Jump to content

Yeniçeri (Dc comics) - Bölüm-1


Locked

Önerilen Mesajlar

http://img185.imageshack.us/img185/7094/24984795jj2.jpg

 

 

Yeniçeri

http://rapidshare.com/files/132426751/Yeni_eri.rar.html

 

 

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri1resim1.jpg Bugün eminim ki, Amerikalılar’ın Comics’ini okuyan okumayan, İtalyanlar’ın Fumetti’sini daha çizgi roman bulan ya da Fransız-Belçika ekolüne hayran olan herkes bir Türk çizgi kahramanın hayalini kurmuştur. Geçmişteki ve günümüzdeki bir takım yerel karakterleri de göz önüne alsak, arzu edilen kahramanın hala bulunamamış olduğu gerçeğiyle karşılaşırız. Maalesef kitleleri peşinden sürükleyecek popstar bir kahramanımız hiç olmamıştır. Evet bir çok kahraman çizildi ve beğensek de beğenmesek de sevgi ve saygıyla anarız onları. Ama kitle imha kahramanımız yok, yok, yok, olmadı....

 

Bu Türk kahraman özlemimiz hiç tek yönlü olmadı bunu da belirtmek gerekir hemen. Gönlün istediği bizde basılan bir kahramanın öyküleri olduğu gibi dünya çizgi romanında da birilerinin mitolojimizi ve tarihimizi işleyerek kahramansal düzeyde kullanmasıydı. Birileri bizi işleyecek, biz de farkımıza varılmışlığımızın tadını çıkaracaktık.

 

Sonunda 2000 yılında bu isteğimiz gerçekleşti. Amatör çizerlerimizin Türk bayraklı kahraman tasarımlarına hiç benzemese de bir kahraman Amerikan çizgi romanında yer buldu ve tek sayılık da olsa kendi dergisine kavuştu. DC Comics, Planet DC adıyla çıkardığı seri içerisinde olayın Türkiye, İzmit’te geçtiği ve kahramanının gerçek adıyla Selma Tolon, süper kahraman kod adıyla ise JANISSARY / YENİÇERİ olduğu öyküsünü yayınladı. Bu sayede Türk okuyucularının yıllardır özlemini çektiği bir düşü gerçekleştiren DC, diğer yandan tarihiyle, diniyle, politikasıyla, mitolojisiyle, bayrağıyla Amerikan okuyucusuna hayli doyurucu bir Türkiye öyküsü de sunmuş oldu.

 

Hikayeye geçmeden önce bu yazının yazılmasına neden olan "farkımıza varılmışlığımızın ve varılmışlıklarımızın" yarattığı psikolojiye; yüzeysel de olsa, değinmek istiyorum.

 

Yıllarca iki tür ele alınış şeklimiz oldu ve biz onları ya sevdik ya da nefret ettik. Bunların ilki propaganda ve karalama amaçlı (çoğunluğu sinema alanındaki) üretimler oldu. İçin için bu filmlerde (en esnek olanımız dahi), caaanııım memleketimizin kötülenişini eleştirdik, konuştuk ve çoğunlukla da kırıldık. Neyse ki bu kırgınlığın verdiği şevkle, bugün çok güzel işlerle sesimizi hak ettiğimiz kalitede duyurmaya da başladık. Bu, yanlı farkımıza varılmışlığımızın kısa öyküsüdür.

 

Bir de gururumuzu okşayan şeyler oldu tabii. Belki bunlar bir Avrupalı için anmaya bile değmez şeylerdir ama biz günlerce çene patlattık bu mevzulara. Mesela Şark Ekspresinde Cinayet’in son durağı İstanbul’du. Sonra o dönem çekilen filmlerin bir çoğunda İstanbul mekan ya da konu oluyordu. SAS romanlarında bir de İstanbul casusiyesi vardı. Son olarak James Bond ve Jackie Chan filmleri burada çevrildi. Hem Armegeddon filminde Ortaköy camii ve Boğaz köprümüz göründü. Batman filminde Poison Ivy bir Türk hamamını üs yaptı. Sonra daha bir sürü ufacık minicik şeylerde miniminnacık da olsa var olduk.Yani bunlar ve benzerlerinde bizler anılmışız diyerek mutlu mesut bilmeyenlere anlattık, bilenlerle de karşılıklı övüştük.

 

İşte bu minik "aaaa, oradaymışız"ların beş-on tık üstüne çıkıldı dostlar ve Türk kahramanlı bir çizgi roman yapıldı.

Şimdi öyküye girmek gerekir belki ama, iki başlığı daha şöyle bir elden geçirmek gerekiyor:

 

a. Comics endüstrisi

b. Amerikan politikası ve sanat

 

Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu.

