Jump to content

Türkiye'den paranormal yerler


sare

Önerilen Mesajlar

Oncelikle herkese 'merhaba'

Molla zeyrek camii

Istanbul Fatih ilcesinin Zeyrek semtinde bulunmakta.

Eskiden Pantokrator adinda bir kliseymis.

Ancak daha sonradan camiiye donusturulmus.

Hepiniz biliyorsunuzdur. Osmanli zamaninda da kusatilan yerler / kazanilan yerler Osmanli topraklarina girince hemen camii yapiliyordu.

Bizans doneminin Ayasofyadan sonraki en buyuk ve gorkemli klisesiydi.

ayasofya'dan sonra dünyadaki ikinci bizans yapısıdır. fatih sultan mehmet döneminde camiye dönüştürülmüş ve medrese olarak kullanılmıştır. dönemin bilginlerinden ve medresenin ilk müderrislerinden mehmet zeyrek efendi'nin adıyla anılır.

molla'nın anlami farsça'da 'zeki, anlayışlı, uyanık' demekmiş.

Molla zeyrek camii'nin ahirina eskiden insanlar / halk hayvanlarini baglarmis.

Ancak gece insanlar gidemezmis ahira ve hep ciglik duyarlarmis.

Gunumuzde ahir park olmustur. Ancak hala daha insanlar gece ciglik seslerini duyuyormus.

Bu efsane midir gercek midir bilemiyorum ancak dilden dile dolasmis bi konudur.

images-1.jpeg

images.jpeg

Konu hakkinda fikri veya bilgisi olanlar buyursun eklenme yapsin lutfen .)

 

Ayrica sunuda eklemeliyim ki...

Lisede tarih odevi olarak veen bir konudur bu. Cok uzun yazmak istemedim. Odevi birebir yazabilirdim buraya ancak haddinden fazla uzun olurdu. Oz ve net bir sekilde bahsettim umarim begenmissinizdir.

Diger yerleride paylasacagim bu baslik altinda.

Sevgi ve saygilarimla...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Molla fenari cami olsaydı belki iltimal verebilirdim. Zamanında fatih sultan mehmet döneminde italya'dan gelen iki heyetin ısrarlar isteyipte fatih'in vermediği esrarengiz lahit, sultan abdülhamid dönemin de bu cami yakınlarında ki mezar da bir yere saklandığı söylenir. Bu nedenle olabilir diyebilirdim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karadedeler olayi

Adi sani gizlense de anlamak cok kolay olmustur.

Luleburgaz davutlu koyunde gerceklesen bi olay.

Filmde hep gercek kayitlar var denildi eklenildi denildi ama yakindan dikkatli bakinca karincalanmadan dolayi sahte oldugu kanisini variliyor.

Ve o koyun o ihtisami şanı varken nasil bi deli cesaretidir ki bu tahat rahat gider bakar hemde video ceker...

Az cok biliyorsam bu varliklari asla izin vermezler. Herneyse asagida filme dair fragman bulunmakta.

 

Gelelim Davutlu koyununnn karadedeler olayina...

1989'da bahsedilen köyde insanlar cin gördüklerini zannederek korkuya kapılırlar. fakat işin aslı bölgedeki jandarma karakolunda dönen olaylardır. jandarma komutanı kıdemli yüzbaşı adem s. ve karakoldaki birkaç kişi daha köyde görevlerini ...kötüye kullanarak yasadışı işler yapmaktadır. üstelik bölgede terör yankısı oluşturmak amacıyla havaya ateş açma, yalandan çatışmalar yapmaktadırlar. amaç ise bölgede olağanüstü hal ilan ettirmek ve hem illegal işlerini rahatça sürdürebilmek için bölgeye daha çok hakim olmak hem de maaşlarını yükseltmektir. aynı zamanda köylüler de akşamları dışarı çıkmasınlar diye kulaktan kulağa "karadedeler" söylentisini yaymislar.

Denilse de...

Bu olaylara meraki olan arastiran ilgilenen heleki o koyden olan veya giden duyan varsa bilir ki bu olay cinlerin olayidir.

Benim bazi akrabalarim Edirne de yasiyor.

Bizzat ben kendim sahit oldum. Kuzenlerimle beraber bi aksam yemek yedikten sonra ciktik lulebuegaz ' a dogru ilerledik. Davutlu koyunu hic kimseye sormadan navigasyondan bulduk. Zaten davutlunun yakinindaki koy gibi yerlerden bizi goren ve takip eden cok oldu ancak koye girdigimizde kimsecikler yoktu arkamizda.

Neyse girdik koye arabadan indik. Kuzenim hemen espri yapmaya basladi nerde l.n bu cinler diye..

Kahkahalar havada ucusuyor tabi.. sanki koyun girisinde karsilanicaz.

Neyse oyle boyle biz gece gece karanlik aydinlik demeden fare deligi derler ya o anlamda her delige girdik neredeyse. Elimde bi kayit yok kamera cektirmiceklerini biliyorduk almadik yanimiza.

Gayet guzel gezdik kimse veya hic bi varlik saldirmadi ancak evet oradalar. Hatta nasil desem boyle degisik harabe bi bina vardi tarif edebilirim belki yerini ki giden goren de anlar hangi bina oldugunu. O binanin ust katindan cidden biri bize bakiyordu sanki ve cigliklar geliyor ama resmen koyun cigligi gibi degisik bi ciglik.

Bayagi dolastik ettik sonra geri donduk Edirneye eve...

Ve cidden o koye gideceklere tavsiyemdir. Tilsimsiz asla gitmeyin eger bizde tilsom olmasaydi ne haldeydik bilinmez.

 

Bu koyede denilene gore bi amca soylemisti o koyden akrabasi varmis kaybetmis o olayda.

-gene guzel birgunmus tum koy halki evlerine girmisler. Ve o gece ani bi deprem gibi sallantiyla cigliklar duyulmus. Camlara cikanlar kapilara kosanlarin hepsi cinleri gormus. Iri yari veya cuce gibi kisalarmis.

Yavas yavas aci cektire cektire öldurmusler tum koyluleri. Ve kimseyi koye sokmamis kimseyi de cikarmamislar.

 

Ne kadar dogru bilinmez...

Ama yasli basli adam neden yalan soylesin..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Molla fenari cami olsaydı belki iltimal verebilirdim. Zamanında fatih sultan mehmet döneminde italya'dan gelen iki heyetin ısrarlar isteyipte fatih'in vermediği esrarengiz lahit, sultan abdülhamid dönemin de bu cami yakınlarında ki mezar da bir yere saklandığı söylenir. Bu nedenle olabilir diyebilirdim.

 

Bu camiinin altinda zaten lahit mezar ve tuneller bulunuyormus canim ...

Benim okuyup gordugum bunlardir. Daha fazla bilgisi olanlarin eklemesinden memnuniyet duyarim. Yorumun icin teskkurler .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Aaa evet o film bu konumuymus genc bir cocuk hani kucuk bi cocukla arkadas oluyor sonra kamerasini verip istanbula donuyor cocuk cekiyor falan hadi canimmm ya yarin kesin gidicem ben bu koye...

