Jump to content

Düşünce Simyası - Bölüm 4 - Saksıyı Çalıştırmak / Saksıyı Kırmak


homoridens

Önerilen Mesajlar

Önceki yazılarda Eksenler ve Boyutlardan, Eşikler ve Engellerden, son olarak da Kusurlar ve Sakarlıklardan bahsettim. Bir beynimiz olduğunu farkettik ve sınırlarını bilmediğimizi anladık. Şimdi bilinç, bilinçaltı ve bütün bu düşünce ile ilgili olaylarda daha çok şey biliyoruz, ayrıca kendimizi daha iyi tanıyoruz. Artık zeminimiz var ve etrafımızda olanları tanımaya başladık.

Bu artık asıl işe başlayabiliriz demek oluyor. İlk üç yazıdaki katı, sert ve ciddi üslup benim için çok sıkıcıydı ve şimdi yazar kişiliğimin üzerine rahat bir şeyler giymesi gerekiyor, siz de kendinize içecek bir şeyler hazırlayabilirsiniz.

Öncelikle size Botaniği anlatacağım… Hoşunuza gitmedi mi?

Size botaniği anlatırken bir çok sembolü ve Bitki Simyasının özünü de çok basit bir biçimde anlatabilirim ama… Ne dersiniz hoş olmaz mı? Qabalah çalışmalarında neden Hayat Ağacının çok önemli olduğunu anlamanız için bir bakış açısı da verebilirim… Qabalah demişken, hele hele de Matematikle yapabileceğim hokus pokusları düşünmek bile istemezsiniz…

Ama Botanik’ten bile önce bahsetmem gereken başka şeyler var. Üzerimde büyük bir sorumluluk var, binaenaleyh yazdığım yazıların üzerinde karmik bir yük oluşuyor. Şunun farkındayım, Okült ve Parapsikoloji öğrencisinin, yeni başlayanının ve heveslisinin nasıl bir yapıda olduğunu biliyorum. Sadece kafası karışmış veya nereden başlayacağını bilmeyen öğrenciye değil bu yazılar herkese hitap ediyor. İnternette yazanlardan veya kitaplığınızdaki kitaplardan çok daha basit ve rahat bir şekilde size dünyanın anlatılması en zor şeylerini anlatıyorum. Keşke herkes benim gibi anlatsa. Bu sayede beyninizi daha çok seviyorsunuz ve buna ek olarak Okült ve Parapsikolojiyi artık daha çok seviyorsunuz, daha heveslisiniz. Bu uçsuz bucaksız yolda yaşayacağınız tecrübeler ve karşılaşacağınız şeylerin tatlı heyecanı heryerinizi sarmış durumda. Bu yüzden hemen size benim ”Hokus Pokus” ve ”Abyss” dediğim bütün uygulamaları, bütün terimleri ve herşeyi ıncığı ve cıncığıyla anlatmamı istemenizi anlayabilirim. Ama bunu yapamam. Hatta ve hatta ilk 3 yazıyı gerçekten anlamış iseniz Okült/Parapsikoloji uğraşlarınızı bırakmanız ve normal ve gündelik Hayatınıza yepyeni bir başlangıç yapmış olmanız gerekmekteydi. Ama ziyanı yok… Sorumluluğumun ve karmanın farkındayım. Bu yüzden Eşikler ve Engeller yazısında ”Maji Kendini Korur” diye bir bölüm koydum. Size hemen Maji ve Mistisizm uygulamalarını anlattığım zaman herkese olduğu gibi yanlış yollara sapma ihtimalinin çok büyük olmasından dolayı size koruyucu ekipman vermeliyim. Hali hazırda bu yazıyı okuyorsanız zaten Koruyucu Meleğinizle Konuşma ve Bilgisine Vakıf olma işlemini yapmamışsınızdır. Bu yüzden Botanik ve Matematik ve bunun gibi şeylerden bahsetmek zorundayım. Ama yine de ziyanı yok, şimdiki konumuz…

- Kurşunu Altına Çevirmek -

Veya bu başlığın adı ”Sembollere Giriş” veya ”Magnum Opus 101” gibi şimdi kafamda kurduğum ve ”Olsa ne güzel olur.” dediğim Simya Dili ve Edebiyatı bölümünün 1. sınıfdaki komik ders adlarından biri de olabilirdi.

Her Simya heveslisinin de bildiği gibi bir Simyacının Büyük Amacı/İşi, Kurşunu Altına Çevirmektir… Garip, peki bunu yapabilen var mı? Simyacılar bu işi başardılar mı ki? Evet başardılar… Nasıl? Yaptılar işte. Aslında bu ifade sadece sembolik bir ifade. Muhafazakar Simyacılar bana çok kızacak ama bu sembolik ifade gayet aşağıdaki ifadelerden herhangi biri de olabilirdi;

Köyden şehire inmiş bir Magandayı/Kezbanı veya herhangi bir Ergeni, gerçek bir Beyefendi/Hanımefendi yapmak…

Bir Soytarıyı, Krala çevirmek…

Çorak Topraklardan, Verim almak…

Kriz dönemlerinden, karlı çıkmak…

Her Yönüyle Analitik Psikoloji…

Dünyaya nasıl hükmedilir… (Dünya mı Ha-ha, ben Evrenden bahsediyorum…)

10 Adımda Annenize Derdinizi Anlatmak…

İnsanları değiştirmek…

Tırtıl - Pırpır - Kelebek…

Devrimlerle Hızlandırılmış Evrim Teorisi…

Pamuk Prenses ve 7 Cüceler

Bebekler nereden gelir?

Çocuk yetiştirmek…

Kendini Bulmak…

Bir aptalı, Dahi yapmak...

Bu durumda size aslında ilk üç yazıda; Maji’yi, Qabala’yı, Simya’yı ve daha bir çok şeyin özünü zaten anlattım, C.G Jung da. Bütün bu ifadelerin hepsinde çok gizli mesajlar gizlidir. Ve bütün bu ifadeler aslında bir sırdır ve bütün hepsi ”Kurşunu Altına Çevirmek” sembolünün arkasında yatmaktadır. Hatta bir çocuk bile bu bilgilerden sonra birkaç tane ”Kurşunu Altına Çevirme” örneği verebilir. Kim ne derse desin, Simya çok kutsal bir uğraştır. Antik zamanlardan bu yana Simyacılar (Majisyenler ve Qabalistler), İnsanların kusurlarını ve zevzekliklerini görmüş ve bu öğretiyi korumak için amaçlarının ”Kurşunu Altına Çevirmek” olduğundan bahsetmişlerdir. Evet gerçekten de Kurşunu Altına Çeviren simyacılar vardır. Evet Simya kitaplarındaki bütün işlemler gerçektir ama önemli nokta şudur ki, Simyacılar genel olarak Sembolizmi ve bu ifadeyi kullanarak öğretinin kutsallığını ve saflığını korumuşlardır. Ve Simyacıların işe Bitkilerden başlamasının bir nedeni vardır. Botanik dersimize başlamadan önce size ancak bir çok uygarlığın mitolojisini ve genel olarak simyanın sembolojisini öğrendikten sonra anlayabileceğiniz bir espri yapacağım. Bir kenara not alın. Her ne zaman Okültizm yolunda çırpındıkça battığınızda, bataklıklara düştüğünüzde ve içinizden ”Artık düşünemiyorum, delirmek üzereyim.” dediğinizde bu espriye tekrar bakın…

Bebekleri getiren Leylekler aslında gecenin heyecanından üstlerinde biraz kırmızı tüyler kalmış olan fingirdek Beyaz Kartallardır.