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri1resim2.gif a. Comics Endüstrisi

 

Bildiğimiz üzre comics endüstrisi seri halde üretim yapmaktadır. Bu üretim için de işlenen konuların bir kısmı yeni yaratımken çoğunluğu dünya yazılı ve sözlü edebiyat geleneklerinden elde edilmektedir. Bunun sebebi de seri üretim sırasında hızlı bir tüketimin söz konusu olmasıdır. Comics dünyasını yakından takip edenler bilir, öncelikle Amerika tarihinin kısacık öyküleri ele alınmıştır. Sonra dünya klasikleri, sonra II. Dünya savaşı, İncil, Kızılderililer’in masalları, ana kıta Avrupa'dan aktarılan tarih, şu, bu...

 

Tüketim öyle hızlıdır ki bir anda dünyaya musallat olan Comics endüstrisi, kıyıda köşede kalmış bütün kültürlere saldırır oldu. Bir anda Samson, Gılgamış, Kimeyra aslanı, Aztek, Shiva, Amazon, Thor vs. gibi dünya mitolojisi kahraman ve kişileri Comics'te karşımıza çıkmaya başladı. Zaman içinde de bütün dünyanın aslında Amerikalı oluşunu kanıksanır olduk (ya da hala Amerikalı olamadığımız için biraz hayıflandık).

Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı?

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri1resim3.jpg b. Amerikan Politikası ve Sanat

 

Ve Amerikan politikasıyla, Comics'i arasındaki sıkı ilişki... Bu bölümde çok uzun şeyler yazacak değilim. Yazılanlar çizilenler ortada. Amerikan sinema, edebiyat ve çizgi romanında Amerikan politikasının mutlaka iletildiği bilinen bir gerçek.

 

Bu bir yanlış mıdır? çizgi roman sanat ise içinde politika barındırması doğru olmaz mı? Olur, olmakta. Onaylasak da onaylamasak da Comics - politika sanat kaynaşmasını kendi yorumunca gerçekleştirmektedir.

 

Çizgi Roman Orjinalinde JLA Serisinin Bir Parçası Olmasına Rağmen Türkiyedeki Yayıncı Firma Yeniçeri Adı ile Yayınlamıştır

mysteriouslady tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri2resim2c.jpg

 

 

 

İlk bölümde Popstar bir süper kahramanımızın hiç olmadığından dem vurmuş, Comics endüstrisine kısa bir bakış atıp, Amerikan politikası ve sanatına yansımasına değinmiştik.

 

 

Gelelim DC’nin PLANET DC serisine: Seri 2000 yılında 8 ayrı derginin her birinin yıllığı (annual) olarak yayınlandı (JLA, BATGIRL, SUPERMAN, THE TITANS, THE FLASH, GREEN LANTERN, JSA, BATMAN)

 

 

Seri, ”Kahramanlık memlekette ve tüm kürede” başlığıyla reklamize edilerek,”Dünyanın diğer süper kahramanlarının kökenleriyle tanışın” alt başlığıyla okuyucuya sunuldu. Planet DC konseptine göre DC evreninin bilindik kahramanları, Arjantin, Tunus, Yunanistan, İngiltere, Meksika, Türkiye ve Japonya’da yerel kahramanlarla birlikte kötü güçlere karşı savaşmaktalar.

 

 

Serüvenler kurgulandıkları ülkenin mitolojik alt yapısı üzerine kurulmuş olup yine yerel gelenekler içerisinden üretilmiş herolarca yaşanıyor: Japonya’da Bushido, Yunanistan’da Nemesis, Türkiye’de Yeniçeri, Tunus’ta Sala, Arjantin ve Meksika da gruplar halinde herolar ortaya mistik yollarla çıkmış,ülkelerinin mistik kötüleriyle Amerikan yardımı alarak savaşmışlardır.

 

Diziye bu şekilde baktığımızda Yeniçeri’nin öyküsü de diğerleri gibi sıradan görünebilir ilk başta. Ancak Yeniçeri öyküsü haricindekiler alabildiğine yüzeysel kurgulanırken; Yeniçeri öyküsü Amerika’nın Türkiye, Balkanlar ve Orta-doğu politikasının izlerini taşıyor olması bakımından inanılmaz derece yoğun ve derinliklidir.

