Jump to content

Bugün Sizi Hangi Şiir Anlatıyor?


schizophrana

Önerilen Mesajlar

Şiir olabilir dörtlükde. Bugün hangisi sizi anlatıyor.

 

Ben başlıyorum

 

" İnsan seni sevince iş güç sahibi oluyor,

şair oluyor mesela...

Meyhaneden cayıyor bir akşam üzeri,

caysın be güzel,

caysın be iyi... "

Metin Eloğlu

 

öncelikle başlık çok güzel olmuş teşekkür etmeliyim bunun için....Öte yandan harika bir dörtlüktü paylaştığın...

 

 

Hep Kahır

 

 

 

Dur! bırak kaynasın kahvenin suyu,

Bana İstanbul'u anlat nasıldı?

Bana boğazı anlat nasıldı?

Haziran titreyişlerle kaçak yağmurlar ardı

Yıkanmış, kurunurmuydu yine o yedi tepe

Ana şefkati gibi sıcak bir güneşle

 

İnsanlar gülüyordu de

Trende, vapurda, otobüste,

Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.

Hep kahır, hep kahır, hep kahır

Bıktım be...

 

Dur! bırak, kalsın, açma televizyonu

Bana istanbulu anlat nasıldı?

Şehirlerin şehrini anlat nasıldı?

Beyoğlu sırtlarından yasak gözlerimle bakıp

Köprüler, sarayburnu, minareler ve halice öv

Diyiverdin mi bir merhaba, gizlice

 

İnsanlar gülüyordu de

Trende, vapurda, otobüste

Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.

Hep kahır, hep kahır, hep kahır

Bıktım be...

 

Dur! bırak, kımıldama, kal biraz öylece n'olur

Kokun istanbul gibidir, gözlerin istanbul gecesi

Şimdi gel sarıl, sarıl bana kınalım

Gökkubbenin altında ordada beraber

Çok şükür diyerek yeniden başlamanın hayali

Hasretinin çölünde sanki bir pınar gibi

 

İnsanlar gülüyordu de

Trende, vapurda, otobüste

Yalanda olsa hoşuma gidiyor, söyle.

Hep kahır, hep kahır, hep kahır

Bıktım be...

 

 

Cem Karaca

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Devam ediyorum öyleyse çok şiir var içimden geçen.

 

" Her gece yatmadan okuduğum

bir kitap olmanı isterdim

kırardım ışıkları söndürmeden

yarım kalan sayfanın ucunu

ki sen buna tenim kırışıyor

yaşlanıyorum derdin... "

 

Sunay Akın

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

tutuştu yüzümün en serseri hücresi:

Gözbebeğimin ortasındaki dev mozaik hücre

yoksa katlanılabilir mi sanki bu ömre

-ki

batırılıp çıkarılmış batırılıp çıkarılmış

zehirden zehre...

 

gitsem, biliyorum, çocukluğum küsecek bana

kırmak istemiyorum yazılmamış mektuplarımı

bütün mekteplerde aşkımı yaramazlık ederler

ve kuvvetli dudaklarda, biliyorum,

ne çok özlemim vardır...

 

kendi adımla çağırdım ölümü çoğu

hep hayat koştu geldi

o hayat ki çocuktu saftı temizdi

ve ölüm kadar güzeldi...

 

şimdi ellerimde, dehşetin cenini kımıldıyor

azot dönüyor gökten toprağa, topraktan göğe

nasıl sevdalanmışsam meğer sana ey kavga

tıpkı sevdalandığım gibi ölmeye...

 

patladı işte gençliğimin en lüzumlu penceresi

adını adıma sapladım: İntiharlar kanadı

 

unutabildikçe artacak korkularım

korktukça da ezberleyerek susuyorum

 

kaçını sevdim, kaçını vurdum, kaçını bıçakladım

sen olsun, sevme beni korkuyorum

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yorgun yüreğim neyin peşindesin hala

Yaralı bir kuşsun sen, uçmak mı istersin

Bir yalan gibi sarıl şu yalancı dünyaya

Gerçekler vurur seni, sen bilemezsin

 

Bir çocuk gibi ağlamak yakışmaz sana

Bilirim sen umudu gözlerinde gizlersin

Yeniden doğrul, bir şans daha ver hayata

Yaşamak küsmeye gelmez, sen bilemezsin

 

Tıpkı kırık aynalar gibi kırılır kalbin birgün

Kederlerle dost olmayı çok mu seversin

Ya bütün hayallerin olursa düğüm düğüm

Gelir herşeyin sonu, sen bilemezsin

 

Gökyüzüne as ağıtlarını, bırak güneş ısıtsın

Karanlıklardan çık artık aydınlığı görmez misin?