Eklenti yapiyorum canim o film davutlu koyunu anlatiyor...

Bu molla fenari camiiyi dgil su an bakiniyorum cunku google da

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

O goruntulee icinde yalan deniyor ki dikkatli bakinca yalan oldugu belli oluyor oynama yapildiginda bi karincalanma olur ya hani aynen oyle karincalanmalar var...

Dabbe filimin bi bolumu icinde aynisi deniyordu mesela ortaya cikti yalan oldugu..

 

Ben korku filmi izlemediğim gibi bunları da izlemedim. Söylenenler bunlar..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karadedeler olayi

Adi sani gizlense de anlamak cok kolay olmustur.

Luleburgaz davutlu koyunde gerceklesen bi olay.

Filmde hep gercek kayitlar var denildi eklenildi denildi ama yakindan dikkatli bakinca karincalanmadan dolayi sahte oldugu kanisini variliyor.

Ve o koyun o ihtisami şanı varken nasil bi deli cesaretidir ki bu tahat rahat gider bakar hemde video ceker...

Az cok biliyorsam bu varliklari asla izin vermezler. Herneyse asagida filme dair fragman bulunmakta.

 

Gelelim Davutlu koyununnn karadedeler olayina...

1989'da bahsedilen köyde insanlar cin gördüklerini zannederek korkuya kapılırlar. fakat işin aslı bölgedeki jandarma karakolunda dönen olaylardır. jandarma komutanı kıdemli yüzbaşı adem s. ve karakoldaki birkaç kişi daha köyde görevlerini ...kötüye kullanarak yasadışı işler yapmaktadır. üstelik bölgede terör yankısı oluşturmak amacıyla havaya ateş açma, yalandan çatışmalar yapmaktadırlar. amaç ise bölgede olağanüstü hal ilan ettirmek ve hem illegal işlerini rahatça sürdürebilmek için bölgeye daha çok hakim olmak hem de maaşlarını yükseltmektir. aynı zamanda köylüler de akşamları dışarı çıkmasınlar diye kulaktan kulağa "karadedeler" söylentisini yaymislar.

Denilse de...

Bu olaylara meraki olan arastiran ilgilenen heleki o koyden olan veya giden duyan varsa bilir ki bu olay cinlerin olayidir.

Benim bazi akrabalarim Edirne de yasiyor.

Bizzat ben kendim sahit oldum. Kuzenlerimle beraber bi aksam yemek yedikten sonra ciktik lulebuegaz ' a dogru ilerledik. Davutlu koyunu hic kimseye sormadan navigasyondan bulduk. Zaten davutlunun yakinindaki koy gibi yerlerden bizi goren ve takip eden cok oldu ancak koye girdigimizde kimsecikler yoktu arkamizda.

Neyse girdik koye arabadan indik. Kuzenim hemen espri yapmaya basladi nerde l.n bu cinler diye..

Kahkahalar havada ucusuyor tabi.. sanki koyun girisinde karsilanicaz.

Neyse oyle boyle biz gece gece karanlik aydinlik demeden fare deligi derler ya o anlamda her delige girdik neredeyse. Elimde bi kayit yok kamera cektirmiceklerini biliyorduk almadik yanimiza.

Gayet guzel gezdik kimse veya hic bi varlik saldirmadi ancak evet oradalar. Hatta nasil desem boyle degisik harabe bi bina vardi tarif edebilirim belki yerini ki giden goren de anlar hangi bina oldugunu. O binanin ust katindan cidden biri bize bakiyordu sanki ve cigliklar geliyor ama resmen koyun cigligi gibi degisik bi ciglik.

Bayagi dolastik ettik sonra geri donduk Edirneye eve...

Ve cidden o koye gideceklere tavsiyemdir. Tilsimsiz asla gitmeyin eger bizde tilsom olmasaydi ne haldeydik bilinmez.

 

Bu koyede denilene gore bi amca soylemisti o koyden akrabasi varmis kaybetmis o olayda.

-gene guzel birgunmus tum koy halki evlerine girmisler. Ve o gece ani bi deprem gibi sallantiyla cigliklar duyulmus. Camlara cikanlar kapilara kosanlarin hepsi cinleri gormus. Iri yari veya cuce gibi kisalarmis.

Yavas yavas aci cektire cektire öldurmusler tum koyluleri. Ve kimseyi koye sokmamis kimseyi de cikarmamislar.

 

Ne kadar dogru bilinmez...

Ama yasli basli adam neden yalan soylesin..

 

Davutlu köyünde bu söylenen olaylar hiçbir zaman yaşanmamıştır. Teyit etmek için çok fazla uğraşmanıza gerek yok, 89 yılında köyde bulunan ve şuan Çorlu, Tekirdağ gibi merkezlerde yaşayan çok Davutlu sakini var. Ayrıca köyün şuanki muhtarı da o tarihte köyde yaşıyordu ve bu tatsız söylenti yüzünden Pra Films'e dava açtı. Karadedeler Olayı filminin profesyonel anlamda incelendiğinde (teknik, metraj, montaj vs.) bir belgesel olmadığı, kurguya dayalı bir sinema filmi olduğu açıktır. Bunun en basit örneği 89 yılında kaydedildiği iddia edilen orijinal VHS kasetlerdir. O yılda VHS kasete kayıt edebilen bir el kamerası Türkiye'de satışta değildir ve dünya çapında bunu başarabilen el kameraları bir elin parmağını geçmemektedir. Hepsinin ortak özelliği aşırı derecede pahalı olmaları, yeterince portatif olamamaları ve oldukça ağır olmalarıdır. 14 yaşında bir çocuğa verilebilecek aletler değildirler. Ayrıca görüntülerde ne kadar iyileştirme yapılırsa yapılsın o dönemin mevcut el kameralarının görüntü çözünürlüğünü ikincil müdahale ile bu ölçüde arttırmak mümkün değildir. Filmin kameraya alındığı köy Sakarya ilinin Kocaali ilçesinin Karalar köyüdür, köy sakinlerine sorarak teyit edebilirsiniz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=1]Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?[/h]Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.Piramit şeklindeki yapılar sadece Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/Gize_Piramitleri.jpgDünyadaki Önemli Piramitler:

  • Keops Piramidi (145,75 metre)
  • Mikerinos Piramidi(66,5 metre)
  • Kefren Piramidi (143,56 metre)
  • Sakkara Piramidi (63,17 metre)
  • Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)
  • Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)
  • Dahahur Snefru P. (103,95 metre)
  • Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)
  • Uxmal Tapınağı (Meksika)
  • Teotehuacan (Meksika)
  • Tiahuanaco (Bolivya)
  • Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)

Piramit Nedir?

Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrik şekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerinde mühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.Piramitlerin Tarihçesi

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/Bent_piramidi.jpgPiramitlerin firavunun mumyası ile onun değerli hazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veya hazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapım aşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıya kavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.Piramitleri Kimler İnşa Etti?

