Jump to content

Çoban Behçet'in Uzaylılarla Karşılaşması


Pleiades

Önerilen Mesajlar

Hürriyet - 18 Aralık 1977

 

 

Gürmen Güler - Behçet Bey, uzaylı dostlarınızla irtibatlarınız nasıl oldu?

 

 

Behçet Öcal - 1948 yılında, bir meradaydım; öğleden sonra saat iki sularıydı, birden güneş ziyasını kesen bir ziya meydana geldi, renkliydi; başımı kaldırdığım z*man bir saniyede belirli bir taş yığınının içine soba borusu uzunluğunda, beş altı metre gibi gözüktü. Bir saniye içinde taşların içine indi, mermi şeklinde. O z*man tabii uzaylı falan diye köy yerinde hiçbir şey bilmiyorduk, ben top mermisi patlayacak diye bir korku geçirdim. Taş yığını ile ar*mız 40 m. falandı; gemi hiç gözükmedi, indikten sonra gemiyi göremedim fakat geminin indiği yerde 3 kişi meydana geldi, üçü de bir boyda. Şunu düşünebildim; *merika´dan mı, Rusya´dan mı acaba? Türkiye´de o şeyin olmadığını az çok bilmiyorduk; fakat ben bunu içten geçirirken dediler, biz filan yerden geliyoruz, hiç korkma; göğüslerinde cep aynası büyüklüğünde bir zincire bağlı, bel kemeriyle irtibatlı, daktilo tuşları gibi incecik, sim parıltılı, kıvıl kıvıl üçününkü de hiç durmadan çalışıyor. İçimde o an hiç korku kalmadı, o ferahlığı hiç daha görmemiştim; huzur diyelim; Neticede bize aktardılar şeylerini, aldık. Biz bunu senelerce çok gizledik, çok gizledim ki, o z*man hiç şey yapılmazdı; cin şeytan diye birşey vardı, herkes bunu düşünür, bu korkuyla kimseye aç*madık, çok yıllar geçti aradan. *mc*mız Eskişehir mıntıka *miriydi, dedi ne yapıyorsun falan filan, durumu açtık, dedi bunu ne yapacaksın, hiç dedim. Böyle şeylerin varsa, Nasa´ya filan, dış devletlere gönderelim dedi. Hayır *mca, dedim, böyle şey istemiyorum, 77´ye kadar biz bunu sakladık. 77 Aralık´da bir general ile, ben o z*manlar Bahçelievler´deydim; Hürriyet´e gittik; bize dediler ki; uzaylı gördük, uzaylılarla görüştük, konuştuk, gemilerini gördük diyenleri bastık, gazetemiz kirlendi; artık böyle şeyleri basmıyoruz. Peki, Beyefendi dedim; ber yer dünyasında hiç görülmemiş, şurdan burdan alınm*mış .irşey getirsem basar mısınız? Dedi ki, filan gün bizi ara, grup toplantımız var, İstanbul´dan bir profesör gelecek, o gün gelebilir misiniz? Hay hay, dedik, dedikleri gün vardık, çıkarttık, açtık, dağıttı, hepsi üşüşüp baktılar...

 

 

 

GG - Evren haritasını nasıl çizmiştiniz?

 

BÖ - Onu bir gece evde, odada elektrik yoktu, bizim hanım l*mba tutmak şartıyla çizildi, yardımcım vardı, kimse çizemez; orda da profesör dedi ki; İstanbul´dan gelen; bunu basarız, bravo Türkiye için, Türkiye´den böyle dış devletlere kainatın haritası çizilmiş ne mutlu, bu imkansız bir kişinin çizmesi... üzerindeki işlem dediler, kıl kadar hata olm*ması ve bastılar; 77 Aralık´da pazar günü çıkmıştı Hürriyet´te.

 

GG - Ondan sonra dev*m ediyor mu? Uçan dairelerle temaslar?

 

BÖ - Temaslar, evet çığırttığımda. istediğimde o girişime girdiğimde temaslar aynen dev*m ediyor.

