Jump to content

Tanrı-Tanrıça Geleneği ve Soru - Cevap


sirius

Önerilen Mesajlar

Sürekli aynı soruların tekrar tekrar gelmesi üzerine forumda verdiğim yanıtları derleyerek tek başlık altında toplama gereği duydum. Bundan sonra tanrılar ve tanrıçalar ile ilgili sorularınızı bu başlık altında sorabilirsiniz. Ama lütfen önce daha önceden sorulmuş soruları okuyun.

 

Tanrı ve Tanrıça Nedir?

 

Yaratıcı dediğimiz Öz kendi içinde iki enerjisel kutup yaratmıştır; eril ve dişil prensipler. Bu eril ve dişil enerjiler yani Tanrı ve Tanrıça her şeyin yaratımında vardır. Haliyle ekol ne olursa olsun her tür cadılık ekolünde Tanrı ve Tanrıça’dan bahsedilir. Bu iki enerji ve form birbirini tamamlar. (Yin-Yang felsefesi bunu anlatır) Yaratılışın her zerresinde Tanrı’yı yani eril enerjiyi ve Tanrıça’yı yeni dişil enerjiyi görebiliriz. Haliyle her insanında –cinsiyet gözetmeksizin- eril ve dişil enerjisi vardır. Doğayla uyumlu olmanın ve yükselişe geçmenini sırrı eril ve dişil enerjilerimizin dengeli hale gelmesinde yatar. Her cadı bu yüzden eril ve dişil enerjisini dengeli hale getirmelidir.

 

İki enerji dünyevi anlamda zıt gibi gözüksedde , ruhsal anlamda birbirlerini tamamlarlar. Haliyle eril ve dişil enerji yani Tanrı ve tanrıça eşit sayılır ve birinin diğerinden üstünlüğü yoktur. Tabi ki iki enerjinin birbirinden farklılıkları vardır, eril enerji yaratıcı ve aktif enerjiyken, dişil enerji sürdürücü, değiştirip dönüştürücü ve pasif enerjidir. Bu yüzden sadece Tanrıça veya sadece Tanrı odaklı çalışmalar tercih etmeyiz. İkisi de oldukça önemlidir ve dengeli çalışma açısından önemlidir. (Lakin başlarda Tanrıça ile çalışılır sonra Tanrı ile çalışmalara devam edilirek dengelenir. Bu bir çok ekolde böyledir) Aynı şekilde cadılıkta ne kadının ne de erkeğin üstünlüğü vardır, her iki cinsiyetinde doğal içgüdülerinde farklılıklar olsa da, bu tamamlanmanın bir unsuru olarak görülür.

 

Tanrı ve Tanrıça daha sonra tanrıları ve tanrıçaları meydana getirmiştir. Bunların görevleri evrensel düzeni ve dengeyi sağlamaktır.

 

Öz tanrı/tanrıça ve patron tanrı/tanrıça kavramları nedir? Nasıl bir hiyerarşi vardır?

 

Hiyerarşi şu şekildedir;

 

Yaratıcı: Herşeyi var eden öz kaynak, herşeyin özü. Kültürler çeşitli isimler verirler Allah, Yehova, Tao, Atum, Büyük ruh vs....

 

Öz Tanrı ve Öz Tanrıça: Yaratıcı kendi mükemmelliği içerisinde iki temel bilinç yaratmıştır (enerji) Bİri dişil yani öz tanrıça, biri eril yani öz tanrı. Biz bunlara isim vermeyiz genelde. Kısaca Öz Tanrı veya Öz Tanrıça ya da Tanrı-tanrıça deriz. (Yin-yang; birbirini tamamlayan zıt iki kutup) -Bir dipnot vereyim öz tanrı ve öz tanrıça denmez normalde bizim yolumuzda. Sadece TANRI ve sadece TANRIÇA denir, bu şekilde kullanıldığında onlar algılanır. Ama ben yanlış anlamayı kaldırmak için bu yazımda "öz tanrıça" ve "öz tanrı" deyimlerini kullanıyorum

 

Deity (İlahlar-Tanrılar); Öz tanrı ve öz tanrıça da kendi enerjisinde bölünme yaşamış böylece tanrılar ve tanrıçalar oluşmuştur. Bütün tanrıların toplamı öz tanrıyı, bütün tanrıçaların toplamı ise öz tanrıçadır... Yani özün farklı görünümleridir bu tanrılar ve tanrıçalar. Kültürlerde isimleri geçenler bunlardır. Mesela, Hekate, İsis, Osiris, Pan, Hades, Zeus, Odin, Gaia, Thor, Maat, Lugh, Morrigu vs....

 

İşte hiyerarşi bu kadar...

 

Dion fortune şöyle tanımlar bu hiyerarşiyi;

 

"Bütün tanrılar tek tanrıdır

Bütün tanrıçalar tek tanrıçadır

Ve tek Başlatıcı vardır!"

 

Yani öz enerji kaynağından önce iki enerji meydana gelmiştir tanrı ve tanrıça. ardından tanrı ve tanrıça'dan da binlerce tanrılar-tanrıçalar oluşmuştur. Ama bütün tanrılar tanrıyı, bütün tanrıçalar ise tanrıçayı verir. Tanrı ve tanrıçada Başlatıcı'nın birbirini tamamlayan iki zıt görünümüdür...

 

Patron tanrı- Tanrıça; Bunun tanımı ise biraz daha farklı. Cadılar birçok tanrıyla ve birçok tanrıçayla irtibata geçip, onlarla çalışabilirler. Ama asıl sürekli ve düzenli çalışıp kendilerini adadıklar bir tanrı ve bir tanrıça vardır. Bu asıl tanrı ve asıl tanrıça cadıyı seçer, cadı da onları seçer... İşte bu cadının asıl yoldaşı olan tanrı ve tanrıçaya, patron tanrı-patron tanrıça denir. Bu tanrılar ve tanrıçalar arasından hepsi olabilir... Her kültürden ve pagan dinden seçilebilir. Mesela genelde başlarda cadılar patron tanrıça olarak hekate ile çalışır... gibi.. Bu patron tanrı ve tanrıça spesifiktir... Kişi geleneğini de ona göre oluşturur.

 

Eğer yeni bir cadıysanız direk patron tanrı-tanrıça kavramına veya diğer tanrılar-tanrıçalara yönelmeyin. Genel anlamda öz tanrı ve öz tanrıçaya seslenin, sonra bu enerjiyi spesifik hale getirin....

 

Mitoslar ve Tanrılar-Tanrıçalar Arasındaki Bağlantı Nedir?

