Jump to content

Şaman Davulu ile Meditasyon Bağlantısı


nevermore

Önerilen Mesajlar

Kadim zamanlardan günümüze kadar uzanan Şamanizm inanç siteminin uygulayıcısı şamanlar, ritüellerde kullandıkları birkaç çeşit müzik enstrümanlarıyla dikkat çekmektedirler.
Özellikle aralarında özel bir bağ olduğuna inandıkları davulları, söz konusu çalışmamızın temelini oluşturmaktadır. Yapmış oldukları dini ayinlerde veya buna ritüel de diyebileceğimiz çeşitli seanslarda davulun gücünden yararlanmışlardır. Şamanların davulla birlikte ritmik ses dalgalarını kullanarak bir tür trans haline geçtikleri bilinmektedir. Perrin’e göre bir tür bayılma haliyle ya da yoğun bir ajitasyonla kendini gösteren bu hal değişikliği, M. Eliade’den sonra çoğu kez trans ya da esrime (extase) olarak nitelendirilmiştir .  

Trans hali; hipnoz veya herhangi bir medyum aracılığıyla girilen, vücudun haricî uyarıcılara kapalı olduğu yarı uyanık durum olarak değerlendirilmektedir. Şamanın ritüellerde sergilediği trans hali bu tanıma genel hatlarıyla uymaktadır. Şaman, trans halindeyken bilinç tamamen kaybolmamaktadır. Trans haline girip çıkma zamanlarını kendisi belirleyebilmektedir. Şamanın bu durumundan yola çıkarak, davul yardımıyla girdiği bu trans haline bir nevi meditasyon da demek yerinde olacaktır.
Meditasyon, terim olarak derin düşünme anlamına gelmektedir. Bireyde iç huzura ulaşma, öz benliğe inme ve zihnin denetlenmesi olarak da yorumlanabilir. Birçok dinde ve farklı kültürde, manevi anlamda arınma tekniği olarak kullanılmıştır. Meditasyon olgusu kendi içinde birçok tekniği barındırmaktadır. Meditasyonun özünde de içsel dünyaya yolculuk vardır.
Bu bağlamda şamanın davulu ile trans haline geçmesi bir nevi meditasyon tekniği olarak görülmektedir. 

image.thumb.png.e8f48f3af241e34882bdee99ecb118a1.pngimage.thumb.png.f8006097a8879f0e13ec30d6f2c4404e.png

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şaman Davulu

Şamanın en önemli nesnesi, kullandığı aracı davuldur. Hatta çoğu yazarlara göre davul şamanın eşi olarak görülmektedir. Ritüellerin ayrılmaz bir parçası olan davul, meditasyon içinde bulunmaz bir ses kaynağıdır. Şaman, davulunu kayın ağacından ya da sedir ağacından yapar, bu ağaçların genelde obadan uzak yerde yetişmiş olmasına özen gösterilir, çünkü insanlar ve hayvanların dokunmamış ve temiz olması istenir. Davulun tokmağı da özel bir ayinle yapılır yine bu tokmakta kayın ağacından veya geyik boynuzundan yapılır.


Davul âyin sırasında şamanın ruhu (mânevî varlığı) dünyayı dolaşırken, taşıt ödevini görür. Karada gezerken davul at, tokmak kamçı, sulardan geçerken davul kayık, tokmak kürek, göklere çıkarken binilecek kuş olur .Davulun önemini Eliade şöyle özetlemiştir; Şamanı “dünyanın merkezine” taşımak veya havada uçmasını sağlamak için olsun, ruhları çağırmak ve “hapsetmek” için olsun, nihayet gürültüsüyle şamanın işine yoğunlaşmasını ve içinde dolaşmağa hazırlandığı manevi âlemle temasa gelmesini sağlamak için olsun, şamanlık seansının yürümesi için vazgeçilmez bir ögedir . Yine davulun önemine vurgu yapan Radlof’a göre ayin için elbisenin önemi yoktur, fakat şaman davulu önemlidir ve bu olmadan ayin bir kuvvet taşımaz .


Hiçbir şaman kendi arzu ve isteğiyle davul yaptıramaz; yaptırdığı davulu koruyucu ruh veya ruhlar tarafından kabul edilmedikçe kullanamaz. Şor kamları davul yapma emrini (ilhamını) Mustağ (Buzdağ) denilen dağdan alırlar. Mustağ şamana bütün ömrü boyunca kaç tane davul kullanabileceğini tayin eder. Tayin edilen sayı tamam olunca şamanın ömrü de tükenmiş olur İnan’a göre her davul, şamanın ölümünden sonra ormana götürülüp, parçalanır ve bir ağacın dalına asılır; şamanın ölüsü ’de bu ağacın yanına gömülür. Şamanın defni esnasında hususi âyin ve merasim yapılmaz, ilahilerde okunmaz .