 

GG - Bir kitap mevzuu vardı?

 

BÖ - Kitap, 4 yıldır uğaşıyoruz fakat bazı nedenlerden ol*madı; bu yüzden gecikti... GG - Doğayı doğa yapa enerjidir diyordunuz, nedir bu enerji sizce?

 

BÖ - Enerji, bizim Tanrı olarak kabul ediyoruz.

 

GG - Doğa enerjisi ile beyin enerjisini birleştirmek için çok çalıştım buyurdunuz; bu nasıl bir çalışmadır?

 

BÖ - ....sinir sistemine sirayet edinceye kadar doğa enerjisine saat ayırdım, muayyen saatlerde, iki üç saat daima beyin enerjimi doğa enerjisinin derinlerine kadar sokmayı istedim, sinir sistemime işledikten sonra herhangi bir arzuda bulunduğum z*man mesela bir laleyi görmek istedim; sinir sistemine laliye aldırtıktan sonra laleyi gördüm. Anlatabildim mi, bilmiyorum?

 

GG - Uzaydan geldiğini söylediğiniz o üç kişi malumat ilettiler dediniz? Bu ilişki ne şekilde oldu?

 

BÖ - Ben konuşmadım, onlar bana şey yaptılar; Türkçe konuştular; ar*mız 40 m. yanımda gibiydi.

 

GG - Bu üç kişinin fizik yapısı nasıldı?

 

BÖ - Biz insanlar gibi, fakat tür değişik, boyları da ;üçü de aynı boydaydı.

 

GG - Evren haritasında diğer uygarlıkların nerelerde olduğunu gösteren malumat var mı? Size bu haritayı çizdirmenin nedeni nedir?

 

BÖ - Bütün galaksiler önce kainat haritasına alınmıştır sonra gezegenler... bilmediğimiz isimlerin hepsi yazılıdır; kainat haritasının içindeki oluşumun hepsi yazılıdır.

 

GG - O adları öğrenmek istemiyorum; o adlar bizim dilimize benzer kelimelerden mi yoksa yabancı mı?

 

BÖ - Mesela Hulvis gezegeni diyor; *ma o bizce Hulvis değil, Venüs diye isimlendiriliyor... benzer başka gezegenler de öyle *ma konuşması Türkçe *ma ben bir İngiliz olsaydım muhakkak ki İngilizce konuşacaktı...

 

GG - Özellikle o alet...

 

BÖ - Evet, farkındayım; tekrar görüştüğümüzde değişmişti alet; fincan ağzı gibiydi...

 

GG - Cinsiyet farkı var mıydı?

 

BÖ - Benim gördüğüm erkekti, tabii kapalı kendilerine göre elbiseleri vardı. Erkek, görünüşte saçın kesimi çok çıplak, kabak kesim...

 

GG - İlk görüşmenizden sonra, ayrılışlarını görebildiniz mi? Nasıl ayrıldılar?

 

BÖ - Ondan sonra bir darbe oldu; *mc*m hastaneye g*türmüştü... zaten avucunu kaldırdığı z*man ben kendimi porselen gibi kırıldım zannettim, yerde gördüm... ortadaki avucunu kaldırınca birşey çarpmış gibi şey yaptım; deriler falan benim kavladı, döküldü... doktor çarpılmış dedi; dediğim gibi cin, şeytan gibi isimler takmayalım kendimize bile bile...

 

GG - Siz istediğiniz z*man onlarla temas kurabiliyormusunuz?

 

BÖ - Tabii, düşünce yoluyla istediğim z*man temas kurabiliyorum. Demin anlattığım gibi o girişime gireyim; mesela kaç gün, 30 gün o girişime girerim... bütün sinir sistemine yerleştirdikten sonra o şeyi kurarız.

 

GG - ELbiseleri merak ettim; bir de o alet konuşmaları için miydi? Arzın atmosferine uyum sağlak için olabilir, telepatiyle verdiğine göre?