Çok saçma… Biliyorum. Ama bir gün çok güleceksiniz. Ondan sonra başka başka saçma şeylere güleceksiniz. Hayatta ilerledikçe bir sürü saçmalık göreceksiniz ve hepsine güleceksiniz. Katıla katıla hemde… Havayı yırtan kahkahalarla… Kısaca Saksıyı kıracaksınız… Ne?

- Çiçekler ve Bitkiler -

 

Şimdi bir saksı hayal edin… İçinde bir fidan yaşıyor, yeterki iyi hayal edin. Bu sizin Hayat Ağacınız… Bir bitkinin kökü, gövdesi, yaprakları, çiçekleri ve meyveleri vardır. Hemen çiçekleri koklamaya başlamayın… Önce kök ve hatta oradaki damarlardan sadece bir tanesindeki ufacık kıl…

Bu bizim bilincimiz. Betonla ve toprağa çok bağlı durumdayız. Topraktan gerekli mineralleri alıyoruz ve oradan oraya aktarıyoruz. Daha tam olarak köke bile hakim değiliz. Ozmos kavramıyla çalışıyoruz. Annemizin karnındayken tohumduk, doğduğumuzda filizlenmiş bir fidandık. Aslında hayatımızın ilk iki senesinde tam bir fidan olmanın bilincindeydik, ama toprak bizi çağırdı. İnsanlarla iletişim kurmak zorundaydık ve bilincimiz yavaş yavaş aşağı çöktü ve çocukluğun ilk yıllarında gövde de bilinçli kısıma dahildi fakat yapraklar ve çiçekler artık bilinçaltına dönüşmüştü. (Çocukluk travmaları psikologlar için bu yüzden önemlidir.)

Bitki büyüdü ve büyüdü, bilincimiz ise küçüldü ve yerçekimi kuvvetine dayanamadı aşağı düştü, toprağın altına girdi ve oradaki sadece bir dalın ucunda ufacık bir kıl olduk.

Bütün Okült Öğretinin amacı bebekliğimizdeki gibi tekrar bir bütün olarak yaşamaktır. Bilincin sadece daha büyük bir ağaçta bütün olmasını ister. Şimdi Qabala’da neden Hayat Ağacının çok önemli olduğunu anlamışsınızdır.

Bebekken ilk yazıda bahsettiğim eksenlerimizin üzerinde eşikler yoktu ve bütün ağacın (mental dünyanın) tamamını kapsıyordu. Bilinçaltı bilince dahildi. Köklerimiz toprağı çok tutmuyordu ama, ufak ağacımızda bir Altın çağ yaşıyorduk fakat bu anılar ağacın öte tarafında kaldı, taa ki ilk cümlemizi kurana kadar, büyümenin bedelini ödemek zorundayız, tutarlılık için şimdi şu anda bulunduğumuz kökte kalan anı parçalarıyla yitinmek zorundayız. Ve teker teker hepsine tutunup birbirlerine bağlayıp, bizim olanı geri kazanmak zorundayız. Maji budur. Gerisi ise hokus pokus. Şimdi 10 Emir-Laf’ı tekrar hatırlayın. Ayrıca eğitim sistemi ve aile gibi kavramlar bizi dış dünyanın ve düş dünyasının tehlikelerinden korumak için Saksılara koyar. (Bir gün çizip koyacağım bunların hepsini. Kitap bile yapacağım hatta) Şu an için şoktayım sadece. Bir sene önce bu tip konuları pek düşünmediğim zamanlarda ve kısmen cahil olduğum zamanlarda evde oturmuş bir çeşit meditasyon halindeyken defterime kurşun kalem ile bir şeyler çiziyordum. Çizdiğim şey şuydu… Bakın…

190183_10150108824058865_600413864_6138690_3198243_n.jpg

Bilinçaltının nimetleri… Şu anda bilmediğiniz şeyleri bile biliyor… Kendi çizdiğim şey bana uzun zaman sonra bana bir şeyler anlatıyor. Neyse saksılar toprağın içinde matruşka bebekleri veya tencere setleri gibi iç içe geçmişlerdir. Dış dünya ise hem içinde bulunduğumuz en küçük saksıdaki toprak hemde bütün bu saksıların dışında kalan topraktır. Yağmurlar saksıyı suluyor.

Bilincimiz ve dolayısızla biz ise fidanın en altındaki %2lik parçayız ve bu bilinci sadece şu an uğraştığımız yere yöneltiyoruz. Ozmos, Aktif Taşıma ve Difüzyon yöntemleri ile topraktan bilgileri, besinlerimizi ve suyu alıyoruz. İhtiyacımız olanı tutuyor, kullanmadığımızı da bitkinin geri kalanına gönderiyoruz. Bilinçaltımız ise toprağın altında olduğumuz bizim için gerekli olan oksijeni fotosentez ile üretip bize gönderiyor. Uyurken bir nebze olsun tekrar özümüze dönüyoruz rüyalarımızda bilinçaltımıza aktardığımız şeyleri görüyoruz. Unutmayın ki hala toprağın altındayız ve çok karanlık hiçbir şey göremiyoruz ve hareket edemiyoruz. Biraz nefes alıyoruz, biraz su içiyoruz ama ötesi yok.

Bir bağlamda aslında çevremizdeki insanların hepsiyle aynı ağacın kökünü oluşturduğumuzu farkediyoruz. Kökün bir parçasıyız sadece. Başka bir bağlamda baktığımızda ağacın içinde tek başımızayız. Ama hala kökün ufacık bir parçasıyız… Başka bir bağlamda ise kökün tamamında hareket ederek, bilincimizi yönelttiğimiz yerde besleniyoruz... Bilincimiz kökün aktif olan parçası oluyor…

Bir yerden besin ve suya ulaşamadığımız için içgüdüsel olarak kökü daha derinlere uzatmaya başlıyoruz, bilincimiz de büyüyor ve yeni besin kaynakları alıyoruz fakat daha fazla besin aldığımız için bulunduğumu ortamdaki besin bitiyor ve büyüdükçe aslında bir saksıda olduğumuzu farkediyoruz. Saksıyla selamlaşıyoruz. Ağacı besleyemediğimiz için bilinçaltımız rahatsızlanıyor. Bu yüzden saksıyı kırmamız ve daha fazla besinli topraklara ulaşmamız gerekiyor. İlk eşik, ilk engel… İki seçenek var bilinçaltından bir meyvenin toprağa düşmesiyle veya belkide bir hayvanın dışkısını ağacın dibine bırakmasını sonra başka bir hayvanın gelip toprağı eşeleyerek gübrelenmesini bekleyeceğiz… Ya da saksıyı kıracağız. Böylelikle saksının dışındaki gübrelerden de faydalanacağız. Ayrıca algı alanımız büyüdüğü için bir hayvan veya bir meyvenin toprağımızı gübrelemesi daha kolay olacak. Neyden beslendiğimizi sanıyordunuz?

