Jump to content

Komünizm, dünyaya kapitalist sistemin bir armağanı mıdır?


Luwian

Önerilen Mesajlar

1800'lerin ortalarından sonuna doğru dünyanın geleceği şekillenmiş hatta rayına oturmuş bulunuyordu. Dünya üzerindeki krallıkların ve imparatorlukların güçleri yavaş yavaş tüketilip yerlerini yeni güçlere bırakacaklardı. Dünyayı yönetecek yeni gücün seçimiyle ipler Avrupa'dan Amerika'ya verilmiş oldu. Artık dünyaya egemen olma sırası yeni yeni baş gösteren sanayi ve teknolojinin gelişmesiyle her geçen gün büyüyen uluslar arası şirketlerin yani kapitalizmin oldu. Yüzlerce yıldır Avrupa'da hüküm süren Hapsburg hanedanlığı (Hapsburg Bloodline) yerini, aynı sülalenin daha az bilinen kuzenlerinin sahip oldukları şirketlere bıraktı. Kraliçe Victoria'dan Romanov'lara, kraliçe İsabell'den Kraliçe Elizabeth'in kocası Prens Philiph'e kadar bütün Avrupa soyluları Hapsburg kanı taşır. Peki bu soyluların günümüzdeki devamları kimler dersiniz? Tabii ki Roshchild'lar, Medici'ler, Rocafellar'lardır. Şu anda dünyayı yöneten bu elit grup, Hupsburg'larla yakın akrabadırlar.

Neyse konumuza dönelim. Dünyanın yeni hükümdarı olan kapitalizmin dünyaya egemen olması, gelişen ve daha da fazla gelişecek olan teknolojiyle birlikte şirketlerin kölesi olacak olan sınıfların da çehresinin değişimini gerektirmekteydi. Artık cahil toprak ya da maden işçilerine değil, eğitimli ve zeki mühendis ve teknisyenlere, fabrika işçilerine ihtiyaç duyuluyordu. Kölelerin eğitilmesi demek aynı zamanda onların bilinçlenmelerine de sebebiyet verecekti. Bu durumu kontrol altına almanın tek yolu kapitalizmin anti tezini yaratıp, hem düşünceleri kontrol edebilir hem de yaratılan bu anti tezle oluşturulan rejimi insanların gözünde bir korku makinası haline dönüştürebilirlerdi.

Bu iş için en uygun ülke seçildi: Çarlık Rusyası. Hem kapitalimin başkenti Amerikaya uzak hem de Avrupa'dan kontrol edilebilecek kadar yakın.

Hemen anti tez hazırlanması için sipariş verildi. Marx bu iş için epey kafa patlattı ama sonuç başarılı oldu; Artık dünyanın umudunu bağlayabileceği bir komünizm ideolojisi vardı. Annesi de bir Alman olan Lenin komünizmin ilk temellerini Rusya bozkırlarında daha sonra da Alman ve Amerikan desteğiyle İsviçre. Finlandiya gibi değişik ülkelerde attı. Rus bolşevik ihtilalinin bir kaç sene gecikmesine tanıdığımız bir isim engel oldu: Rasputin. Ama engel onun öldürülmesiyle ortadan kaldırıldı. (Resmi tarihten tamamen farklı bir Rasputin yazısını daha sonra paylaşacağım). Rusya'daki Hapsburg hanedanın sonu hazin bitti. Ama sanılanın aksine Romanov'ları Rus bolşevikler değil Amerikadan gelen 6 adet Amerikan casusları öldürdü.

Komünizm hızlı başladı. Amerika'daki kapitalizmin mutlu kölelerine karşı komünizmin vahşice katledilen özgürleşrilmiş köylüleri oldu. Kapitalizm, kendi kölelerinden oluşmuş bir tüketim imparagorluğu kurarken komünizm üretimin sınırlandırıldığı, halkın ne için çalıştığını bile anlamadığı bir hantallığa büründü. Komünizmin, emperyalist güçlere en büyük faydası nüfus gücüyle ilerde bir dev halini alacak olan Çin'i boyundurluk altına almak oldu. Herkesin düşündüğünün aksine Mao, arkasına Amerikanın desteğini alarak iktidara geldi. Ve kapitalizm emin adımlarla yürürken en büyük kazancını, rejim çatışmalarında karşıt taraflara silah satarak sağladı.

 

 

 

Arkadaşlar,' komüniz neden yıkıldı?' sorusunu sormadan sormak ya da tartışmak istediğiniz nokta ya da noktalar var mı?