 

BÖ - Elbiseleri resimde var0 86´da birşey çıkacak, tabii inanılacak birşey değil; bu yer dünyasında olm*mış... diğer devletler bu gün için biliyorlar; onların ellerindeki plan çok güçlüdür... 1986 yılında bir gezegenden bir canlı şey yapılacak... zaten bizin güneş sistemindeki gezegenlerde, bir tanesinde yapılıyor bir gezegende...

 

GG - Peki, sonra görüşmeniz nasıl oldu?

 

BÖ - Karşı karşıya deği... temasla zaten biz bu yapımları da çalışma od*mda bir sinema şeyi gibi karşıma inerdi, gece yapıldı, bu yapımlar gündüz katiyyen yapılmadı; ilk görüşmede karşı karşıya idik...

 

GG - Bir daha gözükmediler mi?

 

BÖ - Yok.

 

(Burada konukların arasında bulunan spiritüalist yazar Baykur Bilgin söz alıyor ve soruyor;)

 

BB - Buyurdunuz ki. evrendeki tüm galaksilerin adını yazdık. Şimdi öyle bir tablo çıkıyor ki, sayısı milyarları aşan gezegenlerin adlarını... Halen haritanızda milyarlarca isim mi vardır veya nasıl sığdırdınız?

 

BÖ - Şimdi biz galaksilerin şeyini yazdık... işte o iç gezegenleri aldık... diğer galaksilerin iç gezegeniyle bizim galaksimizin iç gezegenleri...

 

BB - *ma bizim galaksimizin 100 milyar...

 

BÖ - Her neyse, biz ismi geçenleri aldık.

 

BB - Peki, evrendeki deyince... onu anlay*madım?

 

BÖ - Yok milyarlarca değil efendim sadece iç gezegenlerin ismi... belki ben orda yanlış söyledim...

 

(Başka bir konuk söz alıyor ve soruyor.)

 

TB - Neden ben dediniz mi?

 

BÖ - Yani bütün yer dünyasında neden siz şey oldunuz, böyle mi sorarsınız... bizde ırsi olarak var, sadece bende değil, daha evvel atalarımızda da görülmüştür *ma duyurulm*mıştır, dev*m edip gelmiştir.

 

TB - Onlarla ne gibi olaylar oluyor? Bilginiz var mı?

 

BÖ - Resmen gelipte bir Hızır gibi. Hızır dedikleri var ya, Hızır gibi görüşme şeklinde görüşülüyor... herhangi birşey olmadan, başına gelmeden, önceden söyleniyor rüyasında...

 

GG - Uzaylıların araçla gezdirdikleri olaylar anlatılıyor, böyle bir şey yaşardınız mı?

 

BÖ - Böyle bir şey oldu; Işık hızından hızlıydılar. başka gemiler de gördük, bizden hızlı... gezegene gittik...

 

GG - Sonra o gezegene gittiniz mi?

 

BÖ - Evet, gezegene indik.

 

GG - Orada ne yaptınız, ne konuştunuz?

 

BÖ - Demin de söylediğim gibi bir anda yapılacak şey değil. Bir kitap yazıyoruz, bu yönden bazı şeyleri, sizleri tatmin edecek konuşm*mızın olmadığının nedeni, kendimizi bazı yerden çektiğimiz için kelimeler düüşük çıkıyor. Ben biliyorum, kaçınıyorum mecburen. Bu anda vezinler de tutmuyor, kelmeler de. O z*man çok değişiyor, biz tabii kitaba göre çok şeylerden kaçınıyoruz, mecburiyetinde kalıyoruz, bunu biliyoruz, aslında ben hiç konuşmayacaktım fakat ısrarla bir kaç şey yaptık...

