer vermiş. Mektup şöyle:

 

"Benim de vurulduğum 8 Eylül 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyu ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Avustralyalı tarafından vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında genç bir kızdı."

25 Nisan 1915 ile ilgili bir mektuptan:"O bir Türk kadın savaşçısıydı, durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu."

Bir başka anlatış:

 

"Burada pusuya yatıp çarpışan keskin nişancıların çoğu kadın veya kız, kendilerini yeşile boyayıp ağaçlar ve bodur bitkilerle uyum sağlamışlar." (15 Ağustos 1915)

 

 

Türk kadını Çanakkale’de de Türk erkeğiyle birlikteydi. Siperde kurşun sıkanından, cephe gerisinde Mehmetçik için mermi yapıp, elbise dikenine kadar.

__________________

 

Acaba hala aramızda böyle Türk kadınları mevcut mu? Yani şimdi Çanakkale Savaşı gibi bir savaş tekrar yaşansa acaba bu sahneler tekrar canlanır mı? Acaba hala o Türk kanı denilen kanı damarlarımızda taşıyor muyuz? [/center]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yaa hedeeefff bi el at da düzelt şu resimler falan gitmiş...bi de seni buraya böyle bi başlık açtığın için cesaretinden dolayı tebrik ederim.bunu neden dediğimi anlamazsın ama ben yine de tebrik ediyorum cesaretini kutluyorum şu resimleri düzeltirsen çok sevineceğim.şimdiden teşekkür canım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...