Jump to content

Birhan Keskin Şiirleri


semuel

Önerilen Mesajlar

neden ve kimden temenni ettiğini bilemeden,önüne geçilmez bir dürtüyle bağışlanmak istersin ya bazen ve yönelirsin sebebe Meded Ey! diye.

ve bir isim koyamazsın Ey diiye seslendiğin hitabın önüne.Birhan keskin benzer bir çığlığın şairi gibidir.Birkaç şiirini paylaşıyorum umarım beğenirsiniz.

 

 

Ayrılık

 

kaç gecenin çölüdür bu ayrılık

kaç şiirin dölüdür üstüme

örttüğün bu ince sessizlik

kalbim alış artık, kır kendini

kendi duvarında, sesini

kendi duvarına haykır.

 

tesadüfen birbirine rastlamış

başka başka aşklarsızın siz artık

geceyle gündüz gibi birbirine

ayrılmış. O ki rüzgar, bir zaman

senin çölünde kumlar uçurmuş,

o ki gece ve esmer, görmüyor

sahrayı, sesi içinde karışmış.

 

her ayrılıkta kendine saplanan bir hançer

kendi sabrını deneyen taş,

kendi uykusuzluğunda yatak oldun.

kül koy şimdi yanına korunun

seni kavuran onu da yakmasın.

aşkla besle kendini, gül yetiştir,

sardunya çoğalt.

ki, sen aşktan ve ayrılıktan

başka ne anlıyorsun.

 

 

 

İz

 

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun

izlerime rastlıyorsun, bıraktıklarıma,

orada o yolda çekmiştim ruhumu patlatan fitili

benden savrulan parçalar kurusa da,

izleri var hala yolun kenarında.

 

izini sür yolun, acının ormanı büyütür insanı

vakit geniştir, ufuk sandığından daha yakın

acıyla geçtiğim yoldan geçiyorsun,

ustası olacaksın içine gerdiğin ttellerin

hangi sızıyla titrer içinde, hangi sesle

büyük bir aşk, hangi sesle ölür, bileceksin.

 

ne zamandı bilmiyorum. yaşadıklarından sana

kalan tortu, seni olduğun yere çakan, olduğun

yerde fırtına koparan korku. kendi sarmalında

döndün, döndün, sanma ki daha dönmeyeceksin

kalsan da bir yer için, aslında hep gidiyorsun.

 

şimdi, acının ormanından geçiyorsun

her şey bir daha kanasa da

ne geçtiğin yola ne sana dokunabilirim ben

geç meleğim, senin de şarkıların olsun

içindeki telleri titreten.

 

 

 

Aşk

 

Sevgilim sabahın erkenini seviyor,

ben geceyi ve esmerliğini onun,

o dorukları sevior, korkuyor bundan

ben rüzgarla buluşan tepeyi, tuhaflığı,

ona bir yeşil gülümsüyor,

ben, hayatı delice sevdiysem nasıl,

diyorum, seni de öyle.

O kendi boşluğunda oyalanan günlerde

canı sıkılan bir çocuk gibi uyuyor,

ben göğe bakıyorum geceden,

kendi çukurunu bulmuş deniz gibiyim

diyorum, yanında,

o sabahları eğilip öpüyor denizi.

 

Çıplağın çıplağımda, rüzgarın dağımda olsun,

esmerliğin gecemde, öyle kal.

"Bulutlara bak, gidiyorlar, hızla" diyorsun,

yağmur bir yalıyor yüzümü,

bir duruyor. Sabahları eğilip yüzüme

öpüşün geçiyor bir, bir duruyor aklım.

 

Su ve rüzgar, dağ ve doruk, sonsuz hepsi,

oysa camdaki sardunya gibi üşür

bana biçtiğin ömür, ölüm geliyor aklıma bir

bir, çıplağın çıplağımda.