 

Diğer öykülerde kurgu basittir: Kötü bir mistik güç açığa çıkar, kahraman da karşıt bir mistik güçle donanarak American herosuyla el ele verip onu engeller. Biçimsel olarak bakıldığında Yeniçeri de öyle gözükür ama; kahramanın çıkış öyküsünü sonraya saklayarak (dergide de öyle yapmışlar) hemen özete başlayalım:

Anka Kazım, Türkiye’nin irtica lideri olmak isterken iblis ona bütün dünyayı önerir. Ve olaylar başlar.

 

 

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri2resim2b.jpg

 

 

Malatya’da adı Anka Kazım olan bir general askeri darbe gerçekleştirip Türkiye de İrtica temelli bir idare kurmak için ayin yapar ve İblis’i yardıma çağırır. İblis, kendi deyimiyle bir tür şeytan değil “Onurlu bir melektir”. (Daha sonra Yeniçeriden öğreneceğimiz üzre, Allah önünde secde etmemiştir). (sayfa 4-kare 1)

 

Anka Kazım, Türkiye’nin irtica lideri olmak isterken iblis ona bütün dünyayı önerir. Ve olaylar başlar. Türkiye’nin her yanından Osmanlı askerlerinin zombileri dirilerek saldırıya geçerler. Gerici bir zihniyetin açtığı yolda geçmişin kötülüğü (modern Türkiyenin unutmak istediği) dirilmiştir. (sayfa 4-kare 5)

 

Dahası İblis, şişelerde yaşadığı bilinen cinlerin uzak akrabası, ateşten yaratılmış olan Kur-an’da sözü edilen türde cinleri de Türkiye’yenin üzerine salmıştır. Bunlar ateşten yaratıklardır ve geldikleri yere yıkım getirmektedirler. Yeniçeri müdahale eder,ama önce tek başınadır..!

 

JLA (Justice League of America) Ay Üssü:General Anka Kazım’ın televizyondaki konuşması Batman, Green Lantern, Aquaman, Wonder Women tarafından dinlenmektedir.

 

Kazım: “Vatandaşlar Türkiye yerle bir oldu! Zafer dolu bir çağ başladı. Milletimiz eski güçlü ve haşmetli yerini almak üzere küllerinden doğuyor. Bize katılanların korkması gereken bir şey yok, ama karşı duranlar yok edilecektir.” (Karede ateş yaratığı bir cin ortalığı yakmakta). (sayfa 8-kare 2)

 

Aquaman: “Müdahale edecek miyiz?” (sayfa 8- kare 4)

 

Batman: “Başka çaremiz yok. Osmanlı İmparatorluğu Balkanlar’dan,Orta-Doğu’ya ve Kuzey Afrika’ya kadar yayılmıştı. Yani bu sorun Türkiye’yi aşacak kadar büyük”.

(sayfa 8-kare 5)

Batman (şehir olanı), alevler içindedir ve general bu yıkımı bir camiiden yönetmektedir.

 

 

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceri2resim2a.jpg

 

 

JLA, Türkiye’ye gelir Yeniçeri’yle tanışır. Birlikte savaşırlar. Derken yeni bir haber. Gerici, irticacı, şeriatçı generalin çağırdığı İblis’in cinleri, Atatürk Barajı’nı yıkmak için harekete geçmişlerdir. Ve Atatürk Barajı Güneydoğuyu yok edebilecek bir gücün önünü kesmektedir. O yıkılmamalıdır. Kahramanlar yola çıkarlar. (sayfa 19-kare 1-5)

 

Baraj kurtarılır. Bu arada, Batman ve Green Lantern, İsrail-Türkiye yakınlaşması nedeniyle ayaklanmış olan aşırı İslamcı bir grup ordu mensubuyla savaşır, karargahlarına girerler. (sayfa 17-kare 5)

Batman bir askeri sorgular. Asker devamlı olarak “Batman, Batman, Batman” der. Olay çözülmüştür. General Kazım Batman’dadır. (sayfa 21-kare 4)

 

Batman (şehir olanı), alevler içindedir ve general bu yıkımı bir camiiden yönetmektedir.

 

Yeniçeri: “Nasıl olur da günahı camiiden yönetirsin? Sen Müslümanlık inancı ve memleketin için bir utançsın Anka Kazım!” (sayfa 24-kare 2/3)

 

Ve sürpriz! İblis, inanç adı altında sapkınlaşmış generalin bedenini ele geçirmiştir. Ve kahramanları saf dışı ederek Yeniçeri’ye bir teklifte bulunur. Buna göre Yeniçeri bedenini İblis’e sunacaktır; karşılığında masumların ölümü duracaktır.