 

Tanrı ve tanrıçalar mitolojilerin ötesindedir, mitolojiler sadece onların özelliklerini sembolikleştirirler. Buralardaki mitoslar sadece onların enerjisel kimliklerini anlatmak için halka basitleştirilmiş öykülerdir. Mesela zaman herşeyin ötesindedir tüm tanrı ve tanrıçaların bu yüzden kronos zaman tanrısı tüm çocuklarını yemiştir... Bunlar hep kozmik bir sembolizmin yansıması. Haliyle mitoslarda ki gibi Tanrılar ve insanlar arasında "insani duygular" söz konusu değildir, aşk sevgi cinsellik söz konusu değildir. Arada öğretmen-öğrenci veya yoldaş ilişkisi vardır. Daha çok "rehber" gibi davranırlar ve kesinlikle senin iradene sonsuz saygıları vardır.

 

Yarı Tanrılar da Var mıdır?

 

Yarı tanrı mitolojilerde var sadece. Mitlere göre tanrılar insanlarla birlikte olduğunda doğanlara yarı tanrılar deniyor yine bu mitlere göre normal insan gibidirler. Tek farkları daha cesurlar ve kahraman olarak karşımıza çıkmalarıdır. Gerçekte ise -paganizm- böyle birşey söz konusu değil. Çünkü tanrıların veya tanrıçaların insanlarla cinsel ilişki yasaması daha mümkün değil, onlar bilgelik dolu yüksek enerjiye sahip varlıklar ve fiziksel bir temas bu şekilde söz konusu değil. O yüzden gerçek hayatta yarı tanrı diye bir şey yok.

 

Lakin, hieros gamos'da doğan çocuklara kutsal gözüyle bakılıyordu Druidlerde. Bir tek o tür doğmuş çocukların kutsal oldukları söyleniyor ama yine o insanlarda yarı tanrı değil. Bunun yanı sıra bazı eski kahramanlar veya rahip-rahibelerin, bir tanrının veya tanrıçanın “çocuğu” olarak isimlendirilir, bunun nedeni o tanrı veya tanrıçanın kutsadığına inanılmasıdır. Aynı zamanda bir tnarı ve tanrıçanın rahibi ve rahibeside kendini o tanrı ve tanrıçanın çocuğu olarak tanımlar. Bu tanımlama onun rehberliğinde yürüdüğü anlamına gelir. O yüzden bir kaynakta biri hakkında, şu tanrının veya şu tanrıçanın çocuğu deniyorsa, bu onun o ilahın yolunda yürüdüğü anlamına gelir.

 

Tanrı ve Tanrıçalar Gerçek midir yoksa insanlar tarafından yaratılmış enerji formları mıdır? Unutulmuşlar mıdır yoksa aktif olarak görevlerine devam ediyorlar mı? Yoksa eski peygamberler veya bilgeler tanrı tanrıça olarak mı isimlendirilmiştir?

 

Bazı kaynaklar suni enerji olarak açıklar lakin suni enerjiler dediği yöntem tulpa olarak isimlendirilir Tulpa dediğimiz şey özel ritüellerle bir grubun yarattığı akıllı enerji formlardır. Ama kesinlikle hiçbir insan tulpa olarak tanrı ve tanrıça yaratamaz. Yaratılan tulpalar basit seviyeli formlardır ve üreten kişinin ürettiği sınırlar dışına çıkamaz. Tanrı ve Tanrıçalar ise insan bilincinin, zekasının ve bilgisinin çok ötesinde evrensel boyuttadır. Haliyle böyle bir şey söz konusu dahi olamaz.

 

Tanrılar ve Tanrıçalar evrenin varoluşundan beri görevlerine devam eden evrensel varlıklardır. Bu iddiayı ortaya atanlar (bu tür yazılar artık paganizmin ölmekte olduğu için tanrı ve tanrıçalarının güçlerinin azaldığını iddia ederler, bu tabi ki doğru değildir) cadılıkla ilgili detaylı araştırma yapmadığı ve en önemlisi cadılık geleneğiyle ilgili çalışmadığı için onların güçlerinin işe yaramadığını sanmaktadır. halbu ki hala daha onlarla çalışanlar açısından oldukça aktif ve dinamik olarak varoluşlarını sürdürmektedirler. Ayrıca her daim her dinde ve kültürde tanrı ve tanrıçalar farklı isimler sıfatlar ve maskelerle varolmuşlardır. Yani hiçbir zaman unutulmamışlardır, ki belli bir kesim her daim gerçek formlarını da hatırlamayı sürdürmüştür.

 

Peygamberler, ermişlere ve bilgelere ise biz "öğretmenler" veya modern tabirle "yükselmiş üstatlar" deriz. Bunlar tanrı-tanrıça değillerdir, sadece tekamüllerini çok kısa zamanda tamamlamış ve Dünya'ya ilahi bilgeliği hatırlatmaya gelen "insan" ruhlarıdır. Onlar hiçbir zaman tanrısallaştırılmamış tam tersine bazı tanrı ve tanrıçalar, peygamber formuna sokularak kültürlere geçmiştir. En basit örneğini voodoo'da görebiliriz. Binlerce yıllık (Hristiyanlıktan çok önceye dayanan) voodoo loaları, hristiyan baskısına maruz kalınca, voodoo rahipleri tarafından bu loalar aziz ve azizelere dönüştürülmüş ve öyle tapınılmaya başlanmıştır. Aynı şekilde kelt tanrı ve tanrıçaları da aziz-azize formuna sokulmuştur ama bunu sokan grup onların tanrı tanrıça olduğunun farkında olarak geleneği sürdürmüştür. Tarihte hiçbir zaman gerçekten gelmiş bir yükselmiş üstat tanrısallaştırılmamıştır, bu söz konusu olamaz.

 

Yani suni tanrı-tanrıça ve gerçek tanrı-tanrıça tanımı yok. Eski kültürlerde geçen tüm tanrı ve tanrıçalar gerçektir. İnsanlar bu gerçeklikle eskiden irtibat kurarak hakikati öğrenmişlerdir, hala daha irtibatlar devam etmekdir. En basit örnek olarak kendilerine bilgeliği Thoth'un öğrettiğini dile getirir Antik Mısır'da.

 

Tanrı ve Tanrıçalar ile nasıl iletişim kurabiliriz?

 

Cadılıkta ve wiccada tanrı ve tanrıça invokasyonları çok önemli bir yere sahiptir. Bu tür invokasyonlar iki türlüdür;

 

İlk yöntemde, sadece kişi tanrı ve tanrıçaya dua eder yakarır... iki taraflı bir iletişim yoktur daha çok tapınmadır.