Seni üzen herşeyi ateşe at yansın

Yoksa onlar seni yakar, sen bilemezsin....

 

 

Melike ÇAM HUBAR

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

hiçbir şey avutmuyor beni artık

büyüyen çocukları izliyorum

uçuşarak çiçek ölüleriyle

 

bu sessiz acılar bizim tohumlarımız

çığlıklı günlerin bağbozumunda

güz dökümü yemişler tadacaklar

o bildik rüzgarla yarışacaklar

ışık ve ses olacak gölgeleri

otlarla bulutlar arasında

 

taşlar çağıracak onları mavi

yamaçlara gizli patikalara

derinleri kazacak uçurum adımları

köpükten bir yankıyla buluşacaklar

 

uçuşarak çiçek ölüleriyle

yağmurun adını yeniden koyacaklar

ses ve ışık olacak yürekleri

karanlık, tenha yollar boyunca

 

sessizlik diliyorum kendim için sessizlik

acının ve tükenişin meyvesi olsun

eski yazlardan kalan bir avuç toprak

gibi koksun yağmurun köklerinde

 

hiçbir şey avutmuyor beni artık

büyüyen çocukları izliyorum yalın düşlerle

acılarla büyüyen çocukları sessizce

 

 

Ayten Mutlu

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ÜSTÜME VARMA İSTANBUL

 

 

 

Sana geldim, içim ümitlerle dolu

Beni sarhoş etme İstanbul, ne olur

Bir gün ben de eririm caddelerinde

Çürür kemiklerim adım unutulur

 

Yine sen kalırsın dipdiri, sımsıcak

Göğün, bulutların, denizlerin kalır

Oynama İstanbul, benimle oynama

Bir gün öldürür beni bu dert, bu kahır

 

Ezilmiş ellerim arasında başım

Bu yeryüzünde başka çarem kalmamış

İşte gelip kapılarına dayanmışım

 

Karşında yıkılmış bir duvar gibiyim

Beni sarhoş etme, başım dönüyor

Üstüme varma İstanbul, kederliyim

 

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ölümün sıcak yüzü de vardır..

 

Ölüm bilmez ölümsüzlüğü,

Her kayıp bir ölümdür de

Farkına varmaz ölümsüzlük..

Her yakarışın arkasında

Sığınılan duaların gizinde saklı

Ölümün kendi sıcaklığı..

Ölüm ömür durağında

Çaresiz yolcudur kendince

Kayıplarsa herkesin derdince!

Durup koklamak arzusunda

İnsanoğlu yaşamak denen

Gidiş gelişlerde ömrünün..

Bedenin sıcaklığı tutsaklıktır

Bir anda kesilen nefeslerde

Belki de kurtuluş saklıdır..

Ölümün bu yüzden

Sıcak yüzü de vardır..

Diğer alemde yaşar ölüm ölümü;

Çözülür birden kaderin kördüğümü..

Alemler arasında var oluşlara

Tutunabilmektir ölüm!

Tutunabilecek yürekler

Ölümden korkmazlar..

Çünkü onlar damlaları

Ateşlerinde yakmazlar..

Ölüm yanar, ölüm ağlar

Ayrılıkların ardından;

Yeni bir yaşamdır

Gidenlerden kalanlar..

Ölümün sıcak yüzü de vardır!

Bedenini arındır iksirlerinden

Çünkü bir ses gel diyor sana

Taa derinlerinden..

Bekletme ölümü!

Ölüm de tanısın kendini..

Sende görsün ölüm ölmeyi..

 

buda benim şiirim :)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Özledim seni...

ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.

beynimi uyuşturuyor özlemin...

