Jump to content

Kült Filmler


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Hep tartışılan bir konudur Kült Film nedir ? hangi filmler bu kategoriye girer ve sınıflandırma nasıl yapılır ?

 

TDK ' ya göre kült kelimesi Fransızca culte kelimesinden ve occult'den geliyor. gizli kalmış , gizemli , derin anlamlar içeren gibi ifadeler içeriyor.

 

bu sözcüğü sinemaya uyarladığımızda ise

 

* Verdiği mesajlarla uzun yıllar sonra bile akıllarda yer eden

 

* Gerek görsellik gerekse içerik açısından alışılmış sınırların çok üzerinde olan

* Oyunculuklar açısından vasatın çok çok üzerinde

 

* Aklıda kalan bir müziğe ve sahnelere sahip

 

kısacası sıradanın çok üzerinde filmlerdir kült filmler.,

 

Lost Highway / Kayıp Otoban

 

Yönetmen : David Lynch

 

Karanlık dehlizler, derin uçurumlar, hiçbir yere varmayan yollar ve zihinsel kısır döngüler boyunca belirsiz ve klostrofobik mekanlarda kimliklerini arayan, özgül benlikleri üzerindeki kontrollerini yitirmiş iki erkeğin, birbirlerinden ayrı ve aynı zamanda birbirleriyle kesişen şizofrenik dünyalarını ele alan “Kayıp Otoban”ın ( Lost Highway ), film-noir ( kara film ) türünün son dönemdeki başarılı örneklerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.

“Mavi Kadife”, “İkiz Tepeler” ve “Vahşi Duygular” gibi çarpıcı filmlerinden tanıdığımız David Lynch, bu filmde, bir yandan benliğin, uzam ve zaman kavramları üzerinden şekillenen ontolojik sınırlarının muğlaklığını açılımlamaya çalışırken, diğer yandan da bilinmeyenin bilinilir olması çabasını boşa çıkararak, bir anlamda, insan anlayışının, epistemolojik anlamda bilinemeyenliğini koruyan, fenomen karşısında uğradığı yenilgiyi gözler önüne seriyor.

 

 

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/img05.jpg

 

 

Bir açıdan şizofrenik bir katilin, sahip olduğu farklı kişiliklerin öyküleri, diğer bir açıdan da yazgısal bir belirsiz kimliği paylaşan iki farklı insanın içinde kayboldukları karabasan yaşantıları olarak ele alınabilecek ikili bir hikayeye sahip olan “Kayıp Otoban”, Los Angeles’da yaşayan ve bir gece kulübünde caz saksafon çalan Fred Madison adlı bir adamın başından geçen garip olaylarla başlıyor.

Karısı Renee’nin kendisini aldattığı paranoyasıyla yaşayan Madison, evinin dışarıdan kamerayla çekilmiş görüntülerinin yer aldığı bir kaset alır. Ardından bu sefer evin içininin çekildiği bir kaset daha alan Madison, daha sonra karısıyla yatak odasındaki görüntülerinin yer aldığı üçünücü bir kaset daha alır. Bu sırada karısının, daha önce hiç tanımadığı bir arkadaşının partisine katılan Madison, burada kendisini tanıdığını ve şu anda evinde olduğunu söyleyen garip bir adamla tanışır.

Telefonla evini arayan Madison, karşısında, şu anda fiziksel olarak karşısında bulunan adamın sesini duyunca şaşkına döner. Ertesi gün karısının evde ölü olarak bulunması üzerine zanlı durumuna düşen Madison, aleyhine olan deliller üzerine, karısını öldüren kıskanç koca suçlamasıyla hapse atılır. Karısının öldürülmesine dair hiçbir şey hatırlamayan Madison, gelişen olaylar karşısında ne yapacağını bilemez. İşte tam bu sırada dört duvar arasında tıkılıp kalan Madison, bir anda ortadan kaybolur ve yerine Pete Dayton adlı genç bir adam geçer. Dayton, arabasının bakımını sadece kendisine yaptıran bir gangsterin Alice adlı sevgilisine aşık olan bir genç bir oto tamircisidir.

 

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/img39.jpg

 

İşin ilginç tarafı, Alice, Renee’ye inanılmaz bir şekilde benzemektedir. Alice ile birlikte gangsterlerin elinden kaçmaya çalışan Dayton, sevgilisinin, kirli geçmişinden kurtulması için, Alice’i fahişe olmaya iten adamı öldürmeye karar verir. Bu adam da, bir önceki hikayede Renee’nin yakın arkadaşıdır.

Fred ile Peter’ın, her ne kadar aynı kişinin alt egosu olarak görülmeleri mümkünse de, David Lynch, bu tarz bir Freudyen açıklamaya izin vermemektedir. Fred orta yaşlı bir zengin bir erkekken, Peter, mavi yakalı işçilerin yaşadığı bir kasabada sıradan bir oto tamircisidir. Peter başka bir adamın kadınını çalarken, Fred, karısını bir başka erkeğe kaptırmıştır. Bu iki adamın, benzer bir şekilde, hafıza kaybına uğruyarak kimliklerini yitirmiş olması ise Freudyen bir alt ego açıklamasını kuvvetlendirmektedir. Fakat yine de her iki insan da, gerek zaman gerekse de uzam açısından birbirleriyle bağlantılı olmayan, ama paralel gelişen iki dünyanın kurbanlarıdır. Her ikisi de benzer ilişkilere sahip olsa da bu ilişkileri yaşayış biçimleri çok farklıdır.

