Jump to content

Kuantum Üzerine Güzel Bir Röportaj-zaman,kader,evrenler üzerine bilimsel teoriler


mistik

Önerilen Mesajlar

Olasılıklar Fiziği

Kuantum

 

Kuantum fiziğinin kurucu babalarından Neils Bohr, atomaltı parçacıkların sadece bir gözlemci tarafından izlendiğinde meydana çıktığına göre, parçacıkların özellikleri ve karakteristikleri hakkında görüş bildirmek anlamsızdır sonucunu ortaya çıkarttı. Elektronların gözlemci olmadan da var olduğunu baz alarak, atomaltı parçacıkların bilimle açıklanmayı bekleyen bir boyutu olduğunu keşfetti.

 

"Ne biliyoruz ki" adlı belgesel film, Türkiye’de vizyona girmeden önce, bilim adamları dışında kimse Kuantum Fiziği ile ilgilenmiyordu. Belgesel vizyona girdikten hemen sonra, birçok insan bu konu ile ilgili çalışmalar yapmaya başladı. Kuantum Fiziği'ni anlamak ne kadar kolay bilmiyorum, (bazıları için kolay galiba) ama Türkiye’de bu konu ile ilgili seminerler ve kurslar düzenlenip terapi yapılıyor. Benim de merakımı cezbeden ve bu kadar çok konusu yapılan Kuantum Fiziği'ni, Doç. Dr. Haluk Berkmen'e sorduk ve bakın, kendisinden aldığımız yanıtlar:

 

Röportaj

 

Kuantum ve Kuantum fiziği nedir?

 

Kuantum sözü Almanca olup “miktar” demektir. Bu sözü ileri sürmüş olan fizikçi Max Planck enerjinin bölünemez en küçük parçası olarak tanımlamıştır. Kuantum Fiziği ise, “doğanın en küçük parçaları” ile ilgilenen bir kuramdır. İlgi konusu içine atomlar, atom çekirdekleri, bu çekirdeklerin yapıları ve onları oluşturan parçacıklar ile bu parçacıklar arası etkileşimlerdir.

 

Kuantum potansiyeli ne anlama gelir?

 

Her nesne dalga paketi şeklinde düşünüldüğüne göre bu paketi bir arada tutan bir potansiyel söz konusudur. Potansiyel Enerji her nesnede bulunan bir özelliktir. Nedeni ise hiçbir nesnenin tek başına olmadığı ve çevresi ile birlikte düşünülmesi gerektiğidir.

 

Klasik fizik ile kuantum fiziği arasındaki fark nedir?

 

Klasik fizik ile Kuantum fiziği arasında birçok fark vardır. Bunlar kısaca:

1. Klasik fizikte uzay ve zaman süreklidir. Kuantum Fiziğinde süreksiz ve kesiklidir. Bu bakımdan Klasik fizikte nesnelerin özellikleri sürekli birer değişkendir. Oysa ki Kuantum Fiziğinde tüm bu değişkenler süreksiz olup ani sıçrayışlarla bir durumdan diğerine geçiş olur.

 

2. Klasik fizikte determinizm yani “belirlilik” vardır. Oysa ki Kuantum fiziğinde olaylar determinist olarak gelişmezler. Daima belli bir olasılık yüzdesi bulunur.

 

3. Klasik fizikte bulunan determinizm nesnellikle el ele gider. Yani, nesnelerin birbirlerinden bağımsız oldukları ve her bir nesnenin çevresinden yalıtılarak incelenebileceğ i inancı ve görüşü vardır. Oysa ki Kuantum Fiziğinde nesneler birer enerji dalgası olarak görüldüğünden klasik anlamda “nesnellik” kaybolmaktadı r. Yerine bütünsel bir etkileşim ve evrende sıçramalarla değişim kavramları ileri sürülmektedir.

 

4. Kuantum Kuramı gözlenen ile gözleyeni ayrı saymaz. Yani, biri diğerini etkileyip değiştirebilir. Bu bakımdan bağımsız nesne kavramı yok olduğu gibi etki edip dönüştürme yeteneğinin sadece canlılara ait olmadığı da söylenebilir.

 

Einstein'ın görelilik kuramında da zaman ve mekan sürekli ve ölçülebilen değişkenlerdir Oysa ki kuantum kuramında durum tamamen farklıdır. Bu nasıl mümkün olabilmektedir?

