Jump to content

Düşünce Simyası - Bölüm 3 - Kusurlar / Sakarlıklar


homoridens

Önerilen Mesajlar

1. Bölüm - Eksenler / Boyutlar

2. Bölüm - Eşikler / Engeller

 

 

Önceki bölümleri okumanız ve hatırlamanız bu bölümde yazılan uygulamaların neden, ne işe yaradığını anlamanız için önemlidir. Mental enerjinizi aylarca boşuna kullanmamanız için de ayrıca önem teşkil eder.

 

 

Yüzde 2’sini kullandığımız beynimiz hakkında pek bir şey bilmiyoruz aslında. Ama ben bizi yüzde 2 ile kısıtlayan kilitlerin bir kısmını size bir önceki yazıda anlattım.

 

 

Mental enerjimiz ve dünyamız, fiziksel enerjimiz ve dünyamız gibidir. Bir yerden sonra tükenir ve yeniden doldurmamız gerekir. Mental bedenimizde de Sinir, Dolaşım, Boşaltım, Sindirim, Hareket vs. vs. sistemleri vardır, tıpkı fiziksel bedenimiz gibi. Bu yazının amacı ”Eşikleri geçecek yeterli momentumu kazanmak”, bundan başka bir şey değildir. ;)

 

 

- 10 Emir-Laf (1) -

 

 

1 - Herşey birdir.

2 - Birinci emir-laf bir yalan. Herşey hiçtir.

3 - Gerçekten bir yaratılış, zaman, uzay, cennet veya dünya yok… Ancak bir Sen var.

4 - Algılama gücümüzdeki çok temel bir aksaklıktan ötürü, bir yaratılış, zaman, uzay, cennet veya dünya varmış gibi algılıyoruz.

5 - Algılayışımızdaki bu aksaklık tamir edilemez, ancak üstesinden gelinilebilir.

6 - Algılama yeteneğimizdeki bu aksaklığın üstesinden gelebilmemiz için, onları kendi isteğimizle kırılana kadar suistimal etmeliyiz.

7 - Yukarıdaki (Cennet) ve aşağıdaki herşey (Dünya) ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirine bağlıdır.

8 - Yukarıdaki ve aşağıdaki herşey ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirinin yansımasıdır.

9 - Yukarıdaki ve aşağıdaki herşey ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirine benzer.

10 - Herhangi bir şeye yeterince sağlam bak, er geç herşeyi göreceksin.

 

 

Ne kadar kolay değil mi?

 

 

(1) Bu sözde 10 Emir-Laf (Command-Rant) Lon Milo DuQuette’in Qabalah öğretisini çok basit ve güzel bir mizahi dille gayet anlaşılır halde anlattığı ”Chicken Qabalah of Rabbi Ben Lamed Clifford” eserindendir. İngilizce bilenlere şiddetle tavsiye ederim. Bilmeyenlere ise şiddetle İngilizce öğrenmelerini emrederim… Hemen!

 

 

 

 

- Dil Öğrenmek -

 

 

Size hemen Qabalah gibi Batı Ezoterik Öğretilerinin temelini oluşturan bir yapıya balıklama daldıracağımı aklınızdan bile geçirmeyin…

 

 

- İngilizce bilmek zorundayız ve hatta İngilizce düşünebilmek zorundayız. Eğer Okültizm ve Parapsikoloji ile uğraşıyorsak bütün devlerin yapıtları İngilizce… O devlerin omuzlarına çıkıp dünyayı onlar gibi görebilmemiz için İngilizce öğrenmemiz gerekiyor… Kesinlikle ”Benim Adım Hıdır, Elimden Gelen Budur.” demeyin.

 

 

Az önceki kendi yaptığım 10 Emir-Laf çevirisi bile olayın tamamını vermeye yetmiyor. ”Herşey birdir.” ve ”Ancak bir Sen var” gibi Türkçe’de komik duyulan cümleler İngilizce’de anlamlı, Qabalah hakkında bir şeyler bilen birisi için çok daha anlamlı. Orada ”olmak” fiilinin tekil kullanılması gibi ufacık nüanslar, aslında olayın özünü anlatmaya yarayan şeyler… Ve inanın bana bu tip konularda hem estetik bir Türkçe, hem de anlamı düzgün bir şekilde veren bir çeviri için yapılabilecek hiçbir şey yok, kaynak dilin esnekliğini kullanarak ufacık nüanslarla bir cümleye 10 anlam birden yüklüyorlar.