Uğraşacak hiç bir şey bulamadığımız bir gün, bu soluduğumuz havanın kaynağını merak ediyoruz. Düşünce ve Bilinç tanışıyoruz, bir beynimiz olduğunu keşfediyoruz.

Başka bir gün yine sıkılıyoruz ve bu su neden burada hep var, niye hep emiyoruz biz bu suyu diyoruz ve duygularla ve bilinçaltıyla tanışıyoruz. Dışarıda bir dünya olduğunu hissediyoruz. Ve bu yağmurun dış dünyada önemli bir şey olduğunu görüyoruz.

Sonra bize gelen havanın fotosentez ile oluştuğunu, ve bunun için bizim yukarıya gönderdiğimiz suyun önemli olduğunu keşfediyoruz. Ama fotosentez için bizden kaynaklanmayan bir şeyden de yararlanıldığını öğreniyoruz. Ve dış dünyada toprağın altına nüfuz edemeyen bir şeyin, Işığın gerektiğini farkediyoruz. Genel olarak Türkçe’de irade olarak çevirilen şey ile tanışıyoruz. (Ama aslında tam karşılayan terimler Thelema ve Maksat/Vasiyet (Will), bunu yazının etimoloji kısmında anlatacağım.) Çünkü bitkiler Işığa yönelirler.

…Ateş - Su - Hava - Toprak…

Eksik olan bir şey var sanki… Eksik olan şey boşluktur, bilinçtir. Onu da devreye kattığımızda Metafizik, Parapsikoloji ve Okült ile tanışıyoruz. Sorusu olan?

Sonra yağmurun önce güneşin yaydığı ısı ile buharlaşıp, yukarı çıkınca hava tarafından tekrar yoğunlaştırılması ile olduğunu ve bizi beslediğini, aslında suyun akarsular olarak aktığı gibi şeyleri de öğreniyoruz. Ayrıca yağmurun sadece bizim üzerimize değil, bütün dünyaya yağdığını farkediyoruz. Zamanla bir parçası olduğumuz ağacın nasıl bir durumda olduğunu öğrenmeye başlıyoruz. Ve zamanla güneşin nerede olduğunu ve ağacın nereye yönlenmeye çalıştığını görüyoruz.

Semboller güzeldir... Aslında bilinçaltımız gayet katı bir formdaymış… Ve bunu anlamamız için bitkilere, ağaçlara hem lateral hem de analitik olarak bakmamız yani 3 boyutlu düşünmemiz yeterliymiş. Ama bir yandan hayvanların sindirim artıklarından ve çürümüş şeylerden besleniyoruz, çünkü daha iyisini bulamıyoruz. Neden… Çünkü bilincimiz toprağın altında, kökte. Ama neden? Üç neden yüzünden bilincimiz sadece köke ve toprağa yani materyal dünyaya odaklandı…

1 - Yerçekimi... Aşağı doğru çok ciddi bir momentum, bir rüzgar, bir akıntı var ve biz kendimizi bıraktığımız anda kendimizi kökte bulduk.

2 - Atalet (Eylemsizlik)… Çarpmanın etkisiyle hiçbirşey bebekliğimizden ve erken çocukluğumuzdan hiçbir şey hatırlayamadığımız için Ağaç büyüdü ve biz yukarı tırmanmadık çünkü duran bir cismi hareket ettirmek için daha fazla kuvvet uygulamak gerekir.

3 - Tutarlılık… İnsanlar toprakta yaşadığı için onlar gibi toprakta yaşamamız gerekti. Onlarla beraber hareket etmemiz gerekiyordu çünkü her yerdeler ve bize etki ediyorlar.

Yeterince güzel ve geçerli nedenler. Zamanla bu üç neden yüzünden öyle meşgul bir duruma geldik ki, bir sürü komplekslerimiz oluştu, özümüzü unuttuk, kendimizi tanıyamaz hale geldik. Ama bunların hepsi palavra. Aslında hiç bir şeyi unutmadık hepsi bilinçaltımızda… Rüyalarınızı kurmayı ve hayallerinizi görmeyi öğrenin, ne demek istediğimi anlayacaksınız… Ayrıca bu nedenlerin de hepsi palavra. Sadece bahane üretiyoruz fizik kanunlarıyla. Gerçek neden şu…

Bütün ağaç toprağın üzerinde duruyor da ondan… ve biz bu ağacı yaşatmak zorundayız… Sorusu olan? Peki bu pis işi neden bize verdiler… Bir sonraki yazıda… İhale / Çağlar… Eğer bunu anlatırsam konu çok dağılır. Yaratılıştan bahsetmem gerekiyor. Aslında sadece sizi ağlatmak istemiyorum çünkü çok acıklı bir hikayesi var.

- İhale Bize Kaldı - Mitoloji -

Sadece şu an için bilmeniz gereken bir şekilde buraya geldik… Çarpmanın etkisiyle veya başka bir şey yüzünden beynimizin %98’ini kullanamaz hale geldik. Ve şimdi Okültizm ve Parapsikoloji gibi Ezoterik işler ile uğraşıyoruz bu kadar… Kapasitemiz kadar… bazen sadece kuru Hokus Pokusla, bazen kafamızı rahatlatmak için sırf Meditasyonla falan, kendi çapımızın %2’siyle elimizden geleni yapıyoruz işte. Yapsak da yaşarız yapmasak da yaşarız. Ezoterizm, kendisi ile uğraşmayanların bile hayatındadır. Yardım kampanyaları, kahve falları, karma, sadece küresel değildir aynı zamanda evrenseldir. Ayrıca bir sonraki yazıyı anlamanız için aşağıda listeleyeceğim mitoloji ve din konularını bilmeniz gerekiyor. Çok fazla değil genel olarak bilseniz yeter.

- Yunan - Roma mitolojisindeki Prometheus mitleri (Ateşi çalmak, Paylaştırmak) ve Titan-Tanrı savaşları. Altın Çağ, Gümüş Çağ, Bronz Çağ, Demir Çağı.

- Özellikle Yunan - Roma mitolojisindeki ve Sümer - Babil - Maya mitolojisindeki Evrenin varoluşu ve insanın yaratılışı mitleri. Kuşaklar, Anunnaki Mitleri vs.

- Mısır mitolojisindeki Osiris - Isis - Horus mitleri…

- İlk insan, ilk erkek ve ilk kadın Arketipleri…

- Tevrat, İncil ve Kur’an-ı Kerim hakkında genel bilgi… (Ayrıca Yaratılış ve Kozmoloji bölümleri hakkında biraz detay)

- Son olarak Monoteist ve Politeist (Pagan) inanışlar arasındaki benzerlikleri görmeniz gerekmekte.

Bu konuyu burada çok açmayacağım. Mitolojileri öğrenmeniz bilinçaltınızdaki bütün anıların birbirine bağlanması için yardımcı olur. Siz sadece şu an için eğlenecek kadarını okumanız yeter.

