Jump to content

Nietzche - Ahlakın Soykütüğünden parçalar ..


sidar

Önerilen Mesajlar

Nietzchenin bu uzun denemelerden oluşan kitabını ve aşağıdaki özenle seçtiğim bölümleri okumanızı tavsiye ederim .

 

Beni asıl ilgilendiren ahlakınd e ğ e r iydi - ve buna ilişkin olarak da neredeyse yalnızca büyük hocamSchopenhauer'la hesaplaşmam gerekiyordu; o kitap, kitabın tutkusuve gizli çelişkisi de sanki yanı başımdaymış gibi Schopenhauer'abir seslenişti (o kitap da bir "polemik"ti çünkü). Konu özellikle, tam da Schopenhauer'ın, bunlar elinde "kendinde değerler" olarak kalana dekbezediği, tanrısallaştırdığı, "öbürdünyasallaştırdığı" ve bunlara dayanarakyaşama ve kendisine Hayır demiş olduğu "bencil olmayan"ın,acımanın, kendini yadsıma, kendini feda etme içgüdülerinin değeri konusuydu.Ama işte tam da bu içgüdülere karşı içimde gitgide dahailksel hale gelen bir kuruntu, gitgide daha derinleri eşeleyen bir kuş­ku vardı! Tam da burada görüyordum insanlık için büyük tehlikeyi,ayartılışının ve baştan çıkarılışının en yüce biçimini - neye ama? hiçliğemi? - tam da burada görüyordum sonun başlangıcını, durakalışı, bakışlarıgeriye çevrilmiş bitkinliği, istencin yaşama k a r ş ı cephe alışını,son hastalığın şefkat ve hüzünle gelişini haber verişini: giderek daha dayaygınlaşan, filozoflara bile bulaşıp hasta eden bu merhamet-ahlakını,dehşet verir hale gelmiş Avrupa kültürünün en dehşetli belirtisi olarakalgıladım. Avrupa kültürü bu dolambaçlı yol üzerinden yeni bir Budizm'e,bir "Avrupalı Budizmi"ne - nihilizme mi gidiyordu? .. Filozoflarınbu modern, merhameti yeğleme ve yüceltme tutumları yeni birşey çünkü: tam da, merhametin değersizliği üzerinde hemfikirdifilozoflar şimdiye dek. Platon, Spinoza, La Rochefoucauld ve Kant'ısaymam yeter: birbirlerinden farklı ama bir konuda birlik dört beyin:merhameti aşağılama konusunda.

 

 

ve sonunda yeni bir talep duyurur kendini. Neymiş buyeni talep söyleyelim haydi: ahlaksal değerlerin bir eleştirisine ihtiyacımız var, bu değerlerin değeri sorgulanmalı her şeyden önce - ve bunu yapmak için de bu değerlerin oluştu­ğu, geliştiği ve anlam kaymalarına uğradığı durum ve koşullar hakkındabir bilgi (sonuç, belirti, maske, ikiyüzlülük, hastalık, yanlış anlamaolarak ahlak; bir de neden, deva, uyarıcı, kısıtlama, zehir olarak ahlak),şimdiye dek var olmamış, hatta arzulanmamış türden bir bilgi gerekli.Bu "değer"lerin değeri veriliymiş, gerçekmiş, tüm sorgulamalarınötesindeymiş gibi alındı; "iyi"nin "kötü "den, insanın ilerlemesi, yararı,gelişmesi açısından (insanın geleceği de dahil olmak üzere) dahaüstün değerli olduğu en ufak bir kuşku duyulmaksızın ve duraksamasızkabul edildi şimdiye dek. Ama ya tersi doğruysa? Ya "iyi" bir gerilemebelirtisi de içeriyorsa, aynı şekilde bir tehlike, bir baştan çıkarılış,bir zehir, geleceğin sırtından bugünü yaşamayı sağlayan biruyuşturucu da içeriyorsa? Belki daha rahat, daha tehlikesiz ama aynızamanda daha küçük çaplı, daha seviyesiz bir yaşam? .. Öyle ki, ya insantürü için aslında en olanaklı yüksek kudrete ve görkeme hiç ulaşılamazsa ve bunun suçlusu da ahlak olacak ise? Öyle ki,ya ahlak tehlikelerin en tehlikelisi ise? ..

