Jump to content

Turgay Fişekçi Hayatı ve Şiirleri


dark death

Önerilen Mesajlar

İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu olan Fişekçi, ilk şiirini 1977 yılında yayınladı. 1978 yılından itibaren çeşitli yayınevlerinde editörlük yapmaya başladı. Birçok şiiri bestelenen Turgay Fişekçi, şarkı sözleri de yazmaktadır. Nazım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı'nın genel sekreterliğini de yürüten sanatçı, Adam Sanat Dergisi'nin yayın yönetmenliğini yaptı (1999-2005). Mart 2006'dan buyana Sözcükler adlı iki aylık edebiyat dergisini yayımlamaktadır. 1996'dan buyana çarşamba günleri Cumhuriyet gazetesinin kültür sayfasinda Defne Gölgesi başlığı altında köşe yazıları yazmaktadır.

Aziz Nesin, onun daha ilk kitabı yayımlandığında, kendisini Türk şiirinde uzun yıllardır rastlanmayan “hikmet söyleyen bilge şair” olarak tanımlamıştı.

 

 

BİR AŞKI AÇIKLAMAK

Bir aşkı açıklayacak sözcükler kaldı mı

Tüm sözcükleri yitirmedim mi tek tek insan yüzlerinde

Gözyaşı damlalarıydı her biri

Gözlerim kuruduğunda konuşmayı unuttum

Uzun savaşlar sonrası tükenmiş bir dünyada

Karşılaştığım insanlara ne söyleyebilirim

Her sözcük söylemek istediğimden başka bir şeyken

--- Aşkı tanıdın mı

Aşkı tanıdın mı

Onu oturduğumuz bir masada bulmadık mı

Yüreklerimizi harmanlayıp yeniden paylaşırken

Bir bahar günü daha çiçeğimi aradım dallar arasında

Bir hayatın bir aşk için olduğunu düşünerek

 

*****

 

KUŞKULUYUM YAŞADIĞIMDAN

Günler boyu sana giydireceğim renkleri aradım fırçalarımla

Beyaz bir denizdin

Göklerinde süs kirazları uçuşan

Bir erguvanın dudak izleri kulaklarında

Kuşkuluyum yaşadığımdan

Göztaşları gözlerinden fışkırırdı asmalara

Parlak balta vücudun bölünce suları

Saplandığın mavi ben olayım istedim

Yalımlı sırtından doğan ışık gözümü aldı

Damlacıklar yedi renkli dereler olurdu saçlarında

Mavi sular , akvaryumumuz , kara zehir denizi

Gel yüzelim sevdiğim bir çift yunus gibi

Saçımdan öpme! Zivt bulaşır dudağına

Denize girip saçını kesti keseli

Artık dudaklarımız büyük bir makinanın iki dişlisi

Sırası gelince birbirine geçen

Kuşkuluyum öptüğümden

Bugün sosyal bir insanım sevgilim , nörofren aldım

Yine de dünya topuğu düşmüş bir pabuç gibi aksıyor ayağımda

Beyaz bir lekeyim seni seyretmek için yerleşmiş tuvaline

Orman geniş olsa da korku saçılır av yollarından

Yaşasam da bugün kuşkuluyum yaşadığımdan

 

*****

 

 

SORMA BANA

Sorma bana kimim

Nerden geldim buraya

Gözlerimdeki kırmızı bulutlar

Hangi günlerden sorma.

Elbet olmuştur geçmişte

Açıklanamaz şeyler

Bağlardan çaldığım üzümleri

Yemişimdir yaslanıp mavi göğün göğsüne

Sorma bana kimim

Yaşım kaç , işim ne?

Bana “seviyor musun?” de.

Başka bir şey sorma.

 

*****

 

EVDEN İŞE

Bakın nasıl olmalı

Biliyor musunuz dünya?

İnsan yürürken sabahları

Çevresi sessiz olmalı

Yani sudan gelen hafif bir rüzgâr

Traş losyonlarında bulamadığımız

İnsan yürürken sabahları

Çevresinde ağaçlar olmalı

Fazla sık olmayan

Ne serbestçe yürümeyi engellesin

Ne gölgesi eksik olsun üstümüzden

Biz güneşli bir ülkeyiz

Toprak hep nemli olmalı

Tadı ve kokusu unutulmasın

İnsan yürürken sabahları

Her an oturabileceği sıralar bulabilmeli

Çay , kahve içebileceği

Diz kadar bir sehpada

Kendi hayatına egemen bir insan olarak

Gününü planladığı

Sabahları böyle bir yürüyüşle gelmeli işe.

