Jump to content

Roni Margulies


schizophrana

Önerilen Mesajlar

ÇAĞIMIZDA HER AŞK

 

Ayrıntılardan arındırsam hayatımı;

desem ki: ben Elsa'yı çok sevdim.

O kadar. Bir kapı aralandı kısaca:

Bir başka dünyada, başka bir çağda

mümkün olabileceğini gördük aşkın.

Usulca kapandı tekrar kapı sonra.

 

Uzun uzun durmasam üzerinde;

desem ki: ben Elsa'yı çok sevdim.

O kadar. Aşkın başkalarını dışladığı,

sevdanın ille de bire bir yaşandığı yerde,

biri bir başkasını ne kadar sevebilirse,

o kadar sevebildim ben de işte.

 

Desem ki, böylesi bir dünyada,

böyleyken insan ilişkileri

başka türlü sevemezdik zaten.

Elsa duymuyorsa artık sözlerimi,

ne anlamı olabilir ki dediklerimin!

Sonuç olarak yenildik işte.

 

Desem ki, yumuşak bir sesle,

baştan yeniktir çağımızda her aşk.

Herkes gibi yenildik işte biz de.

İsyan etmesem, doğal karşılasam

ve ağlamayabilsem.

Ağlamasam.

 

Desem ki, değişecek birgün herşey,

çıkacak aşk bireylerin tekelinden.

Ne değişir ki bizim için? Ne değişir ki?

Baştan yeniktir çağımızda her aşk

ve çağımızın çocukları, Elsa'yla ben,

yenildik işte herkes gibi.

 

--------------------

CAVİT BEY'İN KARISINA SON MEKTUBU

Büyükada'yı düşünüyorum bozkırın ortasında.

Hatırlıyor musun son verdiğimiz ziyafeti?

Tamamlanmıştı Maliye kitabımın hani

Beşinci cildi onca emekten sonra,

Böyle bir davet görülmemişti sanırım Ada'da.

 

Odanın her köşesinde sırmalı Paşalar,

Eski nazırlar, son sadrazam, devlet erkânı.

Evimize taşınmıştı sanki konsolosluklar.

Anadolu Kulübü'nden masa arkadaşları,

Cemiyet'ten tek tük sağ kalanlar.

 

Balkona çıkmıştım da bir ara ben,

Onca kalabalık ve eğlence arasında,

Denize bakarken aklıma her nasılsa,

Şehzade Burhanettin Bey'le evliyken

Seni ilk kez görüşüm gelmişti bir baloda.

 

Yalnız kaldığımızda sonra sabaha karşı

Anlattığımda sana düşüncelerimi,

Kalkıp o saatte hazırlattırıp arabayı,

Nasıl unuturum Ada turu yaptığımızı,

Balkonda başbaşa çay içtiğimizi?

 

Penceremden çorak bir alan görünüyor.

Çay içerken onu seyrediyorum şimdi.

Duvarın hemen dibine besbelli

Hapishanenin çöpleri dökülüyor,

Her sabah yaşlı bir adam gelip eşeliyor.

 

Mahkemem bu sabah sonuçlandı.

İdamım yarın.

 

 

--------------------

MENDİREK

Antik mendireğin ucunda

vaktinden evvel kararıyor hava,

denize doğru iniyor bulutlar,

ince bir yağmur başlıyor birden.

 

Palamut iskelesiymiş burası

milattan önce kimbilir kaç yılında.

Arkamda yalçın bir tepe,

birkaç sütun, zeytinlikler.

 

Yavaşça, denizin derinliklerinden

volkanik bir ada yükselircesine,

Elsa geliyor yine aklıma.

Nasıl yenilebildim koşullara!

 

Gemilere palamut yükleyenler,

palamutu toplayanlar, gemiciler,

hiç biri yok artık.

Sadece mendirek ve zeytinlikler.

 

 

 

Roni MARGULIES

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İKİ KENTİN ÖYKÜSÜ

 

 

 

Otuzdört yaşıma bastığım gün

yıllarımı Londra'yla İstanbul arasında

eşit paylaştırmış olduğum geldi aklıma.

 

Ve bu yıl bir gün, kırkımda,

başıboş dolaşırken Londra sokaklarında,

her köşenin, otobüs durağının, heykelin,

nehrin her bir kıvrımının, herşeyin,

eski bir öykü anlattığını farkettim bana.

