Jump to content

Üç Büyük Din Ve Armagedon


MALCOLMX

Önerilen Mesajlar

islam

 

Bir hadis-i şerifte Hz.Muhammed (SAS), Melhame-i Uzma denen ya da bugünlerde Armageddon (Armagedon) olarak bilinen kıyamet öncesi büyük savaşla ilgili mucizevî haber veriyor. Bu hadis, Muhammed İsa Davud tarafından 1997 yılında Mısır’ da yayınlanan El Mehdiyyül Muntazır Alelebvab adlı eserde yer almış. Emin Muhammed Cemalüddin ise Hermeciddün adlı eserinin 20 ve 21’ inci sayfalarında bu hadisi şerifi nakletmiş. İstanbul’ daki kütüphanelerde yaptığımız araştırmada “Esme’l Mesalik...” adlı esere ulaşamadık ancak hadis alanındaki uzman isimler, Hicri 3. yy da yaşadığı belirtilen Kelde bin Zeyd’ e ait eserin literatüre girmemiş bir hadis mecmuası olabileceğini belirterek hemen reddetmenin de mümkün olmadığını belirttiler. Konunun uzmanları için sıra dışı nitelikte sayılabilecek bu hadis-i şerifin sıhhatiyle ilgili görüşü olanların yapacağı katkılar tarihi nitelikte olacak.

 

Örneğin, Buhari ve Müslim, Ömer ibnil Hattab ve Huzeyfe’ den ve yine İmam Ahmed ve Müslim, Ebu Zeyd bin Amr bin Ahtab El Ensari’ den şöyle rivayet etmiştir:

 

“Resulu Ekrem (ASM) bir gün sabah namazını kıldı, sonra minbere çıkıp öğle namazı vaktine kadar bize hitab etti. Sonra minberden indi ve öğle namazını kıldı. Sonra minbere çıkıp ikindi namazı vaktine kadar bize hitab etti. Sonra indi ve ikindi namazını kıldı. Sonra yine minbere çıkıp güneş batıncaya kadar bize hitab etti. Bu hutbelerinde bütün olmuş ve bundan sonra olacak olan hadiseleri haber verdi, onları bize öğretti ve ezberletti.” (Bu ihbarı Nebevi mutlak surette değil, belki ekseriyetle ehemmiyetli olanları muraddır.)

 

İşte bu ve bunun gibi birçok hadis gösteriyor ki, Resul-i Ekrem(SAS) istikbalde gelecek bütün hadiseleri görüp ümmetine haber vermiştir. Fakat bu hadisleri umum sahabeler zabt ve rivayet etmemiş, ancak bazı sahabeler onları muhafaza edip rivayet etmişlerdir. Bu sebeple, Hz. Huzeyfe bin el- Yeman (ra) şöyle demiştir:

 

“Allah’ a yemin ederim ki, bilmiyorum acaba Peygamberin sahabelerine bu hadisler unutturuldu mu yoksa unuttular mı? Allah’ a kasem ederim Resul-i Ekrem (sas) dünyanın sonuna kadar gelecek olan fitneleri ve o fitneleri çıkaran reisleri ta üçyüzden daha fazla kimseleri bize isimleriyle haber verdi”. (Ebu Davud)

 

Şimdi Esme’l Mesalik adlı kitapta geçen hadisi birlikte okuyalım:

 

“Ebu Hureyre (r.a.) vefat edeceğini hissettiği vakitte ilmi ketmetmiş (saklamış) olmaktan korkarak etrafındakilere şöyle dedi:

“Resul-i Ekrem’ den (a.s.m) öğrendiğim Ahir zamanda vukua gelecek haberlerle alakalı haberleri size bildireyim mi?” Onlar: ‘Evet bize haber ver. Bunda bir beis yoktur. Allah seni hayırla mükâfatlandırsın’ dediler. Bundan sonra Ebu Hureyre (r.a.) sözüne devam etti:

 

“Hicretten 1300 sene sonraki akidlerden birkaç akid say(1). O vakit Rumların meliki(2) bütün dünya ile harb etmek ister. Allahu Teala da o adam için harbi irade eder. Bunun üzerinden fazla bir zaman geçmez, iki akid sonra Cermen ismindeki bir beldeden(3), ismi kedi ismi olan bir adam musallat olur(4) ve bütün dünyaya malik olmak ister. Ve hem soğuk memleketlerde ve hem de sıcak memleketlerde (5) bütün dünya ile harb eder. Şiddetli harb ateşlerinin dolu olduğu senelerden sonra Allah’ ın gadabına uğrar. Neticede Rus’ un sırrı(6) onu öldürürler.

 

Hicretten 1300 sene sonraki akidlerden beş veya altı veya yedi veya sekiz akid say. O vakit Mısır’ a “nasır” künyesinde bir adam hükmeder(7). Arablar onu “şücca’-ul Arab” (arabın cesuru) diye çağırırlar. Allah onu bir harbde sonra bir harbde daha yani iki harbde zelil eder(8). O Nasır mansur olmaz, ona yardım edilmez. Ve Allahu Teala ayların en sevgilisinde Mısır’ a hakiki nusreti irade eder ki bu nusret tahakkuk edecektir(9). Bunun üzerine Beyt’ in Rabbi olan Allah, Mısır halkını ve Arab milletini, babası kendisinden daha enver olan esmer sada ile razı ederek onu, onlara reis eder(10). Fakat bu adam Mescid-i Aksa’ nın hırsızlarıyla (yahudilere) belde-i hazinde musalaha yapar(11).

 

Sonra Şam bölgesinden olan Irak’ da cebbar bir adam zuhur eder ki; o adam Süfyanilerden biridir ve onun bir gözünde hafif aksama vardır. O saddamdır(12). O, kendisine muarız olanlara karşı saddamdır(13). Bütün bütün dünya küçük Kut’ a (14), onun için toplanırlar ki saddam da buraya daha evvel aldatılarak girmiştir(15). Bu Süfyanide hiçbir hayır yoktur. İlla ki İslamiyete dönerse o zaman onda hayır olur. O hem hayır, hem de şerdir(16). Mehdi-yi Emin’ e hain olana veyl olsun(17).

 

Hicretten 1400 sene sonraki akidlerden iki veya üç akid say(18). O vakit Mehdi Emin çıkar ve bütün dünya ile harb eder. Dalalete düşenler(19) ve Allah’ ın gadabına uğramış olanlar(20) ve münafıklar(21), İsra ve Mi’raç beldesi olan Kudüs’ teki “Meciddun Dağları”nda onun için toplanırlar(22). Bütün dünyanın ve bütün hilelerin melikesi de Mehdi’ ye karşı ki onun ismi zaniyedir(23). Bu melike o gün dünyayı dalalet ve küfre sevk eder. Yahudiler de o gün dünyaca en yüksek makamdadırlar. Bütün Kudüs’ e, mukaddes beldeye hâkimdirler. Bütün dünya denizden ve havadan(24) Mehdi’ nin üzerine hücum eder. Ancak çok soğuk ve çok sıcak beldeler müstesna(25). Mehdi bakar ki bütün dünya çirkin hile ve planlarla aleyhinde ittifak ettiklerini görür. Fakat bilir ki Allah daha şiddetli mekr sahibidir ki, onların bütün hilelerini akim bırakır. Ve bütün kâinat onun mülküdür ve ona dönecektir ve merci yalnız odur. Ve bütün dünya aslı ve feriyle onun bir hilkat şeceresidir. İşte bu kudrete malik olan Cenab-ı Hak, Mehdi’ ye nusret için en şiddetli bir darbe ile onları vurur ve karayı, denizi ve semayı onlar üzerine yandırır. Ve Sema da onların üstüne şiddetli yağmurunu yağdırır. O gün bütün ehl-i arz küffara lanet eder. Allah da bütün küfrün zevalini irade eder(26).”

 

 

(1) Bir akid on senedir. Hadiste geçen ukud akd' in çoğulu yani cem' idir. Cem' in en azı üçtür. 1300 üzerine üç akid ilave edildiğinde 1330 eder ki hicri 1332 ve miladi 1914' te vuku' bulan I. Cihan Harbi' ne denk gelir.

 

(2) O gün için İngiltere.

 

(3) Cermen(germany) Almanya' dır. İsim hayret verici bir şekilde birebir zikredilmiştir. İki akid 20 senedir. I. Cihan Harbi' nin sonu olan 1918' den 20 sene sonra vuku' bulan II. Cihan Harbi' nin tam başlangıcını haber vermektedir.

 

(4) Adolf Hitler' den haber vermektedir.

