Jump to content

Neyzen Tevfik


doors

Önerilen Mesajlar

Tam adı Tevfik Kolaylı'dır.İlköğrenimini Bodrum'da gördü.Orada usta bir neyzen olan Berber Kâzım'la tanıştı ve ondan ney dersleri almaya başladı. İzmir İdadisi'ni bitirmeden ayrıldı. Kendi kendini yetiştirdi; Farsça öğrendi. Fethiye Medresesi'nde dört yıl okudu.Bu dönemlerde Mehmet Akif Ersoy ile tanıştı.Mehmet Akif'e ney öğretti. Bektaşi tarikatına girerek Sütlüce Tekkesi şeyhi Münir Baba'ya bağlandı.1902 yılında Mısır'a gitti. Bir süre Mısır'da yaşadı.2.Abdülhamit için yazdığı "Abdülhamid'in ağzından bir nutk-ı hümâyun" adlı hicvini İstanbul Kıraathanesi'nde okuyunca tutuklanmak istendi fakat çevrenin işe karışması ile kurtuldu. "Türk aydınlarının Mısır hidivi hakkındaki düşünceleridir" başlığı ile gazetelerde yayımlanan yazı nedeniyle hakkında tutuklama kararı verildi. Kurtulmak için de "Kaygusuz Sultan" adlı bektaşi tekkesine sığındı.2.Meşrutiyet'in ilanı ile İstanbul'a döndü.

Neyzen Tevfik 1910 yılındakendi deyimiyle "sarıklı bir zâtın kızı olan Cemile Hanım'la", kardeşinin ve babasının karşı çıkmasına karşın, annesinin ısrarı ile evlendi ve bir kızı oldu.Kızı 3 aylıkken esinden ayrıldı.

1.Dünya Savaşı yıllarında, askeri müze'nin kurucusu Muhtar Paşa'nın emrinde ve mehterbaşı olarak askerlik yaptı. Düzenle arası iyi olmayan Neyzen Tevfik, herhangi bir meseleden dolayı Muhtar Paşa ile kavga etti ve askerden çıkarıldı.

1923 yılında Atatürk'le tanışan Neyzen Tevfik, 1927 yılında sara nöbetleri ve alkol yüzünden daha sonra sık sık gideceği Toptaşı Tımarhanesi ve Zeynep Kâmil Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı.

1940’lı yıllarda doktoru olduğu kadar dostları da olan Mazhar Osman ve Rahmi Duman'ın aracılığı ve valiliğin oluru ile Bakırköy Akıl Hastahanesi'nin 21 nolu koğuşu ona ayrıldı. İstediği zaman gelir, yatar, dinlenir ve çıkar giderdi.

Rahmi Duman, Neyzen Tevfik'le ilgili şunları yazmış; "Onu yakinen tanımak mazhariyetine 1932’de erdim. O tarihte genç bir asistan olarak Bakırköy Akıl Hastahanesi'ndeki 18 numaralı serviste (ehline) açmış olduğu şiir ve felsefe kürsüsünün hevesli ve usanmak, yılmak bilmeyen bir talebesi olmuştum."

 

Dostlarından İhsan Ada, Neyzen Tevfik'in eserlerini, onun gözetimi altında, “Azâb-ı Mukaddes” adı ile kitaplaştırdı.1950'li yıllarda onemli rollerde 2 sinema filminde oynadı.

 

1930'larda İstanbul Belediye'sinin bağladığı aylık dışında Neyzen'in düzenli bir geliri olmadı hiç.Para, mal-mülk, şan-şöhret elinin tersiyle ittiği şeylerdendi. Adaletsizliğe, çıkarcılığa, kör inançlara, baskıya, otoriteye, din istismarına sert ve etkili bir üslupla hicivlerinde ve hayatında baş kaldırdı. Boynunda eski yazıyla "hiç" yazardı.

28 Ocak 1953'te hayata veda etti.Cenaze namazında caminin avlusundan taşan kalabalık; ana caddeleri, kahveleri, yolun karşısında ki barbaros bulvarını doldurdu. Memurların, profesörlerin, ileri gelenlerin yanı sıra kılıklarına çeki düzen vermeye çalışmış sarhoşlar, sokak serserileri ve bin bir çeşit insan bir arada uğurladılar Neyzen'i.

Neyzen Tevfik'in Atatürk hayranlığı ve sevgisi öyle büyüktür ki,Atatürk'ün cenazesinde agladıgı kadar ailesinin cenazesinde bile aglamadıgı söylenir.

