Jump to content

Fantastik Kurgu Nedir...


birunsatan

Önerilen Mesajlar

Fantastik kurgu popülerlik kazandıkça, gazetelerde olsun dergilerde olsun bu albenili tanım sık sık karşımıza çıkmaya başladı. Bazen gerçek dışı öğeler içeren her kitap için bu tanımı kullananlar olduğunu görüyoruz. Kimi kitapçıların raflarında da aynı kavram karmaşası göze çarpıyor ne yazık ki. Sanıyorum hepimizin kafası fazla bulanmadan, bu konuyu bir miktar irdelemekte fayda var. “Fantastik”, sözlük anlamıyla “gerçekte var olmayan, hayal ürünü, hayali” demektir, dolayısıyla gerçek dünyada yaşanamayacak olaylar içeren her romanı fantastik edebiyat çerçevesine alabiliriz. Ama bu, bir kitap almadan önce iki kapak arasında ne olduğunu merak eden bir okur için yeterli olmayacaktır. Stephen King, otoyol yapmak uğruna doğanın katledilmesine karşı çıkmak adına, canlanan araçların insanlara saldırmasını anlatır bir öyküsünde. Bu öyküyle, Tolkien’ın yeni bir dünya yarattığı Yüzüklerin Efendisi adlı romanı bir tutulabilir mi dersiniz? Dante’nin İlahi Komedya’sını sevenin, Leguin’in Yerdeniz Dörtlemesi’ni de seveceği yüzde yüz bir kesinlikle söylenemez elbette. Bu nedenle içinde hayal gücü olan tüm kitapları aynı kefeye koymak çok da doğru görünmüyor. Zaten neden böyle yapmamız gereksin ki?

 

Fantastik edebiyatı, “gerçek dünyada yaşanamayacak olaylar içeren edebi eserler” şekilde tanımladığımızda, bu alanda kalem oynatmış yazarlar çok geniş bir yelpazeye yayılır. Mesela trajedileriyle tanıdığımız Sheakespeare hayal gücünü pek çok eserinde sınırsızca kullanmıştır. Bir Yaz Gecesi Rüyası adlı eserinde periler kralı ile kraliçesinin birbirlerine oynadığı oyunları anlatır okurlarına. Hamlet, öykünün en can alıcı sahnelerinden birinde babasının öfkeli hayaletiyle karşılaşır. Fırtına’da sürgün edilmiş bir büyücü ailesi ile cinlerinin macerası konu edilmektedir. Nobel ödüllü bir yazar olan Jean Paul Sartre, İş İşten Geçti isimli romanında, öldükten sonra tanışan ve aşık olan bir çiftin ikinci bir şans için dünyaya gönderilmelerini takip eden olayları öyküler. Kafka, Değişim adlı eserinde, uyandığında kendisini dev bir böceğe dönüşmüş olarak bulan Gregor Samsa’yla tanıştırır bizleri.

 

Çoğumuzun Şeytan Ayetleri ile tanıdığı Salman Rushdie, ilk büyük başarısını fantastik öğeler içeren bir romanla, Gece Yarısı Çocukları ile kazanmıştır. Goethe, Faust’da, kurnaz şeytanı alıp karakterlerinin arasına katmıştır. Üç Şilahşörler’le tanıdığımız Alexander Dumas, aslında hayaletleri ve kurtadamları da birçok eserinde kullanmıştır. Türkiye’ye dönüp baktığımızda ise Nazlı Eray, İhsan Oktay Anar ve Sadık Yemni gibi birkaç istisna haricinde edebiyatla hayal gücünün pek buluşmadığına şahit oluruz ne yazık ki. Son zamanlardaki hareketlenmenin kalıcı olup olmadığını ise biraz zaman, biraz da medyanın ve eleştirmenlerin tutumu belirleyecek gibi görünüyor.

