Jump to content

Niçin herkes olmadığı bir şeymiş gibi davranıyor?


Termevsimi

Önerilen Mesajlar

Niçin herkes olmadığı bir şeymiş gibi davranıyor? Bunun ardındaki— psikoloji nedir?

 

Bunun nedeni, herkesin ta çocukluğundan beridir ayıplanmasıdır. Kendi kendine, kendili- ğinden yaptığı her ne olursa olsun, o kabul edilmezdir. Çocuğun yetişmek zorunda olduğu kalabalığın, insanların kendi fikirleri ve idealleri vardır. Çocuk bu fikir ve ideallere uymak zorundadır. Çocuk çaresizdir.

 

Bunu hiç düşündün mü? İnsan yavrusu tüm hayvanlar âlemindeki en çaresiz çocuktur. Tüm hayvanlar ebeveynlerinin ve topluluğun desteği olmadan hayatta kalabilir ama insan yavrusu bunu yapamaz, hemen ölecektir. O, dünyadaki en çaresiz yaratıktır; çok hassas ve ölüm tehlikesine çok açıktır. Doğaldır ki güç sahibi insanlar, çocuğu istedikleri kalıba dökebilirler.

 

O yüzden herkes şu an olduğu hale, yani kendisine karşı hale gelmiştir. Herkesin olmadığı bir şeymiş gibi davranmasının ardındaki psikoloji budur.

 

Herkes şizofren bir haldedir. Onların asla kendileri olmalarına izin verilmedi, doğalarının mutlu olmalarına müsaade etmediği bir başka kişi olmaya zorlandılar.

 

O nedenle kişi büyüyüp ayakları üzerinde durmaya başladığında, gerçekte varlığının parçası olsaydı hoşuna gidecek olan pek çok şeyi taklit etmeye başlar. Fakat bu delirmiş dünyada herkes çarpıtılmış durumdadır. Herkes bir başkası haline getirilmiştir; onlar, bu değil ve onlar, bunu biliyor. Herkes bir doktor olmaya, bir mühendis olmaya, bir politikacı olmaya, bir suçlu olmaya, bir dilenci olmaya zorlandığını biliyor. Etrafta her türden zorlama vardır.

 

Hindistan Bombay’da tek işi, çocukları çalıp sakatlamak, kör etmek, topal bırakmak ve onları dilenmeye ve topladıkları tüm parayı geri getirmeye zorlamak olan insanlar vardır. Evet, onlara yiyecek, barınacak bir yer verilecektir. Onlar insan değildir, onlar birer mal gibi kullanılacaktır. Bu en aşırı olandır ama aynı şey, az ya da çok herkesin başına gelmiş durumdadır. Hiç kimse kendisiyle barışık değildir.

 

Bu dünyada yalnızca tek bir mutluluk vardır ve o da kendin olmaktır. Ve hiç kimse kendisi olmadığı için de, herkes kendisini bir şekilde, maskelerle, ikiyüzlülüklerle, gösterişlerle saklıyor. Kim olduklarından utanıyorlar.

 

Dünyayı, herkesin kendi çiçeklerinin getirilmesine izin verildiği güzel bir bahçe değil, bir pazaryeri haline soktuk. Kadife çiçeklerini gül getirmeleri için zorluyoruz; şimdi kadife çiçekleri nereden gül üretip getirsinler? Bu güller plastik güller olacaktır ve kalbinin en derinlerinde kadife çiçeği utanç duyup, “Kalabalığa baş kaldıracak kadar cesur olamadım. Bana plastik gülleri dayattılar ve ben içimde özsuyu akmakta olan kendi gerçek çiçeklerime sahibim ama kendi gerçek çiçeklerimi gösteremiyorum!” diye haykırıyor olacak.

 

Sana her şey öğretildi ama sana kendin olman öğretilmedi. Bu, mümkün olan en çirkin toplum şeklidir çünkü herkesi perişan eder.

 

İstemediğin bir şey olmak, birlikte olmak istemediğin birisiyle olmak, yapmak istemediğin bir şey yapmak, bunlardır senin ıstırabının temelleri.