 

 

- ”Ben zaten İngilizce biliyorum.” diyenler için, bir tane daha dil öğrenin, İngilizce’yi daha bir öğreneceksiniz. Fazladan bir dil öğrenmek sizin için hiç bir kayba sebep olmaz. Biraz zorlanarak da olsa, Kitap okuyacak ve anlayacak kadar dil öğrenmek Okültizm ve Parapsikoloji gibi konularda yapabileceğiniz en verimli yatırımdır. Ayrıca mental bedeniniz için de çok yararlıdır. Kafanız hem analitik hem de lateral olarak çalışır. Hafızanız kuvvetlenir. Daha fazla kaynağa sahip olursunuz. İletişim becerileriniz geliştiği için Adaptasyon ve Manipülasyon yeteneğiniz gelişir. Ana dilinizi daha verimli kullanırsanız. Başka başka ambiyanslara girersiniz. Kültür düzeyiniz artar.

 

 

Dil insanı hayvandan ayıran ve tanrıya yaklaştıran bir özelliktir. Kutsal bir nimettir. En verimli şekilde kullanılmadığı müddetçe hakkı verilemez. Bodoslama kurduğumuz her cümle bir günah, kutsal olana karşı bir küfür… Bu yüzden ana dilinizi de öğrenin… Yazarak ve Şiir okuyarak.

 

 

- Mental Kusurlarımız -

 

 

10 Emir-Laf’ın satır aralarında belirtmeye çalıştığı bazı kusurların üstesinden gelecek uygulamaları açıklamadan önce size bu aksaklıkların özünü anlatmam gerekiyor.

 

 

http://en.wikipedia.org/wiki/List_of_cognitive_biases :) - Korkunç bir liste - En azından google translate ile bakın.

 

 

Yukarıdaki linkte gördüğünüz wiki sayfasındaki herşey bir kusur…

 

 

- Bizi materyal plana kitleyen; Ruh, Düşünce ve Madde kavramlarını birbirinden ayıran olgular. Nanosaniyelik işlemler yapan bir Nöron’un gözünden olaya bakacak olursak aslında hepsi aynı. Bizim saniyeleri bile çabucak geçirmemizin konuyla hiçbir alakası yok… Beyinlerimize hakaret etmek kolaydır...

 

 

- İlk önce algıda kusurluyuz. Sadece belli bir ölçekte algılarımız düzgün çalışıyor. Bir cisme baktığımızda ilk önce formunu ve fonksiyonunu algılıyoruz, dokusunu ve detaylarını algılamak için dikkatimizi vermemiz gerekiyor. Arnavut kaldırımını ayağımız takılana kadar düz bir yüzey olarak algılıyoruz. Asfalt aslında düz değildir ki… Ama bilincimiz yürürken o seviyede değil. Gündelik hayatın getirdikleri. Ama merak etmeyin beynimiz algılıyor sadece çok geri plana atıyor. Zaten bilinçaltınızı iyice keşfetmeye başladığınızda bu tip detayları sürekli hissedip, aşırı hassasiyetten dem vuracaksınız. İki ucu silgili kalem.

 

 

Ama olay şu… İyice düşünmedikçe ve bilincimizi yöneltmedikçe duyularımızla algıladıklarımız küçük ölçeklerdeki kavramlara (doku ve altı), büyük ölçeklerdeki kavramlara (oda ve üstü) hakim ve aşina değil. Bu aralığın dışında kalan bilgiler, bilincin odağından kayıp gidiyor. Aynı fotoğraf makineleri gibi. Odağın önü ve arkası bulanıktır. Gözler de aynı mekanizma ile işler.