 

Yukardaki yazı tamamen benim kendi tezlerimdir. Herhangi bir yerden alıntı değildir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karl Marx yanlış anımsamıyorsam babasının tabiriyle kepçe ile kazanıp çay kaşığı ile dağıtmanın sanatını yapan bir jigolodur.Parayı döndüren aileler zaten yeni çağda hep kendini aydın, özgür, okumuş sanan kesimleri kullanarak daha da güçlenip kadrolara sızdı ve kendilerinin var olmadığını, bu iddiaların deli saçması olduğunu düşündürttü.Çok ciddi bir savaş içindeyiz bu algı ile.Bu aileler de gücünü korumak için bir rakip yaratmak zorundaydı zaten bunu da yazınızda çok güzel açıklamışsınız.Şuanki duruma bakarsak Rusya'nın devri doluyor ve onun konumunu bir süreliğine Çin üstlenecek gibi duruyor.Turizm oyunlarıyla da altınını koruyup çoğaltamayan Çin çok büyük bir tokat yiyecek diye düşünüyorum.Ve devri dolan herkes Türkiye'nin himayesi altına sığınma yolunda ilerliyor.Petrolün yavaş yavaş dengeleyici hükmedici güç oluşunun ortadan kalkmasıyla İsrail ilk olarak, şimdi de bu ailelerin kendi himayesine aldığı ufak minik medya kuşlarının Rus uçağı vurdunuz savaşa sokacaksınız bizi gibi saçma yorumlarından sonra Rusya'nın da yavaş yavaş Türkiye'nin himayesine girdiğini görüyoruz istemese de.Öyle bir gidişat var ki istemeseler de Türkiye'nin gücünü ve konumunu çok değistirecek bu üst akıl.Pişman olacakları işlere giriyorlar.Bursa'da yakında Medici ailesine Suriye'den sonra 2. darbeyi görürsek şaşırmayalım.Ne de olsa Cosimo De Medici ve onun kullandığı Hermetik öğretilerden uzak bir aile konumundalar:) Yazınız için teşekkür ederim, emeğinize sağlık.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Lenin'in babaannesi kaşar diye bağırasım geldi konuyu okuyunca. Her şeyi bu kadar spesifik değerlendirmeye gerek yok. Genel olarak baktığın zaman aslında bu iki sisteminde sıfırdan programlamaya ihtiyacı yoktur. Yaşadığımız toplum, üretim, tüketim, ahlak ve kültür özelliklerinin yan ürünüdür bunlar. Aslında hep vardırlar sadece ortaya çıktığında isimlendiriliyor. Komünizmde özünde öyledir. Sistemin kendi yan ürünüdür, elit kesim tarafından programlanmamıştır. Zaten hep oradaydı, belki biraz süslemiş olabilirler ama özünde böyle... =)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Lenin'in babaannesi kaşar diye bağırasım geldi konuyu okuyunca. Her şeyi bu kadar spesifik değerlendirmeye gerek yok. Genel olarak baktığın zaman aslında bu iki sisteminde sıfırdan programlamaya ihtiyacı yoktur. Yaşadığımız toplum, üretim, tüketim, ahlak ve kültür özelliklerinin yan ürünüdür bunlar. Aslında hep vardırlar sadece ortaya çıktığında isimlendiriliyor. Komünizmde özünde öyledir. Sistemin kendi yan ürünüdür, elit kesim tarafından programlanmamıştır. Zaten hep oradaydı, belki biraz süslemiş olabilirler ama özünde böyle... =)

 

Mesela düşün kü üzerinden milyarlar kazandığın, binlerce çalışanına hükmettiğin devasa bir şirketin var. Bu şirketi yönetirken alacağın kararları, gelecekle ilgili yatırımlarını oluşumlara ve rastlantılara mı bırakırdın yoksa oluşumları kendi çıkarın ve planların doğrultusunda yönlendirip, hükmetmeye mi çalışırdın. Sanıtım senin tercihin birincisi olurdu. Ve dolayıdıylada karşına çıkacak ilk acımasız rakibinin ayaklarının altında böcek gibi ezilir, yok edilirdin.

İzin verirsen yüksek bilgine sunayım. Dünya, çok acımasızca yönetilen bir çok uluslu şirkettir. Ve bu şirketin çıkarları için yapılan planlar faşizm, komünizm, diktatörlük ve daha nicelerini planlar, uygular ve sırası geldiğinde yenisiyle değiştirir.