 

Ve bir taraftan toplum seni perişan etmeyi başarmıştır ve diğer taraftan da aynı toplum senin mutsuzluğunu göstermemeni bekler; en azından toplum içinde, açıkta değil. O senin özel meselen.

 

Bunu onlar yarattı; o gerçekten toplumsal bir mesele, özel mesele değil. Perişanlığın için tüm sebepleri yaratmış olan aynı kalabalık sana, “Istırabın sana aittir ama dışarı çıktığında gülümseyerek çık. Mutsuz suratını başkalarına gösterme,” der. Onlar buna görgü kuralları, adap, kültür der. O sadece ikiyüzlülüktür.

 

Er ya da geç karar vermek zorundasın. “Bedeli ne olursa olsun ben sadece kendim olmak istiyorum. Ayıplanmak, kabullenmemek, saygınlığı yitirmek; hepsi tamam ama artık bir başkasıymış gibi yapamayacağım.” demek zorundasın. Ve bu karar ve bu kararın ilanı — özgürlüğün ilanı, kalabalığın ağırlığından özgürleşmenin ilanı — doğal varlığını, senin bireyliğini dünyaya getirir.

 

O zaman hiçbir maskeye ihtiyaç duymazsın. O zaman sadece, neysen o olarak kendin olabilirsin.

 

 

 

COŞKU

Ganj Kitap

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne kadar müthiş bir yazı. Bayıldım.

 

Bireyi rol yapmaya iten sebebin toplum olduğunu söyleriz. Fakat bu toplumu kim böyle yapmıştır? Toplum da bireylerden oluşur.

 

Yazıda ki tespitlere bayıldım gerçekten. Hamuru yaşken toplum şekillendirir. İlerleyen yıllarda kişi ruh halinden, yaşantısından memnun olmaz. Bu sefer rol yapmaya başlar. Maskesini giyinerek bakar insanların yüzüne. Aslında çoğunluk zaten birer maskelidir.

 

Mutsuz takılmak daha da güç kaybetmenize neden olur. Mutsuzluğunuzdan beslenen insanlar tüner etrafınızda. Herkes kendine bir savunma mekanizması geliştirir. Gerçekten umursamamak, en doğal silahtır aslında. Çok zor elde edilen bir silah...

 

Gösteriş, marka takıntısı, şekilcilik, sahte tebessümler... Hep bu kişinin kendi olamasının belirtileridir.

 

Mahalle baskısı, yargılama, eleştirme, değiştirmeye çalışma... Sonuç olarak mutsuz insanlar ve ortaya çıkan maskeli bir balo.

 

Bunları yazan ben de dahil çoğumuz anı kurtarmak için rol yapmışızdır. Ne de olsa Dünya bir tiyatro sahnesi. Sahnenin en doğal hali; gece yatağa yattığımız ve kendimizle yüzleştiğimiz o temiz andır...

 

İnternet ortamında birçok kişinin farklı bir kişiliğe bürünmesi, Twitter'da ünlülere hakaret ederek mutlu olunulması...Hep bu bilinçaltının klavye tuşlarına akmasına sebep olur.

 

Neyse, konuya uyan bir şarkı ekliyorum yazıya.

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanların gözleri optik mercekler gibidir; dışarı bakıp sizin hakkınızda değerlendirme yapmadan önce içeri bakmazlar .Olmadığı birşeymiş gibi davranmak yerine aslında ,Yanlış bir süperoge (çevreye uyumlu özbenlik) geliştiriyorlar .Doğru olanı kavradığı zamanda malesef çoğu şey yaşanmış ve geçmiş oluyor .O yüzden erken yıllarda dümene sarılın ,Bol Bol okuyun ,Kaliteli çevrede takılın derim ben .:).Kendi hayatınızın efendisi olduğunuzda başkalarını değiştirmeye ihtiyaç duymassınız .İnsanlarla da kendinizi pek kıyaslamassınız .

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

güzel soru ama sonsuz soru ve sonsuz cevabı denklemi içeçeliği olabilir,

 

bunun ötesinde kendin olmak sonsuz özgür/açık olmak ve hissetmektir ki burada zaten kendin belirmez değil mi?