Konuştuğumu farkettim kentin her taşıyla

(volta atarken bir kasabanın anacaddesinde,

selâmlaşır gibi karşıma çıkan herkesle).

Elinde küçük bir çakıyla yaramaz bir çocuk

RM harflerini kazımış sanki kentin her yanına.

 

İşte ilk sevgilimle Londra'daki ilk yılımda,

Parlamentonun gotik fiyakasının yanıbaşında,

güneşli günlerde gelip oturduğumuz tahta sıra

ve her an eğilip nehre değecekmiş gibi duran

demiryolu köprüsünün kenarındaki yaya yolu.

Karşıda Fransız filmleri izlerdim bir başıma.

Bir yandan garip bir gurur, bir yandan korku,

bir yandan da hüzün verirdi bana yalnızlığım

(bir yemeğin tadı gibi ansızın hatırlanan

bu duygu hâlâ yoklar beni zaman zaman).

 

İşte karşı köşede yeşil deri koltukları

ve ahşap masalarıyla The Swan barı:

Hulusi ve Mehmet'le gittiğimizin üzerinden

daha bir yıl geçmeden birini bir kadın,

birini pankreas kanseri almıştı elimden.

İşte Elsa'yla son kez konuştuğum telefon

(kısa bir konuşma, yanıma kalmıştı son jeton).

Ve ilk sosyalist gazetemi sattığım işyeri

(yaşlı, Hintli bir metal işçisiydi: "Benden",

demişti, "geçti ama, bir de siz deneyin haydi").

 

Bir gün babam "Sıkıntılıyken içki içme" demişti,

"keyifsizken daha kötü eder insanı içki". Haklıymış:

Şurada her gece içmiştim ölümünü beklerken.

Sahilyolu'nun kenarında denizden yeni çıkmış

tarihöncesi bir canavar gibi duran Cerrahpaşa

çocukluğumdan beri hep korkunç gelmiştir bana.

Şimdi de zaman zaman bir çocuk sanatçı gibi,

turnede gibi hissetmekten alamıyorum kendimi:

Bir sahne gibi geliyor Londra bana bazen,

piyes İngilizce, oyuncuların çoğu Türkiyeli.

 

O akşam yaşlı bir turist durdurdu beni,

bir adres sordu, her gün geçtiğim önünden.

Durakladım. Bilmem aklımdan neler geçti.

"Kusura bakmayın", dedim, "Londra'lı değilim ben".

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ŞİŞE

Her paylaştığımız şarap şişesi

uzun bir ayindi adeta,

birlikteliğimizi teyid ederdi.

 

Tanıştığımız yaz Girit'te bir bağda

durup yediğimiz üzümleri

anmış gibi olurduk her bardakla.

 

Şimdi de, kim olursa olsun yanımda

masama gelen her şarap şişesini

Elsa'yla birlikte içiyoruz.

 

Kırık bir şişenin yarısı onda,

yarısı bende sanki:

Keskin kenarlarını paylaşıyoruz.

 

Roni MARGULIES

 

Sofia

O zaman öyle düşünmüyorduk kuşkusuz ama,

Çok gençtik o zamanlar gibi geliyor şimdi bana.

Okul bitmiş, Selanik'e gitmişti yaz için o,

Ben İstanbul'a.

 

Ne sevgiyi ciddiye alıyor insan o yaşlarda,

Ne ayrılığı. Telefonda konuşuyorduk ara sıra.

"Gelsene" demişti. Gitmiştim Keşan üzerinden.

Eğlence bu ya!

 

Denize girmiştik Ege'nin öbür tarafında.

Zeytinlikler, çamlar, ahşap bir taverna.

Üçüncü gün anlamsız bir kavga etmiştik.

Bırakmıştı beni oracıkta.

 

Bir arkadaşı götürmüştü beni havaalanına.

Beklenmeden çıkagelmişti birden son anda.

Sarılıvermiştik birşey olmamış gibi.

Götürürken beni uçağa

 

Mavi gözlü bakır bir baykuş almıştı bana.

"Bak" demişti, "bilgelik tanrıçası bu, Sofia".

Masamın bir kenarında oturur hâlâ o baykuş,

Ve o günden bu yana

 

İzledikçe 16 yıldır yaşadıklarımızı Elsa'yla

Gördüklerine inanamazmış gibi çok zaman

Hafifçe gülümseyen bir ifade belirir yüzünde adeta.

 

 

Roni MARGULİES

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...