Filmde kesin bir açıklama olasılığına izin vermeyerek olayların ve karakterlerin birbirleriyle olan ilişkisini muğlak bırakan David Lynch, ortaya pek çok olası açıklama sunsa da, bunların hiçbirinin bir diğerine üstün gelmesine fırsat vermiyor. İnsan rasyonelitesine aykırı düşen bir dizi olayın yaşandığı filmde, anlaşılmazlığın, bu rasyonalitenin sınırlarından kaynaklandığını vurgulayan David Lynch, Fred ile Peter arasında yaşananan ve uzam-zaman kategorilerini hiçe sayan transformasyonun, açıklanamaz olmadığını, her şeye rağmen bir mantığa sahip olduğunu ima ediyor. Bu anlamda, tek bir benliğin sahip olduğu farklı kişilikler tanımlaması yerine, benliklerinin başka bir benlik tarafından işgal edilmesine engel olamayan bireyler tanımlaması da Fred ile Peter arasındaki ilişkiyi anlamamıza alternatif bir yaklaşım getirebiliyor.

 

alıntıdır.

 

 

Memento / Akıl Defteri

 

Yönetmen : Christopher Nolan

 

Kesinlikle sabırla baştan sona izlemeniz gereken ve karmaşıklaşan kurgusuyla sizi içine çeken bir film Memento. hafıza kayıpları yaşadığı için her anını not alan bir adam , gizemli bir cinayet ve sondan başa doğru ilerleyen bir olaylar örgüsü.

 

 

Konu :Leonard Shelby hafıza problemi olan eski bir sigorta müfettişidir. Hiçbir şeyi aklında 5 - 10 dakikadan fazla tutamamakta, bu yüzden de her gördüğü ve duyduğu şeyi bir yerlere yazmakta veya fotoğraflarını çekmektedir.

Hafızasını kaybetme nedeni ise bir süre önce karısını öldüren katilin, Leonard'ı da başından yaralamasıdır. Leonard bu esnaya kadar olan tüm olayları hatırlamakta fakat bundan sonrasını hiç hatırlayamamaktadır. Karısının intikamını almak için katilin peşine düşer ancak konuştuğu hiç kimseye güvenememektedir. Çünkü aynı kişiyi bir kaç dakika sonra hatırlayamayacaktır bile. Tek güvendiği, çektiği fotoğraflar, yazdığı bilgiler ve hiç bir zaman unutamayacağı karısıdır. Acaba tüm bunlar Leonard'ın intikamını alması için yeterli olabilecek midir?

 

Fargo

 

Yönetmen : Coen Brothers

 

Büyük borçta olan Jerry Lundegaard (William H.Macy), Fargo-North Dakota'dan birkaç adamı karısını kaçırması için kiralıyor. Karısının babasından isteyecekleri fidyeyi de aralarında paylaşma kararı alıyorlar. Ancak, adamların beceriksizliği, olayların beklenmedik yönde gelişmesi ve Margie adlı polis şefinin olayı araştırmasıyla Jerry'nin durumu daha da kötüye gidiyor.

 

Reservoir Dogs / Rezervuar Köpekleri

 

Yönetmen : Quentin Tarantino

 

 

http://img160.imageshack.us/img160/4621/230pxresdogspromoyp8.jpg

 

Joe Cabot büyük bir elmas mağazasını soymak için ,oğlunun da dahil olduğu bir ekip hazırlar. Renk isimlerini kod isim olarak kullanan ekibin adı, "rezervuar köpekleri". İşinin ehli gibi gözüken ekipte, Joe'nun oğlu da vardır. Soygunun planları yapılır. En ince detayları bile gözden geçirilmiştir. Ama soygun planlandığı gibi işlemez. Mağazaya gelindiğinde tuzağa düşerler. Ekibin içinde polis olduğunun farkına varırlar. 'Kim, kime silahını çekeceğini',, 'kimden şüpeleneceğini, bilemez durumdadır. Silahlar çekilir. Etraf bi anda kan gölüne döner. Soyguncuların bir kısmı bir depoya sığınır. Depo içerisindede bir hesaplaşma vardır.

 

Dr. Strangelove

 

Yönetmen : Stanley Kubrick

 

Çok gizli bir askeri operasyonu gerçekleştirmek üzere, Amerika’nın ve kapitalizmin baş düşmanı Sovyetler Birliği’ne doğru ilerleyen B-52 bombardıman uçakları, yalnızca bir tuşa basarak bütün dünyanın kaderini değiştirebileceklerinin henüz farkında değillerdir.

Verilen emri her ne olursa olsun harfiyen yerine getirmekle yükümlü olan ve hedefe ulaşmak için gerekirse önlerine çıkan herşeyi yok etmeye programlanmış birer makine olan “The Leper Colony” ( Cüzzamlı Koloni ) adlı uçağın mürettebatı, kullanılmayı bekleyen iki atom bombasını, düşman mevzilerine bırakmaya hazırlanmaktadır.