"akış" ya da varoluş duyumsanır sadece; ve duyumsanan varoluş bir bene ya da bölünmüş ayrış bir bene ait hissedilmez o anda; tüm varoluşa ait ve içkin ve tam varoluşa aittir;

varoluşun kalbine ve göğsüne;

ve tam çekirdeğine;

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

çok yalnızsındır. Eline bir ortama katılma fırsatı geçmiştir . Gidersin önce herkesi dinlersin. Her konuya en son cevap verirsin ki önce bir onları tanı. Sonra herkes gibi düşündüğünü onların cümlelerinin aynısına bir iki kelime ekleyip sende yorum yaparsın. Eh tabi bunlar neden ?Özgüvensiz insandan neden olacak? Kendini daha bilmeden kaybetmiş başkalarında kendini yaratmaya çalışan insan modeli. Kendini kabul ettirmeye çalışan özgüvensiz insan işte.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnsanların gözleri optik mercekler gibidir; dışarı bakıp sizin hakkınızda değerlendirme yapmadan önce içeri bakmazlar .Olmadığı birşeymiş gibi davranmak yerine aslında ,Yanlış bir süperoge (çevreye uyumlu özbenlik) geliştiriyorlar .Doğru olanı kavradığı zamanda malesef çoğu şey yaşanmış ve geçmiş oluyor .O yüzden erken yıllarda dümene sarılın ,Bol Bol okuyun ,Kaliteli çevrede takılın derim ben .:).Kendi hayatınızın efendisi olduğunuzda başkalarını değiştirmeye ihtiyaç duymassınız .İnsanlarla da kendinizi pek kıyaslamassınız .

 

 

''Başka insanlardan üstün olmanın asil bir tarafı yoktur.Gerçek asalet önceki yaşamında olduğundan üstün biri haline gelmekte yatar'' Robin sharma'nın kitapından bir alıntı aklıma geldi benimde cidden öyle , kendi vicdanımıza ve kalbimize göre doğru olduğı sürece istediğimiz herşeyi yapmalıyız.Başkalarının hayallerini hakkında düşünerek geçen her vakit kendimizden çalmış oluyoruz.Başkalarının yarattığı müziğin birer yankıları olmuş durumdayız.Aramızda en yürekli olanlarımız bile kendilerinden korkar haldeler...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben kendim olursam aç kalırım ve ölürüm. Ayrıca durumu izah etmek için ailemle uzun bir konuşma yapmam gerekir. Biliyorsun, sevgi denen şey aslında sahiplenmedir. O yüzden, kaybetmekten korktukları için ailem beni özgür bırakmaya korkar. Üstelik kimse kimsenin kendisi gibi olmasını istemez. Sen orada eziyet içinde hayallerinin peşinde sürünürken, ben burada kendim gibi olsam kıskanmaz mısın beni?

 

Zaten doğar doğmaz sistemin içine entegre olmuşuz. Çıkış yok.

 

Mesela ben evden kaçtım. Kendim olmak için. Sikerim bu hayatı dedim. Ailem kayıp ilanı vermiş. Sonra sivil polisler beni buldu. Polisler Ticket Restaurant kartı harcamalarımı takip etmişler. Babam iş adamı, torpili bol. Herkesi sokmuş araya oğlumu bulun diye. Babam iş adamı dedim diye beni zengin sanmayın. Varlık içinde yokluk yaşıyorum.

 

Neyse, Big King XL yerken sivil polisler masaya oturuverdiler lap diye. 21 yaşında bir süt çocuğuydum. Önce karakola oradan da tıpış tıpış eve gittim. Annem beni görünce bayıldı falan. Çok dramatikti. Ailemle medeni bir konuşma yaptık. Amcamlar falan geldi sırtımı sıvazladı. Sistemin içine yeniden entegre oldum. Bir hafta sonra ise her şey eski haline geri döndü. Onlar eski tutumlarına, ben de eski eziyetlerime geri döndüm. Bugün yine rol yapmak zorundayım normal gözükebilmek için. Sanki her şey yolundaymış, hayat çok güzelmiş gibi davranıyorum. Kendimden nefret ettiğim için insanları sevemiyorum. Gün geçtikçe bu işte daha iyi oluyorum ama. Artık ustaca bir gülümsemeyle sanki insanları umursuyormuş gibi davranabiliyorum.

