Jump to content

Perfume ; Story Of A Murderer / Koku ; Bir Katilin Hikayesi


MALCOLMX

Önerilen Mesajlar

http://www.perfumemovie.com/assets/images/downloads/wallpaper_1_800.jpg

 

Koku: Bir Katilin Hikayesi / Perfume: The Story of a Murderer

Yönetmen: Tom Tykwer Oyuncular: Ben Whishaw (Jean-Baptiste Grenouille), Dustin Hoffman (Giuseppe Baldini), Alan Rickman (Antoine Richis), Rachel Hurd-Wood (Laura Richis) ve Corinna Harfouch (Madam Arnulfi) Senaryo: Andrew Birkin, Bernd Eichinger, Tom Tykwer (Patrick Süskind’in aynı adlı romanından) Türü: Suç, drama Yapım: 2006 Almanya, Fransa, İspanya yapımı, 147 dk

 

 

 

 

http://sinemam.net/galeri/files/3/2007/koku/a1.jpgKokulara karşı görülmedik şekilde duyarlı ve tüm kokuları üretmekte gerçek bir dahi olan Grenouille, kendi kokusunun olmadığını anlayınca, insan kokusu üretmeye karar verir… Ancak bunun için genç kız bedenlerine ihtiyacı vardır… Tom Tykwer’in yönettiği Koku: Bir Katilin Hikayesi, Patrick Süskind’in tüm dünyada çok satan aynı adlı romanından uyarlandı…

Perfume: The Story of a Murderer, ilk kez 1985’te yayınlandı ve ana dili Almanca’dan 41 dile çevrildi… ABD, Japonya, Fransa, İngiltere, İspanya, İtalya gibi ülkelerin çok satanlar listesinde uzun süre en üstlerde yer aldı. 12 milyondan fazla satarak sansasyonel bir başarı yakaladı ve Erich Maria Remarque’nin Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adlı eserinden beri, en başarılı Almanca roman oldu…

http://sinemam.net/galeri/files/3/2007/c1.jpg

Perfume: The Story of a Murderer, yapımcılar tarafından sinemaya uyarlanmaya karar verildiğinde Avrupa standartlarına göre oldukça yüksek bir bütçe ayrıldı. Senaryo, Andrew Birkin, Bernd Eichinger ve Tom Tykwertarafından yazıldı. Filmde koku alma yeteneğine sahip Jean-Baptiste Grenouille karakterini Ben Whishaw canlandırdı…

Dustin Hoffman, Alan Rickman, Rachel Hurd-Wood, Sian Thomas, Alvaro Roque, Franck Lefeuvre ve Corinna Harfouch’un diğer rolleri paylaştığı filmde ünlü aktör John Hurt ise, anlatıcı rolünü üstlendi…

http://sinemam.net/galeri/files/3/2007/c2.jpg

Filmin konusu:

18. yüzyıl Fransa… Jean-Baptiste Grenouille, hayatının ilk yıllarını Madam Gaillard’ın yetimhanesinde geçirir… Diğer çocuklar onda bir gariplik olduğunu yetimhaneye gelir gelmez fark etmişlerdir. Beş yaşına geldiği halde, hala konuşamayan Jean-Baptiste’nin kokular hakkındaki inanılmaz yeteneği ortaya çıkmaya başlar…

İnsani duygulardan yoksun ama, olağanüstü koku alma duygusu sanki sadece ona bahşedilmiş bir yetenekti. O sadece kokluyordu. 13 yaşına geldiğinde Madame Gaillard, onu bir deri işleme atölyesinin sahibi olan Grimal’e satar. Cehennem gibi koşullarda hayatta kalmayı başaran Gaillard, diğerlerinin arasında en güçlü olduğunu gösterir…

 

http://sinemam.net/galeri/files/3/2007/c3.jpg

Mal teslimi için götürüldüğü Paris’te ilk kez bir genç kızın kokusunu alır. Daha sonra Paris’te bir parfümeri dükkanı sahibi olan Bay Baldini’yle karşılaştığında, tüm yeteneklerini göstererek onun yanında kalmayı başarır. Ama günün birinde, kendi kokusunun olmadığını fark eder… Bu onun için büyük bir yıkım olur…

