Jump to content

zirzopp

Önerilen Mesajlar

E66C5742-946E-42F3-8037-3A084C0FD3A1.jpeg

Bu yazı kapsamında geçen konular belki insanlığın yaşı kadar eskidir. Her kadın ve erkek hayatının belli bir yerinde kendini tamamlamak, kendi içinde başka bir yan keşfetme girişimine girmiştir ya da girecektir. Kendimizi değersiz, bir köşede unutulmuş ya da çok fazla çabamıza rağmen hayatta çok az yol aldığımız zamanlar vardır. O zaman biz kendi içimize dönüp tüm yaşananların aslında ne için olduğunu sorgularız ya da bu cesareti kendimizde bulamayız. Belki de bu soruların cevaplarının olmadıklarını zannederiz. Bugünün hem kadınlarının hem de erkelerinin unuttuğu bir yaşam şekli var. “Örnek almak.” Birini, birilerinin yahut mitolojik rol modelleri örnek almayı unuttuk. Teknoloji ile birlikte gelen “çok biliyoruz” modasına kendimizi kaptırdık. Yüzyılımızın insanına göre içinde bulunduğumuz çağ, çağlar içindeki en ileri olan çağdır. Aslında sadece teknolojimizin ileri olduğu gerçeğini görmekten çekiniyoruz. Bizden önceki tüm dini inanış, tüm psikoloji ve felsefe bilgisi, tıp bilgisi vs hepsi bir çocuğun anlayacağı kadar basit olduğunu düşünüyoruz. Şunu düşünün etrafınızda ki kişi çağları inceledi ve buna karar verdi. Bu durum ergen bir çocuğun kendi fikirlerinin anne babasının fikirlerinden daha ileri, onlarınkilerin ise geri ve çağ dışı olduklarını düşünmesi gibidir. Bu ergen için normaldir çünkü o kendi çocuk sınırlarını aşmak için bunu kullanacaktır. Onun da anne babası zamanında aynı şeyi yapmışlardı.

Ben bu metni yazarken çağların bir bütün olduğunu, insanlık olarak inişler ve çıkışlar yaşayabileceğimizi düşünerek yazdım. Bu gün iyi yapabildiğimiz bir şeyi yarın kötü yapabilir ya da tam tersini yaşama ihtimalimiz oldukça yüksektir.

 

Bu nedenle ben derinlik psikolojisi hakkında bu gün “kadim” olarak adlandırdığımız kültürler hem kozmolojileri hem de insan varlığının kozmosla olan latif ilişkisi üzerine bizden daha fazla söz sahibi olduklarını görüyorum. En azından kadın ve erkek ruhu üzerindeki edindikleri idrakleri sanatlarında apaçık görülüyor.

Arketipler kavramının günümüzde bir kez daha hatırlanmasında ki en büyük katkı Carl G. Jung’dur. Bu nedenle onun geliştirmiş olduğu bu bakış açısı ile insanı daha derinden ve hiçbir yanını göz ardı etmeden tanıma imkânına sahip olmuş oluyoruz. Onunda dediği gibi arketipler binlercedir ama belirgin olan ve enerjileri ve imgeleri diğerlerinden çok güçlü olan arketipler bizim için hayati önem taşımaktadır.

Bu yazı kapsamında olgun kadınlığı altı arketipini Hera, Afrodit, Demeter, Athena, Persefon ve Artemis’i tanıyor olacağız. Bu altı arketip bu alanda bir merak uyandırmaya yetecektir.