 

(5) Yani İskandinavya ve Rusya' yı içine alan soğuk memleketler ve Afrika' da bütün dünya ile harbeder.

 

(6) Rus' un Sırrı, yani Rusların gizli örgütü.

 

(7) Hicri 1350' den 1380' e kadar olan tarihe karşılık gelir ki 1952' de Mısır' a hakim olan Cemal Abdunnasır' dan haber verir.

 

(8) 1956 ve 1967' deki Arap-İsrail savaşlarındaki Mısır mağlubiyetini haber verir.

 

(9) Ramazan ayında Mısır' ın İsrail üzerine galebesini haber verir.

 

(10) Enver Sedat ismiyle meşhur olan Muhammed bin Enver Sedat' tan haber verir.

 

(11) Aynen vuku' bulmuştur. Cemal Abdunnasır’ dan sonra Enver Sedat başa geçtiğinde 1973 tarihinde İsrail üzerine hücum etti. Ta İsrailin içine kadar girdi. Amerikadaki yahudiler ayaklandılar. Amerikan Dış İşleri Bakanı Henry Kissinger -ki kendisi yahudidir- devreye girerek Enver Sedat' ı anlaşmaya razı etti. Enver Sedat galib durumda olduğu halde, Ekim1978 ve Mart 1979' da yahudilerle "Camp David" anlaşmasını yaptı.

 

(12) Hadis-i Şerif, Irak lideri Saddam Hüseyin' i hem ismi, hem ceberutiyet yönü ve hem de sureti ile mucizevi bir şekilde haber veriyor.

 

(13) Saddam lügatta şiddetli vuran, tecavüzkâr demektir. Açık manasıyla Saddam Hüseyin' den haber vermekle beraber işari manasıyla, Süfyanilerin yani Ahirzamanda Mehdi' ye karşı savaş açacak ve onun davasını ortadan kaldırmaya çalışacak olan münafık liderlerin başı ve reisi olan hakiki Süfyanda da bu iki vasfın bulunduğuna işaret etmektedir. Yani Süfyanilerin başı olan adamın da bir gözünde aksaklık olup az gördüğüne ve onun da kendine muarız olanlara karşı tecavüzkar ve şiddetli olduğuna işaret eder.

 

(14) Yani “Kuveyt” te. Çünkü Kuveyt, Kut’ un ism-i tasğiri olup “Küçük Kut” anlamında, “kutcuk” demektir.

 

(15) Ocak-Şubat 1991’ de olan ve 40 gün süren Irak Harbi’ ni haber vermektedir ki, aynen vuku’ bulmuştur. Saddam Hüseyin Amerika ve İngiltere tarafından aldatılarak Kuveyt’e sokulmuş, daha sonra 37 devlet Irak’ ı vurmak için birleşmişlerdir.

 

(16) Yani onun kanunlarında hiçbir hayır yoktur. O hem hayırdır; çünkü kâfirlere karşı çıkmaktadır. Hem şerdir; çünkü Hak olan Kur’an hükümlerini icra etmeyip kendi hevasından uydurduğu din dışı kanunları tatbik etmektedir.

 

(17) Mehdi çıktığında, Saddam’ da hiçbir hayır kalmayacağı ve Mehdi’ ye karşı hain olacağını bildirmekle beraber, ahir zamanda geleceği ve kâfirlerin zulmü altında kalan müminleri kurtaracağı bildirilen Hz. Mehdi’ nin bu tarihlerde zuhur edeceğine de işaret eder. Nitekim hadisin devamı bunu göstermektedir.

 

(18) Hicri 1420 (=miladi 2000) ile 1430 tarihleri (=miladi 2009)demektir ki, içinde bulunduğumuz zamanı haber vermektedir. Hz. Mehdi’ nin bu tarihler arasında zuhur edeceğini müjdelemektedir.

 

(19) Hristiyanlar.

 

(20) Yahudiler

 

(21) Alem-i İslamın başındaki Süfyaniler olan cümle idareciler, has ekibi olan “çift dinli” münafık kişiler ve onların bu icraatına göz yuman ve fetva veren bir kısım ulema-is sû’...

 

(22) Hz. Mehdi’ ye karşı bütün dünyanın toplanıp vurmasından murad, onun temsil ettiği şahs-ı manevi olan şeriat-ı garra-i Muhammediyeyi müdafaa eden hakiki müminlerin cemaatinin vurulmasıdır. Bu tarihlerde Hz. Mehdi’ nin de bizzat bu nurani cemaatin başına geçeceğini haber veriyor. Meciddun ise Filistin’ de bir dağdır. Hadis, Meciddun (Armageddon) Dağlarında bütün kafirlerin Müslümanlar için toplanacağını bildirmekle işaret ediyor ki; bu harb yahudilerin Meciddun’ a hakim olabilmeleri için bizzat kendileri tarafından çıkarılan bir harbtir. Yani yahudiler Kudüs’ e hâkim olmakla, oradan bütün dünyaya hakim olacaklarına inanmaktadırlar. Bu sebeple, Filistin topraklarında devletlerini kurabilmek için bütün dünyayı harbe sokmakta ve kafirleri aynı anda Müslümanların üzerine hücum ettirmektedirler. Harbin ana sebepleri Meciddun Dağı’ndaki yahudiler olduğu için ve orada devletlerini kurup yayılmak ve dünyaya hakim olmak için bu harbleri çıkardıkları sebebiyle, bu harbe “Meciddun Harbi” denmektedir. Yani gerek Afganistan’ da gerekse Çeçenistan’ da olsun Alem-i İslam’ daki harbler Meciddun Harbi’ dir. Yoksa yalnızca Meciddun dağlarında olacak bir harb demek değildir. Bu harb, hadislerde olduğu gibi Tevrat ve İncilde dahi “Hermeciddun Harbi” yada “Armageddon Harbi” olarak geçmektedir. Bu arada Armageddon kelimesinden türeyen Megiddo’ nun (Meciddun) ise İsrail Hava Kuvvetlerinin en önemli üssünün adı olduğunu belirtelim!

 

(23) Hadiste Amerika’ nın şahsiyet-i maneviyesi “zaniye bir melike” olarak tasvir edilmiştir. Bunun sebebi ise Amerika, Arapça dilbilgisi yapısına göre, kelime olarak dişil-müennes olduğu gibi zaten kendisi de Hürriyet Anıtı denilen heykelleriyle kendilerini kadın suretiyle temsil etmişlerdir. Hem Amerika bütün dünyada hürriyet ve adalet namı altında fuhşiyatı, zulmü ve dalaleti terviç ederek hâkimiyetini bununla idame etmektedir. Bu manaya işareten “ismi, zaniyedir” denilmiştir. İncilde dahi Amerika, bu hadiste olduğu gibi zaniye ve fahişe ünvanıyla haber verilmektedir. Amerikayı sembolize eden “Özgürlük Heykeli” nin heykeltıraşı Frederic Bartholdi, önemli bir masondu. Heykeltıraş “dul kadının” yüzünü sembolize ederek heykele işlemiştir. Amerikayı simgeleyen heykelin aslında genel anlamda siyonizmin hakimiyetini sembolize etiğini söylemek mümkün. Zaten onlar da bunu “bizim de anlayabilmemiz için” böyle yapıyor olsa gerek! Miss Liberty yada Özgürlük Heykeli’ nin elinde, üzerinde Roma rakamları ile 4 Temmuz 1776 yazan tablet, “Hür Masonlar” ın hukuk kurallarını sembolize ediyor.( National Geographic, June, 1986, s.5) (konuyla ilgili En kapsamli belge Nuh Gönültaş’ ın “Dul Kadının Çocuğu: MASON” adlı kitabında bulunmaktadır. Karakutu Yay. 2002, shf:13)

 

(24) O sırada uçağın icat edilip Müslümanların başına bomba yağdıracağına işaret ediliyor

 

(25) Soğuk beldelerden murad İsveç, Norveç gibi İskandinav ülkeleridir. Sıcak beldelerden murad ise Güney Afrika’dır. Haber verildiği gibi aynen vuku’ bulmuştur. Amerika ve İngiltere’ nin önderliğinde Birleşmiş Milletler Afganistanı vururken, bu beldedeki devletler bu harbe iştirak etmemişlerdir.

