Jump to content

Gitmek !


blueboy

Önerilen Mesajlar

Bu günlerde herkes gitmek istiyor

Küçük bir sahil kasabasina

Bir baska ülkeye, daglara, uzaklara...

 

Hayatindan memnun olan yok.

Kiminle konussam ayni sey...

Herseyi, herkesi birakip gitme istegi.

 

Öyle "yanina almak istedigi üç sey" falan yok.

Bir kendisi

Bu yeter zaten.

Herseyi, herkesi götürdün demektir..

Keske kendini birakip gidebilse insan.

Ama olmuyor.

 

Hani kendimizden raziyiz diyelim, öteki de olmuyor.

Yani herseyi yüzüstü birakmak göze alinmiyor.

 

Böyle gidiyoruz iste.

Bir yanimiz "kalk gidelim",

öbür yanimiz "otur" diyor.

 

"Otur" diyen kazaniyor.

O yan kalabalik zira...

is, Güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,

Güvende olma dugusu...

En kötüsü aliskanlik

Aliskanligin verdigi rahatlik,

Monotonlugun dogurdugu bikkinligi yeniyor.

Kaliyoruz...

Kus olup uçmak isterken, agaç olup kök saliyoruz.

 

Evlenmeler...

Bir çocuk daha dogurmalar...

Borçlara girmeler...

isi büyütmeler...

Bir köpek bile bizi uçmaktan alikoyabiliyor.

 

Misal ben...

Kapidaki Rex'i birakip gidemiyorum.

Degil busehirden gitmek,

iki sokak öteye tasinamiyorum.

Alip götürsem gelmez ki...

Bütün sokagim köpegim oldugunun farkinda

Herkes onu o herkesi seviyor.

Hangi birimizle gitsin?

 

"Sirtinda yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardir;

Evet, sirtimizda yumurta küfesi var hepimizin

Kendi imalatimiz küfeler.

 

Ama egreti de yasanmaz ki bu dünyada.

Ölüm var zira.

Ölüme inat tutunmak lazim.

 

Barik ufak kaçislar yapabilsek.

Var tabi yapanlar, ama az

Sadece kaymak tabakasi

Hepmiz kaçabilsek...

Bütçe, zama, keyif... Denk olsa.

Gün içinde mesela...

Küçücük gitmeler yapabilsek.

 

Ne mümkün

Sabah 9, aksam 18

Sonra baska mecburiyetler

Sikisip kaldik.

Sirf yeme, içme, barinmanin bedeli

Bu kadar agir olmamali.

 

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

Bir ömür karsiligi, bir ömür yani.

Ne saçma...

Bahar midir bizi bu hale getiren?

Galiba.

 

Ben her bahar asik olmam ama

Her bahar gitmek isterim.

Gittigim olmadi hiç.

Ama olsun... istemek de güzel !

 

 

Can Yücel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nerde okuduğumu hatırlamıyorum şimdi ama, Pakize Suda bir yazısında bu şiirin kendisine ait olduğunu ve çoğu yerde kendi şiirinin Can Yücel ismi altında yazılmasından oldukça rahatsız olduğunu yazmıştı... Ne kadar doğrudur bilmem ancak birazcık kurcaladığınızda aynı şiiri internette Pakize Suda imzasıyla da bulabiliyorsunuz... Artık hangisine aitse, yüreğine sağlık oldukça güzel bir şiir... Paylaşım için de ayrıca teşekkürler...

--------------------

Gitmek... Yeniden

 

 

Bugünlerde herkes gitmek istiyor.

 

Küçük bir sahil kasabasına, bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...

 

Hayatından memnun olan yok.

 

Kiminle konuşsam aynı şey... Her şeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.

 

Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok. Bir kendisi.

 

Bu yeter zaten. Her şeyi, herkesi götürdün demektir. Keşke kendini bırakıp gidebilse insan. Ama olmuyor.

 

Hadi kendimize razıyız diyelim, öteki de olmuyor. Yani her şeyi yüzüstü bırakmak göze alınamıyor. Böyle gidiyor işte. Bir yanımız "kalk gidelim", öbür yanımız "otur" diyor.

 

"Otur" diyen kazanıyor. O yan kalabalık zira. İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile, güvende olma duygusu... En kötüsü alışkanlık.