 

Bu derinleşmeyi yaşamaktaki amacımız aslında bireysel olduğu kadar toplumsalda bir öncelik taşıyor. Eskinin güçlü, fedakâr ve eğitici kadınlarının nerede olduklarını merak ediyorum. Kadının güzelliğinin, içinden yansıyan bir somatik duruş olduğunu yaşayan kadınların nereye gittiklerini merak ediyorum. Unvan sahibi olmak için değil ama insanın belli unvanlar üzerinde düşünmesi kendisi için iyi olacağını düşünüyorum. Bir kadını hanımefendiye dönüştürecek bilgeliği arıyoruz. Bu gün için hanımefendilik kavramı, yanına yaklaşmaya cesaret gerektiren bir havada olan bir kadına hitap şeklimiz gibi algılanıyor ya da başka dışsal faktörler eklenebilir. Ben kadındaki hanımefendiliğin, her kadının içinde uyuyan bir potansiyel olduğuna inanıyorum. Bu derinlik bir hanımefendi doğuracaktır. Dünyayı daha yaşanır hale getirecek sihirli, bereketli ve iyileştirici ellerin sahibi aynı zamanda doğal olarak güzel olan hanımefendilerin uyanmasını sağlayacaktır. Buna kadınlar kadar erkeklerin ve çocukların da acil ihtiyacı olduğu inancındayım.

 

Bu yazıda isimleri Grek kültürüne ait altı arketipi kullandım. Yeniden belirtmek isterim sadece isimleri Grek kültürüne aittir yoksa arkalarındaki enerjilerin karakterleri şaşırtıcı bir biçimde her kültürde aynıdır. Bu o enerjilerin ne kadar gerçek olduklarının kanıtıdır. Örneğin kadının olgun yaşının, güçlü ve erdemli halinin arketipi olan Hera, İslami inanış çatısında Hz. Fatma ile çok denk özellikler sergiler. Yeri gelmişken belirtmeliyim ki arketiplerin kullanımı Anadolu geleneğinde alışıldık bir durumdur. Kendi ananemden duyduğum bir söz; bir yemek yaparken, ya da kurşun dökerken “benim elim değil Fatma Anamızın eli olsun” der.

Bu söz arkasında Jung’un öğretisinin çok belirgin izlerini taşır. İnsanın bu insan ötesi arayışı aslında onu kendi ötesine taşır. Kendini aşmanın bilgeliğini bir kez daha hatırlamanın kıymeti anlayacağımız zamanları inşa etmek elimizdedir.

 

Arketiplerin özelliklerini geçmeden önce her kadında altı arketipinde bulunduğunu, ancak çoğunlukla birini ya da ikisini baskın olarak göstermektedir. Örneğin güzelliğe ve cinselliğe diğerlerine göre daha fazla önem veren Afrodit kadını yeri geldiğinde savaşçı bir özellik olan Athena kadını rolünü canlandırıp kendi gücünü bize gösterebilir. Ayrıca evine ve besleyici işlerde kendini bulan Demeter kadını kocasının bozulan işlerini yoluna koymak için Hera kadını rolünü üstlenir ve şirketteki işleri sözde bilen kocasından çok daha iyi yapabilir.

 

Bir diğer bilinmesi gereken noktada Arketiplere yakınlığımız kadarı ile onları yansıtabiliriz. Aynı şekilde onlardan uzaksak ya da kişilik yapılarımız onların enerjisini aktarabilecek kadar saf değil ise onların karanlık yanlarını sergilemeye başlarız. Tıpkı Athena kadının olumlu özelliği cesur ve mücadeleci olurken, karanlık tarafı erkeği ezen yıkıcı bir rekabet yanlısı olması gibi. Bu bakımdan kendi arketiplerimizin keşfi için olumsuz özelliklerimizi de göz önünde bulundurmamız gerekecektir.