- Bitkiye dönelim -

Şimdi bu ağacın yandan kesitini bir alalım. Şimdi aydınlık bir taraf var orada ağacın gövdesi, dalları, yaprakları, meyveleri var… Aşağıda karanlık bir taraf var toprağın içinde… Sadece gövdenin bir parçası ve kökün tamamı var… Şimdi zihninizde oluşan görüntüde sadece iki renk kullanın… Toprak siyah, toprağın üstü beyaz… Ağacın toprağın içinde kalan kısımları beyaz olsun, ağacın toprağın üstünde kalan siyah olsun…

Yin ve Yang’ı gördünüz mü? Qabalah batılıların Zen’idir. Uğraşmamız gereken ilk gerçek Karşıtlık budur. Bu Yin ve Yang’ın dönmesi, bu ağacın yaşaması gerekiyor ve buna ek olarak bizim olanı, bilincimizi ve hafızamızı geri kazanmamız gerekiyor. Ama Nasıl? Ağaç örneğiyle beynimizin yapısından size bahsettim, iyi bir bahçivan ve iyi bir bitki olarak…

Bilinci besleyerek… Bilim, Sanat, Matematik, Gözlem, Dikkat, Dil, Öğrenmek, Ustalaşmak, Yeni Şeyler Keşfetmek, Felsefe

Bilinci kullanarak… Apophenia, Yaratıcılık, 3 boyutlu düşünmek, İmajinasyon

Kendimizi tanıyarak… Kusurlarımızla Yüzleşmek ve Değiştirmek, Kendimize Dışarıdan Bakmak

Bilinçaltını besleyerek… İmajinasyon, Empati, Müzik dinlemek, Mitoloji, Bilim, Sanat, Kitap Okumak, Felsefe,

Bilinci dinlendirerek… Uyku, Rüyalar, Meditasyon

Bilinçaltını tanıyarak… Meditasyon, Rüyalar, Apophenia, İlham, 3. Göz, Durugörü

 

Ayrıca…Periyodik bakım yaparak… Kusurları düzelterek, Korkularla yüzleşerek, Değişerek. Erdemli olarak… Otokontrol, Bilgelik, Özgüven, Özsaygı, Kendini Tanımak, Adalet

Bunların çoğunu zaten hali hazırda yapıyoruz, bilinçli veya bilinçsiz. Hayatımızın buradan sonrasında bilinçli yapacağız ve bunlardan bazıları çok garip bir şekilde kendiliğinden olacak. Önemli nokta şu, yukarıda 4 kavram özellikle bağırıyor… Apophenia, Meditasyon, Empati ve İmajinasyon… Yukarıda yazanların hepsini unutup bu kavramlarda birleştirebiliriz aslında. Şimdi bir önceki yazıdaki On Emir-Laf’ı tekrar okuyun, hatta duvarınıza da asın ve yeni konumuz...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

- Meditasyon -

Şimdi sizinle etimoloji denen çok güzel bir oyun oynayacağım. Bu oyuna elime Latince bir sıfat olan ”Medi-us,a,um” ve ”Orta” anlamına gelen kelime ile başlayacağım.

 

Latince’den gelen Medi- kelime kökü ile İngilizce’de bir sürü kelime yapılmıştır… Medium, Media, Middle, Mediocre, Medieval (Hatta…) Medic (Sıhhiyeci, Askeri Doktor), Paramedic (Ambulans Görevlisi), Medicine (Tıp), Medication (İlaç)… Arithmetic Mean (Aritmetik Ortalama)… Hele hele Mid- ile yaptıkları bütün kelimelerden bahsetmiyorum bile.

 

Bu sıfatla ilgili olarak Latincede bir Meditari fiili türemiştir. Bu meditasyonun en primitif haline işaret eden fiildir. Bilincinin tam ortasına bir şey getirmek ve uzun süre ona konsantre olmak gibi bir kullanımı vardı… Medi-ta-ri olarak bölünüyor. Latince’de -Ta eki ile sıfattan veya isimden bir fiil kökü elde edilebilir. (-ri eki ise mastar ekidir.) Fiil köküne -ion eki eklendiğinde fiili belirten isimi yapmış olursunuz. Medi-ta-(t)-ion

 

Hani olurda bir gün zamanda yolculuk yapıp Antik Roma zamanına giderseniz. Meditasyon yaptığınızda, rahatsız edilmek istemediğinizi, odanızın kapısına ”Medito” yazarak belirtebilirsiniz… Ev arkadaşınız, eşiniz veya ailenizin fertleri Latince biliyorsa.

 

Neyse ortada, Orta ile ilgili bir şey var. Eğer az anlattığım Bitkisel Hayat bağlamında olaya bakarsak… Meditasyon aslında şu iki işe yarıyor… Kök ile Gövdeyi birleştirmek. Bilinci Toprak ile Havanın birleştiği yere çekmek. :) Etimoloji ne kadar güzelmiş değil mi… Aleister Crowley. Ayrıca Latince’de ”iyileştiren, tıbbi, majikal, tılsım” gibi anlamlara gelen, Medicatus diye bir yapı daha var, hepsini birleştirirsek Meditasyon kelimesinde da şunları görüyoruz…

 

Bilincimizi bilinçaltımıza yönlendiriyoruz, bilinçaltımızı dinliyoruz, eğer imajinasyon yeteneğimizi de geliştirmişsek vizyonlar görüyoruz sesler duyuyoruz ve bu durugörü ve duruişitiye kadar gidiyor. Hatta bazen Bilincimiz tazeleniyor, Bilinç seviyesi atlıyoruz, rahatlıyoruz, bazı şeyleri çözüyoruz, hatta hayatımız değişiyor, ayrıca güzel bir kişisel bakım. Aynı Manikür, Pedikür gibi. Hatta hastalıklarımızı iyileştiriyoruz, 4 elementin en ortasına gidiyoruz… Bodrum katından zemin kata çıkıyoruz. Yüzey oluyoruz. Hatta Astral Seyahat’e bile çıkabiliyoruz.

 

Yoga, Tasavvuf, Qabalah gibi Mistik öğretilerin hepsi Meditasyon üzerine inşa edilir.

 

Meditasyonlar çeşitlidir, bunların çeşitlerini ve gerekli teknikleri heryerde öğrenebilirsiniz.

 

Popüler kültür ile etrafa saçılmış Tendon bağlarını kıracakmış gibi hissettiren Lotus Duruşu ile de yapılır, yatarak da yapılır, Mantra ile de yapılır, zikrederek de yapılır, kafanızdaki düşünceleri susturarak da yapılır, vücudu kırbaçlayarak da yapılabilir, kimyevi maddeler desteği ile de yapılabilir, bağırarak da yapılır, çıldırarak da yapılır(1), dans ederek de yapılır, ses dalgaları ile de yapılır, gözlemleyerek de yapılır, gökcisimlerine bakarak da yapılır, Müzik dinleyerek de yapılır(1), sessizliği dinleyerek de yapılır, karanlığı görerek de yapılır, mum alevine bakarak da yapılır,bir sembole yoğunlaşarak da yapılır… Enstrüman çalarken de yapılır, Matematik sorusu çözerek de yapılır, Resim çizerken de yapılır, otobüste giderken de yapılır, Patates soyarken bile yapılabilir, cinsel ilişki sırasında da yapılır… Nasıl işinize yarıyorsa… Canınız nasıl istiyorsa…

Kim nasıl anlatırsa anlatsın, olay şöyle… Kendinizi evrene/benliğinize akortlayana kadar veya farklı bir bilinç seviyesine geçene kadar , vücudunuzu, duyularınızı ve düşüncelerinizi ya uyarmak, ya da uyuşturmak… Her yol mübağtır… Bu kadar. (2)

(1 )Kişisel Tavsiyem bunlardır… Başlangıçta yapılması ve sonuç alınması en kolay olanlarıdır. Ayrıca Meditasyon’un özünü anlamanızı sağlar.