Önceleri piramitlerin Mısırlı köleler tarafından yapıldığı düşünülmekteyken 1990 yılında bir turistin bindiği atın ayağı bir çukura düşer ve bu çukur gizemli bir mahzene açılır. Burası piramit yapımında çalışan işçilerin ustabaşı olan kişinin mezarıdır. Kubbeli mezar olarak da bilinen mekan, duvarları işlemeli ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Böylesine güzel bir mezarın işçi sınıfındaki birisine yapılması, çalışanların esir olmadığının göstergesiydi. İşçiler gündüzleri çalışıyor ve geceleri buradaki köylerde bulunan evlerine gidiyordu. Daha sonra bu bölgede yapılan kazılarda 250’den fazla farklı mezar daha bulunmuştur. Ustabaşının çevresindeki mezarlar seçkin işçilerin mezarlarıyken normal işçiler biraz daha uzakta toplu halde bulunmaktaydı.Ölen herkes için bir mezar yapılmakta olduğu anlaşılan bölgedeki kazılarda mezarların girişlerinde işçilerin statülerini gösteren hiyeroglif yazılar bulundu. Bu yazılarda “mezar inşaatı denetçisi”, “mezar inşaatı yöneticisi” gibi ibareler yazmaktaydı. Ayrıca bu mezarlarda işçilerin minyatür heykelleri ve sanat eserleri de yer almaktaydı.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/piramitler2.jpgYaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı bölgedeki iskeletler incelendiğinde omurganın inanılmaz bir yüke maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Omurgaya binen aşırı yük buradaki taş taşıma işleminin güçlüğüne işaret etmekteydi. Bu kadar özveri ve emekle ortaya çıkan piramitlerin yapımı için binlerce işçi bu bölgedeki şehirlerde yaşamaktaydı. Yapılan kazılarda evler, fırınlar, çömlekler gibi birçok tarihi eser bulunurken duvarlardaki hiyerogliflerde nasıl ekmek yapıldığı ve içecek hazırlandığı gibi detaylar resmedildiğinden dönemin şehir yaşamı hakkında fikir edinmek de mümkün olmuştur.Gize piramitlerinde 15 milyondan fazla kireç taşı kullanıldı. Bu taşlar piramitlerden 300 metre uzaktaki bir taş ocağından çıkartılmış ve yine burada kesilip işlenerek hazır hale getirilmiştir. Kazılarda bu bölgede taşların kesilmesi için gerekli olan oluklu platformlar bulunarak etrafı kazılmaya devam edilmiş ve dev bir taş ocağının enkazı ortaya çıkartılmıştır. Taş ocağından çıkartılan taş miktarı piramitlerde kullanılan miktarla örtüşmekteydi. Ayrıca piramitlerin yapımında kullanılan taş rampalar kil ve kireç taşı tozunun karışımından oluşan bir çamurla sıvanmıştı. Bu yöntem çok dayanıklı ve sert bir yapı oluştururken, ufak bir keski darbesiyle de kolayca koparak çözülebilmekteydi. Taş ocağı bulunduğunda içi bu rampanın enkazı ile doluydu.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/keopsungemisi.jpg1954 yılında Keops piramidinin güney ucunda bir kubbe bulundu ve kalıntılar incelendiğinde burada bir geminin yatmakta olduğu anlaşıldı. Bu gemi, Mısır Firavunu Keops’un gemisiydi ve 13 sene süren yoğun çalışmanın ürünü olarak tüm parçalar birleştirilerek müzede sergilenmeye başlandı. Yılda 300.000 kişinin ziyaret ettiği müzede tamamı sedir ağacından yapılmış dünyanın en eski gemisi gururla sergilenmektedir. Daha sonraları benzer şekilde diğer firavunlar için yapılmış bir kardeş gemi daha bulundu fakat bu gemi zarar görmemesi ve tarihi değerini kaybetmemesi için bulunduğu odadan çıkarılmadı.Firavunların mumyaları bir mağara içerisindeki gizli bir mezarlıkta bulunmuştur. O dönemin mumyalama tekniği sayesinde binlerce yıl sonra bile hala yüzleri tanınabilir şekilde kalan 40 kadar mumya çıkartılmıştır. Mumyalama işleminin nasıl yapıldığı bu mezarlıkta duvarlara çizilen hiyerogliflerden anlaşılmaktadır. Sadece karın bölgesine bir elin girebileceği kadar açılan ufak kesikten bütün organların çıkarıldığı ve içinin özel baharatlar ve yağlarla sıvanarak doldurulduğu gösterilmekteydi. O dönemin insanları öldükten sonra tekrar dirileceğini düşünüyordu ve tüm parasını mumyalama işlemi için saklıyordu. Çünkü dirildikten sonra bedenlerine ihtiyaçları olacaktı. Bu nedenle bir kişi ne kadar zenginse öldükten sonra o kadar iyi korunacak demekti. Çok pahalı olan mumyalama işlemi sadece önemli kişilere ve zenginlere yapılırken, yoksul insanlar toplu mezarlara gömülmekteydi.Piramitler Nasıl İnşa Edildi?

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/keopsunici.jpgİnşa edilen en önemli piramitler Gize Piramitleri’dir ve Mikerinos, Kefren ve Keops ismindeki üç pramitten oluşur. Gize Platosu’nda bulunan bu piramitlerin en büyüğü ve en gizemli olanı Keops piramididir.Keops piramidi 20 yıl içinde 150 metre yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2.5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam ağırlığı 5.5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her iki buçuk dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde bu piramidin en anlaşılmaz yönlerinden biri nasıl inşa edildiğidir.Hayranlık verici bir orantıya sahip olan yapı, gizemini taşların suskunluğuna bırakmıştır. 51° 51’ 14” eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin binde bir oranında bile şaşması durumunda piramit en tepede düzgün birleşemezdi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans olarak görülmektedir. Ama bundan 4500 yıl önce inşa edilen piramitlerde tepe noktası kusursuzca birleştirilmiştir.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/blok_tasima.jpghttp://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/rampa.jpgMilyonlarca taş nasıl olup da 140 metreyi aşan yüksekliklere kaldırılabilmiştir? Bunun için taş bloklardan yapılma büyük rampalar kullanılmıştır. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65’i tamamlandıktan sonra 43 metre yüksekliğe ulaşır ve bu noktradan sonra ne kadar etkili olduğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin iki katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmiştir.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/tasima.jpgPiramit iki aşamada inşa edilmektedir. Birisi piramidin inşası diğeri ise kral odasının inşasıdır. Kral odası piramit tabanından 43 metre yukarıda bulunmakta olup içerisinde dış ortama açılan hava kanallarının bulunması ve tavanında 60 tonu aşan düz bloklarının kullanılmış olması açısından hayranlık uyandırıcıdır. Tanesi 15 ton olan bu taş blokların nasıl taşındığı ise, kralın odasına giden geniş yolda(büyük galeri) gizlidir. Burada karşı ağırlık mekanizmasıyla çalışan bir sistem bulunmaktaydı ve halatlarla birleştirilmiş olan bu terazi mekanizması sayesinde bloklar istenilen yüksekliğe rahatlıkla kaldırılırdı.Taşlar istenen yüksekliğe kaldırıldıktan sonra koyulması gereken yere götürülmek üzere 10 kişilik insan grupları tarafından piramidin kenarlarındaki tüneller içerisinde çekilirdi. Eğer bir köşe dönülecekse piramidin açık tünel uçlarında resimde gösterilen biçimde yine bir terazi sistemiyle kaldırılarak yön verilir ve diğer yöne gidecek raya oturtulurdu. Daha sonra bu tünelde de 10 kişilik grup tarafından gereken yere kadar çekilerek götürülürdü. Taşlar çekilirken oluşan sürtünme kuvvetini azaltmak içinse, çamur ve su kullanılırdı.Piramit yüzeyi önceleri şu an olduğu gibi basamaklı bir yapıda değildi. Keops piramidi 45 asırlık varolma sürecinde üstten 10 metre kadar aşınmıştır. Yüzeyin üçgen şeklindeki basamak araları özel bir kireçtaşı çamuruyla kaplanarak doldurulur ve pürüzsüz, parlak bir görünüm alırdı. Özellikle son 20 senede piramitler geçtiğimiz 400 seneden daha fazla hasar görmüştür. Gerek güneş ışınları gerekse iklim şartları gibi etmenler piramitlerin varlığını her geçen gün daha fazla tehtid etmektedir.Piramitlerin Gizemi Nedir?

