Jump to content

Edebiyatta Kediler


Kinyas

Önerilen Mesajlar

http://www.evcil.us/Kedi%20Resimleri/slides/Tasmal%C4%B1%20Kedi.jpg

 

Bir şeye nereden ve nasıl bakarsanız, gördüğünüz manzara da durduğunuz yerdeki bakışınıza benzer. Bazı şeylerin manzaralarının ortası yoktur, ya aksınızdır ya kara, ya seversiniz ya da nefret edersiniz. Tıpkı insanların kedilere yaklaşımları gibi: Kedilere nankör diyenlerden misiniz, vakur diyenlerden mi; kediseverlerden misiniz, uğursuz olduklarına inananlardan mı? Ama herhalde bir konuda kimsenin şüphesi yoktur; kediler yalnızlığa iyi gelen hayvanlardır. Bu yanlarından mı değil mi bilinmez ama yazarların da kedi tutkusu pek bilinir. İşte kedisever yazarların kitaplarındaki kediler;

 

Yokluğu Çekilmeyen Kedi: Kedi tutkusu, yokluğu yaşamını çekilmez kılacak denli büyük olan yazar Bilge Karasu sadece denemelerinde kedilerinden bahsetmekle kalmaz; kendini en iyi yansıtan kitaplarından birinin adını “Ne Kitapsız Ne Kedisiz” koyar. “Kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir” diyen Bilge Karasu’nun kedilerine koyduğu adlar da “Bibik” ve “Bıyık”mış. Aynanın İçindeki Kedi: “Gülümsemesiz bir kedi alışıldık bir şeydi. Ama kedisiz bir gülümseme, işte bu çok ilginçti” der Lewis Carroll, “Aynanın İçinden”in bir görünüp bir kaybolan tuhaf kahramanı Cheshire Kedisi için. Herhalde sayacaklarımız arasında en ilginç kedi imgesi, “Aynanın İçinden”in çokbilmişi, tuhaf gülümsemesiyle felsefi öğütler veren Cheshire Kedisi’dir. Alice ne zaman ne yapacağını bilemez bir halde ortalıkta dolansa, nereye gideceğini şaşırsa, içinden çıkılmaz durumlara düşse Cheshire Kedisi beyefendi bir bilge olarak beliriverir. “Beliriverir” diyoruz çünkü bu kedi, gökyüzünde önce gülümsemesi sonra yüzünün öteki ayrıntıları olmak üzere yavaş yavaş görünür. “Varacağın yerin önemi yoksa hangi yoldan gittiğinin de bir önemi yok” der ve belki de bilinçaltını temsil eden kedisiz bir gülümseme olarak okurlarının içine işler. Nankör mü, melankolik mi?: Edebiyatta kediler

 

Kavga Nedeni Olarak Kedi: Kediseverler gözünüzde hep melankolik, sakin ve kırılgan insanlar olarak canlanıyorsa eleştirmen Nurullah Ataç’ın da sıkı bir kedisever olduğunu öğrenmek şaşırtıcı olacaktır sizin için. Ataç gibi hırçın, açık sözlü bir yazar bile Günce’sinde “kedi sevmeyen insanla anlaşamam ben” diyecek kadar kedi düşkünü. Ataç, kedilere getirilen beylik eleştirileri yanıtlar. Kedilerin nankör olmadıklarını, sahiplerine yaranmaya, kendilerini beğendirmeye çalışmadıkları için vakur olduklarını iddia eder. Ataç’a göre insanlar hep kendi büyüklüklerini kanıtlamak derdindedirler. Bu yüzden de sadece kedilerden değil, tüm varlıklardan kendilerine minnet duymalarını beklerler. Kedi ise nankör değil gururludur, minnet duymaz çünkü boyun eğmez!

 

Zeki, Fedakâr Kedi: Çocukluk masallarımızın en sevimlilerindendir Çizmeli Kedi. Babasının kendisine miras olarak tuhaf bir kediyi bıraktığını öğrenen küçük oğul elbette bu kedinin yaşamını değiştireceğini bilemezdi. Çizmeli Kedi atılgan, zeki, üstelik de “nankör kedi” tamlamasına zıtlık oluşturacak denli fedakâr bir hizmetkârdır. Kedilere yönelik tüm olumsuz sıfatların reddedilişi olarak belirir Çizmeli Kedi.