- Uyarıcı Meditasyon olarak Çıldırmak… Bulunduğunuz odada kendinize yer açın, kırılacak eşyaları ortadan kaldırın ve saçma sapan hareketler yapmaya başlayın, aklınıza hep daha önceden yaşadığınız utanç verici, üzücü, komik, aşk dolu, kısaca duygu yüklü anıları getirin ve sürekli hareket edin, tepinin, kendinizi yerlerden yerlere atın, kendinize hakaret edin, aklınıza gelen her düşünceye ve hissettiğiniz her duyguya fiziksel olarak tepki verin, ve fiziksel tepkiler daha çok düşünceleri getirsin. Bir yerden sonra otomatik pilota bağlayacaksınız… Düşüncelerinizin ve Vücudunuzun kontrolünü tamamen kaybedeceksiniz. Gülme veya Ağlama krizine girene kadar veya tamamen boşalana kadar da devam edeceksiniz. Kendinizi sakın durdurmayın, ne yapıyorum ben demeyin, hatta cesursanız kendinizi durdurmaya her çalıştığınızda yere sert bir şekilde düşün veya kendinize tokat atın. Zaten bu uygulamada acı hissi olmak zorunda.

- Uyuşturucu Meditasyon olarak Müzik dinlemek… Sadece titreşimlere veya müziğin geneline yoğunlaşın. Hiç bir şey düşünmeyin. Belli frekans aralıklarını, melodileri, ritmi, enstrümanları veya sözleri değil sadece müziği dinleyin. Akıntıya bırakın. Bir sonraki bölümü düşünmeyin. 3 boyutlu duyun. Ya bilinç tamamen kendini kapatır, müziği duymazsınız, ya da vizyon görürsünüz. (Geceleri pencereleri kapatıp sessizliği de dinleyebilirsiniz)

(2) Meditasyonun sonucunu veya iyi gidip gitmediğinizi düşünmeyin, sadece o anda ne yapıyorsanız onu yapın. Sonucu düşünmek sadece dikkatinizi dağıtacak, ancak sonucu düşünmezseniz sonucu ulaşacaksınız ve bütün benliğinizle yaşayacaksınız…

- İmajinasyon -

 

- Imago (benzer görüntü, kopyalamak, imitasyon, sigil) kelimesinden ve Imagino (aklımda benzer bir görüntü oluşturuyorum, benzetiyorum, malzemeleri birleştirerek form veriyorum, tasarlıyorum) İngilizce’ye geçiş yapmıştır (image, imagination)… Buradan yola çıkarak bazı anlamlar elde edebiliriz.

- Ama ben bazı şeylerden kıllanan bir insanım… Ben bu kelimenin içinde bir ”ago” fiili olduğunu düşünüyorum. Ago, agere (yapıyorum, sürüyorum, tasarlıyorum) fiilinden İngilizceye geçen kelimeler… Act, Actor, Agenda, Age, Agitation, Action, Agent, Active…

İmajinasyon’un Majikal uygulamaların temelini oluşturduğunu düşünürsek, Aktiflik, Birşeyler Yapmak anlamana gelen ”Ago” gibi bir fiilin, kelimenin etimolojik kökünün içinde sembolik olarak da olsa bir varlığının bulunduğunu düşünebiliriz.

- Ayrıca Latince’de Magus diye bir kelime daha vardır… ”Eğitimli kişi”, ”Maji”, ”Majikal” anlamlarına gelir. Bu kelimenin kökü Mag’dır. Ama bu ”mag” kökü yukarıdaki ”ago” fiilinden de türemiş olabilir… Büyük, yüce anlamına gelen Magn-us,-a,-um sıfatından da gelmiş olabilir… Ki magnus sıfatı karşılaştırma zarfına çevirildiğinde şekli ”Magis” ”daha çokça, daha büyükçe, daha yüksekçe” anlımına gelir… Nereye gelmeye çalıştığımı anladınız mı?

 

in-ago ------> içeride tasarlamak, içeride yapmak / ayrıca yapılmamışlık

imago ------> imaj, görüntü

imagino ----> form vermek, tasarlamak

im-magnus -> içeride büyütmek

 

Buradan sembolleri görsel olarak düşünmeye de bağlayabilirsiniz, sadece görsel olarak düşünmeye de bağlayabilirsiniz, yapılacak şeyi tasarlamaya da bağlayabilirsiniz, ifade etmeden maji yapmaya, hayal kurmaya da bağlayabilirsiniz… İstediğiniz gibi oynayın bunlarla… Ama baskın bir kavram var o da, Hayal Gücü. (1)

 

İmajinasyon çalışması nasıl yapılır, hayal kurarak yapılır. Hatta hayal görerek yapılır. Bilinçli bir şekilde kafada birşeyler oluşturarak yapılır. Bir yerden sonra o kadar katılaşır ki düşünce, projeksiyon bile yapılabilir. Yani hayal ettiğiniz şeyi gözleriniz açıkken materyal planda da görebilirsiniz. Bilinçli Halüsinasyon… Sadece görüntü değil, sesler, kokular, lezzet, doku, hisler de imajine edilebilir. Eğer sadece bilinçte değil de başka planlarda ve dış dünyaya da nüfus edecek güçte imajinasyon yaparsanız… İmajinasyonunuz Maji’ye dönüşür.

 

(1) 3 boyutlu düşünen bir insan için düşünmek hayal kurmak gibidir. Hayal kurmak da düşünmek gibidir. Çünkü düşünceler materyal yapıdadır artık. Daha fazla boyutlu düşünenler için ise düşündükleri şeyler artık canlıdır, hareketlidir ve güçlülerse kişinin duygularına, ruh haline ve diğer düşüncelerine nüfuz edebilir. Siz hiç düşünürken ağlayan veya kahkaha krizlerine giren birini gördünüz mü?

- Empati -

 

Bu kelime Yunanca kökenlidir… en + pathos/paskho (έν+πάθος/πάσχω)

 

”En-” ön eki aynı Latince’deki ”in-” ön eki gibi (içeri, içeri doğru, içeride) anlamı verir, olumsuzluk anlamı yoktur. ”Paskho” (acı çekiyorum, hissediyorum) ve bu fiilden türetilen ”pathos” (acı çekme hali, trajedi oyunlarında ana karakterin yaşadığı acılar ve ibret veren mesaj) kelimesinden türeyen kelimeler… sympathy (duygudaşlık), pathology (hastalıklarını inceleyen tıp alanı), passive (edilgen, pasif, etkilenen), passion (tutku, çile)

Kolay anlaşılabilen ve anlatılabilen bir kavram aslında. Tek sorun insanların bunu Sempati ile karıştırmaları… Sempati bir kişi ile aynı duyguları hissetmektir, aynı zevklere sahip olmak, aynı ilgi alanlarıyla uğraşmak, aynı şeyleri istemek, aynı acıları çekmek, aynı yollardan geçmek, aynı şarkıları dinlemek, aynı sudan içmek… Gibi bir şeydir. Ortada paylaşılan bir duygu veya düşünce vardır ve bu iki insanı birbirine zayıf bir şekilde bağlar. İletişim kurabilecekleri bir ortam sağlar. Ama sempatiye lanet olsun… Özellikle gençlere baktığımda, bütün ilişkilerini Sempati üzerine kurduklarını görüyorum. Nereye kadar? İnsanlar ortak paydada buluşmak konusunda o kadar özürlüdür ki, insanlarla tanışırken ve arkadaşlık kurarken hali hazırda aynı düşündükleri şeyleri temel alırlar. Tuttuğu takım, Hemşerilik, Müzik zevki, Politik Görüş…

Sağlıklı bir ilişkinin Sempati’ye ihtiyacı yoktur. Ama Empati bir ilişkiyi bambaşka boyutlara getirebilir. Sadece insanlarla olan ilişkinizden bahsetmiyorum, bütün kainat ile olan ilişkinizden bahsediyorum. Empati kelime anlamı olarak karşınızdakinin duygusunu içselleştirmeye işaret eder. Aslında Mental dünyalarınız birleşiyor, karşınızdakinin Mental dünyasına gidiyorsunuz. Onun bilincini alıyorsunuz.