 

 

AFRODİT

 

Grek mitolojisinde bu genç ve güzel tanrıça tarihin her döneminde kadının kendi kadınsı kimliğini ararken tanıştığı ilk arketipsel enerjidir. Uranüs ile oğlu Kronos’un bir savaşı sırasında doğmuştur. Kronos babası Uranüs’ü hadım eder ve kesilen cinsel organından ilksel okyanusa dökülen tohumundan Afrodit meydana gelir. Bir inci kabuğunun içinde uzun süreler dolaştıktan sonra sahilde belirmiştir. Onun gelişi birlikte oğlu Eros ve aşkın ayrılmazlarından Kahkahalar, Himeroslar (Arzu Tanrıçaları) onunla beraber idiler. Zaman Tanrıçaları olan Horalar onu karşıladılar, güzel vücudundan akan tuzlu suları kuruladılar, kumral saçlarını ördüler, şık elbiselerle onu süslediler, başına da altın bir taç koydular, kulaklarına kıymetli taşlardan küpeler koydular, fildişi gibi beyaz olan boynuna ve göğsünün üstüne kıvılcımlar saçan kolyeler bağladılar. Süslemesi bitince, iyi kalpli “Hora”lar, beyaz iki güvercinin çektiği bir şar getirdiler. Afrodit’i bu şara bindirip ölmezler diyarına götürdüler.

 

Her mitos gibi Afrodit’in doğumu da her kız çocuğunun içinde ilk gençlik ateşleri uyanmaya başladığında baştan tekrar yaşanır. İçinde bir güzellik uyanmaya ve herkes tarafından bu uyanışın kutlu bir şekilde karşılanması beklenir. Her güzellik gibi ona da arzular, kahkahalar ve tabii ki zaman eşlik edecektir.

 

Afrodit başlangıçların, günün ilk saatinin, bir şeye eğer aşkla başlıyorsak uzun bir yola sahip olduğumuzu da bilsek duyduğumuz inanç ve gücün arketipidir. Afrodit kadının temsil ettiği bu arketip bizi diğer insanlara, sevdiklerimize, geçmişimize bağlayan bağı yaşatırlar. Aşkı en belirgin özellikleri ile hitap edebilirler. Bu arketipte diğerleri gibi kesinlikle gördüğümüz kişiliğe ait değildir ve bir gün kişiyi terk edecektir. Afrodit arketipi yaratımı sırasında doğru kullanılırsa iç aşk, bedensel ve mental güzellik sağladığı gibi, dönüş yolculuğunda da kişiyi ilksel kaynağına taşıyabilir. Yani güzel kadın kendinden daha güzel ve ebedi olan iç bir derinliğe aşk duyarak kendisini arındırıp bir evraka yaşayabilir. Buna Sufiler ilahi aşk ya da göksel aşk ismini vermişlerdir. Afrodit kadını güzelliğini kendine ve çevresine uyumlu bir ışık olarak yansıtırsa güzellik onda bir cazibe yaratacaktır ve bu cazibeyi kendisini güçsüzleştirmeyecek şekilde kullanmasını öğrenecektir. Yani güzel olduğu için ayrıcalıklı olmadığını bilerek hareket etmek buna örnek olabilir.

 

Afrodit’in karanlık yanı ise bir kadın için gerçekten güçsüzlüğün en aşikâr olduğu arketipsel enerjidir. Kendisini kurtaracak (neyden kurtulacağını bilmez), arzularını ve isteklerini elindeki maddi güçle karşılayacak olmayan bir beyaz atlı prensi beklemeye başlayabilir. Böyle olduğunda şu meşhur suçlama “aptal sarışın” kendini gösterir. Afrodit gerekli bir enerjidir ama duygusal olgunluğa, karakter inşası ile ilgilenmese kendisini sadece cinsellikle sınırlandırmış olur. Bu durumdan sonra hayatında karmaşık erkekler olacaktır. Hermes gibi büyümek istemeyen, Ares gibi savaşçı, ya da Hefaistos gibi tipler ile ilişkisi olacaktır. Bu yönde olan bir kadın toplumda erkeği tahrik edici olarak geçer, savaşçı bir karakterle de yan yana gelirse fırtınalı bir ilişkinin ve her iki tarafında yorgun ve mağlup sonuçlanacağı bir ilişki kaderi olur.