 

 

Sadece görme değil, bütün duyularda böyle bir odaklanma mekanizması vardır. Ama beyin herşeyi hissediyor, bütün detaylarıyla, büyüğüyle küçüğüyle, sadece o an bilinç için önemsiz gördüklerini direkt olarak bilinçaltına aktarıyor. Reklamcılar özellikle algılamadaki bu aceleciliğimizi çok iyi bir şekilde manipüle ediyor. Bizim bilincimizden kaçan minicik anları kullanarak Direkt olarak Bilinçaltına saldırıyorlar. Komik veya ilginç reklam yapmalarının tek nedeni bilincinizi gevşetip, mesajları bilinçaltınıza sızdırabilmek. Reklam sektörü hakkında ne derseniz diyin, işe yarıyor…

 

 

- Herşeyi olabilecek en tekil şekilde algılamak bize detay işlemede önemli bir engel oluşturuyor. Bu durumda ya çok detayları çok düşünüp, detaylarda kayboluyor ve genel olanı göremiyoruz. Ya da çok yüzeysel düşünüyoruz. Sağlam bir Mental Momentum bu sorunu çözmeye yeter.

 

 

- Rutinlerimiz ve alışkanlıklarımız bilincin sürekli aynı şeyleri algılamaya koşullandırılmasından dolayı oluşur. Böyle bir hayat yaşadığımız taktirde bilinçaltımıza neyin girdiğini hiç bir zaman farketmeyiz. Bu ortama fazla adapte olmakla alakalı bir şey değil. Bu ortamın çok ufak bir kısmında kendimize güvenli bir bölge oluşturmaktır. Aslında sakar ve kolaya kaçan bir savunma mekanizmasıdır.

 

 

Bir kere kötü bir tecrübe yaşadıktan sonra aynı tecrübeyi yaşamamak için onunla ilgili olan herşeyi yaşamamaya gayret ediyoruz. Bu kesinlikle tecrübelerden ders çıkarmak değil, bu kolaya kaçmak. Böylelikle öğrenme ve düşünme mekanizmamı tamamen tıkanıyor ve prensiplerle küçük güvenli bölgemizi sınırlandırmaya başlıyoruz. Bir yerden sonra hayat iyiden iyiye rutinleşiyor. Otokontrol yeteneğimiz de köreliyor ayrıca. Elimizdeki kaynakları verimsiz ve boş yere kullanmış oluyoruz. Güvenli bölgemizin hemen biraz dışarısında o sırada uğraştığımız şeyle ilgili aradığımız enerji, anahtar veya araç duruyor olabilir. Ve en kötüsü güvenli bölgemizden çıkmamakta ısrar ederek Mental Atalete davetiye çıkarmamız, hem o araç olmadan hem de yetersiz momentumdan dolayı bir işi yapmak için daha fazla enerji ve güç harcamamız gerekecek.

 

 

- Ödül ve ceza sistemimizin kusurları. Ülke çapındaki Adalet sistemi iyileri ödüllendirmez ama suçluları cezalandırır. Ama bir insanın adalet sistemi iyiyi ödüllendirmeli ve kötüyü düzeltebilmelidir. Çünkü kusurlar mental dünyanızda katı ve opak engellerdir. Takıldınız mı kalırsınız… Ya etrafından dolaşıp yolunuza devam etmeniz gerekir ya da uğraşıp düzeltmeniz. Bizim mental dünyamıza birşey katabilecek ve bizi bir yerlere taşıyabilecek olan şeyler güzelliklerdir. Her güzellik yeni bir dünyaya açılan bir kapıdır. Bizi harekete geçirirek veya ilham vererek momentum kazanmamızı sağlar. Ama güzel şeylerde ve insanların emeklerinde kusurlar alırsak ancak sabit kalırız ve kaldığımız yerde çürürüz.

 

 

- Bu kusurları öğrenmemizin üstüne düşünürsek, kendimize dışarıdan bakamamamız gayet normal. Normal cisim düzeyinde bilinç ve belli belirsiz rüya bilinci ile düşünüldüğünde kendimize dışarıdan bakamamamız gayet normal. Mental dünyamızda neyin nerede olduğunu bilmeliyiz. Bu yüzden kendimize dışarıdan bakabilmelıyız. Ayrıca kaynaklarımızı, yeteneklerimizi, güçlü ve zayıf olduğumuz yerleri görebilmeliyiz.