 

Rüzgarın dağımda olsun esmerliğin gecemde

öyle kal, sana sonsuz sarıldığımda

 

 

 

 

Saf Sabır

 

 

 

Ben, birlikte kıyıya sürüklediğimiz kayıktan

 

saflığımı ve sabrımı aldım tek

 

kalanları kumsala göm sen de

 

yaz boyunca

 

nasılsa her keder eksilir

 

kendini doldurarak

 

 

 

sardunyalarla konuşarak çoğalttım

 

aramızdaki ayrılığı

 

sayarak çoğalttığım günleri tamamladım

 

kirpiklerimin arasına çektiğim tülde

 

yağmur durdu ve şimdi kış bitiyor

 

oysa kimse yokmuş dışarda

 

içim dışıma vuruyor

 

 

 

sardunyalara su vermekle unutamadığımız

 

şeymiş aşk:

 

alnından bir günaydın gibi düşürdüğüm sabah,

 

sağ yanımda unuttuğun keder.

--------------------

Deniz

 

 

 

Uzun uzun bir yağmuru okudum,

 

Uzun ıslığını taşıdım rüzgârın,

 

Uzak bir kıyıya mektup yolladım.

 

Döndüm, derinde dövdüm kendimi.

 

Duydum, kırıldı içimde tuz sesi

 

Bir derine ağladım.

 

 

 

(Keder saldı içime bir denizden bir midye,

 

Taşı gördüm ağırlık indi dilime)

 

 

 

Engin de kendinden uzağı özlermiş

 

Ufuk bir şey değilmiş bana, gördüm.

 

Hayal kıvamıymış aşk,

 

Gülün kokusunu bademin neşesini

 

istedim.

 

 

 

Ah bilemedim de nasıl geniştim,

 

Koşup kapaklanayım bir kucak istedim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Karınca

 

 

 

Ruhumdaki sabır, kalbimdeki aşkla kurdum

 

kor dantellerden bu yolu, ormanın altına

 

yeter ki oku onu.

 

 

 

Senin gördüğün ağzımın kenarında duran dua,

 

ben ayaklarımın altındaki toprağa, döktüğüm

 

gözyaşına inandım. Öyle uzun ki dünya;

 

katlanmaya, kıvrılmaya, açılıp çarşaf olmaya.

 

Mümkündür yol yapmaya bir ömür, yol almaya.

 

 

 

Ah! yine de yolumdaki kederi kimse bilmesin,

 

büyüsün, genişlesin, dolansın ömrümü;

 

kapısı kapalı çoktandır, penceresi dargın.

 

 

 

Kim anlayacak bu kor işaretleri?

 

Kimsenin dilinden okunmasın içimde ufalan.

 

Ovada ve dağda saklı bir mavi için

 

düştümdü yola. Benim de yaban bir çığlığım vardı,

 

çok zaman oldu, teslim ettim onu rüzgara.

 

 

 

Kışa girdik kıştan çıktık

 

ama değişmiyor insan

 

karınca duası diyorlar ördüğüm yola.

--------------------

Penguen

 

Penguen

bana sırtını dönme

biliyorum, sana benziyorum

ve içinde saklı tuttuğun yele.

 

Penguen

benim de içimde saklı tuttuğum

buzlu kıyılar, çığlık hatıraları

ben de senin kadar kaçkınım ve yaralı.

 

Kim bağışlayacak beni, penguen

çizdim senin beyaz ve narin yerini.

 

Bir yanım bembeyaz ışık

kör ediyor, bir yanım zehir gece

parktaki salıncağa binmeyi

beceremedim bugün ben de.

 

Penguen bana sırtını dönme.

Unutmadım aramızdaki beceriksiz dili.

Dünya yordu bizi. Benim de söyleyemediklerim

var. Hiç söyleyemeyeceğim onları belki de.

Uzun bir yolu geliyoruz seninle, yolu,

geldikçe anlıyorum ki, biz,

bu dünya üzerinde yürüyemiyoruz bile.