 

Nankör, Bencil Kedi:Kedi denince ilk akla gelen çağrışım melankoli ise ikincisi de nankörlüktür. Memduh Şevket Esendal “kedinin nankörlüğü”nü, bildik kedi ve sahibi ilişkisinden farklı bir biçimde anlatıyor “Soysuz Kedi” adlı öyküsünde. Anne kedi, kendi keyfince evin içinde dolanan, yavrularını emzirmeye bile yeltenmeyecek denli bencil bir kedidir. Bir gece sahibi, yavrularını emzirmek zorunda kalsın diye anneyi ve yavrularını bir dolaba kilitler. Ama sabah dolabın kapağını açtığında içeride tek bir kedi görür, o da annedir. Esendal’ın anne kedisi nankörlük ve bencillik sınırını vahşiliğin eşliğinde aşar. Herhalde hiçbir nankör kedi öyküsü de yavrularını yiyen bir anneninkinden daha etkileyici değildir.

 

Toplumsal Sınıf Göstergesi Olarak Kedi: Türk edebiyatının en eğlenceli yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar tam da kendisinden beklenecek bir şekilde kullanıyor kedi imgesini “Ada Vapuru” öyküsünde. Adadaki farklı kültürlerin temsilcileri karşı karşıya gelir bu öyküde: Madam’ın buldog köpeği, hanımların kedileri Mestan ve Ceylan’a saldırır. Böylece saatler süren vapur yolculuğu tam da Gürpınar’lık eğlenceli bir curcunayla geçer.

Uyumsuzun Notlarındaki Kediler: Güncelerini “Bir Uyumsuzun Notları” başlığıyla yayınlayan Tomris Uyar da bir kedisever. Sık sık kedilerinden bahsettiği “Yüzleşmeler”inde kedilerin insanlar tarafından nankör olarak değerlendirilmesine şaşmadığını çünkü kedileri tavlamanın zor olduğunu, örneğin basit bir ciğer parçasıyla başarılamayacağını söyler. Kedi kolay bir hayvan değildir. Sahibi olan insanı tavlamak belki de daha kolaydır. Çünkü insan kimi zaman kediye göre daha çocuksu olabilir.

http://www.istegenc.com.tr/content/images/content_2007/mayis/kitap/edebiyatta_kediler_04.jpg

 

Adı Katmerli Kedi:İyi bir kedi adında hangi harf mutlaka olmalı diye sorsak siz ne yanıt verirsiniz bilemeyiz ama Hulki Aktunç’a göre “S” harfi, iyi bir kedi adının olmazsa olmazıymış. Kedisi Sisip de kendisi gibi ukala, keyfine düşkün, alaycıdır. En azından “Uzanmış Bir Adamın Beş Düşüncesi”nde Sisip’i böyle tanımlar Aktunç. Sisip adı hem Yunan mitolojisindeki Sisiphos Söylencesi’ni çağrıştırır Aktunç’a hem de katmerli bir adı olduğundan onun için çok özeldir.

Kediler Kitabı: Gökhan Akçura, kedilerle ilgili kapsamlı derleme kitabı “Kedi Kitabı”nı hazırlarken sadece öykülerden yola çıkmamış. Deneme, anı ve makaleleri de toplamış. Elbette başka yazarların bir derlemesini yapmış olması, kendisinin kedilerle sadece editoryal anlamda ilgilendiğini göstermiyor. Akçura da kendi kedisi Pati ile bir otoparkta karşılaşmış ve bir de bakmış ki eve birkaç ay kalsın diye getirdiği Pati dokuz yıldır yanındaymış. Gökhan Akçura’nın bu kitabını fırsatını bulduğunuzda kaçırmayın deriz.

 

 

Alıntı.

 

Özellikle kediseverler için ilginç bir yazı. İyi okumalar...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kinyas güzel bir paylaşım olmuş teşekkürler:)

 

J.Sternberg: başlangıçta, Tanrı kediyi kendi suretinde yarattı ve elbette bunun iyi olduğunu gördü, iyiydi de ama kedi tembeldi hiçbir şey yapmak istemiyordu.Bu yüzden de Tanrı kediye hizmet etsin diye insanı yarattı der Köleler başlıklı yazısında.Ben Selçuk Demirel'in Başka Kediler isimli suluboya kedi eskizlerinin bulunduğu kitabından alıntıladım.

şüphesiz birçok yazar kedi/ler üzerine kalem oynatmıştır ancak ilk elden aklıma gelen birkaç kitap ismini paylaşmak istiyorum

 

Kediler Krallara Bakabilir/Enis Batur

Üzgün Kediler Gazeli/ Haydar Ergülen

Göçmüş Kediler Bahçesi/Bilge Karasu

 

.../ Kedinin içindeki kuş ölüyor, kuşüzümü diye sevdiğimiz kediler sokaklarda ağlayarak ölüyor. Kedilerin 'son' baharındayız, bahar uykuları, yaz gerinmeleri, ikindi gölgelere bitti. Dünyanın çatısı yok, sokakların, parkların çatısı yok. Bazen güneş yağıyor kedilerin üstüne, bazen yağmur ve her zaman bizim bencilliğimiz."...