 

ikinci iletişim türü ise cadının tanrı veya tanrıça ile direk kurduğu ikili iletişimdir. Biz buna "patron tanrı" ve "patron tanrıça" deriz. Cadılıkta belli bir seviyeye gelindiğinde kişi artık genel "tanrı" ve genel "tanrıça"ya dua etmek yerine spesifik bir tanrı ve tanrıçanın gözetimi altına girer ve onla irtibata geçer. İşte bu tanrı ve tanrıça patron tanrı- patron tanrıça olarak isimlendirilir (Yani cadıya klavuzluk eden ve cadının yolunda yürüdüğü asıl deity) Tabi ki sadece patron tanrı ve patron tanrıçamızla iletişim kurmayız, aynı zamanda diğer tanrı ve tanrıçalarlada (şayet onlar isterlerse) iletişime geçebiliriz. Lakin daha çok patron tanrımızın-tanrıçamızın öğretisine tabi oluruz.

 

Ama dediğim gibi bu gerçekten yıllar alan bir deneyimdir bu. Sıradan bir insanın kesinlikle başlangıç seviyesindeyapamayacağı bir şeydir. Hatta cadı değilseniz (terim olarak demiyorum yaşam tarzı olarak) tanrı ve tanrıçaların sizle irtibata geçmesini hiç mi hiç beklemeyin! Cadılık yolunda olsanız dahi, Düzenli meditasyonlar, durugörü-vizyon konusunda belli bir seviye gerekir. Yeterli seviyede olmayan biri zaten sadece tanrı veya tanrıçayı "hisseder" ama direk iletişime geçemez. Düzenli meditasyondan kastım haftada bir değil, her gün en az 20-30 dakikalık meditasyon yapmaktır.

 

Nedir bu tanrı tanrıça derseniz size çok kısa bir şekilde şu bilgiyi verebilirim;

 

tanrılar ve tanrıçalar evrenin-dünyanın sürekliliğini sağlayan vazifeli bilge varlıklardır. Kendilerine ait "iradeleri" vardır. Tanrıların ve tanrıçaların genelde iki yüzü vardır, aydınlığın bilgeliğini taşıdıkları bir de karanlığın bilgeliğini taşıdıkları yüzü. (karanlık, kötülük anlamında değil..) Direk Yaratıcı'ya bağlıdırlar ve evrenin ilahi bilgeliğiyle uyum içindedirler.

 

İletişim ile ilgili ancak bu kadar bilgi verebilirim. Daha fazla bilgiyi vermem uygun düşmez. Bu kadar bilgi bile anlayana "çok fazla" şey anlatır. Çağırımlarla ilgili bir bilgiyi tam ve eksiksiz olarak nette paylaş(a)mam. Hiçbirimiz paylaşmayız. Sadece küçük şeyler paylaşılır ki, deneyimli bir cadı bu küçük şeylerden ritüelin tamamını çok rahat oluşturabilir. Yine de bazı bilgiler ve basit çapta ritüeller paylaşan arkadaşlar var. Ayrıca pan'a ve isis'e edebileceğiniz bir iki dua vermiştim. Ama dediğim gibi bunlar sadece dualardır, tam invokasyon ritüelleri değillerdir

 

Tanrı & Tanrıça'yı nasıl seçeceğiz?

 

Benim size tavsiyem kafanıza göre başta bir tanrı veya tanrıça ile çalışmamanız. Önce genel olarak öz tanrıya ve öz tanrıçaya dua edin. İlla seçecekseniz boynuzlu tanrı (saf eril enerji) ve gaia (ormanın bilinci) tanrıça olarak genelde başta seçilir. Bunun yanı sıra hecate'de genelde tanrıça olarak başlarda seçilen ilahtır. spesifik seçeceğiniz tanrı ve tanrıçaya daha sonra yolunuza göre kararlaştıracaksınızdır zaten.. Özel bri tanrı ve tanrıçanın yolunda yürümek sonraları gelen bir konudur...

 

Tanrılar bizi nasıl seçiyor, onları nasıl hissederiz?

 

Yola girdiğinizde bunun nasıl işlediğini çok net fark ediyorsunuz. Rüyalar, vizyonlar, sezgiler... Birçok işaret geliyor, kişi ruhunu tanıyıp cadılık yolunda yükseldikce, zaten evrensel düzenle iletişimi güçleniyor... en fazla bu kadar açıklayabilirim çünkü bu deneyimlerin çok fazla kelimelere dökülmesi mümkün değildir. Her yolun kendi işleyişi vardır... Yeterli seviyeye geldiğinizde, doğru olana doğru çekileceksiniz zaten.

 

Cadılıkta tanrı ve tanrıça seçilirken enerjileri dikkate alınıyor mu, örnek olarak biri pozitifken diğeri negatif olmak zorunda mı, bunları eşitlemeli miyiz?

 

hayır böyle bir zorunluluk yok. Bunun için genelde cadı patron tanrı ve tanrıçasını kafasına göre seçmez. Kendisini kabul edecek spesifik bir tanrı veya tanrıça isteyerek genel bir ritüel yapar ve onun için en uygun olan tanrı veya tanrıça onu yola davet eder. Ki onun saygısını kazanmak içinde cadı bazı sınamalardan geçer, genelde böyledir. Ama patron tanrı ve tanrıça safhasına geçene kadar genelde cadılar öz tanrı ve tanrıçaya dua eder veya o zamana kadar kendilerine yakın ihssetikleri tanrı tanrıçalara dualar edebilirler.

 

Bazen patron tanrı ve patron tanrıçanın enerjileri zıt olabilir (mesela biri aydınlık biri karanlık gibi) bu durumlarda biraz dikkatli ve periyodik çalışmakta fayda var çünkü art arda çalışmak kişiyi dengesiz yapabilir. Ama genel anlamda böyle bir eşitlemeden bahsedemeyiz, size gelen patron tanrı veya tanrıça zaten sizin enerjinizle bir şekilde bağlantılı olacaktır. Mesela biri doğa tanrısı biri de atıyorum güneş tanrıçası olabilir. Kesin bir bağlantı veya zıtlık olması gerektiğinden bahsedemeyiz, bu tamamen sizin yolunuza ve ruhsal planınıza bağlıdır ve dediğim gibi patron tanrı ve tanrıçalar bir şekilde siz fark etseniz de etmesiniz de sizin enerjinizle bağlantılıdır.

peki tanrı ve tanrıça dualarına nasıl ulaşırız ve bu duaları türkce okuyabilir miyiz?

