Jump to content

voodoo Hakkında Geniş Bilgi ....


sidar

Önerilen Mesajlar

Voodoo

 

Voodoo,monoteistik ve büyüsel bir animizm türüdür.Voodoo inancını ve Temel Voodoo(Vudu) büyülerini size tanıtmadan önce kelime anlamlarını bilmeniz gerekcek...Voodoo, Afrika'nın Benin Cumhuriyeti'nin etnik dillerinden "Fon Dili'nin" kurallarına göre düzenlemiş bir sözcüktür.İki hecelidir.Voo...Doo,

Voo:İçe Bakış , Doo ise "bilinmeyen" anlamına gelir.

Voodoo 'ya inan kişilere Voodooist denir.(Tıpkı Ateist,Satanist,Hümanist,Darvinist gibi bir olguya inan kişilerin topluluğunu belirtmek için çoğu terimin sonuna -ist eki getirilir)Voodooistlerin Tanrı olarak kabûl edip taptıkları varlık 'Djo' dur.Voodooistler Tanrıları Djo'yu "Evrensel Nefs'in Efendisi" olarak tanımlıyor.Voodoo’ya göre iyi ve kötü hep yan yana bulunuyor.

Voodoo'da kişiden ruhsal bilgisi ile, ahlaki yönden bozuk doğaları düzeltmesi ve dengeyi sağlaması isteniyor.

Voodoo'ya ve Voodooistlere göre insan bir hayvandan farksız olarak doğar.Fakat insan'a bir hayvandan farklı olarak yol gösterici niteliği taşıyan bir ruh yani onların değişiyle "loa" verildiği andan itibaren insan ruhsal bir varlığa dönüşüyor.Voodoo'ya göre bu kutsal ruh(loa) üç küçük kutsal melek olan üç pareden oluşuyor.Voodoo'ya göre bu aşamada insanın yapması gereken kendine verilen bu üç kutsal parçarını yani loasını kendi iradesiyle geliştirmesi.Voodoo ölümü bir son değil kutsal bir görev olarak görüyor.Ayrıca Voodoo İnancında insanlar ruhun fiziksel olarak tekrar dirileceğine inanmıyorlar.Voodooistler ölüm törenlerine özenle hazırlanıyorlar ve bu ölüm törenleri tek parçadan değil pek çok aşamadan geçerek yerine getiriliyor.

 

Aşamaları belirtirsek...

 

İlk Aşama:

Voodoo'da ölüm'e doğumdan itibaren hazırlanılıyor.Öncelikle ilk aşamada "Kişinin doğduğu anda kendisine bahşedilen(yada bahşedildiğine inandıkları) üç kutsal parçayı kilden yapılmış kavanozlar içine koyuyorlar."

İkinci Aşama:

İkinci aşama kişinin ölüm safhasının yaşadığı evre içerisinde gerçekleşiyor.Kişi öldüğü zaman bu loa kavanozu kırılıyor ve üç kutsal pare cansız bedenin etrafında yedi gün boyunca dolaşıyor.Ruh bedenden ancak yedi gün sonra "asıl tören ayini" denilen ayinde ayrılıyor ki bu da üçüncü aşamaları oluyor.

 

Üçüncü Aşama:

Üçüncü aşamada asıl tören ayini yapılıyor.Bu ayin bitiminde ruh tamamen bedenden ayrılıyor ve suların altında yeni bir yaşama başlıyor...

Dördüncü Aşama:

Suların derinliklerinde bir yıl bir gün kalan kalan ruh "Wete Mo Nan Dlo" Töreniyle geri çağrılıyor ki bu da bizim beşinci aşamamız oluyor.

 

Beşinci Aşama:

"Wete Mo Nan Dlo" törerini sırasında geri çağrılan ruh bir kavanoza konup ormana bırakılıyor.

 

Son Aşama:

16.yeniden doğuşun ardından ruh Tanrı Djo ile birleşiyor ve insanlara yol göstermek adına Loa'ları birlikte üretiyor.Böylece insanlar Tanrıları'nın yeniden doğuşuna katkıda bulunmuş oluyorlar

 

 

 

 

Voodoo Ayinlerinde Yaşananlar

Voodoo ayinlerinde ruh seromoni ile doğrudan karşılanır.Voodoo seromonisinin başlarındaki ritm sonlarında bozulur bunun nedeni transa geçme durumudur ki asıl amaç da budur.Voodoo seromonisindeki şarkı söyleme,dans etme,davul çalma durumları kişileri günlük hallerinden farklı bir boyuta taşıyacak niteliktedir.

Ritm bozulduğu an kabile üyelerinin bir kesimi dans edenlerden ayrılarak trans durumdaki anormal hareketleri sergilerler.Voodooistler bunu "üzerine bilinilme" olarak açıklarlar.Tüm bu olaylar sona erdiğinde çağrılan ruh kabile üyelerine tavsiyelerde bulunur.Gelecekten haber getirme,ev ve aile sağlığı,mimari gibi konularla bu tavsiyeler genişletilebilir.

 

Voodooistlerin Önemli Tanrıları

 

Gueda : Ölüm ve büyü tanrısı.

Ogum : Demir ve savaş tanrısı.

İfa : Kutsal ruh.

Yemanja : Deniz tanrıçası.

Olukun : Denizlerinin,bilinçaltının tanrısı.

Oya : Öte alemin tanrıçası.

Omulu : Mezarların kralı.

Nana Buluku(DJO) : Voodoo inancının en önemli tanrısı

Nana Buluku : Hristiyan tanrı anlayışındaki gibi evreni ve evrenin içindeki her şeyi yaratan, yaratıcı tanrıdır.

Nana Buluku’nun iki kız çocuğu vardır: Ay tanrıçası Mawu ve Güneş tanrısı Lisa.

 

 

Not:Aşağıda belirtilen yöntemlerden doğacak herhangi bir zarar yada yarardan yazar olarak "Ben" yani ZaKe hiçbir şekilde sorumlu değildir.Yöntemler sadece net ortamında araştırılarak elde edilmiş bilgi olarak nitelendirilir.

 

Bazı Voodoo büyüleri

 

İş konusunda şans elde etmek için:

 

İlk Büyü : Kırmızı bir soğanın ortasına bir delik açıp içine sülfür doldurun. Bir naylon poşetle sarıp

cebinize koyun ve iş görüşmesi sırasında tam siz konuşurken cebinizdeki soğanı sıkın.İş size verilecektir.

İkinci Büyü : Görüşmeye gitmeden önce bir mendilin içine üç tuz tanesi koyup cebinize yerleştirin. İşyerine

vardığınızda yalnız kalana dek bekleyin veya sizinle görüşecek kişinin ilgisini başka bir yöne çekin ve tuzu odanın

kuzey köşesine fırlatın. Üç gün içinde iş sizin olacak.

 

Müşterilerinizi İkna Etmek İçin:

 

Birinci Büyü :Sabahın erken saatlerinde kalkıp Aziz Peter adına beyaz bir mum yaktıktan sonra, biraz maydanoz ve kekik alın, ve bu otları karıştıraraktan işyerinizin etrafında bir tur dönün (başladığınız nokta işyerinizin önü olmalı) daha sonra yine otları bir yandan karıştırarak işyerinizin etrafında geri geri bir tur atıp tekrar başladığınız noktaya dönün.Daha sonra bu yeşil karışımı tam işyerinizin önünde yakın. Bütün bunlar müşterilerinizi ikna edecektir.

İkinci Büyü :Bu ayin işyerinizden çok evinizde yapılırsa başarıya ulaşır: Sabahın erken saatlerinde kalkın ve tütsülenmiş sülfür ve şeker karışımını yakın. Güneş doğarken Doğuya bakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

Üçüncü Büyü: Mezarlığa gidin ve dokuz avuç dolusu pislik toplayın. Eve dönün, ve bu pislikleri kükürt,

sülfür, kırmızı

biber ve tuzla karıştırın. Bu karışımı yakın ve müşterilerinizin ikna olması için yalvarın.

 

Barış ve Mutluluk Sağlamak İçin:

 

İlk Büyü:Evinizde daima beyaz mumlar yakın.

 

Dava Kazanmak İçin:

 

Diyelim ki Jüri on iki kişiden oluşuyor. İki kağıt parçası alıp altı jüri üyesinin ismini birine, kalan altı jüri üyesini

de diğer kağıt parçasına yazın. Bu kağıt parçalarını katlayın ve ayakkabınızın içine koyup davaya öyle gidin.

Jüri sizin lehinize karar verecek.

 

Bir erkeği etkilemek için:

 

Birinci Büyü : O kişinin bir tutam saçını ele geçirip küçük bir giysi parçasının içine sardıktan sonra ayakkabınızın dibine yerleştirin. Size kendi ayaklarıyla gelecek.

 

İkinci Büyü :Portakal suyu, gül suyu ve baldan oluşan bir karışım yapın. Dokuz küp şeker alın ve bu şekerlerin her

birine önce onunkini sonra da kendi isminizi yazıp bir önceki yaptığınız karışıma ekleyin (bu eklemeden sonra

ortaya çıkan karışım sulu olmamalıdır.) Son olarak her gün pembe bir mumu bitene dek bu karışımın içinde yakın. Bu sonuncu işlemi dokuz gün boyunca yapmalısınız.

 

Üçüncü Büyü:Sol Koltukaltı ve sağ kasık bölgenizden biraz tüy elde edin ve bunu taze kahveyle karıştırın.

Bu karışımı azar azar dökerek şekerli bir kahve hazırlayın ve ona bunu içirin. Size aşık olacaktır.

 

 

Dördüncü Büyü : Uyurken ökçesinden biraz deri kazıyabilirseniz bu deriyi kapı eşiğinde yakın. Sizden ayrılamayacaktır.

 

Beşinci Büyü: Sıkça kullandığınız kemerlerinizden birini alıp bir ağaca bağlayın.

Bu ağacın çok yakında olmasına özen gösterin çünkü kocanızın/sevgilinizin ilgisi bu kemerin bağlı olduğu yerin etrafında sınırlanacaktır.

 

Bir insanı etkilemek için:

 

İlk büyü:Ayağınızın derisi yumuşayana kadar sıcak suyla yıkayın. Ayağınızdan biraz deri kopartın ve bunları

ısıtarak kurutun sonra da toz haline getirin. Etkilemek istediğiniz kişinin içeceği herhangi birşeye bu

tozu karıştırırsanız peşinizden ayrılmayacaktır.

 

Bir bayanı etkilemek için:

 

İlk büyü: Bayanın sütyeninden ya da kombinezonundan şerit şeklinde bir parça kumaş ele geçirin. Bu kumaşa dokuz gece boyunca her gece bir düğüm atın ve cebinizde taşıyın, böylece onu da kendinize düğümlemiş olursunuz.