 

 

Edep

 

Tanidigi bir subayi ziyarete,kislaya gider.Subayin ricasi üzerine askerlere ney çalar.Sonunda aska gelip zeybek oynamaya durur.

Pantolonun dügmelerini iliklemeyi unuttugunu gören erlerden biri

" Efendi amca,edep yerin açikta kalmis " der.Neyzen oyunu kesip keserek ellerini kaldirarak Tanri'ya seslenir: " Çok sükür sana, nihayet karsima edebim oldugunu söyleyen bir kulunu çikardin "

 

Hangisini içer ??

 

Yesilayci bir profesör, "içkinin zararlari" konulu bir konferans veriyormus.Konusmasinin bir yerinde dinleyicilere sormus:

" iki kovadan birine raki digerine su doldurup bunlari bir esegin önüne koysak, esek hangisinden içer acaba " Dinleyiciler hep bir agizdan " Suyu " demisler. " Neden suyu içer" demis profesör, Neyzen hemen atilmis, "Esekliginden ".

 

Ahmet Rasim milletvekilligi döneminde bu espriyi Mustafa Kemal'e anlatmis.M.Kemal bunu çok begenmis.

Atatürk beraberindekilerle bir aksam çiftliginde içerken,az ötede dolasan bir köylü çocugunu yanina çagirarak sormus :

--Biz ne yapiyoruz ?

--Raki içiyorsunuz.

--Söyle bakalim, iki kovadan birine raki digerine su doldursak,bunlari esegin önüne koysak,esek hangisini içer ?

--Rakiyi !

--Aman,demis,sebebini sormayalim!!!

 

Yol veririm

 

Meyhanenin tuvaletine giderken,daracik koridorda bir kabadayi ile karsilasir.Birinden birinin kenara çekilmesi gerekmektedir.

Neyzen, " Müsaade et,geçeyim " der.Sarhos kabadayi, "Sen kime kafa tutuyorsun babalik, ben senin gibi cigeri iki para etmezlere yol vermem " diye aksilenir.Bizimki hemen kenara çekilir, " Ben veririm " der.

 

Aksaray'da bir ev kiralar.Yeni tasindigi siralar,geceleri meyhaneden dönerken ara sokak içindeki evini bulmakta güçlük çekmektedir.Bir gece,karsisina çikan bekçi'ye:

--Bekçi baba,Neyzen Tevfik buralarda bir yerde oturuyor.Sen evini biliyormusun?

--Neyzen Tevfik sensin ama beyim!

--Ben sana kimim diye sormadim,Neyzen Tevfik'in evini sordum...

 

Hüseyin Sehsuvar anlatiyor:" ...küfürlere basladi.Sonra basini sola çevirip bana döndü:

--Hüseyin,ben önüme gelene sövüyorum.

--Söversin,

--Bana bir sey yapmiyorlar???

--Ne yapacaklar?

--Ulan yoksa bunlar beni adam yerine mi koymuyorlar???

 

Yüksel Bastunç,"bu olay ne kadar dogrudur,bilinemiyor" diye yaziyor:

 

"Atatürk bir aksam Neyzen'i Florya'daki kösküne çagirtiyor.Bir iddiasi vardir:

--Senin çok fazla içki içtigini söylüyorlar.Benim kadar içermisin?

--Ne kadar içersiniz? der Neyzen

--iki tane kiloluk raki içerim.

M.Kemal kelimelere basa basa bu sözleri söylemistir.Neyzen'in gözünü korkutmak istemistir. "Canim ne isterse,susuz,mezesiz" diye devam eder.

Neyzen: "Bende iki kilo içerim ama,öyle içmem.Kâse geliyor,iki kiloluk rakiyi Neyzen kâseye bosaltiyor.Digerleri Neyzen'in basini kâseye daldirip lakir lakir rakiyi içecegini zannediyorlar.Fakat Neyzenin isi bitmemistir.Bir somun ekmek bir de irice bir kasik geliyor.Neyzen ekmegi lokma lokma koparip kâsedeki rakiya bastiriyor.Lokmalar rakiyi iyice çekince,Neyzen çalakasik yanasiyor bu bade tridine.

Yine anlatilanlara göre; M.Kemal," Pes,pes " diye bagirarak ayaga kalkmis ve elleriyle yüzünü kapatmis...