İmajinasyon ile Empati aslında çok yakınlar, tek fark… İmajinasyon düşünceleri, Empati ise duyguları içeride 3 boyutlu şekilde hayal etmektir/yaşamaktır. Ayrıca Meditatif bir özelliği de vardır. Çünkü o sırada kendi bilincinizden tamamen çıkmış olursunuz.

Bir şarkıyla empati kurun, hem şarkıyı, hem albümü, hem de eserin sahiplerini tamamen anlayacaksınız. Bir kişiyle empati kurun, kafasını kurcalayan her sorunu anlayacaksınız ve çözüm üretebilecek hale geleceksiniz. Bir hayvan ile empati kurun, onun hayatının nasıl olduğunu hissedeceksiniz ve onun karakteristik özelliklerini daha iyi anlayacaksınız. Şimdi bir Kutsal bir varlık ile empati kurun… İnvokasyon’a benzemiyor mu sanki?

Apophenia vardı, sahi o ne oldu?

- Apophenia -

Bunun etimolojik açıklamasını yapma gereği pek duymuyorum… Ama yine de basit bir şekilde yapıyorum. Artık Apophenia nasıl yapılır biliyorsunuz (Yaptığım Etimoloji Örneklemeleri, Ve bütün bu yazı dizisinin geneli boyunca hep Apophenia yollarına başvurdum)

Apo- (ön ek)= Yunanca da ayrılma, çıkış bildirir (apogee, apocalypse, apology)… Dışarıdan, dışarıya, dışarı… Phaino (fiil) = Göstermek, görmek… Phenomenon (fenomen, olgu, bilincin kavradığı, algılanan) Phantom (hayal kırıntısı, hayalet), Fantasy (hayal),

Kısaca bir olguyu dışarıdaki başka bir olguda görerek birbirine bağlamak… İmajinasyonun dışarıdan yapılanı… Kelime anlamı olarak, anlamsız şeylerden anlamlı manalar çıkarmak…

Aslında Apophenia dediğimiz şey bir mental kusurdur. 10 Emir-Laf’ı tekrar gözden geçirin… 1’den 10’a kadar olan bütün Emir-Laf Apophenia ve ikiz kardeşi Pareidolia’ya işaret ediyor. Eğer kusur olarak kalırsa ve hiç bir işe yaramazsa bu Apophenia değil, kötü kalpli ikiz kardeşi Pareidolia olur. Eğer bu kusurumuzdan anlamlı mesajlar çıkartırsak bu Apophenia oluyor. Böyle olduğu zaman bu kusur bir nimettir.

En basitinden bulutlardan şekiller çıkarmak… :D Bulutlar aslında kimse tarafından çizilmedi, rasgele oluştular, rüzgar ve buharlaşma hızına göre bir takım şekiller alıyorlar, aslında tamamen kaotikler. Biz kaotik şeyleri algılayamayız, kusurluyuz, bu yüzden bilinçaltımızdan bulduğumuz en yakın olguyu kaotik şeyde görürüz. ”Aaa bu bulut koyuna benziyor…” Ama bu birkaç saniyeliğine eğlenmekten başka hiç bir işimize yaramadı, o zaman bu Pareidolia’dır. Ama Çarpık Bacaklı insanlara biraz bakınca onların Özgüvenlerinin ve Özsaygılarının eksik olduğunu görürsek bu Pareidolia. Veya Jung’un Eşzamanlılık Teorisi, Olguları bir kavramda birleştirmek, Etimoloji yapmak…

Okült ve Parapsikoloji gibi konularda Apophenia ayrı bir işe yarıyor. Bu yazıları Apophenia olmasa basit bir şekilde yazamazdım. Bir kavramı anlatmak için bir sürü terim kullanmak zorunda kalırdım ve kullandığım terimlerin anlamlarını bile bilmezdim.

Şimdi size Saksıyı Çalıştırmada ve Saksıyı Kırmada yardım edecek uygulama örnekleri vereceğim.

- Pratik Uygulamalar -

 

Bilinçaltımız aynı anda hem Apophenia, hem Meditasyon, hem İmajinasyon, hem de Empati yapan kadim bir makine gibidir…

 

Beynimizin bu yüzden kocaman bir arşivi vardır ve yeni gelen her bilgi eğer iyice yüklenmemişse, bu arşivde ”Bilinmeyen Kavram”, ”Ve Diğerleri” veya ”Gereksizler” gibi kategorilere gider ve bilinçaltında dağınıklık yapar. Bilinçaltı bu bilgileri rastgele birleştirmeye çalışır, dışarı atmaya çalışır ve eninde sonunda bu bilgiler aşağıya çökelip korkuları, travmaları, obsesyonları vs. vs. oluşturur. Ama aslında her bilgi gereklidir. Bu yüzden herşeyi kafada biraz canlandırmak ve üzerine düşünmekte fayda vardır. Bir yerden sonra zaten alışıyorsunuz. Bir şeyi bilinçaltınıza göndermeden önce yeterince düşünürseniz ve gerekli bilgileri yüklerseniz, Arşiv’de nereye gideceğini bilir, karışıklık olmaz, dolayısıyla herhangi bir İmajinasyon, Meditasyon, Apophenia ve Empati uygulamasında daha verimli olursunuz. Aşağıda yazdığım bütün uygulamalar çok önemlidir.

 

- Dil… Etimolojinin yararlarını zaten gördünüz. Sembolleri toparlamada ve güçlendirme de çok önemli bir rol oynuyor. Her kelime bir şeyi belirtiyor. Her kelime bir sembol. En güzel tarafı her kelimenin bir hikayesi var. Aleister Crowley Skeat’s Etimoloji Sözlüğünü hiç yanından ayırmazdı. Bunun Qabalah çalışmalarına yaptığı katkıların haddi hesabı yoktur.

- Sözlük okumak en basit şekliyle bilinçaltında güzel bir bağlama yoludur. Sözlükte okuduğunuz terim o sırada cümle içinde kullanılmadığı için, direkt olarak beyninize bir görselin gelmesini sağlar. Böylelikle Maji için özellikle çok önemli bir kavram olan İmajinasyon’u tetikler ve bilinçaltınızda düzenli bir şekilde arşivlenir. Ayrıca bir kelimenin üzerine Meditasyon yaparak o kelimeyle bağlantılı olan her kavramı keşfedebilirsiniz.