 

Sevdiğiniz kişiyi geri kazanmak için:

 

Birinci Büyü: Onun bir resmini alın ve dört raptiye ile karyolanızın başucuna asın. Öyle ki resimdeki yüz

karyolanın içinden uyuyan kişiye, yani size bakıyor olsun. Bu onun aklından hiç çıkmamanızı sağlayacak.

 

İkinci Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp bir sehpanın üzerine baş-aşağı gelecek şekilde koyduktan sonra,

bu resmin üzerinde sabah ve akşam olmak üzere üçer saat boyunca kırmızı mumlar yakın. Bunu altı gün

boyunca sürdürün. Daha sonra resmi düz çevirip bu mum yakma ayinine üç gün daha devam edin. Geri gelecektir.

 

Üçüncü Büyü : Onun bir fotoğrafını alıp içinde su olan küçük bir bardağın üzerine koyduktan sonra

bu bardağı yatağınızın altına yerleştirin. Bu onu sizin yatağınıza çekecektir.

 

Dördüncü Büyü : Günbatımından sonra o kişinin ismini dört kağıt parçasınada yazarak evinizin dört

köşesine yerleştirin. Yatmadan önce kağıtları toplayın ve yastığınızın altına koyun. Sekiz gece

boyunca her gece, onun ismini bu dört köşede bulunan dört kağıda yazın ve onlarla beraber uyuyun. Geri gelecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Voodoo'ya ait ek bilgiler:

 

Zombi Gerçeği: Voodoo’nun çok konuşulan fakat kanıtlanmayan ve fantastik olarak görünen bir tarafı ise, Zombiler’dir.Zombi "yaşayan ölü" anlamına gelmektedir.Zombi yanılgıların aksine canlı bir insandan elde edilir. Kara büyüsel işlemlerle, hipnoz ve telkin yolu ile diriltildiği söylenen bu hareket halinde cesetlerin ruhsuz olduğu söylenir. Bir Zombi’nin kumanda edilmesi, yönlendirilmesi onu o hale sokan Kara Büyücünün işidir

 

Voodoo bebekleri:Her çeşit büyüsel gelenekte mevcut olan mum veya kilden yapılan bir heykelciktir. Hedef olan kişiye yapılmak istenilen şey, büyüsel formüller kullanılarak heykelciğe (kukla, bebek) uygulanır.Bebeğe yada büyülenen objeye yapılan her hareket hedef olan aslında da gerçekleşecektir.

 

Voodoo'ya Ait Terimler

 

Afrika dinleri: Yeni dünyaya göç eden Afrika dinleri iki esas koldan oluşmaktadır, bunlar: Yoruba ve Dahomey'dir. Bunların haricinde Bantu, Kongo ve diğer kültler ulaşım açıdan Batı Afrika'daki yendi dünyaya açılan deniz yollarından uzak olduğu için daha az erişim sağlamıştır.

 

Yoruba dini: Afrika'nın Batı sahilinde, Nijerya'nın batısında eski Yoruba devletlerinden Santeria, Lucumi, Candomble v.s. türemiştir.

 

Dahomey dini: Nijerya'nın batısında Benin'de bulunan eski Dahomey Krallığından Dahome, Rada, Nago, Petra, Obeah ve Dogan türemiştir. Bunlar Voodoo olarak bilinen Haiti ve New Orleans'de yaygın tarikatlardır.

 

Bantu kültü: Afrika'da yaygın olan bu inançlar ölmüş atalara yönelik bir ata kültüdür. Bantu inançlarından Umbanda faydalanmıştır.

 

Santeria: Genel anlamda Voodoo'nun Kuba ve Puerto Riko'da verilen adıdır.

 

Lucumi: Genel anlamda Voodoo'nun Küba'da verilen adıdir.

 

Obeah: Genel anlamda Voodoo'nun New Orleans ve Jamaika'da (obeayisne) verilen adıdır.

 

Shango: Genel anlamda Voodoo'nun Trinidad'da (obeayisne) verilen adıdır.

 

Makumba: Genel anlamda Voodoo'ya Brezilya'da verilen addır. Özellikle Umbanda ve Quimbanda için kullanılır. Bazı Brezilyalılar bu kelimeden hoşlanmazlar, kara büyü ile ilgili olduğunu söylerler. Ancak bu her zaman geçerli değildir.

 

Candomble: Özellikle Brezilya'nın eski başkenti Bahia'nın (Salvador) bulunduğu bölgede yaygın Afrika ağırlıklı tarikat.

 

Umbanda: Brezilya'nın Rio de Janeiro bölgesinde yaygın ve Afrika etkisi dışında Hıristiyanlık, Kızılderili Şamanizm ve spiritizma etkisi olan bir tarikat.

 

Fetiş: Kutsal ve büyüsel güç ile yükü bir cisim. Tapılan bir cisim.

Animizm: Doğa’da olan her şeyin içinde can olduğu, her şeyin arkasında doğa ruhları ve tanrıların bulunduğunu varsayan ilkel bir inanç sistemi.

Afsun: Sesli veya sessiz olarak belirli söz, şiir veya şarkılarla yapılan büyüler.

Tılsım: Belirli bir etki ile şarj edilmiş ve o etkiyi yaymak amacıyla imal edilen bir cisim.

Nazar: Olumsuz görünmez etki ve güçlere karşı korunma sağladığı farz edilen bir cisim.

Juju: Sihirli bir cisim, tılsım veya fetiş. Genel anlamda Afrika büyüsü.

Dahomey Kökenli Terimleri:

Asoto: Davul.

Asson: İçi yılan omurga kemikleri, boncuk, tohum ile doldurulmuş törensel bir çıngırdak. Transa giren kişileri sakinleştirmek, şifada ve ayinlerde kullanılır. Ruhsal erk sembolü.

Asson'u alma: Bir kişinin voodoo rahip veya rahibe görevini kabul edip işe başlaması.

 

Aziza: Küçük insanlar, orman perileri.

 

Baron Samedi: Haiti Vudu'sunun yeni Petro loalarından biridir. Ölüm ve kara büyüyü yönetir. Diğer adları Baron Cimetiere (mezarlık baronu), Baron-la-Croix, mezarlık Baronu genelde smoking ve papyonlu, başında silindir şapkalı ve elinde siyah haçlı bir zenci olarak gösterilir. Yanında da boş bir tabut taşıyabilir. Karısı Madam Brigitte'tir.

Bokor: Büyücülük yapan bir Voodoo rahibi veya kara büyücü.

Danse-Loa: Bir Vudu ayininde trans ve pozesyon hali.

Dessouneu: Ölümden sonra veya biraz evvel inisiyenin ruhunu ayıran ritüelİ

Erzuile: Voodoo panteonda aşk, kıskançlık ve intikam tanrıçası.

Fa: Kehanet ve fal orişası.

Gede: Ölülerin ruhları.

Govi: "Ruhları" (veya cinleri) içeren bir sürahi.

Gris gris: Nazar için kullanılan bir cisim.

Gueda: Ölüm ve büyü tanrısı.

Henga: Kan.

Humfor: Voodoo Mabedi.

Hunsi: İnisiye, Humfor'un üyesi.

Kay-miste: Belirli loaları kabul etmek üzere, söz konusu loaya hitap eden eşya ve hediyelerle dolu bir kulübe.

Legba: Tanrıların habercisi, iletişim ve pazarların loasudur. Bazen ona büyük hilebaz denilir. Batı panteonda karşılığı Merkür veya Hermes'dir. Günü Çarşambadır. Dörtyol ağızı loasudur. Haiti’da dörtyol ağızların büyüsel özellikleri olduğu inanılır. Legba öte alemin bekçisidir, giriş kapısının anahtarını saklar. Tanrılarla iletişim sağlar, yolları açar.

Loalar: Voodoo dininde tanrılar, azizler, cin, periler ve çeşitli "bedensiz" varlıklar. Hıristiyan etkisi ile bunlara azizler, melekler diyenlerin sayıları da hiç de küçümsenmeyecek kadar fazla, hatta çoğunluktadır. Spiritizma ve spirituelizm (ruhçuluk) etkisinde Umbanda'da bunlar bazen ruhlar olarak tanımlanır. Loalar su, toprak, ateş gibi doğanın her kademesinde mevcuttur ve insan bedenine girebilirler, geçici bir süre bedeni kullanabilirler ve insan ile doğanın çeşitli yönleri ve çeşitli yaşam faaliyetleri ile irtibat kurdurabilirler.

 

Loa-achte: Nazarlık olarak satın alınan bir ruh.

Loa-met-tet: İnisiyasyonda elde edilen koruyucu ruhlar.

Mambo: Voodoo rahibesi.

Manje-loa: Voodoo kurbanı.

Mojo eli veya torbası: Nazar olarak saklanan ölü hayvan parçaları dolu küçük bir torba.

Ogun: Demir ve savaş tanrısı.

Olorun veya Olodumare:Yüce Tanrı, bütün loaların, orişaların ve her şeyin kaynağı.

 

Oufo: Voodoo mabedi. Dans ve ayinlerin, misafirlerin kabul edildiği ve kay-mistelerin bulunduğu yer.

Oungan (veya Hungan): Voodoo rahibi.

Ounsi: Voodoo inisiyesi.

Pe: Hayvanların kurban edildiği küçük bir taş sunak.

Pedji: Loalara verilecek hediyelerin dizildiği sunak veya altar.

 

Peristyle: Ritüel danslar yapıldığı Voodoo mabedinde açık alan.

Petro: Küçük şer tanrılar.

Poteau-mitan: Humfor veya oufo ortasında bulunan ve ruhların inip çıktığı orta direk veya sütun.

Puen: Doğa-üstü veya koruyucu güç.

Rada: İyi tanrılar.

Rada Davulları: Voodoo tatamların çalındığı tamburlar.

Rogataire: Aile loalar ve azizlerin heykel ve ikonaların ve kutsal bir taşın bulunduğu ve mum ve tütsü yakıldığı, yiyecek ve içecek sunulduğu, dua ve afsun yapılan ve Vuducuların odalarında bulunan özel bir sunak.

Simbi: Bataklık ve pınar cinleri.

Veve: Loaları çağırmak için yere dökülen un veya kül ile çizilen sembolik, karmaşık ve genelde geometrik şekiller.

Wanga: Kara büyü işlemek için kullanılan bir cisim veya rukiye.

Yoruba Kökenli Terimleri:

Orişalar:Brezilya'da yaygın olarak kullanılan loaların Yoruba kökenli adı.

Oşala: Tanrı'nın en güçlü orişası. Grek panteonda Apollo, Astrolojide güneş ve Umbamdistalarda İsa.

Oşun:Aşk tanrıçası, Voodoo'da Erzuile'ye ve Grek panteonda ve astrolojik karşılığı Venüs'e tekabül ediyor.

