Jump to content

Hilmi Yavuz


semuel

Önerilen Mesajlar

Hilmi YAVUZ

 

1936 yılında İstanbul'da doğdu. Londra Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdi. Mimar Sinan Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi'nde öğretim görevlisi olarak çalıştı.

 

İkinci Yeni ile başladığı şiire, zamanla, arayışını tamamlayarak damıtılmış, özgün, yoğun ve yetkin şiirlerle sürdürdü, sürdürüyor.

 

 

 

HURUFÎ SONNET

 

 

nesimî ve mansur'la tenim dağıldı benim;

kendi yasımı tuttum, ölüydüm, aşk şehidi...

bir aynaya düşer de kırılırken bedenim,

söylenen söylenmeyenle mühürlendi idi...

düşüş düşleri oldum- ve 'kendinle seviş!...'

dediler... Söz'ü gördüm... zaten nicedir

üstünde kar ve inkârla belenmiş meneviş

sırları var! âh, bu z e h e b î gecede,

at üstünden 'eğer'i, atla kayıtsız koşulsuz

dörtnala o serseri aynaya... bu h u r u f î hecede

ol!... çıplak, mücerred ve hırkasız, çulsuz...

 

ordayım işte, gelgelelim hiç bilmedim yerimi

âh, elimle yüzerim elbet kendi derimi...

 

 

LAVINIA İÇİN SONNET

 

 

sana da yas yaraştığı söylenir, öyle değil!...

birden bir dal kırılır, hani düşer ya suya,

sen o akarsusun...akma!...kendine eğil,

orda gördüğün dalı, ey solgun lavinia,

sanki tanır gibisin...belki eski yerinden

göçmüş bir yaz sözünde unutulan zakkumu

usulca büyüttündü, akarak ta derinden;

 

anımsa, öpüşlerdeki taşı, çakılı, kumu...

 

nerde bir yaz olduysa o dalı taşır şimdi;

ah! al götür, al götür...bırakma bir kuytuda;

sen onu bıraktıkça ona yaraşırım şimdi

yas...ansızın köpüklerle sevişen bir duyguda...

 

kırık...o yaz aynalarda durulsun diye güyâ

sana yas değil elbet, yaz yaraşır lavinia

 

 

harfler ve hilmi

 

şimdi daralan odalarda

bir dar alan, dört duvarsın

ve öyle gizemsin ki sen,öyle

yalnızlık aramızda kalsın...

kimse bilmedi, ben dîl-i mecrûh

ser-i kûyunda itlerle...eyvah!

dokunmayın, dağ üstü bağ

yaralar gövdemde kalsın...

kendi adımı andım da ne oldu?

hüzünler: h,i,l,m,i...h,i,l,m,i...

ah,fuzulî şu harflerden

bir kurtarsam,dedim,dil’imi

sözlerim gizlerde kalsın...

 

 

 

harfler ve ‘tin’

 

 

hangisiydi? kim nasıl mı söyledi?

karnavaldır, elbet odur, bedeni

tersine çevirir, dedi Bakhtin...

bir gemi leşi ki,nerde ve geçmişsiz

geçmişiz altüst edeni deprem

gibi tende; ve söyleriz: tin’le yetin!

oysa dâimâ object petit a

der arzu, ve âh,öteki gövdeyi

şeyden ş’ye kadar kuşatır etin

aşkları birer birer ve başka neyi

kışkırtır,bilinmez,ki sessiz

ve hınçla, ten denen metin...

nasıl okunmalı?çinko ve incir

gibi mi? yoksa başka bir

şey mi? aleph mi harflerin beyi?

omega ,delta dişil ve teta! çetin

bir soru bu: seni hangi harflerin

gurbetinde bıraktım? X’in, V’nin, ya Ze(y)t’in?

 

 

 

harfler ve Hölderlin

 

 

sen Söz’ün kutsal

mı olsun istedin; Siyah

dâimâ büyük harfle

yazılır şiirinde;şiir, âh,

evet,odur kendini hep

Allah’a taşır; ve derin

gölgeleri durur,duru

göllerde,dur, sen Hölderlin,

şair ve deli! ikisi bir!

şairsin,hüznünden belli

oluyor bu: delilik bir çiçektir

ve adı: sadık hizmetkârınız

Scardanelli

 

 

 

harfler ve kalem ve kâğıt

 

 

kalemler oldu virân

âh,yıkıldı gitti kâğıt;

sen,herşeyi aslına savuran

elmasın solduğu vakit...

kendine sakla hüznümü,

sözlerimden bir yaz ayır;

yolla yollara yazıları,

şiirimi güllere dağıt, dağ bayır...

akşam geçiyor,bekle,seyret;

yaşadındı,işte bu son kıyamet;

hem neyle bağlısın ki nihayet

ne bir yemin,ne bir bağıt...

âh,tek harfle yazıldı o ağıt...

