Jump to content

Frida Kahlo (Hayatı ve Eserleri)


felidae

Önerilen Mesajlar

Frida Kahlo

(1907-1954)

 

http://img132.imageshack.us/img132/1738/fotokahloqs3.jpg

 

 

"Sanat tarihinde ilk kez bir kadın,

tam bir içtenlikle, yalın ve sakinliği içinde acımasız denebilecek bir içtenlikle yalnızca kadını ilgilendiren genel ve özel olguları dile getirmiştir.

Çok yumuşak ve zalim olarak da nitelenebilecek içtenliği,

bazı şeylerin kesin ve tartışmasız bir biçimde tanıklığını yapmasını sağlamıştır;

bunun için kendi doğumunu, meme emmesini,

ailesi içinde büyümesini ve her türden korkunç acılarını, kesin olgularla duyguları genelleştirip, onları kosmogonik ifadesine ulaştığı durumlarda bile her zaman yapmış olduğu gibi gerçekçi kalarak, derine inerek resmetmiştir...

Frida Kahlo Meksika ressamlarının en büyüğüdür.

Geleceğin dünyası için sahip olduğu değeri ölçmek mümkün değildir."

 

 

Bu sözler dünyanın en ünlü ressamlarından Meksikalı Diego Rivera'nın; 25 yıllık eşi-sevgilisi Frida Kahlo'nun sanatına ilişkin. Pablo Picasso da Paris'te açtığı serginin ardından, benzeri bir yorum yapar Rivera'ya Kahlo için: "Ne sen, ne Derain ne de ben, Frida Kahlo gibi yüzler çizmeyi biliyoruz". Aynı sergide Wassily Kandinsky, Kahlo'yu gözyaşları içinde kutlar.

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-01.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-03.jpg

 

Meksika'da herkesin bildiğini, Diego Rivera da sıkça yineler:

 

"O benden daha iyi resim yapıyor."

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-06.jpg

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-07.jpg

 

Frida Kahlo kimdir? Bazılarına göre sürrealist ressam, bazılarına göre Diego Rivera'nın ressam eşi. Kendisini sürrealist olarak değerlendirenlere "Ben sürrealist bir ressam değilim. Asla hayallerimi resimlemedim. Yalnızca kendi gerçeğimi resimledim" der. Dönemin entelektüellerinden Alejandro Gomez Arias da, onun Diego'yla ilişkisini şöyle değerlendirir:

 

"Bir ressam olarak Frida, Diego'ya hiçbir şey borçlu değildi,

yani Diego hiçbir zaman onun hocası olmadı,

asla bir resmini düzeltmedi demek istiyorum.

Hatta pek çok konuda tersi geçerliydi,

çünkü Frida'nın onun üzerinde ahlaksal ve sanatsal olarak güçlü bir otoritesi vardı."

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-08.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-09.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-10.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo-11.jpg

 

Kahlo'nun resimlerindeki imgelerin, duygu yoğunluğunun, fiziksel ve psikolojik acının en yalın açıklaması, onun yaşam öyküsünde ifadesini bulur. Resimlerinin çoğunda, nesneleşmiş bedeni ile bu bedene ait her organın acı-umut dolu çığlığı hissedilir. Bu çığlık, beden ile duyguların bütünlüğünü sağlama mücadelesinde somutlanır çoğu kez. Acı, umudu ve mücadeleyi besler.

Meksika'dan bir kadın

Meksikalı ressam Magdalena Carmen Frida Kahlo Calderon, 6 Temmuz 1907'de, Mexico City yakınlarındaki Coyoacan'da doğmuştur. Fakat doğum tarihini, Meksika devriminin gerçekleştiği 1910 olarak söylemiş, yaşamının modern Meksika'nın doğuşuyla başlamış olmasını istemiştir. Bu ayrıntı, onun bağımsız kimliğinin ve sosyal ve ahlaki kalıplara karşı koyuşunun, tutkularıyla hareket edişinin, Amerikanlaşmaya karşı Meksikalılığını ve kültürel gelenekleri savunmasının ipuçlarını vermektedir.

Frida'nın doğumundan kısa süre sonra, annesi hastalandı ve kızına süt veremeyecek hale geldi. Bu yüzden çocuğu, bir süre, kızılderili bir sütanne emzirdi. Bunun Frida'yı etkilemiş olamayacağına inandılar, ama Kahlo, yıllar sonra yaptığı resimlerde, sütannesini, Meksikalı yönünün mitik bir şekilde bedenlenmiş hali olarak gösterdi. Hakkında karmaşık duygular beslediği annesini çok nazik, canlı ve zeki, ama aynı zamanda zalim, hesaplı ve fanatik bir şekilde dindar olarak tanımlamıştır.

Annesine pek düşkün olmasa da, Frida babasını çok seviyordu. Altı yaşındayken geçirdiği çocuk felci sırasında babasının dokuz ay boyunca kendisine baktığını hiç unutmamıştır. Bu hastalığın bir sonucu olarak, Frida'nın bir bacağı özürlü kalmış, kendisine "Tahta Bacak Frida" denmiştir. Günlüğünde, çocukluğunun harika geçtiğini, babası hasta bir insan olsa da şefkat ve çalışkanlığın mükemmel bir simgesi olduğunu, daha da önemlisi, tüm sorunlarına anlayışla yaklaştığını söylemiştir.

Kaza

Kahlo, Escuela Nacional Preparatoria'da aldığı eğitimden sonra, doğa bilimlerine yönelmek istemiştir. Ama 1925 Eylül'üne kadar sanatla ilgilenmeyi düşünmediği halde, kendini, çizim yapmak zorunda olduğu bir stüdyoda bulmuştur. Kahlo'nun bütün hayatını derinden etkileyen kaza, 17 Eylül 1925'te, erkek arkadaşı Alejandro Gomez Arias ile birlikte otobüsle okuldan dönerken gerçekleşti. Bindikleri otobüs, bir tramvayla çarpışır ve çok sayıda kişi ölür.

 

"Benim zamanımda otobüsler hiç de güvenilir değildi;

henüz yeni kullanıma girmişlerdi ve pek rağbet görüyorlardı.

Tramvaylar boşalmışlardı. Alejandro Gomez Arias'la otobüse bindim...

Kısa bir zaman sonra otobüs ile Xochimilo hattının treni çarpıştı.

Tuhaf bir çarpışmaydı bu; şiddetli değil, ağır ve yavaştı, herkesi sarstı.

Beni daha da çok sarstı.

Önce başka bir otobüse binmiştik.

Ama küçük şemsiyemi unuttuğumu görünce, aramak için indik,

beni harabe eden otobüse böylece bindik. Kaza bir kavşakta oldu...

İnsanın çarpışmanın farkına vardığı, ağladığı doğru değil.

Gözümden bir tek damla yaş akmadı ve demir çubuk,

kılıcın boğayı delmesi gibi beni deldi geçti."

 

Alejandro Arias Gomez, trenin çelik çubuklarından birinin, Frida'nın leğen kemiği hizasında, bir tarafından girip, diğer tarafından çıktığını anlatmıştır. Gomez'in anlattıkları arasında, Frida'nın kan içindeki bedeni üzerine altınlar düştüğü ve insanların "La bailarina, la bailarina" diye şarkılar söylediği de vardır.

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_croppedhair.jpg

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_dr_farill.jpg

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_fruits.jpg

 

Ambulans gelip de Frida hastaneye götürüldüğünde, doktorlar, omurgasının, bel bölgesinde üç noktadan kırıldığını, köprücük kemiği ile üçüncü ve dördüncü kaburgalarının da kırık olduğunu gördüler. Sağ bacağı on bir yerden kırılmış, yerinden oynamış ve ezilmişti. Sol omzu çıkmış, leğen kemiği de üç yerden kırılmıştı. Çelik çubuk karnının sol tarafından girip cinsel organından çıkmıştı. Doktorlar, tekrar yürüyebileceğinden, hatta yaşayabileceğinden bile şüpheliydiler. Onu parça parça bir araya getirmeleri gerekiyordu. Doktorlar, anne ve babasını aradılar, ama ikisi de gelebilecek durumda değildi. Onu ziyarete yalnızca kız kardeşi Matilde ve okul arkadaşları gitti. Hastanede geçirdiği günlerde, aldığı yaralar nedeniyle kendisini ziyarete gelemeyen erkek arkadaşına düzenli olarak mektup yazdı.