 

Einstein’ın Görelilik Kuramı klasik kavramlardan hareketle gelişmiştir. Yani, uzay ve zaman sürekli olarak düşünülmektedir. Klasik fizikten farklı olarak, Görelilik kuramında sürekli olan uzay ve zaman hıza bağımlı durumdadırlar. Yani, hız değiştikçe uzayın da zamanın da ölçülen özellikleri değişir. Oysa ki Klasik fizikte hız mutlak uzay ile mutlak zamanın bir fonksiyonudur. Görelilik kuramında hız öncelikli bir kavramdır ve ışık hızı sabittir. Görelilik kuramına göre hiçbir etkileşme ışık hızından daha hızlı bir şekilde gerçekleşemez. Kuantum kuramı bu tür bir kısıtlama getirmediğinden etkileşmeler anında ve ışık hızından daha hızlı oluşabilir.

 

Kuantum kuramında zaman kavramı yerine “an” kavramı geçerlidir. Her olay bir anda oluşur ve bu bakımdan olaylar arasında süreklilik geçerli olmaz. Ancak olaylarda nedensellik istendiği için bu nedenselliği koruyacak ara parçacıklar (dalgalar) aranır ve de deneysel olarak bulunmaya çalışılır. Kuantum Kuramına göre evrende süreksiz bir bütünlük vardır ve her nesne diğer her nesne ile anında etkileşir.

 

Canlı varlığın oluşması için zamanın tersine akması ne anlama gelir?

 

Öncelikle canlı varlığın çevresine göre daha organize, düzenli bir yapı oluşturduğunu görmekteyiz. Bu da Entropi'nin azalması anlamına gelir. Zira Entropi, düzensizliğin ölçüsüdür (Bkz."Bilgi Yok olmuyor", X Dergisi, Kasım 2004). Entropi’nin azalması ile bilginin artması aynı anlamı taşıdığına göre canlı varlıkta bilgi artışı olmaktadır. Entropi’yi azaltan ve bilgiyi arttıran varlık bizim ölçemediğimiz ışıktan hızlı hareket eden (Takiyon adını verdiğimiz) parçacıklar oldukları kanısındayım. Zira, ışıktan hızlı hareket eden parçacıklar zamanda da ters yönde (gelecekten geçmişe doğru) hareket ederler.

 

Şu halde 'şimdiki an' içinde yaşayan biz insanlar için zaman, hem geçmişten hem de gelecekten etkilenen bir yapıya sahiptir. Sadece tek yönlü akan bir zaman kavramı, bizim için sadece pratik önemi olan bir yaklaşımdan ibarettir. Gerçekte zaman süreksiz anlardan oluşmaktadır. Her an kendi içinde bir bütündür ve bir an ile diğer an arasında sürekli bir ilişkinin bulunması zorunlu değildir. An adını verdiğimiz zaman süresi son derece kısa, adeta sıfıra yakın olmakla birlikte tamamen sıfır da değildir. Bu çok kısa süre Kuantum kuramındaki Planck sabiti ile orantılı olup Planck zamanı olarak tanımlanmıştır. Tüm evren bu Planck süreleri arasında bir var olmakta, bir yok olmaktadır.

 

Öyleyse madde, nasıl oluyor da yok olmadan önceki şeklini hatırlayabiliyor?

 

Bu sorunun yanıtını "şimdiki anın hem geçmişi hem de geleceği barındırmakta olduğu".ifadesinde buluyoruz. Zaman ve mekan süreksiz ama birbirlerinden habersiz değiller. Bu haberleşme yerel etkilerle olmuyor. Yani sürekli bir etki-tepki durumu yerine anında ve ışıktan hızlı bir 'nakille' haberleşme sağlanıyor. Nakille sözünü tırnak içinde ifade ettim zira buna 'hareket' demek istemedim. Sadece bilgi nakli söz konusu. Bu bilgi nakli ile düşünce enerjisi yakından alakalı kavramlar. Bilgi naklini sağlayan düşünce enerjisidir ve düşünce enerjisini harekete geçiren de istektir, denilebilir. Enerji kaybolmayıp korunduğuna göre bilgi de korunuyor.

 

Enerjinin küçük ve sonlu paketler halinde aktarıldığı deneysel olarak kanıtlanmıştır. Bu durumu sağlayan da gene zamanın ve mekanın küçük sonlu süreler/aralıklar halinde artmasıdır. An dediğimiz bu kısa sürede hareket yoktur denilebilir. Böylece Zenon çelişkisi bir çelişki değil, günümüzün modern bilimine ters düşmeyen bir ileri görüşlülük olmaktadır.