 

*****

 

MEKTUP

Nefret ediyorum kendimden

Erken yattığım akşamlar

Günün kurşun yorgunluğuna yenilip

Bir patates çuvalı gibi devrilince yatağa

Yaşadığımız hayat başkalarının da

Bizim için ölenlerin

Bizim için yaşayanların

Gün gün , dakika dakika

Tüm hayatlara borçlu yaşıyoruz

Belki bundan ter içinde fırlamak yataktan geceyarıları

Sarılmak bir kitaba

Sarılır gibi susuz gecelerde yare

Başımdan aşağı döktüğüm soğuk suların

Vücudumda cazlaması bundan

Belki O beni uyutmayan

Çelik ışıklı insan gözleriyle

Bir hayata nelerin sığabileceğini anlatan

Akan terler

Kimsenin geçmediği

Bembeyaz yollar açıyor yüreklerde

Tüm bilim , yaşam ve sanat

Geçmeli bu yollardan

Yürürken sevdiğime.

 

*****

 

OLGUNLUK

Güneşin altında

Kara toprağın üzerinde

Olgun bir domates gibiyim.

Güneş kokuyor bedenim

Çıplak ayaklarım toprakta

Hep burdaymışlar gibi yerleşik.

Güneş ve toprakla beslenir yıllardır

En güzel meyvesine hazırlanan dilim

 

*****

 

İLK GÜNÜN ARDINDAN

Mutluyum

Oturduğun semti

Ev arkadaşını öğrenmekten

Yaşını

İşlerini

Okulunu

Zamanı nasıl geçirdiğini

Hepsi düşündüğüm gibi çıktı

Uzaktan güzel bir çiçektin

Yanına geldim

Çiçekten bir insan gördüm

Yüzündeki beyazlık

Bahar sabahlarının ıslakçiği

Doğduğun kentin dağlarındaydı o saflık

Çamların dibinde açmış fulyaların yüzünde

Bir de sende gördüm

Gözlerinin derin göller gibi durduğu

Temiz

Beyaz

O insan yüzünde

Mutluyum

Bir saat karşında durup

Yüzüne bakabildiğime

Hayatta tek isteğim buydu

Mutluyum seni sevdiğime.

 

*****

 

KARA KIŞ

Asma bahçelerde hurma rakıları yok

Ne bir çiçek taraçalarda

Ne bir yudum su

--Uydu fotoğraflarında ağlayan insanlar görülür mü?

 

Yanık kokuları köreltmiş burunlarını

Dilleri kurumuş mart kedilerinin.

Şafakla gelen ölüm kuşları

Bırakıyor toprağa tohumlarını.

--Radarlar görür mü yanan badem ağaçlarını?

 

Can Yücel alkolle yüreğini bombalar her gece

Güler yoksa sütsüz kalır şiir yavruları.

Binlerce kez yakılan kentler

Her kuşakta örselenen kişilikler

Yıkılmamayı öğrenirler bir gün.

Bombalar altında da gelir bahar

Kara yağmurun çiçekleri de kara açar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ANSIZIN BİR UMUT

 

Odeon Alanı'na çıkan

Rue Ecole de Medicine'de

1993 haziranının sonlarında

Bir Perşembe günü

Bana nasıl park bileti alınacağını

anlatan insan,

 

Ah, böylesine aydınlık

Başkalarına da anlatsan,

Bu dünya nasıl sevilir

İnsanlar nasıl,

Sömürü nasıl biter

Çevre nedir?

 

Bir bardak nar şurubu gibi yüzünde

Boncuk boncuk yaşam sevinci,

Sonra bir daha anlatsan...

 

 

 

Asmaların Dansı

 

1.

Bir Akdeniz Haziran’ında

Öğleye doğru.

Yalnızca kavaklar altında öten cırcırların sesi

---Sıcaktan kaçın diyen sirenler---

Taş sofada

Güneşin yaktığı otların ve toprağın soluk kesen buğusu

Sırtları serin duvarlarda

Köşede yirmi taş oynayanlar :

Kız ergen gibi , oğlan daha kısa pantolonlu.