 

(26) Müslümanların zahiri kuvvet itibariyle kâfirlere nispeten zaif olacaklarını, fakat Kudret-i İlahiye harikulade hallerde onlara yardım edip, semavi ve arzi musibetlerle kâfirleri helak edeceğini ve Müslümanları galib edip İslamiyeti hâkim edeceğini haber vermektedir. İncil’ in Apokaliptik ayetlerinde de görülebileceği gibi ehl-i küfr tanımına giren dünyaya gökten ve yerden musibetler yağacağı bunların giderek şiddetleneceği belirtiliyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hristiyanlık Ve Musevilik

 

İtikâda nazaran, 12 İsrael kabilesine mensub toplam 144.000 bâkir erkek âhir zamanda Iysâ Mesih’e tâbî olacaklar (herbir kabileden 12.000’er kisi). Bunlara Incil’e sâhib çikacaklar. Rus isgâlinden sonra 144.000’i de Allah yoluna girecekler. Dünya bundan haberdâr olmayacak. Tanrı, bunlarin kalblerini imânla dolduracak. Bunlar Yuhanna’da yazili olarak kabul ediliyor.

 

Yuhanna (John) arzin 4 kösesinde duran 4 melek rüyet eder. Herbiri bir yöne isâret etmektedir. Bunlar arzin 4 rüzgârini da temsil etmektedirler. Bu melekler hakkinda spesifik bilgi yoktur. Sâdece rüzgârlari denetledikleri belirtilmektedir. Ilâh bunlarin baslarinin üzerinde oturur.

 

‘Ve, bir Melegin Sark istikâmetinden yükseldigini gördüm, Diri olan Ilâh’la rabita hâlindeydi : 4 büyük melege dönerek kuvvetli bir nidâyla seslendi ; kendisine yeryüzünün ve denizlerin kötülügü verilmisti’ (Apokalyps 7 : 2).

 

‘Ilâhimizin hizmetkârlari alinlariyla rabt olana (mühürlenene) kadar Arza, denizlere, agaçlara zarar vermeyin dedi’ (Apokalyps 7 : 3).

 

5. Melek tesbit edilemedi. Bazilari onun Iysâ Mesih oldugunu düsünüyor. Muqaddes yazilar, büyük zararin arzin 4 rüzgârindan (4 istikâmet) gelecegini söylüyor. Denizler, agaçlar ve Arz çok büyük bir felâketle (katastrofi) ortadan kalkacak. Bunun mânâsini Hristiyan ulemâsi, Ilâh’in hizmetkârlarinin mührü, Israel’in Rusya tarafindan isgâl edilmesinin öncesinde gerçeklesecegi konusunda ittifak ediyorlar. Inanca nazaran, Israel bu melekler tarafindan korunacaktir. Ilâh’in öfkesi (gadabi) o birakilanin (Satan-Seytan) üzerine olacak fakat emrolunmus bazi melâike muhafaza edilecek. Kimi yazarlara göre, bu meleklerin hayati (kudreti) Hz. Iysâ’ya verilecek, hattâ gelmis geçmis bütün azizlerin ruhâniyeti ve mânevî kudretleri de Hz. Iysâ’nin sahsinda birlesecek. Bazi otörler ise, bunlarin (azizler ve melâike) Hz. Iysâ’nin ordusu olacagini belirtiyorlar. Mührün türü de çok net degil. Savas kesin olarak dillendirildigine göre, onun (Hz. Iysâ) güçlü bir biçimde korunmasi da kaçinilmaz olmaktadir. Bu mühür mülk sâhibligine de isâret ediyor. Mülkün Allah’a aidiyetini vurguluyor. Diger bir görüse nazaran, mühür Muqaddes Ruh’a aiddir fakat görünmez ve bilinmezdir. Yani, mânevîdir ve ehlinin anlayabilecegi bir statüsü vardir.

 

‘Ve, mühürlenmis olanlarin sayisini isittim: Ve, Israel’in evlâdindan bütün kabilelerden 144.000 kisi mühürlendi’ (Apokalyps 7 :4).

 

 

Bunlar yahudîlerdir. Her kabileden 12.000 kisi mühürlenmis durumda. Bu kabileler sunlardir:

 

1-Juda (Yudah, Y’hudah), 2-Reuben (Re’uven), 3-Gad, 4-Asher, 5-Nepthalim (Naftali), 6- Manasse, 7-Simeon (Shimun), 8- Levi (L’vi), 9- Issahar (Yissashar), 10- Zabulon (Zebulun, Z’vulun), 11- Joseph (Yusuf), 12- Benjamin (Binyamin). (Apokalyps 7:5-8).

 

Bir de kayib oldugu varsayilan Dan kabilesi var. Bir iddaya göre, Antichrist (Anti-Hristos, Deccâl) bu kabileden çikacak. Karsit görüs sâhibleri ise, Millenium’da (3. Bin, 2000’li seneler) Dan kabilesinin de mühürlenecegini savunuyorlar. Bu arada, Yusuf’un 2. oglu Efraim de kayibdir. Ona Deccâliyet atfeden müfessirler de mevcud. Muqaddes Yazilar, bu yahudîlerin bâqir olacagini israrla belirtiyor. Onlarin agizlarindan çikmayacagi kesindir deniliyor (Apokalyps 14: 4, 5).

 

144.000 yahudî üzerine tefsirler…

 

144,000 yahudî Ilâh’in mührüyle mühürlenmis durumdalar. Alinlarinda babalarinin ismi yazilidir (Apokalips 14:1). Hepsi erkektir, bâqirdir. Bunlar kadin görmemislerdir; agizlarindan yalan çikmaz. Ilâh’in tahtinin önünde hatasiz bir biçimde dururlar. Inanç odur ki, bunlar Ilâh’in tahtini koruyan meleklerdir ve ayni zamanda Israel’i de korumaktadirlar ve her 12.000 Arsh melegi bir İsrael kabilesinin ruhaniyetini temsil etmektedir. Bunlar, Ilâh’in mührüyle mühürlenmislerdir.

 

Bunlar, isgâl güçlerini tasfiye edecekler ve Muqaddes Kitâb’in arz üzerinde hâqimiyetini kuracaklardir. Ilâh’dan korkmakla övünecekler, Ilâh’i sanlandiracaklar, onun kurtarici mesajini getirecekler ve onun hüqümlerini yeryüzünde uygulayacaklar. Onlar, Ilâh’in meshettigi varliklardir. Bazilari bu yolda baslarini kaybedeceklerdir. Bunlarin büyük kismi bilâhare ortadan kaybolacaklar (göge dönecekler) ve onlardan hiçbir isâret kalmayacaktir. Bunlara ’Allahin Hizmetkârlari’ adi da verilir.

 

‘Ve bu Göklerin Kralligi’nin Muqaddes kitâbi bütün milletlerin üzerine bir sahâdet olarak övülecek (ilân edilecek) ve daha sonra hersey hitâm bulacak’ (Matta 24:14).

 

‘Ve, Cennet’in ortasinda uçan bir baska melek gördüm. Elinde, arzdaki hayati, her milleti, her kabileyi, her lisâni ve her halqi öven sonsuz (bilgi) Muqaddes Kitâb vardi’ (Apokalyps 14:6). Bu melegin de kimligi belli degildir. Bu melek de yüksek bir nidâ ile seslenmektedir. Âdeta, gâfil ve sagir olanlari uyandirmak gibi bir misyonu da vardir.

 

 

1-Ilâh Korkusu, ‘Mânâ buuduyla Savas’tir’ (Spiritual warfare). Ilâh korkusu nâdir bir biçimde Laodikyalilar tarafindan isitilmistir. Laodikyalilar, ilimli bir nesil olarak bilinirler. Bu halq Allah Korkusu’yla övünmektedirler. Sunlari da okuyoruz:

 

‘Ilâh, azizler meclisinde kendisinden korkulmasi gerekendir’ (Psalmlar – Ilâhîler 89:7) .

 

‘Kimden korkmaniz gerektigi konusunda sizi uyaracagim: Ondan korkun ; o ki, ölümü getirdikten sonra cehennemde kaliba sokma gücüne sâhib oldu; evet, size söylüyorum, ondan korkun’ (Luka 12:5).

 

Bazi tefsirciler, ‘korku’ kelimesinin ‘Reverans – Önünde egilme/selâmlama’ olarak anlasilmasi gerektigini belirtiyorlar. Kimileri ise, ‘titremek, sarsilmak’ mânâsini haiz oldugunu söylüyorlar.

 

Burada Laodikya’dan bahsetmek gerekiyor:

 

Laodhia (Laodicea)

 

 

Kelime Yunanca. Laos: Halq ve Diki: Adâlet, Haq. Laodihia: Halq’in Adâleti mânâsina. Yeni ismi ‘Eskihisar’.