Emri veren ise, komunistlerin Amerika için hazırladıkları suikast planını keşfeden General Jack D. Ripper’dır. Bu suikaste engel olabilecek tek kişi durumunda olan Ripper, nükleer güvenlik talimatlarını bir kenara iterek, Sovyetler Birliği’ni yok etmeyi planlar. Fakat bu çılgın askerin bilmediği korkunç bir gerçek vardır: Ruslar, kendilerine bir saldırı olması halinde otomatik olarak devreye girecek şekilde programlanan ve bütün dünyayı yerle bir edecek güce sahip olan “Doomsday Device” ( Kıyamet Günü Silahı ) adlı bir bomba yapmıştır.

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/warroom.jpg

 

 

Gözler, Pentagon’daki “Savaş Odası” adlı yeraltı karargahına çevrilmiştir. Büyük bir mağarayı andıran bu kasvetli odanın tam ortasında duran konferans masasının üzerinde ise, Rus hedeflerine doğru yönelen bombardıman uçaklarının ilerleyişi izlenebilmektedir.

Yukarıdan oval bir şekilde aydınlatılan masanın etrafında toplanan Başkan Merkin Muffley ve danışmanları, kendilerini bekleyen mahşer gününü nasıl engelleyeceklerine dair kara kara düşünmektedirler. Nitekim, görev gereği bütün uçakların telsiz bağlantısı kesilmiştir ve şifreyi bilen tek kişi olan General Ripley, aklını kaçırmıştır.

Başkan Muffley, bu zor durum karşısında, Amerikan silahları stratejisti Dr. Strangelove’a danışmak durumunda kalır. Dr. Strangelove, adı, “garip-sevgi” anlamına gelen Merwerdich-liebe olan eski bir Nazi bilim adamıdır. İnce, koyu renkli gözlükleri ve siyah eldivenli mekanik sağ eliyle ürkütücü bir görünüme sahip olan ve de özellikle, olmadık zamanlarda hareket eden kolu olmak üzere, bedenini kontrol etmekte zorluk çeken Dr. Strangelove, adeta çılgın doktor portresinin temsilcisidir.

http://www.bigglook.com/biggcinema/images/cockpit.jpg

 

 

Uzun süren uğraşlardan sonra B-52 uçaklarını saf dışı edecek şifre çözülür. Fakat tehlike henüz atlatılamamıştır, çünkü “The Leper Colony” uçağı arızalanmış ve görevin iptali emrini alamamıştır.

Bu uçağın güdümlü bombayı hedefe bırakmasıyla birlikte “Kıyamet Günü Silahı” bombası da harekete geçer. Gökyüzü bir anda mantar şeklinde yükselen bulutlarla kaplanır. Bu II. Dünya Savaşı görüntüsüyle birlikte, bildik bir müzik de yükselmeye başlar: “We’ll Meet Again” ( Tekrar Görüşeceğiz )

Amerika ve Sovyetler Birliği arasındaki iki kutuplu Soğuk Savaş politikalarını, “Kıyamet Günü” ekseni etrafında işleyen “Dr. Strangelove, Or: How I Learned To Stop Worrying and Love the Bomb” ( Dr. Strangelove, Ya da: Endişelenmeyi Bırakıp Bombayı Sevmeyi Nasıl Öğrendim ) adlı film, daha çok “ 2001: Bir Uzay Efsanesi”, “Otomatik Portakal” ve “Gözleri Tamamen Kapalı” gibi filmleriyle tanınan ve kısa bir süre öne hayata veda eden Stanley Kubrick’in imzasını taşıyor.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Katil Doğanlar / Natural Born Killers

 

Yönetmen : Oliver Stone

 

Mallory kendisine cinsel tacizde bulunmuş babası annesi ve hiç geçinmediği küçük kardeşi Kevin ile yaşamaktadır. Bir gün Mickey Knox isimli bir adam onların evlerine et getirirken, Mallory ile karşılaşır ve ona karşı kendisinde bir şeyler hiss eder. Ki aynı gün ikili Mallorynin babasının arabasını çalıp giderler. Bu sebepten Mickey hapse girer fakat oradan kaçar. Kaçarken hemen Mallorynin yanına gelir. İkili bir anda kendilerini kayb eder, Mallory babasını öldürür fakat annesini de, sadece kardeşini bırakırlar. Babasını öldüren Mallory kendisinde bir rahatlık hiss eder, sanki öldürmek ona kendisini daha iyi hiss ettirmeyi başarmışdır. Ve sevgilisi Mickeyde öyle. Fena halde aşık olan ikili daha sonra ardı arası kesilmeyen cinayetlere başlar. 666 nolu otoparkta öylesine hiç bir öldürme sebepleri olmadan, yolda geçeni ve kendilerini küçücük bir haksızlık yapanları bile öldürülürler. Ancak öldürdüklerin insanların arasında mutlaka bir kişiyi serbest bırakırlar ki, Mickey ile Mallory hikayesini tüm dünyaya anlatsın.