 

Maksadım dünyayı kendi malları gibi gören (100 yıl öncesine kadar kral, sultan ya da imparatorların topraklarında yaşayan halkın mutlak sahibleri olduğunu düşünürsen dünyanın bugünkü sahiplerinin şirketler olduğunu söylenmesine şaşırman ilginç) bu elit kesimi insanların gözünde büyütmek, onlara ilahi bir boyut katmak değil. Sadece olagelenin dışında düşünebilmeyi sağlamak. Ve farklı düşünerek dünyayı biraz daha iyi algılayabilmek. Yapamıyorsan çok aldırma...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karl Marx yanlış anımsamıyorsam babasının tabiriyle kepçe ile kazanıp çay kaşığı ile dağıtmanın sanatını yapan bir jigolodur.Parayı döndüren aileler zaten yeni çağda hep kendini aydın, özgür, okumuş sanan kesimleri kullanarak daha da güçlenip kadrolara sızdı ve kendilerinin var olmadığını, bu iddiaların deli saçması olduğunu düşündürttü.Çok ciddi bir savaş içindeyiz bu algı ile.Bu aileler de gücünü korumak için bir rakip yaratmak zorundaydı zaten bunu da yazınızda çok güzel açıklamışsınız.Şuanki duruma bakarsak Rusya'nın devri doluyor ve onun konumunu bir süreliğine Çin üstlenecek gibi duruyor.Turizm oyunlarıyla da altınını koruyup çoğaltamayan Çin çok büyük bir tokat yiyecek diye düşünüyorum.Ve devri dolan herkes Türkiye'nin himayesi altına sığınma yolunda ilerliyor.Petrolün yavaş yavaş dengeleyici hükmedici güç oluşunun ortadan kalkmasıyla İsrail ilk olarak, şimdi de bu ailelerin kendi himayesine aldığı ufak minik medya kuşlarının Rus uçağı vurdunuz savaşa sokacaksınız bizi gibi saçma yorumlarından sonra Rusya'nın da yavaş yavaş Türkiye'nin himayesine girdiğini görüyoruz istemese de.Öyle bir gidişat var ki istemeseler de Türkiye'nin gücünü ve konumunu çok değistirecek bu üst akıl.Pişman olacakları işlere giriyorlar.Bursa'da yakında Medici ailesine Suriye'den sonra 2. darbeyi görürsek şaşırmayalım.Ne de olsa Cosimo De Medici ve onun kullandığı Hermetik öğretilerden uzak bir aile konumundalar:) Yazınız için teşekkür ederim, emeğinize sağlık.

 

Tam olarak anlayamadım seni. Biraz daha açarmısın?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Mesela düşün kü üzerinden milyarlar kazandığın, binlerce çalışanına hükmettiğin devasa bir şirketin var. Bu şirketi yönetirken alacağın kararları, gelecekle ilgili yatırımlarını oluşumlara ve rastlantılara mı bırakırdın yoksa oluşumları kendi çıkarın ve planların doğrultusunda yönlendirip, hükmetmeye mi çalışırdın. Sanıtım senin tercihin birincisi olurdu. Ve dolayıdıylada karşına çıkacak ilk acımasız rakibinin ayaklarının altında böcek gibi ezilir, yok edilirdin.

İzin verirsen yüksek bilgine sunayım. Dünya, çok acımasızca yönetilen bir çok uluslu şirkettir. Ve bu şirketin çıkarları için yapılan planlar faşizm, komünizm, diktatörlük ve daha nicelerini planlar, uygular ve sırası geldiğinde yenisiyle değiştirir.

 

Maksadım dünyayı kendi malları gibi gören (100 yıl öncesine kadar kral, sultan ya da imparatorların topraklarında yaşayan halkın mutlak sahibleri olduğunu düşünürsen dünyanın bugünkü sahiplerinin şirketler olduğunu söylenmesine şaşırman ilginç) bu elit kesimi insanların gözünde büyütmek, onlara ilahi bir boyut katmak değil. Sadece olagelenin dışında düşünebilmeyi sağlamak. Ve farklı düşünerek dünyayı biraz daha iyi algılayabilmek. Yapamıyorsan çok aldırma...

 

Hadi ya ciddi misin? Sanırım ben bunları düşünecek kadar zeki değilim, affına sığınarak özür diliyorum. :rofl:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hadi ya ciddi misin? Sanırım ben bunları düşünecek kadar zeki değilim, affına sığınarak özür diliyorum. :rofl:

 

Lütven çok darılırım. Asıl özür benim.

Ve tabii ki ciddi değilim. Yani yazdıklarım konusunda. Sadece düşünce egzersizleri yapıyordum. Yazdığım saçma sapan fikirleri madde madde ele alıp, karşıt görüşlerini anlaşılır bir şekilde sunduğun için çok teşekkür ederim. Şu anda aslında ne kadar yanlış kurgular yapmışım anladım.

 

( Kusura bakma sana sataşarak prim toplamaya çalışıyorum. Şuanda boş vaktim var. Sana sataşmak keyif verdi. )

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben Rothchildsları ya da Jetgilleri falan bilmem, fazla da takmam. Fakat solu ben sürekli sağ görüşe bir alternatif olsun diye sunulduğunu düşündüm.