 

 

ATHENA

 

Athena Zeus ile Metis’in (Hikmet) kızıdır. Zekâ ve savaş Tanrıçası olarak tanınır. Bu erdemlerinin ikisini birden kullanması ile ün salmıştır. Annesi Metis ona hamile iken Babası Zeus annesini yutar ve bebeği kafasında taşımaya başlar. Doğum zamanı geldiğinde de Haphaistos baltası ile Zeus’un kafasını yarar ve açılan yarıktan Athena dünyaya gelir. Erdemleri derin düşünce ve basirettir. Bu özellikleri ile kadın arketipleri arasında bilgeliğe yani annesinin adı da olan hikmet’e en düşkün olan kadındır. Kendi gücüne güvenen kadının derin ruhudur. Güzeldir ama güzelliği kendinedir. Bunu sunmaz ve hissettirmez. Bir erkeğin onun güzel olduğunu fark etmesi biraz zaman alacaktır. Afrodit kadar güzel vücudu savaş elbisesinin altında gizlenmiştir, saçlarının ahengi savaş kaskının altındadır. Kitaba düşkün, bir alanda uzmanlaşan, kişisel eğitime ve toplumsal eğitime önem veren kadınların kullandığı arketiptir. Kendi gücü konusunda çok fazla ısrarcı olursa bir “Amazon” olabilir. O zamanda kadın ruhunun zemini oluşturan arketip Afrodit’i dışlamış olacaktır. Bu haliyle huzur aradığını ama hiçbir zaman bulamadığını söyleyecektir.

 

İş dünyasının en sevdiği ya da çalışan kadının arketipidir aynı zamanda. Bir zamanlar hatırlarsanız kadınlar da araba kullanabilir diye bir tartışma söz konusuydu. Bunu başlatan ve başaran kadının arketipidir. Kadın dünyasına yeniliği getiren öncü karakterlerdir.

Bu savaşçı yön fazla olduğunda aşırı rekabetçi bir kadın ortaya çıkar. Aslında kendine karşı bir devrim olan “yapabilirim” bir süre sonra “ben güçlüyüm” ve bir zaman sonra “ben hepinizden güçlüyüm” diye bağırın kendisini yalnızlaştıran bir iç çığlığa dönüşebilir. Bu haliyle Athena kadını diğer kadınları ve erkekleri küçük gören bir tavırla yaşamaya başlar. Kocasının yaptıklarını küçümser ve onu aşağılar. Ona neden böyle yaptığı sorulduğunda ise motive ettiğini söyler. Yani yapamazsın ve yapamıyorsun diyerek onu kızdırıp harekete geçirmek ister. Ama zaman onu yalnızlık ya da gereksiz savaşlarla karşılayacaktır. Çünkü her kendini beğenmiş gibi o da yalnız kalacaktır.

 

 

DEMETER

 

Demeter Kronos ile Rhea’nın kızıdır. İnsan eli ile ekilmiş tarlaların, insani besleyen ve büyüten her şeyin Tanrıçasıdır. Sembollerinden biri buğday başağıdır. Diğer bir deyimle toprak anadır. Bu arketipin kadını tanımak için aklımıza ilk anne gelmelidir. Bu kadın gerçekten en şefkatli ve besleyici annelerin arasında kendini gösterir. En zayıf kişide bile hamilelik döneminde ya da muhtaç çocuk, hasta insan gördüğünde bir kadında uyanan duyarlılığın derinlerinde yatan arketiptir. Demeter kadını evinin kadınıdır. Türk filmlerinde duyduğumuz “evinin kadını, çocuklarının annesi olacaksın” sözünde kastedilen kadın tipidir.