Kızın taşları süpüren eli

Oğlanın paçasından yavaşça süzülüyor içeri.

Birazdan yüklük odasında

Her günkü oyunlar.

 

 

2.

Yağmurlu günlerde seviş benimle

Kuşlar çinko damı gagalarken

Tenimin kokusunu değiştiren yağmurlarda

Sıcak öğlesonlarında seviş benimle

Buhurlar tüterken tenimden

Yanan toprağın buğusu soluğumken

Bahar günleri dereboylarında seviş benimle

Kestane saçlarında kelebekler asılıyken

Yaz geceleri kurumuş dere yataklarında

Sıcak kumlar yatağımız , söğütler çatımız , duvarımızken

Ne olursa olsun sabahları seviş benimle

Dinlenmişliğin gücü kaslarında

İçinde ne varsa dökmenin hazzıyla saran

Sonra ilk kez görür gibi algılaman için

Her sabah öylece bırakayım seni dünyaya

 

 

3.

Kol kıvrımımdan öp beni

Tüylerimin arasında yollar açan dudaklarınla

Mavi damarlarımdan

Bileklerimden öp beni

Nabzımın tıpırtısı tavşan dudağını titretsin

Öpüşten bilezikler kollarımda

Parmaklarımın ucundan öp beni

Soyulmuş yumurta beyazlığındaki etimden

Öpüşlerin yanıp geçen bir ışık değil

Uzun yazların güneşi gibi kalsın tenimde

 

 

4.

Asma bahçelerde gezerken omzuna değen elim

kristal taneler gibi döküverir seni toprağa

Basma entarinin çıplak altı ter ter istek

Altımda canlı , bulunmaz bir yumuşaklık

sırtımı göğe dayayıp beni ezen

Memelerini emerken , bacaklarını kıstığında

solumaların volkanik lavlar

Sen bitersin başlar asmalar

açıp kollarını dans etmeye

Neyimi beğenir bilmem

bırakmaz beni

Yeşil , filiz dudakları

Geniş yapraktan elleri

dönerken çevremde

sürünür boynuma

göğsüme

Sallar memelerini salkım sal

-kım

Hangisi tatlı , bir de bundan em bakalım!

 

 

 

 

 

Evrim

 

 

 

Pembe bir çiçek nasıl bir şeftaliye dönüşür biliyorum

 

Gözlerimin önünde çağlaları, dibine döktüğüm sular

 

Güneşin fırınında günler boyu kızarışı teninin.

 

 

 

Avlumda bir deli güldün,dikenlerin ellerimde

 

Saçlarının uzamasını izledim, tırnaklarının sertleşmesini

 

Duydum hayatın ağırlığını, dokundukça sırtındaki eğime.

 

 

 

Hiç görmediğim gündoğumlarının ışığıdır yüzündeki

 

Karabiber yapraklarından yansır yastığıma

 

Dalında unutulmuş bir mangonun kokusuyla.

 

 

 

Boynundadır bütün akşamlar, yorgun kirpiklerin teleklerinde

 

Kuytularındaki nem sarsar yapımı, sarsıldıkça ben böyle

 

Düşlerce uzak duru önümde, düşlerce uzak olan.

 

 

 

 

 

 

Sana Yaraşan

 

 

Sana yaraşan şiiri nerden bulmalı

Gülersin

Mum çiçeklerinin pembe kokusu yayılır dünyaya

Günebakanlardan bilinir yerin

Ezan çiçekleri akşamı beklemez , açar

Güçsüzleşir kalemim

 

Sana yaraşan şiiri nerden bulmalı

Ağlarsın

Gözyaşların uğur taşı olur çocukların göğsüne

Kötülük utanır kendinden

Anneyle baba barışırlar

Ben , sulugözlü ben

Bilemem ne yapacağımı

Yürüsen şiirler kaçışır

Sanki incecik bileğinden dökülürler

Beyaz , ipek çorabın sardığı

İçimde aşkım akan mavi damarların geçtiği

İncecik bileğinden

 

Başka türlü mutlu olamam

Sana yaraşan şiiri nerden bulmalı

 

 

 

 

 

Son Dünya Savaşı

 

