Jump to content

Haluk Bilginer


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Ankara Devlet Konservatuvarı yüksek bölümünü bitirdi. Londra Müzik ve Drama Sanatları Akademisi`nde (LAMDA) ileri tiyatro öğrenimi gördü.

1980 ile 1991 arasından İngiltere' de çeşitli tiyatrolarda rol aldığı oyun ve müzikallerden başlıcaları : My Fair Lady, Kafkas Tebeşir Dairesi, Macbeth, Pal Joey, Belami Phantom of the Opera.

İngiltere`de televizyon ve sinema çalışmaları : (TV dizileri Eastenders, Glory Boys, Murder of a Moderate Man, Bergerac, Memories of Midnight, The Bill (Filmler Half Moon Street, Children`s Crusade, Ishtar, Buffalo Soldiers, Spooks, She’s gone. (West End`de Ken Hill`in)

1990 yılında Tiyatro Stüdyosu'nun kurucuları arasında yer aldı. Tiyatro Stüdyosu`nun Aldatma (Herold Pinter), Kan Kardeşleri (Willy Russell), Derin Bir Soluk Al (Ben Elton), Çöplük (Turgay Nar), Histeri (Terry Johnson) ve Balkon (Jean Genet) oyunlarında başrolleri üstlendi.

 

 

 

http://www.oyunatolyesi.com/images/hbfoto2.jpg http://www.oyunatolyesi.com/images/hbfoto7.jpg http://www.oyunatolyesi.com/images/hbfoto1.jpg

 

 

 

Tiyatro Oyunları

 

 

 

Diziler

 

Filmler

 

 

 

Ödüller

 

  • 34. Antalya Film Şenliği, 1997, Masumiyet, en iyi yardımcı erkek oyuncu
  • 10. Ankara Film Festivali, 1998, Masumiyet, en iyi erkek oyuncu
  • 9. Sadri Alışık Ödülleri, 2004, Neredesin Firuze, en iyi erkek oyuncu
  • 18. Ankara Uluslararası Film Festivali, Ulusal Uzun Film Yarışması, "En İyi Erkek Oyuncu" Ödülü (Polis)

 

 

 

 

oyun atölyesi

biyografi.info

 

 

 

 

Radikal Gazetesi'nde Bilginer ile yapılmış bir röportaj

 

 

Radikal 15.11.2008

 

Hızır TÜZEL

 

Bilginer'den 'ufak tefek' sırlar

 

 

Haluk Bilginer, bu yıl da, tiyatrosu Oyun Atölyesi gibi kapalı gişe oynuyor.

'Güneşin Oğlu' isimli filmi yeni gösterime çıktı. 'Nerede Kalmıştık?' isimli dizide yine o var. 'Spooks'u (polisiye dizi) izlerken ekranda birden yine onunla karşılaşıp yine memnun oluyoruz. Yine gidip, başrolünde Naomi Watts'ın oynadığı bir Hollywood yapımı olan 'The International'da rol alıyor. Ve 'kapalı gişe' oynayan, 'Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler'de Vahide Gördüm'le sahneye çıkıyor. Ayrıcana evli, bir kızı var, biliyorsunuz. Arada yemek filan da yiyor, galalara katılıyor, reklamlara çıkıyor. Bana bile vakit ayırabiliyor. En çok bu yüzden çok seviyorum Haluk Bilginer'i! Memleketin dörtte biri onun gibi doğru ve dürüst çalışsa ne biçim kalkınırız bir düşünsenize.

 

Bu kadar çok işi bir arada yapmak zaman zaman bir yabancılaşma yaşatıyor mu size?

 

'Bir işin iyi yapılmasını istiyorsan, vakti olmayana ver' diye bir atasözü vardır, çok severim. İnsan hayatta sevdiği şeyler için her zaman vakit bulabiliyor. Ve ben de bütün bu yaptıklarımı çok seviyorum. Ondan herhalde. Yabancılaşma filan hiç olmuyor. Ben hep Haluk'um. Bütün onları yapan da Haluk. Öteki türlüsü ruh hastalığına giriyor ki, o tehlikeli bir şey. Hemen hastaneye yatırılmalı... Aktörler mesleği biraz da gizemli kılmak için, bazı yalanlara başvururlar, 'Ay, rolümün çok etkisinde kalıyorum, kurtulamıyorum' diye. Sen o zaman ya yalancısın ya da ruh hastasısın kardeşim.