Kızıl Haç Hastanesi'nden tam bir ay sonra, 17 Ekim'de ayrıldı. Taburcu edilmişti, ama aylarca evden çıkamayacağı düşünülüyordu. Bu aylarda, sıkıntı ve acıdan kaçmak için resim yapmaya başladı. Kendisini görmek ve resmini yapmak için yanında bir ayna bulunduruyordu. 1925 yılından başlayarak, Frida'nın hayatı, korkunç bir savaş ve omurgası ile sağ bacağında dinmeyen bir ağrıyla geçti. Ama çok acı çektiği halde, bunu göstermekten kaçındı. Hastayken bile sürekli gülümsüyordu.

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_henry_ford.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_loose_hair.jpg

 

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_love_embrace.jpg

5 Aralık 1925'te şunları söyler: "Başıma gelen en iyi şey acı çekmeye alışmaya başlamam." Sadece Frida değil, ailesinin de bu duruma alışması oldukça zaman alır. Sürekli alçı korseyle yatan, acılar içinde haykıran kızlarının karşısında çaresizdirler. Kayınpederinden fotoğrafçılığı öğrenen babası, uzun yıllar fotoğraf çekerek ailesini geçindirir. İşleri giderek kötüleşen babası, Frida'nın bakım masraflarını daha fazla kaldıramaz ve evde değerli olan her şey satılır. Bir tek babasının tutkuyla çaldığı piyanosuna ve kitaplara kıyılamaz. Aile ciddi bir sıkıntı içindedir. Babasının sara krizleri sıklaşır.

Bir Pazar günü aile Frida'nın odasında toplanır. Tahtalar taşınır, alet çantası açılır. Frida'ya yeni bir karyola yapmaya karar vermişlerdir. O günün akşamı karyola bitirilir. Tıpkı kralların sütunlu karyolasına benzer. Annesi Matilde, sürpriz yaparak yatağın tavanına da bir ayna asar, Frida kendini seyredebilsin diye. Frida'nın ilk tepkisi dehşetlidir. Parçalanmış bedeni ve "kendisi" ile karşı karşıyadır artık. Bir süre sonra aynanın altında yatan bedenine, parçalanmış kimliğine daha az korkarak bakmaya ve aynadaki Frida'yı çizmeye başlar. Dayanılmaz şiddetteki ağrılarını duymamanın bir yoludur bu: "Aslında pek önem vermeksizin, resim yapmaya başladım" der sonraki yıllarda. İlk portresini ilk aşkı Alejandro'ya armağan eder. Oysa o, Alejandro için bir aşk olmaktan çoktan çıkmıştır.

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_self26.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_self40.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_self40b.jpg

Kazadan sonra otoportreler ve başka resimler yapmayı sürdürdü. İyi hissettiği bir gün, saygın bir sanatçı olduğunu bildiği Diego Rivera'yı görmeye gitti. Resimlerinin, bir kariyer yapmak için yeterince iyi olup olmadığını sordu ona. Daha sonra da görüşmeye devam ettiler. Tanıştıklarında, Rivera kırk bir yaşındaydı. Fiziksel bir çekiciliği olmadığı bir gerçekti, ama canlı ve etkileyici bir adamdı. 21 Ağustos 1929'da Kahlo ve Rivera evlendiler.

Evliliklerinin ilk yılında Frida hamile kaldı, ama hamilelik sırasında yaşadığı sorunlar yüzünden, bebeği aldırdı. Başına gelen kötü olaylar bununla da bitmedi. Diego'nun, küçük kız kardeşlerinden biriyle ilişkisi olduğunu öğrendi. Hayatının sonraki yıllarında, başından iki düşük vakası daha geçti ve Diego'nun, başkalarıyla da ilişkisi olduğunu öğrendi. 1939 yılında nihayet boşanmaya karar verdi. Ama 1940'ta yeniden evlendiler.

"O benim gözümde bir devdi.

Sözcüğün hem kutsal hem de gerçek anlamında.

Herşeyi dev boyutlardaydı.

Üretkendi, canlıydı, yaşam, enerji, söz, hareket, dinginlik, fikir ve resim doluydu.

O güne kadarki çalışmalarını yüzlerce kilometrekare olarak ifade etmek mümkündü..

O daha dışa, toplumsal olana açıktı, bense içe, insanın mahremiyetine dönüktüm.

Aynı türden bu yakınlığın, birbirimizin çalışmasına yönelttiğimiz bu bakışın ve bu konudaki eleştirilerinin yaşamımdaki en güzel şeylerden olduğunu düşünüyordum.

İlişkimizin en güzel yönlerinden biri de buydu."

 

"...Gecelerim sürekli seni arıyor.

Bedenim bir kaç sokağın ya da adi bir coğrafyanın bizi ayırdığını anlayamıyor.

Bedenim gecenin ortasında senin gölgeni görememekten dolayı acıdan çıldırıyor.

Bedenim uykunda sana sarılmak istiyor.

Bedenim gece uyumak ve karanlıkta senin öpüşünle uyanmak istiyor.

Gecelerim bundan daha zalim bir düş tanımıyor...."

12 Eylül 1939 Meksika

 

Diego'ya aşık oldum, ailem bundan hiç hoşlanmadı,

çünkü Diego bir komünistti ve bizimkiler onu çok çok çok şişman Breughel'e benzetiyordu. Bunun bir fille beyaz güvercinin evlenmesini andırdığını söylüyorlardı.

Her şeye rağmen 21 Ağustos 1929'da evlendik.

Diego'ya; 'Kızımın hasta olduğunu ve yaşamı boyunca sağlık sorunları olacağını unutmayın. Akıllıdır ama güzel değildir. Bunu aklınızdan çıkarmayın. Her şeye rağmen onunla evlenmek istiyorsanız, rıza gösteriyorum'

diyen babam dışında düğüne kimse gelmedi."

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/DiegoRivera02.gif

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_diego.jpg

 

Frida için Diego'nun anlamını, günlüğüne yazdığı şu sözlerden izlemek olanaklı:

 

"Başlangıç Diego ... Yapıcı Diego ... Çocuğum Diego

Ressam Diego ... Babam Diego ... Oğlum Diego

Sevgilim Diego ... Kocam Diego

Dostum Diego ... Anam Diego

 

Ben Diego

Evren Diego"

 

Diego, Frida Kahlo'nun çocukluğunun geçtiği Mavi Ev'e yerleşir. İlişkileri, inişli çıkışlı ama, hep tutkuludur. Bu süre içinde Rivera, skandallar yaratan ilişkiler kurar. Frida'nın da "aşk" diye tanımladığı ilişkileri olur. Bunlardan biri de, Rivera'nın Meksika Cumhurbaşkanı'ndan aldığı özel izin sonucu Meksika'ya gelen Troçki'yledir. Troçki, Kahlo'nun evine yerleşir. Aralarında engellenemez bir yakınlık olur. Gizlilik koşullarında bir süre devam eden ilişki, Troçki'nin karısı tarafından fark edilir. Frida, Troçki'den ayrılır.

Frida'nın sağlığı sık sık bozulur. Dayanılmaz ağrıları teklarlar. Buna rağmen bütün gücüyle resim yapar. Amerika'da, Fransa'da sergiler açar. Başarıdan başarıya imza atar. Ama içindeki boşluk duygusundan kurtulamaz. Üç gebeliği de düşükle sonuçlanır. Bebeğe yaşam vererek, bir anlamda bedenindeki ölümle yaşam arasındaki mücadeleden, yaşamı doğurmak ister. Öylesine büyük bir acı duyar ki bundan, kaza ile ilgili kabusları tekrarlar.