 

 

 

Bu konuşmaya karşın Behçet Öcal, 18 Aralık 1977 tarihle Hürriyet´te daha farklı konuşuyordu; "Ürktüm, bütün vücuduma binlerce toplu iğne batıyordu sanki, top mermisini andırır parlak bir ışıktı, içinden biri kadın, üç kişi çıktı. Bana bir şey yapmayacaklarını, başka dünyalardan geldiklerini söylediler, neresi olduğunu açıkl*madılar, bana sık sık görüneceklerini ve resimler göndereceklerini söyleyerek geldikleri gibi gittiler... bu haritada göremediğiniz, ışık ve renk ayrımı yapabilen bir cihazın altına tutulduğunda görülebilecek dünyalar da çizilmiştir. Haritada belirttiğim üzre, evrenin merkezi Kür´dür, Kür Sistemi´nin patl*masıyla evren oluşmuştur. Bizim güneş sistemimizin yanısıra, öteki sistemlerin adları, Morikon, Hulviz, Cemkon, Lev, Morsanit, Lakit ve Ars´dır..." Haluk E. Sarıkaya, haritada Güneş Sistemi´nin 5 cm. çapında bir dairenin içine sığdırıldığını, bunun dahi eğitimsiz bir çoban için başarı olduğunu yazıyordu. Behçet Öcal, görmüş olduğu UFO´nun eskizleriyle birlikte, başka çizimleri ve uzaylıların kendisine açıkl*mış olduğu bilgiyi içeren bir kitabın bulunduğunu ve bunu incelemek için bilim ad*mlarına teslim edebileceğini de ekliyordu.

 

 

Resim Türkiye Ufo Raporu Kitabından

 

8.jpg

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Eğlenceli bir paylaşım olmuş,keyifle okudum.teşekkürler.

 

GG - Ondan sonra dev*m ediyor mu? Uçan dairelerle temaslar?

BÖ - Temaslar, evet çığırttığımda. istediğimde o girişime girdiğimde temaslar aynen dev*m ediyor

 

Çığırtması ilginch tabii.....:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

http://ufoloji.net/sites/default/files/user_uploads/2977/33333333333333333333333pi7.jpg?1292198736

 

Çoban Behçet´in uzaylıları

 

http://img294.imageshack.us/img294/4357/behet2kg7.jpg

 

Türkiye´de medyatik olmayan, daha da önemlisi tüketim platfromu olmayan UFO olgusu ve paralelindeki literatür gerçekten de yetersizdir. Eldeki malzemenin içinde yer alan Niğdeli çoban Behçet Öcal olaya, dikkate değerdir. Öncelikle, ortada Anadolu tarzı olmayan bir iddia vardır, sonra da uzaylıların çizdirdiği varsayılan bir harita.

 

Türkiye´de UFO gözlemleri batıdaki gibi, sık ve kapsamlı değildir. Yaşanan olayların belki de çok azı yansımaktadır zaten UFO literatürü olmadığı için olayları yaşayanlar neyi, nereye haber vereceklerini de bilemezler. Klasik senaryo, önce bir UFO´nun görülmesi, sonra bir medya organında öylesine magazin-haber olarak yer alması, bu arada yetkili ağızların daima "bu bir yıldızdır" demeleri şeklinde gelişir ve son bulur. Zaten yurdumuzda, şu ana kadar dünya UFO literatüründekilere benzeyen tartışmalı da olsa, iyi bir fotoğraf hala çekilememiştir. Konunun Türkiye´deki en iyi araştırmacısı olarak kabul edilen Haluk Egemen Sarıkaya, "Türkiye UFO Raporu-1985" ve "UFO Gerçeği-1982" ve "Türkiye Gizemleri" adlı kitaplarında mükemmel bir araştırma ortaya koymuş olmasına rağmen kırık dökük bir iki fotoğraf ve eskizin dışında görsel malzeme elde edememiştir. Her yıl, birçok UFO ihbarı yapılmakta ama bir türlü aranan düzeyde fotoğraf çekilememektedir. Kısacası, Türkiye UFO literatürü görsel yönden fakirdir, bilgi yönünden ise Sarıkaya´nın arşiv niteliği taşıyan çalışmaları sayesinde kalıcı olabilmiştir. Ama arkasının geldiği söylenemez.