Ogum: Demir ve savaş tanrısı. Voodoo'da Ogun. Grek panteonda ve astrolojik karşılığı Mars.

İfa: Kehanet ve fal orişası. Voodoo'da Fa. Umbandistalara göre Kutsal Ruh.

Yemanja: Deniz tanrıçası.

Olukun: Denizlerin, bilinçaltının tanrısı. Neptün.

Oya Öte alemin tanrıçası. Pluto

Omulu: Mezarların kıralı. Voodoo'da Baron Samedi. Astrolojik karşılığı Satürn.

Eşu: Brezilya'da yaygın boynuzlu bir orişa. Genelde şeytanın karşılığı olarak kabul edilir. Ancak, şer bir varlıktan ziyade kara mizaha anlayışlı şakacı varlık olarak tanınır. Voodoo'da Legba'nın karşılığıdır.

Umbanda terimleri

 

Coisa Feita: “Yapılan şey”, kara büyü.

Desmanchar: “Çözmek”. Coisa feita’yı bozmak.

Despacho: “Sevkiayat”. Orişalara bir dilek karşılığında verilen adak.

Caminhos Albertos: Yolların (kısmet) açık oluşu.

Caminhos Fechados: Yolların kapalı oluşu. "Kısmeti bağlanmış".

Encosto: “Dayanmak”. Düşük seviyeli bir varlığın birisine musallat oluşu ve o kişide dengesizlik yaratması.

Corpo Fechado: “Kapalı beden”. Bedenin bütün şer etkilere karşı kapalı oluşu.

 

Corpo Alberto: “Açık beden”. Kara büyü ve her tür olumsuz etkiye karşı bedenin açık ve korumasız oluşu.

 

 

Voodoo Cografyası

Voodoo İnancı aslen Afrika'nın batı sahillerinde bulunan Benin Cumhuriyeti(Dahomey),Nijerya ve Kongo bölgelerinde yaygındır.Daha sonra bu inanç Karayipler,Afrika'nın kuzey sahilleri ve Kanada'da baş gösteriyor.

Not:Şu sıralar Voodoo İnancı halen Haiti'nin ulusal Dini'dir.Voodoo yukarıda da belirttiğim gibi Voodoo İnancı Afrika'daki yerlilerin temel inancıdır.Nijerya,Kongo,Karayipler ve Afrika Kuzey Sahilleri'nde yayılmasından ziyade asıl önemi olan Voodoo'nun nasıl Haiti'nin resmi dini olmasıdır.1500'lü yıllarda Batı ve Orta Afrika'nın günlük yaşamında bazı temel inançlar vardı.Bu zamanlarda iken pek çok kabile ve bu kabilenin nezninde kabûl gören inanış mevcuttu.Bu kabilelerin bazılarında,Nüfus planlanmasının gereği olduğu için binlerce kabile üyesini zehirleyerek öldürüyorlardı.Fakat bir gün Goa Adası'nda demir alan gemiler bu geleneğe daha akılcı fakat daha emperyâl bir çözüm getirdiler,Kölelik...Gemilerle gelen bu insanlar öldürülecek olan her kabile üyesini hayatlarını satın almak kaydıyla kendilerine kölelik teklifinde bulundular.Devir-Daim usullü olarak yapılan bu köle toplama işlemine devam eden ve 1503 yılında Atlantik Okyanusu'nu aşan bu gemiler o zamanlar adı San Domingo adası olan Haiti'de demirlediler.Köle ticareti sonrası Dahomey'de bulunan Büyük Afrika Krallıkları'nın çoğu ağır yaralar almıştır.Çoğu köleliğe gönderilen kabile üyelerinin yokluğundan doğan sıkıntılar Büyük Afrika Kabileleri'nin bir bir yıkılmasına sebep olmuştur.Ancak sanıldığının aksine Voodoo köle ticareti sonrası son bulmamış Yeni Dünya'da yani Haiti'deki Köle Kabile Üyeleri'nin ruhlarında hayat bulmuştur.Haiti'ye getirilen bu köleler arasında "Fon" ve "Yoruba" kökenli Voodoo inanışları da hızla yayılmaya başladı.Bu farklı dil ve farklı inançlar hem Haiti'deki Voodooistleri birbirine bağlıyor hem de özgürlük ayaklanmalarına katkı sağlıyordu.Voodooistler zamanla Ougan denilen şeflerin etrafında gizli cemiyetler halinde örgütlenmeye başladılar.Beyaz Efendileri'nin acımasız yönetimlerine karşın özgürlük istekleri gün be gün artıyordu.Gizli kalmak için şifreler,el işaretleri,semboller geliştirdiler.Afrika'dan tekrar köle alımına ihtiyaç duyulması Haiti'deki Voodooist köleleri heyecanlandırdı.Çünkü gelenler Arap Öğretmenler tarafından ilmi eğitim(askeri disiplin, tıp, büyü ve fizik gibi konular) almış voodooistlerdi.Ki bu voodooistlerin içinden Haiti'deki köle voodooistler cemiyet başkanları ve büyük voodoo büyücüleri bile çıkartmayı başardı.Tarihler 1985'i gösterdiğinde beyazlar voodooist kölelerin toplantılarından şüphe duymaya başladılar öyle ki voodooistlerin toplantılarında davul çalınmasını bile suç unsuru olarak kabûl ettiler.Fransız İhtilali'in başladığı süreçte iken bu dalgalanmadan Haiti'li köle voodooistler de nasibini aldı.Onlar,ülkelerindeki as silahları olan Zehri Haiti'de bulup,kullanamadıklarından dolayı büyük ülkelerle kıyaslanabilecek kadar büyük liderler çıkartamadılar.Zaten büyük olan ülkeler karşısında yenilmelerinin temel sebepleri arasında da bu unsur dikkati toplar.Yine Fransız İhtilali sonrası Köle Voodooistler artık isyan bayrağını çekmeye karar verdiler.Köleler öncelikle şef Haalaou'nun önderliğinde toplanarak ayaklandılar.Haalaou, savaşa giderken kolunun altında beyaz bir tavuk taşıyor ve bu tavuğun ona tanrının isteklerini ilettiğini söylüyordu.

Haalaou'nun ölümünün ardından bayrağı Toussaint Louverture aldı.Haiti'li Köle Voodooistler Louverture'a "Siyah Spartaküs" adını taktılar.Yeni yeni tavizler vererek ilk önce özerklik daha sonra bağımsızlık kazanan Haiti'li Köle Voodooistler'e verilen tavizlerin arasında vaftizlik hakkı da vardır.Bu hak özellikle Haiti'de büyük yankı uyandırdı.Her Voodooist vaftiz hakkı sayesinde bir rahibin güçlerine sahip olma inancı içinde vaftiz olmaya koştu.

Her ülkenin ve inanışın olduğu gibi Voodoo'da zaman zaman sarsıntılı günler yaşadı.Voodoo , özellikle 1915-1934 yılları arasında adayı işgal eden Amerikan Deniz Piyadeleri döneminde kanlı bir baskı altına alındı.Bazı yerli şeflerin Amerikan Piyadeleriyle iş birliği yapması sebebiyetiyle binlerce voodooist katledildi.Voodoo ancak 1957 yılında iktidara gelen Diktatör Duvalier sayesinde rahat bir nefes alabildi.O dönemde bile kağıt üzerinde resmi inanç değildi Voodoo.Fakat Duvalier'in Voodooistlere ihtiyaç duyması yüzünden bu topluluğun üzerine gidilmedi.

1986'da iş başına geçen rejim Voodoo şeflerinin etkinliğini azaltmak için bu dini resmen yasallaştırma yoluna gitti.Ancak, arka planda "Bizango" adıyla örgütlenen gizli cemiyetler, bu dinin "resmi olmayan"kimliğini hala kontrol altında tutuyor ve sürdürüyorlar

 

 

 

Yazan : ZaKe

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

''Sabahın erken saatlerinde kalkıp Aziz Peter adına beyaz bir mum yaktıktan sonra''

 

 

Güzel konu lakin aiziz peter vs bunların voodoo ile alaksı yoktur. Genel bakış açısından iyi. Uzun süredir düşünüyorum voodoo büyülerini öğretmeyi sitede lakin o kadar çok vahşet ve kara büyü içeriyor ki ''zaten voodoo kara büyü uygulamalarını içerir'' cesaret edemiyordum. Büyü örnekleri hariç güzel başlık eline sağlık :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu konu hakkinda baslangic derecesinde bir kitap onerebilirmisiniz
.

 

Kara afrikanın Kara çığlığı Voodoo- Heike ovusu

 

Birde Dr . Snake in voodoo büyüleri kitabını öneririm ; başlangıç için iyi bir kitap , voodoo büyülerinin genel formüllerini ve temel bilgilerini veriyor . Türkçe yayınlanmış kitaplar bunlar benim bildiğim ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kanlı ritüeller, zombiler ve Voodo taşbebekleri..Voodoo uygulamaları incelendiği zaman karşımıza geniş bir yelpaze seriliyor. En ilkel kaynaklarına indiğimizde, Afrika'nın çeşitli yerlerinde bazen gerçekten korkunç uygulamaların yer alığını görüyoruz. Vudu'da, Umbanda gibi her türlü kanlı kurbandan uzak duran tarikatlar olduğu gibi, horoz, tavuk, keçi ve domuz kurban eden, hatta, Ogun, Eşu ve bazı şer varlıklara köpek kurban eden tarikatlar da mevcuttur. Zaman zaman "iki ayaklı keçi" kurbanından da söz edilir. İki ayaklı keçi, insandır. İnsan kurbanlarının Vudu'nun karanlık geçmişinde yer yer uygulandığı gibi, günümüzde hiç uygulanmıyor demek acaba mümkün müdür? zira bunu kim bilebilir. Ancak, modern merkezlerde bunun sözü bile edilmez. Vuducular bu tür sorulardan hoşlanmazlar, bir cehalet örneğin dışında, inançlarına karşı bir hakaret olarak alırlar. Böyle uygulamaların kendi karanlık geçmişlerinde olduğunu bilirler, ancak örneğin Hıristiyanlığın geçmişinde yüz binlerce insan cadı veya büyücü diye diri diri yakılmadı mı?Ayinlerde kurbanların kesilmesi, kanın kullanılması çok eski uygulamalara dayanır. Bunun ökült gerekçeleri şöyle olduğu söylenir: kan hayat enerjisini ve bedensiz varlıkların maddi ortamda tezahür edebilmeleri için gerekli ektoplazmayı sağlar. Bunun yanında, tütsü, mum, alkol ve yakılan diğer organik maddelerde de aynı şekilde ektoplazma yayıldığı söylenir. Ayrıca dans etmenin de, atmosfere bu tür psişik enerjileri boşalttığı inanılır. Özellikle Batı'da Wica kültü, dansı bu amaçla kullandıklarını açıkça söylerler. Bu açıdan eğer bu tezin arkasında bir gerçek yatıyorsa, denilebilir ki atmosfere muazzam bir enerji yayılıyor.Metraux bu konuda Şöyle diyor: “‘Tanrılara adaklar ve kurbanlar güç verir’ ve kurbanlar ne denli fazla ve ihtişamlı olursa tanrılar o denli etkili olurlar.”Bu varlıklara çeşitli adakların verilmesi yaygındır. Bunları bir nevi rüşvet olarak görmek mümküm, ancak bu onların doğal hakları olarak görülür. Loalar mallarına çok düşkündür, ve eğer ona verilmek üzere ayrılan bir adak veya kurban, Vuducunun cimriliği veya fikir değiştirmesi yüzünden verilmezse, o loadan şiddetli bir ceza verildiği inanılır. Brezilya kenarda köşede bazı yemek tabakları görmüştüm. Orişalara sunulan bu yemekleri köpeklerin dahi yemediği söylenir. Bırakılan içki şişelerden içmeye cesaret eden bir kimse üzerine orişaların laneti toplandığı ve muhtemel sonu feci bir ölüm olacağı inanılır. Metraux loaların ayrıca tefecilik bile yaptıkları ve borçlarının tahsilinde çok acıması olabileceklerini belirtir.