Frida, çocuğu olmadığı için, sürekli evcil hayvanlar besliyordu. Bunlarla ilgili iki portresi vardır: 1941'de yaptığı "Ben ve Papağanlarım" ile 1943'te yaptığı "Maymunlarla Otoportre". 1950 yılında, omurgasından olduğu ameliyatlar nedeniyle, yine dokuz ay hastanede yattı. 1953'te ise Meksika'daki galerisinde, ilk kişisel sergisini açtı. 1954'te, hastalığı ağırlaştı. Buna rağmen Kuzey Amerika'nın Guatemala'ya müdahale etmesine karşı yapılan gösteriye katılmıştı. 13 Temmuz 1954'te, akciğerlerindeki damarların tıkanması sonucu ölmüştür, ama günlüğündeki intihar düşünceleri, kendi hayatına son vermiş olabileceği düşüncesini de uyandırmaktadır.

Hayatı boyunca acı çekmiştir Kahlo. Ama buna rağmen, hayranlık uyandıracak bir şekilde, başı hep dik kalmıştır.

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_selfmonkey.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_small_nips.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_tree_of_hope.jpg

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_trotsky.jpg

 

 

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/kahlo_water.jpg

http://www.formatd.net/metafor/galeri/kahlo/roots.jpg

Kahlo'nun Rahatsız Edici Sanatı

 

Pek çok yeni görüntü eğilimleri, insan vücudundan yararlanıyor: Sahne sanatçıları, görüntü sanatçıları, sanal sanatçılar, uzman yaratıcılar, herkes vücutları açıyor, bağlıyor, boyuyor, dövmeler yapıyor...Vücut parçaları her yerde: Dergilerde ve reklamlarda beyinler, logolarda kafalar, reklamlardaki kalpler...

Frida Kahlo ise bunu 60 yıl kadar önce yaptı. Resimlerinde kanlı doğum ve ölümler, fetüsler, cesetler, vücutlardan ayrı organlar vardı. Kahlo'nun bir başka belirgin özelliği de modern aşırı kültürel eğilimlerin çalışmalarının öncülüğünü yapması, zamanına göre hayli cesur bir yaklaşımla görünen ve görünmeyen arasındaki değişken sınır, olumluya doğru bir ilerleme için duyulan güçlü çekim, değişim, bedenin dış objelerce ele geçirilmesi ve beden/zihin, dış/iç gibi geleneksel ayrımların parçalanması gibi konuları işlemesiydi.

Belki de bir söyleme göre (Derrida), dışarısının, içeriyi göstermesine izin vermek, deri gibi dış engelleri kaldırıp yaşamın içini, dışarıya sergilemek vardır Kahlo'nun eserlerinde.

 

(alıntıdır )

 

masal perisi tarafından düzenlendi
resimler yenilendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İsmi; özgürlük anlamına gelmektedir.. Devrimci bir kişiliği vardır , feministtir ve Meksika' ya bağlıdır.. Hatta bıyıklarını almamasının sebebi de, Meksikalıların kendi ülkeleri içerisinde, bu şekilde gerçek Meksikalıları anlamaları geleneğidir.. En güzel, en çok ses beğenilen portrelerini Diego onu aldattıkça ve onca vakadan sonra hala hayata tutunabilme gücüyle yapmıştır.. Yaşarken tablolarını satmayı başaran ve geçimini bu şekilde sağlayan nadir ressamlardandır.. Bugün tablolarının birçoğu Madonna' dadır.. Pablo Picasso, onun en büyük hayranlarındandır.. Özellikle otoportrelerdeki yüzleri kendisinin bile çizemeyeceğini söyleyerek, Frida'nın kendi akımını yarattığını, kendisine özgü bi ressam olduğunu belirtmiştir.. Tablolarında içini resmetmiş, acıyla yaşamını harmanlamayı başararak, kendini ortaya koymuştur.. Bir nevi Frida Kahlo akımı yaratmıştır..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İsmi; özgürlük anlamına gelmektedir.. Devrimci bir kişiliği vardır , feministtir ve Meksika' ya bağlıdır.. Hatta bıyıklarını almamasının sebebi de, Meksikalıların kendi ülkeleri içerisinde, bu şekilde gerçek Meksikalıları anlamaları geleneğidir.. En güzel, en çok ses beğenilen portrelerini Diego onu aldattıkça ve onca vakadan sonra hala hayata tutunabilme gücüyle yapmıştır.. Yaşarken tablolarını satmayı başaran ve geçimini bu şekilde sağlayan nadir ressamlardandır.. Bugün tablolarının birçoğu Madonna' dadır.. Pablo Picasso, onun en büyük hayranlarındandır.. Özellikle otoportrelerdeki yüzleri kendisinin bile çizemeyeceğini söyleyerek, Frida'nın kendi akımını yarattığını, kendisine özgü bi ressam olduğunu belirtmiştir.. Tablolarında içini resmetmiş, acıyla yaşamını harmanlamayı başararak, kendini ortaya koymuştur.. Bir nevi Frida Kahlo akımı yaratmıştır..

 

ne güzel anlatmışşın teşekkürler... kadındı ve hayattı frida huzuru ve acıyı taşıyordu kırık güçsüz bacaklarının üstünde, özgürce yürüyordu her şeye rağmen ve tanrısal seviyordu ölüme her kafasını dayadığında,bilmiyorlardı ve anlıyamazlardı umarım çıkış neşelidir diyip kendisini neden yaktığını, çok büyük önem taşıyor bende frida kahlo paylaşım için teşekkürler...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Magdelena Carmen Frida Kahlo

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_07.jpghttp://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_13.jpg

Yaptığı eserlerle birlikte sıra dışı kişiliği ile sadece sanat çevresinin değil, tüm dünyanın tanıdığı bir kadından söz etmek istiyorum.

Acılar içinde geçen fırtınalı, dramatik yaşamı, hiçbir kalıba sokulamayan özgür iç dünyası, bohem tarzı, isyankar tutumu ile tüm toplum kurallarına başkaldıran asi kişilik!

Magdelena Carmen Frida Kahlo; MexicoCity’de, Macaristan’dan göç etmiş Yahudi bir baba, İspanyol kökenli Meksika’lı bir annenin dört çocuğundan üçüncüsü olarak 6 temmuz 1907'de doğar. (Ama o doğumgününü Meksika’nın kurtuluş günü 7 temmuz olarak ilan etmiştir.) Altı yaşında geçirdiği çocuk felcinden sonra bir bacağı ince kalır ve bu özrü ‘tahta bacak Frida' olarak anılmasına sebep olur.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_14.jpg

Babası Frida’ya diğer kızlarından daha bir düşkündür. Bunun sebebi sağlık sorunlarının yanında, dikkat çekici sıra dışı zekası ve yetenekleri olmasıydı belki de. Frida tam bir erkek çocuğu gibi yetişir.

Mexico City’de bulunan ve sadece erkek öğrencilerin kabul edildiği, Ulusal Hazırlık Okulu’nun tıp bölümüne alınan ilk kız öğrencilerinden biri olur. Bu okulda Frida’nın vizyonu genişler, sanat, edebiyat. felsefe gibi alanlarda kendini geliştirme fırsatı bulur. Okulda çok güçlü bir kişilik sergiler, anarşist bir edebiyat grubuna dahil olur.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_06.gif

Bütün bunların bir anlamı yoktur. Esas On sekiz yaşına geldiğinde, hayatının akışını değiştirecek (1925) büyük bir kaza geçirir. Sevgilisi Alex’le okuldan eve dönerken bindiği otobüsün tramvayla çarpışması sonucu, çok kişinin öldüğü kazada, demir çubuklardan biri karnının sol tarafından girip cinsel organından çıkar. Doktorlar Frida’nın yaşayabileceğinden şüphelidir ve onu parça parça birleştirmeleri gerekir. Bu yaralarla yaşaması bir mucizedi. Kazadan sonra tüm hayatı, korseler, hastaneler ve doktorlar arasında geçecek, omurgası ve bacağında dinmeyen acılarla yaşayacak, otuz iki kez ameliyat edilecek, çocukken sakat kalan sağ bacağı kangren yüzünden kesilecektir.