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/mayan.jpgİngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;– Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.– Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.– Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.– Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.– Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.– Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;– Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.– Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.– Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.– Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.– Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.– Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.– Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.– Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.– Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.Sfenks Heykeli

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/sfenks_heykeli.jpgGize piramitlerinden Kefren piramidini koruması için yapılmış olan dev bir köpek heykelidir. 70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks, çakal kafalı Anubis’in heykelidir. M.Ö 2520 yılında yapılmış olan heykel tarih boyunca Nil nehrine bakarak, nehir yoluyla gelenleri karşılamaktadır.Sfenks heykeline Mısır’ı işgal eden Hiksos’lar tarafından büyük zarar verilmiştir. Daha sonra ülkede düzenin sağlanmasıyla beraber dönemin kralı tarafından yüz kısmı değiştirilerek firavunun(Mısır Kralı) sureti yaptırılmıştır.Keops Piramidi ve Gize Piramitleri’nin uydudan çekilmiş fotoğrafı için: tıklayın.

 

[h=1]Bermuda Şeytan Üçgeninin Sırrı Nedir?[/h]

 

http://www.bilgiustam.com/resimler/2008/03/bermuda.jpgElinize bir harita alıp bakınca üçgen şeklinde görülen bu bölgede, bu zamana kadar açıklanamayan birçok esrarengiz olay gerçekleşmiştir. Kaybolan gemi, uçak ve insanların sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle uzun bir dönem lanetli yer veya şeytanın üçgeni gibi isimlerle anılmıştır, hatta günümüzde de bu isimleri zaman zaman kullanmaktayız.Bermuda üçgeni, Atlantik okyanusunun 500.000 mil karelik bir alanını kaplayan, Amerika’nın Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde yer alan, kuşbakışı bakıldığında ise Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları içerisinde kalan üçgen şeklinde bir alandır. Okyanusun bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunur. Son 100 sene içerisinde batan gemi, düşen uçak ve kaybolan insan sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.Bu bölgede suyun altında çok büyük mıknatıs maden kaynaklarının yer aldığı ve bu nedenle uçakların bu yoğun manyetik çekimden etkilenerek elektronik sistemlerinin bozulduğu, buna bağlı olarak da düştükleri söyleniyordu. Buna o kadar uzun seneler inanıldı ki, kimilerine göre başka bir açıklaması kesinlikle olamazdı. Fakat diğer taraftan biraz düşünürsek, eğer böyle birşey olsaydı gemiler niye batıyor? Yoksa bir gemiyi bile çekip yutabilecek kadar kuvvetli miydi bu manyetizma? Kesinlikle hayır. Eğer mıknatıs etkisi olsa ve zıt kutuplar prensibiyle gemi çekilse bile, su yüzünde duran bir gemiyi batıracak kadar güç üretebilmesi mümkün olmazdı. Ayrıca o bölgede yapılan ölçümler aşırı veya normalin üstünde bir manyetik alan olmadığını defalarca kanıtladı.http://www.bilgiustam.com/resimler/2008/03/bermuda_seytan_ucgeni.jpgBölgede asıl şüphe uyandıran ise, insanların “denizde beyaz bir su oluşuyor” şeklinde ifade ettikleri sıradışı olaylardı. Bunun üzerine robot kameralı su araçlarıyla yapılan dalışlar sonucunda suyun tabanının bembeyaz bir örtüyle kaplı olduğu görüldü ve batan gemi ve uçak enkazlarının hepsi bulundu. Şu an en kuvvetli ihtimal olarak ortaya atılan güncel teoriye göre, bu tabaka denizin dibinde yer alan büyük doğalgaz kaynağından çıkan gazların suyun altında yüksek basınç ve düşük sıcaklığın etkisiyle katılaşıp beyaz hidrat parçacıkları haline gelmesi şeklinde açıklanıyor. Bu bölgeden aynı zamanda Gulf Stream adı verilen bir sıcak su akıntısı geçer. Suyun tabanındaki hidrat parçacıkları sıcak su akıntısıyla karşılaştıklarında eriyip su yüzüne doğru harekete geçerler. Bunun sonucunda binlerce metreküp doğalgaz suya karışmış olur ve suyun yoğunluğunu çok azaltırlar. O esnada bölgeden geçen bir gemi varsa, yoğunluk farkından dolayı suyun kaldırma kuvveti gemiyi taşıyamaz ve gemi batar. Sıcak su akıntısıyla beraber hidritlerin erimesi bittiğinde su yüzünde oluşan bu beyaz tabaka da yok olur ve gemi sanki az önce orada değilmiş gibi gözden tamamen kaybolur.Aynı şekilde su yüzeyinden havaya dağılan gazlar, atmosferdeki havadan bile daha az yoğunluğa sahiptirler ve aynı sebepten yani yoğunluk farkından dolayı uçaklar hava tarafından yeterli sürtünmeyi alamayıp irtifa kaybederler ve doğalgaz moleküllerinin havadaki oksijeni tutmasından dolayı uçağın motorları yanma için gerekli oksijeni alamayıp dururlar.Şeytan üçgeninde kaybolarak en fazla ünlenen olay “Flight 19” idi. Oysa aynı zamanda çok sayıda uçak kaybolmuştu. Bunlar ikinci dünya savaşında Amerikan donanmasına ait bombardıman uçaklarıydı. Grumman IBM Florida Avenger tipindeki beş uçak, 5 Aralık 1945 tarihinde saat 14.00 civarında Florida’daki Fort Lauderdale donanma üssünden ayrıldıktan sonra pilotlar uçuş koşullarının gayet iyi olduğunu bildirmişlerdi.Fakat sonra Bermuda Şeytan Üçgeni’nde birden bire yok oldular. Flight 19 uçağından son haber alındığında büyük bir deniz uçağı arama çalışmaları için yola çıkmıştı ve beş bombardıman uçağının tahmini yerine varıldığında alınan bir sinyal bir müddet sonra aniden yok oldu. Aynı gün birkaç saat içinde altı uçağın kaybolmasından sonra tarihin en büyük arama çalışmaları başladı. Fakat uçaklara ait tek bir parça bile bulunamadı.Bermuda üçgeninin sırrı çözülmüş fakat herşeyi henüz tam olarak bilinememektedir. İleriki yıllarda “Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak bilinen bölgenin, halen yapılmakta olan araştırmaların ışığında herşeyinin öğrenileceğini düşünüyorum.