 

Olgun kadınlığın en bilge arketiplerinden birisidir. Anne bu dünyaya getirdiği çocuğu en iyi hale gelene kadar bakar. İyi halden kasıt onu yetişkinliğe hazır bir hale getirmektir. Bu arketip uyandığında anne ilk teması daha hamile iken çocuğu ile kurar ve onun bebeklik, çocukluk, ergenlik dönemlerinden sağlıklı bir şekilde geçmesinde yardım eder. Bilgedir ve aile saadetine en önem veren kadındır. Mutluluğunu bozacak bir olayda düzeltmek için elinden gelen her fedakârlığı gösterir. Fedakâr ve cefakâr Anadolu kadını arketipidir. Buradaki fedakârlığı o kadar ileridir ki kendi gücünü yok edip yerini Athena’ya bırakabilir. Doğurganlığı, inancı ile bizde güvenli bir yuva fikrini uyandırır. Yemekleri en lezzetli olan kadındır. Örneğin olgun yaşlarında eşine karşı Hera arketipini kullanan kadın, çocuklarına karşı halen Demeter arketipini sevgiyle kullanmaya devam eder. Olumsuz tarafları ile çocuğuna ve kendine zarar veren bir kişilik yapısına bürünür. Besleyen ve büyüten anne bir anda baskıcı ve çocuğu üzerinde hiçbir aslı olmayan kurallar bütünü ile baskı kurar. Her şeyi kapsama özelliğinin kötü tarafı çocuğunu yutmasıdır. Çocuğu kendisini sevmediğinde onu terk eden annedir.

 

Diğer taraftan her şeyi yutan kadına dönüşür. Tüm baskıların altında ses çıkarmayan, herkesin ihanetine uğrayan kadın ortaya çıkar. Kendini ifade edemez ve zamanla kendisini değersiz ve önemsiz görmeye başlar. Çocukların ve kocasının çamaşırlar, yemekleri, bakımları vs ilgilenir. Kendisini değersiz ve önemsiz bulduğu için sık sık rahatsızlanır. Hep bir yerleri ağrır ama bundan o kadar önemsiz ve üstün körü bahseder ki bir geçmiş olsun sözünü bile çok az insandan duyar. Bu yanıyla her şeye hayat veren kadın kendine dahi hayat veremez hale gelmiştir. Bunun içinde

 

çevresindeki insanları sorumlu olarak göstermektedir. Bu kadının olumlu gücünü uyandırması için yapacağı şey çok basittir. O herkes kadar hatta zaman zaman herkesten daha önemlidir. Değerli bir insandır. İhtiyaçları karşılanmalı, fikirlerini ve hissettiklerini ifade etmesini öğrenmesi gerekir. Onu en çok zorlayan şey ise çocukları büyüdüğünde hayata teslim etmektir. Çalışması gereken fikirlerden en önemlisi şudur. Çocuklarım benim çocuklarım değil onlar hayatın çocuklarıdır ve hayatın bana verdiği görevi ben yaptım. Artık onlar yuvadan uçmaya hazırlar. Onları hayata bırakıyorum demesidir. Kadının en zor fedakârlığını temsil eder.

 

 

HERA

 

Zeus’un eşidir. İsminin anlamı “Büyük Hanımefendi” demektir. Göksel yasaların koruyucusudur. Tavus kuşu görkemi ifade ettiği için sembollerinden birisidir. Hera güçlü, bilge ve doyurucudur. Göğsünden her daim süt gelir. Hatta Grekler Samanyolu için Hera’nın göğsünden damlayan süt ile oluştuğunu söylerler.

Hera sadakatin ve söz vermenin tanrıçasıdır. Kadının sözüne güvenirliliğini temsil eder. Bu yönü ile sadık kadın olur. Anlaşmaların, bağların ve şerefin arketipidir. Hera kadınında bu erdemler çok asil bir şekilde dikkat çeker. Zeus’un onu aldattığı bir zamanda bir dağa çekilip iki çocuk doğurmuştur. Biri Ares, diğeri ise Hephaistos.