 

Laodikia I.Ö. 261 ilâ 253 tarihleri arasinda 2. Antiohos tarafindan kurulan Diospolis sehridir. 2. Antiohos, Selefkis (Silifke) krallarindan biridir ve Büyük Iskender’den (Megas Alexandros) sonra Suriye’de hüqüm sürmüstür. Antiohos, sehri karisi Laodiki’ye ithaf etmistir. Bu sehir daha ziyâde ‘Likion’ (Lise) olarak taninir. Site, I.Ö. 192’de Pergamum (Bergama) kralligina ve I.Ö. 133’de de Roma imparatorluguna baglanmistir. Sehirden iki mühim yol geçer: Biri, Efes ve Miletos limanlarindan gelip Suriye’ye giden yol, ve digeri Pergamum’dan gelip Akdeniz’e sevâhiline ulasan yol. Bu site, Likus Nehri vâdisinde bulunan 3 mümbit sehirden biridir. Diger ikisi ise, Kolosse ve Hierapolis’tir (Pamukkale).

 

I.S. 26 yili itibâriyla Laodihia, Asya’da imparator Tiberius onuruna mâbed kuran nâdir sehirlerden biridir. Halqin bu mâbede karsi tavir aldigini Savvas Aliagözoglu’ndan okuyoruz. Laodihia Kilisesi, Paul’ün Efes’de bulundugu dönemde kuruluyor. Kuran kisi de muhtemelen Paul’ün yoldaslarindan Epafras. I.S. 1. asir itibâriyla sitede çok sayida yahudî yasiyor, bunlarin bir kismi Erken Hristiyan toplulugun çekirdegini olusturuyorlar. Paul, her ne kadar Kolosseliler 4:15,16’da ‘Laodikya’daki kardesler’den bahsediyorsa da, sahsen onlari hiç ziyâret etmedigi biliniyor.

 

Paul’ün Laodihia Kilisesi’ne yazdigi bir mektubdan bahsediliyor fakat bu mektub kayib. Bu mektubda sunlar yaziyor: "Sevgili arkadasimiz Doktor Luka ve Sam selâmlarini gönderiyor. Benim de selâmlarimi Laodihia’daki ve Nymfa’daki kardeslere gönderin" (Kol. 4: 14-16).

 

 

‘Laodihia Kilisesi melegine: Bunlar Amen’in kelimeleridir, sâdik ve hakikî sâhid, Ilâh’in hulqunun kaidesi. Sizin akitlerinizi biliyorum, siz ne soguk ne de sicaksiniz. Dilerim biri veya digeri olasiniz. Çünkü, siz iliksiniz. Tam da üzerinize tükürmek üzereyim. Siz, ‘BENIM’in zenginleriyiz diyorsunuz ; Ben, zenginligi kazandim ve baska birseye ihtiyacim yok; Fakat, sefâletinizin, zavalliliginizin, yoksullugunuzun, körlügünüzün ve çiplakliginizin farkinda degilsiniz’.

 

Sehir, I.S. 60’da bir zelzeleyle imhâ oldu. Halq, Roma’nin yardimini reddetti ve kendi olanaklariyla sehri yeniden insâ etti. Laodihia halqina atfedilen meshur kelâm sudur: ’Ben zenginim; refahi kazandim ve hiçbirseye ihtiyacim yok’. Yuhanna, Laodihia’yi ziyâret eden Hristiyanlar’a, orada dokunan müqemmel beyaz dokumalardan satin almalarini da istemistir.

 

4. asir itibâriyla, Laodihia Frigya bölgesinin Hristiyan merkezi konumundadir ve ’Asya Metropolü’ olarak adlandirliyor. I.S. 494’de büyük bir deprem daha yasar ve yerle bir olur. Türkçe karsiligi Ladik’tir. I.S. 13. asirda terk edilmistir.

 

 

2 – Ve, San ve söhreti ona ver; Hüqmünün saati geldigi için.

 

3 – Ve, Cennetleri, arzi, denizleri ve su kaynaklarini yapana tap (Apokalyps 14:7). Laodikya kilisesi döneminde, Ilâh’in yaraticiligi, Seytan’in ‘Evrim’ yalaniyla çarpitilmistir. Seytan gerçegi örtmüstür. Melek, bunlari tasdiken tekrarliyor. Fakat Seytan bunu reddediyor. Bunlari yaratanin kendisi oldugunu iddia ediyor. Bu, Deccâl’in ve Seytan’in yüceltilip kutsanmamasi için bir uyaridir.

 

Melegin mesaji gelir:

 

‘Eger, herhangi biri hayvana veya onun resmine tapip, alnina veya eline ondan bir isâret (onun isâreti) koyarsa (Apokalyps 14:9)’.

 

Ve devamla;

 

’O kisi Ilâh’in öfkesinin sarabindan içecektir’ (Apokalyps 14:10).

 

Armageddon’a dogru…

 

‘Cennet’ten gelen bir melek gördüm. Elinde, Abis’ten (Denizin en derin yerinden) getirdigi bir anahtar ve büyük bir zincir vardi. Ve, onu ejderin üzerine serdi. Bu ihtiyar yilan, Seytan’di ve melek onu 1000 yilligina zincirledi ve onu denizlerin dibine atti ve onu kapatti ve bagladi. Bu 1000 yil boyunca, kimseyi saptiramayacakti’ (Apokalips 20:1-3).

 

‘Ve sonra, kisa bir dönem Seytan serbest kaldi’ (Apokalips 20 :3).

 

’Ve, 1000 yil geçtiginde, Seytan serbest birakildi’ (Apokalyps 20:7).

 

Iste bu dönemde, insanoglunun zihni bulanmaya, sapkinlasmaya, ruhlari kirlenmeye basliyor. Bu gelismeler çok ânîdir. Böylelikle bu insanlar, Deccâl’in pesinden gitmeye baslarlar. Fakat, SEYTAN’I IZLEYENLER YAHUDI DÜSMANLARI IKEN ILÂHIN YOLUNU IZLEYENLER YAHUDILER olmaktadir.

 

Apokalyps 20:8 sunlari yaziyor:

 

‘Seytan, Arz’in 4 bir yaninda bulunan milletleri, Gog ve Magog’u (Yecüc – Mecüc) mücâdeleye katilma temelinde saptiracak: Onlar, denizin kumlari gibi sayisizdir’.

 

Laodihia halqi ise baska konusur:

 

‘Seytan bizi saptiramaz’…

 

‘Âhir zamanda, Armageddon öncesi, “Seytanî güçler” Ve digerleri, Qudüs’e gelirler.

 

 

Apokalyps 20:9’a nazaran;

 

‘Ve, Arz’in konsey yaylasina kadar gittiler (yürüdüler) ve azizlerin kampini ve sevgili sehir Qudüs’ü kusattilar’.

 

Ezekiel28:18-19 Seytan’in sonunun ‘Ates Gölü’ oldugunu bildiriyor. Bu âyat, yahudîleri ve seriklerini rahtalatiyor. Tek umutlari Ezekiel.

 

‘Ilâh dedi: Seninle (Seytan) Kadin (Israel) arasina ve senin tohumunla (Deccâl) kadinin tohumu (Mashi’ah) arasina düsmanlik koyacagim. Ve O, kafani ezip parçalayacak’ (Genesis/Tekvin/Olus 3:15).

 

Yahudî itikadina göre, Büyük Beyaz That yeniden kurulacak, yeni cennet ve yeni Qudüs ortaya çikacak. Sonsuza kadar devam edecek.

 

Çöküs süreci bir anlasma ile baslayacak. Deccâl, Israel ve digerleri bu anlasmanin içinde olacaklar. Anlasma, Deccâl’in gelisiyle paralel olacak. Evvelâ, ’Ekstasi’ (rapture, gaflet dönemi) baslayacak. Bu dönem birkac hafta sürecek.

 

Yahudî-Hristiyan ulemâsina nazaran süreç takvimi…

 

1-Ekstasi (Gaflet, Rapture)…

 

2-Panige kapilma dönemi

 

3-Deccâl’in gelisi

 

4-Deccâl ile Israel (ve digerleri) arasinda bir anlasmanin imzalanmasi. Bu anlasma ile beraber Çöküs’ün baslamasi. Bu dönem 7 sene sürer ve ikiye ayrilir.

 

5-Rusya ve diger milletler Israel’i istilâ ve isgâl ederler.

 

6-Ilâh YHWH (Jehova), Israel’i müdafâ eder ve isgâlci güçleri imhâ eder.

 

7-Bu savasin neticesinde dünya nüfusunun 1/3’ü ilâ ¼’ü ölür.