 

bende 2 şey paylaşayım dedim konuna yardımcı olmak için

 

 

 

 

 

 


Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Davutlu köyünde bu söylenen olaylar hiçbir zaman yaşanmamıştır. Teyit etmek için çok fazla uğraşmanıza gerek yok, 89 yılında köyde bulunan ve şuan Çorlu, Tekirdağ gibi merkezlerde yaşayan çok Davutlu sakini var. Ayrıca köyün şuanki muhtarı da o tarihte köyde yaşıyordu ve bu tatsız söylenti yüzünden Pra Films'e dava açtı. Karadedeler Olayı filminin profesyonel anlamda incelendiğinde (teknik, metraj, montaj vs.) bir belgesel olmadığı, kurguya dayalı bir sinema filmi olduğu açıktır. Bunun en basit örneği 89 yılında kaydedildiği iddia edilen orijinal VHS kasetlerdir. O yılda VHS kasete kayıt edebilen bir el kamerası Türkiye'de satışta değildir ve dünya çapında bunu başarabilen el kameraları bir elin parmağını geçmemektedir. Hepsinin ortak özelliği aşırı derecede pahalı olmaları, yeterince portatif olamamaları ve oldukça ağır olmalarıdır. 14 yaşında bir çocuğa verilebilecek aletler değildirler. Ayrıca görüntülerde ne kadar iyileştirme yapılırsa yapılsın o dönemin mevcut el kameralarının görüntü çözünürlüğünü ikincil müdahale ile bu ölçüde arttırmak mümkün değildir. Filmin kameraya alındığı köy Sakarya ilinin Kocaali ilçesinin Karalar köyüdür, köy sakinlerine sorarak teyit edebilirsiniz.

 

Koy sakinlerine birsey sormadim ama davutlu koyune gittigimizde gercekten degisik olaylara sahit olduk

Belki girilmemesi gereken yere girmisizdir bilemiyorum ama o cigliklari duyduk o harabe evden biri bize bakti...

Belki yasakli bolgedeydik bilmiyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=1]Mısır Piramitlerinin Sırrı Nedir?[/h]Dünyanın yedi harikasından biri olup günümüze kadar zarar görmeden ayakta kalabilmeyi başarabilmiş tek yapı Mısır’daki Gize piramitlerinden Keops piramitidir.Piramit şeklindeki yapılar sadece Mısır’a özgü olmayıp dünyanın başka yerlerinde de inşa edilmiş örnekleri bulunmaktadır. Fakat sayıca en çok Mısır’da bulunduklarından bölgeyle özdeşleşerek “Mısır Piramitleri” olarak anılmaktadırlar.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/Gize_Piramitleri.jpgDünyadaki Önemli Piramitler:

  • Keops Piramidi (145,75 metre)
  • Mikerinos Piramidi(66,5 metre)
  • Kefren Piramidi (143,56 metre)
  • Sakkara Piramidi (63,17 metre)
  • Maldum Snefru Piramidi (93,26 m)
  • Dahahur Bent Piramidi (104,85 m)
  • Dahahur Snefru P. (103,95 metre)
  • Sakkara Pepi II P. (52,555 metre)
  • Uxmal Tapınağı (Meksika)
  • Teotehuacan (Meksika)
  • Tiahuanaco (Bolivya)
  • Dohan Tapınağı (Çin Halk Cumhuriyeti)

Piramit Nedir?

Tabanı kare şeklinde olup köşelerin tepede tek bir noktada birleşmesiyle oluşan geometrik şekildir. Dört eşit büyüklükte üçgen yüzeye sahip olan piramitler, inşa edildiklerinde mühendislik açısından son derece sağlam bir yapı sergilemektedirler.Piramitlerin Tarihçesi

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/Bent_piramidi.jpgPiramitlerin firavunun mumyası ile onun değerli hazinelerini ve dönemin eşsiz sanat eserlerini saklamak amacıyla yapıldığı düşünülmektedir. Fakat bugüne kadar hiçbirisinin içerisinde herhangi bir mumyaya veya hazineye rastlanmamıştır. Dünyanın ilk inşa edilen piramidi Sakkara’da olup yapımı M.Ö 2620 yılında tamamlanmıştır. İlk örnekleri basamaklı yapıda olan piramitlerin birçoğu tamamlanamamış veya yapım aşamasında yıkılmıştır. Bunun ilk örneği M.Ö 2570 yılında yapımına başlanan Meidum piramidi olup, sekizinci basamak yapılmak istenirken yıkılmıştır.Piramitleri inşa edenler bundan ders çıkararak daha yüksek piramitler yapabilmek için tabanı mümkün olduğunca geniş tutarak eşkenar bir geometri kullanmanın gerekli olduğunu düşünmüşlerdir. Nil nehri yakınlarındaki Dahahur bölgesinde M.Ö 2570 yılında inşasına başlanmış olan Bent piramidi, üçte ikilik bölümü tamamlandıktan sonra daha önceki tecrübeler baz alınarak eğim açısı düşürülmüş ve yükseltilmeye devam edilmiştir. Bu yöntemle M.Ö 2565 yılında başarıyla tamamlanan Bent piramidi çok daha rijit bir yapıya kavuşurken, eşsiz bir görünüme de sahip olmuştur. Bu tarihten sonra yapılan tüm piramitler daha küçük sabit bir açı ile yükseltilerek inşa edilmiştir.Piramitleri Kimler İnşa Etti?