Böylece Frida için yıllarca sürecek bir yatak mahkumiyeti başlar. Tüm gününü yatakta geçiren kızı için kendi elleriyle şık bir karyola yapan babası, Frida’yı hayata bağlamak için elinden geleni yapar. Annesi ise tavana ayna asar. Ancak parçalanmış bedeni ve kendisiyle karşı karşıya kalınca dehşet içinde ilk tepkisini veren Frida, aynadaki kişiyi resmetmeye başlar. Böyle ağrılarını unutmaya çalışır. İşte ünlü oto portrelerinin çoğunu bu yatak mahkumiyetinde üretir.

"Hep kendi portremi çiziyorum, çünkü çoğu zaman o kadar yalnızım ki, en iyi kendimi tanıyorum"

1927 yılında tekrar yürümeye başlayan Kahlo, resimlerini toplayıp ünlü duvar ressamı olan Diego Rivera’ya götürür. Bu da Frida’nın hem Meksika’nın sanat çevresi ve sosyetesine girişi, hem de büyük bir aşkın başlangıcı olur. 1929 yılında evlenirler. Çok çapkın bir erkek olan Diego, karısının zekasından, sıra dışılığından ve yeteneklerinden çok etkilenmektedir. Onların evliliği, çok renkli, fırtınalı ve tüm dünyanın takip ettiği bir evlilik olmuştur.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_12.jpg

Kişilikleri gibi evlilikleri de sıra dışıdır, birbirlerine deli gibi aşıktırlar, hem birbirlerini aldatmakta, hem de birbirlerinden nefret etmektedirler. Frida için yaşadıkları bütün sorunlara rağmen Diego’nun anlamı büyüktür. Kocasıyla ilgili olarak şunları yazmıştır; ‘Başlangıç Diego…Yapıcı Diego…Çocuğum Diego…Ressam Diego…Babam Diego…Oğlum Diego…sevgilim Diego…Kocam Diego…Dostum Diego…Anam Diego…Ben Diego…Evren Diego’.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_15.jpg

Bu arada Frida, sanat ve politika çevreleri ile yakınlaşır. Küba’lı önder Julio Antonio Mella ve fotoğraf sanatçısı Tina Modetti ile tanışıp arkadaş olur. Aynı yıl ‘Meksika Kominist Partisi’ne üye olur. Evliliği boyunca Frida’nın çeşitli erkeklerle ilişkileri olmuştur. Bunlardan biri de Rus devriminin önde gelen isimlerinden Lev Trocki’dir. Trocki, Rivera’nın Meksika Cumhurbaşkanı’ndan aldığı özel izin ile 1937 de Meksika’ya gelip, Frida’nın evine yerleşir. Trocki’nin karısının ilişkilerini fark etmesi nedeniyle ayrılırlar.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_10.jpg

Trocki’ye düzenlenen suikastın ardından suikastçı ressam Sigueiros’un arkadaşı olması nedeniyle sorgulanan Frida, bir süre Meksika’dan ayrılıp San Francisco’da bulunan Rivera’nın yanına gider. Bir yıl önce boşanmış olan çift, burada yeniden evlenir.

Kaza sonucunda parçalanan rahminin, çok istediği çocuk sahibi olmasını engellemesine ve çektiği korkunç fiziksel acılara rağmen Frida, hayat dolu bir kadındır. Bohem yaşar, çılgın giyinir, çılgın partiler düzenler, bol içki içer, açık saçık fıkralar anlatarak insanları güldürür.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_09.jpg

Acılarını unutmak için tüm gücüyle resim yapan Frida, yalnız ülkesinde değil, Amerika ve Fransa’da da sergiler açar. 1938 yılında New York’ta açtığı sergi, ona büyük ün getirmiştir. 1939'daki Paris sergisi ile büyük övgü alır. 1953 yılında Mexico City’de açtığı kişisel sergisine gitmesine doktoru izin vermez ama sıra dışı Frida orada da farkını ortaya koyar. Davetliler galeriye geldikten sonra sirenler çalar, ambulansla gelen Frida sergi salonunun ortasına yerleştirilen yatağın içinde şarkılar söyleyip şakalaşarak, herkesi etrafına toplar, büyük ilgi görür. Tam bir sürpriz olmuştur.

13 temmuz 1954 yılında akciğer embolisi teşhisiyle öldüğünde, intihar ettiğini düşündüren günlüğünde yazan cümle şudur;

"Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umarım"

Pablo Picasso’nun, "Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz" dediği sanatçının 70 eserinin 50'si Frida’ya hayran olan Madonna tarafından satın alınmıştır.

Kahlo'nun Resimleri

Kahlo'nun resimlerinde figürün ağırlığı kendini açıkça hissettirir. Peyzaj, natürmort ya da soyut anlatımlar onun sanat dünyasında önemli bir yer tutmaz. Çünkü Kahlo'nun anlattığı gerçeklik kendi iç gerçekliğidir; iç dünyasını dışa vururken portresini ve hayatı ile ilintili gerçeklikleri yansıtmaya çalışır.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_01.jpg

Kahlo, sanatın kuramsal açılımlarıyla ilgilenmez. Yaşadığı dönemde etkili olan soyut sanatın real biçimden uzak anlayışı, kübizmin geometrik bir anlayışla yeniden düzenlemeye dayalı biçimci anlayışı, sürrealizmin günlük hayatta karşılaşmadığımız unreal görüntüleri ve de dışa vurumculuğun sosyal içerikli konuları ve serbest fırça vuruşları onu ilgilendirmez. Yine yaşadığı döneme damgasını vuran Picasso, Matisse, Dali ve Duchamp gibi büyük sanatçılardan etkilenmez. Kısaca, ne bir akımın ne de büyük sanatçıların üzerine gölge etmesine izin vermez.

Portre onun yaşamında önemli bir yer tutar. Eserlerinin neredeyse üçte biri portredir. Bu portreler bir kadının duyarlılığını göstermez bize, güzel bir kadın yoktur onun resimlerinde. Onun anlattığı gerçeklik görünen dünyanın ötesinde, kendi iç dünyasının en yalın en reel biçimde gösterdiği bilinen bir gerçekliktir, kimi zaman bu gerçeklik öyle bir hal alır ki, bu portreler Kahlo’nun dış görünümünden çok bize iç dünyasının bir yansıması olarak görünür, erkeksi görünümler, bakımsız bir yüz… Kahlo portrelerinde estetiğe- güzelliğe önem vermez.

http://arsiv.indigodergisi.com/55/frida_kahlo_ressam_sanatci_05.jpg

Portrelerden geriye onun yaşamının gerçeklerini yansıtan resimler kalır, bu resimler Bilinçaltı’nın gerçekliğinden doğmuş sürrealizmi zorlayan–hatırlatan görünümlerdir, kendisi sürrealizmi reddeder ve sürrealist olmadığını söyler. Fantazya olarak algıladığımız bu görüntüler biraz reel, biraz naif, biraz sembol biraz dışa vurum görüntüleri yansıtır.

Sembolizm akımına bağlamaz kendini ama sembolleri de yeri geldiğinde kullanmaktan çekinmez. Birden fazla konuyu bir düzlemde–anlatmak istemenin başka çıkar yolu da yoktur zaten. ‘’Anlamlar’’ Kahlo için önemlidir, bu sebeple sembollere başvurmak kaçınılmazdır. Acılarını, yaşanmışlıklarını, hayatındaki önemli kişileri semboller yardımıyla anlatır bize. Kimi zaman gerçekçi bir mekânda, kimi zaman bir düzlemde kimi zamanda sürreal bir ortamda gösterir bize. Kısaca nasıl isterse o şekilde anlatır.

Bütün bu arayışlar, değişiklikler, farklı bakış açıları, Kahlo’yu bir akıma, bir düşünceye bağlamasa da onun resimlerinde içsel bir bağ, ortak bir tavır sezilir.