 

Örneğin sağ görüş genellikle ekonomi üzerine kuruludur. Muhafazakar piyasa ve Liberal piyasa olmak üzere sağ görüş tutumunu ikiye ayırabilirsiniz. Bunlar sosyal görüşler değildir, Muhafazakar görüşlere sahip biri Liberal piyasayı destekleyebilir ve bunun çok fazla örneği var. Ancak genel olarak sağ görüş bir noktada buluşur: Daima olarak piyasa korunmalı ve geliştirilmeli. Sonuç olarak piyasa büyüdükçe oluşan rekabetten herkes yararlanabilir ve herkes bir şekilde çıkar sağlayabilir.

 

Sol görüş ise sağ görüşün aksine ekonomik kuramcılıkta oldukça zayıftır. Sol görüşün dayandığı ciddi bir şey yoktur. Genellikle fakirlere aş ve iş sağlanması gibi popülist şeylerden bahsederler. Örneğin sosyalist solcuların çok büyük bir kısmı ciddi vergilendirmelerle sosyal devlet anlayışının genişletilmesini savunur. Fakat bu gerçekten hem üretici, hemde firmalar için büyük sorundur. Daha az vergilendirilmiş olan diğer firmalar ağır vergilendirilmiş firmayı rekabette elimine edebilir. Lüks vergilere verilmiş koyulmuş olan vergiler sınıflar arasında ayrımı daha da keskinleştirebilir. Bu işin daha koyusu olan Komünizm ise Sosyalizm'e göre daha mantıklıdır ancak geçmiş yıllardaki Komünizm deneyimleri bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyor.

 

Bunun karşılığında hiçbir solcudan ekonomi anlamında çözümler için bir şey duymadım. Liberaller olaya daha ılımlı yaklaşmaya çalışırken, bir şekilde ekonomik çözümlerden bahsederken solcular bol bol kadın haklarından, veganlıktan, LGBT haklarından, fakirlerden ve devletin daha fazla etkin olmasından bahsediyor. Açıkçası bir çözüm sunmadan sürekli bir şeyler istiyorlar ve sadece bu tarz söylemlerle insanları çekiyorlar. Yani sadece sağa muhalefet etmek üzerine var olan bir yapı. Bunu da ele alın.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Lütven çok darılırım. Asıl özür benim.

Ve tabii ki ciddi değilim. Yani yazdıklarım konusunda. Sadece düşünce egzersizleri yapıyordum. Yazdığım saçma sapan fikirleri madde madde ele alıp, karşıt görüşlerini anlaşılır bir şekilde sunduğun için çok teşekkür ederim. Şu anda aslında ne kadar yanlış kurgular yapmışım anladım.

 

( Kusura bakma sana sataşarak prim toplamaya çalışıyorum. Şuanda boş vaktim var. Sana sataşmak keyif verdi. )

 

Lafı bile olmaz, özrünü kabul ediyorum. Teorileri ve öngörülerinde başarılar sana, gerçi fena değiller =) 'Madde madde'

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben Rothchildsları ya da Jetgilleri falan bilmem, fazla da takmam. Fakat solu ben sürekli sağ görüşe bir alternatif olsun diye sunulduğunu düşündüm.

 

Örneğin sağ görüş genellikle ekonomi üzerine kuruludur. Muhafazakar piyasa ve Liberal piyasa olmak üzere sağ görüş tutumunu ikiye ayırabilirsiniz. Bunlar sosyal görüşler değildir, Muhafazakar görüşlere sahip biri Liberal piyasayı destekleyebilir ve bunun çok fazla örneği var. Ancak genel olarak sağ görüş bir noktada buluşur: Daima olarak piyasa korunmalı ve geliştirilmeli. Sonuç olarak piyasa büyüdükçe oluşan rekabetten herkes yararlanabilir ve herkes bir şekilde çıkar sağlayabilir.

 

Sol görüş ise sağ görüşün aksine ekonomik kuramcılıkta oldukça zayıftır. Sol görüşün dayandığı ciddi bir şey yoktur. Genellikle fakirlere aş ve iş sağlanması gibi popülist şeylerden bahsederler. Örneğin sosyalist solcuların çok büyük bir kısmı ciddi vergilendirmelerle sosyal devlet anlayışının genişletilmesini savunur. Fakat bu gerçekten hem üretici, hemde firmalar için büyük sorundur. Daha az vergilendirilmiş olan diğer firmalar ağır vergilendirilmiş firmayı rekabette elimine edebilir. Lüks vergilere verilmiş koyulmuş olan vergiler sınıflar arasında ayrımı daha da keskinleştirebilir. Bu işin daha koyusu olan Komünizm ise Sosyalizm'e göre daha mantıklıdır ancak geçmiş yıllardaki Komünizm deneyimleri bu işin o kadar da kolay olmadığını gösteriyor.