 

Kendisi için tek çıkar yol, kendine büyük saygı duyulacağı, insanlığı kendine köle yapacak muazzam güçlü bir koku üretmekti… Ancak, istediği kokuyu üretebilmek için, genç kız bedenlerine ihtiyacı vardır… Bunun için de cinayet işlemekten kesinlikle çekinmez…

 

 

Arkadaşlar izlemeyen arkadaşlara şiddetle öneririm çok çok güzel bir film.Ve çok önemli bir kült kitap tan uyarlamaymış onu da bu akşam öğrendim :)ve en kısa zamanın da kitabı alıp okumak için sabırsızlanıyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kitabını okuduktan sonra filmi izlemek tam bi hayal kırıklıgıydı o kitaptaki dunyayı bulamadım filmde...ama yinede izlenesi filmlerin baslarında gelir benim icin :thumbsup:

Kesinlikle doğru. Kitabının kaç kopyasını alıp kaç kez okuduğumu bilmiyorum. Filmden aynı zevki alamadım. "Kitabın filmi" olmasaydı çok daha fazla severdim.

 

Akıllar fikirler: tabii ki son kıza da "kıyacaktı", çünkü yaratım konusunda kendi sınırlarını zorlayan, dünyada daha önce yapılmamışı yaratmaya çalışan bir dahinin bir çift güzel göz yüzünden yolundan dönmesi beklenmemeli. Kaldı ki, o kızın tipinin, kimliğinin hiç önemi yok aslında: sadece kokusunun, malzeme olma potansiyelinin önemi var.

 

İdam sahnesi ise bu açıdan bakıldığında J. P. Grenouille'un sanatının zirvelerinden biridir. "Hitler'in Ses Majisi ve Nürnberg Konuşması" gibi bir başlık açıldığında herkes "evet abi adam büyü yapmış majisyenmiş" yazıyor, ama kokularla çalışan biri karşısında nedense aynı tavır sergilenemiyor. Ne yapalım ki söz konusu olan organ burun. Gözlerin güzelliğine, anlatımına, ağzın tutkusuna, ikna gücüne sahip değil. Komik bir organımız işte, değil mi?:)

 

Nedense bu film, kitaptan farklı olarak "bir seri katilin öyküsü" olarak lanse edildi ve izlendi. Kimse öyküdeki idealizme, fedakarlığa, azme dikkat etmedi. Bu da belki kendini kanıtlamış bir öyküyü aslına çok sadık kalmama pahasına Hollywood'vari bir bakış açısıyla işleme seçiminden kaynaklanıyordur: öyküyü nasılsa bilen bilir, kitabı okuyan okumuştur, "sanat filmi" yapmanın gereği yok.

 

Yine minik bir soru: ölümü bile yenebildikten sonra ölmenin kötülüğü nerede?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tüm yorumları okuduktan sonra yazmak istedim. Aslında Süskind' in Koku eseri sadece en yakın tmenupop.gifarihli örnek . Geriye baktığımızda kitaptan filme çekilen eserlerin aynı tadı vermediğini görüyoruz. Kitapta yazarın sonusz hayalgücü bizi başka başka dünyalara götürürken sinemada zamanın kısıtlı olması sebebiyle bir derdini anlatma telaşı oluyor. Ve malesef film kitabın tadını veremiyor. Ben bunun en belirgin örneği olarak Stephen King eserleri diye düşünürdüm. Çünkü bilirsiniz King' in hayalgücü çok sınırsızdır ve bir çok filmi hayalkırıklığı yaşatmıştır romanı okuyanda.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

1766. Grasse, Güney Fransa.

 

Kalabalık şehir meydanında bir parfüm yapımcısı olan Jean-Baptiste Grenouille’ün (BEN WHİSHAW) hüküm giymesini izlemek için toplanmıştır. Halk zincirlerinden tutulup sürüklenen adamı kalenin balkonunda gördüğünde gürültüyle öldürülmesi için tezahürata başlar.