 

Haydar Ergülen

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Can yayınlarından kedilerle ilgili yepyeni bir kitap :

 

 

Uygarlığı Değiştiren 100 Kedi (Tarihte En Çok Sözü Geçen Kediler)

 

 

Sam Stall

 

Can Yayınları

 

 

 

Tek bir kedinin uygarlığı değiştirmeye gücünün yetmeyeceğini düşünüyorsanız, koca bir canlı türünü tek başına yok eden Tibbles'ı duymamışsınız demektir. Ya da Pakistan ile Abd arasında diplomatik bir tartışmayı tetikleyen Ahmedabad adlı kedi yavrusunu. Ya da bir tutam tüyüyle bir katilin yakalanmasını sağlayan Kartopu adlı Kanada kedisini.

 

Bunlar, "uygarlığı değiştiren 100 kedi"den yalnızca üçü. Elinizdeki kitap, bilim, tarih ve sanata ve daha birçok alana katkıda bulunan kedilere selam duruyor. Büyük edebiyat yapıtlarına esin kaynağı olanlardan tutun da, polise telefon ederek sahibinin hayatını kurtaranlara kadar, kedilerin zekâsını ve cesaretini gözler önüne seren birçok örnek var bu kitapta.

Bütün bu kedicikler tarihi az çok değiştirdiler. Bunu umursamamaları, hatta yaptıklarının farkında bile olmamaları, çok daha basit bir işi becerince yaygara koparan insanlara örnek olmalı.

(Tanıtım Bülteninden)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kedili Kitaplardan Kedi Yzarlarına

Kediler, yazar dostudur.

Zaten entellektüel yaratıklar olduklarından yazma eylemine ve kitaplara acayip ilgileri vardır. Kedi dostlarının en şikayetçi oldukları ve en çok güldükleri konuların başında kedileri ile yaptıkları kitap ve gazete paylaşım mücadelesi gelir. Evlerin kitaplıkları da bu entellektüel varlıklar için doğal bir mekandır. Kitapların kokuları, ciltleri, küçük raf aralıkları onları inanılmaz derecede cezbeder. (Çalışma odasına her girişimizde kitaplarımızdan birini yerde buluruz. Sevgili kızımız bazen Kafka’ya takılır bazense İktisadi Düşünceler Tarihi’ni okumak ister ki biz daha okuyamadık.)

 

Yazarlar kedileri olduğu için mi daha iyi yazarlar ya da yazarlar iyi yazdıkları için mi kediler onları tercih eder bu da bir muammadır.

Ama kediler insanoğlu ile tanıştıkları günden beri yazının içindedirler. Mısır hiyeroglifleri nazendelerin ilk kayıtlarını oluşturur. Kedi üzerine kimler yazmamıştır ki,

Chateaubriand’an Hemingway’e Sadi’den Peyami Safa’ya kadar birçok yazar kedilerin kıyısında köşesinde dolaşmıştır. Ressamlar kedileri ile çalışmakta nispeten zorlansalar da yazarlar bu açıdan şanslıdır, tabii kalem veya klavye ilgilerini fazlasıyla çekmediyse.

1697 yılında Charles Perrault'nun yazdığı ve hala her çocuğun keyifle okuduğu Çizmeli Kedi, kedilerin masal sahnesine ilk cürretli çıkışlarıdır denebilir. 1741'de ise Domenico Balistrieri'nin Milano'da yayınlanan 85 sayfalık "Ölen Bir Kedi İçin Gözyaşları" başka dillere de çevrilmiştir. Bir başka yazar Lewis Carroll da 1865'de Alice Harikalar Diyarı'nda isimli eserinde "Cheshire Kedisi" karakteri ile kedi edebiyatına ciddi bir katkı sağlamıştır.