Kimi yiyorsun, kime yalan söylüyorsun. Perde kapandığı zaman 'Nerede rakı içeceğiz?' diye düşünürsün, o kadar. Biz işin efsanesini seviyoruz. Oysa ki bunlar işin gerçeğinden bizi çok uzaklaştıran şeyler. Gerçeğin peşinde koşacağımıza işin gösterisine, hamasetine, gizemi peşinde koşuyoruz. Halbuki ortada hiç gizemli bir şey yok.

 

Ne var peki?

 

Eşek gibi çalışmak var. Bu senin mesleğin, o role çalışacaksın. O adam nasıl biri, nasıl tepkiler veriyor? Bunu seyirciye yansıtacaksın, bitti.

 

Oyun Atölyesi'nde iki yıldır kapalı gişe oynayan Haluk Bilginer, hem Türkiye hem de yurtdışında oyunculuk adına yapılacak ne varsa hepsini icra ediyor. Peki, şimdilerde 'Güneşin Oğlu'nda izlediğimiz Bilginer'in hiç kafası karışmıyor mu?

'Ben hep Haluk'um, onları yapan da. Öteki türlüsü ruh hastalığına girer' diyor.

 

Naomi Watts'la aynı filmde Bu arada bir Hollywood yapımında da rol aldınız...

 

Başrollerinde Clive Owen ve Naomi Watts'ın oynadığı 'The International' diye bir filmde rol aldım. Filmi 'Parfüm'ü yöneten Tom Tykwer çekti. Orada güçlü bir işadamını oynuyorum. Bankalarla ortak iş yapan, uluslararası silah ticareti yapan birini. Bilirsiniz bankalar para kazanmak için savaş çıkartır. Film bunu anlatıyor. Yakında vizyona çıkacak sanırım.

 

Niye hep size böyle hep kanun dışı adam rolleri veriyorlar?

 

Güzel rollerdir ama onlar. Kötü adamı oynamak çok daha zevklidir. Kötü adamı oynamanın şöyle bir özelliği var, akıllı, kurnaz, kafasında kırk tilki dolaşır hiçbirinin kuyruğu birbirine değmez. İyi yazılmışsa eğer o kötülüğün bir temeli vardır zaten.

O kötülüğü yaparken kafasından neler geçtiği, ne sebeple bu kötülükleri yaptığı derken dolayısıyla çok renkli bir karakter çıkıyor ortaya. Düz kahraman sıkıcıdır.

 

Oyununuz iki yıldır kapalı gişe oynuyor. Neden bu kadar tuttu bu 'Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler' oyunu?

 

Çok gerçek olduğu için olabilir.

Bu biraz tiyatronun tanımına da giriyor galiba. Tiyatro hayattan daha gerçektir. Gündelik yaşamda göremediğimiz., fark edemediğimiz şeyleri tiyatro sahnesinde fark ederiz.

Tiyatro sanatını önemli kılan nedenlerden biri bu... Tiyatro hayatın aynasıdır derler filan ama yalan. Hayatın aynası olsa aynısını gösterir, oysa daha iyisini, daha doğrusunu gösteriyor tiyatro. Fuayeye yazdırdım. 'Tiyatro hayatın aynası değil, olsa olsa kötü bir taklididir,' diye.

Oyun karı koca arasında ya da insanlar arasında olabilecek sorunları tüm gerçekliği ile ortaya koyabildiği için ilgi gördü. Çünkü gerçektir bu sahnede söylenen. Çünkü bütün bunlar zaten olur. Kadın da, erkek de böyle hisseder. Şu ya da bu nedenle ya bunu açıklayamaz, söyleyemez, içine atar, gizli kapaklı yaşar ya da sonuçta bunları biriktirip, bir patlama yaşar.

 

Sizce her evlilikte olur mu böyle ufak tefek cinayetler?