çok sık birlikte olmasak bile

benimle olduğunu bilmenin

bunca zamandır içimi ısıttığını

yeni yeni anlıyorum

Yokluğun,

Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp

mütemadiyen bir boşluğa

Sabahları seni okşayarak başlamaları

aksamları her isi bir kenara koyup

seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;

oynaşmalarımızı,

yürüyüşlerimizi,

sevimli haşarılığını,

çocuksu küskünlüğünü...

Nasılda serttin başkalarına karşı

beni savunurken;

ve ne kadar yumuşak

bir çift kısık gözle kendini

ellerimin okşayışına bırakırken

 

...

 

Can Yücel

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Karanlığın Gözleri

şimdi yoksun

seni düşünebilirim artık

tutar ellerini öperim uzun uzun

kimseler ayıplayamaz beni

yokluğunda seni nasıl sevdiğimi anlayamazlar

işte gözlerin işte dudakların

senin olan ne varsa karşımda duruyor

ayaklarını dilediğim yere götürebiliyorum artık

sevdiğim şarkıları söyletiyorum dudaklarına

ve hoyrat ellerimle seni

her gün biraz daha güzelleştiriyorum

bütün resimler sana benziyor

hayret

bütün aynalarda sen varsın

nereye gitsem peşimden geliyorsun

şimdi sigarasın dudaklarımda

biraz sonra beyaz bir kağıt

ve akşam içtiğim bir kadeh içki olacaksın

kimse yokluğunda bunca sevilmedi

kimse yokluğunda ilahlaşmadı bu kadar

saçların böyle daha güzel

sen daha güzelsin

gelecek mutlu günlerin ışığında

her şey daha güzel

ne var ki ayrılığın adı kötüye çıkmış

yoksa bin yıl daha yaşamak isterdim

ve seni bin yıl daha

ayrılıklar içinde sevmek isterdim

ama biliyorsun nihayet ben de bir insanım

umutsuzluğa düştüğüm anlar oluyor

hiç gelmeyeceksin sanıyorum

o zaman kurşun gibi bir korku saplanıyor kalbime

katran gibi bir yalnızlık sarıyor içimi

yalnızlığımdan utanıyorum

beni sevmesen ölürdüm

beni sevmesen bir çakıl taşıydım şimdi

beni sevmesen bir duvar gibi sağırdım

kördüm bir at kadar

ölümden acıydım ölümden beterdim

beni sevmesen

dünyayı bütün insanlara zindan ederdim

beni bu kadar saracak ne vardı

kanıma girecek

göz bebeklerime oturacak

bir sen fani gibi dudaklarımdan eksilmeyecek

ne vardı

hiç karşıma çıkmasaydın

bu kör olası gözler görmeseydi seni

ne vardı güzelliğini bilmeseydim

bir dua gibi bellemeseydim adını

ne vardı bütün gece

gözlerimi tavana dikerek

seni düşünmeseydim

belki karşımda değilsin yanılıyorum

bu gözler senin gözlerin değil

aldatıyorlar beni

karanlığın gözleri olmalı bunlar

bana böylesine keder veren

gülmeyi,yaşamayı haram eden

bir karanlığın gözleri olmalı

öyleyse sen hiçbir yerde yoksun

sana hiçbir zaman yaklaşamayacağım

yalan bu geçici sevinç,bu nur,bu ışık

bu karanlığın ortasında yanan alev gözler

bu kadeh içki gibi aydınlık

ne dedimse inanma

seni değil kendimi anlatıyorum

sen istediğin kadar

varlığın ta kendisi ol

ölümsüzlüğün ta kendisi

ben günden güne yok olmaktaydım

bütün ışıkları kaldırıp attım bir yana

anlıyor musun

gökyüzü güneş olsa

 

sensiz karanlıktayım

.

Ümit Yaşar Oğuzcan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ay soluk soluğa

yıldızlar akla ziyan bir irilikte

uzaydan yanmış kibrit kokuları

koklasam korkarım

koklamasam

gizli yılan ıslıklarıyla özsuyu zaptediyor

henüz birer iskelet gibi çıplak

aşağıdan yukarıya ağaçları

çiçekleri uyandı uyanacak

koparsam korkarım

koparmasam

öyle yoğun bir elektrikle

çıtırdar ki saçları

kim değse tutuşacak

dokunsam korkarım

dokunmasam

gözleri bir yangın başlangıcıdır

dudakları kırmızı alarm

uğultusu şehre yayılır

sokak sokak

tutulsam korkarım

tutulmasam

 

attila ilhan

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İncitir tenini,

kim olursa olsun sevişmek…

 

İncitir yüzleri olmayan bedenlerin,

kimsesiz hazları

 

Çarmıha gerilmiş ruhlar,

döner boşluğun çarkında.