 

Nette “god invocation” ya da “goddess invocation” gibi kelimeleri arattığınız da çok rahat bir şekilde çeşitli dualara ulaşabilirsiniz. Google’dan faydalanın, tabi ki belli bir seviyede İngilizceniz olmalı. Bu duaları İngilizce okumayın, Türkçeye çevirip okumanız daha iyidir. Bu konuda en iyisi çalışacağınız tanrı ve tanrıçayla ilgili duayı kendinizi yazmasıdır ama bunun aşamaları vardır;

 

-Önce tanrı veya tanrıça ilgili tüm detayları bilgileri, mitleri iyice okuyun. Onun sıfatları ve görevleri neler iyice özümseyin ve onu tanıyın.

-Farklı invokasyon dualarını araştırıp çevirin, onlarda kullanılan gelen kelimelere, sıfatlara dikkat edin.

-Bu bilgiler ışığında uyaklı olmasına özen göstererek duanızı yazın.

 

Eğer bulabilirseniz eski dillerde (özellikle majikal niteliği yüksek olan) orijinal dualarını bulabilirseniz çok daha etkili olur. Genelde invokasyonlarda önce Türkçe dua sonra da orijinal dua okunarak enerji yükseltilir. Orijinal olmasa dahi eski dilde olması işe yarar. Örnek olarak sitede paylaşılan, pan duası, Latince isis duası ve isis ritüelindeki antik mısır dilindeki duayı inceleyebilirsiniz.

 

Bunun kesin kuralları olmadığını unutmayın. İçinizden geliyorsa ve sesiniz güzelse şarkı söyleyerek bile (hymn; ilahi denir buna) çağırabilirsiniz.

 

İnvokasyonun Amacı Nedir?

 

Cadılık daha önce de söylediğim gibi, tanrı ve tanrıçalar irtibata geçilecek evrensel düzeyde bilge varlıklardır. Bu tanrı ve tanrıçaları invoke edilir yani dualarla ile çağırır ve onlarla enerji alışverişinde bulunulur. Basit düzeyde bir cadı sadece onların enerjisini çağırır (Haliyle başta sadece kutsamalarda onları anar), ileri düzeyde enerjisini hissetmeye başlar (Patron tanrı ve tanrıça). Ve en nihayetinde de direk tanrılar ve tanrıçalar ile iletişime geçebilir. İnvokasyonun ve bu iletişimlerin temel mantığı “üstteki alttakini gözetir” prensibiyle açıklanabilir. Tanrılar ve tanrıçalar kendi yollarında yürüyen cadıları gözetlerken, enerjide ki uyumlar, zamanla cadının daha yüksek enerji seviyesine çıkmasına olanak verir. (Üst bir varlık ile alt bir varlık çalıştığında alt varlık zamanla üst varlığın enerji seviyesine doğru yükselişe geçer. Bu sadece cadılıkta değil her gelenekte vardır, İslamiyette geleneğinde buna rabıta da denir)

 

İnvokasyon Ritüellerinin Sakıncası Var mıdır?

 

Her ritüelin sakıncası olduğu gibi tabi ki bu ritüelinde sakıncası vardır. Bu tür invokasyon ritüellerindeki en büyük tehlike, yükselen enerjinin parazit bir varlığın dikkatini çekmesidir. Bunun için çember açmayı bilmeniz en azından ciddi bir korunma sağlamalısınız kendinize. Ama bunun dışında çokta fazla tehlikesi yoktur. Bir diğer tehlike ortamdaki enerjinin fazla gelmesi olabilir. Ayindne sonra eğer bazı vakalar yaşarsanız muhakkak topraklanma yaparak fazla enerjiyi boşaltın. Tuzlu suyla banyo yapmakta topraklanmanıza olanak sağlayacaktır

 

Tanrı Formuna Bürünme Ritüeli Nedir?

 

golden dawnda bu çalışma özellikle geçer ki aslında bu çalışmanın asıl kökeni antik mısırdır. Antik mısır paganizmiyle çok iç içe olduğum için bu ritüel tarzının batı majiye uyarlanmadan önceki halinden haberdarım. Bunda amaç tanrı veya tanrıça ile iletişim değildir, hatta bir invokasyon bile değildir... Antik mısır'da tanrılar ve tanrıçalar evrensel gücün farklı yüzleri olarak kabul edilirdi. Haliyle rahiplerin onlarla üç türlü "çalışma" şekli vardı, birincisi yukarıda da bahsettiğim invokasyon. ikincisi bir tür evokasyonda diyebileceğimiz posesyon benzeri bir bütünleşme (yani tanrı ve tanrıça kişinin bedenini ele geçiryor ve kişi üzerinden halkı etkiliyor. voodoo dinin geleneğinin çok benzeri).

 

Üçüncü tür ise bahsedilen "tanrı formuna bürünme ritüeli". Bu üçüncü türün temel felsefesi ve açıklaması şuydu; benzer benzeri yaratır ve çeker. Haliyle daha yüksek bir ilahı taklit etmek onun güçlerini çekmeye ve kullanmaya yarayabilir... Haliyle o dönemin rahipleri ve rahibeleri invokasyon-evokasyon dışında bir çağırım olmaksızın o tanrı-tanrıçanın "rolüne" bürünürlerdi. Onlar gibi giyinir onlar gibi kendilerini tanıtırlardı. Yoğun bir ritüelistik havada böylece tanrı ve tanrıçanın enerjisiyle benzer bir enerji yaratırlar ve o formu sağlarlardı. Mesela ritüele "Ben osiris, yer altının güçlü ve kudretli hükümdarı, bütün ruhların yargıcı, sessizliğin efendisi" gibi cümlelerle başlarlardı. Bir taraftan da kendilerini o formda "imgelerlerdi". Böylece benzeri taklit ederek benzer enerjiyi yaratırlardı.... Hatta genelde acemi rahipler bu yöntemi uygularlardı. Çünkü bir tanrı ve tanrıça ile ikili iletişim kurmak, imgesel ritüellerden çok daha zordur. Haliyle yeni rahip veya halktan önemli kişilere bu "forma bürünme" çalışması yaptırılırdı. Böylece yeni rahip, asıl adanacağı ilahın enerjisine "uyumlu" halede gelmiş olurdu. Zaten ondan sonra invokasyon yöntemlerine geçilirdi.