 

 

modern demokrasinin, ondan daha da modern olan anarşizmin ve özellikle de, şimdi artık Avrupa'nın tüm sosyalistlerininortak özelliği olan şu "komün" düşkünlüğünün, şu en ilkel toplum biçimineolan düşkünlüğün aslında muazzam bir karşı saldırı demekolmadığını - fatihler ve efendiler ırkının , Ari ırkın fizyolojikyönden de alt edilmiş olmadığını kim garanti edebilir? .. ) Latince'dekib onu s 'u (iyi) "savaşçı" olarak yorumlayabilirim sanırım: onu, dahaeski bir sözcük olan duonus 'a dayandırmakta haklı olmam koşuluyla(be 11 um 'u [savaş] = d uelum = duen -1 um 'la karşılaştırın,duonus korunmuş gibi gözüküyor orada bana). Buna göre b onu s(iyi), çekişmenin, ikiliğin (duo [ikilik]) adamı, savaşçı adam anlamınageliyor: eski Roma'da bir adamın "iyiliğini" neyin belirlemiş olduğunugörüyorsunuz. Almancamızdaki "Gut" (iyi) sözcüğü de, "tanrısalolan", "tanrı soyundan gelen" adam anlamına gelmiyor muydu ve Gothalkının (başlangıçta da Got aristokrasisinin) adıyla özdeş değil miydi?Bu varsayımın temellerini sıralamanın yeri burası değil.-

 

 

Rahipler söz konusu olduğunda her şey daha tehlikeli bir hal alır, yalnızca tedavi yolları ve yöntemlerideğil, gurur, öç, kurnazlık, taşkınlık, sevgi, hükmetme arzusu, erdem,hastalık da öyle; ama şunu da eklemek gerekir ki, insanoğlu ancak buözünde tehlikeli varoluş biçiminin, bu ruhban varoluşununoluşturduğu zemin üzerinde ilginç bir hayvan haline gelmiş,ancak bu zemin üzerinde insan ruhu daha üst bir anlamda derinlik kazanmış ve kötü olmuştur - ve evet, bunlar da insanın diğer hayvanlardan olan şimdiye kadarki üstünlüğünün iki temel biçimidir!

 

Ruhban değerlendirme tarzının şövalye aristokrasisinin değerlendirmetarzından ne kadar kolay ayrılıp karşıt yönde gelişebileceğitahmin edilebilir; özellikle de, ruhban sınıfla savaşçı sınıf kıskançlıklakarşı karşıya gelip, fiyat hakkında bir türlü uzlaşamadıkları her durumbuna yol açabilir. Şövalye aristokrasisinin değer yargıları, muazzam birbedenselliği, dört başı mamur, zengin, hatta kabına sığmaz bir sağlı­ğı ve bunların sürekliliğini sağlayan savaşı, serüveni, avı, dansı, savaşoyunlarını ve güçlü, özgür, sevinçli bir eylemlilik içeren her şeyi temelalır. Ruhban aristokrasisinin değerlendirme biçiminin ise - gördük ki- daha başka önkoşulları vardır: işin içinde savaşın olması yeteri kadarvahim onlar için! Rahipler en kötü düşmandırlar bilindiğigibi - niye peki? Çünkü onlar en aciz olanlardır. Onlarda kin, aczdendoğup en muazzam ve en tüyler ürpertici, en tinsel ve en zehirli biçime ulaşır. Dünya tarihinin en büyük kincileri rahipler olmuştur her zaman..

 

Yeryüzünde, "asiller"e,"kudretliler"e, "efendiler"e, "güç sahipleri"ne karşı girişilmiş hiç-bir şeyin, Yahudilerin onlara karşı yapmış oldukları ile karşılaştı­rıldığında lafı bile edilemez: Yahudiler, düşmanlarının ve efendilerinindeğerlerini kökten yeniden değerlendirme yoluyla, yani en akıllı öç alma edimi yoluyla intikam almayı bilmiş olan o ruhban halk. Ruhbanbir halka, ruhban kinciliğinin en derinlere çekilmiş olduğu bir halkada yalnızca böyle bir öç uygun düşerdi zaten.

 

Yahudiler olmuştur,aristokrat değerler eşitliğini (iyi = asil = iktidar sahibi = güzel = mutlu= tanrıların sevdiği) ürkütücü bir tutarlılıkla tersine çevirmeye cüretedenler ve bu ters çevrilmişliğe dipsiz bir kinin (aczin kininin) dişleriyleasılanlar, yani "zavallılardır yalnızca iyi olan'lar, yoksul, güçsüz, aşağıolanlardır yalnızca iyi olan'lar, acı çekenler, yoksunluk içindekiler, hastalar,çirkinlerdir tek imanlılar, tek cennetlikler, sadece onlar kavuşurlarrahmete, - oysa sizler, siz asiller ve kudretliler, sizler sonsuza dekkötü , zalim, şehvetli, açgözlü, tanrısız olanlarsınız, sonsuza dek de,hayır görmeyenler, lanetlenenler ve kahrolanlar olacaksınız\" ... Yahudilerinbu yeniden değerlendirmesinin mirasına kim konmuştur biliyoruz...