 

Eskiden bilginin korunması büyük çapta sözlü destanlarla, masallarla ve kutsal ayinlerle olmaktaydı. Yazılı belgelerin yaygınlaşması ile birlikte bilginin korunması çok daha kolay hale geldi. Ama, bilgi kitaplara taşındı ve insanın kendi öz varlığının bilgisi olmaktan çıktı. Kitabi bilgi sayesinde teknolojik ilerlemede büyük bir sıçrama yaşandı. Günümüzde bilgisayarlar sayesinde bilgi büyük bir hızla hem birikiyor, hem de yayılıyor ama gittikçe de bizden uzaklaşıyor. Bu hızlı yayılmayı dikkatle izlemekte yarar var. İnsanlar artan bilgi karşısında katılımcı değil sadece gözlemci durumuna geçiyorlar. Daha da önemlisi, insanlar bilgiyi içlerine katmadıkları için kendi öz değerlerini ve kültürlerini korumayı da başaramıyorlar. Bir yanda küreselleşmenin getirdiği ortak değerler, diğer yanda aile ve toplumdan kaynaklanan farklı ve özel değerler insanları bir çeşit bölünmüş bir ruhsal yapı içine sürüklüyor. Sonuçta umursamaz, gözlemci ve sığ değerlerle donanmış bir toplum ortaya çıkıyor.

 

Kuantum fizikçileri her şeyin düşünce ile yapılabileceğini söylemektedirler. Bu nasıl mümkün olmaktadır?

 

Düşünce bir enerji türüdür. İnsanlar bir eyleme başlamadan önce onu düşünce boyutunda hayal ederler. Örneğin siz masa üzerinde duran bir bardağa doğru elinizi uzatırken önce bir istekte bulunmanız ve sonra bu isteği eyleme dönüştürmeniz gerekir. Gözleyen ile gözlenen birbirlerini değiştirdikleri gerçeğinden hareketle önce ilgi, sonra istek ve en son da eylem gerçekleşir.

 

Bu durumda nasıl davranmamız gerekir?

 

Madem ki düşünce enerjisini harekete geçiren istektir, o zaman isteklerimizin ne olduklarını ve nereye etki ettiklerini bilmekte yarar var sanırım. İstekleri sadece maddi çıkarımız doğrultusunda yönlendirdiğimiz sürece yeni isteklerin ortaya çıkmasına engel olmayız. Bu durum hiç bitmeyen biteviye birbirini besleyen istekler zincirini yaratmaktan öteye gitmez. Bu zinciri kırabilmek öyle sanıldığı kadar da kolay olmuyor. Tutkularımız ve sorumlulukları mız bu istek zincirini sürekli besliyor.

 

İstek zincirini günümüzün yaşantısı içinde tümüyle kırmak mümkün görünmese de istekleri daha geniş bir çerçeveye yaymak pekala mümkün olabilir. Bir diğer ifade ile, isteklerimizi hem kendi yararımıza (hayrımıza) hem de bütünün yararına yönlendirmeye gayret etmeliyiz. Özellikle bilgiye bir gözlemci olarak değil, bir katılımcı olarak yaklaşmak ve onu gündelik hayatımızın bir parçası haline getirmek gerektiği kanısındayım.

 

Unutulmaması gereken şey; her anın bir fotoğraf gibi kendi başına bir değer taşıdığı ve bu fotoğrafta daima kendimizin de bulunduğudur.

 

İnsanlar neden zamanı sürekli akan bir şey gibi algılıyorlar?

 

Çünkü bizim varlığımızı sürdürmemiz için sürekli zaman kavramına gerek duyarız da ondan. Aslında süreksiz olan ve ard arda dizilen anları biz birleştirerek zamanı yaratırız. Eğer bunu yapmasak bellek oluşamaz ve olaylar arasındaki ilişki sürekli bir şekilde gelişemez. Belleğini kaybeden insanların nasıl da boşlukta kaldıklarını biliyoruz. Anlam üretmek için bellek şarttır. İnsan ise anlam üreten bir varlık olarak tanımlanabilir. Bu bakımdan zamanı ve mekanı sürekli olarak tanımlamak duyuların yapısında bulunmaktadır.