http://www.hermetics.org/images/gif/Veve-6.gif

Metraux’ya göre: “‘Hizmetkarlar” iletişim kuracağı loa’ya önceden seveceği bir yemek sunmaması ender bir olaydır. Törensel yemekler geleneksel Haiti reçetelerine göre yapılır, ancak yemek türleri, hazırlama yöntemi ve sunuluş şekli ihmali tehlikeli olan katı kurallara uymalıdır. Yemek hususunda loaları memnun etmek zor bir iştir.”Vudu taşbebekleri aslında daha önce belirttiğim gibi Vudu'nun dini yanı ile ilgisi yoktur ve sadece bir büyücülük örneğidir. Kaldı ki, öldürmeye veya fiziksel zarar vermeye yönelik bu sempatik büyü yöntemi Afrika'ya özgün değildir ve her yerde yaygındır, Batı'da cadıların bir zamanlar özellikle balmumundan imal edilmiş taşbebekler kullandıkları bilinir. Öldürülmek istenen kişiden bazı kişisel şeyler alınır, saç, kumaş vs. ve bir kukla yapılır. Böylece psişik bir bağ kurulur. Sonra iğne batırılır. Ancak, burada kişinin konsantrasyon ve imgeleme gücü çok önemlidir. Bu tür yöntemlerle insanlara zarar vermek mümkündür, ancak kişinin kendisine verdiği zarar daha da büyüktür. Özellikle, büyü geri teperse. Daha önce placebo etkisinden söz etmiştik, Vuduist telkinle, manyetik paslar ve bio-enerji gibi ulvi etkilerle iyileştireceği gibi, şer ve sufli yöntemlerle insan ve hayvanlara zarar ve ölüm getirebileceği de inanılır. Ancak, böyle yöntemlere başvurduğunda kara büyücü damgası vurulacağı kaçınılmazdır. Bir zamanlar Ghana hükümetinin Polis Başmüfettişi, James H. Neal “Jungle Magic”(9) (“Orman Büyüsü”) kitabında bu tür kara büyü, ju-ju olayları ile sık sık karşılaştığını yazar. Bir kez de kendisi ju-ju’ya hedef olup ölüm döşeğine düşmüş, ancak bir Müslüman büyücüsünün müdahellesi ile kurtulmuş. İlk başta bu tür yöntemlere inanmayan Neal, hasta yatağında, hortum şeklinde bir varlığın boyun arkası ve güneş sinir-ağından (solar pleksüs) enerji emdiğini gördüğünde irkildi. Neal’e göre, bütün hedef kişiler kendisi gibi şanslı değil ve kendilerine juju (kara büyü) yapıldığını inanan kişiler dehşet içinde ümitsizliğe kapılırlar ve sonunda eriyip ölürler. Afrika'da yine dünyaya kıyasla bu tür olaylar daha enderdir. Orada Afrika dini Hıristiyanlık, spiritizma ve şamanizmden ulvi etkiler alarak arınmıştır. Ancak, Afrika'da da beyaz büyücüler mevcuttur. Gerçek bir Makumbeiro veya Santeiro böyle yöntemlere hiç bir zaman başvurmaz, çünkü karşılığında çok ağır bir bedel ödeneceğini bilir. İnanca göre her ne denli kara büyücü bu bedeli işlem yaptıran müşteriye yansıtırsa veya yansıttığını sansa da, karma yasasından kaçış yoktur. Özellikle, hedef kişi etrafında bir koruma çemberi çevrilmişse, veya güçlü bir kişinin koruması altındaysa, ona yönlendirilen güç yansıma etkisi ile on misli güçle geldiği yere döner, kara büyücüyü yok eder.Zombiler son derece şer bir kara büyü örneğidir. Bu yöntemin tamamı "Gökkuşağı ve Yılan" kitabı ve filminde belgelenmiştir. Burada bir kişi özel bir formül ile zehirlenir, zehirlenen kişi ölüm belirtilerinin hepsini gösterir, ancak ölmemiştir. Akrabaları onu gömdükten sonra onu zehirleyenler mezarından çıkarırlar. Beyni oksijen almadığı için zedelenmiştir. Artık uysal bir şekilde tarlada çalışacak yürüyen bir ölü, bir zombiye dönüşmüştür. Eğer pozitif bilim uğruna böyle şey olamaz, tıbben mümkün değil vs. demeye kalkışan olursa, geç kaldıklarını bildirmek zorundayım. Artık, Time gibi birçok dergide zombiler konusunda daha da inanılmaz şeyler yazıldı ve onaylandı. Ayrıca, Haiti kanunlarında bu tür zehirlemelere karşı hükümler de mevcuttur. Ancak, oldukça ender rastlanan bir vakadır ve Haiti halkına mal etmek doğru olmaz.Bunların haricinde kara büyü denildiğinde genelde zencilerin kara tende olmalarından dolayı bazen de haksız olarak bilinçaltı bir benzetme yapılır. Kara büyü uygulamaların çoğu Bantu tarikatların belirli kollarından kaynaklanır. Bunlar günümüzde Brezilya’da Quimbanda ve Santeria’da rahipleri palero veya mayombero olarark anılan Palo Monte veya Palo Mayomba tarikatında uygulanır. Haiti Vudusunda kara büyü Santeria ve Makumba’ya oranla daha yaygın olduğu bilinir. Hatta Gonzales-Wippler’e göre bir Santero tam anlamı ile bir Beyaz Majisyendir(10). Petro tarikatı Haiti Vudusunun en karanlığıdır. Petro loaları da genelde şer varlıklardır. Bu sözcüğün Don Petro adında bir İspanyol asılı ve ölümünden sonra bir loaya dönüşen bir kişiden geldiği söyleniyor.Santeria uzmanı Gonzales Wippler’e göre “Davullar, törensel kurbanlar, seks alemleri ve kara büyü halen Haiti Vudusu’nun önemli bir parçasıdır. Ancak, bütün kötü ününe rağmen Vudu hem bir maji sistemidir, hem de belli mevcut bütün kurumsallaşmış dinlerden daha eski sofistike bir dindir.“İnsan kurbanları halen Vudu’nun bir parçasıdır, ancak bu ritüel cinayetleri işleyen tarikatlar gizlidir ve polis tarafından sıkı bir şekilde takip edilmektedirler. Vudu inisiyeler tarafından Cabrit Thomazos”, “Kızıl tarikatlar” olarak tanınan bu tarikatlar genelde Vuducular için bir korku ve nefret kaynağıdır.”

 

Alıntıdır...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

VUDU

 

 

Vudu hakkında Kara Büyü pratiklerinin en karası, hayvanlara işkence yaparak kurban etmek, güçlü cinsel sapkınlık ve demoniak posesyonlardan ibarettir, derler fakat Vudu bunlardan biraz daha farklı ve daha derin düşünülmesi gereken bir şeydir. Herşeyden önce O, bir Büyü ekolü değil bir din ya da Din haline getirilmiş büyü uygulamalarıdır.

Vudu esas olarak Afrika'nın batı k ıyısındaki zenci dinlerinden kaynaklanır. Karayip adalarında ve Amerika'nın köle plantasyonlarında gelişmiş ve oralardan dünyaya yayılmıştır. Başlıca Brezilya'da güçlüdür fakat gerçek merkezi Haiti

Cumhuriyetidir.

Afrika'dan Köle olarak satmak amacıyla toplanan zenciler Karayip adalarındaki ve Orta Amerika'daki yeni yerlerine getirildikleri zaman hâla eski tanrılarına tapmaya devam ediyorlardı. Tabii ki Hıristiyanların hakim olduğu bir ülkede ve özellikle de o dönemlerde kilisenin, tanrılarının hepsinin de birer şeytan olduğunu kabul ettiği putprest dinlere ibadet edilmesine izin verilemezdi. Köle zenciler derhal Hıristiyanlaştırıldılar. Bu Hıristiyanlaştırmadan Kilisenin ne anladığını anlayabilmek mümkün değildir çünkü dayak, işkence ve ölüm tehditleri ile Hıristiyanlaştırılan zenciler yeni dini hem hiç tanımıyorlar hem o dini anlayabilmek için gereken dili bilmiyorlar hem de dini öğrenebilmeleri için Kutsal kitap gibi şeyleri okumalarına imkan verilmiyordu çünkü kölelerin okuma yazma öğrenmeleri yasak olduğu gibi onlara bunu öğretmenin de büyük cezaları vardı. Üstelik onlara dini vaazlar verecek ve Hıristiyanlık öğretisini aşılayabilecek rahipleri bile yoktu. En hoşgörülü kesimlerde bile ancak kilisenin kapısı önünde dikilip içerdeki ayinleri dinlemelerine izin verilmekteydi. Bu şekilde de Kilise, büyük bir dinsiz kitleyi Hıristiyanlaştırarak görevini yapmış olmanın huzuru içindeyken, zenciler kulaktan dolma öğrendikleri Hıristiyan azizler hiyeraşisine derhal kendi tanrılarını eklediler, kendi dinsel damgalarını vurdular. Bugün de Vudu ayinlerinin genel görünümü Afrika Tanrılarının yanı sıra Meryem ve diğer azizlerin tasvirleridir.

Vudu'da mesela Damballah gibi bazı ismi çokça bilinen tanrılar olmasına rağmen aslında Vudu tanrıları değişkendir. Bir çok Panteon mevcuttur. Bölgeden bölgeye değişik panteonların hakim olduğu görüldüğü gibi, aynı bölgede de dönemden döneme hakim panteonun değiştiği görülür. Gene de adı en çok bilinen tanınmış ya da modern dünya tarafından tanınmış tanrıları Baron Samedi, Baron Cimeterre ve Baron Crois 'tir. Bunlar Petro 'yu, yani kötücül güçleri idare ederler.