 

haliyle en çok kullanılan iki teknik invokasyon ve tanrı formuna bürünmedir antik mısır'da. Ama dediğim gibi tanrı formuna bürünme ritüeli, tanrılar ve tanrıçalarla iletişimi pek kapsamıyor. Zaten sadece tanrılar ve tanrıçalar içinde uygulanmıyor o yöntem mesela şamanizmde hayvanların formuna bürünme çalışması yapılır daha çok, o hayvanın ruhunun enerjisini yaratmak için. Şaman, hayvanı izler ve sonra uygun transta hayvanın tüm hareketlerini taklit eder, böylece hayvanın enerjisini yaratır. Hatta eski inançlara göre o hayvana dönüşürmüş... Veya çeşitli semavi dinlerde peygamberleri taklit ederek onların erdemlerine ulaşma da bu mantığı içerir.

 

Tanrıça ve Tanrı’ya Kendini Adama Ne Anlama Gelir?

 

Cadılığın ilk adımında yapılan adanma ritüelinin anlamı tanrı ve tanrıçanın izinde yürüyeceğini bildirmektir. Burada amaç kendi bilincini daha yüksek bilinç seviyesine bıraktığını ve onlara güvendiğini, onların himayesi ve koruması altına girdiğini anlatmak anlamına gelir.

 

Adamanın bir bedeli, bir zararı yoktur. Bu sadece sizin onların yolunda yürüyeceğinize dair niyet etmenizdir. Niyetler¸yolların kapılarını açan anahtarlardır. Bu Kendini adama ritüeli her dinde ve öğretide vardır. Kabaladan, hristiyan ekollere, eski pagan öğretilerden sonradan üretilmiş felsefik ekollere kadar mevcuttur, hatta İslamiyet geleneğinde buna üveysilik denir.

 

Adak olarak neler sunulabilir? Gelecek olan enerjisel bir varlık maddesel birşeyi tüketebilir mi? Adağın amacı nedir?

 

Bir Tanrı veya Tanrıça’ya adak adamak ona karşı sizin onlara karşı olan saygınızı göstermektir. Aynı zamanda onlar adına adanmış ve kutsanmış bir yiyeceği tüketmek, onların enerjilerini kendi bünyenize almak demektir. Adak sunumu sınırsızdır, alakalı tanrı ve tanrıçanın kutsal meyvelerinden, tütsüye kadar, deniz kabuklarından, ormana ağaç ve tohum ekmeye ve el yapımı bir nesneye kadar değişebilir.. Eğer yiyecek veya içecek adanırsa adanılan yiyecek ve içecek yenir. Yukarıda da bahsettiğim gibi bu adağın yenmesi, onların gücünü içimize almamız anlamına gelir. Maddesel bir şey tabi ki tüketemezler. Genelde yiyecekler , (ormana bırakıldığnda hayvanlar beslenir, ayrıca sizde yiyeceği tükedirsiniz), tütsü karışımları ve ormana ağaç-tohum dikmek tercih edilen adaklar arasındadır.

 

Tanrıçaların demondan farkı nedir? Demonların da bazıları eski tanrılar diye geçiyor, bunun sebebi nedir?

 

Demonik varlıkların tanrı ve tanrıçalar hiçbir alakası yoktur. Tanrı ve Tanrıçalar yaratıcı dediğimiz Öz kuvvetin altında evrenin bilgeliği için hizmet eden yüksek enerjili ruhlardır.

 

Demonik varlıklar ise daha çok meleksel boyutların zıttı olan sufli alemlerle alakalı, evrenin bilgeliğine çalışmayan kaotik varlıklardır. Eski tanrılar falan değillerdir, sadece bazı kaynaklara göre düşmüş meleklerdir. Ne olursa olsun tanrı ve tanrıçalarla alakaları yoktur. Hristiyanlar, ortaçağda paganizmi karalamak için tanrı ve tanrıçaların demonik varlıklar oldukları şeytan oldukları propagandası yapmışlar ve o zamandan beri de bu yanlış algılama ortaya çıkmıştır. Bu teoremi desteklemek ortaçağın köhne kilisesini desteklemek anlamına gelir. Bazı eski dindar hristiyan metinlerde İsis'in aşırı demonik şehvet düşkünü tehlikeli bir şeytan olduğu söylenir mesela... Alakası yoktur. Asıl antik mısır tabletlerini incelediğinizde tamamen huzurun ve bilgeliğin tanrıçasıdır. Bir tanrı ve tanrıçanın asıl kimliği için dindar hristiyan metinlerine ya da onlardan beslenmiş satanik ekollere değil, paganizmin kendisine ve tanrı tanrıçanın isminin geçtiği asıl orijin mitleri incelemelisiniz.

 

Haliyle elinize bir metin geçtiğinde, özellikle bu tanrı ve tanrıçaları demonlar olarak gösteriyorsa bilin ki bu belge ortaçağdaki kilisenin kayıtlarından yararlanmıştır, buradaki bilgiler yanlış ve gerçeği yansıtmaz. Öz bilgi için dediğim gibi ortaçağın karanlığına değil, hristiyanlık öncesi aydınlık dönemleri incelemelisiniz.

 

Demon davetinin karşılıksız olmadığı söyleniyor. Tanrıça ile iletişimde de karşılık bekleniyor mu?

 

Demonik varlıklar kaotik ve nefsani varlıklardır. Yani evrenin bilgeliğinden uzaktırlar. Bu yüzden verecekleri her bilgi, enerji ve istek için sizden karşılık beklerler. Tanrılar ve Tanrıçalar ise evrenin bilgeliğinden düzeninden sorumlu oldukları için böyle bir karşılık beklemezler, direk “üstteki alttakini gözetir” evrensel prensibine uygun davranırlar ama onların saygısını kazanmak için onlara karşı bağlılığınızı ve isteğinizi adak vb. yöntemlerle ispat etmelisiniz. Bazı tanrı ve tanrıçalar adak konusunda çok daha ciddir. Buradaki adaktan kasıt ise, doğaya bir tohum ekme veya tütsü karışımı ya da şarap vb. mayalı içki gibi şeyler adamaktır. Adağın amacı istekli olduğunu ve değer verdğini kanıtlamaktır. Burada yine tanrı ve tanrıça çıkar gözetmez, bu sadece bizim bir "sınavımızı" kapsar. Burada ki sınanma olayı isteğinizi ölçmek içindir.

 

Tanrılar ile Anlaşma yapmak mümkün müdür? İletişimin tehlikesi var mıdır?