 

Bir elin burada,

bu aşksız zamanlarda;

 

Bir elin yorgun kalbinde,

bir gün döner diye beklersin…

 

Tenini incitmeden kalbinin kapısını açacak el,

 

Elindeki incelenmiş büyü,

sabır, yangın…

 

Beklersin, beklersin…

 

Beklerken,

kalbini bir ıssızlığa,

umut dolu bir yokluğa emzirirsin…

 

ERSÖZ, Cezmi

doomedloverxxx tarafından düzenlendi
Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Beni Öp Sonra Doğur Beni

 

Şimdi

utançtır tanelenen

sarışın çocukların başaklarında.

 

Ovadan

gözü bağlı bir leylak kokusu ovadan

çeviriyor o küçücük güneşimizi.

 

Taşarak evlerden taraçalardan

gelip sesime yerleşiyor.

 

Sesimin esnek baldıranı

sesimin alaca baldıranı.

 

Ve kuşlara doğru

fildişi: rüzgarın tavrı.

Dağ: güneş iskeleti.

 

Tahta heykeller arasında

denizin yavrusu kocaman.

 

Kan görüyorum taş görüyorum

bütün heykeller arasında

karabasan ılık acemi

- uykusuzluğun sütlü inciri -

kovanlara sızmıyor.

 

Annem çok küçükken öldü

beni öp, sonra doğur beni.

 

Cemal Süreya

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

yerin seni çektiği kadar ağırsın

kanatların çırpındığı kadar hafif..

 

kalbinin attığı kadar canlısın

gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...

 

sevdiklerin kadar iyisin

nefret ettiklerin kadar kötü..

 

ne renk olursa olsun kaşın gözün

karşındakinin gördüğüdür rengin..

 

yaşadıklarını kar sayma:

yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan yaşa,

sevdiğin kadardır ömrün..

 

gülebildiğin kadar mutlusun

üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin

 

sakın bitti sanma her şeyi,

sevdiğin kadar sevileceksin.

 

güneşin doguşundadır doğanın sana verdiği değer

ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın

 

bir gün yalan söyleyeceksen eğer

bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.

 

ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret

ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın

 

unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın

güneşin seni işittiği kadar sıcak.

 

kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın

ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.

 

kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..

işte budur hayat!

 

bunu hatırladığın kadar yaşarsın

bunu unuttugunda aldığın her nefes kadar üşürsün

ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun

 

çiçek sulandığı kadar güzeldir

kuşlar ötebildiği kadar sevimli

 

bebek ağladığı kadar bebektir

ve herşeyi ögrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,

 

sevdiğin

kadar

sevilirsin...

 

YÜCEL, Can

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

De Gülüm

de gülüm! De ki: ela bir günde geleceğim

istanbul darmadağın olacak, saçlarım

darmadağın. Hepsi, darmadağın!

üzülme gülüm! Toparlanacağız, birlikte,

ayağa da kalkacağız, yürüyeceğiz de gülüm

hem de çelikten toprağını dele dele hayatın!

 

de gülüm! De ki: bitmiştir umut, bitmiştir

sevgi, bitmiştir güven!

güven bana gülüm!

sana bitmemişliği öğretecek, tattıracaktır

hasretten-hakikaten-ten değiştiren yüzüm!

 

göreceksin gülüm! Bekle!

hırslarımız, acılarımız gitgide ihanetlere

hainlere, ezilmelere alışacak..

göreceksin-sevinçten ağlayacaksın gülüm-ki

işte o vakit bana-doğrudur!-

şair olmak, seni sevmek pek çok yakışacak!

 

bak! şiirler var, mektuplar var, çocuklar var,

sokaklar var, kediler!

inan bana gülüm, ölüm yok bir tek! ölüm yok bize!

ölüm inananlar için sessizce

kara kapli kitaplardan çıkartılacak..

göreceksin gülüm! Bekle! Göreceksin!

artık hiçbir insan, hiçbir kavga ve hiçbirimiz

bu dünyada, yapayalnız, umarsız kalmayacak!