Ayinlere Hougan yani Büyücü doktorlar başkanlık eder. Ayinde davulların muntazaman artan ritmiyle dans edilir ve danscılar çılgınca coşturularak transa benzer bir duruma sokulurlar. Sonunda dansçılardan bazıları kehanette bulunacak olan tanrı ya da tanrıça tarafından possese edilirler. Bu durumda dansçı tanrının kendisi halini alır. Müridler arasında dolaşır, konuşur, dilekleri dinler ve kabul eder. Gelen varlığın tanrı veya tanrıça olması posese edilen kişinin cinsiyeti ile ilgili değildir. Bir kadını, bir tanrının posese etmesi ya da bir erkeği, bir tanrıçanın posese etmesi alışıldık bir durumdur. Bu durumda posese edilen kişi yani Vudu terminolojisine göre Tanrı veya Tanrıça'nın At 'ı, gelen varlığın cinsiyetine uyan bir sesle, mesela erkek, kadın sesi ile konuşur. Posesyon işlemine Tanr ı n ı n at ı na binmesi denildiği gibi posese edilen kimseye de o durumda olduğu sürece At denilir. Ayinlerde çok bol miktarda puro içilmesi gelenektir. Kadın, erkek herkes birer puro yakar ve içmeseler bile devamlı tüttürürler çünkü Vudu tanrıları tütün koku ve dumanını severler. Tütün keyif verici bir maddeden ziyade bir tütsü olarak tüketilir. Başlıca Horoz, Tavuk, Dmuz, Keçi veya Güvercin gibi hayvanlar yavaşça ve işkence ile öldürülerek tanrıyı memnun etmek, daha doğrusu kurbanın hayat enerjisinden istifade ederek fonksiyon göstermesini sağlamak için kurban edilirler.

Vudu ayinlerinde veya bazı basit büyü uygulamalarında kurban, duman ve dans kadar gerekli olan bir diğer şey de Gelmesi istenen tanrının Veve 'sidir. Veve yere çizilen büyük ve son derece karışık şekillere verilen isimdir. Her tanrının ve her panteonun kendisine özü özel bir Veve'si vardır. Vudu ayininde ve uygulamalarında Hougan veya Bukor ismi verilen Kara Büyücüler, yapılacak olan herşeyi ezberden yapmak zorundadırlar. Yazılı kayda geçirilen hiçbir şey yoktur. Buyüzden de her Hougan veya Bukor'un üçbin ile beşbin arasındaki karışık Veve'yi de ezbere bilmesi ve çizebilmesi gerekir.

Daha ileri merasimlerde insan kurban edildiği ve yamyamlık yapıldığı da görülür. En akla gelmedik cinsel birleşmeler teşvik edilir. Turistik amaçla, profösyönel olarak yapılanlar değil fakat Bütün gerçek ritüeller bir orji ile biterler. Vudu'daki hakkında en fazla spekülasyon yapılan pratiklerden birisi de Bukorların ölüleri kaldırıp, zombi ye çevirmeleri ve Satan 'a vekaletten ruhları satın almalarıdır. Bukorlar kişiye belli bir zaman süresi için başarı sözü verirler ve ruhunu satan kişi ölünce Cehenneme gider.

Zombiler yürüyen ölüler veya köle ölülerdir. Geleneksel Vampir, Hortlak ve benzeri şeyler gibi değildirler. Duyguları, zekaları ve zihinleri yoktur. Varlık nedenleri çiftliklerde kölelik yapmaları içindir. Bukor'lar, bütün Vudu rahipleri içinde en korkulanıdırlar. Özgün inanca göre bir Bukor yeni ölmüş birisi ile yalnız bırakılırsa ona, burnundan hayat nefesi verir ve afsunlarını ezberden okuyarak ruha, bedenine dönüp, kendisine itaat etmesini emreder.

İnanışa göre Zombilere asla tuz yedirmemek gerekir çünkü Zombi tuz yediği zaman kendisinin bir ölü olduğunu hatırlayıp, Bukor'u ve onun kontrolünü tanımadan, ağlayıp, bağırarak mezarına dönermiş. Son yirmi yıl içinde Zombiler ve Zombi'nin nasıl yapılabildiği ciddi şekilde, bir kaç defa araştırıldı ya da araştırmaya çalışıldı.

Bilim adamlarının bazıları Zombilerin aslında ölü değil, bir şekilde zehirlenerek katalopsi haline sokulmuş insanlar olduklarını iddia ederler. Bu iddiaya göre Bukorlar tarafından hazırlanan zehirli bir toz kurbanın yüzüne üflenmekte veya bir şekilde kurbanla temas etmesi sağlanmakta. Zehirli toz sadece solunum yoluyla değil, derideki gözeneklerden geçerek de etki yapabilmektedir.

Tozun etkisi ile kurban serilip kalmakta ve yakınları tarafından

öldü zannedilmektedir. Daha sonra Bukor gizlice kurbanın mezarını açıp, bedeni çıkartıyor. Tozun ölüm etkisi geçici olduğu için çoğu zaman mezardan çıkartıldığı s ırada kurban kendine gelmiş oluyor. Ölüm halinde olduğu sürede de beyne oksijen gitmediği için kurban artık hafızası ve duyguları olmayan, nefes alıp, yaşayan bir et yığınından başka birşey değildir. Bu durumdayken Bukor tarafından verilen emirleri yerine getirir ve gerçek ölümüne kadar onun kölesi olur. Sahte ölümünden önceki hayatını çok az da olsa hatırlayan Zombiler olursa onlar da geriye dönüp dost ve akrabaları ile karşılaşmaktan korkarlar çünkü herkes kendilerini ölü zannettiği için ondan korkacaktır. Bu konuyla ilgili, çok başarılı bir de film yapılmıştır.

Bütün bilimsel izahlara karşı biraz mantıklı düşününce bilimsel izahlarda bazı mantıksızlıklar olduğu da görülüyor.

Modern ülkelerden gelip, Vudu müridleri arasında bir süre yaşayan bir Antropolog veya herhangi bir bilim adamı Zombi yapmanın sırrını öğrenebiliyor. Zombi tozunun ormülünü tam olarak öğrenemese bile mekanizmanın nasıl çalıştığını öğreniyor fakat nesillerden beri orada yaşayan, o bölgelerin kendi insanları bunu bilmiyorlar. Vudu uygulamaları ve Zombi olayları en az, en az üçyüz, dörtyüz yıldan beri o bölgelerdedir. Zamanla böyle birşeyin yayılmaması, öğrenilmemesi, en azından böyle bir şey olduğundan şüphelenilmemesi mümkün değildir. Böyle bir uygulama gizli kalamaz.

Şimdiye kadar, Zombi inancı olan her bölgede, ölülerin gömülmemesi, en azından kendisine gelene kadar gerekecek zaman kadar bekletilmesi, bir ölünün en az dört gün ile bir hafta bekletilerek gömülmesi geleneğinin türemiş olması gerekmezmiydi? Yani kim annesinin, babasının, çocuğunun veya sevgilisinin bir Zombi olarak köleleştirilmesini engellemek istemez ki. Böyle bir gelenek yerleşmediğine göre yukardaki Zombi tozu ile insanın ölü gibi gösterilmesi iddiaları da biraz

şüpheli hale gelmektedir.

Herşeye rağmen bu konuda sadece kendi şüphelerimizi ve genelin bildiği şeyleri ortaya koymaktan daha ileriye bir iddiada bulunabilecek kadar bilgimiz yok. Zombiler'den bahsederken şunu da belirtmek gerekir. Konudan uzak bir kimse Zombileri az rastlanan, Bukor'un özel işlerine bakan, özel köleler zannedebilirler halbuki durum öyle değildir. Bundan Kırk, elli yıl öncesine kadar şeker kamışı veya değişik ürünlerin yetiştirildiği tarlalarda çok ucuza çalışan, konuşmayan, duygusal tepki vermeyen işçi yığınları görülürdü. Bu işçilerin Bukorlar tarafından, tarla sahibine kiralanan Zombiler oldukları, Toprak sahibinin de durumu bildiği fakat ucuz işçi işlerine geldiği için aldırmadıkları söylenirdi.

Burada Zombi ve Vudu'nun büyüsel yanlarına fazla yer vermemize rağmen Vudu aslında bizlere göre alışılmadık uygulamaları olan bir dindir. Vudu modern dünyaya şu veya bu şekilde zaman zaman kendi damgasını vurmuştur. Mesela bir zamanların moda dansı olan Mambo 'yu bir çok kimse hatırlayacaktır. Mambo, Vudu rahibelerine verilen isimdir. Aynı şekilde Tango ismi de muhtemelen bir Vudu tanrısının isminden çekilmiştir. Bu dansların ritmleri de Vudu ritmlerinden esinlenen ritmlerdir.

 

Bülent Kısa ...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

voodooyu öğrenmek isterim yardımcı olmak isteyen arkadaşlar olursa çok sevinirim..
..

 

Forumda kara büyü uygulamalarının uygulandığı büyüleri paylaşmak ve öğretmek yasaktır (Voodoo daha çok kara maji uygulamalarını içerir ) . Lakin talismanların bazı ritüellerindeki kullanılma biçimlerine yönelik falan birşeyler paylaşabilirim . Ama şimdi değil . :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben ak yolu secmek istiyorum peki voodoo calismalarini yapmak icin herhangi bir inisiye zorunlu mu?
..

 

Loalar tarafından inisiye yapılıyor ki bir loanın üzerinde yürümeniz çok zor . Hoodoo ile voodoo karıştırılmamalı , Hoodoo hristiyanlık ve az da olsa zerdüştlüğü voodoo ya karıştırdığı için , Aziz peter ile falan inisiye olmak şarttır onlarda ..

 

Ak yolunda gideceksiniz bu yolda ilermenizi tavsiye etmem . İlk başta sağ - el yolunda ilerlemenizi ve sonradan voodoo ile ilgilenmenizi tavsiye ederim ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Uzak ve soluk, boğuk davul sesi sanki ormanın kalbinden yükseliyordu. Ses titreşimlerin dışında başka bir şeylerin varlığını hissetim. İlkel geçmişin o anla kaynaştığı, bilinmeyene doğru sürükleyen bir çekim gücü, hiç değişmeyen ritimli zonklamalarıyla beni çağırıyordu.

“... yalnız bir davul, yalnız bir ruh tekrar ve tekrar “gel bana, gel bana, gel bana” diye çağırıyordu. İki yalın vuruş ve hemen ardından heyecan verici oyuk bir titreşim yayan sert ve büyüleyici tek bir vuruş...”