 

Hayır anlaşma yapılamaz. Onların prensipleri bu şekilde işlemez. Tanrı ve Tanrıçalar sana bilgeliklerini sunalar ve saygını gösterdiğin sürece bu iletişim tehlikeli değildir, sadece bu yolda senden özen, saygı ve emek isterler. Sirius

 

Benim derleyebildiğim cevaplarım bu kadar. Bazı yerlerde aynı söylemlerimi görebilirsiniz bu forum içinden aldığım için. (Açıkçası o söylemleri silersem paragrafı yeniden düzenlemek zorunda kalacağım için üşendim) Eğer tanrı ve tanrıça ile soru işaretleriniz varsa bu başlık altında sorabilirsiniz. Sadece formül ve deneyim sorulmamasını rica ediyorum.

sirius tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir enerjinin eril yada dişil olduğu nasıl anlaşılır?Örnek vermek gerekirse;eski Yunan kültüründe deniz tanrısı varken,başka bir kültürde bu tanrıça olarak adlandırılıyor.Bu fark nasıl ortaya çıkıyor?

Bir başka sorum daha var;Japon kültüründe 8 milyona yakın tanrı-tanrıça var,Hint kültüründe 300 bin vs.Bu sayısal farklar için ne diye bilirsiniz?Daha öncede sormuştum tulpa vb.enerjilerle bir bağlantısı var mıdır diye?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bir enerjinin eril yada dişil olduğu nasıl anlaşılır?Örnek vermek gerekirse;eski Yunan kültüründe deniz tanrısı varken,başka bir kültürde bu tanrıça olarak adlandırılıyor.Bu fark nasıl ortaya çıkıyor?

 

Öncelikle sorularda da var ama yine de tekrarlayayım mitolojilere göre tanrı tanrıçalar değil tanrı tanrıçaların bilgeliğne göre mitolojiler üremiştir. Haliyle zamansal değişime bağlı olarak mitolojide değişimler söz konusu olabilir, kültürel birleşmeler tanrı tanrıça sıfatlarında değişimlere yol açabilir bu bizi ilgilendirmiyor, bizi ilgilendiren hakiki manada tanrılar ve tanrıçalardır... Ayrıca genelde bu tür bir zıtlaşma olmaz, örnek olarak denizi verirsek hem denizlerin tanrısı Poseidon vardır hemde denizlerin tanrıçası örneğin Doris ya da bir deniz tanrısı olan titan Okeanos, kısacası sadece tek bir deniz tanrısı olacak diye kadide yok deniz tanrıçası da olabilir. tanrı ve tanrıçaların farklı sıfatları olduğunu da unutmayalım, eril mi dişil mi olduğu zaten o tanrı ve tanrıçanın ruhsal enerjisiyle alakalıdır, daha da basite indirgeyeyim sen erkek misin kadın mı bunu anlaman zor mu?

 

Bir başka sorum daha var;Japon kültüründe 8 milyona yakın tanrı-tanrıça var,Hint kültüründe 300 bin vs.Bu sayısal farklar için ne diye bilirsiniz?

 

Sayısal farklılıklar olması doğal tanrı ve tanrıçalar sabittir lakin insnlar bazen tanrı ve tanrıçaların farklı yüzlerine farklı isimler verebilirler, bu da tanrı tanrıça sayısını arttırır. Ayrıca uzun bir tarihsel süreçte isim değişiklikleri, farklı bölgelerde ki aynı kültürün farklı lehçedeki isimlerin değişmesi gibi faktörler bu isimleri çoğaltır. Örneğin bir tanrıça hem çocukların koruyucusudur, hem şifa tanrıçasıdır hem de aileden sorumlludur sen bunun üçüne de farklı bir isim verirsen aynı tanrıça olacaktır 3 farklı görüntü ama hepsinin özü aynıdır. Haliyle bu şekilde tanrı ve tanrıça isimleri çoğalır. Somut bir örnek vereyim Hekate'nin 40 ismi vardır eğer her birini ayrışırsa zaman diliminde tek tanrıçadan 40 tanrıça ismi türer... Bunun yanı sıra aynı isim olup lehçe farklılığından farklılaşan isimlerde mevcut.... Hindu kültüründe tek bir hindu dini yok, inanılmaz farklı ekoller var ve her guru farklı sıfatlar takmış o yüzden bu kadar çok tanrı tanrıça ismi olması doğal. Ama dediğim hepsinin özünde belirli tanrı ve tanrıçalar sabittir.

 

Daha öncede sormuştum tulpa vb.enerjilerle bir bağlantısı var mıdır diye?

 

Olmaldığını söylemiştim bende zaten... =) Sorunun cevabı detaylı bir şekilde konuda yazıyor zaten.

 

Arkadaşlar aynı soruları sormayalım lütfen konuyu iyice okuyalım. Okumadan sormanın pek manası yok.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Kaynak diye sık sık başvurduğum bir yazı ama düşüncelerin kelimeye dökülmesindeki zorluk mu desem yada anlaşılamamak mı desem..Bu tıpkı dilini bilmediğiniz birinden yol tarifi almak gibi bir şey:) Ama bu sizin kusurunuz değil bunu bilin yeter.

Şimdi bu tanrı-tanrıçaları incelerken,denize uzak bir yerde yaşayan bir toplulukta haliyle bir deniz tanrı-tanrıça tapınımından söz edemeyiz.Ama bir tanrı- tanrıçaları vardır ve sizin tabirinizle çeşitli sıfatlar eklenerek.Bu topluluğumuz herhangi bir nedenden dolayı yaşadıkları coğrafyayı terk edip,denizi olan bir coğrafyaya göç etti diyelim ve haliyle panteonlarına bir tanrı-tanrıça daha ekleniyor.Yada halihazırdaki tanrı-tanrıçaya sizin tabirinizle bir sıfat,titr.Ama bunun tanrı mı tanrıça mı olduğuna nasıl karar veriliyor?Şimdi diyeceksiniz ki bu çok mu önemli,vallahi benim için önemli:)

Tulpa meselesine gelecek olursak,diyelim ki yukarıda bahsettiğim topluluk zamanla inanç konusunda yozlaştı,tanrılarına yükledikleri herhangi bir sıfatı alıp ve evirip çevirip başka bir tanrıya mı dönüştürdüler? Yada farkında olmadan yoğunlaşarak bir tulpaya mı tapındılar?Kültürlerdeki çok çeşitliliği göz önüne alarak yani sayısal farkları,böyle diyebilir miyiz?

