Jump to content

Meteor Çarpması


psychick

Önerilen Mesajlar

METEOR ÇARPMASI:

Herhangi bir kıyamet senaryosu yazılmaya başlandığından insanların aklına gelen ilk olay, dünyaya çarpan devasa bir meteorun insan ırkını sona erdirmesidir. Ve aslında bu seçenek göründüğü kadar da uzak bir ihtimal değil. Bundan tam 100 yıl önce, 1908 yılında devasa bir meteor atmosfere girerek Tunguska(Sibirya) üzerinde parçalara ayrıldı. Patlamanın da etkisiyle ortaya, Hiroşima'ya atılan atom bombasının nerdeyse 100 katı bir enerjiyi açığa çıkardı. Gökbilimcilere göre her 300 senede bir kez bu büyüklükte bir göktaşı dünyamıza çarpıyor. Bunların hemen hemen hepsi daha yeryüzüne varamadan eriyip gidiyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gökyüzünden Gelen Tehlike: Göktaşları

 

Gökyüzünden Gelen Tehlike: GöktaşlarıSiz bu sayfanın satırlarına göz gezdirirken atmosferin üst tabakalarında bir meteor bombardımanı yaşanıyor. Her ne kadar farkında olmasanız da Dünyamız'ı çevreleyen atmosfer sayesinde büyük felaketlerden korunuyoruz.

 

Saniyede ortalama 40 kilometre hızla Dünyamıza yönelen meteorlar atmosfere girdikten sonra sürtünme etkisiyle yanmaya başlıyor. Bu "kozmik bombalar" doğal bir kalkan görevi gören atmosfer sayesinde size ulaşmadan "eritiliyor". İstatistiklere göre bu şekilde yılda ortalama 50.000 meteor atmosfer tarafından bu şekilde zararsız hale getiriliyor. (Asteroid Impact Risk: ESA Unveils Proposed Missions to Study Near Earth Objects 27 Eylül 2002, spaceref.com)

 

Ay Yüzeyindeki Kraterler

 

Dünyamızın aksine Ay'da atmosfer bulunmaz. Göktaşlarına tamamen açıktır. Ay yüzeyi çapları yer yer 40 kilometreyi bulabilen kraterlerle doludur. Her biri geçmişte yaşanmış çok şiddetli bir çarpışmanın günümüze uzanan izleridir. Eğer atmosferimiz göktaşlarını durduran bir yapıda olmasaydı bizler de sürekli bir göktaşı bombardımanı altında kalırdık. Atmosferin koruyucu özelliği yeryüzünde insanların ve diğer tüm canlıların yaşamını mümkün kılan çok hassas ayarlamalardan biridir.

 

Ne var ki atmosferin bu koruyucu özelliği onu dev göktaşlarına karşı aşılmaz bir engel kılmıyor. Kilometrelerce genişlikte bir asteroid (küçük gezegen) karşısında kendinizi bu kalkandan tamamen mahrum düşünebilirsiniz. Çapı 50 metreden büyük asteroidler atmosferi aşıp yeryüzüne ulaşabiliyor. Yeryüzünün, uzun geçmişi boyunca bu tür büyük göktaşlarıyla en az birkaç yüz defa karşılaştığı biliniyor. Yandaki haritada işaretli noktalar, bugüne kadar keşfedilen 200 göktaşı kraterinin konumlarını gösteriyor.

 

15 Mart 2002'de dünyaya 450.000 kilometre uzaklıktan 50 ila 100 metre çaplı bir asteroid geçti. Bu uzaklık Dünya'nın Ay'a olan uzaklığının sadece 1,2 katı. Eğer Dünya'ya çarpmış olsaydı kuvvetli bir nükleer bomba etkisinde patlama meydana getirecekti.

 

22 Haziran 2002'de ise bir futbol sahası büyüklüğünde bir asteroid çok daha yakından, yalnızca 120.000 kilometre uzaklıktan ve saatte 37.000 kilometre hızla geçti. Lincoln gözlemevi başkanı Grant Stokes "Bu çok ama çok yakın bir geçişti... Göktaşı istatistikleri ele alınacak olursa, belki de senede 50 kez, 100 metre çapında göktaşları dünya ile ay arasında bir noktadan geçiyor." dedi.