Jack Scagnetti (Tom Sizemore) isimli detektif ikilinin kimi nasıl öldürdüğüne dair şeyler öğrenirler. Jack kendisinin annesi de bir seri katil tarafından öldürüldüğünden dolayı nefret eder. Bu sırada ikili evlenmiş ve Mickey-Mallory Knox katil çiftleri olmuşdur. Medyada özellikle de Wayne Gale (Robert Downey Jr.)in programından anlaşılınca insanlar aslında bu iki katilin hayranı olmuşlardır. İnsanlara şöyle diyordu artık "Eğer bir katil olursam Mickey ve Mallory Knox gibi olmak istiyorum.". Galenin ise en büyük amacı bu ikiliyle röpörtaj yapmaktadır.

 

Bir gün Mickey ve Mallory Knox çifti bir kızılderilinin yanında kalırlar, ancak Mickey rüyasında gördüğü bir şeyden dolayı uyanarak yanlışlıkla aynı kızılderili adamın torununun gözleri önünde adamı vurar. Adam öldükten sonra yanına beslediği yılanlardan biri her ikisini de ısırır. Bir eczaneye giren ve burada bir adamıda öldüren ikili ilk defa kendilerini ele verirler ve polisler tarafından yakalanırlar. Şimdi iki aşık ilk defa bir birilerinden ayrılacaklardır

 

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

A Clock Work Orange

 

Yönetmen Stanley Kubrick

Yapımcı Stanley Kubrick

Senaryo yazarı Anthony Burgess 'ın romanından Stanley Kubrick tarafından senaryolaştırılmıştır.

Oyuncular Malcolm McDowell

Patrick Magee

Görüntü yönetmeni John Alcott

Kurgu Bill Butler

Film müzikleri Wendy Carlos

Rachel Elkind

Yapım yılı, ülkesi 1971 , UK

Yapım şirketi Warner Bros.

Dağıtım şirketi Warner Bros.

Süre 136 dak.

Dil İngilizce

Bütçe $2,200,000

Diğer adlar Otomatik Portakal

 

 

http://img125.imageshack.us/img125/2289/imagesbb3.jpg

 

Konu

 

Britanya'da endüstri sonrası bir şehirdeki, ahlaki değerlerin birbirine karıştığı, iyi ve kötünün ayırt edilemez hale geldiği bir toplumda, gençlerden oluşan bir çetenin insanlara uyguladıkları şiddeti ve Alex üzerinden insan doğası ve toplumsal değerlerin çatışmasını konu eder.

Bir holigan olan Alex (Malcolm McDowell) adlı gencin zaman geçirmek için üyesi olduğu sokak çetesi ile beraber işledikleri birçok şuçtan sonra çete ile ayrılığa düşünce onlar tarfından ihbar edilmesini ve polis tarafından beyninin yıkanarak topluma kazandırılma metodu ve sonrasını anlatır.

Filmdeki Şiddet Unsuru Üzerine Anekdot

 

Otomatik Portakal’ın, Kubrick’in en çok konuşulan yapımlarından biri olmasının nedeni içerdiği şiddet unsurları ve şiddete bakış açısı olarak gösterilebilir. Ama bu eleştirilerin bir çoğu filmin asıl amacı görmezden gelinerek yapılmış yıkıcı amaç taşıyan eleştirilerdir. Kubrick’in filmdeki amacını şöyle özetleyebiliriz; her insanın içinde şiddet arzusu vardır, bu inkar edilemez bir gerçektir. Filmin şiddete bakış açısı ise sanat toplumsal yabancılaşma üzerinedir. Baş karakter Alex’in bir Beethoven hayranı olması, onun resmine her baktığında gözlerinde şiddeti görmesi, 9. senfoniyi dinlediğinde bir şiddet eyleminden sonraki rahatlığı hissetmesi, sanatta şiddet temasından izler taşıdığına yeterli bir kanıttır. Ayrıca soymak için girdiği evde sanat hayranı olduğunu ileri süren kadının Beethoven büstü ile Alex’i kovalaması da sanat, şiddet ve ironiyi birbiri ile bütünleştiren bir imgelemdir. Öte yandan toplum yapısı Alex’i şiddete de sürüklemiştir. Çünkü aksi takdirde arkadaşlarıyla ilişkileri kesilecek, “Gülüver”ini (kafasını,zekasını) istediği zaman, istediği gibi kullanamayacaktır (filmdeki cinsel ilişkilerde de bir şiddet arzusu görülür. Alex’in iki genç kız ile olan, hızlıca gelişen ve bir anda biten ilişkisini hatırlayalım.). Fakat filmde gelişen olaylar nedeniyle şiddet arzusunu kaybeden Alex toplum tarafından reddedilmeyi, itilmişlik duygusunu hissedecek ve ironi filmin tümüne yayılacaktır.