 

Yeniçeri anlaşmayı kabul eder. Ancak son anda vatan ve din aşkıyla İblis’i bedenine alan Yeniçeri intihar edecekken Batman’ın yönlendirmesiyle en doğru hareketi yapar ve camiide Allah’ın huzurunda secde eder. (sayfa 35-kare 4)

 

İblis, şeriatçi birinin çağrısıyla geldiği dünyada Allah’ın huzurunda secde edildiği için hayal kırıklığı içinde kopar gider. Ordusuyla birlikte...

 

Kahramanlar mutludur. Aquaman, Yeniçeri’ye JLA üyesi olmayı teklif eder, ama o önce ülkem diyerek reddeder: “Teşekkür ederim ama önce vatanım. Gün gelecek Türkiye doğu ile batı arasında köprü vazifesi görecek. Bunu (ideali) korumakla zaten ben JLA’NIN HERGÜN YAPTIĞINI YAPIYORUM. Daha iyi bir gelecek için çalışıyorum”.

(sayfa 37-kare 5)

mysteriouslady tarafından düzenlendi
Ardarda Atılan Mesajlar Birleştirildi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceriuc-bir.jpg

 

 

İlk bölümde Amerikan çizgi romanına ve ulusal bir süper kahramanımızın olmayışına değinip giriş yapmış, ikinci bölümde Yeniçeri öyküsünü 32 kısım tekmili birden anlatmıştık. Şimdi kaldığımız yerden devam ediyoruz:

 

Öykü böyle. Bilmem size tanıdık gelen şeyler var mı? Doğu-batı arası köprü, irticacı subaylar, Atatürk’ün mirasını yıkmak isteyen aşırı islamcılar, camiiden yönetilen yıkım ve felaket, inanç adı altında kötülük, inanç karşıtı gibi görülen ama camiide Allah önünde secde eden laik insanlar, Balkan ve Orta-doğuya yayılabilecek savaş, gericilik, için için kaynayan Güneydoğu...

 

Açıkçası öyküyü parçalara ayırdığımızda karşımıza Amerika’nın Türkiye politikasına dair güçlü veriler çıkıyor. Ya da iyi yumuşak bir deyişle bizim yaşadıklarımızın çarpıtılmış bir aynası. Ancak kesin olan Türkiye’nin AB’ye girme sürecinde Amerika’nın desteği, aşırı uç İslamcı kesime karşı mücadelesine yardımları, PKK vs... tepkisi, Apo’nun yakalanması, Irak ve Kıbrıs konularında bariz bir şekilde yanımızda oluş mesajlarının ipuçları 4 yıl önce yazılmış bu öyküde karşımıza çıkıyor.

 

Dahası Bosna üzerinden bütün Balkanlar ve Kuzey Irak’ta Türk nüfusu gerçeğiyle dinsel bağların olası bir Türkiye karmaşasında dünyayı nasıl etkileyeceği öngörüsü öyküye yine aynı oranda yansımış durumda.

 

Bu nedenle ben bu öyküyü basit bir kurmaca olarak ele alamıyorum. Hele ki serinin diğer öyküleriyle kıyaslanınca bu hiç olmuyor. Kaldı ki takip edenler Marvel’ın yayınladığı ELECTRA dergisinde, orta-doğuya dair birtakım mesajların verildiğini ve hatta o dönem Başbakan olan Bülent Ecevit’in birebir çizilerek ağzından yazılar yazıldığını hatırlarlar.

 

Bununla beraber aynı günlerde JLA’nın 2000 yılı temmuzunda başlayan, 43 – 46 sayıları arasında yine çok yakın bir öykü ele alınmıştır. Ortadoğulu terörist Ra’s al Ghul (Batman’nın ezeli düşmanı) barış görüşmelerinin sürdüğü bir dönemde eyleme geçer. Öykü adı: BABİL KULESİ.

( Öykü İncilden: Hani Babilliler tanrı katına ulaşmak için kule inşa ederler. Hani Tanrı kızar ve kuleyi yıkar. Dahası dünyada tek lisan varken insanların dillerini de karıştırır... İletişim sorunu yaratır ya... Öykü ona öykünmüş.(Babil Iraktadır duyurulur).)

 

Ra’s al Ghul, dünya lisanlarını yok eder. Kendisini engellemesin diye süper kahramanları da bir bir bertaraf eder. Sonra da hazır barış görüşmeleri durmuşken Rhapastan (hayali ülke) sınırından Türkiye’ye kimyasal bomba atmaya kalkışır. Arapsı esmerlikteki insanların yaşadığı bu ülkeyle Türkiye’nin gireceği bir savaş dünyayı içine çekecektir. Neyse ki kahramanlar toparlanır, içeriden ihanete uğramalarına rağmen Türkiye-Rhapastan savaşını durdurarak dünyayı Orta Doğu’dan başlayacak savaştan kurtarırlar.