 

Penguen,

kim bağışlayacak beni

çizdim senin beyaz ve narin yerini

elimde unuttuğun ince metalle.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aksın, içimde bir nehir gibi

Dolanan keder

Unuttuğum, unutmaya çalıştığım ne varsa

Bende durmasın

İçimde öyle çok ki, her gidenden

biriktirdiğim melekler

zaman insafsızlık etmese

kederin oyduğu tarafımı sana getirsem

kalem beni tutmasa, anlatsam sana

siyah, simsiyah bir engerektir zaman

ve kış neler eder insana

nasıl yarım bırakır, ayırır parçalara

sense kışı yaşamadın daha

reddetim bütün kesinlikleri

kalbim bu hayale bir daha inansın diye

siyah... değişmiyor,

siyah hala nehir içimde

ve kalbim anlamıyor

adalet yok, niye?

Yıktığım, atladığım, söndürdüğüm

Bir yangın yerindeyim

İçimde sadece, dediğim gibi

Her gidenden biriktirdiğim melekler

Kalbimin üstünde bir daha hançer

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Taş Parçaları

 

 

 

 

 

 

III

Madem arkandan ağlamamı bile çok gördün bana

Al bu taşlar senin olsun… O halde ve bundan böyle

Bütün davullar vursun, telleri kopsun sazların

boşluğa bağırsınlar, birlikte;

Kan kusacağız.

Kan kusacağız.

Madem dünya bunca zalim

Madem yakışmıyor kalbimize.

 

Bütün davullar gümlesin

Boşluktan gelen, boşluğu dolduranı

Boşluğa böğüreni

Vursunnnn.

 

Bak! nasıl kan kusuyor külde uyuyan

Dünya görrrrsün.

 

 

IV

Her kezim ben

Küle ne öğretebilirse hayat, ancak

Onu öğretti bana da.

 

(Ama…)

Ben külün içinde çok uyumuşum.

Ben külün içinde çok uyudum.

Ben külün içinde çok uyudum.

 

 

II

İçerde tıkanan çığlık dışarda inliyor

Sabaha karşı

Uyku kabul etmiyor beni

Dışardan bir yerden uzuuuuunnnnuzun

Bir inilti kopuyor.

İçimde zulümün duvarları.

Uykuuuuuuuu

alsana beni koynuna.

 

Kalktığımda,

banyoya seyirttiğimde gözümden sesler boşanıyor.

İçerde,

sonra bu sessizce akan yaşlar senin, diyor. İçimin duvarlarında

bu taşlar oturuyor,

çıkaramadığım bir ses var, benden onu çıkarıyor,

Taşın sessizliğinde:

Kalın, ilkel, boşluğa doğru, gecenin kovuğundan

dışşşşarı doğğğruuuu:

 

Seni bu yalan dünyaya saldıııııııııııımmmmmmmmmmmm sonunda

acıyor çoooooookkkkkkkkkkkkk,

 

 

VI

Ben seni hep sevgilim ben seni hepppp

yüzünden geçen dalgalardan okudum.

Gözlerine sevgi okudum ellerine şefkat okudum

Annen seni inkâr etmişti

Aldım etime dokuduuuuuuuuum.

 

V

Yanmamı bekleme benden

Ben ne çok yandım, biliyorsun.

Yanamam ben yanamam

yanamam küllerim uçuyor.

Rüyamda sapladığın jiletler etimde

Kanamıyor acımıyor.

Acımıyor

Bu dünya buz, bu buzzzzz

zzzzzzzzzzzda

Hiçbir şey acımıyor.

 

Bunlar yalan,

Yalan söylediklerim

Yalan söylediklerin

Bunlar ancak dünyaya yakışıyor.

 

Küldüm ben zaten

Küldüm zaten küldüm zaaaateeeen

Kalmışsa eğer

Külün içinde şimdi insanım

uyanıyor.

 

Dünya görsün şimdi.