 

Bu durumda geçmiş ve gelecek diye bir şey söz konusu değilse bu, kaderin olduğunu göstermektedir. Kader var ise" o halde özgür irade hakkında neler söyleyebilirsiniz?

 

Zamanın anlardan oluşmuş olması geçmiş ve geleceği yadsımaz, dışlamaz. Gelecek olacaktır ve geçmiş de elbette ki olmuştur. Fakat mutlak kadercilik inancı yanlıştır. Çünkü her an belli bir olasılıkla oluşmaktadır. Bu olasılık da belirsizlik içerdiğinden mutlak bir kaderden söz edilemez. Ancak, dönüşüm söz konusudur. İnsan için doğum ve ölüm mutlak olup kaçınılmaz dönüşüm noktalarıdır. Fakat arada özgür irade ile istekte bulunmak ve bu istekleri eyleme dönüştürmek mümkündür. Özgür irade bilinç gerektirir. Bilinçsiz yapılan eylemler özgür değildirler. Örneğin etki-tepki mekanizması içinde gelişen eylemler özgür olarak tanımlanamazlar.

 

Takiyon enerjisi nedir?

 

Takiyon, ışıktan hızlı hareket eden bir parçacık veya dalga olarak düşünülmelidir. Deneysel olarak doğrudan gözlenmiş olmasa da kuramsal bir varlığı kabul edilmektedir. Işıktan hızlı hareket eden parçacıkların kütleleri sanal olup hareket yönleri de gelecekten geçmişe doğrudur. Henüz olmamış bir gelecekten nasıl bilgi aktarımı olabilir? Şeklinde bir soru akla gelebilir. Bunun yanıtı Takiyonların bizim evrenimize ait olmadıkları ve kendi evrenlerinde geçmişten geleceğe doğru hareket ettikleridir. Getirdikleri bilgi dağıtıcı olmayıp toplayıcıdır. Yani Entropinin ikinci yasasının tam tersini yaparlar. Bu yasaya göre her nesne topluluğu zamanla karmaşaya dönüşür. Takiyonlar ise karmaşayı düzene dönüştürürler. Bu bakımdan zamanda tersine hareket ettikleri görüşü ileri sürülebilir. Onların enerjisi düzenleyici ve toparlayıcıdır.

 

Sanal kütleli olduğu söylenen takiyonların bizim evrenimizle etkileşmelerini sağlayan nedir?

 

Işıktan daha hızlı hareket ettiklerinden onların yavaşlamaları halinde ışık hızına yaklaşarak bizim evrenimize “Tünel olayı” ile geçebilirler. İşte bu sınır bölgede etkileşime girmeleri mümkündür. Fakat etkileşim son derece kısa bir sürede oluşup sona erer. Bu bakımdan deney aletlerimizle gözlenmeleri mümkün olmamıştır. Fakat ilerde belki de gözlenmeleri sağlanacaktır. Şu anda dolaylı olarak varlıkları kabul edilmektedir.

 

Takiyon evreni ile bizim etkileşime girmemiz nasıl mümkün olabilir?

 

Takiyonların da kendi evrenleri vardır. Işıktan hızlı bir şekilde kendi evrenlerinde dolanırlar. Bu hızın üst sınırı olmadığından anında uzayın her yerinde bulunabilirler. Evrendeki bütünsel etkileşmeyi ve haberleşmeyi sağlayan da onlardır. Bizim insan olarak ışıktan hızlı hareket etmemiz mümkün olmasa da düşünce boyutunda buna bir engel yoktur. Bu konuda özel yeti sahibi insanların bulunduğu görüşündeyim.

 

Evrende, canlı-cansız ayırımı anlamsızdır. Hareketli ve hareketsiz maddeler ayrılamıyacak kadar iç içedir ve yaşam da evrenin bütünlüğü içinde sarmalanmıştır. Bilincin, yaşamın ve gerçekte herşeyin evrenin dokusunu oluşturması, şaşırtıcı sonuçlar verir. Hologramın bir parçasının, tümün özelliklerini içermesi gibi; eğer ulaşmasını bilirsek, baş parmağımızın ucunda Andromeda galaksisini bulabiliriz! Kleopatra ile Sezar'ın buluşmasını da! Prensipte, geçmiş ve gelecek, uzay ve zamanın, küçük bir kıvrımında yer almaktadır. Aynı şekilde, vücudumuzdaki her hücre, tüm kozmosu içerir. Her yağmur damlası ve her yaprak da!..