Önceleri piramitlerin Mısırlı köleler tarafından yapıldığı düşünülmekteyken 1990 yılında bir turistin bindiği atın ayağı bir çukura düşer ve bu çukur gizemli bir mahzene açılır. Burası piramit yapımında çalışan işçilerin ustabaşı olan kişinin mezarıdır. Kubbeli mezar olarak da bilinen mekan, duvarları işlemeli ve ihtişamlı bir yapıya sahiptir. Böylesine güzel bir mezarın işçi sınıfındaki birisine yapılması, çalışanların esir olmadığının göstergesiydi. İşçiler gündüzleri çalışıyor ve geceleri buradaki köylerde bulunan evlerine gidiyordu. Daha sonra bu bölgede yapılan kazılarda 250’den fazla farklı mezar daha bulunmuştur. Ustabaşının çevresindeki mezarlar seçkin işçilerin mezarlarıyken normal işçiler biraz daha uzakta toplu halde bulunmaktaydı.Ölen herkes için bir mezar yapılmakta olduğu anlaşılan bölgedeki kazılarda mezarların girişlerinde işçilerin statülerini gösteren hiyeroglif yazılar bulundu. Bu yazılarda “mezar inşaatı denetçisi”, “mezar inşaatı yöneticisi” gibi ibareler yazmaktaydı. Ayrıca bu mezarlarda işçilerin minyatür heykelleri ve sanat eserleri de yer almaktaydı.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/piramitler2.jpgYaklaşık 200.000 işçinin çalıştığı bölgedeki iskeletler incelendiğinde omurganın inanılmaz bir yüke maruz kaldığı ortaya çıkmıştır. Omurgaya binen aşırı yük buradaki taş taşıma işleminin güçlüğüne işaret etmekteydi. Bu kadar özveri ve emekle ortaya çıkan piramitlerin yapımı için binlerce işçi bu bölgedeki şehirlerde yaşamaktaydı. Yapılan kazılarda evler, fırınlar, çömlekler gibi birçok tarihi eser bulunurken duvarlardaki hiyerogliflerde nasıl ekmek yapıldığı ve içecek hazırlandığı gibi detaylar resmedildiğinden dönemin şehir yaşamı hakkında fikir edinmek de mümkün olmuştur.Gize piramitlerinde 15 milyondan fazla kireç taşı kullanıldı. Bu taşlar piramitlerden 300 metre uzaktaki bir taş ocağından çıkartılmış ve yine burada kesilip işlenerek hazır hale getirilmiştir. Kazılarda bu bölgede taşların kesilmesi için gerekli olan oluklu platformlar bulunarak etrafı kazılmaya devam edilmiş ve dev bir taş ocağının enkazı ortaya çıkartılmıştır. Taş ocağından çıkartılan taş miktarı piramitlerde kullanılan miktarla örtüşmekteydi. Ayrıca piramitlerin yapımında kullanılan taş rampalar kil ve kireç taşı tozunun karışımından oluşan bir çamurla sıvanmıştı. Bu yöntem çok dayanıklı ve sert bir yapı oluştururken, ufak bir keski darbesiyle de kolayca koparak çözülebilmekteydi. Taş ocağı bulunduğunda içi bu rampanın enkazı ile doluydu.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/keopsungemisi.jpg1954 yılında Keops piramidinin güney ucunda bir kubbe bulundu ve kalıntılar incelendiğinde burada bir geminin yatmakta olduğu anlaşıldı. Bu gemi, Mısır Firavunu Keops’un gemisiydi ve 13 sene süren yoğun çalışmanın ürünü olarak tüm parçalar birleştirilerek müzede sergilenmeye başlandı. Yılda 300.000 kişinin ziyaret ettiği müzede tamamı sedir ağacından yapılmış dünyanın en eski gemisi gururla sergilenmektedir. Daha sonraları benzer şekilde diğer firavunlar için yapılmış bir kardeş gemi daha bulundu fakat bu gemi zarar görmemesi ve tarihi değerini kaybetmemesi için bulunduğu odadan çıkarılmadı.Firavunların mumyaları bir mağara içerisindeki gizli bir mezarlıkta bulunmuştur. O dönemin mumyalama tekniği sayesinde binlerce yıl sonra bile hala yüzleri tanınabilir şekilde kalan 40 kadar mumya çıkartılmıştır. Mumyalama işleminin nasıl yapıldığı bu mezarlıkta duvarlara çizilen hiyerogliflerden anlaşılmaktadır. Sadece karın bölgesine bir elin girebileceği kadar açılan ufak kesikten bütün organların çıkarıldığı ve içinin özel baharatlar ve yağlarla sıvanarak doldurulduğu gösterilmekteydi. O dönemin insanları öldükten sonra tekrar dirileceğini düşünüyordu ve tüm parasını mumyalama işlemi için saklıyordu. Çünkü dirildikten sonra bedenlerine ihtiyaçları olacaktı. Bu nedenle bir kişi ne kadar zenginse öldükten sonra o kadar iyi korunacak demekti. Çok pahalı olan mumyalama işlemi sadece önemli kişilere ve zenginlere yapılırken, yoksul insanlar toplu mezarlara gömülmekteydi.Piramitler Nasıl İnşa Edildi?

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/keopsunici.jpgİnşa edilen en önemli piramitler Gize Piramitleri’dir ve Mikerinos, Kefren ve Keops ismindeki üç pramitten oluşur. Gize Platosu’nda bulunan bu piramitlerin en büyüğü ve en gizemli olanı Keops piramididir.Keops piramidi 20 yıl içinde 150 metre yüksekliğe kadar kaldırılan her biri 2.5 ton ağırlığındaki 2.300.000 adet kireç taşı kullanılarak inşa edilmiştir. Toplam ağırlığı 5.5 milyon ton olan bu taşların bu süre zarfında dizilebilmesi için her iki buçuk dakikada bir taşın yerine oturtulmuş olması gerektirmektedir. Bu nedenle günümüzde bu piramidin en anlaşılmaz yönlerinden biri nasıl inşa edildiğidir.Hayranlık verici bir orantıya sahip olan yapı, gizemini taşların suskunluğuna bırakmıştır. 51° 51’ 14” eğimle dizilen bu taşlarda hassasiyetin binde bir oranında bile şaşması durumunda piramit en tepede düzgün birleşemezdi. Günümüzde bu tarz ufak hatalar en seçkin yapılarda bile makul bir tolerans olarak görülmektedir. Ama bundan 4500 yıl önce inşa edilen piramitlerde tepe noktası kusursuzca birleştirilmiştir.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/blok_tasima.jpghttp://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/rampa.jpgMilyonlarca taş nasıl olup da 140 metreyi aşan yüksekliklere kaldırılabilmiştir? Bunun için taş bloklardan yapılma büyük rampalar kullanılmıştır. Bu rampa piramitin yakınına kurulmuş olan taş ocağından başlayarak piramite kadar devam eden ve düzenli olarak kesintisiz taş taşınmasını sağlayan bir yapıda inşa edilmiştir. Aksi halde asla gerçekleştirilen süre içerisinde işi tamamlamak mümkün olmazdı. Fakat bu rampa piramit hacminin %65’i tamamlandıktan sonra 43 metre yüksekliğe ulaşır ve bu noktradan sonra ne kadar etkili olduğu tartışma konusudur. Çünkü piramidin tamamını bu rampa vasıtasıyla yapmak için 43 metreden 140 metreye ulaşmak gerekeceğinden, bunun için piramidin toplam hacminin iki katı kadar daha taşa gerek olacaktı. Bu nedenle bu seviyeden sonra piramidin inşasına içeriden devam edilmiştir.http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/tasima.jpgPiramit iki aşamada inşa edilmektedir. Birisi piramidin inşası diğeri ise kral odasının inşasıdır. Kral odası piramit tabanından 43 metre yukarıda bulunmakta olup içerisinde dış ortama açılan hava kanallarının bulunması ve tavanında 60 tonu aşan düz bloklarının kullanılmış olması açısından hayranlık uyandırıcıdır. Tanesi 15 ton olan bu taş blokların nasıl taşındığı ise, kralın odasına giden geniş yolda(büyük galeri) gizlidir. Burada karşı ağırlık mekanizmasıyla çalışan bir sistem bulunmaktaydı ve halatlarla birleştirilmiş olan bu terazi mekanizması sayesinde bloklar istenilen yüksekliğe rahatlıkla kaldırılırdı.Taşlar istenen yüksekliğe kaldırıldıktan sonra koyulması gereken yere götürülmek üzere 10 kişilik insan grupları tarafından piramidin kenarlarındaki tüneller içerisinde çekilirdi. Eğer bir köşe dönülecekse piramidin açık tünel uçlarında resimde gösterilen biçimde yine bir terazi sistemiyle kaldırılarak yön verilir ve diğer yöne gidecek raya oturtulurdu. Daha sonra bu tünelde de 10 kişilik grup tarafından gereken yere kadar çekilerek götürülürdü. Taşlar çekilirken oluşan sürtünme kuvvetini azaltmak içinse, çamur ve su kullanılırdı.Piramit yüzeyi önceleri şu an olduğu gibi basamaklı bir yapıda değildi. Keops piramidi 45 asırlık varolma sürecinde üstten 10 metre kadar aşınmıştır. Yüzeyin üçgen şeklindeki basamak araları özel bir kireçtaşı çamuruyla kaplanarak doldurulur ve pürüzsüz, parlak bir görünüm alırdı. Özellikle son 20 senede piramitler geçtiğimiz 400 seneden daha fazla hasar görmüştür. Gerek güneş ışınları gerekse iklim şartları gibi etmenler piramitlerin varlığını her geçen gün daha fazla tehtid etmektedir.Piramitlerin Gizemi Nedir?