 

Sadrazam Sait Halim Pasa Neyzeni Yeniköy'deki yalisina davet eder.Yenilip içildikten,Neyzen'n Ney'i dinlenildikten sonra Pasa Neyzen'e pirlanta islemeli essiz bir ney armagen eder.

Bizimki neyi eline alip inceler ve Pasa'ya geri varir.

--Hayrola üstad begenmedin mi?

--Çok begendim

--Peki neden almiyorsun?

--Ben yolsuz kalinca bu neyi satarim,yazik olur.Iyisi mi sen bana bes Lira ver,bu ney sende dursun...

 

Ikinci Mesrutiyet döneminde nazirliga getirilen bir zat,çok geçmeden yegeninin vali olarak atanmasini saglar. Karsilastiklarinda,Neyzen:

--Masallah,kardesinizin oglu tipki fasulyeye benziyor.

--Genç yasta vali oldu,neden fasulyeye benzesin?

--Iste bende onun için benzetiyorum ya.Fasulye de siriga sarilarak büyür.

 

Hamam Sefasi

 

Bir gün Neyzen arkadasi çayci Haci ile Ibrahim Pasa Hamamina gitmislerdi.Keyif bu ya, hamamda âlem yapma arzusuna kapildilar.Yani hamamda raki içmek,birkaç gün ardi ardina demlenmek istediler. Iki dost ufak bir damacanaya o devrin çok meshur rakilarindan olan ve Büyükada'daki manastirda bir papazin çektigi rakidan ( ki o yillarda buna "papazin düzü" derlerdi )doldurttular.Bardak,kadeh,fincan alma lüzumunu görmediler.Hamam taslari ne güne duruyor?Rakiyi da kurnalardan birine döktüler,basina geçip taslarla içmeye basladilar.

Neyzen çaldi,Haci okudu.Haci okudu,Neyzen çaldi.Böylece günü geçirdiler.Raki tükenince etirttiler.Üçüncü gün pestemallari da attilar.Çirilçiplak, ney çalarak,okuyarak,siir söyleyerek günü geçirdiler. Hamamin sicakligi da onlari bol bol terletiyor ve bu yüzden içki tutmuyor,adamakilli sarhos olamiyorlardi. Ne yapmali? Neyzen hemen kararini verdi, sirtina bir pestemal alarak sokaga firladi. Direklerarasindaki Sokrat eczanesine kosarak büyük bir sise eter aldi. Hamama dönünce eteri,rakiyi kurnaya döker.Baslarlar içmeye...

Taslar çoktan kurnanin dibinde,rakinin içinde, kim çikaracak? Esasen tasa ne hacet var, beygir gibi egilip içmek dururken??? Egilip lakir lakir içerler...Bu cümbüs dört gün sürer. Nasil oluyorsa, iki kafadar Adem. Havva, Seytan ve Cennet hakkinda bir bahse, bir münakasaya giriyorlar.

Iki çiplak Adem'in cennettte nasil gezdigini, elbisesini,donu olup olmadigini konusuyorlar.Ve nihayet Adem'inde cennette kendileri gibi çiplak yasadigina hükmediyorlar. Madem ki Adem Babamiz çiplak gezerdi, onlar niçin gezmesin?"Gezerim,gezemezsin" derken Neyzen firlayarak "Ben gezerim, iste Sehzadebasi'na gidiyorum!" diyerek hamamin kapisindan sokaga ugruyor.Neyzenin çikamayacagina inanan Haci, belki disarda,soguklukta gizlenmistir düsüncesiyle Neyzen'in pesinden -kontrol kaygisiyla- çikiyor. Fakat Neyzen'in sokaga çiktigini ögrenince, o da firliyor.Neyzen önde Haci arkada, ikiside çiplak,sakallar uzamis Sehzadebasi'na kadar geliyorlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne ararsın Tanrı ile aramda

Sen kimsin ki orucumu sorarsın?

Hakikaten gözün yoksa haramda

Başı açığa neden türban sorarsın?

 

Rakı, şarap içiyorsam sana ne

Yoksa sana bir zararı, içerim

İkimiz de gelsek kıldan köprüye

Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

 

Esir iken mümkün müdür ibadet

Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et...

Senin gibi dürzülerin yüzünden

Dininden de soğuyacak bu millet.

 

İşgaldeki hali sakın unutma

Atatürk'e dil uzatma sebepsiz

Sen anandan yine çıkardın amma

Baban kimdi bilemezdin şerefsiz

 

Neyzen Tevfik

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

rasyonel bir bilgimi bu ilk defa duyuyorum

Eee , öğrenmenin yaşı yok! :D Her küfürlü hicvi Neyzen yazacak değil ya. Bırakalım da yetenekli birini etkilemiş olsun.

