Jump to content

Tuğrul Keskin şiirleri


semuel

Önerilen Mesajlar

Şair. 15 Mayıs l961 Iğdır doğumlu (Aralık ilcesi) .

 

İzmir Atatürk Ticaret Lisesi mezunu (1977) Yüksek

 

öğrenimini yarıda bırakarak çeşitli işlerde yöneticilik yaptı.

 

İlk şiirleri l980’den itibaren Yaba ve Yeni Olgu

 

dergilerinde yayınlandı. 1981’de Türkiye Yazılarında

 

yayınlanmaya başlayan şiirleri, daha sonra; Dönemeç,

 

Ortaklaşa, Yamaç, Yarın, E, Yeni Biçem, Edebiyat ve

 

Eleştiri, Papirüs, Ötekisiz, Kum, Düşe-Yazma, Agora,

 

Ünlem, Gediz, Dize, Üç Nokta, Yasak meyve, Deniz suyu

 

kasesi, Deliler Teknesi Vd. Dergilerde yazı ve şiir olarak

 

sürdü. 1982’de İzmir’de Körfez Dergisi ve l989’a kadar Broy

 

Dergisi içinde yer aldı. 1990’da Piya Yayınlarının

 

kurucularından oldu. 1990’dan 2004’e kadar Ütopiya ve

 

Kunduz Düşleri adlı dergileri çıkartan ekibin içinde yer aldı.

 

Manifestosu Ocak l988’de Broy Dergisinde yayınlanan

 

ve “Yeni insanı, bireyi merkez alan, insanı önceleyen bir

 

şiirden. Ulusal, yerli bir şiirden, kapitalizme karşı bir şiirden,

 

barışı önceleyen, dilin yeniden yorumlanmasından, şiirin

 

evrenselliğinden, şiirin bir yapı, biçim ve biçem sorunu

 

olduğundan söz eden” ve l980 sonrası Türk şiirine yeni

 

olanaklar sunmayı amaçlayan Yeni Bütüncü Şiirin

 

Manifestosuna (V.Çolak, S.Nezir,M.Cengiz, H.Haydar) imza

 

koydu. 1991’de “Farklı pratiklerin bileşenlerinin sisteme

 

karşı bir duruş olması umudunu taşıyan, her gün her yerde

 

örgütlenen egemenlikçi kavrama biçimlerinin bütününe bir

 

karşı duruş” olması savı ile Sanat Hareketi Düşüncesi

 

(SHD) metnini sanatın farklı disiplinlerinden “yirmi bir”

 

arkadaşı ile yayınladı.

 

2004 yazında Ülkemizde oldukça önemsenen “Dikili

 

Emek Şenlikleri”nin organizasyonunu üstlendi ve

 

gerçekleştirdi. Salihli'de yaklaşık 20 yıldır yapılan ve Suturga

 

şiir günleri dışında dünyada bir örneği daha bulunmayan

 

ünlü “Salihli Şiir İkindileri”nin editörlüğünü 2006'dan beri

 

üstlenmiş olan şair, İzmir Balçova Belediyesi Sanat ve

 

Kültür koordinasyonunu da yürütmektedir. Türkiye Yazarlar

 

Sendikası (TYS) , Edebiyatçılar Derneği ve Dil Derneği

 

üyesidir.

 

 

ÖDÜLLERİ: 1990 Dokuz Eylül Şiir ödülü,

 

l994 Dionysos Şiir Ödülü

 

2004 Yunus Nadi Şiir ödülü (Zifir’le)

 

2004 Dionysos Şiir ödülü (Yeniden)

 

 

Nefesinle Isınsa Vücudum Rahatlardım Belki

 

sevgilim bir çocuktu boynu upuzun

sevgilim bir ırmaktı sessiz akar ve ağlardı

 

eski postane önü kışla caddesi

bir kadının uzayan boynunu arıyorum

ansızın kesiliyor dudaklarım…

 

bir taş kendiliğinden düşüyor duvardan

radyolar parçalanıyor, savrulup gidiyor gençliğim

evleri yeniden yapıyorum, bütün nehirleri yeniden

birtakım dağ yolları siliniyor birtakım haritalardan

idam sehpasına uzanmış bir boynu özlüyorum

 

küskün bir sevgiliydin, nerdesin

okyanuslara yaslanamaz oldu kıyılarım

giderken bıraktığın o arkadaş kokusu

yalnızlığım ve ölümün olacak

ellerim donacak yıldızlarda ısıtayım derken

 