 

Gerek, Sarıkaya´nın çalışmalarında, gerekse de 18 Aralık 1977 tarihli Hürriyet gazetesinde yer alan Niğdeli Çoban Behçet olayı, "Üçüncü Türden Buluşma" klasmanına yani yakın temas olarak alınabilir. Ama olayın ilginç yanı, Çoban Behçet´in 1977´de gündeme gelmesinden çok öncelerde yani 1948´den beri dünyadışı canlılarla ilişkide olduğunu iddia etmesidir yani 29 yıl sonra konuşmuştur. Ama en iyisi Behçet´i kendi ağzından dinlemektir; 22 Mayıs 1982´de Ankara´da yapılan Ruhçuluk Toplantıları´nın sekizincisinde Behçet Öcal konuk edildi ve davetlilerin önünde konuşuldu.aş Konuşmayı toplantıyı yöneten Gürmen Güler yönlendirmişti...

 

http://img399.imageshack.us/img399/6862/111111111111111111111rt2.jpg

 

Gürmen Güler - Behçet Bey, uzaylı dostlarınızla irtibatlarınız nasıl oldu?

 

 

Behçet Öcal - 1948 yılında, bir meradaydım; öğleden sonra saat iki sularıydı, birden güneş ziyasını kesen bir ziya meydana geldi, renkliydi; başımı kaldırdığım zaman bir saniyede belirli bir taş yığınının içine soba borusu uzunluğunda, beş altı metre gibi gözüktü. Bir saniye içinde taşların içine indi, mermi şeklinde. O zaman tabii uzaylı falan diye köy yerinde hiçbir şey bilmiyorduk, ben top mermisi patlayacak diye bir korku geçirdim. Taş yığını ile aramız 40 m. falandı; gemi hiç gözükmedi, indikten sonra gemiyi göremedim fakat geminin indiği yerde 3 kişi meydana geldi, üçü de bir boyda. Şunu düşünebildim; Amerika´dan mı, Rusya´dan mı acaba? Türkiye´de o şeyin olmadığını az çok bilmiyorduk; fakat ben bunu içten geçirirken dediler, biz filan yerden geliyoruz, hiç korkma; göğüslerinde cep aynası büyüklüğünde bir zincire bağlı, bel kemeriyle irtibatlı, daktilo tuşları gibi incecik, sim parıltılı, kıvıl kıvıl üçününkü de hiç durmadan çalışıyor. İçimde o an hiç korku kalmadı, o ferahlığı hiç daha görmemiştim; huzur diyelim; Neticede bize aktardılar şeylerini, aldık. Biz bunu senelerce çok gizledik, çok gizledim ki, o zaman hiç şey yapılmazdı; cin şeytan diye birşey vardı, herkes bunu düşünür, bu korkuyla kimseye açamadık, çok yıllar geçti aradan. Amcamız Eskişehir mıntıka amiriydi, dedi ne yapıyorsun falan filan, durumu açtık, dedi bunu ne yapacaksın, hiç dedim. Böyle şeylerin varsa, Nassa´ya filan, dış devletlere gönderelim dedi. Hayır amca, dedim, böyle şey istemiyorum, 77´ye kadar biz bunu sakladık. 77 Aralık´da bir general ile, ben o zamanlar Bahçelievler´deydim; Hürriyet´e gittik; bize dediler ki; uzaylı gördük, uzaylılarla görüştük, konuştuk, gemilerini gördük diyenleri bastık, gazetemiz kirlendi; artık böyle şeyleri basmıyoruz. Peki, Beyefendi dedim; ber yer dünyasında hiç görülmemiş, şurdan burdan alınmamış .irşey getirsem basar mısınız? Dedi ki, filan gün bizi ara, grup toplantımız var, İstanbul´dan bir profesör gelecek, o gün gelebilir misiniz? Hay hay, dedik, dedikleri gün vardık, çıkarttık, açtık, dağıttı, hepsi üşüşüp baktılar...

 

GG - Evren haritasını nasıl çizmiştiniz?