 

Ahlakta köle başkaldırısı, hıncın yaratıcı hale gelmesi ve değerlerüretmesiyle başlar: bu, gerçek tepkiden, eylem tepkisinden yoksunolan ve kendilerini yalnızca, kurmaca bir öç yoluyla zarardan koruyanyaratıkların hıncıdır. Tüm asil ahlak, utkulu bir kendini "evetleme" dendoğarken, köle ahlakı en başından "hayır" der "dışarıdakine",

 

 

Eşdeğerlilik, zararı doğrudan karşılayacak bir yarar yerine(yani para, toprak, mal-mülk yoluyla tazmin edilmek yerine), alacaklıyageri ödeme ve telafi olarak sunulan bir tür t a t m in d u y g u suile sağlanır, - gücünü bir güçsüz üzerinde sakınmadan gösterebilmeninverdiği tatmin duygusu, hazzı, (Kötülük yapmanın vereceği zevk için kötülükyapmak) zor kullanmanın zevki ile: bu zevk, alacaklı toplumun ne denlialt, ne denli aşağı bir tabakasından gelirse, o kadar değer kazanır vedaha da leziz bir lokma, hatta daha üst sınıftan olmanın bir ön tadıgibi gelir ona. Alacaklı, borçluya verilen "ceza" sayesinde birer efendi ler hukukundan pay alır: nihayet o da bir kez, bir varlığı "kendialtında" görerek aşağılama ve hırpalama hakkına sahip olmanın verdiğiyüceltici duyguya ulaşmıştır - ya da en azından, ceza verme ve uygula-ma yetkisinin "iktidar"ın eline geçmiş olduğu durumlarda, borçlununaşağılandığım ve hırpalandığını görmenin verdiği duyguya. Dolayı­sıyla tazminat, bir zulüm güvencesinden ve hakkından oluşmaktadır.

 

Bu alan, yani sözleşmeler hukuku alam, ahlaksal kavramlar dünyasının,"suç", "vicdan", "ödev", "ödevin kutsallığı" kavramlarının beşiğidir, - başlangıcı, yeryüzündeki tüm büyük şeylerin başlangıcındaolduğu gibi, iyice ve uzun bir süre kanla yıkanmıştır. Bu kavramlardünyasının, belirli bir kan ve işkence kokusunu bir daha hiçbir zamantamamıyla yitirmemiş olduğunu eklememeli miyiz buna? .

 

Bir toplumun kendisinebahşedebileceği en asil lüksü - ona zarar verenleri c e z as ı z bırakmalüksünü olanaklı kılacak bir toplumsal iktidar bilinci hiç de düşünülemeyecek bir şey değildir. "Bana ne benim bu asalaklarımdan,"diyebilir toplum böylece, "varsın yaşasınlar, serpilip gelişsinler: benbunu kaldırabilecek güçteyim nasıl olsa!" ... "Her şey geri ödenebilir,her şey geri ödenmelidir" ile başlamış olan adalet, geri ödeyemeyecekolanların sıvışmasına göz yummakla ve - yeryüzündeki her iyi şey gibikendi kendini ortadan kaldırmakla son bulur. Adaletinbu kendini ortadan kaldırması: kendini nasıl da güzel bir adlaadlandırdığı bilinir - bağışlama ; besbellidir ki bu, en güçlü olanınayrıcalığı, daha doğrusu onun hukuk ötesi alanı olarak kalır.

 

 

muazzam boşluk doldurulmuşa benziyordu; tüm özkıyımcı nihilizmekapanmıştı kapı. Yorum, - hiç şüphe yok ki -yeni acılar getirmişti beraberinde,daha derin, daha içsel, daha zehirli, daha yaşam kemirici: tümacıları suç bakış açısı altında toplamıştı. .. Ama tüm bunlara rağmen- insan kurtarılmıştı bununla; bir anlamı vardı; rüzgarda savrulanbir yaprak değildi artık, saçmalığın, "anlam yokluğu"nun oyuncağıdeğildi, bir şey isteyebilirdi bundan böyle, - önceleri umursamadannereye, niçin, nasıl gitmek istediğini: istencin kendisikurtarılmıştı .

 

Çileci idealin yön vermiş olduğu tüm o 'isteme'ninaslında neyi dile getiriyor olduğunu kendimizden gizlememiz mümkündeğildir: insanca olana duyulan bu nefret, hayvanca olana duyulandaha büyük nefret, maddesel olana duyulan daha da büyük nefret, duyulara,hatta akla karşı duyulan bu tiksinti, mutluluk ve güzellik karşısında duyulan bu korku, tüm yanılsamadan, değişimden, 'oluş'dan,ölümden, dilekten, arzunun kendisinden bu uzaklaşma arzusu - bütünbunlar, - gelin bunu kavrama yürekliliğini gösterelim - bir hiçlik istenci , yaşama karşı bir isteksizlik, yaşamın en temel koşullarına karşıbir başkaldırı demektir, ama bir istençtir o ve bir istenç olarak dakalır! .. Ve insan - başta söylemiş olduğumu sonda bir kez daha söyleyeyim- hiç bir şey istememektense hiçliği istemeyi yeğler...

 

Alıntıdır ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...