 

Strange Altars, Marcus Bach (1)

 

 

 

Voodoo

 

"Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... " Yineden mı? Neydi o ses? Evet! Evet! yıllar önce duymuştum o hızlı tempolu vudu tamtamları... insanın kanına, beyine işlenen... o ürkütücü... çekici, karşı koyulmaz sesler! çağırıyordu, sürüklüyordu yine!

 

Uçağımız Rio de Janeiro üzerindeyken heyecanlı fısıltılar patırdılar bizleri uyandırdı, herkesin gözü sağdaki kabin camlara yapışmış, bizim gibi solda oturanlar ise daha iyi görebilmek için ayağa kalkmıştı. Pilot aşağıdaki manzaraya göstermek için uçağı 45 derecelik bir meyille uçuruyordu. Altımızda Corcovado ("kambur") tepesi gözüktükçe herkesin nefesi kesildi. Üzerinde dev 45 metrelik "Kurtarıcı İsa" heykeli kollarını bütün Rio'yu kucaklaşmışçasına açmış, herkesin filmlerde, mecmualarda gördüğü bu 700 metrelik görkemli, sarp yamaçlı dimdik tepeyi canlı canlı görmenin coşkusu herkesi sarmıştı. Altında 10.000 tropik bitki türü barındıran Jardim Botânico parkı yemyeşil serilmiş ve pırıl pırıl bir gerdanlık gibi bezenmiş şehri geniş, çok geniş çılgın desenli yaya kaldırımları ve her biri hakkında şarkılar bestelenmiş Copacabana, İpanema gibi sayısız cıvıl cıvıl plajlar çevreliyor, masmavi denizin ardında sayısız dağlar, tepeler, adacıklar ve Corcovada benzeri teleferik ile çıkılan dimdik Pâo de Açucar (şeker yığını) tepesi. Gerçekten nefes kesici, büyüleyici bir manzara, bu arada büyü derken ... tam da yerine gelmiştik. Doğrusu kim tahmin ederdi ki, Rio'da elli bin Umbanda, yani Vudu merkezi olduğu söyleniliyor.

 

"Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom..." Şimdi hatırladım, Londra'da Roundhouse tiyatrosunda bir gece "Bahia'lı Vudu Dansçıları" inanılmaz bir performans vermişlerdi. İlk kez bu zaman Vudu ile yüzyüze gelmiştim. Dansçılar, kimisi siyah, kimisi beyaz ve kimisi Kızılderili, ancak çoğu bu üç ırktan, bu üç renkten oluşmuş bir Brazileiro kokteyli, yarı akrobatik zengin bir şov sundalar. Ve müzik... insan o müziği dinlediği zaman, Vudu'nun hipnotik, büyüleyici ve coşkulu etkisini daha da iyi anlıyor. Tamtamlar kalp atışlarına senkronize olup, nabzı hızlandırıyor ve bedeni etkisi altına alıyor. O zaman anladım ki, Vudu’nun arkasında bildiğimizin dışında başka şeyler var, basit bir olay değil. Ayrıca danslar, sesler, bir renk ve ses cümbüşü, ilkel ama doğal bir zarafet, sanki insani duyguları doğa güçleriyle kaynaşmış. İnsan kendini doğada, doğada kendini insanda bulmuş.

 

Tarih: Eylül 1995, yer: Amerika Birleşik Devletlerinin Vudu merkezi olarak bilinen güney eyaleti Lousiana baţkenti New Orleans, Beyaz Mambo (Vudu rahibesi) Dolores EBN TV muhabirine yaptığı ayin amacını şöyle anlatıyor: "Sokaklarda artan suç, şehrimizi yaşanmaz bir duruma getirdi, bunu bertaraf etmek için "Ogun"u çağırmaya karar verdik, çünkü o bu işe en uygun, ateş ve demir loa'sudur" (Vudu tanrısı veya tercihe göre aziz). Hemen sonra, ekranda çıkan görüntüler, gece-yarısı meşaleler ve yer ateşleri ile aydınlanmış kadın ve erkek, zenci ve beyaz, erkekleri yarı çıplak, kadınları uzun beyaz elbiseli turban başlı mambo'nun müritleri "azizlerin oğulları ve kızları" kendilerini iyicene ritime kaptırmış dans ediyor ve biraz da şov yapıyorlardı. Yine o ritim, yine o tekdüze tempo "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom...". Muhabir suçların gerçekten azaldığını söylüyor. Kim bilir belki de sabıkalılar korkudan faaliyetlerine ara vermişlerdi.

 

İster New Orleans, Rio, Bahia, Port au Prince (Haiti), Miami'nin Küba'li ve New York'un Puero Rico'lu semtlerinde olsun, aynı tamtam sesleri geceleri yükseliyor, tütsüler ve mumlar yakılıyor, kanlı kurbanlar kesiliyor, adaklar veriliyor. Ve kökeni Afrika'da bulunan bu uygulamalar yavaş yavaş Amerikaların her tarafına yayılıyor. Gizlice A.B.D.'nin hemen hemen her büyük kentine hayal edilemeyecek kadar sızmış bile ve 5 milyon taraftarı olduğu söyleniyor. Ve belki bir gün, bir gezide en olmadık yerlerde kulaklarınıza şöyle bir ses gelirse, "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom...", hiç şaşmamanız gerekir.

 

Bu durumda ne yapmak gerekir? aksi istikamete son surat kaçmak mı? Ayin yapılan bir Vudu humfo'su, bir Candomble terreiro'su veya bir Umbanda tenda'su muhtemelen sokaktan daha güvenlidir ve gelenleri geri çevirmek kurallara aykırıdır, herkes misafirdir. Ancak, yine de bazı merkezlerde dikkatli adım atmak gerekir, özellikle söz konusu bir Quimbanda veya Petro merkezi ise! Ancak, onlar dahi fazla korkulacak yerler değildir. Bu sayfalarda, Türkiye'de ilk kez Vudu konusunda gerçeği açıklamayı hedefliyoruz. Vudu ile ilgili çok şey söylenmiş, çok atıp tutturan olmuştur. Ancak doğruyu eğriden ayırmak için her şeyde olduğu gibi sağlam bilgiler gerekir. Vudu sansasyon dolu, istismara açık bir konu olduğu kadar, çeşitli araştırmacılar, bilim adamları, özellikle antropologlar tarafından titizlikle incelenerek, konusunda dört dörtlük kapsamlı eserler de yazılmıştır. Bunun dışında güvenilir yazarlar bizzat olayları yaşayarak birinci elden kazanılmış deneyimlerini aktarmışlardır. Bu arada Vudu bir takım saçma sapan roman ve filme de konu olmuştur.

 

Yurdumuzda 1983 yıllında Altın Kitapları tarafından yayınlanan "Kara Büyü" (2), bu konuda ender bir istisnadır, yinede romanın sonlarına doğru konu giderek gerçek dışı bir boyut kazanıyor. Adım adım Küba asıllı Vudu dini Santeria konusunda belgesel özellikte bilgiler veren bu kitabın ne asıl ismi "Kara Büyü", ne de yazarının asıl adı Nicholas Condé. "The Religion" ("Din")(3) adlı bu kitabın, 1982 İngiliz Corgi baskısının arka sayfasında bakın ne yazıyor: "Bu roman için gerekli derin araştırma Nicholas Condé'yi Vudu ayin ve sırların en ücra çevrelerine soktu. "The Religion"nin arkasındaki hikaye şok edici gerçeklerle doludur ... o denli gerçek ki yazar adını açıklamaktan kaçınıyor". Konuyu anlayan biri için kitabın asıl ismi "Din" Vudu gerçeğine uygundur, "Kara Büyü" kapak adı ise, Vudu olaylarından uzak yaşayan Türk okurların anlayışlarına uyarlanmıştır. Bilenler için, Vudu önce bir dindir, büyü sadece yüzlerinden biridir.

 

Aynı şekilde romanın filmini çevirdiklerinde adını "The Believers", Türkiye'de sinema ve TV'de "Tarikat" olarak gösterildi. Ancak, belgesel nitelikte verilere rağmen roman öykü uğruna Vudu gerçeklerinden sapıyor, film de iyicene sapıyor. Birkaç gerçekçi sahne dışında, film Vuducuları güç peşinde insanlık dışı varlıklar olarak gösteriyor. Oysa, onları iyi tanıyanlar insani yönlerinin güçlü, mizah anlayışları olduğunu bilir. Diğer bir örnek, “Angel Heart”, (Şeytan Çıkmazı) aynı şekilde Hollywood safsataları yansıtıyor: “iyi (veya çoğu zaman olduğu gibi kötü) bir hikaye uğruna her şeyi saptırmak geçerlidir”.

 

"Gökkuşağı ve Yılan" (The Rainbow and the Snake), fantastik ve eğlendirici hikayesine rağmen, neredeyse belgesel nitelikte gerçekçi ve iyi araştırılmış bir film. Ancak film ve romanlar ne denli gerçeklere yakınsa da, yine de öykü icabı sapmalar görülmektedir. Yine de, gerçek her zaman öykülerden tuhaftır ve Vudu gerçeği romanlara ve filmlere aktarılmayacak kadar garip ve alışagelmiş değerlerimizden bambaşka bir dünyayı temsil ederler. Aslında bu film Wade Davis'in aynı başlıklı ve gerçek bir hikaye içeren kitabından esinlenmiştir(4). Aynı filmdeki gibi Wade Davis Vuducuların sırlarını keşfediyor ve zombi pudrasını tıbbı olarak incelenmesi için Haiti’den kaçırıyor.

 

Yakında Meta yayınlarından David St Clair’in “Davul ve Mum” (Drum and Candle(5)) kitabı yayınlanacaktır. Arkadaşımız Haluk Özden tarafından tercüme edilen bu kitap Brezilya Vudu'su konusunda oldukça aydınlatıcı ve ayrıntılı bilgi vermektedir. Ayrıca roman gibi okunacak sürükleyici bir eserdir. Çıktığı zaman okumanızı öneririz.

 

Bir an için ön yargılarımızı bir kenara bırakırsak kabul etmemiz gerekir ki Vudu her şeyden önce bir dindir ve oldukça popüler bir dindir, taraftarları genelde fakir halktandır. Bazılarına göre dünyanın en eski dini olan Vudu'nun kökeni Afrika'dır, ancak yerine göre Hıristiyanlık, Kızılderili Şaman ayinleri ve hatta spiritizma (ruhçuluk) bile karışmıştır, ayrıca yerel bir takım ilaveler ve gelişmelere de tabi olmuştur. Örneğin Santeria'nın bazı türlerinde tamamen Hıristiyan bir dış görünümü almış olabilir, hatta taraftarları tamamen beyazlardan oluşmuş merkezleri de vardır. Ancak, burada yanılmamak gerekir, buradaki uygulamalar esas itibarıyla Afrikalıdır. Hıristiyanlık sadece dış görünümüdür ve binlerce yıllık animist unsurlar onu adeta yutmuştur.