 

 

Kendimizden hiç bir şeyi saklamamalı ve kendimizi kandırmamalıyız aslında. Kusurlarımızın üstesinden geldiğimiz ölçüde mükemmelliğe yaklaşırız. Kusurlarımızı bilmezsek nasıl üstesinden gelelim.

 

 

Bu durumda özsaygı ve özgüven için yeterli malzememiz olmuyor. Ki bunlar olmadığı zaman hayat çok mutsuz… Kendinize saygı duymak zamanınızı ve enerjinizi verimli kullanabilmenin en önemli anahtarıdır. Ayrıca başkalarına ve yaptıkları işlere saygı göstermenin anahtarıdır. Saygı duyabiliyorsanız kuru ilgi ve hevese oranla daha çok şey öğrenirsiniz. Kendinize güvendiğiniz zaman zor işleri kolaylıkla yaparsınız.

 

 

Çıplak bir şekilde aynanın karşısına geçin ve önce vücudunuzu tanıyın. Öyle olmayınca, şöyle şeyler oluyor...

 

 

Çarpık bacakları olan insanlar Tayt, mini etek, şort, dar pantolon ve kısa bacaklı insanlar uzun elbise, bol pantolon vs. vs. giyerek benim göz zevkimi bozuyorlar…

 

 

Ayrıca bir insanın çarpık bacaklı olmasının nedenleri bellidir…

1 - Özgüveni ve özsaygısı çok düşük olan insanlar beden dilinden ötürü, istemsiz bir şekilde bacaklarının kemik yapısına uygun olmayan oturuş biçimlerinde oturuyorlar… Ör: Ayağı kalçanın altına koymak, bacak bacak üstüne gergin bir şekilde atmak, diz kapaklarını birleştirip ayakları ayırarak çapraz oturmak.

(Bacak bacak üstüne atmak çarpık bacaklı yapmaz, nötr bir oturuştur, fakat özgüven ve özsaygısı yetersiz insanlar o nötr pozisyonu gergin bir hale çevirirler ve diz kapaklarına baskı uygularlar. Bazı kaynaklara göre bacak bacak üstüne atmak kendi başına özgüvensizlik ve saygısızlık sembolü olarak geçer, bu yanlıştır, aslında özgüvensizlik sembolü bacak bacak üstüne atmak değil, duruşun gerginliğidir, o da bel, kafa ve göğüs postüründen anlaşılır.) ( = Aç parantez - Kapa parantez = )

2 - Futbol… Her erkek çocuğu hemcinslerinin arasına kolay bir şekilde dahil olmak ve arkadaş grubunu oluşturmak için bunu yapmak zorunda. Başlangıç konusunda sorun yok. Ama kendini tanımayan ve bu yüzden özgüven ve özsaygısı eksik bir erkek çocuğu bir birey olarak elinde olan kaynakları kullanmak yerine, arkadaşlık ilişkilerini güçlendirmek için daha iyi futbol oynamak zorunda kalır… Bu da oyuna adapte olmak için zamanla bacak yapısını bozar. Ama artık masum bir oyun olmaktan çıkmıştır.

3 - Bateri çalmak… Özellikle metal müzik davulcularında sık rastlanır. Bu da aslında 2. nedenin bir değişiği. Ancak ve ancak twin pedalına çok fazla abanmaktan dolayı olur ve hikaye şöyle başlar… Liseli gencimiz ergenlik döneminde büyük bir bunalıma girer, bu bunalımın kayboluşunda marjinal arayışlar içine girer ve kafa dengi arkadaşlar bulabilmek için metal müziğe yönelir. Enstrüman çalmak ister, davula başlar… Sonra metal fanatiği olur ve metalciler dışında herkesi dışlar, metalciler dışında kimseyle iletişim kuramaz ve sınırlı bir dünyası vardır artık. Bunu dışarı vurmak ve rockstar olmak için sürekli twin pedalına abanır. Twin tekniğini düzgün yapabilmek için ise bacakların çarpık olması gerekmektedir. Ama bütün sorun özsaygı ve özgüvendi aslında.