 

K.İskender

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Anneler Oğullarını Affetmez

 

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından

Annemin cenazesinde kılmadığım namaz kadar masum

Annemin mezartaşındaki imla hataları kadar sarhoş

Annemin vasiyetindeki,

'Oğlumu benim yanıma gömmeyin sakın' maddesi kadar sevecendin.

 

Bazı eski romanlar

'Yıl bin dokuz yüz bilmem kaç' diye başlardı,

ben çocukluğuma, çocukluğumun çocuk romanına,

senin oyuncaklarını kırarak başladım.

Ben her sonbahara hep yaz'ı kırarak başladım.

Yazları kırarak sonbaharlara başlamak...

Bunlar benim sevişirken kaybettiğim savaşlardı!

 

Firari bir aşka saklanacak kalp bulmak

Anneme talip olan yalnızlığın sorumluluğundaydı.

Belki o kadının ölüm nedeniyle ısınan gözlerinin,

uzak şehirleri hatırlatan soğukluğunda

bir kalp bulmak

bir kalbe çevrilmeyeek bir teklif sunmak

okyanusları birleştiren hayali aradenizlerin sonundaydı!

 

Ah, nasıl unuturum,

Ah ben nasıl unuturum ki

annem lohusayken karnına bir gül koymuştu!

Gül bu

durur mu hiç yerinde

annemin karnına yepyeni bir rahim oymuştu!

Benim çıktığım rahim, cehennem

gülün oyduğu rahim, cennet!

Bütün bu mağaraların demir zemberek kapılarında

babamın spermlerinin yazdığı metinler

kutsal ihanet metinleri, kutsal cehalet yeminleri,

ölü kardeşlerim

doğmamış kardeşlerim

doğmamış melek kardeşlerim, peygamber kardeşlerim, cin kardeşlerim

hepsi,

ama hepsi, karanlığın serseriliğinde pervasızca donmuştu!

Annemin öldüğü gece kazıdım kafamı!

Kazıdım kafamı kafatasıma kadar! ,

Siyah bir tişört giydim, siyah bir pantolon

siyah çoraplar ve siyah botlar

simsiyah bir palto giydim! Simsiyah bir gece giydim yüzüme!

Sana geldim yas tutar gibi

Sana geldim yağmur altında, bütün atları yaralı bir posta arabası gibi

Annemin elini öper gibi öptüm seni dudaklarından

'Beni annemin yanına gömme sakın' dedim sana

'Beni hiç gömme, ben hep burda kalayım'

'Bu evde çürüyeyim seni ıhlamur kokan yatağında'

'bu evde dökülsün etlerim

yaz'ı kırarak sonbahara başlayan bir ağacın döktüğü yapraklar misali'

Annemin elini öper gibi öptüm yine seni dudaklarından

sonra alnıma götürdüm dudaklarını ince ince, kibarca

'Affet beni anne' dedim

'Affet, tüm bunlar bir ölünün hayatta kalma heyecanından! '

 

Küçük İskender

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Nedense k.iskender furyası aldı başını gidiyo ama bugün beni de O'nun bir şiiri anlatıyor..

 

Bir Martıyı Ağlattın Sen

 

bir martıyı ağlattın işte

bir çocuk garanti intihar eder artık

kütür kütür küfrediyor gece imanıma

bir yaprak kırılıp suya düşüyor

su yaralanıyor su kanıyor şelale!

 

ah nasıl titredim tensiz

bir piyanist büküldü sanki

kesişen ayrışık doğrular gibi

çarpışıverdim yüzünle. Yüzün

öyle düzgün suna bir elyazısı

yüzün yüzüme aksedince

yüzün ayna alnımda

yüzün uzun hüzünlü bir alınyazısı!

 

bitmemiş bir ömrün yalanısın

sen: kâbuslarımın tabiri

çocukluğumun arta kalanısın!

öldüreceğim kendimi dudaklarınla

dudakların etle, şehvetle seferber

sen! bana inen son kutsal kitap

son fakir yatır

son aciz peygamber!

 

bir martıyı ağlattın işte

bir çocuk garanti intihar eder artık.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...