 

Reddiyecilik ve büyük bir hüzn baslar. Bunu kabilelesme tâkib eder.

 

Anti-Christ’in (Deccâl) isâreti olarak 666 belirir. Kitleler, Deccâl’in isâretine tapmaya baslarlar.

 

Kabilelesme geriler ve hemen bunu tâkiben Armageddon savasi patlar. Iysâ Mesih, azizleriyle birlikte zuhur eder. Savasta Iysâ Mesih, Deccâl’i alteder ve Seytan zincirlenir ve ‘Ates Gölü’ne atilir. Millenium baslar. İysâ Mesih, Krallar Krali ve Efendiler Efendisi olarak hüqüm sürer.

 

Ekstasi (Rapture, animus exultans, furor) devri baslar. Nuh (Noah) ve Lut (Lot) peygamberin günlerindekine benzer bir konjonktür hâqim olur. Laodihia halki da bu süreci yasamistir ve o nedenle Yuhanna tarafindan uyarilmistir. Iki defâ depremle imhâ olmaslarina ragmen ‘Bize birsey olmaz’ mantigiyla yasamaya devam etmisler ve neticede 13. asirda metruk bir cografya birakip, millet olarak ortadan kalkmislardir.

 

Bu ekstasiden kurtulanlarin sayisi çok azdir. Insanlar hiçbir üretim aracini kullanamaz hâle gelirler, suur seviyesi çok düser ve bu, üretimi bitis noktasina getirir. Hilqat garibeleri artar. Panik devam eder, cinnetler rekor düzeye ulasir. Çocuklar öksüz ve yetim kalirlar. Kisirlik katsayisi çok yükselir. Ekstasie (gaflete düsmüs) bedenler birer birer ortadan kalkmaya baslar. Sinir hastaliklari ortaligi kasip kavurur. Insanlik tarihinin görmedigi bir sefâlet alip yürür.

 

Apokalyps 17:10 söyle der:

 

‘Ve, 7 kral vardir: Onlardan 5’i düser, 1’i ayaktadir ve digeri de henüz gelmemistir (Bu Deccâl’dir); Ve, O geldiginde kisa bir dönem hüqmeder. Qudüs’te 42 ay hüqüm sürer (3,5 sene).

 

7 kral(lik) şunlardir:

 

Düşen 5 krallik:

 

1. Misir

2. Asur

3. Babil

4. Med-Pers

5. Yunan

 

 

Devam eden

 

6. Roma

 

Gelecek olan :

 

7. Roma’nin devami (Avrupa Birligi)

 

8. Anti-Hristos (Deccâl), Roma-AB sürecinin en üst düzeyde temsilcisi ve devâmidir.

--------------------

Mevcud Kiyâmet Savasi, Armageddon’dan manzaralar (yahudî-Hristiyan tefsiri)…

 

Iysâ Mesih, zulmette, ayaklarinin altinda bulutlar oldugu hâlde cennetten çikip gelir. Beyaz bir atin üzerindedir ve azizler onunla beraberdir. Bu beyaz at bir kerub’dur. Birçok araçlarla, âdeta bir girdab gibi gelir. Dünyayi isledigi günahlardan dolayi cezalandirmaya gelir. Uzun süredir sabirla beklemektedir. Efendinin etkisi bütün milletlerin üzerindedir. Insanlar körler gibidirler o gün. Çünkü ilâha karsi günah islemislerdir. Bu korkunç savas, Efendi’nin günüyle ’bir’ gün sürer. Deccâl ve dünya krallari, ordulariyla berâber, Iysâ Mesih’e karsi savasmak için birlesmislerdir. Çogu karar vâdisindedir. Efendi oraya gider. Iysâ Mesih intiqâmini icrâ eder. Bu intiqâm hayâlleri zorlayacak türden olur. Dünya aydinlanir. Büyük yildirimlar gelir. Çok kisi bu yildirimin etkisiyle ölür. Iysâ Mesih’in ayagi Zeytindagi’ndadir. Dag ikiye sak olur. Bati ve doguya bölünür. Büyük bir vâdi meydana gelir. Dagin bir kismi kuzeye bir kismi da güneye dogru hareketlenir. Efendi, Zion Tepesi için savasir. Deccâl, Iysâ Mesih’e dogru kalkar fakat onun mânevî gücü karsisinda yikilir. Iysâ Mesih, Deccâl’in nefesini tüketir ve kendi nûruyla onu imhâ eder. Hem Deccâl hem de sahte peygamber diri diri Ates Gölü’ne atilir. Güçleri alinir ve tamamen imhâ olurlar.

 

Iysâ Mesih, evvelâ Yudah ve bilâhare Qudüs yerlesimini korumaya alir. Efendi onlari korur. Qudüs’e karsi savasanlar lime lime dogranirlar; etleri saga sola dagilir. Gözleri yuvalarindan firlar ve dilleri agizlarindan disari çikar.

 

Daha sonra olanlar akillara sezâ gelismelerdir. Iysâ Mesih bütün imhâ vasitalarina basvurur. Tabiî güçler de ona katilir. Netice devâsa bir yikimdir. Zion’dan nidâ eder. Siddetli bir darbeyle dünyayi sallar. Ortaligi atese verir. Dünya ve Iysâ Mesih’in düsmanlari atesin içinde kalirlar. Efendi’nin kilici kan içinde kalir. Daglar, ölülerin kanlariyla erir. Insanlar büyük bir panige kapilirlar. Birbirlerini öldürmeye baslarlar. Develer, atlar, katirlar ve diger hayvanlar da ayni seyi yapmaya baslarlar ve birbirlerine saldirirlar. Pandemonium (Her tarafin cehenneme dönmesi) tablosu ortaya çikar. Ahali çildirir. Hiçbir araç çalismaz. Dünyanin dört bir yanindaki volkanlar patlamaya baslar ve her taraf lavlarla dolar. Yaygin depremler meydana gelir. Bütün dünya besik gibi sallanmaya baslar. Tepeler düzlesir. Iysâ Mesih’in talimatiyla daglar denizlere dökülür. Bilâhare, insanlik varoldugundan bu yana en büyük zelzele meydana gelir. Dünyanin her tarafinda, sehirler, kasabalar, evler, daglar ve agaclar yerle bir olur. Qudüs 3 parçaya bölünür. Adalarin hepsi havaya uçarlar. Her taraf dümdüz olur.

 

Gökten sicak (ates) taslar yagmaya baslar. Bu taslarin herbiri 35 ilâ 50 kg. civarindadir. Ölen insanlar ilâha küfreder. Kudretli rüzgârlar esmeye baslar ve dünyayi bir daha harab ederler. Bunlar olurken Iysâ Mesih insanlari üzüm salkimlari gibi sallar ve sarab yapar gibi ezer. Kanlari etrafa toz zerreleri gibi dagilir.

 

Ayni ânda dünya krallari ve ordulari Israel’de birlesirler ve Efendi’ye karsi savasa geçerler. 250 milyon kisilik bir ordudur bu. Günahlari büyüktür. 300 mil çapinda bir sarab canagi gibidirler. Kanlari, 300 mil çapli alan boyunca atlarin boyunlarina kadar yükselir. Insanlar cinnet geçirmeye baslarlar.

 

Ilâh’in düsmanlari topyekûn tasfiye edilir ve savas durur. Insanligin büyük bir bölümü ölür. Kuslar, ölülerin etlerini yemek üzere birlesirler. Dünya nüfusu, bir çocugun sayabilecegi kadar azalir. Putlarin ismi, yeryüzünden silinir.

 

Cennetten gelen bir melek Seytan’i yakalar ve onu 1000 yilligina baglar. Denizlerin en derin yerine hapsedilir. Agzi kapatilir ve üzerine bir isâret vurulur. 1000 yil boyunca milletleri ifsâd edemez.