 

İnsanlık bütün bunların bilgisine sahipken neden henüz gerçekleştirememekted ir?

 

İnsanlık tüm bunların bilgisine ve bilincine doğu düşünce okullarında ulaşmıştır. Örneğin, Tasavvuf ehli kişiler, Sufiler, Hint mistikleri, Budist rahipler bu gerçekleri asırlardır yazıyorlar ve söylüyorlar. Fakat batı düşüncesinde nesnellik öncelikli olarak savunulduğundan her bireyin bir kopuk ve bağımsız varlık olduğu “ben” (ego) merkezli felsefeler geliştirmiştir. Kuantum Kuramı sayesinde nesnelliğin geçersiz olduğu görüşü batı düşüncesinde yer etmeye başlamış, nedensellik yeni bir bakışla sorgulanır olmuştur.

 

İnsanlığın fiziksel olarak zamanda yolculuk yapması mümkündür? Bu nasıl ve ne zaman mümkün olabilir?

 

Şu anda mümkün olmasa da ilerde olmayacağını kimse iddia edemez. Ancak düşünce boyutunda buna hiçbir engel yoktur. Her gece gördüğümüz rüyalar belki de zamanda yolculuk ile gerçekleşmektedirler. Bu konuda kesin bir yargıya varmanın erken olduğu görüşündeyim.

 

Gelecekten geçmişe doğru yolculuk yapmak ve geçmişini istediği şekilde değiştirmek, bulunduğu geleceği de değiştirmez mi?

 

Maddesel olarak zaman yolculuğu mümkün olmasa da düşünce boyutunda hem geçmiş hem de gelecek sürekli şekillenmekte ve yorumlanmaktadı r. Bu yoruma bir bakıma “değiştirmek” de denilebilir. Tarih bilinci evrensel olmayıp bir toplumdan diğerine değişiklikler içerdiğini hepimiz biliyoruz. Geleceği de geçmişin yorumları üzerine oturttuğumuz bir gerçektir.

 

Burada tek bir gerçeklikten söz edebilir miyiz?

 

Asla, gerçeklik tek değildir ama “hakikat” tektir. Bu bakımdan “gerçeklik” ile “hakikat” farklı düşünülmelidir. Gerçeklik görelidir ve her topluma hatta her insan göre farklı olabilir. Ama, hakikat değişmez. Çünkü nesnelerin hakikati tektir ve teklikle bütünleşmiş durumdadır. “Çokluk” hakikat boyutunda yanıltıcı olup tekliğin bir gölgesi veya yansıması olarak düşünülmelidir.

 

Bütün bu kuramlar, fizikselde, yapılabilirliğ i gerçekleşmediği sürece insanlığa ne gibi fayda sağlar? Sizin bu konudaki görüşünüz nedir?

 

İnsanlar hakikatin tekliğine ulaşmadıkça bölünmeler ve çatışmalar kaçınılmaz olacaktır. Kuantum Kuramının gösterdiği “Bütünsel teklik” ilerde insanların bu anlayış içinde birleşmelerini sağlayacaktır.

 

Dünyadaki tüm canlıların molekülleri aynı DNA yapısını göstermesinin sebebi nedir?

 

Yukarıda belirttiğim gibi, evrendeki bütünsel ilişkiler ortak bir DNA molekülünün oluşmasına yol açmıştır. Çünkü tüm var olan canlı varlıklar aynı temel ilkeden hareketle oluşmuşlardır. Bu temel ilke de kendi üzerine dönüşümlü sistemlerde var olan benzeşim ve tekrardır. Doğanın temel yapısında bilginin dönüşerek artışı bulunmaktadır. Ancak, dönüşüm kendi üzerine olduğu sürece artar. Yani, kendini sorgulamadan gelişim gerçekleşmez. Canlı varlıkların da çoğalması ve dönüşmesi kendi yapılarını tekrarlamaları sayesinde olur. Fakat, asla bir fotokopi şeklinde tekrar oluşmaz. Her tekrar belirsizlik içerdiğinden ancak “benzeşim” söz konusu olabilir. Canlı varlıklar açık sistemler olduklarından çevreleri ile ve tüm evren ile iletişim içindedirler. Bu bakımdan hepsinde ortak özellikler ve benzer yapı taşları vardır.

------------ --------- --------- --------- --------- --------- ----

indigo ergisinden alınmıştır;

http://www.indigode rgisi.com/ gulsen_01_ 14.htm

________________________________________

--------------------

.............

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...