DC demiş ki haydi üç-beş ülkeden süper kahraman yaratalım. Sen, sen, sen araştırın-yazın.

 

 

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceriuc-iki.jpg

 

 

Şimdi derin bir nefes alarak okuduklarınızı sindirin derim ben...!

 

İki Türkiye öyküsü, ikisi de yaklaşık aynı mesajları veriyor ve ikisi de DC’nin en çok satan dergisi JLA da yayınlanıyor, aynı yılda. Bu kadarı tesadüf olamaz, sanırım...

 

Bu öykünün politik alt yapısı hakkında sizleri ikna etmek adına daha fazla şey yazmaya niyetim yok. Zaten bu tezime dair elimde somut kanıt da mevcut değil. Ancak göstergeler bize şu ya da bu şekilde (her sanat eserinde olduğu gibi) bir takım veriler sunuyor. Yorumun doğru olup olmadığı okuyanların sayısının artması ve düşüncelerini paylaşmalarıyla doğru orantılı.

 

Biraz düşününce ortaya şu olasılık da çıkıyor:

 

DC demiş ki haydi üç-beş ülkeden süper kahraman yaratalım. Sen, sen, sen araştırın-yazın. Bu derginin yazarı Brian K. Vaughan araştırmış ve belki basından, belki internetten, belki de yetkili ağızlardan derlediklerini toparlamış; biraz da kendi düşüncelerini serpiştirmiş ve senaryoyu kotarıvermiş. Olamaz mı? Hem de hiç politik bir gönderme yapmak istememiş? Yani olur ya....

 

İçeriğinde ne bulunursa bulunsun, hayal ettiğimiz olay gerçekleşti. Nihayet bizim, Amerikalıların comics evreninde, ay-yıldızlı bayrağımızı taşıyan bir hero’muz var artık. Hatta bu hero JLA’e davet bile edildi. Hem de bizi görmek istedikleri kriterler ölçüsünde bir temsilci söz konusu. Laik, çağdaş, idealist, modern, inançlı, vatansever ve başarılı...

İlk icraat olarak da Türkiye başbakanını teröristlerin suikastinden kurtararak vatanseverliğini dışa vurur

 

 

http://www.cizgiroman.gen.tr/images/dosya/yeniceriuc-uc.jpg

 

 

Şimdi gelelim Yeniçeri heromuzun güçlerini kazanma öyküsüne. Maceranın sonundaki bir bölümde kahramanın kökenlerini anlatan bir orijin öyküsüne de yer verilmiş:

 

1566 yılında DC okurlarının yakınen tanıdığı iblis Etrigan, İzmit’e yaratık ordusuyla saldırır. Kanuni Sultan Süleyman şanlı ordusuyla karşı koysa da başarısız olur. Bu sırada Merlin ortaya çıkar ve Arthurvari bir Excalibursal buluşla, Kanuninin kılıcını taşa saplar, bir büyü kitabını da yanına bırakır. Etrigan avucunu yalr ve gelecekte dönmek üzere gider.

 

Yıl 1999 İzmit depremi. Doktor Selma Tolon, depremzedelere yardım ederken yeraltına düşer. Kılıcı ve kitabı bulur, çarşaflı şalvar karışımı, kırmızı üstüne ay-yıldızlı kostümlü Yeniçeri’ye dönüşür, ilk icraat olarak da Türkiye başbakanını teröristlerin suikastinden kurtararak vatanseverliğini dışa vurur.

 

Aslında dergiyi okuma imkanı bulanlar benimle hem fikir olacaklardır. Çıkış öyküsü fazla basit ve fazla zorlama kurmaca; ancak yer yer türkçe konuşmaların geçmesi, isimlerin türkçe olması inanılmaz bir zevk veriyor. Bir de hayal ettiğimiz gibi kahramanlık merkezi olarak İstanbul yerine İzmit merkez alınmış. Dahası ülkemizi temsil eden süper kahraman da bir kadın olmuş (Ben çok hoşlandım ama acemi çizerler nedense hep bayrak desenli bir erkek kahraman çizmeye eğilimli oldukları için hayal kırıklığına uğramış olabilirler).

 

Kısacası artık Amerika’da böyle de varız arkadaşlar. Ora okuyucusu Türkiye’yi duydu.Hem de bayrağıyla, kişiliğiyle ve en önemlisi politik kimliğiyle.

 

Merak edip okumak isteyenlere ek kaynak:

 

PLANET DC ANNUAL 2000

 

JLA AUGUST 2000 ANNUAL 4

 

 

 

Ümit Kireççi

Çizgiroman.gen.tr

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...