- Kişisel envanterinizi çıkarmak, Günlük tutmak… Kendinizi tanımanızı sağlar. Ayrıca kendi içinizde olan biteni anlamaya ve kavramlar arasında bağlantı kurmaya yardımcı olur… Böylece bilinçaltınıza bir çok konuda temiz bilgi göndermiş olursunuz. Ve eğer Rüyalarınız için de günlük tutarsanız bilinçaltınızı da tanımış olursunuz ve Lucid Rüya, Astral Seyahat gibi deneyimler yaşamada işinize yarayacak yetenekler kazanmanıza yardımcı olur.

- Kitap okumak. Her roman sembollerle doludur… Eğer kitap okuyorken hikayeyi kafanızda yaşayabiliyorsanız, İmajinasyonu ve Empatiyi tetikler… Ayrıca cehaleti uzaklaştırır. Özellikle çocuk kitapları size Ezoterik konularda Apophenia üzerine Apophenia yaşatmak konusunda çok yeteneklidirler.

-Gündelik hayatta karakter değiştirmek. Aslında siz bir çoğulluksunuz… Her karakteristik özelliğiniz ise bu çoğulluğu oluşturan tekillikler. Monotonluğu kırmanıza, aktif olarak düşünmenize, Manipülasyon ve Adaptasyon yeteneğinizin gelişmesini sağlar.

- Müzik dinlemek… Müze gezmek… Sanat eserlerine bakmak… Empati yeteneğini müthiş bir biçimde geliştirir. Meditasyon yapılabilir. Zihinsel hareket sağlar. Bilinçaltının direkt besinidir, çünkü bilincin verimli kullanabileceği bilgiler içermez, direkt olarak bilinçaltına aktarılır, ama düzenli ve estetiktir bu yüzden bilinçaltında dağınıklık yapmaz.

- Kendinizi bazı şeylerden mahrum bırakmak… Otokontrolü ve dolayısıyla düşünce gücünüzü güçlendirir. Limitlerinizi öğrenirsiniz. Eğer uykudan veya yiyeceklerden mahrum kalırsanız vücudunuz ve düşünceleriniz bir süre sonra susar ve pasif meditasyon çalışmaları için uygun bir yapıda olursunuz.

- Kendinizi ve çevrenizdeki insanları gözlemlemek…

- Matematik, Fizik, Biyoloji ve diğer bütün bilimler… Kendinizi ve çevrenizi daha iyi tanımanıza, aldığınız bilgilerin daha temiz olmasına yardımcı olur. Düşüncelerinizi hızlandırır, bir çok bağlantıyı kurmaya yardımcı olur. Enerjinizi, zamanınızı ve bütün kaynaklarınızı iyi kullanmanızı sağlar.

- Psikoloji… Kendinizi ve çevrenizdeki insanları tanımaya ve anlamaya, onlarla iyi ilişkiler kurmanıza, manipülasyon ve adaptasyon yeteneğinizin gelişmesine yardımcı olur.

- Ve daha bir çok şeyi kendi kafanızda oluşturup düşünüp çıkarabilirsiniz.

- Peki Ya Magick / Mistisizm / Ezoterizm / Öğretiler -

 

Qabalah, Tarot, Astroloji, Yoga, Kblan Tragna, Tasavvuf, Tao, Reiki, Chaos Magick, Thelema, Simya, Havass, Teosofi, Şamanizm, Hermetizm, Enoch, Abramelin’in Kutsal Majisi vs. vs. gibi öğretilerin hepsi aslında…

 

İmajinasyon, Meditasyon, Empati, Apophenia’nın daha farklı ve konsantre oranlarda karıştırılması ve kendi yöntemleriyle süslenmesi… Birisi kendi Enerji tanımını yaparken öbürü başka bir öğretideki enerji tanımını kullanır, birisi Hiyerarşisini Qabalah’dan alırken öbürü kendi Hiyerarşisini oluşturur, ufak ufak değişikliklerle yolu yürümek için yöntemler oluştururlar. Bazıları kendi terimleri ve kendi kavramları içinde kapalı bir yapı sergilerler. Bazıları diğer öğretilerle içli dışlıdır.

 

Amaçta pek bir değişiklik yok. Hepsi aynı yolu yürüyorlar. Hepsinin kendine özgü özellikleri var. Hepsinin hepsiyle bir ortak noktası var.

 

10 Emir-Laf’a tekrar bakın. Madde 7,8,9,10… ve 1,2,3… İzafiyet ile işliyor bu konu. Hepsi kendince yeterince büyük bir evren oluşturuyorlar. Araştırın, okuyun, bakın hangisi ilginizi çekiyorsa, hangisine daha yatkın hissediyorsanız ona uğraşın… En çok hangisine antipati duymuşsanız, bir süre sonra onu da öğrenin… Ve ilgi duyduğunuz öğretiyle bağlantıları kurun.

 

Olayın çoğu hazırlanma sürecinde bitiyor aslında. En basitinden Klasik Ritüellere genel olarak baktığınızda başta, bir tiyatral kısım vardır. Bu aslında bir çeşit Uyarıcı Meditasyondur. Majisyenin konsantrasyonunu ritüel üzerinde toplamaya yardımcı olur, böylece Majisyen, Ritüel için çok önemli olan bilinç yapısına girer… Eğer Maksadını anlamış (Empati) ve Ritüeli iyi tasarlamışsa (İmajinasyon) önceden ve gerekli Mental aktiviteleri (Apophenia) yapmışsa, Ritüel sadece Majisyenin Düşüncelerini Evrene yansıtmasını (Projeksiyon - Maji) sağlar. Böylece Evren, Majisyenin düşüncesinin gücü sayesinde, Majisyenin Maksadına (Will) uygun bir şekilde değişmeye başlar. Diğer Majikal öğretilerde de durum pek farklı değildir.

Mistizim de ise hazırlıkta Empati, başlangıçta İmajinasyon ve Apophenia, uygulamada Meditasyon, ve sonuç olarak Evren kendini Mistiğe Projekte eder.

- Maksat (Will) -

 

İngilizce metinlerde geçen Will kelimesini Türkçe’de İrade veya İstenç gibi aslında karar verme mekanizmasına ve bu mekanizmanın iç dinamiklerindeki gücü belirten kelimeler ile çeviriyorlar. Bence çok yanlış. Will kelimesine karşılık gelen Türkçe'de 10 adet kelime var… Olay istemek veya arzulamak ile ilgili olsaydı, bunun için ”Want” ve ”Desire” kelimeleri rahatlıkla kullanılırdı… Olay Mantıkla alakalı olsaydı, ”Reason” ve ¨Logic” var.

 

Ama İngilizce metinlerde Will, bir mekanizma değildir. Hatta aslında bir eylemdir, bir yönelimdir. Will kelimesini Ateş elementiyle özdeşleştirmişlerdir… Bitkiler Işığa, bilinçaltımız ise Maksata, Gönlümüzden geçene, Bağrımızdaki Aleve yönelirler. Bu kadar basit aslında. Bu yüzden ”Maksat, Gaye, Gönlünden geçen” gibi ifadeler daha uygun. Açıklamaları için tıklayınız.