 

BÖ - Onu bir gece evde, odada elektrik yoktu, bizim hanım lamba tutmak şartıyla çizildi, yardımcım vardı, kimse çizemez; orda da profesör dedi ki; İstanbul´dan gelen; bunu basarız, bravo Türkiye için, Türkiye´den böyle dış devletlere kainatın haritası çizilmiş ne mutlu, bu imkansız bir kişinin çizmesi... üzerindeki işlem dediler, kıl kadar hata olmaması ve bastılar; 77 Aralık´da pazar günü çıkmıştı Hürriyet´te.

 

GG - Ondan sonra devam ediyor mu? Uçan dairelerle temaslar?

 

BÖ - Temaslar, evet çığırttığımda. istediğimde o girişime girdiğimde temaslar aynen devam ediyor.

 

GG - Bir kitap mevzuu vardı?

 

BÖ - Kitap, 4 yıldır uğaşıyoruz fakat bazı nedenlerden olamadı; bu yüzden gecikti... GG - Doğayı doğa yapa enerjidir diyordunuz, nedir bu enerji sizce?

 

BÖ - Enerji, bizim Tanrı olarak kabul ediyoruz.

 

GG - Doğa enerjisi ile beyin enerjisini birleştirmek için çok çalıştım buyurdunuz; bu nasıl bir çalışmadır?

 

BÖ - ....sinir sistemine sirayet edinceye kadar doğa enerjisine saat ayırdım, muayyen saatlerde, iki üç saat daima beyin enerjimi doğa enerjisinin derinlerine kadar sokmayı istedim, sinir sistemime işledikten sonra herhangi bir arzuda bulunduğum zaman mesela bir laleyi görmek istedim; sinir sistemine laliye aldırtıktan sonra laleyi gördüm. Anlatabildim mi, bilmiyorum?

 

GG - Uzaydan geldiğini söylediğiniz o üç kişi malumat ilettiler dediniz? Bu ilişki ne şekilde oldu?

 

BÖ - Ben konuşmadım, onlar bana şey yaptılar; Türkçe konuştular; aramız 40 m. yanımda gibiydi.

 

GG - Bu üç kişinin fizik yapısı nasıldı?

 

BÖ - Biz insanlar gibi, fakat tür değişik, boyları da ;üçü de aynı boydaydı.

 

GG - Evren haritasında diğer uygarlıkların nerelerde olduğunu gösteren malumat var mı? Size bu haritayı çizdirmenin nedeni nedir?

 

BÖ - Bütün galaksiler önce kainat haritasına alınmıştır sonra gezegenler... bilmediğimiz isimlerin hepsi yazılıdır; kainat haritasının içindeki oluşumun hepsi yazılıdır.

 

GG - O adları öğrenmek istemiyorum; o adlar bizim dilimize benzer kelimelerden mi yoksa yabancı mı?

 

BÖ - Mesela Hulvis gezegeni diyor; ama o bizce Hulvis değil, Venüs diye isimlendiriliyor... benzer başka gezegenler de öyle ama konuşması Türkçe ama ben bir İngiliz olsaydım muhakkak ki İngilizce konuşacaktı...

 

GG - Özellikle o alet...

 

BÖ - Evet, farkındayım; tekrar görüştüğümüzde değişmişti alet; fincan ağzı gibiydi...

 

GG - Cinsiyet farkı var mıydı?

 

BÖ - Benim gördüğüm erkekti, tabii kapalı kendilerine göre elbiseleri vardı. Erkek, görünüşte saçın kesimi çok çıplak, kabak kesim...

 

GG - İlk görüşmenizden sonra, ayrılışlarını görebildiniz mi? Nasıl ayrıldılar?

 

BÖ - Ondan sonra bir darbe oldu; amcam hastaneye götürmüştü... zaten avucunu kaldırdığı zaman ben kendimi porselen gibi kırıldım zannettim, yerde gördüm... ortadaki avucunu kaldırınca birşey çarpmış gibi şey yaptım; deriler falan benim kavladı, döküldü... doktor çarpılmış dedi; dediğim gibi cin, şeytan gibi isimler takmayalım kendimize bile bile...

 

GG - Siz istediğiniz zaman onlarla temas kurabiliyormusunuz?