o dağları dostlarıma bıraktım, şimdi buradayım

burada, kirli insanların arasındayım

sırtımı dönüyorum her şeye, ateşlere tükürüyorum

yüzünü bir maske g,b, geçirip yüzüme

en kuytu sokaklara dalıyorum, en onulmaz saatlerde

 

nefesini yağmurlar yıkasın ben bıçaklanayım

kalbimi parçalasın kuşlar, en kırmızı kanım aksın

ağla, unut ve sil gözyaşlarını

 

seni düşünüyorum, ayaklarım bir yanında kalıyor şehrin

bir yanına düşüyor kalbim.

 

 

ACILARINIZA DÖNÜN ŞİİR ORADADIR

 

yürürdüm, sakin ve yaprak döken sokaktan

içinde aşk olan şeyleri arıyordum

içimde sevgili yanması

yürürdüm,yanıbaşımda bir sakız sardunyası

konuşurdum usul ve uzun günler boyunca

bi bakardım yüreğim de uçuk kızarması

 

- yüreğim niye bu kadar ağzım ki.

 

susardım sonra susardım sonra susardım

büyük ağaçların altında oturur susardık

arkadaşlar sevgilim ve yeni bir nehir

 

bir ses; acılarınıza dönün şiir oradadır

 

acıyı yanında bilmek olgunlaştırıyor insanı

fesleğenin, fesleğen olduğunu öğretiyor birden

şaşırıp kalırdık

akşam vapuruna yetişememenin erdemiyle

dağılmış pazarlara öteberi almaya giderdik

 

dönerdim, ayakla çiğnenmiş sakız sardunyası

anlamsız karmakarışık olurdu yüzüm

bu yüzü bir kere görmüştüm işsizliğimde

ipekyolu düşü vardı, marlboro yoktu

o hayat, foss modernizm hiç yoktu

her şey işte düşsel kitaplarda anlatılan

 

o kitap elinde van'a giderdik

van kalesine çıkardık ellerin üşürdü

ellerinin içi üşürdü hohlardım gün boyu

konuşurduk sonra konuşurduk sonra konuşurduk

kars kalesinde leblebi satardı bir adam

adamın çehresini

sonra nasıl bıçaklandığını çorum yolunda

 

okuduğumuz kitaptan iki harf silinirdi

iki harf bir ölü askeri anımsatan

korkardık, ayak izlerimiz karla örtülürdü

 

o zaman tut ki ben çok çirkindim

sen çok güzeldin cesur ve bambaşka

-en güzel yerlerin oraların

emer iki Ağrı yapardım onlardan

çay içerdim karşısına geçip, dalardık ovalara

 

uyanırdık, onlarca geyik binlerce kuş arasında

üstümüzde bir rengi eksik gökkuşağı

 

o ilk ses; acılarınıza dönün şiir oradadır.

 

 

 

 

 

 

AĞLASIN FUZÛLÎ

 

Gül eskir, doğu çıbanına dönüşür her şey

unutulur eski serüvenler, kurtlar kentleri basar

gözyaşı dağları basar ve öldürülür başkaldıranlar

karanfil düşer, bağlar solar, yüzülür Nesimi yeniden

Çocukluğum unutulur panturanizmin kan akan bayrağında

 

oysa gençliğim bir akçedir, yazılsın defterime

söylensin, gümüşümü kârla satmadım

sürdürdüğüm efendilik yok, hep ferman taşıdım

zifir karanlıkta yaşadım şahidimdir şahmaran

söyledim, yüzülür derim, çatlar, boşalır bir gün damarlarım

 

gül düşer, ömrüm de eskir, kırılır bütün fenerler

telefon ahizeleri küflenir ve ey unutuluş

nasıl acıtırsın düşündükçe bedenimi

ömrüm, acemi bir susuş olur ölümün akışında

 

orda bir iğde ağacı kanar

silah susmaz, tanklar ezer, unutulur odyurdu

söğütgülü döker yaprağını, dünya susar

ağlar çocukluğum, yıkılır taht, susar sureler

 

nasıl mıyım? Hükümlü, gözlerim hasret sabah uykusuna

yurdum, gözuçlarımda imdat şimdi

 

mimber küflüdür. Unutulsun rahlede Kur'an

Kerem ile Aslı'ya ağlasın Fuzuli

o kaçak Nebi unutsun orada Hacer'ini

âşık Elesker güzel kadınlara sunsun şiirini

 

yalnız türküleri sevilen

bir ölümdür ülkem, yalnızca şairleri sevilen

 

nasıl mıyım? Ölümlü, düşündükçe kanayan yerlerimi.