 

Kimliğini 20.yüzyılda bulan fantastik kurgu ise, fantastik edebiyatın günümüzdeki en popüler dalıdır. Bu türün ayırt edici noktalarına sadık kalınarak yazılmış eser sayısı, bu saptamayı yapabilmemiz için fazlasıyla yeterli. Bu türün en önemli özelliği, gerçek dünyaya fantastik öğeler katılması yerine, tamamen hayal gücüne dayanan bir dünyada geçen öyküler anlatılmasıdır. Mitolojisi, coğrafyası, tarihi, ırkları ile, “yani her detayıyla” yazara ait bir dünyadır bu. Elbette yazar bu dünyayı kurgularken, gerçek dünyanın kelimelerinden yararlanır.

 

Zaten başka türlü okurlarıyla iletişim kurması mümkün olmayacaktır. Ama türün ciddiye alınabilecek yazarları, bu kelimeleri ait oldukları kültürlerden koparmaya, onlara bambaşka anlamlar yüklemeye daima özen göstermişlerdir. Çok tanrılı, haçın olmadığı, kurgulanmış bir dünyadaki “şövalye”nin Hıristiyan kültüründeki haçlı şövalyeleri ile göbek bağı olamayacağı açıktır. Bu kurgulanmış dünyanın en çekici yönü, her milletten okura aynı mesafede durabilme imkanı sağlamasıdır. Bir Türk, bir Rus ya da bir Japon okur, fantastik kurgunun karakterleriyle aynı kolaylıkla özdeşleşebilir. Ayrıca yazara amacının dışına taşmadan, sadece içini acıtan olgular üzerinde kalem oynatma özgürlüğü tanır. Mesela tarihteki belli bir savaşı değil ama savaşın kendisini, insanlar üzerinde yarattığı etkileri işleyebilirsiniz.

 

Ya da belli bir kişinin, belli bir milletin önyargılarını değil, ama bizzat önyargı olgusunu sorgulayabilirsiniz. Böylece tek bir kişiye bile savunmaya geçme, “biz aslında böyle değiliz”i ispatlama ihtiyacı duyurmadan, derdinizi rahatça anlatabilirsiniz. Teknolojinin yerini büyünün alması, bu türün diğer belirgin özelliği ve eğlenceli tarafıdır. Fantastik kurgunun kahramanları, büyüler sayesinde görünüşlerini baştan ayağa değiştirebilir, yüzlerce mil ötesini görebilir ya da hayvanlara hükmedebilirler. Bu yetenek bazen Harry Potter’vari büyücülük okullarında, bazen deneyimli bir büyücüyle usta-çırak ilişkisi içinde kazanılır. Kahramanlık, dostluk ve fedakarlık ise ayırt edici bir özellik olmamakla birlikte, türün yazarlarının en çok tercih ettikleri temalar arasında sayılabilir.

 

Bu türden bahsederken, bazıları “fantastik kurgu” yerine “fantazi” romanı demeyi tercih ederler. İngilizce’de bu türü tanımlayan “fantasy” kelimesinin okunuşundan türetilen bu tanıma itiraz etmek pek anlamlı olmayacaktır. Ama pek çok alanlarda farklı kullanımları olan “fantezi” kelimesi ile karıştırılma riski taşıdığını vurgulamak gerek. “Fantazya” denilmesi de mümkündür, ama bu da cümle içinde kullanılması zor bir sözcüktür, ayrıca türe yabancı kişilere fikir vermekte yetersiz kalabilmektedir. Fantastik kurgu ise, hem daha tanınmış bir tür olan bilim kurgu ile paralelliğinden, hem de farklı anlamlara çekilmesinin neredeyse imkansız olmasından, en rağbet gören isim olmuştur. Ayrıca konu ettiğimiz romanlarda, kurgunun ayrılmaz parçaları olan zaman ve mekanın da hayal gücüne bırakılmış olması, bu tanıma ayrı bir doğruluk katmaktadır. Yani yapılan Hamlet’teki ya da Faust’taki gibi kurguya gerçek ötesi öğeler eklemek değil, kurguyu bütünüyle hayal gücü üzerine kurmaktır. Dolayısıyla genel kullanımda bu türe ait romanları “fantastik kurgu” olarak adlandırmak en iyisidir. Elbette farklı görüş ve önermelere saygı duymak gerekir.