 

Bunun karşılığında hiçbir solcudan ekonomi anlamında çözümler için bir şey duymadım. Liberaller olaya daha ılımlı yaklaşmaya çalışırken, bir şekilde ekonomik çözümlerden bahsederken solcular bol bol kadın haklarından, veganlıktan, LGBT haklarından, fakirlerden ve devletin daha fazla etkin olmasından bahsediyor. Açıkçası bir çözüm sunmadan sürekli bir şeyler istiyorlar ve sadece bu tarz söylemlerle insanları çekiyorlar. Yani sadece sağa muhalefet etmek üzerine var olan bir yapı. Bunu da ele alın.

 

Tam da konuyu uzatmamak için değinmediğim ayrıntılara girmişsin.

Dünyadaki herşey zıddı ile var olabilir. Yani yeni bir oluşum sunucaksanız muhakkak ki zıt bir denge oluşumunu da üretmek zorundasınızdır. Aksi takdirde yürümez çöker. Bugün dünyayı yöneten belli bsşlı şirketlerin kuruluş tarihlerine bakın. -isim değişikliklerini ve birleşmeleri göz önünde tutarak. Mesela IBM, 1900'ların ilk yıllarında kurulmuştur ve nazi almanyasının bütün askeri harekatlarına teknoloji desteği vermiştir. Ve hatta tüm toplama kamplarının giriş-çıkış-kayıt işlemleri için bilgi işlem ünitelerini kurmuştur.)

Komünizm, masada oturulup tasarlanmış bir denge rejimdir. Tamamen kapitalizm tarafından finanse edilmiştir. Tabii silah ve uyuşturucu ticaretine katkılarını es geçmeyelim. Konuyu daha iyi anlamak için Greenpeace'in arkasındaki finans desteklerini inceleyebilirsin.

Komünizm niye çöktü?

Bu da ilginç ve aslında bildik bir konu. Bunu da bir ara tartışırız.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tam olarak anlayamadım seni. Biraz daha açarmısın?

Özetle anlatmak istediğim her zaman zıt iki güç yaratılır ve bu güçleri de kendi içlerinden seçiyorlar.Bu zıtlıktan yararlanarakta güçleniyorlar.Şuan da mesela yeni akım olarak feminizm ve lgbt harmanını bize sunuyorlar.Karşısında ise zamanında radikal İslam diye adlandırdıkları ama günümüze yavaş yavaş İslam olarak sunulan cephe var.Önce bu sistemleri yaratıp sonra da yıkarlar veya yenisini oluştururlar bunun için de 2. dünya savaşı güzel örnek.Komünizmin çöküşünü açıkladığın gibi hepsi işi bitince kenara atılıyor.Ama hanedanlık ile parayı döndüren ailelerin aynı asil kanı taşıdığı konusuna tam olarak katılmıyorum.Medici ailesini de o yüzden örnek olarak verdim.Kalıp olarak isim aynı dahi olsa içerik ve kanda değişiklik olduğunu düsünüyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bana sorarsanız burada kilit nokta politik düşünceler değil insanın farkındalık bilincidir.

Genele baktığımızda insanlarda bir ayrılık bilinci var. İnsanlar kendilerini diğer insanlardan farklı ayrı görüyorlar.

İnsanlar varolmayan sınırlar çizip birbirlerini ülkelere daha sonra şehirlere sonra kasabalara en sonda kendilerini diğer insanlardan ayırıp kendisinin en iyi en fevkalade olduğunu düşünecek kadar ayrılık illüzyonu içinde.

İnsanlar politika ile birbirlerini yemeden hangi düşüncenin daha iyi olduğunu tartışmadan önce ben nasıl bir varlığım diye düşünüp bunun farkındalığına varması gerekmezmi.

İkinci konu ise insanlardaki yokluk bilincidir. Dünya denen fevkalade gezegende herşey herkeze yetecek kadar yokmudur ?

Tabiki vardır. Peki neden yokmuş gibi elimizde tutup saklıyoruz ve paylaşmıyoruz.

Politik düzenler gelip geçicidir fakat insanı insan yapan bilinç herzaman varolacaktır.

Buna bir örnek vererek konuyu özetleyip bitireceğim bir adada olduğunuzu düşünün adada sizden başka kimse yok napardınız ?

Kendi adıma cevap veriyim ben çıplak dolaşır ağaçtan meyve toplayıp yer istediğimi yapardım.