 

dünya susar, tanrılar...

bundan sonra siz sürün kağnıları

artık dörtlükler yazmam hiç kimse üzre

göçmen kuşlar unuttu cumhuriyetini

 

duralım, haberler vahim, kan sızıyor ajanslardan

kim sorar gecenin şairine isyanın var mıdır

yalnızca türküleri sevilen ülkelerin şairiyim ben

dostlarım gece sohbetine çağrılmış gönlüm muratsız

dağlarında binlerce çiçeği budanan

 

ve sualsiz ölümleri olan bir dünyanın şairiyim ben

nasıl mıyım, dağlarımı düşündükçe? Diken üstünde

 

 

 

 

 

 

BİR ELİNDE BİR MENDİL ÖBÜRÜNDE KUŞ SESLERİ

 

kalbimi söküp alıyor göğsümden bu şehir

çöplerde oynaşan kediler gibi, ölüme gidiyorum

söylenen gün nerededir, tufan var mı, ne gündür

cemal süreya döner mi geri

bir elinde bir mendil, öbüründe kuş sesleri

 

öğreneli çok oldu gerçi, meleklerin olmazmış erkekleri

ne gidene bir yer var oralarda ne gidenler dönecek geri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÇAĞILDAYAN

 

Karanlık bir mağarada sanki

Sabahlıyorum her gece

Ölmekten kötü ah, her gece

Düşünmek memleketi uykuda

Uyur uyanık, ama uykuda

 

Çoğaltan sözler söylesek

Çağıldayan eski zaman şarkıları

Duyulur mu, duyulmaz mı?

Dilimizden düşürmesek hiç

Şarkısını, asi o aşkın şarkısını.

 

Susmuyorum dipte, kuyuda

Susmuyorum acılar alsın beni

Dilim lal olsun, yansın, lal olsun

Sen uyur uyanıkken, uykudayken

Günlerimiz yürünemezken kirden

 

Bu karanlık, bu kâbus, bu mağara

Beynimi boşaltıyor günlerinize

Kokuşmuş kusmuk gibi beynim

Boşalıyor, bomboş günlerinize

Ama ne fayda, memleket uykuda

 

Dinmiyor içimdeki sızı n'apsam

Kahkahalarınız geçiyor kederimden

Fareler gözyaşları içinde geçiyor

Susmuyorum, söylüyorum durmadan

Çağıldayan şarkısını yalnız insanın.

 

Susmuyorum acıda ve yalnızlıkta

Susmuyorum hiç! Karanlıkta, şerde

Tüten ocağım, hiç sönmeyen lambam

Ah'ım, umutsuzluk içindeki şiirim

Söyleyen ağzı ol! Bu solgun halkın.

 

 

 

 

 

 

KAN TANELERİ

 

gelip oturuyor düşlerime bir yazla turnalar

bütün düşündüklerim geliyor aklıma

bu akşam hüznü zehirliyor artık beni

kar yağıyor, kocaman bir kan lekesi olarak

 

seni sevdiğimden söz ediyorum herkese

kırlangıçlar gidiyor bir ırmak devrilip gidiyor

o çocuk yüzlerce fotoğraftan çıkıp gidiyor

sessizce bakıyorum, orada bir begonya soluyor

 

ve halkım diyorum, solgun geçmişim benim

 

söylüyorum, iki cihanda mutsuzum, insanım

tenhalaşıyorum bir yılan ıslığına dönüşüyor sesler

pencerem kırılıyor,işte, armağan diyorum sana

savrulup düşen kan taneleri, konuk olduğun kalbim

 

sonra Brecht okuyorum yeniden gecenin aydınlık yüzünü

 

gözlerim oyuluyor bir kan çukuruna itiliyorum

bonolar aldatıyor hep beni bildiğim tüm hesaplar

dikenlerin içinden denize doğru yürüyorum

yasaklıyorum seni kendime, bütün lirik şiirleri de.