 

 

Hristiyanlık ve Musevilik başlığı altın da verdiğim bölüm de bazı çeviri hataları var ve de eski türkçe bazı kelımeler de mevcut ama aldığım kaynağın çevirisi sanıyorum biraz eksik ya da tam olarak türkçeye vakıf olmayan biri tarafından yazılmış belırtmek istedim...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kıyamet Savaşı’nı Zorlayanlar

 

Kıyamet Savaşı’na Kitab-ı Mukaddes’te ve hadis-i şeriflerde yorum gerektiren sembolik ifadelerle temas edilmiş ve Kur’ân-ı Kerim’de de (Kehf Sûresi, 18/97–98; Enbiyâ Sûresi, 21/96) işarette bulunulmuş olmakla birlikte, günümüzde özellikle Amerika ve İsrail’de pek çok akım, Kitab-ı Mukaddes’ten kendi yorumladıkları biçimiyle bu savaşı gelecek adına esas alarak onu zorlamakta ve deyiş yerindeyse, kendi kaderleri gibi insanlığın kaderini de ona bağlamış bulunmaktadırlar. Bu akımların ve grupların en önemlisi veya önemlileri, siyasî sahada Hıristiyan Sağı, dinî literatürde Fundamentalism/Fundamentalistler (Köktendincilik/ Köktendinciler), bir başka açıdan Evangelicalism/ Evangelicalistler (Israrlı İncil Misyonerleri), dinî-siyasî sahada Hıristiyan Siyonistler olarak bilinen, ayrıca gerek kendi içlerindeki kısmen farklı gruplar, gerekse yine onlar için kullanılan adlarla Millenarianistler (Bozulma Sonrası Islahçılar), Millennialistler (Bin Yılcılar) ve en önemlisi Dispensationalistler (Periyodik Dinî Hakimiyetçiler) olarak adlandırılanlardır. Dünya üzerinde Millenarianist olarak nitelenebilecek pek çok grup vardır ki, bazıları şunlardır: Brahma Kumaris World Spiritual University (Brahma Kumaris Dünya Maneviyat Üniversitesi), Rasta, Fifth Monarchy Men (Beşinci Monarşi Adamları), Playmouth Brethren (Playmouth Kardeşler), Branch Davidians (Branş Davudîler), Shakers (Sarsıcılar), Yellow Turbans (Sarı Türbanlar), Taiping Rebellion (Taiping Kıyamı), Aum Supreme Truth (Aum Büyük Gerçeği), The Native American Ghost Dance (Yerli Amerikan Hayalet Dansı), The Heaven’s Gate Cult (Göğün Kapısı kültü), Joachimites (Joaşimits), Nostradamus, The Lord’s Resistance Army (Rabbin Direniş Ordusu), Hüccetiye, Transhumanism (İnsaniyet Ötesi) ve Singularitarianism (Birlemecilik).

Fazla tanınmayan ve tesirleri yaygın olmayan grupları bir tarafa bırakacak olursak, bugün insanlığı Kıyamet Savaşı’na zorlayan, varlığını bunda gören ve geleceğini buna bağlayan grup, yukarıda zikredildiği üzere, siyasî sahada Hıristiyan Sağ’ın, dinî literatürde Hıristiyan köktendincilerin, bir başka açıdan Evangelicalism/Evangelicalistlerin, dinî-siyasî sahada Hıristiyan Siyonistlerin büyük çoğunluğunu kendinde barındıran ve Türkçe’ye Periyodik Dinî Hakimiyetçiler olarak çevirebileceğimiz Dispensationalistlerdir.

Israrlı İncil Misyonerleri (Evangelicalistler) ve Hıristiyan

Köktendinciler

Dünyayı Kıyamet Savaşı’na zorlayan hareketlerin menşeini İncil tebliğciliği ve Hıristiyanlaştırma hareketi olarak tarif edilebilecek Evangelism’in daha köktenci, daha politik şekli olan Evangelicalism’e (Israrlı İncil Misyonerliği), onun menşeini de 16’ncı asırdaki Protestan reform hareketine kadar götürebiliriz. Luther kiliseleri, John Calvin ve Huldrych Zwingli gibi reformcuların kiliselerinden farklı olarak Evangelical kiliseler olarak anılıyordu. 17’nci asırda ve sonrasında İngiltere Kilisesi’ndeki püriten grup Evangelical grup olarak adlandırılırken, 18’inci asırda söz konusu Kilise’deki John Wesleyci diriliş, günümüzdeki Evangalical grubun asıl kaynağını oluşturdu.

18’inci asırda Birinci Büyük Uyanış Amerikan dinî hayatını derinden etkiliyor ve bir yandan da John Wesley ve Metodist hareket, İngiliz Hıristiyanlığını yeniliyordu. Bu yeni dinî uyanış veya heyecan, Aydınlanma hareketine ve deizme bir tepki olarak doğmuştu. Hareket, başlangıçta ferdî hidayet, şahsî dindarlık, İncil çalışmaları, kamu ahlâkı, İncil’in öğretilerini yayma ve bu konuda işbirliği üzerinde duruyordu.

Amerika’da 1973 yılında Yüksek Mahkeme’nin verdiği eyaletlerin kürtajı yasaklayan kanun yapamayacağı kararı, Evangelical hareket için bir dönüm noktası oldu. Hareket, o tarihten sonra daha çok siyasîleşti ve Amerikan politikaları üzerinde belli bir tesir icra eder hale geldi. Bu hareketin başlıca inanç esasları şunlardır:

• Kitab-ı Mukaddes’in lafzî doğruluğuna inanmak;

• Hıristiyanlaştırmaya veya kurtuluşa, bir başka ifadesiyle yeniden doğmaya özel önem vermek;

• Kitab–ı Mukaddes’e dayalı Protestan Kanunu’nu Tanrı’nın insanlığa vahyi ve dinî otoritenin yegâne kaynağı olarak kabul etmek ve Kitab–ı Mukaddes’in kehanetlerini, aşağıda üzerinde durulacak olan Periyodik Dinî Hakimiyet Hareketi’nin (Dispensationalism) anladığı istikamette yorumlamak;

• Misyonerliği teşvik etmek ve bütün Hıristiyanların başkalarını Hıristiyanlaştırmakla görevli olduğunu unutmaması,

• Kurtuluş ve günahların affı için amele değil de İsa’ya inanmaya önem vermek ve O’nun haç üzerindeki kurtarıcı aksiyonunun yegâne yol olduğu hususunu özellikle vurgulamak.

Evangelicalism’den ayrı bir akım olmakla birlikte, benzer inançları taşıyan Amerika’daki Hıristiyan köktendinciliğin tarihi 20’nci asrın başlarına gitmektedir. 1907 yılında dinî inancın temellerini (fundamentals) bir defa daha tespit etmek ve açıklamak için toplanan Niyagara Şelaleleri Kitab–ı Mukaddes Konferansı, şu beş inanç esasını vazgeçilmez temeller olarak tespit ve ilan etmiştir: (1) Kitab–ı Mukaddes’in baştan sona mutlak ve yorumlanamaz lafzî doğruluğu; (2) Hz. Meryem’in bakireliği veya Hz. İsa’nın babasız doğmuş olması ve ilâhlığı; (3) Hz. İsa’nın her insanın birlikte doğduğu aslî günahtan temizlenmesi adına çarmıhta ızdırap çekip can verdiği; (4) Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra bedeniyle dirilip göğe çıktığı; (5) Hz. İsa’nın Mesih olarak tekrar yeryüzüne ineceği.

Amerika’da İç Savaş’ın ardından Kilise’nin değişen dünya ile nasıl bir münasebet içinde olması gerektiği üzerinde başlıca üç görüş ortaya çıktı. Modernistler, tevarüs edilegelen inancı yeni entelektüel iklime uyarlama yanlısıydılar. Hıristiyan liberaller, Tanrı’nın biri Kitap, biri tabiat olmak üzere iki vahyinin bulunduğunu, bunların birbiriyle uyum içinde olduğunu, Kitab–ı Mukaddes’in Kilise’yi değil de Kilise’nin Kitab–ı Mukaddes’i ürettiğini, dolayısıyla da Kitab–ı Mukaddes bir insan ürünü olduğu için onun yeni şartlara göre yorumlanıp anlaşılması gerektiğini iddia ediyorlardı. Fundamentalistler ise, bilimi reddediyor, Kitab– ı Mukaddes’teki dünya görüşünü benimsiyor ve eski yolların aynen korunmasını savunuyorlardı. Sosyal reform konusunda pek çok modernist ve Hıristiyan liberal İncil’i sosyalleştirme, yani onu sosyal şartlara göre yorumlama, sosyal sahada ıslahat vasıtası olarak kullanma taraflısı iken, fundamentalistler, Periyodik Dinî Hakimiyetçiliğin tesiri altında İncil’i sosyalleştirmenin zaman kaybından ibaret bulunduğu, dünyanın sonunun geldiği ve dolayısıyla Kilise’nin bütün enerjisini ferdî Hıristiyanlaştırma, dolayısıyla fertleri kurtarma üzerinde yoğunlaştırması gerektiği iddiasındaydılar. Fundamentalistler, demokrasiyi de dünyadaki mevcut bütün kötülüklerin sebebi olarak görürler.