Acılarla dolu, çalkantılı bir hayat, kısa süren bir yaşam. Ama her şeyden öte bir kadın, bir sanatçı… Geriye kalan 150 ye yakın eser.

 

 

Kaynak

masal perisi tarafından düzenlendi
resimler yenilendi..
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Frida Kahlo: Viva la Vida

 

 

Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden.

 

 

Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim.

 

2a-frida-kahlo-by-nickolas-muray.png

 

Frida Kahlo

 

 

1938’de sürrealizm öncülerinden olan André Breton, Frida’nın sanatını ‘bombanın etrafındaki kurdele’ olarak tanımlamıştır. Frida Kahlo’nun eserleri sürrealist olarak nitelendirilse de o bunu reddetmiştir.

Benim sürrealist olduğumu düşünüyorlar. Fakat hiçbir zaman hayallerimi ya da kabuslarımı resmetmedim. Ben sadece kendi gerçekliğimi resmettim.

Frida parlak renkli, geleneksel Meksikan elbisesi ile galerinin en uzak ucundan bile fark ediliyordu. Esmer teni, ufak tefek yapısına rağmen hayat dolu enerjisi ile tüm odayı dolduruyordu sanki. Ona freskleri ve duvar resimleri ile ünlü Meksika’nın önde gelen ressamlarından olan kocası Diego Rivera eşlik ediyordu.

Hayatımda geçirdiğim iki büyük kazadan dolayı acı çekiyordum. Biri oldu. Biri o tramvay kazası ve diğeri ise Diego’ydu.

 

56572_Offer_366.jpg

 

 

Frida Kahlo de Rivera, 47 yıllık hayatı boyunca karşılaştığı tüm acı deneyimlere rağmen hayatı boyunca giymek zorunda kaldığı metal korsesi gibi sağlam ve yaşama inanılmaz bir tutku ile bağlanmıştır.

Frida henüz altı yaşındayken geçirdiği rahatsızlığı nedeniyle aylarca yatağına, muazzam acılar eşliğinde mahkum olmuştur. Hastalığı ona fiziksel olarak acı vererek, onu hayattan alıkoymaya çalışırken, hiçbir kısıtlamanın varolmadığı hayal dünyasına sığındı Frida hep. Orada her şey mümkündü. Birçok hayali arkadaşı onu orada sıcacık kalpleri ile bekliyor ve onun için her zaman orada olduklarını biliyordu.

 

Hastalığının iyileşme safhasından sonra Frida sol bacağının diğerine göre daha zayıf ve kısa olduğunu fark etti. Çevredeki çocuklar bu yüzden onunla alay etmeye başladıklarında Frida kendisinin farklı olduğunu anladı. Çocukların alaycı tavırları Frida’nın minik kalbinde inanılmaz bir öfkeye sebep oluyordu. Fakat bu öfke hiçbir zaman kendine olan güvenini etkilemedi. O genç yaşına rağmen bununla çok iyi yüzleşti ve üstesinden gelmek için elinden geleni yapmaya karar verdi. O hiç bir zaman zayıflık örneği olmadı ve hiç bir zaman ağlamadı. Kendisinin diğer çocuklardan farklı olduğunu anladığında, her zaman daha iyisini yapmak için çabaladı. Bisiklete binmeyi, ağaçlara tırmanmayı, daha hızlı yüzmeyi öğrendi.

Annesi içten içe Frida için kaygılansa da babası onu her zaman destekledi ve yüreklendirdi. Ona her daim diğerlerinden daha iyi olduğunu çünkü onun daha cesur ve zeki olduğunu söyledi. Frida onun favori çocuğuydu ve diğer altısının aksine okula giden sadece oydu.

 

tumblr_lnx282VELu1qfr8zko1_400.jpg

 

Frida gayet enerjik şekilde büyürken kısa saçları ve giyim tarzıyla da dönemin kadınlarıyla olan farkını ortaya koyuyordu. Çok okuyor ve erkek arkadaşlarıyla takılıyordu. Lisedeyken Genç Komunist’lerin ve diğer entellektüel düşünce üzerine kurulmuş bir diğer grubun tek kadın üyesiydi ve bu grubun lideri olan Alejandro, Frida’nın lisedeki üç yıllık sevgilisiydi. Ve daha sonradan Frida kendi doğum tarihini 7 Temmuz 1910 olarak değiştirecektir. Bu tarih modern Meksika’nın doğuşunu temsil ediyordu.

 

1926′ da çekilmiş bu aile fotoğrafında Frida erkek takımı giyerken ve kravat bağlamışken gözüküyor. Annesi onun bu görünümünden pek memnun olmasa da babası da onun bu duruşundan dolayı gururlu bir tavır sergiliyor.

 

Hep kendimi dünyanın en garip insanı olarak düşünürdüm. Fakat sonra dünyada ne kadar çok insan olduğunu düşünmeye başladım. Bu kadar çok insan arasında elbet benim gibi biri olmalıydı, kendini benzer yönlerden tuhaf ve kusurlu hisseden. Sonra onu hayal etmeye başladım. Bir yerlerde oturmuş onun da beni düşünüyor olduğunu hayal ettim. Yani eğer bir yerlerdeysen ve bunu okuyorsan ve bunu biliyorsan, evet, bu doğru ben buradayım ve en az senin kadar garibim.

Frida öğrenimini bitirip doktor olmayı istiyordu. Ve sonra bir gün sevgilisi Alejandro ile birlikteyken o korkunç kaza gerçekleşir.

 

Doktorlar Frida’nın kazadan kurtulsa bile bir daha yürüyebilecek olmasından şüpheliydiler. Geçirdiği onca ameliyattan sonra Frida aylarca hareketsiz ve acı bir şekilde yatakta yatmak zorunda kaldı. Ağrıları biraz daha katlanılabilir hale geldiğinde annesi Frida’nın daha iyi vakit geçirmesi için ona boya, fırçalar ve yatağa yerleştirdikleri şovale aldı. Babası ise yatağının üzerine tavana kendini görebilmesi için ayna yerleştirdi. Daha sonra Frida ona en yakın olan şey -kendisini-resmetmeyi seçerek resim yapmaya başladı.

Frida’nın sahip olduğu 143 resmin 55’i otoportreleridir.

 

Frida-Kahlo.jpg

 

Hiçbir şey mutlak değildir. Her şey değişir, her şey yer değiştirir, her şey devreder ve her şey uçup gider.

 

frida-kahlo-copy.jpg

 

Kazadan sonra Frida yatağında ayna ile alçısını boyarkenHastalığı sırasında yaptığı resimler Frida’nın seslenişi olmuştu bir nevi dünyaya; iç dünyasından dünyaya.

 

 

the-bus-1929-by-frida-kahlo.jpg

 

‘Otobüs’, Frida Kahlo (1929)Frida kazadan sonra yatağında iyileşmeyi beklerken, otobüsteki kazadan önceki son anlara ait bir kareyi resmetmiştir. Eserinde sanatçıyı kendisini görmeye alışkın olduğumuz geleneksel Meksikan elbisesi içinde görmüyoruz çünkü Frida bu görünüşü Diego Rivera ile evlendikten sonra edinmiştir.

Eylül ayının 17. günü sadece gri bir gündü. Hafif bir yağmur hissediliyordu, yüzlere hafifçe dokunan. Frida ve sevgilisi Alex tüm akşam üzerini şehir merkezinde geçirmişlerdi. Eve giden otobüsü yakalamakta kararlı, koştular peşinden. Yeni görünümlü otobüsün parlak boyası gri havanın aksine parlıyordu. Otobüste karşılıklı iki sıra oturma düzeni vardı. Frida ve Alex neredeyse dolu olan otobüsün arkalarına doğru yan yana oturabilecekleri bir yer buldular.