 

Teknoloji Göktaşlarını Engellemede Yetersiz

 

Her iki göktaşı da Güneş'in bulunduğu açıdan geldi ve parlaklık yüzünden ancak birkaç gün sonra fark edilebildi. Kör nokta olarak tabir edilen bu açıdan Dünya'ya çarpacak bir göktaşını önceden haber alma imkanı kesinlikle bulunmuyor. Ayrıca muhtemel bir çarpışmanın şekli ve zamanı doğru olarak belirlense bile günümüz teknolojisi bunu engellemede tamamen yetersiz kalıyor. Bir meteor her an Dünya'ya, belki de şu anda sizin bulunduğunuz yerleşim bölgesine düşebilir. Eğer İstanbul gibi kalabalık bir yerleşim bölgesinde yaşıyorsanız can kaybı kat kat artacaktır. Göktaşının çapı bir kilometrenin üzerindeyse etkileri çok daha geniş çaplı ve kalıcı olacaktır. Oluşacak toz bulutları yıllarca Güneş'in önünü kapayarak çok uzun ve soğuk kışlar yaşanmasına neden olacaktır. Çapı birkaç kilometre olan bir asteroid ise bir medeniyetin sonu anlamına gelebilir. Böyle bir çarpışma etkisiyle depremler, yangınlar, volkan patlamaları birbirini izleyecektir.

 

Galaksimizde trilyonlarca asteroid, gezegen ve kuyruklu yıldız gezinmektedir. Böyle bir ortam içinde Dünya'ya her an bir göktaşı düşüp onu mahvedebilecekken Dünyamızın özel bir atmosferle korunması çok büyük bir mucizedir. Bu Allah'ın kulları üzerindeki korumasının ve şefkatinin bir tecellisidir. Allah bir Kuran ayetinde şöyle buyurmaktadır: "Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar." (Enbiya Suresi, 32)

 

Yeryüzünde veya uzayda meydana gelebilecek her türlü olay şüphesiz Rabbimiz olan Allah'ın dilemesiyle gerçekleşmektedir ve atmosferi sebep kılarak Dünyamızı koruyan Allah, bu gibi tehlikelerden bizleri korumaktadır.

 

1908'de 2000 Kilometrekare Yerle Bir Oldu

 

Günümüze daha yakın bir meteor felaketi 30 Haziran 1908 tarihinde Sibirya'nın Tunguska bölgesinde yaşandı. Atmosfere girip yanmaya başlayan bir göktaşı yeryüzüne henüz ulaşamadan yaklaşık 8.000 metre yükseklikte patladı. Patlamanın etkisiyle hemen aşağıda bulunan 2.000 kilometrekarelik alandaki hayvanlar telef olurken bütün ağaçlar yerle bir oldu.

 

3,5 Milyon Ton Patlatıcıya Eşit

 

Bir başka ünlü meteor etkisini ABD'nin Arizona Eyaletindeki Barringer Meteor Krateri oluşturuyor. 1.2 kilometre çapındaki 50.000 yıllık kraterin, çapı 30 ila 100 metre arasında bir göktaşının eseri olduğu düşünülüyor. Patlamada açığa çıkan enerjinin ise 3,5 milyon ton TNT'ye denk olduğu hesaplanıyor. Ebat olarak çok büyük olmamasına karşın böyle bir patlama meydana getirebilmesi büyük ölçüde içerdiği metal elementlerden kaynaklanıyor. Bir göktaşı ne kadar çok metal içeriyorsa yıkıcılığı da o kadar fazla oluyor.

 

Güneş Sistemi göktaşlarıyla dolu. Astronomlar sayıları milyonları bulan asteroidlerden birinin her an yörüngesinden kurtulup Dünya'yla çarpışma rotasına girebileceğinin altını çiziyorlar. (Harun Yahya, Evrenin Yaratılışı)

 

Belki de tam şu anda bunun gibi bir meteorun bulunduğunuz bölgeye doğru yol alıyor olabileceğini hiç düşündünüz mü?

 

Dinozorlar Nasıl Yok Oldu?

 

Göktaşları iklimde önemli değişiklikler meydana getirerek canlılar üzerinde önemli rol oynar. Dinozor soyunun günümüzden 65 milyon yıl önce aniden yok olmasına, dev bir göktaşı çarpışmasının ve bunun ardından yaşanan iklim değişikliklerinin sebep olduğu düşünülüyor. Bu teoriyi desteklediği söylenen en önemli bulgu 1990 yılında gerçekleşti. Meksika'da Yucatan yarımadasında 180 kilometre çapında bir krater bulundu. Bu krateri oluşturan göktaşının 10 kilometre çapında olduğu tahmin ediliyor. Son yapılan bilgisayar hesaplamalarına göre çarpışma anında tam 18.000 kilometreküp kaya ve toprak bir anda eridi. Dinozorlar da dahil olmak üzere canlı türlerinin % 70'i bu dönemde ortadan kalktı.

--------------------

AKAN YILDIZ;

 

Alm. Meteor (m.), Fr. Météore (m.), İng. Meteor. Atmosfere giren meteor taşlarına verilen ad. Yıldızların soluk ışıklarıyla birer kandil gibi parladığı bulutsuz bir gecede gökyüzüne bakıldığı zaman, ansızın bir yıldızın yerinden koparak şimşek hızıyla gittiği ve kısa süre sonra kaybolduğu görülür. Bunlara akan yıldız adı verilir. Halk arasında yıldız kayması diye de isimlendirilen bu olayın esası, meteor denilen gök taşlarıdır.