Daha açıklayıcı oldu bu sefer..Umarım:) Cevaplar için teşekkür ederim..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şimdi bu tanrı-tanrıçaları incelerken,denize uzak bir yerde yaşayan bir toplulukta haliyle bir deniz tanrı-tanrıça tapınımından söz edemeyiz.Ama bir tanrı- tanrıçaları vardır ve sizin tabirinizle çeşitli sıfatlar eklenerek.Bu topluluğumuz herhangi bir nedenden dolayı yaşadıkları coğrafyayı terk edip,denizi olan bir coğrafyaya göç etti diyelim ve haliyle panteonlarına bir tanrı-tanrıça daha ekleniyor.Yada halihazırdaki tanrı-tanrıçaya sizin tabirinizle bir sıfat,titr.Ama bunun tanrı mı tanrıça mı olduğuna nasıl karar veriliyor?Şimdi diyeceksiniz ki bu çok mu önemli,vallahi benim için önemli:)

 

Aslında bunun cevabını zaten verdim ve tahmin ediyorum ki mitoloji konusunda yeterli donanıma sahip değilsin... Öncelikle şunu tekrar yineliyorum eğer paganizmden bahsediyorsak bu çok önemli; mitoslar tanrı ve tanrıçayı var etmemiştir, tanrılar ve tanrıçaların varlığı mitosları yaratmıştır. Yani kültürel yozlaşma istediği gibi olsun isimler değişebilir, suretler değişebilir hatta toplum tamamen yapısını değiştirebilir ama bu o tanrı ve tanrıçaların var olmayacağı anlamına gelmiyor, insani değişimle evrensel varlıkları sınırlayamazsın.... Örneğin arap toplumunun semavi dine geçmesi ve tanrı tanrıçalara tapınımın azalması onları yok mu etti hayır, zaten onlar her daim vardılar sadece araplar farklı isimler vermişti. Yine sıfatlar adı altında zuhur etmeye devam ettiler önemli nokta bu.... Umay ana gider Fatma ana gelir, İsis gider Meryem ana gelir yani isimler değişebilir, toplumsal değişimeler olabilir yine de tanrı ve tanrıçaların sırları aktarılmaya devam eder. Muhakkak ama muhakkak o öğreti içinde onların yolunda yürüyenler çıkar ve yine içinde o kadim ezoterik sistemi oturtur =)

 

Şurası doğru bir tespit bir toplum hangi bölgede yaşıyorsa orayla alakalı tanrı ve tanrıçalara önem verir. Ama genelde çeşitlilik sabit kalır. Her daim şehrin koruyucu tanrı ve tanrıça vardır örneğin ege adaları için bu genelde Poseidon'dur çünkü balıkçılık yaparlar ve daha fazla balık avlamaya ayrıca denizden gelen tehlikelerden korunmak isterler. Veya Antik Mısır için güneş kültü ön plana çıkmıştır... Bu tamamen sosyo kültürel bir durum "evrensel değil" =) Tartışmamız da bu değil..

 

senin verdiğin örneğe gelirsek, eğer bir kavim başka bir yere göç ederse, oradaki toplumun tanrı ve tanrıçalarına tapınmaya veya kendi tanrı ve tanrıçalarıyla benzeşim kurmaya çalışır. Tanrı ve tanrıça kültü devam eder. Zaten karasal bölgede yaşayan bir kavim gidipte deniz bölümüne göç etmez, onların toplumsal yapısına terstir, diyelim ki göç etti bu sefer zaten hali hazırda bulunan SU tanrıları önem arz eder. Zaten temel tanrı ve tanrıçalar toplumdan topluma değişmez gökyüzü, yer altı, su vs.. bu temel doğal unsurların tanrı ve tanrıçaları değişiklik göstermediği için toplum farklı bir ekolojik sisteme göç etse de değişiklik yapmak zorunda kalmaz. Yani demek istediğim şu ki su tanrısı olmayan bir kavim yoktur, belki deniz der belki okyanus belki nehir ama su tanrısı veya su tanrıçası muhakkak vardır.... Sadece o var olan tanrı veya tanrıça biraz daha fazla öneme sahip olur.

 

Soru soruyorsunuz ama önce temel mitleri ve genel anlamıyla toplumların inanışları hakkında bir bilgiye sahip olmak gerekiyor. Eğer mitolojiye merakllıysanız genel anlamda bu konuda kitaplar edinebilirsiniz.

 

Tulpa meselesine gelecek olursak,diyelim ki yukarıda bahsettiğim topluluk zamanla inanç konusunda yozlaştı,tanrılarına yükledikleri herhangi bir sıfatı alıp ve evirip çevirip başka bir tanrıya mı dönüştürdüler? Yada farkında olmadan yoğunlaşarak bir tulpaya mı tapındılar?Kültürlerdeki çok çeşitliliği göz önüne alarak yani sayısal farkları,böyle diyebilir miyiz?

 

Hayır böyle bir şey söz konusu değil. İnancı yozlaştıysa yozlaşmıştır... Hristiyanlar Yaratıcı'ya baba dedikleri için Yaratıcı erkek mi oldu? Veya ayrı bir varlık mı yarattılar, hayır... Bir dönüşüm yok. Evrensel varlıklar insanların düşüncelerinden ve inançlarından bağımsızdırlar...

 

Sayısal farklılığı açıkladım temel nedeni odur. Soru mantıklı değil... Benim size olan inancım değiştiğinde bu sizin değişeceğiniz manasına mı gelir, sadece benim yargılarım değişmiştir, siz kendi gerçekliğinizde var olmaya devam edersiniz. Bir tulpa oluşturma söz konusu değil. Tulpa oluşturma bilinçli olarak yapılabilecek bir şeydir. Bunla ilgili bir konu açtım, düşüncelerin dağınık değil toparlı bir şekilde ortak bir isim form ve mühürde uzun süren yıllar majikal olarak yüklenmesi gerekir. Spontane gelişmesi mümkün değildir. hiçbir toplum bu şekilde bir yaratıma gitmemiştir. Tabi ki kimisi Yaratıcı şeytan gibi kavramların tulpa olduğunu ileri süner bunlar sadece bir inançtır. Temel evrensel hakikatleri ve enerjinin kanunlarını bildiğinizde bunun mümkün olmadığını çok net bir şekilde görürsünüz. Yani siz bilinçli olarak "ben ayrı bir varlık yaratıyorum!" demeniz gerekiyor, bu durumda zaten "inanç" ortaya çıkmaz.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Zaman ayırdınız,sabır gösterdiniz,emek harcadınız.Teşekkür ederim.İnsan kitaplarda bulamadığını,bir paragraftaki cümlede bulabiliyor,ve bilmek için bir sebebi olmalı.Bildiği bir şey varsa da zaten soru sormaz:) ''Bakış açısı'',gözden kaçırmışım...Tekrar teşekkür ederim,iyi çalışmalar..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu tarz bilgilerin kitaplardan tam olarak anlaşılabileceğini düşünmüyorum, veyahut burada sorulan bir kaç sorudan... Teorik bilgi tabiki çok önemlidir ama deneyim burada en önemli yere sahip bir olgu haline geliyor. Teorik olarak sorulabilcek binlerce soru basit bir uygulamayla bir "anda" algılanıp cevaplanabiliyor. Araştırmalarla birlikte yürütülecek temel uygulamalar (ki rahatlıkla bulunabilecek ve bilinebilecek şeyler), size daha fazla yardım edecektir.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu tarz bilgilerin kitaplardan tam olarak anlaşılabileceğini düşünmüyorum, veyahut burada sorulan bir kaç sorudan... Teorik bilgi tabiki çok önemlidir ama deneyim burada en önemli yere sahip bir olgu haline geliyor. Teorik olarak sorulabilcek binlerce soru basit bir uygulamayla bir "anda" algılanıp cevaplanabiliyor. Araştırmalarla birlikte yürütülecek temel uygulamalar (ki rahatlıkla bulunabilecek ve bilinebilecek şeyler), size daha fazla yardım edecektir.

