Jump to content

Fazıl Say'ı Neden Yalnız Bırakmamalıyız? - Orkestra Şefi Gürer AYKAL


Demian

Önerilen Mesajlar

Çok sesli müziğin Türkiye’de gelişmesi için yapılan çalışmalar yetersiz kaldı. Bu yüzden de Avrupa’nın Rönesans hareketiye başlayan ve Aydınlanma çağıyla en üst düzeye çıkan ilerleme düzeyini Türkiye yakalayamadı. Bunu yakalaması için elinde çok fırsat vardı, ama gelip geçen hükümetler müziği bir eğlence olarak gördü, eğitimde yer vermedi.

 

Köy enstitüleri ve halk evleri uygulamalarında müzik önemli bir eğitim unsuru olarak ortaya çıktı, ama onların filizlenmesi, gelişmesi de toplumun aydınlanmasını istemeyen güçler tarafından ortadan kaldırıldı.

 

İnsan sesi olduğu halde, opera-arya gibi sanat türleri alay konusu oldu. Kemanlar yalnızca düğünlerde insanları coşturan bir enstrüman olarak kaldı. Piyano baş ağrıtan bir tıngırtı olarak yüksek sosyeteye (bunu da hiçbir zaman anlayamamışımdır) mal edildi. Yan flüt kavalla değiştirildi. Zorlama programlarla, içeriğine hiç dokunulmayan tek sesli mirasımız müzik, çok sesli olarak okunmaya çalışıldı.

 

Fazıl Say’ın da yerden göğe kadar haklı olduğu uyuşturucu bir müzik türü yaygınlaştırıldı, alışkanlık haline getirildi.

 

Tüm dünya tarihinde ilerlemenin ilk hareket noktası olarak görülen müzik; Türkiye’de kaderciliğin, razı olmanın, sinikleşmenin, alın yazısının simgesi oldu.

 

Elbette arabesk müzik insanın beynini uyuşturmakta, zihni yavaşlatmakta, mücadele azmini yok etmektedir.

 

Bunu idrak etmek için deha falan olmaya, müzikten anlamaya da gerek yoktur. Seksen yılı aşkın cumhuriyet tarihimizin ilk otuz yılında dev adımlarla yürüyen Türkiye, son elli yılda geriye düşmenin dünya tarihindeki benzersiz örneğini göstermektedir.

 

Sanatın her türünde olduğu gibi, müzikte de uyuşukluğa, çaba göstermeden verim almaya pirim verilmektedir.

 

Fazıl Say, çabalarının değersizleştirilmesini en ağır şekilde yaşayan sanatçılarımızın başında geliyor. Tüm üretkenliğine, dünya çapındaki saygınlığına rağmen amansızca eleştiriliyor, yerden yere vuruluyor. Müzik üzerine bile olsa, konuşmasına izin verilmiyor.

 

Her konuda konuşma hakkını kendinde bulan otoriteler, “sen sus” diyebiliyorlar.

 

Fazıl Say ve onun kadar değerli birçok sanatçının yetiştiği bu ülkede, siyasi baskılara ve tutuculuklara karşı sesini yükselten Fazıl Say olduğu için de, oklar ona yöneltiliyor.

 

Sistem; sanatını yaşam biçimi haline getiren, özsuyunu bilimsel temellerden alan ve bunu yaygınlaştırmak için çabalayan sanatçıları yok etmeye çalıştı, çalışmaya devam ediyor.

 

Buna da büyük destek buluyor.

 

Mesleğim gereği müzik sanatçıları için söyleyebilirim ancak: Şöyle deniyor özetle; müzikle uğraşan sanatçılar besteleri ve icrasıyla kendini gösterebilirler. Ancak bunu yaygınlaştırmaya çalışamazlar. Sanatlarını özgürce icra edebilirler, kendi havuzlarında oynayabilirler. Bunda özgürdürler. Başka konularda konuşmamalıdırlar. Görüş bildirmemelidirler.

 

İstenen bu herhalde. Buna aykırı davrandığınızda, kendi sınırlarını çizmiş sanatçı kesim bundan rahatsız olacaktır.

 

Nitekim oluyor da. Fazıl Say, çağlar boyu toplumları harekete geçiren, sosyal yaşama olumlu katkılar veren ve haksızlıkları dile getiren öze dayalı müziğin, uyuşukluğun bir numaralı düşmanı olduğunu hatırlatmak istedi.

 

Kaderciliğin bir yaşam biçimi olamayacağını hatırlattı. Müziğin asla “sırnaşık ve yapışık” bir özelliği olmadığını söyledi.

 

O yüzden de eleştirildi.

 

Geldiğimiz nokta; tüm sanat kollarıyla birlikte, arabesk kültürün tam ortasındadır. Bundan en çabuk etkilenen müzik sanatı olmuştur. Şimdi artık bu arabesk anlayış, bir ahtapotun kolları gibi tüm toplumu sarmaktadır.

 

Bu yüzden Fazıl Say’ın sanatçı olduğu kadar bir düşünür olarak da ortaya attığı düşünceleri önemsemek her Türk aydınının savunması gereken bir gerçektir. Örnektir.

 

Yalnız bırakmamalıyız.

 

 

Orkestra Şefi Gürer Aykal

http://sphotos.ak.fbcdn.net/hphotos-ak-snc4/hs132.snc4/36954_409717613505_245627053505_4776622_5215059_n.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Çok Güzel Bir Alıntı Gerçekten.Çok Teşekkür Ediyorum.

Tabi Ki Burdaki Yavşaklığı Argo Anlamıyla Değilde Esas Anlamıyla Ele Almalıyız.

Fazıl Say ın Söylediği Şey Çok Doğru...

Bunu Da Argo Anlamıyla Anlayanların; Kültürel ve Zeka Seviyesi Ortaya Çıkar!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Fazıl Say, önünde tüm dünyanın eğildiği, Türkiyenin yetiştirdiği ender bir kaç sanatçıdan birisidir... Ve o ''Türkiye de ki arabesk yavşaklıktan utanıyorum'' diyorsa, bence bir bildiği vardır elbet...

 

Bakış açınız çok yanlış bence.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Olmuyor, vallah olmuyor.

 

Şimdi, hanedir bilirsiniz bu topraklarda yavşak aşağılamadır, argodur. Sen Fazıl Say'sın. Sanat adamısın, bir değersin, saygınsın. Dünya tanıyor, biliyor seni. Hocanın gaz salımı yapmadan cemaatin direk olaya girdiği bu ülkede senin bu lafı söylemen ne senin konumuna yakışıyor, ne senin sıfatına yakışıyor. Sanatçı ruhun var, edebi üstünlüğün var. Hisettirmeden azına s.cacak konusma yapacağın halde, ona buna sokak ağzıyla seslenerek olmaz bu işler. Politikacımısın ? Desem hayır diyeceksin. Bu ilk de değil, göbeğini kaşıyan adam, yok akp ile söz düellosu, giderim bu diyarlardan olayları da sendeydi. Eleştirel takılacaksan müziğinle yak yık eleştir. Bak Soad'a adamlar dünyayı eleştirdi doymadı hala aktivist aktivist takılıyorlar. Yok klasik müziğin ruhu okşayan tınılarıyla ben adam sevemem diyorsan git rock band kur. Yavşak, mavşak olmuyor cidden.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...