 

Artık gayri-resmi de olsa bir şekilde hayata inisiye olmuş durumdayız. Bu ilk dört yazının hepsi sizin ve benim için bir inisiyasyon ritüeliydi, en azından ben öyle düşünüyorum… Ve böyle düşünmemin Matematiksel bir çok nedeni var.

 

Bir sonraki yazıda Çağlardan ve İhalenin nasıl bize kaldığından bahsedebilirim. Onun dışında Qabalah, Tarot, Astroloji, Simya, vs. vs. gibi şeyler için olan yazıları gerekli gördüğüm zaman ilgili konulara yazacağım. (Başlıkların başına DS* ön eki koyarım)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bunu simya benzetmesini okurken, arkadaşımla yaptığımız bir muhabbet aklıma geldi. Elime eski bir İskandinav yerel büyü kitabı geçmişti (Herkes o kitabı elde edebilir. Nette dolaşıyor ama isim istemeyin) Büyüler muazzam güzel şeyleri anlatıyor ama formüller girift veistenilen malzemeler uç noktada. Yanlış hatırlamıyorsam formül sonsuz bir para kaynağının nasıl elde edileceğini anlatıyordu. Bunun için ölmüş bir adamın derisini yüzmen gerekiyor sonra testislerin dul kadının bozuk paralarını koyuyorsun ve sonra gerekli tılsımı çizip giysiyi hazırlıyorsun. Bizde muhabbete daldık, işte esasında böyle bir şey yok, eski kitaplarda insanları caydırmak için korkutucu materyaller koymuşlar. Aslında bunlar gerçek formüllerin sembolizmi falan gibisine. Sonra bir belgesele denk geldik, bu İzlanda büyülerine dair bir müze varmış. Ve orada gerçektende insan derisinden yapılma formülü görünce baya bir şaşırdım. O kadar felsefe yaptık formülün ta kendisiymiş diye düşünmeden edemedim. =) Sonra Simyacı kitabı aklıma geldi, Simyacı’ya haydutlar soruyor elindeki ne diye, simyacıda felsefe taşı diyor. Haydutlar gülüp geçiyor. Halbu ki simyacının elindeki gerçek felsefe taşı.

 

Bu yüzden bazen düşünüyorum, belki de o dönemin simyacıları bahsedildiği gibi muazzam felsefelere girmemişlerdi. Adamların derdi cidden felsefe taşı yapmaktı ve bunu başardılar. Belki de ondan sonra gelen nesiller “yok efendim oradaki altın nihai bilgeliği anlatıyor, ocaklar aydınlanmayı arınmayı yok minerallerin çıkarılması ruhunun özüne inilmesinden bahsediyor. Onlar pek bilgeydi…” şeklinde felsefeye işi vurunca yersiz bilgi yığını oluştu. Ali’nin dediği gibi “ilim bir nokta idi cahiller onu çoğalttı” mantığına geldi. Eski bilgelikleri araştırınca daha modern kalan felsefik akımların ne kadar yersiz konuştuklarını görüyorum. Eskiler tek bir cümleyle her şeyi net bir şekilde anlatmışken, bizim bunca uzun yazılarla dil dökmeye çalışmamız, seriler dolusu kitaplar yazmamız ya da ne bileyim işi dallandırıp budaklandırmamız biraz gereksizleşmiyor mu?

 

Geçenlerde bir kitap okudum. Kitap sözde Mevlana’nın düşüncelerini anlatacak. Okuyorsun okuyorsun, kafan karışıyor… Halbu ki ben Mevlana’yı mesnevisinden ve fihi ma fihten pek güzel anlamıştım. Adamın tek bir cümlesi tüm bilgeliği zihnime yüklerken, koca bir kitap tek bir sözün bilgeliğini bile sunamamış. Niye o zaman gereksiz bir çabaya girilmiş diye düşündüm. Mesela bir druid deyişi vardır “fiziksel dünyada zıtlar, ruhsal dünyada benzerler birbirini çeker” diye. O kadar basit ve özki, Bunun üzerine bir hafta düşünün ve gözlemleyin size 20 kitabın veremediği bilgeliği sunacaktır. Sadece düşünmek ve gözlemlemek o kadar….

Bu sırada yanlış anlaşılmasın sözüm meclisten dışarı. yazı güzel ve bence terimlerin açıklanamsı açısından faydası olmuş. sembolizmin gözüyle bakmaya çalışayım diye kendilerini kasmasın diye okuyan arkadaşlara hatırlatma yapmak istediğim için bu yorumu yazıyorum. Çok sevdiğim bir söz vardır; “şimdi yıldızları anlamaya çalışmayın sadece anda onların muhteşem güzelliklerinin tadını çıkarın. Bu haz onu anlamaya çalışmaktan daha spiritüeldir” (Bu sırada bu sözü bir gece ben kendime söylemiştim galiba. Başka bir kişinin de olabilir)

 

Bir de şu hatırlatmayı da yapmalıyım; tabi ki terimleri bilmek çok önemlidir mesela büyü hakkında binlerce makale ve kitap okusanızda büyü yapmadıkça büyüyü idrak etmeniz mümkün değildir. Haliyle eylem terimden daha önemlidir bu asla unutulmamalıdır. Terim sadece eylemi kolaylaştırma aracıdır.

 

Yazı için teşekkürler =)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Biz kaotik şeyleri algılayamayız, kusurluyuz, bu yüzden bilinçaltımızdan bulduğumuz en yakın olguyu kaotik şeyde görürüz. ”Aaa bu bulut koyuna benziyor…” Ama bu birkaç saniyeliğine eğlenmekten başka hiç bir işimize yaramadı, o zaman bu Pareidolia’dır. Ama Çarpık Bacaklı insanlara biraz bakınca onların Özgüvenlerinin ve Özsaygılarının eksik olduğunu görürsek bu Pareidolia.

 

Bir yanlışlık var sanırım ?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ruh, duygularla beslendiği için ve de en yüce zeka ruhla doğrudan bağlantılı olduğu için, araştırma ve kafa yorma işlemlerinin yanı sıra, hissetme ve tadını çıkarma eylemlerinin değerini vurgulamış sirius. Ona bu açıdan katılıyorum. Sadelikten doğan zeka, en güçlüsüdür.

 

Düşünce simyası üzerine yazılmış bu yazıyı -ve de öncekileri- yararlı buluyorum ve beğeniyorum. Okumak sadece zihne yerleşeceği için, uygulamaları da atlamamayı tavsiye ederim. Böylece, kayıtlar zihinden daha önemli olan yere, ruha yapılacaktır.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İtiraf:

 

”Bazen girdaplara takılıp sadece spiralleme düşmenin tadını çıkarmak da gerekir”... benim sınavım, sevgilimin ise mottosu...

 

Sirius'a da Marillima'ya da katılıyorum, ama en önemlisi sevgilime bu konuda katılıyorum ve bunu başarabilenlere korkunç derecede saygı duyuyorum. :)

 

Onun dışında...

 

- Akışına bırak...

- Bir kez olsun kendini rahat bıraksan...

- Yine kanırttın kendini...

- Oğlum yolma şu yaranı, bırak kendi kendine düzelsin...

- Süperkahraman bile olsan herkesi kurtaramazsın ki...

- Suyun doğasını anlamadıkça mutlu olamayacaksın...

 

Bu da hediyem olsun:

 

DSC00036.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...