Diğer insanlarla kendinizi bir olarak görebilecek bilince ulaşırsanız işte o zaman adada sizden başka kimsenin olmadığını daha iyi anlamış olacaksınız. Biz biriz fakat ayrılık illüzyonu içinde yaşıyoruz.

Bir gün insanlar bu birlik bilincini anlayacak farkındalığa eriştiğinde ne politika ne siyasetçi ne ülkeler olacak çünkü insan gerçek amacını anladığında bunların hiçbiri insanlar için bir anlam ifade etmeyecek ihtiyaç duyulmayacak.

Herşeyi biz insanlık olarak kendimiz yapıyoruz bir kere daha bunun bilincine sahip değiliz.

Bir gün insan ruhsal olarak evrimleştiğinde belki insanlık olarak politikayı değil ruhsal gelişimimizi konuşuyor olacağız bir gün...

Ha dünya tarihinde bana sorarsanız en medeni yaşayan toplum kızılderelilerdir.

Onların televizyonları paraları cep telefonları whatsappları yoktu fakat onlar doğaya insana herşeye saygı duyarak dünyayı sahiplenmeden gösterişsiz çadırlarında yaşayarak ruhsal bilinçlerini yükselterek insaniyeti insan gibi yaşadılar.

Bu günkü sözde modern insanlar apartman dairelerinde modernizm dedikleri kavanozlarında kutularında yapayalnız hayatlarını yaşarken daha çok alışveriş yaparak anlık mutluluklar yaşayıp bitmek tükenmek bilmeyen istekleriyle dünya gezegeninde bir virüs gibi yaşayan modern insanların asla anlayamayacağı bir ruhsal seviyedelerdi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bana sorarsanız burada kilit nokta politik düşünceler değil insanın farkındalık bilincidir.

Genele baktığımızda insanlarda bir ayrılık bilinci var. İnsanlar kendilerini diğer insanlardan farklı ayrı görüyorlar.

İnsanlar varolmayan sınırlar çizip birbirlerini ülkelere daha sonra şehirlere sonra kasabalara en sonda kendilerini diğer insanlardan ayırıp kendisinin en iyi en fevkalade olduğunu düşünecek kadar ayrılık illüzyonu içinde.

İnsanlar politika ile birbirlerini yemeden hangi düşüncenin daha iyi olduğunu tartışmadan önce ben nasıl bir varlığım diye düşünüp bunun farkındalığına varması gerekmezmi.

İkinci konu ise insanlardaki yokluk bilincidir. Dünya denen fevkalade gezegende herşey herkeze yetecek kadar yokmudur ?

Tabiki vardır. Peki neden yokmuş gibi elimizde tutup saklıyoruz ve paylaşmıyoruz.

Politik düzenler gelip geçicidir fakat insanı insan yapan bilinç herzaman varolacaktır.

Buna bir örnek vererek konuyu özetleyip bitireceğim bir adada olduğunuzu düşünün adada sizden başka kimse yok napardınız ?

Kendi adıma cevap veriyim ben çıplak dolaşır ağaçtan meyve toplayıp yer istediğimi yapardım.

Diğer insanlarla kendinizi bir olarak görebilecek bilince ulaşırsanız işte o zaman adada sizden başka kimsenin olmadığını daha iyi anlamış olacaksınız. Biz biriz fakat ayrılık illüzyonu içinde yaşıyoruz.

Bir gün insanlar bu birlik bilincini anlayacak farkındalığa eriştiğinde ne politika ne siyasetçi ne ülkeler olacak çünkü insan gerçek amacını anladığında bunların hiçbiri insanlar için bir anlam ifade etmeyecek ihtiyaç duyulmayacak.

Herşeyi biz insanlık olarak kendimiz yapıyoruz bir kere daha bunun bilincine sahip değiliz.

Bir gün insan ruhsal olarak evrimleştiğinde belki insanlık olarak politikayı değil ruhsal gelişimimizi konuşuyor olacağız bir gün...

Ha dünya tarihinde bana sorarsanız en medeni yaşayan toplum kızılderelilerdir.

Onların televizyonları paraları cep telefonları whatsappları yoktu fakat onlar doğaya insana herşeye saygı duyarak dünyayı sahiplenmeden gösterişsiz çadırlarında yaşayarak ruhsal bilinçlerini yükselterek insaniyeti insan gibi yaşadılar.

Bu günkü sözde modern insanlar apartman dairelerinde modernizm dedikleri kavanozlarında kutularında yapayalnız hayatlarını yaşarken daha çok alışveriş yaparak anlık mutluluklar yaşayıp bitmek tükenmek bilmeyen istekleriyle dünya gezegeninde bir virüs gibi yaşayan modern insanların asla anlayamayacağı bir ruhsal seviyedelerdi.