 

İnsanlar hep ben ben ben diye konuşuyor. Ben de sen sen sen diyorum. O zaman herkes senin arkadaşın oluveriyor. Ne de olsa insanın en iyi arkadaşı onu en çok dinleyendir. Onlar kendilerini bana anlatıyor, varsın anlatsınlar, kendilerini özel hissetsinler ben zaten kurban olmuşum bu hayata. Herkes egosunu göstermek için yarışıyor birbiriyle. Ben sadece izliyorum.

 

Kendin gibi olmak imkansız olduğu için herkes rol kesiyor. Hem ikiyüzlü hem de korkak olduğumuz için dünya hiç değişmiyor. Böyle gelmiş böyle gider. Bir bakmışsın hayal kura kura ömür bitmiş. Elinde kalan ise bir ömürlük ıstırap. O yüzden biz en iyisi her gece uyumadan önce hayaller kurmaya devam edelim. Hayal denen şey zihnin kendi ürettiği bir uyuşturucu. Umudu ise filmlerden öğrendik. Yoksa yaşanmaz bu hayat.

 

Bir yaşam denen eziyet, bir de orta sınıf burjuvanın melankolisi bitmez. Böyle gelmiş böyle gider. Kimisi koparken clublarda, kimisi de tüplü televizyonunda haber izler.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ben kendim olursam aç kalırım ve ölürüm. Ayrıca durumu izah etmek için ailemle uzun bir konuşma yapmam gerekir. Biliyorsun, sevgi denen şey aslında sahiplenmedir. O yüzden, kaybetmekten korktukları için ailem beni özgür bırakmaya korkar. Üstelik kimse kimsenin kendisi gibi olmasını istemez. Sen orada eziyet içinde hayallerinin peşinde sürünürken, ben burada kendim gibi olsam kıskanmaz mısın beni?

 

Zaten doğar doğmaz sistemin içine entegre olmuşuz. Çıkış yok.

 

Mesela ben evden kaçtım. Kendim olmak için. Sikerim bu hayatı dedim. Ailem kayıp ilanı vermiş. Sonra sivil polisler beni buldu. Polisler Ticket Restaurant kartı harcamalarımı takip etmişler. Babam iş adamı, torpili bol. Herkesi sokmuş araya oğlumu bulun diye. Babam iş adamı dedim diye beni zengin sanmayın. Varlık içinde yokluk yaşıyorum.

 

Neyse, Big King XL yerken sivil polisler masaya oturuverdiler lap diye. 21 yaşında bir süt çocuğuydum. Önce karakola oradan da tıpış tıpış eve gittim. Annem beni görünce bayıldı falan. Çok dramatikti. Ailemle medeni bir konuşma yaptık. Amcamlar falan geldi sırtımı sıvazladı. Sistemin içine yeniden entegre oldum. Bir hafta sonra ise her şey eski haline geri döndü. Onlar eski tutumlarına, ben de eski eziyetlerime geri döndüm. Bugün yine rol yapmak zorundayım normal gözükebilmek için. Sanki her şey yolundaymış, hayat çok güzelmiş gibi davranıyorum. Kendimden nefret ettiğim için insanları sevemiyorum. Gün geçtikçe bu işte daha iyi oluyorum ama. Artık ustaca bir gülümsemeyle sanki insanları umursuyormuş gibi davranabiliyorum.

 

İnsanlar hep ben ben ben diye konuşuyor. Ben de sen sen sen diyorum. O zaman herkes senin arkadaşın oluveriyor. Ne de olsa insanın en iyi arkadaşı onu en çok dinleyendir. Onlar kendilerini bana anlatıyor, varsın anlatsınlar, kendilerini özel hissetsinler ben zaten kurban olmuşum bu hayata. Herkes egosunu göstermek için yarışıyor birbiriyle. Ben sadece izliyorum.

 

Kendin gibi olmak imkansız olduğu için herkes rol kesiyor. Hem ikiyüzlü hem de korkak olduğumuz için dünya hiç değişmiyor. Böyle gelmiş böyle gider. Bir bakmışsın hayal kura kura ömür bitmiş. Elinde kalan ise bir ömürlük ıstırap. O yüzden biz en iyisi her gece uyumadan önce hayaller kurmaya devam edelim. Hayal denen şey zihnin kendi ürettiği bir uyuşturucu. Umudu ise filmlerden öğrendik. Yoksa yaşanmaz bu hayat.