 

http://www.youtube.com/watch?v=lE4sB_h2bMQ

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

kübrick harikası clockworke orange (otomatik portakal)ı da koyabiliriz sanırım bu katagoriye:) tesekkurler lady:)

 

 

elbette... bir çok film var eklenecek. zaten belli bir listeye bağlı kalmadan kendi kült filmlerimizi de paylaşıp tartışalım burada. sinemasever arkadaşlarla :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

devamı gelıyor boogee...:D

--------------------

Olağan Şüpheliler , The Usual Suspects

 

Oyuncular: Stephen Baldwin, Gabriel Byrne, Detay Yönetmen: Bryan Singer, Detay Kategoriler: Gerilim, Bağımsız Filmler

 

http://img127.imageshack.us/img127/7814/73191469ab2.jpg

 

Her biri kendi alanlarında uzman beş sabıkalı basit görünen bir kaçırma olayından göz altına alındığında, karmaşık ve akıllara durgunluk veren bir hikaye ortaya çıkar. Hikayeyi araştıran Ajan David Kujan (Chazz Palminteri), Güney Kalifornia'nın San Pedro Limanı'nda meydana gelen ve 27 kişinin ölümüyle sonuçlanan gizemli patlama ile bu beş sabıkalı arasında bağlantı olduğuna inanmaktadır. Elindeki tek canlı tanık Roger "Verbal Kint" (Kevin Spacey) hikayeyi baştan sona soğukkanlılıkla anlatırken, Amerika'nın her köşesine bulaşmış bir suçlar zincirini bir tek anahtar isim üzerine yıkar: Keyser Soze. Kimdir Keyser Soze? Gerçekten böyle bir kimse var mıdır?

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Big Fish / Büyük Balık

Yönetmen : Tim Burton

 

Burton' dan masalsı anlatımıyla hayat ve hayaller üzerine bir film.

 

 

“Kötü ya da şeytani sandığınız her şey aslında yalnızdır. Sadece sosyal inceliklerden habersizdir.”

 

William Bloom, babası kanser nedeniyle ölüm döşeğinde olduğu için, aile evine geri döner. Gezgin bir satıcı olan babasını yakından tanımak için, efsanevi bir kişiliği olan adamın gençliğinde yaşadıklarına dair öyküler toplamaya başlar.

 

Babasının yaşadıklarına dair efsaneler ve mitler, bir puzzle'ın parçaları gibi yerine oturacak ve anlaşılması güç olan adamın yaşamını zaferleriyle ve zaaflarıyla ortaya dökecektir.

 

http://img185.imageshack.us/img185/1158/resim002ar1.jpg

 

http://img84.imageshack.us/img84/9828/resim003dg0.jpg

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aaaa ne demek Seve Seve

:)

http://img182.imageshack.us/img182/7956/2001aspaceodysseyun8.gif

 

 

Stanley Kubrick, Dr. Garipaşk filmini bitirmesinin üzerine bir bilimkurgu filmi çekmek ister; filme dönüştürülebilecek bir fikir geliştirmek üzere bilimadamı ve bilimkurgu yazarı Arthur C. Clarke'a danışır. Clarke da "Sentinel" adlı kısa öyküsünü önerir. Bunun üzerine önemli bir ortaklık kurulur: Kubrick ve Clarke, eleştirmenler, sanatçılar ve izleyiciler tarafından sıklıkla en başarılı bilim kurgu olarak anılan "2001: A Space Odyssey"i kurmaya başlarlar; Kubrick senaryoyu yazıp, geliştirirken, Clarke da aynı ismi taşıyan romanı yazar. Stanley Kubrick'in isteği üzerine, bu roman filmin gösterime girmesinden sonra yayınlanır.

 

 

Filmin en önemli karakterlerinden süper-bilgisayar HAL 9000'in adının IBM kısaltmasındaki harflerden bir önceki harfe gidilerek oluşturulduğu söylense de Arthur C. Clarke, bunun tamamen rastlantısal olduğunu belirtmiştir.

 

 

http://upload.wikimedia.org/wikipedia/tr/c/c4/2001.jpg

Filmden bir sahne : Silahın keşfi

 

Filmin ilk bölümünde, bir maymun-adam alet kullanmayı öğrenmesini kutlarken elindeki uyluk kemiğini havaya fırlatır; bu kemiğin düşüşe geçerken bir uzay gemisine döner ve filmin ikinci bölümü başlar. Bu kesme, "jump-cut", sinema tarihinin en geniş zaman atlaması yapan kesmesidir. Bir diğer can alıcı sahne de iki astronotun, uzay gemisinin her şeyini yöneten süper bilgisayar HAL'den gizli yapmaya çalıştıkları konuşma sırasında, HAL tarafından dudaklarının okunduğunu gösteren sahnedir. Filmde, uzay boşluğunda hiçbir sesin duyulmaması gibi pek çok detay gizlidir. Filme konu romanın devam serileri yayımlanmıştır. Filmde HAL ile kaptanın satranç oynadığı sahnede, HAL, siyahla İspanyol Açılışı'nın Marshall Gambiti varyasyonu ile kaptanı yenmiştir.

 

Kubrick'in bu film için kurduğu setleri, daha sonra yeniden kullanılamamaları için kırdırdığı söylenir.

Film 1970'li yıllarda Türkiye sinemalarında, '2001: Uzay Yolu Macerası' ticari adı ile gösterime sunulmuştu.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ıntervıew wıth the wampıre (vampirle görüşme)...

 

Yıl 1791. New Orleans'ta yaşayan Louis karısını kaybetmiş olmanın üzüntüsüyle, yaşama sevincini kaybetmiştir. Lestat adındaki bir vampir, ona gecelerin yaratığı, yani bir vampir olmasını önerir. Louis bu öneriyi kabul eder. Lestat, Louis'in ölümcül kanını akıtarak onu da bir vampire dönüştürür. Ancak Louis, vampirliğe alışamaz. Açlığını gidermek zorundadır ama insanları öldürmek istemez. Ona, vampirliği Lestat öğretecektir.