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/mayan.jpgİngiliz matematikçi ve astronomist olan John Taylor birtakım çalışmalar yapmış ve elde ettiği sonuçlar Howard Vyse tarafından analiz edilmiştir. Bunlardan bazıları;– Keops piramidinin taban alanı dünyayı yataydan ikiye böldüğümüzde ortaya çıkan kesit alanı gibi düşünülürse ve piramidin tabanı dünyanın yarıçapı üzerine oturtulsa, yüksekliği tam kutup noktasına denk gelirdi. Yani burada kusursuz bir oran mevcuttur.-Keops piramidinin taban çevresini yüksekliğinin iki katına bölündüğünde tam olarak pi=3,1416 sayısı elde edilmektedir.– Keops ve Kefren piramitleri doğu-batı ve kuzey-güney sınırlarına öyle kusursuz yerleştirilmiştirler ki, o günün koşulları düşünüldüğünde hayret verici bir durum olarak görülmektedir.– Keops piramidinin üçgen şeklindeki dört yüzeyinin toplam alanı, piramit yüksekliğinin karesine eşittir.– Keops piramidinin yüksekliğinin 1 milyarla çarpımı tam olarak dünya ile güneş arasındaki mesafeyi(149.504.000km) vermektedir.– Piramitler bir güneş saati olarak işlev görmektedirler. piramitlerin Ekim ayı ortasında ve Mart ayının başlangıcında yre düşürdüğü gölgeler, mevsimleri ve yılın uzunluğunu gösterir.– Keops piramidiyle dünyanın merkezi arasındaki mesafe, Kuzey kutbuyla arasındaki mesafeye eşittir.Bilimsel olarak kanıtlanmamış bazı rivayetler ise şunlardır;– Piramitlerin üzerinden geçen meridyen, karaları ve denizleri iki eşit parçaya bölmektedir.– Piramit hangi firavunun adına yapıldıysa, kralın odasına yılda sadece iki kez güneş girmektedir. Bunlar kralın doğduğu ve öldüğü günlerdir.– Piramitlerin içerisinde radar gibi aletler çalışmamaktadır.– Piramit içerisinde bırakılmış kirli bir su, birkaç gün içerisinde arıtılmış hale gelmektedir.– Piramitin içerisine bırakılan süt birkaç gün bozulmadan kalabilirken, beklenmeye devam edilmesi durumunda yoğurt haline gelmektedir.– Piramit içerisine koyulan bir bitki hiç ışık almasa da normale göre daha hızlı büyümektedir.– Açık bir yara, piramit içerisinde çok daha çabuk bir şekilde iyileşmektedir.– Piramitlerin içi yazın serin, kışın ise ılık olur.– Gize Platosu’ndan geçen boylam, denizlerle karaları iki eşit parçaya böler.Sfenks Heykeli

http://www.bilgiustam.com/resimler/2009/08/sfenks_heykeli.jpgGize piramitlerinden Kefren piramidini koruması için yapılmış olan dev bir köpek heykelidir. 70 metre uzunluğunda ve 30 metre yüksekliğinde olan Sfenks, çakal kafalı Anubis’in heykelidir. M.Ö 2520 yılında yapılmış olan heykel tarih boyunca Nil nehrine bakarak, nehir yoluyla gelenleri karşılamaktadır.Sfenks heykeline Mısır’ı işgal eden Hiksos’lar tarafından büyük zarar verilmiştir. Daha sonra ülkede düzenin sağlanmasıyla beraber dönemin kralı tarafından yüz kısmı değiştirilerek firavunun(Mısır Kralı) sureti yaptırılmıştır.Keops Piramidi ve Gize Piramitleri’nin uydudan çekilmiş fotoğrafı için: tıklayın.

 

[h=1]Bermuda Şeytan Üçgeninin Sırrı Nedir?[/h]

 