 

Gerçekten de Hera kadınının tepkisinin iki yönü vardır. Biri öfkelenmek ve yıkmak., diğer yönü ise yaratıcılığa baş vuran kadındır. Kadının kendini aşmasının sembolüdür. Yeni bir şeye başlamasının ardındaki bireysel dönüşümü Hera arketipinden almaktadır. Tarih sahnesinde boy göstermiş kadınların çoğunluğu Hera kadınıdır. Aslında tam anlamı ile kraliçedir. Birçok kişi Türklerin ataerkil olduğunu söyler ama sadece ataerkile benzediğini şuradan anlayabiliriz. Kutadgu Bilig’de kadın erkek rolü şöyle geçer. “Erkek evin başıdır. Bu doğru. Erkek baştır, kadın boyundur. Boyun ne tarafa dönerse baş o tarafa bakar.” Tam da bu benzetmede söz konusu olan kadın Hera’yı temsil eder. Bu kadının kendini gerçekleştirmesi için sağduyu, denge duygusu ve iyi mizaca sahip olması gerekir. O zaman yöneteceği bir güce sahip olacaktır. Tarihteki tüm Kraliçeler bu arketipin aydınlık ya da karanlık yanını kullanmışlardır. Hera kadının olumsuz tarafı etrafında ki hiç kimsenin dayanamayacağı bir kıskançlığa dönüşür. Kıskanç, hayal kırıklığına uğramış kadın, karar vermeyi bilmeyen, sahiplenici bir kadındır. Bu sahipleniciliği bazen o kadar aşırı boyutlara ilerler ki ne olursa olsun sadece evli kalmayı kabul eder. İnsana acı çektiren bir sahipleniciliğe sahiptir.

Hera kadın’ı olumlu tarafını uyandırması acilen gerekli olan kadındır. Erkelerle iyi ve sağlam temaslar kurarlar. Ama sadece cinsellik onlara kötü hissetmelerine neden olur. Evliliğin prestijini her zaman isterler.

 

 

ARTEMİS

 

Artemis, Zeus ve Leta’nın kızı, Apollon’un da ikizidir. Athena ile dünyayı paylaşmışlardır. Athena uygarlığın, şehirlerin, insan eli ile inşa edilmiş yerlerin kadın enerjisi iken Artemis insan eli değmemiş bakir doğayı temsil eder. Bu nedenle Athena kadını iyi tasarlanmış ve şehir ışıkları ile aydınlatılmış bir caddede yürümeyi severken, Artemis kadını botlarını giymiş bir şekilde bir patikadan yürümeyi tercih edecektir.

Artemis kadını kadın ruhunun en özgürlükçü ve doğal yaşama düşkün olan tarafını temsil etmektedir. Bisiklete binen, kampa ve doğa yürüyüşlerine gitmeyi seven kadındır. Athena özgürlükçü-uygar iken Artemis özgürlükçü-doğal olan bir enerjiyi dünyamıza getirir.

 

Kendi Demeter yanı ile temas kuramadığı sürece kendi çocuğuna ancak iyi bir arkadaş olduğu gözlemlenir. Bu yanı ile aynı zamanda başkalarının çocuklarını en çok sevebilen kadın enerjisidir. Bu yanı ile çocuklarla ilgili konularda her zaman iyi başarı gösterebilir. Artemis kadının giyim tarzı ve eşyalarında özellikle evinde ilk göze çarpan şey estetikten ziyade “işlevsellik” ‘tir. İşlevsellik bu kadın için her şeyden önemlidir. Şıklık onun için ikinci plandadır ve daha özel günler için sakladığı gizli bir şıklık planı bulunur. Bu doğanın yılda birkaç gün çok farklı bir biçimde güzel olmasına benzetilebilir. Doğanın ritmine göre yaşayan kadındır. Demeter kadını menstrüasyon döngüsünün olduğu sırada sorumlu iken, bir kadının Artemis yanı bu döngünün başlangıcını ve bitişi olan menapoz zamanın ayarlar. Aynı zamanda kadına doğum yapacağı sırada yardımcı olan içgüdüsel cesarettir. Riskli durumlarda anne ya da bebeği yaşamda bırakmaya, diğerini ölüme sevk etmeye karar veren bilinçaltı yapının da yöneticisidir. Artemis kadını evlenmeden de yapabilir, zaten halinde her zaman ergen bir enerji gözlemlenir. Bu onun doğal halidir. Evlilik konusunda uygun bir eş bulduğunda zorluk çıkarmadan mutlu bir yuva kurmaya hazırdır. Tabii ki özgür ruhu sayesinde kendi özel ilgi ve araştırmalarına, hobilerine devam edecektir. Karanlık yanı başına buyruk olması, verdiği sözleri tutmakta keyfine göre davranması söz konusudur. Bu kadın tipi yıllarca kendi aradığı özgürlüğü yaşadıktan sonra kırklı yaşlarında kocasının kendisi ile yeterince ilgilenmediğinden şikâyet ederken bulacaktır kendini. Bu dönem ona arketipsel besin kaynaklarının değiştiğini gösterecektir.