Cem Yılmaz olsa yanıt olarak "hayır popomdan uydurdum" derdi ama ben "evet rasyonel (yani akılcı mı demek istedin acaba?)" demekle yetineceğim.

 

Araştırmak da bir alternatif tabii...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bakındım biraz....üslupda neyzene baya bi yakın....ama şu da var yani benim bakındığım kadarıyla....çok net ve kesin birşey yok...yani böyle böyle diyorlar...şöyle şöyle diyorlar....gibilerinden dolaşan bir laf var.... tabi bu durumda neyzene ait olması yada diğer şahsa ait olması hali eşit değerde soru işareti taşıyor kafamda:D.....ama her kim yazmışsa...gerçek sahibi kimse şiirin...ben gayet iyi buldum:)

rasyonelden kastım- mantıklı-aklı ikna yolunda başarılı-delil niteliği taşıyan herhangi birşeydi:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İnternette bulunan şu haber yeterince rasyonel sayılır mı? :)

 

Şaire Özür Borçluyuz!

Geçen hafta bu köşede yayımladığımız şiirle bağlantılı yanlışlık yapmışız.

"Ne ararsın tanrı ile aramda

Sen kimsin ki orucumu sorarsın?

Hakikaten gözün yoksa haramda

Başı açığa neden türban sorarsın?

Rakı, şarap içiyorsam sana ne

Yoksa sana bir zararı içerim.

İkimiz de gelsek kıldan köprüye

Ben dürüstsem sarhoşken de geçerim.

Esir iken mümkün müdür ibadet?

Yatıp kalkıp Atatürk'e dua et.

Senin gibi dürzülerin yüzünden

Dininden de Soğuyacak bu millet.

İşgaldeki hali sakın unutma

Atatürk'e dil uzatma şerefsiz.

Sen anandan yine çıkardın ama

Baban kimdi bilemezdin şerefsiz."

 

Şiirin Neyzen Tevfik'e ait olduğunu yazmıştık. Okurumuz Fahrettin Telseren, şiirin, Neyzen'e değil Mutlu Çelik'e ait olduğuna dikkatimizi çekti. Ardından Tire'den değerli dost Lütfü Çakır aynı uyarıyı yaptı. Buna karşılık yazının çıktığı gün başka dostlardan da bu şiiri görsel verilerle süslenerek Neyzen Tevfik imzası ile internette dolaşan örneklerini ulaştırdılar. İçimize kurt düştü!

 

İmdadımıza değerli aydın insan Alpay Kabacalı yetişti. Telseren ile Çakır'ı doğrulayan Kabacalı, şiirin öyküsünü de aktardı. 18 Mayıs 2003 günü Hürriyet Gazetesi "Bu dava tam Aziz Nesin'lik" başlıklı haberinde Ankara Cumhuriyet Savcısı, "Behey Dürzü" başlıklı şiiri Atatürk düşmanlarını eleştirmek için vitrinine asan çiçekçi Bülent Ulusoy hakkında Atatürk'e hakaret gerekçesiyle dava açmıştı. Devreye giren polis müdürü Mutlu Çevik, şiiri kendisinin yazdığını, adının da "Cevaben" olduğunu, 1994'te Yalnızlık Pusuda Bekler kitabında yayımladığını bildirmişti.

Çelik, Barış Partisinin poster yapıp Neyzen imzası ile yayımlaması üzerine, "şiirinin izinsiz kullanımından dolayı yürütmeyi durdurma kararı" aldığını açıklamıştı. Bilirkişi Kabacalı ve Ataol Behramoğlu, şiirin Neyzen'e ait olmadığını mahkemeye sunmuşlardı. Aynı yanlışlığı yapan Akşam Gazetesi de "Sayın Mutlu Çelik, şiirin kendisine ait olduğunu 1997 yılında Ankara 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden aldığı kararla kanıtladı. Düzeltir, okurlardan ve Sayın Çelik'ten özür dileriz" diye yazmıştı. Biz de okurlarımızdan ve sayın Mutlu Çelik'ten özür diliyor, bu güzel şiirinden dolayı da kutluyoruz. Telseren'in gönderdiği metindeki son bölümünü de ekleyerek, şiiri tamamlıyoruz:

 

"Riyakarsın sakal gizlemez seni

Haram ile doldurmuşsun keseni,

Dokunmaz sanırsın ama

Dokunursa bu millet ......... seni!"