 

 

Sığınaklara indirelim kuşları

Ne ciğerlerinin dayanabileceği gökyüzü

Ne içebilecekleri bir yudum su kaldı

 

 

 

Sığınaklara indirelim balıkları

Kurşuni gövdeleri kurşunlaşmadan

 

 

 

Sığınaklara indirelim ağaçları

Cevizleri, çınarları, servileri

Üzerindeki sincaplara dokunmadan

 

 

 

Arı bakışını çocukluğun

İndirmeliyiz sığınağa

Kirli bir kağıt para gibi buruşmadan

Elinde hayatın

 

 

 

Ucu işlemeli mendili, kavun kokusunu

Yumuşaklığını bir dere yatağının

Penceredeki hanımelini

Zor günlerde alnımıza konan o eli

 

 

 

Sığınağa indirelim Dünyayı

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

90. YAŞGÜNÜNDE NÂZIM HİKMET'E

Hayatı senden öğrendim

Bir gelinciğin taç yapraklarının nasıl sevileceğini

Dünya'nın nasıl "müthiş" bir meyva olduğunu

İnsan bundan henüz habersizken

Senden öğrendim.

 

Hayatı senden öğrendim

Kıskanarak kazanamayacağımı kimseyi

Sevince ölçüyü bir yana bırakmayı

Senden.

 

Dövüşmek zorunda kalmaktan hep ürktüm

Büyüdüğüm bağlarda yoktu en küçük bir çelişki bile

Nurtopu gibi bir oğlandım ilk aşkımda

"Saman Sarısı"na sardım

Sevgilimin kazağından çaldığım saç tellerini.

 

Hayatı senden öğrendim.

Şiirle nasıl değişebileceğini insanın

Şiirin odun kesebileceğini

Bilinmedik kumaşlar dokuyabileceğini

Can eriğin suyu olabileceğini

Senden.

 

75. yaşgününde de kalabalıklara okudum şiirlerini

Hepsi çok seviyordu seni.

Mektuplarını okusam

Yüzüne bakmazdı hiçbiri

Bütün sevgilerden sıcaktı satırların

Her sözcüğünde çatlayan karpuz sesi

Anadille dinmeyen bir kavuşma isteği.

 

Sen ne Anadolu'da bir köy mezarındasın

Ne de Moskova'da

--Mezarda olma düşüncesi yakışmıyor sana-

Sen Türkçe'desin.

Türkçe'ye gömüldü

Kalemin

Parmakların

Kolun

Beynin.

Halkına sunduğun kırmızı elman

Yeryüzüne.

*****

 

BİR SABAH ŞARKISI

Açıyorum gözümü

Karşımda sen

Toprağın kokusu üzerinde

Geldiğin yolları sormuyorum

 

Mavi bir sabah

Kuş cıvıltılarından bir taç alnında

Oturuyorsun yatağımın kıyısında

Yüzün yumuşak

Bekler gibi bir öpüşü.

 

Sessiz bir sabah

Gözlerinin pınarından çekip alıyorum sözcükleri

Yüreğinde bir sitem var söndüremediğim

Yaksın istiyorum beni o ateş

Tek sen üzülme.

 

Ellerin sabah mahmurluğunda

Bir insan yüreğinde olabilecek tüm duygularla

Şafağın ilk ışıkları gibi beyaz

Dokunuyor yanaklarıma

O anda dünyada

Sevgiden başka bir gerçek..

Bugün ağlamayacağım

Yaşadığımı düşünerek.

 

*****

 

EV ÖDEVLERİ

Herkesin görevleri olurmuş evde

Kısacık ev hayatları olanların bile.

Bulaşık Piraye'ninmiş, kurulama Nâzım'ın

Behçet, elinde filesi, hep alışverişte

 

Kurallar koymak bile bir anlaşmazlığı gösterir evde

Ben inanmam kurallı hayata

Ev, herşeyiyle herkesindir.

Bıraksalar hayat boyu yapabilirim yemekleri

Fena değildir elimin ayarı, doyurur herkesi

Bir evi doldururum tek başıma da.

Fatoş el sürdüğünde sanata dönüşür sıradan her şey

 

Öyle doldurmuşuz ki hayatlarımızı

Çekildiğinde birimiz, boşluk kalmaz geride

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...