Metronomy grubunun davulcusu olan bayanın bacakları hiç de çarpık değil ve sergilemekten çekinmiyor… Kadınlığıyla da barışık olduğu için fotoğraflarda ve kliplerde genellikle pantolon ve şort giymiyor. Rahatına bakıyor.

Ayrıca İngiliz post-punk gruplarının davulcuları da çarpık bacaklı değildir genellikle, dar pantolonları bile rahatlıkla giyerler ve gördüğünüz tek şey iki adet sütundur.

Demekki olay twin pedalı ve dolaylı olarak metal müzik ile ilgiliymiş.

(Çarpık bacaklı olmak Rockstar olmak için çok ucuz bir bedel, ama ülkemizde bir çok çarpık bacaklı davulcu olmasına rağmen bir tane rockstar çıkmadı, bir insan Müzik gibi kutsal bir yapıyı komplekslerine alet ederse Müzik onun için ancak bir hobi-stres topu olarak kalır.)

 

 

Bu komik örneklerle anlatmaya çalıştığım şey şuydu… Mentalitemiz bir yerden sonra fiziksel bedenimize yansır… Çok uzun süre depresyonda ve mutsuz olan insanlara zaman çok daha acımasızdır ve hızla çirkinleşirler. İç güzelliğinizi koruyun, korumak için farkında olun. Bu kadar afra tafrayı sadece bu yüzden yaptım.

 

 

Bütün bu kusurlar ve etrafında dönen benzer kavramlar birleşince ortaya şöyle bir tablo çıkıyor…

 

 

Bu senenin Temmuz ayının sonuna doğru Beyoğlu Belediyesi Asmalımescit’ten başlayarak Beyoğlu’nda işletmelerin dışarı koydukları masaları toplamaya başladı ve kamu alanını bahane etti. Zabıta memurları saygısızca insanların oturdukları masaları müşterilerin altından çekip, kırdı, attı vs. vs… Kapalı alanda sigara yasağının da üstüne Sosyalleşme özgürlüğüne ve Beyoğlu’nun ekonomisine kast eden bu davranış üzerine facebook’da bir etkinlik planlandı, ki etkinlik en basit haliyle şöyleydi… İnsanlar herhangi bir Cumartesi gecesiymiş gibi dışarı çıkacak, Asmalımescit’e gelecek, Tekel bayiiden birasını alacak ve masaların kaldırıldığı sokakta arkadaşlarıyla oturup sohbet edecek ve eğlenecekti… Yani bir eylemce ve çok zor bir şey değil. 15,000 kişi katılacağım diye facebooktan bildirdi. Ben oradaydım ve 150 kişi ya vardı ya da yoktu. Bu %1’lik bir kesimin sadece sözünde durduğunu gösteriyor.

 

 

Geri kalan %99’luk kesime sorsanız size herşeyden şikayet eder, herşeyi eleştirir. Taş üstünde taş bırakmaz. Ama olay en basit bir sözü tutmaya, ufacık bir iş yapmaya gelince Fıs, Traş, Fos, Trışka… Büyük bir saçmalık. Özgürlüklerini ve haklarını korumak için tek yapması gereken herhangi bir Cumartesi gecesi gibi evinden çıkıp eylem bölgesine gelip iki bira içmekten başka hiçbir şey değildi aslında. Ve bencilliklerinden dolayı değil, tembelliklerinden, ataletlerinden, düşüncelerindeki kusurlardan dolayı gelmedi bu insanlar. Bencil olan bir insan haklarını ve özgürlüklerini korur… Bencil olmak zordur.

 

 

Bu bahsettiğim olay Maji ile pek alakalı gözükmeyebilir. Ama düşünce simyası ile alakalıdır. Aslında bu hikaye başka başka bir sürü hikayenin şablonunu içinde barındırır. Zamanları, İsimleri ve yerleri değiştirin sadece ve kendiniz için başka başka bir çok olaylar ile benzerlik taşıyan bir şey. (9. Emir-Laf : Yukarıdaki ve aşağıdaki herşey ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirine benzer.)