Ünlü “Toplum Sözleşmesi”nin yazarı ve Fransız İhtilali’nin düşün babalarından Jean Jacques Rousseau "Emile" isimli eserinde “ilgi ve algı” olgusunu işlerken bir kedi ile bir çocuğun merakını kıyaslayarak işe başlamıştır. Bir ihtilal düşün babasına da kedi gibi radikal bir varlık yaraşırdı. Cervantes’in o meşhur kahramanı Don Quixote ise tüm dünyaya meydan okusa da kedilerden usul usul korkar. Haliç sırtlarının güzelliğine doyamamış Pierre Loti ise tam bir kedicidir. Ama o kedilerde dinsel bir gizem olduğuna inanlardandır. Baudelaire de Pierre Loti’nin izinden gitmiş ve bilinmeyen ve fizikötesinin kedilerde toplandığını düşünmüştür.

Fransız şair Rimbaud için karısını, evini terkeden Verlaine de kedileri şiire taşımış ve “Dişi Kedi” şiirini kaleme almıştır.

Ama edebiyatın en kedici isimleri kimlerdi derseniz herhalde Rudyard Kipling ile Mark Twain’i kolay kolay geçebilecek yazar bulamazsınız. Kipling daha da öteye gitmiş kedileri çizmiştir de. Çocukluğumun yazarlarından olan Kipling’den her ne kadar üstün ırk safsatalarına merakı sebebi ile soğumuş olsam da yazdıkları ve kedilerle ilgili yazıları yine de özel bir köşeyi hakeder. Özellikle de 1902’de yayınlanan ve bir ev kedisinin ağzından aktarılan öyküleri. Mark Twain ise hep bana neşeli (daha doğrusu matrak) bir adam olarak gözükmüştür. Tom Sawyer gibi ‘matrak’ bir eser de bu ustaya aittir. Ama usta tam bir kedikoliktir. Hatta kedisizliği kendine has mizahı ile tiye bile alır. (Eh pek de haksız sayılmaz.)

Fransız Edebiyatı’nın köşe taşlarından (ve de adı en zor yazılan yazarlardan) biri olan Chateaubriand’nın kediciliği ise beni biraz düşündürür. Papa 12. Leo tarafından armağan edildiği için mi kedisini çok sever yoksa kedisi olduğu için mi bilemem. Ama şurası su götürmez bir gerçektir ki, Chateaubriand kedisini yazarak ölümsüzleştirmeyi başarmıştır.

Ama biz kedicilerin “kedi edebiyatı” açısından en büyük üzüntülerinden biri Shakespeare’i yanımıza çekememiş olmamızdır. Shakespeare kedilere uzak durmuştur. Oysa ki bir Othello’nun bir Lady Macbeth’in yanına bir kedi ne de yakışırdı. Usta tüm ustalığına rağmen bu keyfi ıskalamıştır.

Çok yiyen, çok gezen ve çok eğlenen, kendisi de iri kıyım bir adam olan (Üç Silahşörleri başka kim yazabilirdi) Alexandre Dumas ise tam bir hayvan dostudur. Hayvanların doğasını zevkle izlemiş ve ifade etmiştir.

Tüm korku dolu yazınına karşın Edgar Allan Poe, ölen karısına bir anlamda ithaf olunacak Annabel Lee diye bir şiir yazmıştır, pir yazmıştır. Annabel Lee’yi okuyanlar bilir, duygular berrak bir su üstünde yüzer gider. Poe da bir kedicidir ve çok sevdiği ölen karısının yatağında üç renkli bir kedi Poe’nun yasına eşlik etmiştir.

Ya Türkiye Edebiyatı, kedilere nasıl bakmıştır? Sağolsun ki Gökhan Akçura bu merakı herkes adına giderdi. Kedi Kitabı'na bakmanız yeterli. Neredeyse yazarlar bandosu geçiyor. Heybeliada'nın simgesi haline gelen Hüseyin Rahmi Gürpınar ve yine bir başka adalı Sait Faik Abasıyanık kedileri es geçmemişlerdir.

Ama Türk Edebiyatı'nın kedici prensi Bilge Karasu'dan başkası olamaz herhalde. Cihat Burak ve Tomris Uyar da sıkı kedici yazarlarımızdan olmuştur.

Kedileri Türkiyeliler yazmayacak da kim yazacak. Her evin bahçesinde, sokağında köşesinde kedilerle yaşayan bizler kedi edebiyatının mekanında yaşarız.

Kediler yazılmayı hep haketmişlerdir. Yazıldıklarını bilmenin verdiği kibir her hallerinden belli olur. Hele ki günlük tutanlara bayılırlar. Bir günlük yazan görseler hop diye defterin yanına fırlar ve sayfalarda kendilerinden bahsedilmesi için biz safdilleri çarçabuk etkileri altına alırlar. Acaba bu yazıyı yazan benim için de benzeri bir durum söz konusu olabilir mi? Acaba?

Kaynak

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...