 

 

PERSEPHONE

 

Zeus ile Demeter’in kızıdır. Yer altı ve ölülerin tanrısı olan Hades tarafından kaçırılmıştır. Demeter de onu kurtarmıştır ancak anlaşma gereği altı ay Hades’in karısı olarak yer altında yaşar, altı ayda annesi Demeter’in yanında. Persefon her yıl annesinin yanına dönerken bahar gelir, ve bu nedenle kadındaki duygusal iniş-çıkışları temsil eder. Persefon kadını bir gençlik arketipidir. Zarif ve mutlu bir genç kızla temsil edilir. Ancak mutluluğu kendini fark etmemsinden ve kendini tanımamasından kaynaklıdır. Gerçek mutluluğunu acılarından sonra fark edecektir.

 

Persefon kadını kadın ruhunun mistik yanını temsil eder. Kadının sezgisini, duru görü ya da bir kadında ki terapist olacak yanı temsil eder. Çoğunlukla genç Afrodit ile karıştırılır, farkı cinselliği masum bir şekilde çağırıştırır ve cinselliği zevk için değil birlikte olduğu erkeğin duygusal yaralarını iyileştirmek adına yaşar. Etkileyici ve pasif bir kadındır ve bundan da haberi yoktur. Birisi ona çok seksi bir kadın olduğunu söylerse kişisine göre ya terk eder, ya da bundan korkar. Çünkü o aynaya baktığında tenini değil, kendi iç alemini görür, hayalleri ya da hayal kırıklıkları arasında gezer. Onu beğenen bir erkek ona istekle bakarken, o erkeğin duygusal yaralarını görür. Her zaman da bu ilişkilere çekilir. Ne zaman kendi afroditini onurlandırır, cazibe ve şifalandırmayı bir birinden ayırır, o zaman kendi iç yolculuğuna çıkmaya hazırdır. Hayatının ilk dönemlerinde aldığı yaraları kullanarak kendini tanıma yolculuğuna başlar. Kendi bilinç-altı zihninin iniş ve çıkış yollarını temsil edecektir o yaralar. Bir süre sonra kendini yaralayan kişileri, kendisini kendi yer altı dünyasına çekenler yani ona “negatif iyilik” yapan kişiler olarak isimlendirmeye başlayacaktır. Bu kadının olumsuz tarafı büyü, muska, fal gibi uğraşlara aşırı düşkünlüğünde yatar. Bir süre sonra her şeyi bunlarla halletmeye ya da sanmaya başlar. Bu kendi zayıflıklarını görmeyi ertelediğinin bir göstergesidir. Doğanın şifalı bitkilerini bulan, onlardan ilaç yapan, astrolojiden anlayan kadın enerjisidir. Aynı zamanda toplumsal adetleri büyülü bir mistik törene dönüştüren diğer dünya ile bu dünya arasında ki “köprü bilinç” olan kadındır.

 

 

-Alıntıdır

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...