 

 

- Bencil olmak zordur -

 

 

Gerçekten bencil olmak dünyanın en zor işidir. Bütün bu kusurların üstesinden gelmesi yetmez, bir insanın gerçekten bencil olması için. Eninde sonunda şöyle bir durum var. Çevremizi güzelleştirmez isek, çevremiz bizi çirkinleştirir. Yerçekimi kuvveti sonuçta…

 

 

Siz o kadar çabalayıp kendinize mutlu bir hayat kurduktan ve tatmin olduktan sonra, bunu gören kardeşiniz ve komşunuz kendilerine doğal olarak yardım etmenizi isteyecek… Eğer etmezseniz size karşı kin ve kıskançlık güdecekler. Eğer siz topladığınız bütün elmaları ve tuttuğunuz bütün balıkları onlara verirseniz, bu sefer de siz mahçup ve mutsuz duruma düşeceksiniz. Onlara elmaların nerede olduğunu göstermeniz ve balık tutmayı öğretmeniz gerekiyor bu yüzden. ;)

 

 

Yerçekimi ve etkileşim diye kanunlar var ve bunlar yaşantımızda sadece fiziksel boyutta etki etmiyorlar, diğer boyutlar da bu kanunlardan nasibini alıyorlar. Gerçekten bencil bir insan bu yüzden kendinden önce çevresini düşünür. Yoksa her adım attığında birisi çelme takacaktır.

 

 

 

 

- Karşıtlıklar -

 

 

- Bazı insanlar ya benliklerinden nefret ettikleri için ya da vicdani rahatsızlık duymamak için Altruistik (başkalarını düşünmek, özgecilik) amaçlar güden High Magick uygulamalarına kendini veriyor. Tıpkı burjuva çocuğunun Sosyalizm’i (veya Komünizm) savunması gibi vicdani yükü kendi üzerinden kaldırıyor, nacizane görüşlerime göre. Ayrıca ”Ben yüce bir amaç için buradayım.” diyerek toplum ile arasına büyük bir duvar örerek, kendisini yüceltebiliyor ve haklı olarak toplumu küçümseyebiliyor.

 

 

Bencil olmak gerçekten zordur. Hayatınızı güzelleştirmeyi ve mutlu olmayı deneyin ve görün. İstemeye istemeye bir sürü Altruistik iş yapacaksınız. (3 - Gerçekten bir yaratılış, zaman, uzay, cennet veya dünya yok… Ancak bir Sen var.) (7 - Yukarıdaki ve aşağıdaki herşey ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirine bağlıdır.)

 

 

- Aslına bakarsanız ben High Magick ve Low Magick gibi kavramlara inanmıyorum. İşe yarıyorsa sorun yok. Neyin ne olduğunu bilmeden yapılan seçimler yukarıda yazdığım gibi tek boyutlu eylemler oluyorlar. Onun dışında sadece taraf tutmak, kendini bir yere ait hissetmek gibi kavramlar. Çarpık bacaklı olmanın nedenlerini neden yazdığımı şimdi daha iyi anlamışsınızdır umarım.

 

 

- Taraf tutmanız ve yalnız kalmaktan korkmanız için hiç bir sebep yok. Siz kendi tekilliğiniz içinde bir çoğulluk zaten barındırıyorsunuz. Ve o çoğulluğun içinde de bir tekillik elbette var.

 

 

- Kötü olan sizin görüşlerinize karşıt olan değildir. Kötü olan taraf tutmaktır. Çünkü karşıtlıklar kafamızda birleşince gerçekten yükselmeye başlarız. Karşıtlar Kadın ve Erkek gibidir aslında, birleşince çocuk doğar. (6 - Algılama yeteneğimizdeki bu aksaklığın üstesinden gelebilmemiz için, onları kendi isteğimizle kırılana kadar suistimal etmeliyiz.)(Ayrıca sadece bu prensip üzerine kurulmuş en güçlü Maji türlerinden biri olan Sex Magick diye bir şey var… Lütfen! İstanbul’un Cuma günü trafiğinden bile daha güçlü.)