 

Alışkanlığın verdiği rahatlık monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor. Kalıyoruz.

 

Kuş olup uçmak isterken ağaç olup kök salıyoruz.

 

Evlenmeler... Bir çocuk daha doğurmalar...

 

Borçlara girmeler... İşi büyütmeler...

 

Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.

 

Misal ben...

 

Kapıdaki Rex’i bırakıp gidemiyorum. Değil bu şehirde gitmek, iki sokak öteye taşınamıyorum. Alıp götürsem gelmez ki... Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında. Herkes onu, o herkesi seviyor. Hangi birimizle gitsin.

 

"Sırtında yumurta küfesi olmak" diye bir deyim vardır; evet sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin. Kendi imalatımız küfeler.

 

Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada. Ölüme inat tutunmak lazım. İnadına kök salmak lazım.

 

Bari ufak kaçışlar yapabilsek...

 

Var tabii yapanlar. Ama az. Sadece kaymak tabakası.

 

Hepimiz kaçabilsek... Bütçe, zaman, keyif... Denk olsa.

 

Gün içinde mesela... Küçücük gitmeler yapabilsek. Ne mümkün.

 

Sabah 09.00, akşam 18.00. Sonra başka mecburiyetler. Sıkışıp kaldık.

 

Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.

 

Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.

 

Bir ömür karşılığı bir ömür yani.

 

Ne saçma.

 

Bahar mıdır bizi bu hale getiren?

 

Galiba.

 

Ben her bahar áşık olmam ama her bahar gitmek isterim.

 

Gittiğim olmadı hiç.

 

Ama olsun... İstemek de güzel.

 

* * *

 

Yukarıdaki yazı 10.04.2002 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde ve Ocak 2003’te basımı yapılan "Ağız Tadıyla Sevişemedik" adlı kitabımda "Gitmek" başlığıyla yayımlanan benim kalemimden çıkma bir yazıdır.

 

"Ne bu böyle mahkeme dilekçesi gibi" diyeceksiniz. E, bir nevi öyle. Çünkü yazı 6.5 senedir internette Can Yücel imzasıyla dolanıp duruyor.

 

Daha önce birkaç defa yine bu köşeden seslendim yanlışı yapanlara... Fakat nafile!

 

En son kardeşimin karşısına çıkmış... Kuaförde Alem dergisine bakarken, A. Berna Erten’in köşesinde (16 Temmuz tarihli). Hemen aradı. "Saint Michel yahoo grubumdan sevgili Mert Polatay’dan tüm mezunlara gelince dayanamadım sizlere yazdım" diyor Erten.

 

Kimsenin suçu yok. Ne bilsinler. Bir deli kuyuya bir taş attı zamanında. Şimdi kırk akıllı... Yok, çıkarmaya çalışmıyorlar. Bilmiyorlar ki gerçeği. Onlar da taş atmaya devam ediyorlar.

 

Bir ben çıkarmaya çalışıyorum ama başaramıyorum.

 

Neye şaşıyorum en çok biliyor musunuz...

 

Madem birbirinize yollayacak kadar şiir aşığısınız ve de Can Yücel hayranısınız, "Can Yücel’in bu şiirini daha önce hiç duymamıştım" diye bir tereddüt oluşmaz mı birinizde bile?

 

Ve Can Yücel’in ailesi... Hiç mi karşılarına çıkmadı? Neden babamızın, kocamın böyle bir şiiri yok demezler?

 

Önemsemiyorlar belki de. Bir eksik bir fazla... Ama benim için önemli. Kedi olalı bir fare tutmuşum!

 

Yok, aslında bugünkü aklımla okuyunca tutamamışım. Yeniden yazsam bir sürü yerini değiştiririm yazının. Yani benim için bile pek de ahım şahım olmayan şey nasıl Can Yücel gibi bir ustaya mal ediliyor anlamış değilim, bu da ayrı bir konu.

 

Son olarak, benim bu memlekette hiçbir bilgiye, belgeye güvenim kalmadı. En fenası bu.

 

Bir de diyorum ki, başıma bu iş geldikten sonra, yazıların sonuna "mahlas beyti" mi eklesem acaba!

 

Pakize Suda

* * *

Alıntıdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...