Hıristiyan Siyonistler, Periyodik Dinî Hakimiyetçiler

Günümüzde büyük oranda Evangelicalistler olsun, fundamentalistler olsun, özellikle Amerika’da dine özel önem veren grupların çoğu, Hıristiyan Siyonizmi ve tarihin sonu konusunda Dispensationalism (Periyodik Dinî Hakimiyetçilik) akımına dahildir. Bunların sayısının 70 milyonu bulduğu ve Amerika’daki seçmen nüfusun en az %15’ini teşkil ettiği ifade edilmektedir.

Başlangıçta anti-semit (Yahudi karşıtı) olan Hıristiyan köktendinciliğinin nasıl Hıristiyan Siyonizmi haline geldiğinin iki izahından veya bu tarihî hadisenin iki sebebinden biri, Periyodik Dinî Hakimiyetçilik görüş, hattâ inanç ve akımında yatmaktadır. 20’nci asırdaki Anglo–Amerikan ittifakını tartışan Conspiracy: A Biblical View (Komplo: Kitab- ı Mukaddes’e Dayalı Bir Görüş) kitabının yazarı Gary North, bu konuda çok ilginç bir tahlilde bulunur.

Periyodik Dinî Hakimiyetçilik akımı, bir millennialist (bin yılcılık) akımıdır. Temelde Yahudi düşüncesinde de yer alan bin yılcılık, Hıristiyanlık’la birlikte yeni bir yorum ve önem kazanmıştır. Hıristiyan düşüncesinde bin yılcılık, Âhiret’ten önce Mesih’in yeryüzüne inip bütün insanlığın kralı olacağı ve onunla başlayarak insanlığın 1000 yıl süreyle bir altın çağ veya yeryüzü cenneti yaşayacağı inancıdır. St. Augustine’den itibaren bahis mevzuu Mesihî krallığın manevî sahada söz konusu olacağı düşüncesi hakimdi. Fakat son asırlarda, özellikle Avrupa’dan Amerika’ya göçlerden itibaren bu hakimiyetin sosyal-siyasî sahayı da kapsamına alacağı düşüncesi yerleşmeye başladı.

Bahis mevzuu altın çağın gerçekleşmesinin İsrail ile ve Yahudilerle çok yakından münasebeti vardır. Tezlerini İncil’e dahil kitaplardan 1. Selânikliler, 16–17’ye dayandıran Hıristiyan Siyonist, Periyodik Dinî Hakimiyetçi fundamentalistlere göre Hz. İsa bulutlar içinde gizlice yere inecek, sadece ölü Hıristiyanları diriltecek ve bunun hemen ardından her gerçek Hıristiyan ölümü tatmadan göğe çekilecek, oradan da Cennet’e alınacaktır. Adına Büyük Sevinç (Rapture) denilen ve “Herkes Cennet’e gitmek ister ama kimse ölmek istemez.” sloganıyla anlatılan bu hadise, Luka, 21: 20–24 ve Zekeriya, 13: 8 ve 9’a dayandırılarak, bütün Yahudilerin İsrail’de toplanması, üçte ikisinin düşmanları tarafından öldürülmesi ve kalan üçte birin Hıristiyanlığa girmesinden önce gerçekleşecektir. Periyodik Dinî Hakimiyetçiler, gerçekleşeceğini iddia ettikleri bu kehanetin gerçekleşmesi için Hitler’in Yahudilere yaptıklarına ses çıkarmadılar. San Antonio’da 19.000 üyeli Cornerstone Church (Köşetaşı Kilisesi)’nden John Hagee, 12.000 Rus Yahudisinin İsrail’e göçmesine yardım etti ve İsrail’deki hastane ve bakımevlerine milyonlarca dolar yardımda bulundu. 9 Periyodik Dinî Hakimiyetçiler, ölümü tatmadan bedenleriyle birlikte göğe Yahudiler için 42 ay süreceğini iddia ettikleri söz konusu musibetten önce çekileceklerine inandıklarından ve eğer İsrail’le birlikte Yahudilerin üçte ikisi kendileri göğe çekilmeden önce ortadan kaldırılacak olurlarsa bütün inanç ve ümitleri boşa gitmiş olacağından, her ne pahasına olursa olsun İsrail’in ve Yahudilerin korunması gerektiği düşüncesindedirler ve bunun için çalışmaktadırlar.

10 Bu kehanetin aksine her davranış, Periyodik Dinî Hakimiyetçi Hıristiyan fundamentalistler tarafından şiddetle takbih edilmektedir. O kadar ki, Armagedon’la ilgili The End of the Age (Çağın Sonu) adlı romanında Pat Robertson, “İsaac Rabin öldürüldü, çünkü barış için çalışmakla Orta Doğu’da Tanrı’nın iradesine aykırı davranmıştı. Tanrı’nın kutsal ülkesini kim incitir ve bu ülkede olacakla ilgili kehanetin gerçekleşmesine mani olmaya çalışırsa tehlikededir.” demektedir.11 Fundamentalistler, dünyada herhangi bir ıslah çalışmasına, meselâ “tabiî” çevrenin korunmasına da karşı çıkmaktadırlar. Çünkü, onların en önde gelenlerinden Tim LaHay’in de ifade ettiği üzere, çok yakın bir gelecekte çevre zaten tümden tahrip edilecektir ve Mesih’in gelişi ve Büyük Sevinç, tahrip edilmiş bir çevreyi gerektirmektedir.

Hıristiyan Siyonistler, bizzat konunun uzmanlarına göre Siyonistlerden daha çok İsrailcidir. Tanrı’yı Kıyamet’e Zorlamak adıyla Türkçe’ye çevrilen Forcing God’s Hand: Why Millions Pray for a Quick Rapture and Destruction of Planet Earth isimli kitabın yazarı ve Hıristiyan Siyonizmi’nin bizzat Amerika’nın varlığını tehdit ettiğini belirten müteveffa Grace Halsell şöyle der: “Hıristiyan Siyonistlere göre, İsrail’in her isteğine yeşil ışık yakılmalı ve bu, Amerikan halkından gizli tutulmalıdır. İsrail istediği sürece yalan da, soygun da, gasp ve cinayet de haklı hale gelir. Çünkü İsrail’in isteği, Tanrı’nın isteğidir.” Hıristiyan fundamentalistlerin liderlerinden Jerry Falwell de şöyle yazar: “Kuvvetle inanıyorum ki, Tanrı Amerika’yı kutsamıştır; çünkü Amerika, Yahudileri kutsamaktadır. Bu millet tarlalarının ekinle beyaz, bilimsel araştırmalarının ilgi çeken ve özgürlüğünün sağlama alınmış olarak devam etmesini istiyorsa, İsrail’i desteklemeye devam etmelidir.”

İsrail’e olan bu desteğin bir boyutunu Periyodik Dinî Hakimiyetçi Hıristiyan fundamentalistlerin ölümü tatmadan bedenleriyle birlikte göğe çekilme ümniyesi oluştursa da, onun bir diğer boyutu daha vardır ki, o şudur:

Colomb’un Amerika’ya ulaşmasından sonra Avrupa’dan bu kıtaya gelenlerin pek çoğu, Yahudi sempatizanıydı. Bunun bir sebebi, o çağlarda Avrupa’da Yahudilere karşı girişilen katliamların hasıl ettiği sempati ise, diğer sebebi, Yahudilik’le yakın bağları olduğuna inanılan Masonluğun Avrupa’da, özellikle İngiltere’de bilhassa aydınlar ve sermayedarlar arasında yayılmaya başlamasıydı.15 Amerika’ya ayak basan Avrupalıların Yeni İsrail kurma peşinde oldukları da bir gerçektir: Michael Gillespie, şöyle yazar: “Roy H. May, Amerikan demokrasi deneyinin, kaynağını Kitab–ı Mukaddes’ten alan toprak gaspı ve katliam üzerine oturduğunu belirtir. ‘1620’da Massachusetts’e ayak basan Püritenler, Yeni İsrail’i kurduklarına inanıyorlardı. Gerçekte tüm sömürgeleştirme macerasının Tanrı tarafından yönlendirildiği inancı hakimdi… İngiliz sömürgeleştirme düşüncesini şekillendiren Va’dedilmiş Ülke hayaliydi. Hacca gelir gibi Amerika’ya gelenler, kendilerini eski İbranîlerle özdeşleştiriyor ve Yeni Dünya’yı Yeni Kenan olarak görüyorlardı. Tanrı’nın Va’dedilmiş Ülke yolundaki seçilmiş halkıydı onlar… Tanrı’nın Yeni İsrail’i kurmaya çağrılan Seçilmiş Halkı olma imajı, Amerika’nın kendine bakışında bütünleyici tema olmuştur.’ Alden T. Vaughan, New England Frontier: Puritans and Indians 1620–1675 (Yeni İngiltere Sınırı: Püritenler ve Kızıl Derililer 1620–1675) isimli eserinde, Püritenlerin yerlilere olan muameleleri de ele almaktadır.