 

Alex:

Tramvay ve iki araba yavaşça otobüse yaklaştı ve otobüsün orta yerinden çarptı. Tramvay yavaşça otobüsü itti. Otobüs tuhaf şekilde elastikti. Öyle esnedi ki daha sonra dayanamadı ve kırıldı. O an dizlerimin karşımda oturan kişinin dizlerlerine çarptığını hatırlıyorum. Frida’nın hemen yanında oturuyordum. Otobüs maksimal esnekliğe eriştiğinde birden bin parçaya ayrıldı. Tren hareket etmeye devam ediyordu ve birçok insanı ezdi.

Trenin altında kalan bendim, Frida değil. Fakat trenin demir çubukları arasında, trabzan kırılmış ve Frida’nın kalça kemiğine saplanmıştı.

 

self-portrait-wearing-a-velvet-dress-1926.jpg

 

Frida daha sonradan bunu ‘bir kılıcın bir boğayı delip geçmesi’ne benzetmiştir.

Frida’nın iyileşmesi bir mucizeydi. Yeniden ayağa kalktığında Frida 19 yaşındaydı ve ne eğitim için parası ne de bir işi vardı. Bildiği tek şey resim yapmaktı. Frida katıldığı bir partide Meksika’nın en ünlü ressamlarından olan Diego Rivera ile tanışır ve ona işlerini gösterir. Diego Frida’ya şehvetle bakmış olsa da işlerini özenle inceler ve sonunda:

‘Resimlerin çok özel ve ”Meksikan”. Sen yeteneklisin ve kendine has bir tarzın var. Kesinlikle resim yapmaya devam etmelisin ama kimseyi taklit etmeye kalkma. Sadece kendin ol çünkü sen çok farklısın ve yeterince iyisin.’

Şimdiye kadar Frida’yı sadece babası bu şekilde desteklemişti ve şimdi duyduğu bu kelimeler tamamen başka bir adamdan geliyordu. Öyle bir adamdı ki Frida’nın daha gençken ve onun çalışmalarını takip ederken de hayranlık duyduğu bir sanatçı. O andan itibaren Frida yorulmaksızın resim yapmaya başladı ve fırtınalı bir aşkın başlangıcına vesile oldu. Bu aşk Frida’nın hayatında öleceği güne dek sürecek ‘tek’ aşkı olacaktı. Diego’nun hayatında en önemli iki şeyin resim ve politika olmasına rağmen Frida için daima en önemli şey Diego olacaktı.

Resim yapmak hayatımı tamamlayan bir şey.

 

frida-diego_foto.jpg

Frida:

17 yaşındayken Diego bana aşık olmaya başlamıştı. Babam hiçbir zaman ondan hoşlanmadı çünkü o bir komünistti ve Breughel’in şişman, şişman ve şişman haline benziyordu. İlişkimizi bir kuğunun fil ile evlenmesine benzetiyorlardı. Ne var ki, her şeyi ayarlamıştım ve 21 Ağustos, 1929, Coyoacán belediye binasında evlenmiştik.

Frida 22, Diego ise 43 yaşındaydı. Diego bir çok kadınla bir çok ilişki yaşamış olsa da Frida ile olan evlilikleri Diego’nun ilk yasal birlikteliğiydi.

Nikaha kimse gelmedi, yalnızca babam vardı. Diego’ya ‘Bak, kızım hasta bir insan ve tüm hayatı boyunca da hasta olacak. O pek güzel olamasa da zeki biri. Bir kere daha düşün ve hala kızımla evlenmeyi istiyorsan, evlen onunla, izin veriyorum.’ diyen bir baba.

Frida düğününden şöyle bahsediyordu:

‘Bizim için Roberto Montenegro’nun evinde büyük bir düğün yaptılar. Diego korkunç şekilde tekila içmekten sarhoştu, birinin küçük parmağını kırdı ve bir şeylere zarar verdi. Sonrasında feci şekilde kavga ettik ve ben ağlayarak eve döndüm. Bir kaç gün sonra Diego geldi ve beni alarak 104 Reforma’daki kendi evine götürdü.’

 

article-0-12450FC7000005DC-42_634x469.jpg

 

Kısa süre içerisinde Frida, Diego’nun ona olan aşkının diğer kadınlarla olan ilişkisine engel olmadığını keşfetti. Diego herhangi bir kadın için kendisini yeterince özgür hissedebiliyordu. Fiziksel olarak çekici olmasa da etrafı daima kadınlarla çevriliydi. Tüm kadınlar ona poz vermek ve bir parça ölümsüzleşmek istiyorlardı. O dönemin Meksika Rönesans’ını resmeden, Meksika ve Amerika’da birçok işler yapan en ünlü bir ressamlarındandı. Frida bunu biliyordu ve başlarda karşılaştığı her gönül meselesinde iyi yüzünü takınarak, incinmiş kalbini ‘Nasıl olur da diğer kadınlarca arzulanmayan bir adamı sevebilirim?’ ifadesinin ardına sakladı. Fakat diego’nun ihaneti Frida’yı derinden yaralıyordu. Diego’nun sadakatsizliğini artistik doğasının, güzelliğe olan tutkusunun ve ilham arayışının bir meyvesi olarak görmeye çalışıyor ve bir gün değişeceğine inanıyordu.

 

O yıl içerisinde yedi operasyon geçiren Frida, dokuz ayını hastanede geçirmişti. Sırf bu yüzden birazcık da olsun sadakati hakkettiğini düşünüyordu. Ama hiç bir şey değişmemişti. O hala egosunu aşıklarının sayısıyla besleyen bir adamdı.

 

frida_kahlo_wall.jpg

 

 

Ve Frida karar verdi. Onunla kendi tarzında savaşacaktı. Hiçbir kimsenin istemeyeceği kadar acımasızcasına dürüst ve dünyanın önünde tüm çıplaklığı ile dimdik duracak ve ona meydan okuyacaktı, her zaman yaptığı gibi. Ve resmetmeye başladı. Kendisini kırıklarıyla, bacağındaki yarayla, kalbini kesip atmış bir şekilde, ölü iken, bedenine saplanmış oklar ile, kan lekeleri ile, her şeyi ile resmetti. Kendi yüzünü resmetmişti tüm detayları ile; yüzündeki tüyler, bıyığı ve ortada birleşen kaşları ile. İstese herhangi birini çıkarabilirdi resimden diğerlerinin yaptığı gibi fakat o tümünü bilinçli olarak resmetti.

 

Sonrasında Tehuana’lı bir kadın gibi giyinmeye başladı: rengarenk uzun etekleri ve eşarplar, saçını süslediği çiçekler ve kurdeleler, al rengi ruju ve takıları. Her sabah bu şekilde giyinip ve saçlarını yapmak için saatlerini veriyordu. Çoğunlukla pantolon, deri ceketlet ve erkek botları giyen modern şehirli genç kadın bilinçli olarak etnolojik bir müze parçasına dönüştü. Bugün bile sahip olduğu tarz ‘Frida stili’ olarak geçmekte.

 

Frida’nın bir şeyler yapması gerekiyordu. Gerekiyordu çünkü vücudunda acıdan başka bir şey hissetmek istiyordu. Bunun için dans etti, kadın ve erkek vücutlarını deneyimledi. Diego’nun kadınlarıyla bile arkadaşlık etti, kendi konumunu korumak ve katlanabilir kılmak adına. Meydanlara çıktı, yürüdü, protesto etti. Adaletsizlikten nefret etti ve komünizmin dünyayı yoksulluktan kurtaracağına inandı.

Dışarıdan bakıldığında eşsiz görünümü ve espri anlayışıyla, neşeli, baştan çıkarıcı, eğlenceli ve herkes tarafından sevilen biriydi. Bacakları kangrenden dolayı kesildiğinde bile ‘Ayaklarımı umursamıyorum, benim kanatlarım var.’ diyebilmiştir. 1950’de sergisinin açılışına motorsiklet eşliğinde ambulans ile geldi. İçeriye sedye ile girerek galerinin tam ortasında duran yatakta tüm geceyi misafirlerini ağırlayarak ve gülerek geçirdi.