 

zaten bir kere deneyimleseler, her şey açık bir şekilde anlaşılacak, bu kadar zihnin ürettiği soruya gerek kalmayacak... Bu tür bilgilerin zaten kitaplarda da yazması beklenemez, aktarılabilecek bilgiler ancak genel bilgi ve ufak bir fikir verir ama o enerjiyi deneyimlemeden bunların içselleştirmenin mümkünatı yok.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Evet haklısınız sayın hektor,birkaç kitap okuyarak hiç bir konuda belli bir görüşe,inanca,ustalığa vs.ulaşamazsınız,farkındayım.Daha önce değinmiştim,kafamdaki çelişkileri temizlemeden yada netleştiremeden (teorik anlamda) bir şeyi kabullenmem veya bir kalıba oturtmam çok zor.Bu benim gerçeğim ama birde Siz'in gerçeğiniz var!!

 

(burda kesinlikle bir yargılama, söz konusu değildir,önemle belirtirim)

 

Öyle bir gerçek ki apayrı bir dünya,çekici,bilgelik dolu,olağanüstü,süper fizik ötesi...(Paylaştığınız,geçerliliğinden emin olduğunuz ''uygulamaları'' göz önüne alarak)

 

Ve bende merak ediyorum,kavramaya,anlamaya çalışıyorum.Dürüst olmak gerekirse bir yanım,sezgilerim neden olmasın?olabilir!!diyor. Anlayacağınız çelişik bir durum benimkisi,onun için sorduğum sorular,Size,basit,kolaycı,mantıksız gelebilir.Ama Siz,size yakışan bir mütevazilikle ve sorumlulukla yinede cevaplıyorsunuz.Bu cevaplar içerisinde bazen bir paragraf yada cümle bana istediğimi verebiliyor ve birçok okumadan da kurtarabiliyor:)

 

Konu dışına çıktıysam özür dilerim...İyi forumlar,iyi çalışmalar...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

izninizle soruyorum.

 

Cadı pagan olsun sonuçta sizdede bir Öz tek yaratıcı var anladığım kadarıyla. Ve bu tek yaratıcı kendi içinde eril dişil kutup yaratmış buraya kadar da anladım. :) sanırım kendi içinde sonra ÖZ tanrı ve Öz tanrıça diye 2 temel bilinç yaratıyor.Öz tanrı ve öz tanrıça da kendi enerjisinde bölünme yaşamış böylece tanrılar ve tanrıçalar oluşmuş.

 

Benim anlamadığım nokta niçin tanrı kendisine şirk koştursun ? Yani yaratan tek bizi yapan tek. Sonra birşeyler oluyor ortada ve bir bakıyoruz tanrıçalar ve tanrılar var meydanda.Ve insanlar sanki onlar bizi yaratmış gibi ona tapıyorlar ? Bu tanrıyı üzmez mi? yada öfkelendirmez mi ? Lütfen yanlış anlamayın gerçekten merak ediyorum.

 

Şöyle bir örnekte verebilirim annemiz bizi büyütür bakar. Sonra bizim gidip bir başkasına anne dememiz gibi birşey. Yani neden cadılıkta tek bir yaratıcıya ulaşmaya çalışılmıyor da ona göre alt varlıklara ulaşma gayretinde oluyoruz ? Şimdiden teşekkürler

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben bir soru soracağım. Belki konuyla alakasız olabilir. Vikan olmak için sadece inanç bazında vikayı benimsemek ve bunu meditasyon teknikleriyle desteklemek yeterli midir? :)

 

Wicca başlı başına dinsel bir yoldur. Her ne kadar witchcraft'ın modern yorumu olarak yükselmiş olsa da wicca için bir neo-pagan din diyebiliyoruz rahatlıkla. Tanrılara ve tanrıçalara inanıp, etik kuralları kabul edip ve o kurallara göre yaşayıp (wiccan rede, üçler yasası vs.) sabbath ve esbatlarını kutlarsan elbette yeterlidir. en önemlisi o dinin felsefesini kabullendiğinde ve hayatında yaşadığında o dini benimsemiş olursun... Yani olay lafta değil eylemde ve özde olmalı. Bunları yapıyorsan yeterlidir zaten.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Wicca başlı başına dinsel bir yoldur. Her ne kadar witchcraft'ın modern yorumu olarak yükselmiş olsa da wicca için bir neo-pagan din diyebiliyoruz rahatlıkla. Tanrılara ve tanrıçalara inanıp, etik kuralları kabul edip ve o kurallara göre yaşayıp (wiccan rede, üçler yasası vs.) sabbath ve esbatlarını kutlarsan elbette yeterlidir. en önemlisi o dinin felsefesini kabullendiğinde ve hayatında yaşadığında o dini benimsemiş olursun... Yani olay lafta değil eylemde ve özde olmalı. Bunları yapıyorsan yeterlidir zaten.

Bildiğin Vikanım öyleyse, ne bileyim hep büyücülük konularını falan görünce herhalde ben yanlış anladım Vikayı dedim. :) Sorumu yanıtladığınız için teşekkür ederim. :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bildiğin Vikanım öyleyse, ne bileyim hep büyücülük konularını falan görünce herhalde ben yanlış anladım Vikayı dedim. :) Sorumu yanıtladığınız için teşekkür ederim. :)

 

Bir dini yaşamak o dinde var olmak demektir. Yine de wicca geleneğinde de cadılık gibi bir adanma vardır. Çember açmayı, element invokasyonlarını ve uygun bir sabbatta adanma ritüelini gerçekleştirerek tam olarak yola girebilirsin. Bu süre zarfında detaylı araştırmak önem arz ediyor tabi ki.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...