 

 

 

SİZE BAKMANIN TARİHİ

 

 

size bakmanın tarihi! siz

bir gonca kadar kendiliğinden

yazılmış olmalısınız

derin, korkunç ve ergen

kalbim, sevdalara sığmayan kalbim

bir dağı içeriyor geçerken

siz o dağa sanki kış

ve sanki bıldır yağan karsınız

umarsız sözcüklere bulanmış

 

size bakmanın tarihi! siz

bir keteni köpürten yaz

ve inanılmaz

yalnızlıklarsınız; sadece

sizin olan o vahim, o beyaz

ve kuytu gurbet sesleriyle

işlenmiş yazdıklarınız

ve yanık, kavrulmuş dizelersiniz

kimbilir hangi sevdalara dolanmış

 

size bakmanın tarihi! bir

kalbime güvensem sizi hep

okurdum ben...ama nedense

hep aynı hüzün ve

hep aynı tutkuyla

bakmayı bilmediğimden, ne yapsam

bir ilenç, bir kargış

gibi ardımsıra geliyor şairliğim

o solgun yolculuğa adanmış

 

 

VEDÂ

 

 

daha başından beri hiç sevmedim yerimi:

adî gök, bayağı toprak!

bu lânetlenmiş yerde

iki arada kaldım;

bir betona gerilmiştim, ufaldım;

aşkları koparıyor bizi, hüznü öteki,

durmadan bir leşe konuyor akbabalar...

 

akşamlar biraz düşkün; yollar, kanayan yollar...

ay lağımda batıyor ve sözler hiçbir yerde;

her zaman kalbimizin yerinde ince duvar...

aldanış! belki uğursuz bir gölge

bulanmış kalmış...

belki her aldanıştan kalan siyah aynalar!

rüzgârı kuytulardan esirgemeyen ne varmış?

ve daima boğulmuş, yaralı yolculuklar...

 

dağ kendi güneşini çıkardı gitti;

ben kendi gülüme kapandım kaldım;

sustum, her sustuğum yerdeki kaybolmalar

çağırır akşamı...

akşam,

uysaldır, boynunu bükerek gelir,

ve teslim olur bana şiirler, elvedâlar...

 

işte ben gittim, herşeyi söyledim, gittim;

işte benden herkese,

herkese bir sonbahar...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Akşam ve Sen ve Ben

ikimizdik, sen ve ben, bir çiçekle

onun tomurcuğu arasında bir yerde;

öylece durur muyduk, ikimiz gibi?

dâima birlikte olurduk hüzünlerde...

 

anımsar mısın, yaz günü, bir bahçeyle

gizledikti kendimizi birbirimizden;

sen ve bahçe, ben ve bahçe, sen ve ben:

akşamlar derlerdik her ikimizden...

 

üşürüz, çünkü uzağız şimdi o yazdan;

ey, birazdan bir yazdan geçer olan, ey!

kimbilir ne anlama geliyor artık,

şu eskiden “hüzün” dediğimiz şey?

 

Eylül

 

eylül! daha çocukluğumdan

beri size bakardım ben

bir yazın azalmakta olan

sözcüklerinden nasıl da

ansızın sökülürdünüz

bahçelerle ve kül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! kırılgan mevsim!

cam hançeri güzün

dağılırdı kalbimde

birden gecenin ve gündüzün

perdesiyle örtülürdünüz

tenhâyla ve tül

dolardı içim...eylül!

 

eylül! unuttum sizi

dağ kızarır yol sararırdı

ve ben dönüşlere bakardım

o amanvermez belleğin

paramparça güldüğüydünüz

aynalarla ve gül

dolardı içim...eylül!

 

Şimdi Nedense

 

şimdi nedense her şeyde

ansızın dağılan kelebek tadı

 

biliyorsun en bakımlı bahçe

sessizliktir

gülüşler oraya sürgün edildi

acıların kardeş olduğunu

kimse anlayamadı

 

sevdalarda olsun, ilkyaz ölümlerinde olsun

geçit vermeyen akarsu olmaz

gülün kendini işlemek için

çırağı ya da ustası yoktur

 

çocuklar! bağışlayın beni

sözlerimi boz üveyiklerin

hırçın tuzuna batırıp bakın

hüzünden daha kötü bir yol açıcı olabilir mi?

 

şimdiye kadar olmadı

 

ama şimdi, nedense, her şeyde

ansızın dağılan kelebek tadı

 

 

Göçmüş Bir Kent için Sonnet

 

bir kent, ayaklanmış, yürüyor sana doğru;

onbinlerce yalnızlık... eprimiş ama kesif;

aynalar aynalardan ürker olmuşken, soru

şu: ‘ben neden, biraz tuhaf, benden daha obsessif

bir aynaya epeydir adamışım kendimi? ”

çılgın şey! Israrla beni izliyor ama,

kaçırsam da yüzümü... faydasız... bir yüz imi

var onun yüzeyinde, hep orada... dâima! ..

süslü su kesimiyken şimdi yeşil ve batık

bir geçmişin ağır, yaldızlı iskeleti;

bulaşıcı bir gemi ya da bin yıldır atık

bir yaz... orda duruyor işte, akşamları eğreti

 

bir tenha yüz geziyor çoktan göçmüş o kenti;

belleğim... aynalara sır olan bir çökelti...

 

Şiir İçin Sonnet

gidecek... kendisiyle yitecek belki sır’ı:

hiçbirşey kalmayacak... sâdece kırık bir cam;

hepsi o kadar işte! –ve ne varsa aykırı

bildiğin, senden olan... –ve bitecek serencâm!..

âh, ince duvarlara çakılan kaba saba

bir çiviye tutunmuş... eğreti, öyle sarsak;

çerçeve yenik düştü gümüşe ve ahşaba;

dökülür sır’ı yüzün, aynalara bakmasak...

hani aşk’ı yazılacak olanda arıyorken bir sahaf,

yitirir ya, kitapta yazılmış olanları;

nasıl biraraya gelir derken, ne tuhaf!

sonunda hep aynalar buluşturur onları...

 

yüzüme bakmaz oldu aynalar, neden katı?

âh, benimki değil bu... –aynaların hayatı...

 

Hilmi YAVUZ

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...