 

İşte bu yıldız akması hadisesi, güneşin çekim kuvvetinin tesiriyle belirli yörüngelerde seyreden meteorların dünya atmosferine girmesiyle ortaya çıkar. Hepsi öyle sanıldığı gibi koca bir kamyon büyüklüğünde değildir. Büyük çoğunluğunun kütlesi birkaç miligramdan birkaç kilograma kadar değişmektedir. Uzayda büyük bir hızla seyrederken (yaklaşık olarak saniyede 12-72 km) dünya atmosferine girdikleri zaman atmosferi meydana getiren gaz molekülleriyle yaptıkları sürtünme sebebiyle akkor oluncaya kadar ısınırlar. Bu ısı yaklaşık olarak 2000°C’ye kadar yükselir ve cisim yanmaya başlar. Bu yanma meticesinde akan yıldız kısmen veya tamamen gaz haline gelir. Bu sırada bazıları çok daha küçük parçalara bölünür ve hatta toz haline gelerek ortalığa dağılırlar.

 

Bu parçalanma esnasında büyük gürültü çıkaran ve çok uzak mesafelerden bile duyulabilen patlamalar da meydana gelebilir. Birkaç gramlık bir akan yıldızın parlaklığının çıplak gözle seçilmesi imkansızken, 10-100 kg arasındaki akan yıldızların bıraktığı izler ayınkine benzer parlaklıkta görülmektedir. Dev akan yıldızlar güneşe benzer parlaklıkta ışıklar yayarlar ve yeryüzünde düştükleri bölgeleri gün gibi aydınlatırlar.

 

Akan yıldızların nereden geldikleri veya başka bir deyişle nereden koptukları hakkında çeşitli görüşler ortaya atılmıştır. Son zamanlarda yapılan araştırmalardan elde edilen bilgilerde, bunların, dağılmış kuyruklu yıldızların parçaları oldukları kabul edilmektedir. Güneş sistemine de ait oldukları kabul edilir, çünkü hiçbirinin yeryüzünde Güneşten kurtulma hızı olan 26 mil/sn’den daha büyük bir hızla hareket ettiği gözlenmemiştir. Kanadalı gözlemciler, 10.000’den fazla akan yıldızın hızlarını, iyonlaşmış izlerden geri gönderilen radar şualarının akisleri yoluyla kaydetmişlerdir. Bu kayıtlarda kritik değeri (kritik değer veya kaçma hızı da denir 26 mil/sn’dir) aşacak hızın olduğu tek bir ana rastlamamışlardır.

 

Birçok meteor akışları, güneş etrafında kendilerini meydana getiren kuyruklu yıldızların yörüngelerinde dönme şeklinde olmaktadır. Meteorların yörüngeleri hakkında ilk kesin bilgi 1936 yılında elde edildi. Amerikalı astronom F.L. Whipple ve Harvord, iki istasyondan aynı anda meteor izlerinin fotoğrafına ait bir program hazırladılar. Zamanlamayı kolaylaştırmak için düzenli aralıklarla izlerin izdüşümlerini kesen, dönen kafesleri bulunan kameralar kullandılar. Her bir poz, meteorun güneş etrafındaki yörüngesinin hesabı için yeterli malumatı verdi. Binlerce meteor yörüngesi, bu metodla belirlenmiştir. Bu araştırmalarda bunların kuyruklu yıldız veya asteroid parçası oldukları iyice anlaşılmıştır. Meteorlar genel olarak demir ve nikel madenleri muhteviyatlıdır. Bazıları camlaşmış, garip şekildedir. Akan yıldızların büyük bir bölümü silislerin meydana getirdiği taş meteorlardır.

 

Meteor sağanağı, dünyanın yörüngesinin bir meteor yörüngesi ile çakıştığı noktaya vardığı belirli zamanlarda vuku bulur. Tıpkı paralel demiryolu hatlarının belli bir mesafedeki bir noktadan sonra ayrılıyormuş gibi görünmesine benzer biçimde birbirine paralel olarak yol alan meteorlar bir sağanak esnasında gökyüzünde bir noktadan çıkıyormuş gibi görülür. “Radyan noktası” denen bu noktanın yeri, dünyanın dönmesiyle sağanak süresince değişir. Bir sağanak veya onu meydana getiren bir akış, sağanak yüksekliğindeki takım yıldızların(burçların) arasına parlaklığın yerleşmesinden sonra adlandırılır. Mesela yıllık meteor sağanakları olarak, Perseus takım yıldızındaki parlaklıklarıyla, Perseidler ve Oriondaki parlaklığıyla Orionidler gösterilebilir.