 

Paris’teki bir sergisinde sergilediği işlerleriyle Juan Miro, Kandinsky ve Duchamp’ı kendisine hayran bırakmıştı. Tüm eleştiriler Frida’nın eşsizliğ ve dürüstlüğünü hedef alan övgüler şeklindeydi. Sergiden memnun kalan Picasso ona kaplumbağa kabuğundan yapılmış iki el formundaki küpeleri hediye etmesiyle Frida’nın en sevdiği takıları haline gelir.

‘Biz onun gibi insan yüzleri çizmeyi bilmiyoruz.’ – Pablo Picasso

 

1934’te Frida ve Diego üç yıl yaşadıkları Birleşik Milletler’den geri döndüler. Birikimleri fazla değildi. Diego’nun Rockefeller Merkezi’nde çalıştığı duvar resmi korkunç tartışma ve anlaşmazlıklara sebep olmuş ve Diego oradan kovulmuş ve duvar resmide yıkılmıştır. Meksika’ya karşı duydukları özlem onları geri dönmeye ikna etmiştir fakat Diego moralman çökmüştür. Bu sırada her ikisinin de sağlık durumu pek iyi değildir. Diego San Fransisco, Detroit ve New York’ta yaptığı işlerle yorucu bir program içine girmişti. Frida o günleri arkadaşı Ella Wolfe’a yazdığı mektupta ‘zayıf, solgun ve moralman çökmüş’ kelimeleri ile betimliyordu.

Kimse tam olarak Diego ile Frida’nın kız kardeşi olan Cristina’nın birlikteliklerinin başladığını bilmese de büyk ihtimalle 1934’ün yazıydı. O sıralarda Frida harap ve bitap düşmüştü. Cristina onun sadece kız kardeşi değil, sırdaşı da olmuştu. Cristina 1930 yılında kocası tarafından terk edildiğinden beri ilk defa güzel zamanlar geçiriyordu Frida ve Diego’nun evinde. Cristina bir çok kez Diego için modellik yapmış ve onun duvar resimlerinde canlanmıştı. Böylece aralarında kaçınılmaz bir yakınlık oluşmuş ve Frida’nın içinde büyüyen öfkeye de yaklaşılmıştı. Şüphesiz Cristina Diego’nun kurnaz laflarına kanmış, Frida’nın onunla sevişmek için fazla hasta ve Diego’nun da üzgün ve muhtaç olduğunu düşünmüştür.

 

Bulunduğu bu korkunç durumun verdiği ızdırapla Frida artık giyinmeyi bırakmış, uzun siyah saçlarını kesmiştir. O sıralarda yaptığı siyah ve kısa kıvırcık saçlarıyla yaptığı otoportresini uzun zamandır arkadaşı olan Ella’ya vermiştir. Ella bu otoportreyi uzun zaman saklamıştır ve daha sonra 2003 yılında Artemundi & Co. tarafından 1,351,500.00 dolara satılarak bugüne kadar en çok değere satılmış kadın sanatçı eseri olarak sanat tarihine geçmiştir.

O günlerde kocası ve kız kardeşinin ihanetinden dolayı duyduğu derin üzüntüyle bir başka resim daha yaptı. Fakat yaptığı bu çalışma bir önceki otoportresinden çok farklıydı. Bahsedilen eser ‘Birkaç Küçük Kesik (A Few Small Nips)’tir. Eserde hayat tarafından öldürülmüş bir kadın olarak kendin resmetmiştir, Frida. Çünkü kendini hem fiziksel hem de psikolojik olarak ölüme mahkum bırakıldığını düşünmektedir. Resmin teması gazetede çıkan bir habere dayanır. Alkolik bir adam sevgilisini 20 yerinden bıçaklayarak öldürmüştür ve verdiği ifade ‘Sadece bir kaç küçük kesik’ ifadesini kullanmıştır.

 

fridakahlo.jpg.380x380_q85.jpg

 

Tüm bu yaşananlardan sonra Frida kız kardeşinin en sevdiği şey olan maymununu alarak evden ayrılarak, merkezdeki bir apartman dairesine taşındı. Kendisi için bağımsız bir yaşam kurmak için kararlıydı fakat hala ünlü bir sanatçı haline gelememiş ve maddi yönden Diego’dan bağımsız değildi.

 

İnanılmaz güçlü bir hayat enerjisine sahip olmasına rağmen Frida bu ayrılığı kaldıramamıştı. Etrafında onun yeteneklerini ve güzelliğini öven Diego olmadan kendini umutsuz şekilde güvensiz hissetmişti. Frida darmadağın ve mutsuzdu. Diego ile yaşamak da ondan ayrı olmak da onu sefil bir hale düşürmüştü. Sonunda dayanamayan Frida Temmuz başlarında arkadaşlarıyla New York’a gitmeye karar verir. Orada geçirdiği vakitten sonra tüm dertleriyle yüzleşir ve bir karar verme aşamasına gelir. Frida Diego’suz bir yaşam sürememektedir fakat hala kadın etekleri altında koşturan bu adam ile evli kalmalı mıdır?

23 Temmuz 1935’te Diego’ya bir mektup yazar.

Biliyorum, tüm bu mektuplar, görüşmeler, ‘İngilizce’ öğretmenleri, çingene modeller, ‘iyi niyetli’ asistanlar ve tüm o flörtleşmeler.. Hepsi bir yana eninde sonunda sen ve ben birbirimizi ne pahasına olursa olsun sevdik…

Tüm bu geçen yedi yıl içinde yaşanılanlar, tekrar eden olaylar, tüm o üzüntü ve acılar, sonunda sadece tek bir şeyi anlamama sebep oldu: Seni kendi tenimden öte seviyorum…

 

Frida sonrasında Diego ile yaşamak üzere geri döndü. Artık yeniden birliktelerdi fakat Diego hala kadın peşinde koşmaya devam ediyordu. Frida da kendini telaşlı bir birliktelik ateşine attı. Genellikle ilişkileri ateşli ve kısa süreliydi. Diego Frida’nın kadın aşıklarını umursamıyordu fakat konu erkeklere gelince korkunç şekilde kıskançlık gösteriyordu.

Senden niye vaz geçtim Diego!

Kötü günümde yanımda olmadığın zaman vazgeçtim.

Canın sıkıldığında benimle paylaşmadığını, kırılacak veya tedirgin olacak olsam bile düşüncelerini açıkça söylemediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Bana yalan söylediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Gözlerime baktığında kalbinle bakmadığını ve bana hala söylemediğin şeyler olduğunu hissettiğimde vazgeçtim.

Her sabah benimle uyanmak istemediğini, geleceğimizin hiçbir yere gitmediğini anladığım zaman vazgeçtim.

Düşüncelerime ve değerlerime değer vermediğin için vazgeçtim.

Ağrılarımı dindirecek sıcak sevgiyi bana vermediğinde vazgeçtim.

Sadece kendi mutluluğunu ve geleceğini düşünerek beni hiçe saydığın için vazgeçtim.

 

Tablolarımda artık kendimi mutlu çizemediğim ve tek neden “sen” olduğun için vazgeçtim.

Bencil olduğun için vazgeçtim.

Bunlardan sadece bir tanesi senden vazgeçmem için yeterli değildi, çünkü sevgim yüceydi.

Ama hepsini düşündüğümde senin benden çoktan vazgeçtiğini anladım.

Bu yüzden ben de senden vazgeçtim.

Frida Kahlo

 

frida-kahlo-by-nickolas-muray.png

 

1938’in yazında Frida kendi sanatçı kişiliğinin daha farkına varıyordu, artık sadece ünlü ressam Diego Rivera’nın eşi olmak istemiyordu. O yaz evlerine sıkça aktör ve koleksiyonerler ziyaret ediyordu. Edward G. Robinson da onlardan biriydi ve sadece Frida’nın işlerini görmek için gelmişti şehre. Frida bu görüşmeden çok etkilenmişti. Şimdiye kadar çok az eserini satmıştı, o daha çok yaptıklarını hediye ediyordu. Robinson’un ziyaretinden sonra Frida ona bir not yazdı:

‘Bu benim için inanılmaz bir sürpriz oldu, hayretler içerisindeyim. Bu benim için artık özgürlüğe giden yolun başlangıcı. Artık seyahat ve diğer şeyler için Diego’dan para istemek zorunda kalmayacağım.’