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Şaman Davulu ile Meditasyon

Meditasyon neredeyse insanlığın varoluşu kadar eski bir kavram ve elbette tarihi bu kadar eskiye dayanan her öğreti, inanç, kavram gibi meditasyon da farklı zamanlarda, farklı coğrafyalarda tekrar tekrar yorumlanmıştır. Bu tekrar yorumlamalara rağmen, aslında pratiğin özü hep aynıdır. Ne var ki bu özle çalışırken kullanılabilecek sonsuz araç gereç var.


Bu yüzden pratiklerin çeşitleri, sayıları katlanarak artabiliyor. Şaman davulu ile meditasyon arasındaki bağlantı bu pratiklerden biri de sayılabilir. Şamanların görevleri arasında tedavi de bulunmaktadır. Bu tedaviler içerisinde müzikle tedavi yöntemi de bulunmaktadır. Müzikle tedavi dönemi ilk çağlardan şamanlardan günümüze kadar uzanmıştır.  İnsanlar şifa bulmak için şamanlara gider ayinlerine katılırlardı. Böylece bazı rahatsızlıkların giderildiğine inanırlardı. Şamanlar bu ayinlerde davul eşliğinde şarkılar söyler ve dans ederlerdi. Davul sesi eşliğinde ayinini sürdüren şaman hem kendini trans haline sokar hem de ayinde bulunan insanları bir nevi hipnotize eder.


Günümüzde meditasyon ile içsel dünyalarına yolculuk yapan insanlar şaman davulunun etkisiyle de aynı yolculuğa çıkabilmektedirler. Davul şamanlarda bir tür iletişim aracı olarak görülür ve şaman davulu çalmaya başladığında madde aleminden manevi alem arasında bir köprü kurmaktadır. Bu ayinler psikolojik şifa özelliğine sahiptirler. Bu sebeple şaman kötü ruhları iyi ruhların yardımı ile kovmakta ve cemaatini ruhen ferahlatmaktadır . Yazılı kaynaklar şamanların ilk çağlardan beri hastalık ve kötü ruhların insanlardan uzaklaşması için, müziğe başvurduklarını, şarkı ve ritimden faydalandıklarını söylemişlerdir.
Bekiroğlu müzik ile tedavi hakkında şunlardan bahsetmiştir; Antik döneme kadar hastalıkları tedavi etmek ya da kötü ruhları bedenden çıkarmak için kullanılan hızlı, yavaş, sert ya da yumuşak melodiler ile ikna ve etkileyici sözlerden oluşan şarkılar müzikle tedavinin temelini oluşturmuştur. İlkçağ düşünürleri, müziğin temelini içinde yaşadığımız evrenin doğal ritmik düzenine ve uyumuna bağlamışlardır. Ay, güneş, gezegenler, gece-gündüz, mevsimler her biri belli bir ritim içinde devinen, belli bir uyum sergileyen nesne ve olaylardır. Ayrıca, insan bedeninin yapısı, işleyişi de müzikteki ritim ve uyum öğelerini taşımaktadır.
Müziğin bu denli güçlü olması, insanlar üzerinde bıraktığı etkiyle görülebilmektedir. Sesin pek çok gizemli özelliği vardır. Örneğin, müzik günlük sağlığımızı, bilinçliliğimizi ve davranışlarımızı etkileyen fiziksel şekiller ve yapılar oluşturabilir.

Seslerin hassas hücreler, dokular ve organlar üstünde nasıl etki yaratabileceğini siz düşünün. Titreşen sesler kendilerini çevreleyen hava içinde şekiller oluşturur ve titreşim harekete bağlı enerji alanları yaratır. Biz de bu enerjileri emeriz, onlar da bizim nefes alış verişimizi, nabzımızı, kan basıncımızı, kas gerginliğimizi, cilt sıcaklığımızı ve diğer içsel ritimlerimizi yavaş yavaş değiştirir (Campell, 2002: 49).
Dünyayı yaratan ilk patlamadan, kozmik Om’dan, Logos’un ilk sözünden beri ses hem bir gerçek hem de bir mecaz oldu. Ses ve titreşim enerjiyi maddeye dönüştüren ve uzayda zaman kavramını yaratan kalp atışları gibidir. Dünyanın özünde müzik vardır ve bütün hayat türleri buna tepki verir, müziğe ve sese göre hareket eder (Campbell, 2002: 255). Ses havada dalgalar halinde yayılır, ölçü birimi de frekans ve şiddettir. Frekans ses perdesiyle, sesin tiz ya da pes olmasıyla ilgilidir; ses kaynağının bir saniyede oluşturduğu halka sayısı hertz ile ölçülür.
Ses perdesi ne kadar yüksekse titreşim o kadar hızlı, ne kadar düşükse titreşim o kadar yavaştır.