 

Afrika Kökenli İnançların Amerika’ya Göcü

 

Birkaç yüzyıl önce, Güney ve Kuzey Amerikalı ve Karaipli beyaz adamları tarlalarında ve evlerinde köle olarak çalışacak binlerce Afrika kökenli zenci getirmişlerdi. Bu kölelik yılların hikayesi uzun ve hazindir ve siyah adam büyük çilelere ve haksızlıklara maruz kalmıştı. Afrikalılar sıcak iklimlere karşı dayanıklı ve çalışkandılar, Kızılderililer tarlalarda denenmişti, fakat iyi sonuç alınmamıştı. Beyaz efendileri bu köleleri gün doğumundan gecelerin geç saatlerine kadar çalıştırıyorlardı. Ülkelerinde ayrı kabilelerde yaşayan bu zenciler bir arada yaşamak zorunda kaldılar. İnançlarını ve ayinlerini birleştirdiler. Aralarında Senegal asıllı Müslümanlar bile vardı ve hatta bunlar Haiti'de bazı köle ayaklanmaların arkasında bulunmuşlardı.

 

Beyaz adam, kendini haklı gösterebilmek için, gerekçe olarak köleliğin amacını Afrikalı’yı putperestlikten kurtarmak, vaftiz ederek İsa'nın yolunda hidayette erdirmek olarak göstermek zorundaydı. Zencileri vaftiz edilse de, dıştan Hıristiyan gözükseler de, onları biraz kazıdım mı, altları öz ve öz Afrikalı çıkıyordu. Vaftiz töreni Afrikalı için sadece yeni bir sihirli formüldü, oysa kendisi onun gibi daha ne ayinler bilirdi, hatta kendince daha sihirlisini de. Bu işten "beyaz adam ne anlardı ki?". Afrikalı, çektiği bütün zorluklara rağmen, belleğinde kültürünü, geleneklerini olduğu gibi taşıyordu ve bir yandan beyaz adamın büyüsünü öğrenmeye çabalıyordu.

 

Zaten beyaz adam aslında kendi dinini fazla aşılamak istemiyordu, zencileri ne kendisi ile aynı platforma oturtmak, ne de kafasını kurcalayacak fazla fikir vermek istiyordu. Ne de olsa, beyaz adam siyah adam sayesinde zengin olmuştu ve siyah hizmetçilerle çevrili büyük bir konakta yaşıyordu. Bu arada beyaz adamın çocuklarına bakan zenci süt annesi ona Afrikalı orişa (Brezilya'da loaların adı) ve büyücüler hakkında masallar anlatıyordu. Ayrıca, hizmetçi odasında genç ve güzel zenci, beyaz efendiyi kendisine bağlamak için büyü yapıyordu, tropik iklimler beyaz hanımefendiye göre değildi, gün geçtikçe eriyordu ve günleri de sayılı idi. Bu beyaz gelinler 13, 14 yaşlarında Portekiz'den getiriliyordu ve hemen evlendiriliyordu. Genç yaşlarda aşırı doğumlar onları zayıf kılıyordu. Efendilerin ilgileri de hep dişi kölelerdeydi. Güzel zenci, beyaz efendinin bakışlarını fark etmişti ve olayların gelişi kaçınılmazdı. Artık Brezilya kanunları bu tür evlilikleri kabul ediyordu, siyahlarla evlilik dışı ilişkiler ise zaten çığırından çıkmış durumdaydı. Saat ilerlemişti ve beyaz adam yatmıştı, fakat çok uzaktan, yoksa kölelerin toplu olarak kaldığı baraklardan mı? garip bir ses geliyordu ... "Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... Ta Ta Tom... ". Azizlere dua etmeye ve siyah süt annesinin ona verdiği korunma muskasını sıkıca sıkmaya başladı.

 

Bu arada, her nasıl olduysa, garip bir mütasyon başladı, Afrikalılar azizlere, İsa'ya ve Meryem Ana'ya aşırı ilgi göstermeye başladılar. İlk başta bunun sebebi tam olarak anlaşılmadı, ancak bunun aslı şöyle idi: Zenciler heykel, vitray ve ikonalarda tasvir edilen İsa ve Meryem Ana'yı, aziz, melek, havare ve peygamberleri kendi tanrıları ile özdeşleşmişlerdi. Yoruba esaslı Brezilya Makumba'sını ele alırsak, savaş orişa'sı (loa) Ogun, mızrağı ile ejderhayı öldüren San Jorj'dan başka kim olabilirdi. Gök tanrısı Oşala ise İsa, Yemanje de Meryem Ana olmalıdır vs. Zamanla Katolik esaslar, Vudu ayinlerin bir parçası haline geldi, ancak hep arka plandaydılar. İrtibat kurulan loalar ve orişalar da her zaman Katolik mezhebin savunucularıydı, Protestanlık onlar için neredeyse dinsizlikten kötü. Ayinler, azizler, fetişler (kutsal cisimler) olmayan bir dinde loalar ve orişalar kendilerini sudan çıkmış balık gibi hissederler, zira onları besleyen inanç ve ibadet ... Eh inanç güzel de, bir iki tütsü veya da mum olsa... hatta kanlı birer kurban ve biraz içki ve puro da sunulsa gel keyfim gel, doğrusu bu yine ülke de o kadar da fena değilmiş. Loalar, Kızılderililerin ayinlerinde kullandıkları tütünü ve beyaz adamın içkisini bir tattıktan sonra, onlar ayinlerin vazgeçilmez unsurları olarak kalmıştı.

 

Genel bir kural olarak, yeni dünyanın Protestan ağırlık yörelerinde zencilerin Afrika kültürel kökenini kaybettiği ve Katolik ağırlıklı yörelerde bir şekilde koruduğu denilebilir. Kuzey Amerika’da, Afrika asıllıların kökenlerini önemli ölçüde kaybettiği açıkça görülüyor.

 

Bir yandan siyah adam beyaz adamın dini inançlarını kendi inançlarına katarken, aynı şekilde beyaz adam siyah adamın inançlarından etkilenmeye başlamıştı. Ne de olsa İspanyollar ve Portekizler yüzyıllardır Kuzey Afrikalılar ile yan yana yaşadılar, kanlarında da Faslı kanı vardır. Ayrıca, Katolik mezhebinde de az hurafe yoktu. Ne de olsa, Roma kilisesi neredeyse bütün ayin ve adetlerini, Papanın kıyafetine kadar Roma paganizmi ve Mitra kültünden almıştı. Ayrıca, Katolizmin yayıldığı Avrupa’da eski tanrılar azizlere dönüştürülüyordu. Brigit tanrıçası azize Brigit oluyordu. Dolayısıyla bu süreci tekrar tersine dönüştürme o kadar da zor olmaması gerek.

 

Fransız hakimiyeti altında Haiti'de böyle bir gelişmeye gerek yoktu, çünkü köleler efendilerinden Fransız ihtilali örnek alarak ayaklandılar. 1, Ocak 1804'te kurdukları cumhuriyetten önce beyazların çoğu katliama kurban gitti. İhtilalin başında Vudu babaloa ve mamaloalar vardı, taraftarlarına beyaz adamın kurşunlarının onlara işlemeyeceği, ölürlerse ruhlarının Afrika'ya gideceğini söylüyorlardı. Budan sonra Haiti 150 yıl dış dünyaya kapalı kara bir ada olarak, Cumhuriyet ilkelerine bağlılık gösterilse de, Vudu’nun neredeyse resmi din olarak egemenliğini sürdüğü küçük bir Afrika adası oldu.

 

Vudu denildiğinde insanının aklına genelde korkunç ve kanlı ayinler, kurbanlar, yılanlara, dehşet verici putlara tapınma. Kara büyü, afsun, füsün, rukiyeler. Zombiler ve üzerine beddualarla iğneler batırılmış taş bebekler gelir. Böyle şeyler yok demek yanlış olur. Ancak, çoğu kez kara büyü, toplu cemaat şeklinde çalışan Vudu tarikatları dışında, bireysel olarak çalışan bocor, macandal, veya obayifo'ların (büyücülerin) işleridir. Afrika'da köle ticaretinin ilk durağı Afrikalıların kendileriydi, özellikle Dahomey kralları köle olarak sattıkları savaş esirleri dışında, yasalarını çiğneyen büyücüleri, özellikle kara büyücüleri de satıyorlardı. Büyücülerin faaliyetlerini dini faaliyetlerden ayırmak gerekir. Dinin Latince'si "religio"dur ve toplu şekilde uygulanan ibadetler ve ayinler anlamına gelir. Dinde sosyal unsur ağır basar, kara büyüde kişisel çıkar ağır basar ve genelde sosyal normlar önemsenmez. Bir babaloa da büyü yapar, kişisel çıkarlar da söz konusu olabilir, hatta bunlar bizim ahlak anlayışımızı biraz zorlayabilir. Ancak, bunlar bulunduğu toplumun normlarına ya uyar, ya da bir şekilde kendini kabul ettirmek zorundadır. Zira ahlak kurallar toplu yaşamın getirdiği bir icaptır.

 

Loalar ve Orişalar

 

Köleliğin yasaklanması ve Haiti gibi ülkelerin bağımsızlık mücadelelerini kazanmaları, yasak bir yer altı tarikatı gibi cereyan eden, veya Hıristiyanlık kamuflesi altında düpedüz pagan alemleri yapan toplulukların gün ışığına çıkması artık an meselesiydi. Fransızca konuşulan Haiti'den Dahomey kökenli Vudu, yine Fransız etkisi ve ayrıca İspanyol etkisi de bulunan New Orleans'den Obeah ve Hoodoo, İspanyolca konuşulan Puerto Rico'dan Santeria (Azizler Mezhebi), Küba'dan Santeria ve Lucumi, Portekizce konuşulan Brezilya'dan Yoruba kökenli Candomble, Bantu kökenli Umbanda ve Quimbanda (Kimbanda) türemiştir.

 

Vudu konusunda tanınmış bir uzman, Fransız antropologu Alfred Métraux, "Voodoo"(6) adlı kitabında Vudu kökenindeki Afrika dinleri konusunda şöyle yazmıştır: "Vudu'nun çoğu zaman sadece emprovize bir örneği olduğunu, Batı Afrika dinlerini de ilkel görmek yanlış olur. Bu dinler klasik Doğu ve Ege dünyasının kadim dini inanç ve ayinlerini yaşatmışlardır. Örneğin, Giritli çift balta "labrys"in Şango tanrısının tapınmasındaki rollünü ele alabiliriz.