http://www.bilgiustam.com/resimler/2008/03/bermuda.jpgElinize bir harita alıp bakınca üçgen şeklinde görülen bu bölgede, bu zamana kadar açıklanamayan birçok esrarengiz olay gerçekleşmiştir. Kaybolan gemi, uçak ve insanların sayısı tam olarak bilinmemektedir. Bu nedenle uzun bir dönem lanetli yer veya şeytanın üçgeni gibi isimlerle anılmıştır, hatta günümüzde de bu isimleri zaman zaman kullanmaktayız.Bermuda üçgeni, Atlantik okyanusunun 500.000 mil karelik bir alanını kaplayan, Amerika’nın Atlantik okyanusuna açılan güneydoğu sahillerinde yer alan, kuşbakışı bakıldığında ise Miami, Bermuda ve Puerto Rico sınırları içerisinde kalan üçgen şeklinde bir alandır. Okyanusun bu kısmında yüzlerce gemi ve uçak enkazı bulunur. Son 100 sene içerisinde batan gemi, düşen uçak ve kaybolan insan sayısı 1000’lerle ifade ediliyor.Bu bölgede suyun altında çok büyük mıknatıs maden kaynaklarının yer aldığı ve bu nedenle uçakların bu yoğun manyetik çekimden etkilenerek elektronik sistemlerinin bozulduğu, buna bağlı olarak da düştükleri söyleniyordu. Buna o kadar uzun seneler inanıldı ki, kimilerine göre başka bir açıklaması kesinlikle olamazdı. Fakat diğer taraftan biraz düşünürsek, eğer böyle birşey olsaydı gemiler niye batıyor? Yoksa bir gemiyi bile çekip yutabilecek kadar kuvvetli miydi bu manyetizma? Kesinlikle hayır. Eğer mıknatıs etkisi olsa ve zıt kutuplar prensibiyle gemi çekilse bile, su yüzünde duran bir gemiyi batıracak kadar güç üretebilmesi mümkün olmazdı. Ayrıca o bölgede yapılan ölçümler aşırı veya normalin üstünde bir manyetik alan olmadığını defalarca kanıtladı.http://www.bilgiustam.com/resimler/2008/03/bermuda_seytan_ucgeni.jpgBölgede asıl şüphe uyandıran ise, insanların “denizde beyaz bir su oluşuyor” şeklinde ifade ettikleri sıradışı olaylardı. Bunun üzerine robot kameralı su araçlarıyla yapılan dalışlar sonucunda suyun tabanının bembeyaz bir örtüyle kaplı olduğu görüldü ve batan gemi ve uçak enkazlarının hepsi bulundu. Şu an en kuvvetli ihtimal olarak ortaya atılan güncel teoriye göre, bu tabaka denizin dibinde yer alan büyük doğalgaz kaynağından çıkan gazların suyun altında yüksek basınç ve düşük sıcaklığın etkisiyle katılaşıp beyaz hidrat parçacıkları haline gelmesi şeklinde açıklanıyor. Bu bölgeden aynı zamanda Gulf Stream adı verilen bir sıcak su akıntısı geçer. Suyun tabanındaki hidrat parçacıkları sıcak su akıntısıyla karşılaştıklarında eriyip su yüzüne doğru harekete geçerler. Bunun sonucunda binlerce metreküp doğalgaz suya karışmış olur ve suyun yoğunluğunu çok azaltırlar. O esnada bölgeden geçen bir gemi varsa, yoğunluk farkından dolayı suyun kaldırma kuvveti gemiyi taşıyamaz ve gemi batar. Sıcak su akıntısıyla beraber hidritlerin erimesi bittiğinde su yüzünde oluşan bu beyaz tabaka da yok olur ve gemi sanki az önce orada değilmiş gibi gözden tamamen kaybolur.Aynı şekilde su yüzeyinden havaya dağılan gazlar, atmosferdeki havadan bile daha az yoğunluğa sahiptirler ve aynı sebepten yani yoğunluk farkından dolayı uçaklar hava tarafından yeterli sürtünmeyi alamayıp irtifa kaybederler ve doğalgaz moleküllerinin havadaki oksijeni tutmasından dolayı uçağın motorları yanma için gerekli oksijeni alamayıp dururlar.Şeytan üçgeninde kaybolarak en fazla ünlenen olay “Flight 19” idi. Oysa aynı zamanda çok sayıda uçak kaybolmuştu. Bunlar ikinci dünya savaşında Amerikan donanmasına ait bombardıman uçaklarıydı. Grumman IBM Florida Avenger tipindeki beş uçak, 5 Aralık 1945 tarihinde saat 14.00 civarında Florida’daki Fort Lauderdale donanma üssünden ayrıldıktan sonra pilotlar uçuş koşullarının gayet iyi olduğunu bildirmişlerdi.Fakat sonra Bermuda Şeytan Üçgeni’nde birden bire yok oldular. Flight 19 uçağından son haber alındığında büyük bir deniz uçağı arama çalışmaları için yola çıkmıştı ve beş bombardıman uçağının tahmini yerine varıldığında alınan bir sinyal bir müddet sonra aniden yok oldu. Aynı gün birkaç saat içinde altı uçağın kaybolmasından sonra tarihin en büyük arama çalışmaları başladı. Fakat uçaklara ait tek bir parça bile bulunamadı.Bermuda üçgeninin sırrı çözülmüş fakat herşeyi henüz tam olarak bilinememektedir. İleriki yıllarda “Bermuda Şeytan Üçgeni” olarak bilinen bölgenin, halen yapılmakta olan araştırmaların ışığında herşeyinin öğrenileceğini düşünüyorum.

 

bende 2 şey paylaşayım dedim konuna yardımcı olmak için

 

 

 

 

 

 


 

Kuşum eline diline saglik .)

Turkiyeden yerler yazacagim buraya sende biliyorsan yaz ama Misiri anlatmanda hos olmus .)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

cumalikizik cin araligi bursa

Derler ki; Kurtuluş Savaşı zamanında Cumalıkızık köyünü basan Yunan askerleri, tüm köylüyü camiye toplar ve camiyi yakmaya karar verir. Köylüler bir fırsat yakalayıp camiden kaçar. Girdikleri sokakta, iki evin bittiği noktada, bir aralık vardır. Bir insanın geçebileceği büyüklükte olan aralık, sokak girişinden bakıldığında çıkmaz yol olarak görülmektedir.

 

 

 

Gerçekten burayı görünce ilk bakışta bir çıkmaz sokak olduğunu sanıyor insan) Köylüler, bu aralıktan geçmeyi başararak Türk askerlerinin olduğu tepeye ulaşırlar. Yunan askerleri sokağın girişine geldiğinde gözlerine inanamaz ve şöyle derler: "Bu insanların buradan kaçması imkansız. Bu olsa olsa cinlerin işidir." O günden bugüne buranın adı Cin Aralığı olarak kalmış.

Hikayesiyle insanlarda merak uyandıran bu dar sokak Cumalıkızık’ta. Cumalıkızık Bursa’nın değişik yörelerine dağılmış kızık köylerinden biri. Tabii ki en çok bilineni en çok ziyaret edileni. Hangi mevsimde giderseniz gidin yoğun bir insan grubuyla karşılaşacaksınız.

 

Cumalıkızık Bursa merkezine yaklaşık 11 km uzaklıkta. İstanbul’dan da 4 saatlik bir yolculukla ulaşılabiliyor. Aracınızı köyün otoparkına park edip taş sokakları, 700 yıllık Osmanlı evlerinin en güzel örneklerini görmenin yolu yavaş adımlarla küçük köyü turlamak Çünkü her sokağı ayrı bir sürpriz sunacaktır size. TV dizilerinden filmlerden ve belgesellerden aşina olduğunuz evleri ve sokakları adımlamak keyif verecektir.

Resimler

DSC_1365.jpg

DSC_1366.jpg

DSC_1367.jpeg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet yazilar alinti ancak gecenlerde su cumalikizik koyune gittim bi bakindim geceyi orada gecirdim arkadaslarla beraber ama garip bi olay yasamadik.

Fakat bazi seyler ogrendik.

En kisa zamanda kendi cekmis oldugum resimlerle beraber koylulerden duyduklarimizi paylasacagim.

Tesekkurler ilginize bilginize canlarim..

Lutfen duydugunuz yerler varsa soyleyin bu baslik altim vakit buldukca her yere gidecegim...

Saygi ve sevgilerimle...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

6 kere gittim yalan yok evet 6 kere okulla gittik arkadaslarla misafirlerle falan derken 6 .)

Evet yerebatan sarayi cok esrarengiz bi yer... gordugunden fazlasi mevcut aslinda...

Bilmem kac tane odasi falan var ama kimse giremiyor yasakli...

Onun hakkinda da bilgiler bulup paylasacagimdan emin olabilirsiniz .)

Is guc malum fazla ilgilenemedim konumla affedin lutfen...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...