 

Bir yaşam denen eziyet, bir de orta sınıf burjuvanın melankolisi bitmez. Böyle gelmiş böyle gider. Kimisi koparken clublarda, kimisi de tüplü televizyonunda haber izler.

 

..........

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Canımı en çok acıtan yanı özünde insanların doğasının birbirine yakın olması ama çok farklıymış gibi hareket etmemiz.

Herkes bütün dogmalardan, zihnini ezbere ve alışıla gelmişe programlamlamaya çalışan her şeyden arındırabilse, birazcık da düşünse özünde çok da farklı değiliz aslında. Özünde hepimiz insanız. Hepimiz mutluluk istiyoruz, eğlenmek, sevmek, anlaşılmak, anlamak, özgür olmak istiyoruz. Hepimiz paylaşmayı, hepimiz işlerin yolunda gitmesini istiyoruz. Kendinizi yeterince açıklayabildiğiniz, işin özüne inebildiğiniz zaman, en karşıt görüşteki insandan bile "aslında... bi yandan haklı, doğru söylüyor" u duyabiliyorsunuz.

 

Bir iki çok zeki(!) çıkıp kestirme yoldan mutlu olmaya çalışıyor; diğerlerinden üç beş adım öne geçerek. Yine de geri kalan çoğunluk kendisi olmayı başarsa problem kalkar gibi geliyor bana. Ama sorun şu ki o insanlarda da, o bir iki salaktaki aynı şeytan tüyünden var.

Boşu boşuna zorlaştırıyoruz, birbirimize dar ediyoruz hayatı... "Sevgi" denilen, gerçek sevgiden uzak, alışıla gelmiş sahiplenme duygusuna da lanet okuyorum, kafamızın içine yerleştirilen programlara da. İnsanın kendisi olmayı, yani insan olmayı beceremeden mutlu olabileceğine inanmıyorum. İnsanı kendinden uzaklaştıran, yine insan zihninin eseri olan her şeye lanet olsun!

İstemediğim bir yaşantıya ayak uydurup da burayı cehenneme çevirme niyetim yok. En azından denerim de, olmazsa olmaz.

Cebimde üç kuruş varsa, o üç kuruşla hayatta kalacağım. Beş kuruş varsa beş... Ha cebimde bin lirayla gezecek olsam biliyorum ki onun da hepsini harcayacağım, bliyorum ki düzen onu da benden çekip alarak kendini güçlendirecek. Aslında her şey bende, benim bakış açımda bitiyor. Önemli olan benim üçle beşle mutlu olup olamadığım...

Olur da kim olduğumu unutursam ve buna göre yaşarsam, ben zaten ölmüşüm demektir. Geriye kalan nefes alıp veren, etki tepki programında düşünmeden hareket eden bedene de lanet olsun.

 

Neden korkuyoruz bu kadar, neden reddediyoruz olduğumuz şeyi anlamıyorum.

Bir beceremedik insan olmayı, bir yaşayamadık olduğumuz gibi. Öğrenemedik aklımızı kullanmayı, farkındalık edinmeyi...

Denemeyene de lanet olsun.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

keşke herkes kendisi olsa. aynı toprakta bir sürü meyve yetişebilecekken sadece tek bir meyve yetişiyor. üzüm üzüme baka baka kararıyor tüm toplum, gerektiği role bürünüyor. bazen düşündüğümde aşırı yabancılaşmış hissediyorum düşünmek tehlikeli bu zamanlarda :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

keşke herkes kendisi olsa. aynı toprakta bir sürü meyve yetişebilecekken sadece tek bir meyve yetişiyor. üzüm üzüme baka baka kararıyor tüm toplum, gerektiği role bürünüyor. bazen düşündüğümde aşırı yabancılaşmış hissediyorum düşünmek tehlikeli bu zamanlarda :D

 

Katiliyorum.

Bazen baskalarina ozenmek bazende toplumun sana bazi seyler dayatmasinda dolayi kendi olamayanlar var..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...