 

"Dahomey dini inceliklerle doludur. Fa Geomansisi (Geo=toprak, mancy= kehanet, fal- palmiye cevizleri ile remil kehaneti) o denli karmaşık ve sembolik ima ve yorumlarında o denli gelişmiştir ki, ancak teolojik spekülasyonlara vakit ayırabilen, bilgi yüklü bir rahip sınıfı tarafından geliştirilmiş olabilir. Eğer Dahomeylilerin doğa-üstü alem konusunda oluşturdukları anlayışı incelemek istesek, Mawa olarak tanınan belirsiz cinsiyetli tek bir Yüce Tanrı ve altında panteonlar ve bazen de hiyerarşiler şeklinde uzanan ilahlar buluruz. Kaderin vücut edilmiş şekli Fa ile ilgili bu efsanelerde özel bir yer vardır. Esas doğa tanrıları dışında bir sürü kutsal ruhi varlık da vardır... Müzik ve dans tarikatları ile o denli yakınen kaynaşmıştır ki, bir bakıma bir 'dans dini'nden söz etmek mümkündür. Dans, esasen ilahların inananlarla normal iletişim yöntemi ilahi pozesyonun aracıdır."

 

Vuducular inançlarını şöyle açıklarlar: Tek bir Yüce Tanrı vardır. Loalar, Tanrı'nın "insanlara yardımcı olmak üzere yarattığı" varlıklar, Tanrı ve insan arasında aracılardır. Doğa-üstü güçlerle donatılmış, fizik üstü bir alemde mekan ederler ve insanların dileklerini yerine getirirler, onları korurlar ve gerektiğinde cezalandırırlar. Her biri belirli bir gücün, belirli bir mekanizmanın sorumlusudur. Örneğin bir ateş loasunu çağırıp yağmur dilemezsiniz. Yüce Tanrı direkt olarak insan sorunları ile ilgilenmez, çünkü çok uzak bir boyuttadır, dolayısıyla onunla ilgili herhangi bir uygulama yoktur. Ancak, loalar bir dilek yerine getirdiklerinde ve onlara teşekkür edildiğinde "bana değil, Tanrıya şükret" derlermiş. Vuducular da neredeyse kaderci bir yaklaşımla başına gelenlere "Tanrı işi" derler, ancak önleyebilecekleri veya değiştirebilecekleri bir durum olduğunda çekinmeden loalara başvururular. Böyle olmakla beraber Vudu da aslında ibadet ağır basar.

 

İbadet şekli de başta danstır. Diyeceksiniz ki, böyle ibadet mı olur? bu nasıl din? Dans, müzik, eğlence, içki, tütün, seks, büyü ve dinden uzak olarak düşünülen, daha akla gelecek nice şeyler. Çok farklı bir din anlayışı ile yetiştirilmiş olan bizler için bunu anlamak çok zor olabilir, ama farklı da olsa burada gerçekten bir din vardır. Bu idrak edilen bir şeyden ziyade, hissedilen bir şeydir. Bu merkezlerde çok dinamik bazı güçlerin varlığı sezilir, yanında kilise soluk kalıplaşmış bir kurum gibi kalır, sanki bütün canı ve sihri çoktan yitirmiş zorla ayakta tutulan bir ceset gibi. Oysa, Vudu yaşayan bir dindir, öte alemle teması hiç bir zaman koparılmamış. İrtibat kurulan varlıklar bazen biraz kaba da olsa, hem bir üst olmanın yetkisini sergiliyorlar, hem de sanki doğa-üstü güçler, sezgiler gösteriyorlar. Loaların en önemlileri Santeria'ya göre "Yedi Afrikalı Kuvvet" ve Umbanda'ya göre "Yedi Manga" şefleridir. Bunlarla irtibat kurulması çok enderdir, ancak yardımcıları ile sık sık irtibat kurulur. Bunların dışında melek, cin, ruh, aziz, şeytan, canavar türünde çeşitli loalar vardır. Kimisi bir doğa gücü, kimisi de bir zamanlar insan olarak yaşamış varlıklar olduğu inanılır.

 

Loalar dilekleri yerine getirirler, ama çoğu zaman sembolik dahi olsa karşılığında bir bedel isterler, bu puro, içki, yemek şeklinde olduğu gibi her loanun kendine göre zevkleri ve kurbanları vardır. Vudu'nun yaygın olduğu yerlerde loalar aynı komşu veya akrabalar gibi, inananların hayatında önemli rolleri bulunan gerçek kişiler olarak görürler. Örneğin yılbaşında birçok Cariocas (Rio yerlisi) Copacabana plajına giderler ve denize adak olarak çeşitli hediyeler atarlar, örneğin Fransız parfümü, bir kutu çikolata, şampanya (maddi imkanlarla ölçülü olarak) vs. gibi... bir erkeğin flört ettiği kadına vereceği türden hediyeler. Bunlar deniz orişası Yemanja'ya verildiği kabul edilir. Bu şekilde varlık ve insan arasında, aile ferdi ve dostmuş gibi özel ve duygusal bir bağ kurulur.

 

Ayrıca bir nokta daha var. İnsan bunu Vudu ile yüz yüze geldiğinde fark ediyor. Vudu'da zenci, beyaz, mulato, Kızılderili, melez ayrımı yoktur. Bir Cariocas'ın beyaz tenine aldanmayın, hatta kendisine sorsanız tılsım, büyü gibi şeylere inanmadığını da söyleyebilir, ama gizlice o da bu işin içindedir. Çoğu boynunda figga denilen bir uğur tılsımı taşır, gümüş, kıymetli veya yarı kıymetli taşlardan imal edilen figgalar, bir el şeklindedir ve bizce ayıp sayılan bir parmak işaret bulunur ve şer etkileri def ettiği inanılır. Bahia'ya gittiğimde orada Mahatma Ghandhi Tereiro’su olarak anılan 5000 üyelik bir merkezin Pai do Santo'su (Azizlerin babası) ile görüşmem için referans almıştım, adının John Scott olması beni hayrette düşürmüştü, babası İskoçya'dan göç eden tipik bir İskoçyalı idi.

 

Sözlükte, bazı önemli loa ve orişaların listesi verilmiştir. Bunların arasında 7 orişa veya loa şefleri vardır (Yedi Afrikalı Kuvvet, veya Umbanda'da Yedi Manga) ve her birinin ibadetine ayrılmış haftanın bir günü vardır. Haftanın günlerini Latince’sini ve batı dilerindeki karşılığını elle alırsak. Pazar günü güneş günü, pazartesi ay günü, salı mars günü, çarşamba merkür günü, cuma venüs günü ve cumartesi satürn günüdür. Sunday (sun = güneş, day = gün), Monday, montag veya Lundi (moon veya luna = ay günü), Mardi (Mars günü) v.s. (Bu pagan dinlerinden kalma bir sistemdir ve ileri ki diğer bir yazımızda ezoterik astroloji altında ayrıntılı olarak açıklanacaktır) ve aynen Vudu'da da geçerlidir. Yani eğer güneşe tekabül eden Vudu tanrıyı bulursan, onun ibadet günü pazardır. Makumba'da güneş tanrısı Oşala olduğuna göre ibadet günü pazardır. İsa'nın da ibadet günü pazar olduğuna göre, o Oşala'nın karşılığıdır. Ayrıca, her önemli loa'nın kendine has rengi, dansı, tamtam ritmi, müziği, yemeği, rakamı, boncuğu, çağırma tilaveti, sembolü, fetişi, işareti, parfümü ve tütsüsü vardır. Kendine has aksesuarları vardır, bunlar kılıç veya mızrak gibi silahlar olabilir veya ayna, asa gibi simgesel eşyalar olabilir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

..

 

Loalar tarafından inisiye yapılıyor ki bir loanın üzerinde yürümeniz çok zor . Hoodoo ile voodoo karıştırılmamalı , Hoodoo hristiyanlık ve az da olsa zerdüştlüğü voodoo ya karıştırdığı için , Aziz peter ile falan inisiye olmak şarttır onlarda ..

 

Ak yolunda gideceksiniz bu yolda ilermenizi tavsiye etmem . İlk başta sağ - el yolunda ilerlemenizi ve sonradan voodoo ile ilgilenmenizi tavsiye ederim ..

 

Çok güzel açıklama eline sağlık sidar. Bir küçük ekleme de arkadaş için ben yapmak istiyorum izninle.

 

Voodoo kökü olarak şa (karanlık) enerjisi kullanan bir ilimdir. Ki (aydınlık) kullanımları da mevcuttur fakat genelde ki çalışmaları yapanlar nadiren voodooya başvururlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ilk mesaji yaklasik bir sene önce yazmistim amacim kitabi degil uygulamali ögrenmek keza ülkemizde bu maji türünü uygulayan kisiler var bende ögrenmek istiyorum diger türlu kitabi bilgiler degil bu yola girmek istiyorum yardimci olmak istiyen varsa sevinirim yoksa cvp yazdiginiz icinbtskler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Afrikaya git dostum . Voodoo nun doğduğu topraklara git ? . Temel bilgilerini , geleneksel öğelerini ve tanrısal ikonlarını öğrenip araştır . Bir içselleştirme sürecine gir , bu sürece girmek çok önemli ( Bir şeye bağlanmanın temel seviyeleri vardır ). Öğrenmek isteyene kanal mı yok ?

 

Bu forumdan boynussuzgeyikler oldukça bilgilidir bu konuda . Onunla özelden konuşabilirsin ...

 

Heiki Owusu nun dediğim gibi kara afrikanın kara çığlığı adlı kitabı iyidir türkçe kaynak olarak . Speller ve başlangıç falan üzerine dr. snake den ziyade yabancı birkaç temel ve iyi eser vardır .

 

Urban voodoo - A beginners guide to afro-caribbean magic ..

 

A century of spells - Draja mıckaharıc ..

 

Magıc , spırıst . art kitapları ...

 

Tom coote adlı bir yazarın birkaç kitabı var ..

 

Bak üşenmedim biraz araştırdım . Magıc, spırıst . art yeni buldum . Sen o kadar hevesli isen neler bulursun ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yahu araştırmacılığına hastayım sidar :)

 

Ben ısrarla kendi kendinize çok voodooya bulaşmayın derim. Kendi içinde çok fazla dallanıp budaklanıyor. Pagan ve wiccan ritüellerinden biraz farklı. Evrensel enerjiler gibi ''şahsi görüşümce'' bir master şart. boynuzsuz ile sidar'ın da dediği gibi konuşabilirsin.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Tamam. Belgeselde doğru söylemiş. Ama Voodoo' da senin bahsettiğin ve benim sorduğum kavramlar var mı? Neden bir inancın içeriği bilinmeden, sadece kendi inancımız üzerinden yorum yapma ihtiyacı hissediyoruz. Bir eğlence mi bu? Forumda geyik yapacak zilyon tane yer varken, bir inancın anlatıldığı başlığın altına neden sadece müslümanlara özgü kelimelerle o inanç "yeriliyor"?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...