 

Güneşin etrafında bir dönüşünü 33 yılda tamamlayan Leonidlerinkiler daha nadir sağanaklar arasında sayılırlar. 1799, 1833 ve 1866-67’de Leonidler, modern çağların en çok görülmeye değer sağanaklarına sebeb oldular. Dönme periyodu 6,5 yıl olan Jüpiter ailesinin Giacobini Zinner kuyruklu yıldızı üyesi ile birlikte olarak Draconid meteorları yirminci asrın en fazla yıldız yağmuru gösterilerini sunmuşlardır. Draconidler ile birlikte birçok gündüz sağanakları İngiltere’de Manchester Üniversitesinin büyük radyo teleskopu sayesinde tesbit edilmiştir. Meteor yağmurları daha çok Ağustos ve Kasım aylarında görülmektedir. 1839'da 20 Ağustos gecesi Napoli’de dört saat içinde binden fazla göktaşının düştüğü sayılmıştır.

 

Akan yıldızların ateşküresi adı verilen daha büyüklerinin düşüşü önce hafif bir parlaklıkla başlamakta, sonra bu parlaklık yıldırım veya top gürültüsünü andıran bir sesle infilak etmektedir. Bu patlama 100 km uzaklıktan bile işitilebilmektedir. 7 Ocak 1914’te doğudan batıya bütün Fransa’yı geçen ve Atlas Okyanusu’na düşen ateş küresi, üç defa patlamış ve gürültüsü patlama noktasından 200 km uzaklıktan bile işitilmiştir. Tarihte bilinen en büyük meteor (akan yıldız) 1908 yılı 30 Haziranında Sibirya’nın Tunguska bölgesinde ormanlar içine düştü ve yüzlerce km2 genişliğinde dev bir çukur açtı. Bu göktaşının patlaması 900 km uzaklıktan duyuldu ve meydana getirdiği yer sarsıntısı 5000 kilometrelik bir sahaya yayılmıştır. Atmosfere dağılan toz parçacıkları bulutlar meydana getirmiş, geceleri ay ışığında çok güzel beyaz geceler birbirini takip etmiştir.

 

Büyük meteorların yeryüzüne düşmesi neticesinde “Meteor kraterleri” meydana gelir. Yirminci asırda bu şekilde iki düşüş belirli bir mesafeden takib edilmiş ve krater yerleri daha sonra bulunmuştur. Bunlardan birisi Sibirya’ya düşen meteordur. İkinci düşme 12 Şubat 1947’de güney-doğu Sibirya’ya oldu. Bu meteor taşı atmosferde birçok parçacıklara ayrılmıştı. Krater sahası, 100 ton nikel-demir karışımı parçacıklar tarafından açılmıştır. Daha büyük parçaların ilk düşüşte olmaması meteor taşının dünya atmosferi ile çarpışıp, bu yüzden daha fazla yoğunlukta ısındığı fikrini verir.

 

Sibirya’ya düşen bu büyük göktaşı boş bir bölgeye düşmüştü. Meskun bölgelere düşseydi, korkunç bir facia meydana gelebilirdi. O zaman bilginler; “Böyle dev bir göktaşı, Londra’ya düşmüş olsaydı, bu şehirden hiç bir iz kalmazdı.” demişlerdir. Tıpkı yüzlerce kiloton bir atom bombasının infilakı gibi te’siri olurdu. Göktaşının kendisi bir tarafa bırakılırsa, hızının yapacağı rüzgar bile herşeyi alt-üst etmeye yeterlidir. Dünyaya her yıl irili ufaklı iki milyon tona yakın göktaşı düşmesine rağmen bugüne kadar büyük bir facianın vuku bulmaması gerçekten çok düşündürücüdür. Yıldız kaymasını seyretmek göze zarar verdiğinden bu hususta dikkatli olmalıdır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yok ya bildiğin gaz... hani kırmızı delik var ya o da fırtınadan ötürü oluşuyormuş yani oluşmuyor uzun zamandır orda olan bir fırtına... Dünyadaki fırtınalar kara üstünde oluşmazlar ve kara üstüne gelince zayıflar ve yok olurlar ordaki fırtına kara olmadığı için yok olmuyormuş... Araştırın beyler nat geo da tamamen gaz olduğunu söylüyordu yalan söylemezler herhalde :D

--------------------

Ya hatta programda bizim güneş sistemimizdeki gezegenler tek tek geziliyor insanlık hangisine koloni kurabilir diye araştırıyorlardı... En uygunu mars gezegeniymiş... Güneş sistemimiz dışına çıkamıyoruz ztn :)

 

 

 

http://www.nineplanets.org/jupiter.html ingilizceniz varsa bu siteden okuyabilirsiniz tamamen gazlardan oluştuğunu ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...