 

nefesimi gizliyorum hohladıkça aynalar kırılıyor

yol kıyısındaki bütün ağaçlara anlatıyorum bunları

bir giyotinden söz ediyorum, yok olan çocuklardan

birileri geliyor, birileri daha, birileri geliyor

 

kalbim, usan artık bu acıdan ve öldür kendini...

 

 

 

 

KANDAHAR

 

(..Ben ki yalnız bir adamım evrende

Yalnızlık neydi ki yanında evrenin

Sordum 'yal' nedir yanında evrenin

Hiç bileni çıkmadı, bir bileni, neydi?

 

Şimdi ağla, ağla! ağla!

Bak sonsuzluğa ve yapışkan kedere

Uzayıp giden kana bak Kan da hara

Usan, bakarken çocuklara ey insan.

 

Göğün altındayız birlikte, unutma!

Göğün altında ve birlikte, unutma!

 

Gördüm, bu alçalmışlıkta o şeyi

Ölü minik gövdeler, korku fışkıran

Damarlarından korku fışkıran, düm

Göğün altındaydık birlikte gör düm.

 

Gülen göz, bakan göz, seven göz,

Gör, akan kanda boğulanı Afgan'da

Kan da! kan da! Kan da har da.! kan

Gördüm göğün altında, bu alçaklıkta

 

Ağladım yürüdüm, yürüdüm ağladım

Düm lü ağ lü düm lü ağ lü düm lü ağ!

Göğün altındaydık birlikte, ki gördüm

Tanrıları büsbütün unutmuştu onları

 

Nefes nefese Afgan'da bir ceylan o

Çığlık çığlığa Afgan'da öldürüldü o

Öldürüldü kaç, tım kaç denizine kan

Oradan buzullara, oradan da mağmaya

 

Daha gideyim istedim daha diplere

Bu yok olası dünyadan daha diplere

toprağın üstündeyiz birlikte, ey gök

Aklımı koru bu yapışkan cinnetten.

 

Gülen göz, bakan göz, seven göz...

Gör öleni, yok olup gideni Afgan'da

 

İnci diş, mercan diş, gülen ağız

Hazırla beni tek ve sonsuz gülüşe

 

Demek ki yalnız insanlarız, öyle mi?

Milyarca yalnız insanız evrende

Kim kime sorsa yalnız bu evrende

 

Koy bileni çıkmasın yal nedir evrende.)

 

 

 

 

 

SESİNİ KAYBETTİM

 

hava soğudu, uzaklarda yağmur yağıyor olmalı

bağırsan bulutlar yırtılacak gök devrilecek

sesini kaybettim arka sokaklarda mı nerde

tadı tamladı sokakların fahişe yuvası olmaktan

baharlar uzaklaşıyor her geçen gün

yanık yüzlü çocuklar geçiyor göğsümden

ve kızlar geçiyor duyarsız, arabesk yüzlü

 

sevgilim yok yanımda, fotoğrafı bildiri.

 

 

 

 

 

SONRA İSTERSEN BIRAK BENİ

 

aşk örttükçe üstümüzü

fail-i meçhuldür kanımız

ey şehrin tutulan ay'ı

karanlığın

nasıl benziyor karanlığına dünyanın

 

kör ve beyaz

şeytanın defterindeki lanet

bulaşıyor şehrimize

kimliksiz dolaşıyor cinnet

ona açılan pencereleri kapatın

sürgüleyin kapıları

ne ki

eflatun renkli kadınlar

kaldırımdan

geçiyorlar işte

simsiyah çarşafları

 

bırak beni

soluğumun rüzgardan atları koşuyor

tutayım

yağmurda ıslanıp zatülcemp olayım

bırak beni

şaşkın sevgililer

saçak altlarında üşüyor

yağmurun ihanetine bir anlam bulayım

bırak beni

temiz denizlere bulaşmış balıkçı

teknesine tutunayım

 

yoksa şehirlerim yanacak

içinde muş'un olduğu

toprağın altındaki solucan

üstündeki koza yanacak

ve bir enkaz bile kalmayacak

kül olan şiirlerden

 

bırak beni yar

yarın kıyısında kör bir kuşum

kartallara terk etti kavmim her şeyimi

ne bir anı

ne albümde fotograf bırakacağım

her şey bedenimin içinde

uçurumlar alacak bedenimi

yaşadıklarımdan uzaktayım tut,

sonra istersen bırak beni

 

 

 

 

Tuğrul KESKİN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...