 

BÖ - Tabii, düşünce yoluyla istediğim zaman temas kurabiliyorum. Demin anlattığım gibi o girişime gireyim; mesela kaç gün, 30 gün o girişime girerim... bütün sinir sistemine yerleştirdikten sonra o şeyi kurarız.

 

GG - ELbiseleri merak ettim; bir de o alet konuşmaları için miydi? Arzın atmosferine uyum sağlak için olabilir, telepatiyle verdiğine göre?

 

BÖ - Elbiseleri resimde var0 86´da birşey çıkacak, tabii inanılacak birşey değil; bu yer dünyasında olmamış... diğer devletler bu gün için biliyorlar; onların ellerindeki plan çok güçlüdür... 1986 yılında bir gezegenden bir canlı şey yapılacak... zaten bizin güneş sistemindeki gezegenlerde, bir tanesinde yapılıyor bir gezegende...

 

GG - Peki, sonra görüşmeniz nasıl oldu?

 

BÖ - Karşı karşıya deği... temasla zaten biz bu yapımları da çalışma odamda bir sinema şeyi gibi karşıma inerdi, gece yapıldı, bu yapımlar gündüz katiyyen yapılmadı; ilk görüşmede karşı karşıya idik...

 

GG - Bir daha gözükmediler mi?

 

BÖ - Yok.

 

(Burada konukların arasında bulunan spiritüalist yazar Baykur Bilgin söz alıyor ve soruyor

 

BB - Buyurdunuz ki. evrendeki tüm galaksilerin adını yazdık. Şimdi öyle bir tablo çıkıyor ki, sayısı milyarları aşan gezegenlerin adlarını... Halen haritanızda milyarlarca isim mi vardır veya nasıl sığdırdınız?

 

BÖ - Şimdi biz galaksilerin şeyini yazdık... işte o iç gezegenleri aldık... diğer galaksilerin iç gezegeniyle bizim galaksimizin iç gezegenleri...

 

BB - Ama bizim galaksimizin 100 milyar...

 

BÖ - Her neyse, biz ismi geçenleri aldık.

 

BB - Peki, evrendeki deyince... onu anlayamadım?

 

BÖ - Yok milyarlarca değil efendim sadece iç gezegenlerin ismi... belki ben orda yanlış söyledim...

 

(Başka bir konuk söz alıyor ve soruyor.)

 

TB - Neden ben dediniz mi?

 

BÖ - Yani bütün yer dünyasında neden siz şey oldunuz, böyle mi sorarsınız... bizde ırsi olarak var, sadece bende değil, daha evvel atalarımızda da görülmüştür ama duyurulmamıştır, devam edip gelmiştir.

 

TB - Onlarla ne gibi olaylar oluyor? Bilginiz var mı?

 

BÖ - Resmen gelipte bir Hızır gibi. Hızır dedikleri var ya, Hızır gibi görüşme şeklinde görüşülüyor... herhangi birşey olmadan, başına gelmeden, önceden söyleniyor rüyasında...

 

GG - Uzaylıların araçla gezdirdikleri olaylar anlatılıyor, böyle bir şey yaşardınız mı?

 

BÖ - Böyle bir şey oldu; Işık hızından hızlıydılar. başka gemiler de gördük, bizden hızlı... gezegene gittik...

 

GG - Sonra o gezegene gittiniz mi?

 

BÖ - Evet, gezegene indik.

 

GG - Orada ne yaptınız, ne konuştunuz?

 

BÖ - Demin de söylediğim gibi bir anda yapılacak şey değil. Bir kitap yazıyoruz, bu yönden bazı şeyleri, sizleri tatmin edecek konuşmamızın olmadığının nedeni, kendimizi bazı yerden çektiğimiz için kelimeler düüşük çıkıyor. Ben biliyorum, kaçınıyorum mecburen. Bu anda vezinler de tutmuyor, kelmeler de. O zaman çok değişiyor, biz tabii kitaba göre çok şeylerden kaçınıyoruz, mecburiyetinde kalıyoruz, bunu biliyoruz, aslında ben hiç konuşmayacaktım fakat ısrarla bir kaç şey yaptık...