 

ran - akira kurusava

Film Japon yönetmen Akira Kurusawa tarafından çekilen ünlü İngiliz yazar Shakespare'in "Kral Lear" adlı eserinin Japon adaptasyonudur. Yaşlı savaş lordu krallığını üç ayrı kalede yaşayacak üç oğlunun arasında paylaştırmaya karar verir. Yaşça büyük iki kardeş bu durumdan oldukça memnundur. Ancak en küçük oğlu babasının çıldırdığını düşünmekte ve iki ağabeyinin çok geçmeden birbirleri ile savaşmaya başlayacaklarını düşünmektedr. Bu tahmini çok geçmeden gerçeğe dönüşecektir.

http://images.google.com.tr/url?q=http://www.criticalgamers.com/archives/pictures/RAN_MoviePoster.jpg&usg=AFQjCNEWi4F-eWTXMyQXOmN9NLqlWLFYpg

 

taxi drıver (taksi şoförü) - martin scorsese

26 yaşındaki Vietnam gazisi Travis Bickle, New York sokaklarında taksi şoförü olarak çalışmaktadır. Burada zor şartlar altında yaşayan birçok insanla karşılaşır. Bunlardan biri de küçük yaşta fahişelik yapan Iris'tir. Bickle, Iris'i bu işlerden uzaklaştırmaya ve onun ailesinin yanına dönerek okuluna gitmesine yardımcı olmak ister.

 

http://img388.imageshack.us/img388/7416/taxi20driver20fsj8vk0.jpg

 

 

evil dead (şeytan ölüsü) - sam raımı...

 

 

http://www.weblebi.com/GM_tyxOHsxQmiCxDHU4z7g.wim

 

ve tabi dünyayı kurtaran adam...

 

İki Türk uzay pilotu, rutin bir görev esnasında bilinmeyen bir gücün çekim alanına girerler ve uzay araçları bilmedikleri bir gezegene düşer. Bu gezegende dünyayı bekleyen büyük tehlikeyi öğrenirler.

 

http://www.intersinema.com/haber/resimler/200504/1659_b_9430.jpg

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://www.moviewallpapers.net/images/wallpapers/2001/donnie-darko/donnie-darko-1-1024.jpg

Bağımsız Amerikan filmlerinden olan ?Donnie Darko?, aynı zamanda 26 yaşındaki yönetmen Richard Kelly?nin ilk filmi olma özelliğini taşıyor. 16 yaşındaki Donnie Darko ilk bakışta sıradan, sorunlu bir ergenlik geçiren bir genç gibi görünür. Amerika?nın 80?lerle özdeşleşmiş bir banliyösünde (Middlesex) yaşayan tipik bir ailenin, psikiyatri tedavisi gören oğludur. Geçmişte çıkardığı sorunların üzerine bir sünger çekmek ister; yapamaz; uykusunda gezmekten kurtulamaz. 1 Ekim 1988?de, bir dağ yolunda uyanır. Yanında uzanan bisikletine atlayıp evine geri döner. Sonraki gece, yine uykusunda bir yürüyüşe çıkar ve tavşan kılığına girmiş Frank?le karşılaşır. Frank ona şunu söyler: Dünya 28 gün, 6 saat, 42 dakika, 12 saniye sonra yok olacak! Donnie evine geri döndüğünde, odasının bulunduğu noktaya bir jet motorunun düştüğünü görür; uyurgezer olmasa ölmüş olacağını fark eder. ?Donnie Darko? bir taraftan bir çocuğun yetişkinliğe geçme sancılarını konu alırken, diğer taraftan 1980?lere, Reagan dönemine ve felaketin eşiğinde duran Amerikan banliyö yaşantısına acımasızca dil uzatıyor.

 

http://images.google.com/url?q=http://www.sbceo.k12.ca.us/~vms/carlton/Rome/spartacus.jpg&usg=AFQjCNGkI3Mx2sDyOOCyfKLpyP2MWcCpBQ

Stanley Kubrick'in yönettiği filmde Spartacus (Kirk Douglas) adlı cesur bir gladyatörün ve davasında ona inanıp onu destekleyen Varinia'nın (Jean Simmons) hikayesi anlatılıyor. Güce susamış General Crassus'un (Laurence Olivier) meydan okumasıyla Spartacus özgürlüğü ve Roma İmparatorluğu'nun başa çıkılamaz gücüyle yüzleşmek zorunda kalır...

 

http://img141.imageshack.us/img141/6739/617ka5.jpg

Tür : Western / Aksiyon Yönetmen : Sergio Leone Senaryo : Agenore Incrocci , Furio Scarpelli Görüntü Yönetmeni : Tonino Delli Colli Müzik : Ennio Morricone Yapım : 1966, İtalya , 161 dk.

Oyuncular

Clint Eastwood (Sarışın (İyi)) , Lee Van Cleef (Sentenza (Kötü)) , Eli Wallach (Tuco Benedito Pacifico Juan Maria Ramirez (Çirkin)) , Aldo Giuffrè , Mario Brega (Binbaşı Wallace)

Eski bir askerin ordudan çaldığı altınları tesadüf eseri öğrenen üç kovboyun yolculuğunu anlatmaktadır. Yolculuk sırasında kendilerini Amerikadaki iç savaşın tam ortasında cephede bulurlar.