 

İki kişinin bir arada yaşaması zor... İnsan yaşam sürecinde kendini bile anlayamıyor ki. Değil ki, başkalarını anlasın. Çok zor. Kendini anlayamıyorken, eşini, çocuğunu, arkadaşını., dostunu nasıl anlasın?

Böyle olunca belki de anlaşamamada anlaşmak gerekiyor. Eksileri artılarıyla... Yoksa çok yalnız kalırsın.

Zaten herkesin aynı fikirde olduğu bir dünya çok sıkıcı olurdu.

 

Özür dilerim ama oyunla sizin özel yaşamınız arasında istemeden bir ilişki kurdum. Siz de oyundaki gibi uzun yıllar evli kalmıştınız. Boşandıktan sonra bu oyunu sahnelediniz...

 

Hiç aklıma gelmedi, denk düşmüş. Öyle olsa söylerdim...

 

Peki, ne yapmalı, evlilikte küçük cinayetler işlememek için?

 

İnsanlar birlikte yaşamanın sırrım keşfetmeli. Karşınızdakiyle aynı olamayacaksınız hiçbir zaman. Baştan bunu kabullenmek gerekir. Bir ilişkiye girerken bunu kabullenirseniz daha mutlu olursunuz. Öbür türlü hep hüsran olur. 'Yok benim gibi tepki vermedi, yok benim gibi düşünmedi'. Niye öyle olsun ki, çünkü o başka bir insan.

Bu saflığı da genelde erkekler yapıyor galiba.

 

Kadının, duygusal aklı erkekten daha fazla sanırım. Çünkü erkekler yaşları ilerlese de fazla büyümüyor.

Erkek hep oynamak istiyor. Kadın ise doğurganlık özelliğinden ötürü bence, yuvaya daha sağlam, daha güçlü bakıyor. Kadın öyle olmazsa batarız zaten. Yani erkekleşmiş kadın istemiyoruz. Mesela kadın başbakan olsun ama Allah aşkına kadın gibi olsun. Erkekleşmiş bir kadın olmasın. Biz erkeklerden çok çektik yani. Kadın başkan olsun, başbakan olsun...

 

Başkan derken aklıma geldi.

Obama'nın başkan seçilmesini nasıl değerlendirdiniz?

 

Çok iyi bir gelişme olarak görüyorum. Fakat, değişen çok fazla bir şey yok. Sadece vitrin değişiyor.

Çünkü Amerika'da başkan, garsondur sadece. Mutfakta pişirilen yemeği sunandır. O yemeği başkaları pişirir. Garson siyah olmuş, beyaz olmuş hiç fark etmez. Belki birtakım kamusal harcamalarda iyi niyetli davranabilir. Fakat bir anda 'Biz artık hiçbir yerde savaşmayacağız, haydi Irak'tan da çıkalım' diyemez.

İstese de çatlasa da diyemez. Tabii ki, Amerika gibi bir ülkede bir siyahinin başkan olması dünyayı da mutlu etti. 'Eskiden aynı otobüste oturamıyorlardı şimdi bir siyahi başkan oldu'. Dışarıdan bakılınca burası bir hoşluk. Bu bir masalın devamıdır.

Çok fazla heyecanlanmamak lazım.

 

'Güneşin Oğlu'nda ne yapıyorsunuz peki?

 

Kötü bir şair, şarkı sözleri filan yazan bir adamı oynuyorum. Ve şairliğini kamufle edip çapkınlık yapıyor. Fakat ölüyor sonra onun vücuduna başkaları, başka ruhlar giriyor. Yönetmen Onur Ünlü'nün deyimiyle fantastik bir mavra. Şairim o bedeni taşıyorum ama bunun yanında profesörüm, imamım, edebiyat öğretmeniyim.

 

Oyun Atölyesi Sitesi

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İngiltere'de uzun süre yayınlanan eastenders dizisinde uzun zaman kadrolu olarak bulunan Türkiye'nin en önemli oyuncularından biridir.. Sadece ses tonu bile insanı büyülemeye yetiyor.. (=

 

Ayrıca tatlı hayat dizisindeki performansı da tartışmasız çok iyiydi.. Hala arada rastladığımda izlerim .. (=

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...