 

 

- Veya karşıtlığı şöyle de düşünebilirsiniz… Bir taraf ocak, fırın, ızgara, tost makinesi, kettle, bir taraf derin dondurucu, buzdolabı vs…

 

 

Öte yandan su sebilleri var. Hem sıcak su veriyorlar hem soğuk su veriyorlar… Nereye getirmek istediğimi anladınız sanırım. Bir kavramı sadece bulunduğumuz noktadan baktığımızda karşıt gibi görüyoruz. Aslında daha başka bir ölçekte baktığımız zaman öyle bir karşıtlık yok. Hatta birbirleriyle birleşip yeni yeni şeyler doğuruyorlar. Ya da bir işi yaparken birbirlerinin elinden tutuyorlar. Veya birisinin kaynağı ötekisi…

 

 

- Taraf tutmak sadece önyargılara sebep oluyor. Metalci hikayesindeki gibi. Çok uçlara giderseniz her şey size karşı gibi gözükür. Bu bağlamda bakılınca Galatasaray ve Fenerbahçe aslında karşıt değiller, aynı pastadan nasiplenmek isteyen farklı kişiler ve biraz açgözlüler. Rekabetin eğlencesi kaçınca Şike olaylarının patlak vermesi gayet normal… Ekonomi dönüyor bunun üzerine. :)

 

 

- Bir de şöyle bakalım… İlk bölümde bahsettiğim eksenlerde ve boyutlarda seviye atladıkça şöyle bir tablo çıkıyor. 1 İnşaata 100 fiziksel işçi. 1 bakkala 150 kadar (sokak nüfusu) müşteri. 1 kuaför her gün 20 kadar müşteriyi değiştiriyor. 1 orkestra şefinin yönettiği 100 enstrümantalist ve dinleyen 2000 kişi, 1 pratisyen hekime 800 hasta. 1 uzman doktora binlerce hasta. 1 akademisyene öğretim hayatı boyunca sayısız öğrenci. Ortalama 1 müzik grubuna bir konserde 50.000 dinleyici. 1 Belediye başkanına bir şehir dolusu sakin. Bir meclise bir ülkenin vatandaşları. Bir film ekibine (yazar, yönetmen, best boy, kameraman, ışıkçı, sesçi, makyöz vs. vs.) milyonlar. 1 Dahiye karşı bir dünya dolusu insan…

 

 

Olay tamamen, Arz-Talep, Kalite, Bulunabilirlik, Ulaşılabilirlik, Zerafet, Seyreklik, Marketing vs. ile alakalı.

Sayıları kafanızda bir şeyler canlandırması için kafadan attım. Kafanızda canlandırın kim ne yapıyor, kaç kişi nasibini alıyor, kaç kişiye hitap ediyor.

 

Peki biz niye çocukluğumuzdan beri karşıtlık kavramını yanlış anlamışız? Tamamen Mantık yüzünden.

 

 

- Mantık -

 

 

Mantık yukarıda bahsettiğim bütün mental kusurlarımızla birleşince evrensel felaketlere yol açar. Bir nükleer santrali bir aptala emanet etmek gibi bir şey. Mantık önümüze iki tane sıfat koyar… ”İyi ve kötü”. Biz de yaşadığımız deneyimleri mantık süzgecinden şöyle bir geçirdikten sonra hunhanca ”iyi ve kötü” sıfatlarını elde ettiğimiz yüzeysel sonuçlara dayanarak yapıştırırız.

 

 

Ama halbuki izafiyet diye bir şey var. Birisi Siyahı seviyorsa onun için Siyah İyidir. Başka bir tanesi de Beyazı seviyorsa Siyah onun için kötü gibi bir şeydir. Çünkü Beyaz aldığı ışığın tamamını yansıtır, Siyah ise aldığı ışığın tamamını emer. Beyaz bütün frekansların aynı anda olmasıdır, gürültüdür, Siyah hiçbir frekansın olmamasıdır, sessizliktir… Ama izafiyet diye bir şey hala var ve birileri Mor rengini seviyor. Neden?