Clint Eastwood bu filimde Golden Laurel ödüllerinde en iyi aksiyon performansı dalında ikinciliğe layık görülmüştür. Film boyunca Blonde(Clint Eastwood) takma adıyla yol alan kovboy hiç gerçek adını söylememiştir.

 

http://img.blogcu.com/uploads/yattara52_5555.jpg

Cesur Yürek; Mel Gibson'in yönettiği ve başrolünü oynadığı bu epik yapım, Türkiye sinemalarında yıllarca gösterilerek bir rekora imza atmıştır. 1996 yılında 10 dalda Oscar'a aday olan yapım, yönetim, görüntü yönetimi, efekt, makyaj ve en iyi film dallarında ödüle layık görülmüştü.

  • Tür: Dram/Savaş
  • Oyuncular: Mel Gibson (William Wallace), James Robinson (Genç William), Sean Lawlor (Malcolm Wallace), Sandy Nelson (John Wallace), James Cosmo (Campbell), Sophie Marceau (Prenses Isabelle)
  • Bir sahne:

William Wallace: İskoçya'nın evlatları! Adım William Wallace! Bir Asker: William Wallace'ın boyu iki metredir. William Wallace: Evet, duydum. Bütün düşmanlarını öldürüyormuş. Kendisi burada olsaydı gözlerinden ateş saçıp düşmanlarını yok ederdi, arkasından çıkan şimşekle onları yakardı. Ben William Wallace'ım ve bugün burada diktatörlüğe meydan okumaya gelmiş bir İskoç ordusu görüyorum. Özgür insanlar olarak savaşmaya geldiniz. Özgürlüğünüz olmazsa ne yapabilirsiniz? Savaşabilirmisiniz? Bir Asker: Onlara karşımı? Hayır! Buradan kaçıp yaşarız. William Wallace: Evet, savaşırsanız ölebilirsiniz. Kaçarsanız biraz daha yaşayabilirsiniz. Ama bundan yıllar sonra yatağınızda ölümü beklerken, o yaşadığınız günleri bu günle değiştirmeyi hayal edeceksiniz. Bu fırsatı düşleyeceksiniz ve bu günlere dönüp şunu söylemek isteyeceksiniz. Hayatlarımızı alabilirler! Ama özgürlüğümüzü asla elimizden alamazlar! ÖZGÜR İSKOÇYAYA!!

 

http://www.bright-angel.nl/images/Samurai3.jpg

Yapım :

1954, Japonya

Tür :

Aksiyon / Dram / Macera

Yönetmen :

Akira Kurosawa

Senaryo :

Akira Kurosawa, Shinobu Hashimoto, Hideo Oguni

Oyuncular :

Takashi Shimura, Toshiro Mifune, Yoshio Inaba, Seiji Miyaguchi, Minoru Chiaki, Daisuke Kato, Isao Kimura

Yapımcı :

Sojiro Motoki

Görüntü Yönetmeni :

Asakazu Nakai

Köylülere saldırılarda bulunan haydutlardan bıkan köy halkı bir samuraydan yardım ister. Diğer 6 arkadaşını da yanına alan samuray köylülere yardım edecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Gaspar Noe' dan çok tartışılan ve kimilerini kurgusuna hayran bırakırken kimilerine sinema salonu terk ettiren film

 

İrreversible ( Dönüş Yok )

 

http://img225.imageshack.us/img225/8733/irreversibleposgl2.jpg

 

Marcus ve güzel sevgilisi Alex'in mutlu bir ilişkileri vardır. Bir parti sırasında aralarında küçük bir tartışma yaşanır ve bunun sonucunda Alex sinirlenerek yalnız başına eve dönmeye karar verir.

Ancak eve giderken ıssız bir tünelde tecavüze uğrar. Bunu öğrenen Marcus adeta kendini kaybeder.

Arkadaşı Pierre ile birlikte bu olayın sorumlusunu kendi yöntemleri ile cezalandırmaya karar verirler. Bu andan sonra olaylar kelimenin tam anlamıyla kontrolden çıkar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

iyi-kötü ve cirkin yok boyle bir film cok güzel bir konu bnde ekleme yapıcam shining konusu gecmis stanley den ama konmamıs herseyi baskasından beklemek olmaz ben koyuyorum ozaman:)

 

 

The Shining (1980)

http://img211.imageshack.us/img211/9244/theshiningkz1.jpg

The Shining, 1980 yapımı Stanley Kubrick'in Stephen King'in aynı adlı romanından uyarladığı filmdir.

 

Filmin başrolünde yazar Jack Torrance'ı canlandıran Jack Nicholson vardır. Torrance'ın karısı rolünü ise Shelley Duval canlandırmıştır. Uzun ve detaylı takip sahnelerinin çekimi için steadicam'in bu kadar uzun süre kullanıldığı ilk film The Shining'dir.