 

Güzel şeyler yazmışsın. Olagelen düzenin, çıkar kavgalarının, kitle imhalarının var olmadığı bir oluşumun hayalini kurduğun güzel bir yazı olmuş.

Seninle çoğu konuda hem fikirim. Ama çıplaklık adasına göre değişen bir olgu.

 

Kurguladığın bu dünyanın aslında yaşanılıp tükedildiğini sanırım biliyorsundur. Yani insanlık, kiminin ilkel kiminin doğal dediği bu yaşanmışlığı çok önceleri yaşadılar ve bugüne kadar gelişerek geldiler. Bizler modern hayatın zehrini almışız bir kere. Bilmiyorum daha önce hiç ilkel topluluklarla temasın oldu mu? Ben, Borneo adasındaki yerli kabilelerin köylerinde bulundum. Her ne kadar doğa ve nimetlerini savunsam da gidip ormanın içinde onlar gibi yaşamak isteyeceğimi söyleyecek kadar ikiyüzlülük yapmayacağım.

Bizler her ne kadar sistemlere öfkeleniyor olsak da bizlere verdiği entellektüel avantajlarını inkar edemeyiz. Kapitalizm ya da komünizmin insanlardan götürüsü tartışılmaz. Ama bu götürüleri de tartışıyor olmanın zevki de bizlerin vazgeçemeyeceği doyumlardan bazılarıdır.

Bizler, günümüz dünyasına değişik oluşumlarla ulaştık. Öldük öldürüldük, ezdik ezildik. Mucizeler yarattık, bilgileri sırladık. Ama hep var olduk. Doğal yaşam uğruna düşünsel boyutta ruhuma zenginlikler katan bu oluşumlardan uzak kalmak benim pek istediğim bir şey değil. Ama yöntemimiz aynı. Paranın değiştiremeyeceği nadir insanlardan biriyim. Şehirin içinde köylü olabilmeyi başarabilecek kadar hayatımı kontrol edebiliyorum.

 

Şimdi işin asıl çıkmazı burada. Dünyada belli bilinçlerin etkin rol oynadığı bir oluşumun içindeyiz. İnsan olarak bizlere düşen nedir?

Verilenlerle yetinmeden 'neden' diye sorabilmek, öğrenmek ve düşünebilmek. İşte o zaman kurgu düzeninin üzerinde, gerçeklerin ötesinde bir noktaya ulaşıyorsun. İşte o zaman gerçek bir insan oluyorsun.

İnsan olmanın amacı, gerçeklerden kaçabileceği bir adaya sığınmak değil; kurguların ötesindeki gerçeklere erişebileceği bir bilince sahip olmaya çalışmaktır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

sivrisineğin sokması gibi insanın da belirli davranışlar var;

 

---

komünizm özünde bir ideadır/yoldur-yordamdır ya da bir "var"dır..... olmayan bir "var"

bir gün bir yerlerde yaşıyor olursa ?

 

Marks çözümleme yaptı ve dedi ki; çıkış yolu

 

üretim ilişkilerinin kölelik kurduğunu ve ürettiğini tek çözen olmasa da tek çıkar yolun bölüşmek paylaşmak olduğunu savunmak bilmek bulmak'sa komünizm onu diğerleri de keşfetmeli-bulmalıdır. Bekleme zamanlarında beklemek ya da ha bire tüketmek...

 

Kapitalizm dünyanın hep hükümdarıydı..

 

Marks'ın zengin elitlerle sevişmesinden bize ne! (eğer öyleyse.. onu da bilmiyorum -eğer böyleyse kolay para)

 

sivrisinekte yolunu bulur

sivrisinekte kanlıyı canlıyı ve bol monoksitliyi ısırıyor

 

Komünizm'in başlaması ....-komünizm hiç başlamadı

komünizm bir işçi uyanışıdır/direnişidir ben işçilerin direndiğini hatırlamıyorum

 

Komünizm bir antitez olarak var ve kapitalizmi çürütüyor ya da zorluyor.. bu tarihsel işlevini yerine getirecek.. siyahın beyazı gibi komünizm ya da uzunun kısası gibidir komünizm

-eksik denge

ekşinin tatlısı vb.

komünizm bir uçtur -sonsuz kapitalizm ise diğer uç sadece

-

komünizm bir ideadır ve vardır-gerçektir/olasıdır. olası olması onu gerçek yapar;

--

 

 

Bugün modern dünyanın karşısında tek blok Rusya Çin azınlık ittifakı ve belki de onlarla birlikte hareket eden Güney Amerika ülkeleri

ve kutuplaşıyorlar-çekiliyorlar-birbirine benziyorlar-yardımlaşıyorlar;

komünizmin ruhu yaşıyor...