 

 

İşte aslında bu soruyu sormamak gerekiyor. Etrafa şöyle bir bakın ve herkesin kendince doğru bir mantığı olduğunu görün. Ve sonra etrafa bakın ve bütün bu mantıkları karşılaştırarak hepsinin ne kadar doğru olduğunu görmeye çalışın. İzafiyet diye bir şey var gözünüzü seveyim. Beynimizin %2sini kullanarak yaptığımız mantığın %98’i hatalıdır. Ama elimizdeki veriye göre doğrudur. Zaten o da bulunduğumuz bilinç seviyemizdeki verilerin %98’ini görememizdir. Mantık belli başlı şeylerde güzeldir, kaybettiğiniz eşyaları daha kolay bulursunuz… Ama yine de bir eşyayı ararken her zaman en son baktığınız yerde bulursunuz. ;)

 

 

Tekillikte elbette Mantık işe yarar. Ama birden fazla özgür iradenin ve bilincin bulunduğu yerde patlar, fedakarlıklar yapmanız gerekir. Quantum fiziğinde her atom altı parçacığın kendi iradesi vardır, süperpozisyon (aynı anda olasılıklar dahilindeki her yerde bulunmak) ve dolaşıklık (entanglement - zamanda sıçrama) prensiplerini kafasına göre kullanır. Ama parçacıklar aynı yere doldurulunca Atom yapısını oluşturmak için bir yerden sonra bu prensiplerden feragat ederek Quantum’da tutarlık (coherence) denen kavramı oluştururlar. Aynı bireylerin, kitleleri oluşturması gibi. ;)

 

 

Ve yazının bu son 3 paragrafı mantık hakkında yazılmış en mantıksız yazıdır. Ama yine de size ve mental dünyanıza bir şeyler katabilir. Şu anda bulunduğumuz bilinç seviyesinde mantığımız yetersiz. Nasıl oluyor ki? Ki size önceki yazılarda şöyle bir şey dedim.

 

 

X ve Y ekseninde eşiği geçtiniz, ama Z ekseninde sınırlısınız, dışarı vurulduğunda sadece X ekseni çıkar.

 

 

Aynı şey bilinç seviyelerinde de geçerlidir ve yukarıda yazan kanun ile aşağıda okuyacağınız kanun birbirleriyle paralel ve benzer olarak çalışıyor. (9 - Yukarıdaki ve aşağıdaki herşey ile yukarıdaki ve aşağıdaki herşey birbirine benzer.)

 

 

Mantığın bir bilinç seviyesinde geçerli olabilmesi için bir üst bilinç seviyesine çıkmak gerekir.

 

 

Ama hala bir izafiyet var. (3 - Gerçekten bir yaratılış, zaman, uzay, cennet veya dünya yok… Ancak bir Sen var.)

 

 

Algılarımız kusurlu, zaman algımız lineer, aceleciyiz, ödül/ceza sistemimiz aksak çalışıyor, rutin ve monoton bir hayata takılıp kalabiliyoruz, özsaygımız ve özgüvenimiz büyük darbeler alıyor, kafamıza göre hareket ediyoruz, ileriyi göremiyoruz, geçmişten çok sert dersler çıkartıp yaşayabileceğimiz tecrübelerin önünü tıkıyoruz, çuvaldızı başkasına batırırken bana dokunmayan yılan bin yaşasın diyoruz, ama bu sırada kendi cehennemimizi yaratıyoruz, keşke biraz iğneyi kendimize batırsaydık, taraflar tutuyoruz, düşmanımızı tanımıyoruz, objektif olamıyoruz, bir yığın önyargımız var, karşıtlıkları yanlış algılıyoruz.

 

 

Mantığımız kendi içimizde doğru olduğu için, bütün bu kusurlarımıza rağmen kendimizi doğru sanıyoruz. :D

 

 

Bir de bu mantıkla irademizi yönlendirirsek vay halimize. Bir aptala nükleer santral emanet edilir mi?

 

 

Bir sonraki yazıda bu kusurların reçetesi olan Matematik, Astroloji, Qabalah, Meditasyon, İmajinasyon gibi Pratik / Majikal / Mistik bir çok uygulamalardan bahsedeceğim.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...