 

19 milyon dolara malolan film Amerika'da toplam 44,017,374 $ hasılat yapmıştır. En fazla çekim tekrarı yapılan filmidir. Şu ana kadar (15/11/2006) 127 tekrarı çekilmiştir.

http://img211.imageshack.us/img211/1536/shining4la2.jpg

Aktör- Rol

Jack Nicholson- Jack Torrance

Shelley Duvall- Winnifred "Wendy" Torrance

Danny Lloyd -Danny Torrance

Scatman Crothers- Richard "Dick" Hallorann

Barry Nelson- Stuart Ullman

Philip Stone- Delbert Grady

Joe Turkel- Barmen Lloyd

Tony Burton -Larry Durkin

Anne Jackson -Doktor

Lisa & Louise -Burns Grady İkizleri

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

redrum :) gerçekten çok güzel bir filmdir Shinning. rivayete göre King ve Kubrick' in araları açılmıştır bu filmden sonra ne derece doğru bilemem :)

arası acılmasını bilemem de boyle bi film ortaya koyduktan sora onemli degil fazla:):)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

FIGHT CLUB (DÖVÜŞ KULÜBÜ)

 

 

http://img253.imageshack.us/img253/5238/fightclubez9.jpg

 

Bir grup hayattan ve konforundan sıkılan insan bir araya gelir. Tyler Durden adındaki karizmatik kişinin liderliğinde çeşitli eylemlere girişirler. Ancak bunları yapmadan önce dövüş kulübü adı verilen organizasyona katılmak zorundadırlar. Kulübün belirli kuralları vardır:

Dövüş Kulübü'nün birinci kuralı... Dövüş Kulübü hakkında konuşmayacaksınız.

Dövüş Kulübü'nün ikinci kuralı... Dövüş Kulübü hakkında KONUŞMAYACAKSINIZ.

Dövüş Kulübü'nün üçüncü kuralı... Birisi dur derse ya da sakatlanırsa kavga biter.

Dövüş Kulübü'nün dördüncü kuralı... Sadece iki kişi dövüşür.

Dövüş Kulübü'nün beşinci kuralı... Her sefer sadece bir dövüş olur.

Dövüş Kulübü'nün altıncı kuralı... Tişört yok, ayakkabı yok.

Dövüş Kulübü'nün yedinci kuralı... Dövüş sürebildiğince uzun sürer.

Dövüş Kulübü'nün sekizinci kuralı... Eğer bu Dövüş Kulübü'nde ilk gecenizse, dövüşeceksiniz.

 

 

PULP FICTION(UCUZ ROMAN)

 

http://img253.imageshack.us/img253/7198/pulpfictionc10077454ig3.jpg

 

Jules ve Vincent, ünlü mafya Marcellus Wallace adına çalışan tetikçilerdir. Wallace Vincent'tan yokluğunda karısına gözkulak olmasını ve onunla iyi vakit geçirmesini ister. Ancak bu Vincent için kolay olmayacaktır. Butch Collidge, bir dövüş karşılığında Wallace'ın parasını alan ancak dövüşmekten vazgeçen eski bir boksördür. Artık onun da başı derttedir.

 

 

Bence bu 2 filmde kült filmler arasına girmeyi çoktan başardılar..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Pink Flamingos

 

http://www.korkufilmleri.net/wp-content/uploads/2007/09/pink_flamingos1.thumbnail.gif

Yönetmen:John Waters

Senaryo:John Waters

Oyuncular:Divine, David Lochary, Mink Stole, Danny Mills, Edith Massey, Mary Vivian Pearce

Yapım Yılı: 1972

Ülke: ABD

 

Konu: Divine adındaki yukarıdaki şekilde görülen obez travesti, yumurta manyağı annesi Edie, tam bir çatlak olan oğlu Crackers, ve röntgenci dava arkadaşı Cotton ile birlikte bir karavanda yaşamaktadır. Yerel gazetelerin “Dünyanın En İğrenç” insanı olarak tanımadıkları ve meşhur ettikleri Divine gerçekten de bu yakıştırmanın hakkını verir gibidir. Ancak Connie ve Raymond Marble çifti aynı kanıda değildirler. Onlara göre, yıllardır binbir mücadele ve emek ile yılmadan ilkokullarda uyuşturucu pazarladıkları, genç kızları kaçırıp hamile bırakıp, çocuklarını lezbiyen çiftlere sattıkları, porno işinde bir marka ve cinsel sapıklıkta doktora sahibi oldukları için bu sıfatı kendileri hakketmektedirler. Sıfatı almak için herşeyi yapmaya hazırdırlar. İşe Divine’a hediye paketi yapılmış bir adet bok göndermekle başlarlar. Bu bir savaşın başlangıcıdır!

 

18 yaş altı için kesinlikle sakıncalı ve midesi hassas kimselerin izlememesi önemle tavsiye edilen bu iğrençliklerle dolu kültü de bilen var mı? ıyyyk

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Pink Flamingos'u izledim. ancak kült film olduğunu düşünmüyorum. boogee' nin de dediği gibi herkesin midesinin kaldırmayacağı arıza bir film olur olsa olsa. yani bir Trainspotting desen tamam ama Pink Flamingos bence bu sıfatı hak etmiyor. Caligula , Pink Flamingos , 120 Days Of Sodom gibi filmler kült olmaktan ziyade aykırı tanımlamasını hak ediyorlar bence. yine de katkın için teşekkürler listede bulunsun :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...