Komünizm ideasının vurduğu yerlerden ya da yaşadığı bağır alan/destek alan iticiler;

 

-sonuçta komüznim dediğimizin bir ruhu psişesi var bu ülkelerde kol geziyor..

 

Komünizmin uyanıklığı ya da uyanması

komünizm bir birlikte harekettir. Tek bir zihinde doğa nbir ışık ya da bir yaptırı mdeğil. N:asıl bir komünizm düşlüyorsunuz

Bilincin yoğurduğu bir birlikteleşmedir komünizm.. onda asla hata olmaz- değil sapma

,tam bir bir isteğin yansımasıdır. istenç boşlukları aramayın

Bir zorunluluğun doğuracağı ya da yaptıracağı öyle kalacaktır

 

 

-direniştir ama komünizm -önce- farkediştir

 

dünyada aslında bişeyizm diye bi şey yok -

olaylar ve olgular -ceryanı- var

hala geçerli

 

komünizm savı ya da ideası dünyayı ayakta tutuyor egemenlerin yemesi ya da yememesi meselesi

 

Çin var.. komünizm yıkılmadı ve Çin olduğu için Amerikanın psişesi düşük sönük ya da küçük

Çin olmasa Amerika bir dev boyundaydı ve endamındaydı

 

komünizm başlamadı ya da zaten (o anlamda) hiç varolmadı ki yıkıldığından sözedelim

ya da hiç ayağa kalkmadı ve doğrulmadı ki yıkıldı diyelim

o hep kaldırılmaya çalışıldı

birileri zorla alttan iterek yandan çekerek -diğerlerine rağmen!

 

Komünizm yıkılmaz mendirek

hacı yatmaz ya da yuvarlanmayan/yuvarlanamayacak kaya da kadar ve gibi

yerinde duracaktır

-yıkılmaz ve devrilmez- eğer (ayağa) kalkarsa! günü gelirse!

 

komünizmgünü komünizmdir-komünizm vardır-

izm anlamını çarpıtan dünayda olaşmaya bulaşmaya gerek yok -komünizim birlikteleşmedir -birlikte bölüşmedir sadece

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanlar anlamalı ki; o, "bilmemneyist" ya da "bilmemnepiritist" dedikleri yüzde birlik ve üçlük azınlıklar, dönen bir değirmen taşının öğütmeye başladığında alta ezemeyeceği taş bloklar gibi duran bir kütleye benzeyen o insan yığını ve öğütücüyü durduran şey, dünyayı çoğu zaman bu ayakta tutar. Ki çoğuna şuoizim buoizim diyoruz

Diğerlerinin de sonsuz ezilmesini bu engeller. İnsanlar bunu anlamazlar..

Onlar yada direnebilen toplanıp karşı koyabilen ve saldırabilen yüzde üç azınlık

Eğer sokağa çıkabilecek karşı durabilecek meydan okuyabilecek vs. kütlelerimiz-azınlıklarımız bilinçlerimiz olmasaydı çil yavrusu gibi dağılırdık... Bunu sağlayan şeylerden biride yine varolan o siyasal bilinçlerdir. Bunlardan birinin adı ya da ya da burdaki toplanma merkezlerinden ya da kamp ve takım adlarından biride -eğer öyleyse- komünizmdir...

 

Yani yine de ruhu cendereyi durduran şey

Şimdi kendini tanrı verdisi yaşıyor sananlar?

Bu herkesi ekmek ya da hamur yapamayan kapitalizm denilenin anlamasızlığı içinde yaşayan bizler

Eğer masum dünya yasaları ve insan hakları/bilinci ya da kurallar kaoslar ve yasa bizi yönetiyor ve koruyor kolluyor

sanıyorsak ??

bilmem

Sosyo-politik olaylar ve olgular sanırım böyle incelenmezler ve geniş gözlem işidir…

 

--

İşte bazı kaplanlar geyikleride koruyabilir –bu ilginçtir

Kurt sürüyü boğar

Aslan-kaplansa üç günde bi tane yer onuda beş kişi bölüşür

İnsansa köleleştirir kafeslere ve ağıllara tıkar, sonrada onu bir avuç elite yedirir-diğerlerine ot otlatır. Otu hamur ekmek bilmem ne kılığına sokar

Hastaneler insan doludur. İnsanlar hastanede doludur...

 

Komünizm denen-denilecek olan da burda beş aslanın beş pay- beş kurdun beş pay yemesi organizasyonundan başka şey değildir...

Diğeri saltanatizm ve uyutmatizm var...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...