 

22 yıl önce. Paris.

 

Grenouille’in annesi (BİRGİT MİNİCHMAYR) yılın en sıcak gününde şehrin balık pazarının bulunduğu mahallede doğum yapmaktadır. Bu istenmeyen çocucğu çevresinden saklamaya çalışmaktadır. Fakat yeni doğan bebek çıkardığı inanılmaz gürültü sayesinde çevreden yetişenler tarafından annesinin gazabından kurtulur. Çocuk yaşayacaktır fakat annesi çocuğunu öldürmeye çalıştığı için asılarak idam edilecektir.

 

Grenouille hayatının ilk yıllarını Madame Gaillard’ın (SİAN THOMAS) yetimhanesinde geçirir.. Diğer çocuklar onda bir gariplik olduğunun farkındadılar. Altı yaşına geldiğinde küçük çocuk hala konuşamamaktadır fakat kokular hakkındaki inanılmaz yeteneği ortaya çıkmaya başlamıştır.

 

13 yaşına geldiğinde Madame Gaillard 10 franka Grenouille’I Grimal’a (SAM DOUGLAS) satar. Grimal bir deri işleme atölyesi işletmektedir. Yaşam şartları cehennemden beter, pis kokulu nitratlar,kokuşmuş postlar içinde geçmektedir fakat bu ortamda hayatta kalmayı başarıp genç bir adam olmuştur.

 

Paris’e ilk gittiğinde havada hiç tanımadığı yabancı kokuları keşfeder genç adam… Ve bu kokular onu hiç sahip olmadığı olamayacağı hayallerine sürükler… istemeden de olsa bir genç kadının ölümüne sebep olur…

 

Yönetmen : Tom Tykwer

Senaryo : Andrew Birkin, Bernd Eichinger

Oyuncular : Ben Whishaw, Dustin Hoffman, Alan Rickman, Rachel Hurd-Wood, Gonzalo Cunill

Filmin Türü : Drama, Gerilim

Orijinal Adı : Perfume: The Story of a Murderer

Yapımcı Firma : Constantin Film Produktion GmbH [de]

Yapım Yılı : 2006

Yapım Ülkesi : Almanya, Fransa, İspanya

Orijinal Dili :

Filmin Süresi : 147 dakika

Resmi Sitesi : http://parfum.film.ru/

Dağıtıcı Firma : Özen Film

intersinema.com IMDB notuda: 7.5 gerçekten hoş film sürükleyici :thumbsup:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kitabı kenara koyarak film üzerine yoğunlaşırsak, sadece bir hikayenin senaryolaştırılması ve sinemaya sunulması olarak baktığımızda gerçekten çok etkileyici ve sürükleyici bir film. Grenouille'in terkettiği herkesin bir şekilde ölümü de burda kilit noktada bulunuyor. parfüm yapmayı öğrendiği amcamızın ölümü, annesinin hatta deri fabrikasındaki ustasının (kırbaçlayıcısının) da... aslında kutsal bir film olarak baktım hep, duyularımızın yeteri kadar çalışmasının aslında dünyada dengenin bir simgesi olduğunun farklı olmayan bir bakış açısından rahatça görülebileceğini düşündüm, yorumları okurken hayal kırıklığına uğradıysam da,... şimdi konunun özüne ufak bi göz atarsak mükemmelin nasıl büyük kayıplarla bize geri döndüğünü görebiliriz ve hatta dünyanın en iyi ve baştan çıkarıcı kokusunun simya yardımıyla aslında sadece kadının teninden elde edilebileceğini gösteriyor bize... ''kutsal kadın...'' işi götüren arkadaşın bir ten kokusuna sahip olmayışının onu nasıl yıktığını gördüğümde de aklıma ilk gelen şeyin duyularımızın 5le sınırlı olmadıgı oldu, kokusunun karşılığında koklamayı yetenek almış bir adam...

 

bu film kesinlikle mükemmel... izleyin ve izletin :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...