Yahudiler, siyonist Hıristiyan fundamentalistlerin inançlarını elbette reddettikleri, hattâ bunu mizah konusu yaptıkları ama ondan olabildiğince istifade ettikleri gibi, nasıl Amerika’nın kurulmasının arkasında çok derin Yahudi tesiri varsa, Hıristiyan fundamentalizmi ve yukarıda kendilerinden söz edilen Kıyamet Savaşçısı diğer akımlar da, kökleri, kurucuları ve liderleri noktasında aynı açıdan incelenmeye değer bir konu olma özelliğine sahiptir.

Yahudi Köktendinciliği

Thomas Williamson, Siyonist ve Periyodik Dinî Hakimiyetçi Hıristiyan köktendinciliğin ırkçılığına parmak basar ve bu hareketin mensuplarının, etnik Yahudilerin önce Filistin’i, sonra bütün Orta Doğu’yu, ardından da bütün dünyayı ele geçirmelerinin kaderleri olduğuna inandıklarını belirtir. Nasıl bu hareket aynı zamanda ırkçı bir hareketse, Yahudi köktendinciliği de öncelikle ırkçı bir harekettir. İsrail’in yarım asra yakındır Filistin’de uyguladığı politikalar, sınır tanımaz zulüm ve katliamlar, “Jewish Fundamentalism in Israil”in, kendileri de birer Yahudi olan yazarları Israel Shahak ve Norton Mezvinsky’e göre, dinle kaynaştırılmış ve dünyayı Yahudi olan ve olmayan şeklinde ikiye bölen en ayrımcı bir ırkçılıktan kaynaklanmaktadır. Shahak ve Mezvinsky, bütün milletlerin karşı çıkması gerektiğini ifade ettikleri bu ırkçılığın Talmud’a dayandırıldığını belirtmekte ve şöyle yazmaktadırlar: “Talmud der ki: Birbirine zıt iki ruh vardır: Yahudi olmayan ruh şeytanî âleme aittir; Yahudi ruh ise, kudsiyet âleminden gelir.” Yahudi köktendinciliğinde Mesihî akımın babası olan Rabbi Kook, şöyle der: “Bir Yahudi’nin ruhu ile Yahudi olmayanların ruhları arasındaki fark, insan ruhu ile hayvan ruhu arasındaki farktan daha derindir.”

Shahak ve Mezvinsky, değerlendirmelerine şöyle devam etmektedirler: “Gush Emunim rabbileri, Arapları öldüren Yahudilerin cezalandırılmamaları gerektiğini tekrar tekrar belirtmektedirler. Maymonides Kodu’na ve Halaka’ya istinaden rabbi Ariel de, “Yahudi olmayanı öldüren bir Yahudi yargılanamaz ve dince yasaklanan cana kıyma suçunu işlemiş sayılmaz.” hükmünü verir.

Bugünkü İsrail’de bile halkın yarısının bu anlayış ve ondan kaynaklanan politikalara karşı olduğunu belirten söz konusu iki yazar, Arapların topraklarını işgale Siyonistlerin kutsanması gereken bir istirdat olarak baktıklarına, çünkü onlara göre bu toprakların şeytanın dünyasından ulûhiyetin dünyasına geçtiğine dikkat çekmektedirler. Siyonistler, hedeflerine ulaşmak için gereken her yerde ve her şekilde güç kullanmayı izinden öte bir gereklilik olarak görmektedirler. 18

Kısaca, Hıristiyan köktendinciliği de, Yahudi köktendinciliği de aynı maksada hizmet etmektedir.

Sinarşistler

19’uncu asır Batı tarihi, bütün boyutlarıyla çok ciddi ele alınması gereken bir dönemdir. Bu asırda bir yandan insan hayatının maddîleşmesi ve materyalist akımlar zirveye çıkarken, diğer yandan hem buna bir reaksiyon olarak, hem de Batı’nın, Din’in sahih batınî boyutunun saptırılmasını temsil eden “mistisizm”e pek verimli bir zemin oluşturmasının neticesinde okültist ve ezoterik akımlar alttan alta büyük gelişme göstermiştir. Söz gelimi, ezoretik gelenekler üzerinde çalışan Will Parfitt, The Elements of the Kabalah adlı eserinde, Batı mistik geleneğinin kalbinde Kabala’nın yattığı gibi, Freud psikolojisi dahil bütün modern Batı psikolojisinin de öncelikle Kabala üzerine oturduğunu belirtir. Denebilir ki, modern insana hükmeden “mistik materyalizm” veya “materyalist mistisizm” olmuş, aynı sebeple yerin altı yerin üstüne hakim hale gelmiş, şeffaflık perdesi arkasına gizlilik saklanmıştır. Günümüzde komplolardan sıkça bahsedilmesi ve sık sık “komplo teorileri”ne atıfta bulunulmasının mühim bir sebebi budur.

19’uncu asırda ortaya çıkan en önemli gizli akımlardan biri sinarşidir (Synarchy). Anarşinin tersi olan sinarşiyi Webster’s Dictionary, “ortak egemenlik” olarak tarif eder. 18’inci asırda kavram olarak adından söz edilmeye başlayan sinarşi, ezoterik bir akım halinde Joseph Alexander Saint-Yves d’Alveydre (1824–1909) tarafından sistemleştirilir. Saint-Yves’in “esin” kaynağı, kökleri tarihî Siyon tarikat veya tekkesine (Priory of Sion) giden, Davut (Siyon) yıldızını amblem olarak seçen Martinist tarikatıyla da bağlantılı Tapınak Şövalyeleri’dir. Saint-Yves, onları tarihin en üst sinarşistleri olarak değerlendirir.

Sinarşi, totaliter bir yönetim öngörür. Saint-Yves, dünyayı gerçekte yer altında Agartha adını verdiği ve kendileriyle telepati yoluyla temas kurmanın mümkün olduğunu iddia ettiği aydınlanmış ruhlar topluluğunun yönettiğini ve bunların bir de kralı olduğunu söyler. Yer üstünü ise agarthanın yönlendiriciliği ve totaliter bir sistem altında perde gerisinden gizli “aydınlanmış, beyaz sâlikler” topluluğu yönetmelidir. Görünürdeki hükümet ve yönetim şekli önemli değildir. Nasıl orta çağlar Avrupa’sını perde gerisinden siyasî, malî-ekonomik ve dinî hayatı kontrol altında tutmayı başaran Tapınak Şövalyeleri idare etmişse, dünyayı da, adı geçen kurumlar başta olmak üzere ülke yönetiminin ana müesseselerini kontrol altında tutarak söz konusu elit kadro idare etmelidir.19

Konunun uzmanları, sinarşinin Hitler’e varıncaya kadar son dönem Avrupa siyasî tarihinde derin etki yaptığını, bugün de onun, dünyayı savaşa sürükleyen ve merkezinde bazı “Hıristiyan Siyonistler”in bulunduğu bir takım uluslar arası sermaye kartellerince temsil edildiğini belirtiyorlar.

Hıristiyanlık, bilimsel gelişmeler karşısında sürekli geriledi ve sonuçta iman ile akla ve ilme ayrı saha tahsis eden Dekart düalizmini can simidi gibi gördü. Bunun neticesinde Hıristiyan dünyada bilme ile inanma, akıl ile kalb birbirinden koptu; din ve inanma ilim, akıl ve mantıkla alâkası olması gerekmeyen bir dogmatik bağlanmaya indirgendi. Böyle bir Hıristiyanlık, bilim ve teknoloji desteğindeki modern hayata da karşı koyamadı; bu hayatın getirdiği kaos ve ölüm korkusu, insanları dinî gibi görülen çok çeşitli akımlara ve anlayışlara sürükledi. Dini ırk ideolojisine dönüştüren özellikle Siyonizm temelli Yahudilik ve onunla bağlantılı bir takım beynelmilel gizliaçık kuruluşlar, bu sürece önemli katkılarda bulundu. Bugün Yahudi fundamentalizmi veya Siyonizm’le birlikte, özellikle Amerika merkezli, Periyodik Dinî Hakimiyetçi ve fundamentalist Hıristiyan Siyonizm’i, Mesihiyet boyutlu bir anlayışla dünyayı büyük bir ateşin içine atmaya çalışmaktadır

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...