 

Frida ve Diego derin bir aşkla birbirlerinden ayrı yapamasalar da yaşadıkları tüm o ihanet ve ilişkiler birbirlerine yabancılaşmalarını sağladı ve 1939’un yazında bir yıl sonra yeniden evlenmek üzere boşandılar.

Kasım ayında Frida Kahlo New York’a ilk kişisel sergisi için gitti. Ünlü bir sanatçı haline gelmesini kendine güvenen duruşuyla tamamlıyordu. Her zamanki gibi egzotik giyim tarzı ve abartılı takıları ile göz kamaştırıcıydı. Sergi gerçek bir başarıydı.

Haftaya bombasını vuran Manhattan’da ilk kişisel sergisini açan ünlü ressam Diego Rivera’nın eşi Frida Kahlo oldu. Time Magazin

Ve o ay Frida Kahlo Vogue dergisinin kapağına çıktı. Sergiye gelenler arasında göze çarpan önemli isimlerden biri de oyun yazarı ve Vanity Fair dergisinin eski editörü Claire Boothe Luce idi.

 

Luce:

Sergi çok kalabalıktı. Frida kalabalığın arasından bana doğru gedi ve Dorothy’nin kendini öldürmesi üzerine konuşmaya başladı. (Dorothy hem Frida’nın hem de Luce’n arkadaşıydı.) Kahlo aklındakini söylemek için hiç zaman kaybetmedi ve İspanyolca ile karışık bir şeyler söyledi. arada söylediği kelimenin ne anlama geldiğini bilecek kadar İspanyolcam yoktu ve kendi tarzında Dorothy’nin portresini resmetmek istediğini düşündüm. sonra bana Dorothy’nin portresi ile geldi ve belki annesinin ünlü bir ressam tarafından yapılmış bu resmi isteyebileceğini düşündüğünü söyledi. Ve ben de olabileceğini söyledim ve o da aynı şekilde onayladı. Ona fiyatını sordu, söyledi ve ona ‘Peki, sergi bittikten sonra resmi bana yolla’ dedim. Böylece ben de onu Dorothy’nin annesine gönderecektim.

 

the-suicide-of-dorothy-hale-1938_39.jpg

 

 

‘Dorothy Hale’in İntiharı’, Frida Kahlo, 1938Dorothy Hale kariyeri düşüşe geçmiş ve çeşitli trajediler yaşamış genç bir aktristi. 20 Ekim 1938’de yakın arkadaşlarıyla gittiği bir partide herkese uzunca bir tatile çıkacağını ilan ettikten sonra sabahın ilk ışıklarına kadar süren partinin sonlarını geride bıraktıkları için mektup yazarak ve kalan son votkayı yudumlayarak geçirdi. Saat sabahın altısını gösterdiğinde Hale siyah minik elbisesini sarı güllerle süsleyip heykeltraş Isamu Noguchi için bıraktı ve pencereye yönelerek kendini lüks ve bir o kadar da yüksek olan apartman dairesinden aşağıya bıraktı.

 

Frida ‘Dorothy’nin intiharı’ isimli eserinde Dorothy’i pencereden atlarken, düşerken ve yere yığılmış bir şekilde kanlar içerisinde ölü bedenini apartman binasının önünde resmetmiştir. Eserin altında kanlı harflerle yazdığı metinde ’21 Ekim 1938, saat 06:00’da New York şehrinde, Dorothy Hale intihara teşebbüs ile kendini oldukça yüksek Hampshire Apartmanı’nın penceresinden aşağıya bırakmıştır. Bu portre onun anısına, Frida Kahlo tarafından yapılmıştır.’ yazmaktadır.

 

Luce:

Resim bana ulaştığında onu paketinden çıkardığım an kendimi berbat hissettim. Bu korkunç resimle ne yapacağımı düşündüm. Resimde gördüğüm ezilmiş kanlar içindeki benim arkadaşımdı ve kanlar her yere bulaşmıştı, çerçeveye bile. Kesinlikle geri veremezdim çünkü üstte İspanyolca ‘Dorothy Hale’in İntihahrı, Dorothy’nin annesi için,Clare Boothe Luce’n isteği üzerine resmedilmiştir’ yazan pankart açmış bir melek duruyordu. Böyle korkunç bir resmi düşmanım için bile istemezdim ki talihsiz arkadaşım için hiç.

 

frida-kahlo-2.jpg

 

 

Luce o an resmi yok etmek istedi fakat bu çevre tarafından duyulabilirdi. Ayrıca heykeltraş arkadaşı Noguchi ona pankar ve meleğin üzerinin boyanması konusunda yardım edebilirdi.

 

Tüm bunları düşünen Luce Kahlo’nun da Dorothy’ninkine benzer perişan bir zihin yapısında olduğunu tahmin edememişti. Frida daima Diego’yu kaybetme korkusuyla yaşıyordu ve aslında ‘Dorothy Hale’in İntiharı’ eseri kendi intihara

meyilli düşüncelerinin yardım çığlığıydı.

 

Frida Kahlo’nun ‘Evrenin Aşkı Kucaklayışı’ eserinde küçük, kahverengi bir köpek alttaki devasa kolunun bileğinde uyur. Bu köpek Frida’nın en sevdiği evcil hayvanı olan Mr.Xolotl’dur. Frida 3000 yıllık Aztek mirası olan bu tüysüz, sıradışı görünümlü bu köpeklerden birkaçına sahiptir. Meksika tüysüz chihuahuas türü ile ilişkili olan bu tür Aztekler tarafından kutsal sayılırlardı. Köpeklerin ihtiyacını duydukları usta ruhları taşıdıklarına inanırlardı. Ayrıca bu türler mükemmel eşlik edicilerdi ve sahip oldukları yüksek vücut ısıları ile günümüzde romatizma gibi hastalıklardan şikayetçi kişiler tarafınca değerleri arttırılmıştır.

 

Frida tüm yaşamı boyunca omurga ve ayağı ile ilgili otuzun üzerinde ameliyat ve sayısız tedavi gördü, fakat hiçbiri sonsuz acısını dindirmeye yetmedi. 1944 yılından sonra doktorlar ona yatak istirahati ve oturmasına ve ayakta durmasına yardımcı olması için vücudunu saran bir korse önerdiler. Frida bu korseyi ‘ceza’ olarak nitelendiriyor ve bu durum o dönemde yaptığı ‘Kırık Sütun (The Broken Column, 1944)’ adlı eserine ilham kaynağı olmuştur. Otoportre sanatçının kırık omurgasını bir İon sütunu olarak göstermektedir. 1944’ten beri Frida’nın sağlığı onu çelik bir korse giymek zorunda bırakacak kadar kötüleşmişti.

 

frida-and-diego-kissing-at-the-abc-hospital-1950.jpg

 

 

Sağdaki fotoğraf Diego’nun eşi Frida’yı tutkuyla öperken, 1950 yılında ABC hastanesi, Meksika’da çekilmiştir. Frida bacağından dolayı son bulmaz bir acı çekerken sağ ayağındaki morarmaya başlayan dört parmak gelecek olan kangrenin habercisiydi. Amputasyon önerilmişti. Frida bir yılını o hastanede geçirmişti. Korsesinin üzeri komünizm işaretleri ve gelen ziyaretçilerin imzaları ile renklenmişti. Odası aynalar, fotoğraflar gibi Frida’ya ait parçalarla şenlenmiti.

​‘Ayaklarım, kanatlarım varken size neden ihtiyacım olsun ki?’

 

Gelecek yıl aşırı doz morfin ile Ölüm Diyarı’na varacaktı, Frida .

 

‘Çıkış yolunun güzel olacağını ve asla geri dönmeyeceğimi umuyorum’, Temmuz

 

1954

 

 

 

KAYNAK:https://indigodergisi.com/2014/02/frida-kahlo-viva-la-vida/

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...