Bembeyazzzz

dünyaaaaaaaaaaaa

Yoluna baş koyup buzzzdaaaaaaa

Kan kusanı.

 

 

I

Tek tek dururken onlar

Öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:

O ikisi yan yana, alt alta geldiklerinde

Dünya böylece daha geniş oluyor

Biri ötekine ateş sunuyor

ve eski kitaptan çıkıp başka bir anlam

oldukları gibi oluşlarını da beraberlerinde taşıyarak

Çoook eski bir kitapta, ısınsın diye

masalı tetikliyor

ama yine de olduklarının ötesine taşan bir başka masal oluyor

Öbürü, henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:

Büyü böylece büyü oluyor

Öbürü henüz yanına gelmemiş olanı çağırıyor:

masal mıydılar, soruyor…

Maaaasssssssaaaaallllllllllllllll…

 

 

VII

Dünya ne ki sevgilim?

Benim sana yaptığım kubbe yanında.

Düşsün, olsun, bırak,

içinde yıldızlar patlıyor.

Kolaydır inanmak kadar inanmamak da.

İster sal kendini dünyaya, ister kal yanımda

Her şeyden öte öyle sevdim ki ben seni

Yoluna baş koymak diyoruz

Biz barbarlar buna.

 

 

Sekiz

Kırdımsa ben o yalan mekânı kırdım

Çıksın diye ortaya

Çırrrrrrrıııllçıpplaaaaaaak:

 

Sen benim yuvamsın

Yuvanım ben senin.

 

 

 

kitaplık Birhan Keskin

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

AYNA

Sen bana elma yerdin eskiden

Ben kocaman bir bardak su sana mutfaktan

İki buğulu ağaç olalım, ben sana

iki serin taş, demiştim, daha o zaman

yan yana, ses veren, yağmur alan.

 

Sen şimdi oradan,

eteğimdeki taşları çatlatan

sözcükleri getir, yan yana getir.

*****

GÜNEŞ…YILDIZ

Yol uzun, güzergah zorlu; ne demeliyim?

Zarif kardeşim benim,

Seni aldım yanıma, ikizimi almış yürüyor gibiyim.

 

Sana yıldız sana güneş mi demeliyim,

Günümde hayret gecemde hayret istedim

Yer yer senin gibiyim ben yer yer kendim.

İnsan olan yerlerim çok ağrıyor,

Olsun, yine de sen kapanma, şu sıra benim,

Yerine bırak ben incineyim.

*****

SALYANGOZ

içimdeki taş yerinden kımıldadı.

göğün altında,

yerin telef edilmiş yüzünde

bir papatyanın "olmaz" yaprağına düştüm.

ben sustuysam söz de sussun. olmadı,

 

taşındım ertesi gün "olur" yaprağına.

orda büyüttüm hatırayı,

ordan düştüm.

hatıra da unutsun kendini koyuluğunda.

 

beni gel beni bul beni al,

istediğin yerde uyut bendeki hatırayı

istedim.

 

vardığım yer bir uçurumdan kekeme,

gümüşten ipliğim azaldı

susmaya unutmaya uykuya

yelteniyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

MİLONGA..

Ilık süt gibiydin

Sen , uf uff..

 

 

Benim ağzımda bir zehir vardı ,

Beni bu dünyaya ağzımda ,

Hoh ,

Bu zehirle bıraktığında

Ben senin kötü olduğunu ,

Senin kötü olduğunu

Anlamamak için ,

Çok çalıştım..

 

 

Benim seninle ilgili

Bildim her şey bir

Yalandı. Buna çalıştım..

Tersinden bir adaletsizliği

Anlamam gerekti benim ,

Ve ben

Hoh ,

Ben bunun için bir Afrikalı gibi çalıştım..

 

Ilık süt gibi ,

Ilık süt gibi olduğun ,

Hooohhh ,

Benim uydurmamdı..

 

BİRHAN KESKİN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...