Şiir, televizyonlarda boy hedefi yapılan Atatürk düşmanı bir yobaz için yazılmıştı. Kabacalı'ya genç kuşaklar için Neyzen'in şiirlerinin yeniden derlenmesini önerdiğimizde, nazik bir davranışla Özgür Yayınevince basılan Çeşitli Yönleriyle Neyzen Tevfik adlı kitabının beşinci baskısını gönderdi.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ikna edici gibi....bide kaynak belirtsen:D

Ehh yani! :wacko: "rasyonel bi bilgimi bu ilk defa duyuyorum" yazıp araştırma zahmetine katlanmayan sen, "evet" yanıtına yine inanmayan da sen, "biraz bakınan ve bulamayan" da sen... Şimdi de link için nokta atış mı istiyorsun? :D

 

Çoğu forumda olduğu gibi burada da doğrudan link vermek yakışıksız. Ama (mutlaka aslında aklına gelmiş olabilecek) bir ipucu vereyim: o yazıda başka yerlerde adının geçmesi görece zor olan kişilerden söz ediliyor. Örneğin

 

Fahrettin Telseren

Alpay Kabacalı

 

vb...

 

Belki kaynağı google'da (evet evet alta vista değil gugıl. bu kıyağı da yapıyorum sana bak) bu iki isim + şiir + dürzü diye aratırsan sonuç sayısı tatminkar bir azlıkta olur. Ne dersin? ;)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

araştırma zahmetine katlanıp da kesin bir bilgiye ulaşamamış olan ben desek daha doğru olur... bu soruyu bir anda kafama sokan sen tabiki bir açıklama yapacaksın.......rasyonellik konusuna gelince rasyonel kelimesinin orada yarattığı alt anlam gayet yerinde ve doğru bir kullanımdır.....sitede bir yazı belirtip daha sonra yazıyla ilgili kaynak belirtmenin çok absürd olacağını sanmıyorum...ha bunu buraya yazana kadar pm den bana link atsan sanırm ....şuanda burada bunuda konuşmak durumunda da kalmayacaktım.....ikna edici olup olmadığı konusuna gelince..... ikna edici değil demedim yazı için...sadece kaynağını sordum.......sormuş olmamın da yanlış bir yanı olduğunu düşünmüyorum....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

araştırma zahmetine katlanıp da kesin bir bilgiye ulaşamamış olan ben desek daha doğru olur... bu soruyu bir anda kafama sokan sen tabiki bir açıklama yapacaksın.......rasyonellik konusuna gelince rasyonel kelimesinin orada yarattığı alt anlam gayet yerinde ve doğru bir kullanımdır.....sitede bir yazı belirtip daha sonra yazıyla ilgili kaynak belirtmenin çok absürd olacağını sanmıyorum...ha bunu buraya yazana kadar pm den bana link atsan sanırm ....şuanda burada bunuda konuşmak durumunda da kalmayacaktım.....ikna edici olup olmadığı konusuna gelince..... ikna edici değil demedim yazı için...sadece kaynağını sordum.......sormuş olmamın da yanlış bir yanı olduğunu düşünmüyorum....

Browsing/surfing konusunda daha deneyimliyim demek...

 

Bu soruyu kafana sokmadım. DOĞRU bir bilgi verdim ve sen "ama ben ikna olmadım" tavrı sergilediğin için bir de kanıt yazdım sana. Sonra da ikna olduğunu değil zaman-mekan-insan üçlemesi barındıran bilginin "ikna edici gibi" olduğunu yazdın.:)

 

Bu kaynağı burada sorana kadar pm atsan linki de pm yolu ile alırdın tabii, o ayrı konu.

 

Burada savunman gereken hiçbir şey yok aslında, biliyorsun.:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

nedir yani burada bakan herkes bi anda aa scared böle demiş öyledir kesin mi diyecek?...ne güzel işte....bir yanlışı düzeltmiş oldun...ispatıyla birlikte......senin haklılığını haksızlığı tartışmıyorum zaten......ama sende kabul et bende haksız değilim:)

Sana haksız diyen benden beter olsun.:)

 

Hatta:

 

Üstüne alma fakat dinle samur kürkçüyü sen,

Nasıl olsa kabahat sahibini terk etmez.

 

- Tevfik Kolaylı (24 Mart 1879-28 Ocak 1953)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...