 

Gerçek dışı öğeler içeren her edebiyat eserinin fantastik kurgu romanı olmadığını böylece açtıktan sonra, bu türün de kendi içinde pek çok açılımı bulunduğunu vurgulamak gerek. Kapağında asasına dayanmış bir büyücü, kılıcını kuşanmış bir savaşçı ya da gerçek ötesi bir yaratık bulunan her kitap okuyucuya aynı öyküyü vaat etmez. Fantastik kurgu denince ilk akla gelen yazarlardan Weis-Hickman çifti anlattıkları öykülerde macera boyutunu ön planda tutmuş, Ursula K.Leguin edebi yönüne ve işlediği temalara ağırlık vermiş, Tolkien, Eddings, Robert Jordan gibi yazarlar ise hayal gücü ile edebiyatı dengelemeye özen göstermişlerdir. R.A.Salvatore Kara Elf üçlemesinde bize dünyayı kötülerin gözünden göstermiş, Steven Brust Vlad Taltos romanlarında sosyalist devrimciliğini sergilemekten kaçınmamıştır.

 

Hatta Terry Pratchett gibi türe eğlenceli bir bakış açısı katanlar, her üç sayfada bir yüzümüze geniş gülümsemeler konduranlar bile olmuştur. Tüm bu yazarlar, fantastik kurgunun ayırt edici noktalarına sadık kalmış, ama kendi roman anlayışlarının ve okurlarına yaşatmak istedikleri duyguların yönlendirmesiyle, bizlere birbirlerinden çok farklı lezzetler sunmuşlardır. Şurası kesin ki her türün başyapıtları sayılıdır. Ama her türün olduğu gibi fantastik kurgunun da değerini, çoğunluğu oluşturan vasat örnekleri değil, başyapıtları belirler. Metinlerini “eleştirel” olarak tanımlayan Pratchett, büyümek ve ölüm korkusu gibi temaları işleyen Leguin ve en bilinen örnek olarak Tolkien benzeri yazarlar, okurlarını yarattıkları dünyalarda fantastik yolculuklara çıkarırken, edebiyattan uzak düşmemeyi de başarmışlardır.

 

Kişilerle, olaylarla değil bizzat olgularla uğraşması, okuru değişik diyarlarda ilginç kültürlerle tanıştırarak “seyahat” arzusunu tatmin etmesi ve içerdiği yaratıcılık ile fantastik kurgu günümüzde dünyanın en çok okunan türlerinden biridir. Bundan sonra da yeni açılımlarla zenginleşmeye, bizleri rengarenk diyarlarda gezdirirken bazen eğlendirip bazen düşündürmeye devam edeceği şüphe duymadan söylenebilir. Yeni yeni tanınmaya başladığı ülkemizde bile sadece fantastik kurgu basarak yaşayabilen yayın evlerinin bulunması, hayal gücü ile edebiyatın buluşmasındaki çekiciliğin evrenselliğine işaret etmez mi?

 

Barış Müstecaplıoğlu...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ah Elbereth

Ah Lorien,... Sadece savaşlar büyüler kılıçlar yaylar için değil,hayatın zorluklarından kaçmanın en güzel yolu.(özelliklede Türkiyede yaşıyosanız!!!!)Hayal gücünüzü inanılmaz boyutlara taşır.Bir an depresyona girersin , bir an kendini Shire'da , Minas Tirith'te bulursun.Ben çok yaparım.Düşücelerden uzaklaşıp kendimi hayal dünyama kapatırım.Kendinize karakter beğenir ve onun davranışlarını örnek alıp kendi karakterinizi oluşturursunuz.Hayatın nekadar değerli olduğunu anlarsınız.

 

 

Fazlamı psikolojik oldu ne :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...