 

Bu konuşmaya karşın Behçet Öcal, 18 Aralık 1977 tarihle Hürriyet´te daha farklı konuşuyordu; "Ürktüm, bütün vücuduma binlerce toplu iğne batıyordu sanki, top mermisini andırır parlak bir ışıktı, içinden biri kadın, üç kişi çıktı. Bana bir şey yapmayacaklarını, başka dünyalardan geldiklerini söylediler, neresi olduğunu açıklamadılar, bana sık sık görüneceklerini ve resimler göndereceklerini söyleyerek geldikleri gibi gittiler... bu haritada göremediğiniz, ışık ve renk ayrımı yapabilen bir cihazın altına tutulduğunda görülebilecek dünyalar da çizilmiştir. Haritada belirttiğim üzre, evrenin merkezi Kür´dür, Kür Sistemi´nin patlamasıyla evren oluşmuştur. Bizim güneş sistemimizin yanısıra, öteki sistemlerin adları, Morikon, Hulviz, Cemkon, Lev, Morsanit, Lakit ve Ars´dır..." Haluk E. Sarıkaya, haritada Güneş Sistemi´nin 5 cm. çapında bir dairenin içine sığdırıldığını, bunun dahi eğitimsiz bir çoban için başarı olduğunu yazıyordu. Behçet Öcal, görmüş olduğu UFO´nun eskizleriyle birlikte, başka çizimleri ve uzaylıların kendisine açıklamış olduğu bilgiyi içeren bir kitabın bulunduğunu ve bunu incelemek için bilim adamlarına teslim edebileceğini de ekliyordu.

 

Sonuç olarak, Behçet Öcal olayı ile ilgili bilgiler bu düzeydedir, kendisinin halen nerede olduğu bilinmiyor. Ama olayın yapısı veya anlatımı sağlıklı görünmüyor; her ne kadar Ankara Toplantısı´ndaki söyleşi Öcal´ı deşifre etmek amacıyla yapılmamışsa da yani çelişkiler ve mantıksızlıklar göz ardı edilmişse de, sıradan bir çobanın böyle bir iddiaya neden kalkıştığı şaşırtıcıdır. Belki Öcal, gerçekten normalötesi bir olay yaşamıştır ama ne olduğunu görüldüğü kadarıyla anlatamamaktadır. Elindeki harita üzerinde ciddi bir bilimsel araştırmanın yapılmış olduğunu gösteren bir ipucu yoktur; sözünü ettiği profesör kimdir? Hürriyet Gazetesi, olayı medyada her zaman yapıldığı gibi, sadece bir haber olarak görmüş ve sonrası izlenmemiştir. Yine de, Behçet Öcal olayı, yurdumuzdaki fakir UFO literatüründe önemli bir yer tutar, benzeri iddialar yoktur, hele bir de harita gibi somut bir objenin varlığı... Behçet Öcal´ın kendince bir kurgu peşinde olduğunu not etmek kaydıyla son karar okurların ama en can alıcı soruyu da unutmamak gerekiyor çünkü bu uzaylıların işine akıl ermiyor; bir dağın başına inip, bir çobanla neden ilişki kuruyorlar ve neden eğitimsiz birine evrensel haritalar çizdiriyorlar?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Metnin orijinali başka dildeymiş de çeviri programlarıyla Türkçe'ye çevrilmiş gibi bozuk bir dil. Anlattığı şeyler senaryo olduğundan, okuyanlar anlamasın istemiş olacaklar ki çobanın konuşma şekliyle aynen yazılmış. Geminin ışık hızından hızlı gittiğini anlaması da ilginç.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Eline Sağlık

 

GG - Sonra o gezegene gittiniz mi?

 

BÖ - Evet, gezegene indik.

 

GG - Orada ne yaptınız, ne konuştunuz?

 

BÖ - Demin de söylediğim gibi bir anda yapılacak şey değil

 

Eylenceli :D

 

Ama bizim türklerin uzayliyla karşlaşmasi senaryosu benim kafamda cok daha farklı :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...