Son derece düşük perdedeki ses dalgalarının boyları çok daha uzundur, havada kapladıkları alan da çok geniştir. Normal bir kulak 16’dan 20.000 hertze kadar olan sesleri algılayabilir.
İnsanların duyma eşikleri kültürden kültüre ve çevreden çevreye değişebilmektedir.


Dr. Tomatis, yüksek frekanslı seslerin (3.000’den 8.000 hertz ve yukarısına kadar) beyinde çınladığını ve beynin düşünme, üç boyutlu algı ve hafıza gibi işlevlerini etkilediğine inanmaktadır. Orta frekanstaki seslerin (770 ile 3.000 hertz arası) kalbi, akciğerleri ve duyguları harekete geçirdiğini, düşük frekanslı seslerin de (125’ten 750 hertze kadar) fiziksel hareketi etkilediğini söylemektedir. Sürekli devam eden pes bir ses bizi halsizleştirir, diğer yandan pes ama hızlı bir ritim dikkati toplamayı ve sakin kalmayı zorlaştırır (Campell, 2002: 47) Sesin dalgalardan ve dalga boylarından oluştuğunu hepimiz bilmekteyiz. Ses (titreşim) ile insan beyni arasındaki bağlantıya bakacak olursak eğer, bazı ses frekanslarının doğrudan insan vücuduna etki ettiği görülmektedir. Hatta belli özel ses frekanslarına maruz kaldığımızda beynin endorfin salgıladığı keşfedilmiştir. Endorfin, vücudumuzda ağrıyan dokularda, ağrının azalması için salgılanan bir hormondur. Biz buna doğal ağrı kesici de diyebiliriz. Frekanslardan oluşan tek şey duyduğumuz sesler değil, beynimizde de frekans kavramının bir karşılığı var.


Biliyorsunuz beynimiz nöron denilen sinir hücrelerinden meydana geliyor. Bu nöronlar birbirleriyle elektriksel ve kimyasal sinyaller vasıtasıyla iletişim kuruyorlar. İşte nöronların birbirleriyle iletişimde kullandıkları bu sinyallerinde tıpkı ses gibi dalgalardan oluştuğunu düşünebiliriz. Beyinde gerçekleşen elektriksel aktiviteler ve bunun sonucu ortaya çıkan ritmik ve tekrarlayıcı paternler diyebiliriz bunlara, Beynimizdeki bu aktivitede, genellikle çeşitli dalga tiplerinin kombinasyonundan meydana geliyor. Bunları frekans yoğunluğuna göre sıraladığımızda; Delta, Teta, Alfa, Beta ve Gama dalgaları olarak adlandırılıyorlar. Bu dalgalara kısaca bakarsak eğer; Delta ve Teta dalgaları uyku ile ilişkilendirilen dalgalar, uyku sırasında beynimizde en yoğun olan frekanslar bunlar. Delta derin ve rüya görülmeyen zamanlarda izleniyor. Teta dalgaları ise Rem uykusu dediğimiz, rüya görülen ve gözlerimizin hareket ettiği dönemde izleniyor. Bu dalgalar 1 den 8 hertz’e kadar olan dalgalar. Yavaş salınımlılar. 8 ve 14 hertz aralığı ise beyinde dinlenme anlarıyla ilişkilendirilen bir aralık ve bu aralıkta beynin Alfa dalgaları yaydığı görülüyor. Beta ve Gama dalgalarıysa 14 ile 100 hertz aralığına kadar olan bölümde yer alıyor. Bu aralık insan beyninin konsantrasyon anlarıyla ilişkilendiriliyor (Özcan, 2022).


Zihni ve bedeni bütünleştirmek için tasarlanmış meditasyon, yoga, biofeedback ve diğer uygulamalar gibi dakikada 60 vuruş yapan bir müzik –ki bunlara belli Barok ve New Age müzikler de dahildir- dikkati ve genel sağlığı geliştirerek bilinci beta alanından alfa alanına çekebilir. Şamanlara özgü davul sesleri dinleyiciyi teta alanına götürür, bu da yüksek bilinç düzeylerine ulaşmayı hatta belki de farklı boyutların algılanmasını sağlayabilir (Campell, 2002: 85).

Anlayacağımız, biz farkına varmasak ta, bedenimizde bir yerlerde beynimizde tıpkı ses gibi dalgalardan oluşan bir şeyler oluyor. Ama ses ile beyin arasındaki ilişki yalnızca bu benzerlik üzerinden ilerlemiyor. Çünkü duyduğumuz sesleri de bir bakıma beyin dalgalarına dönüştürüyoruz. Sonuçta işitmek veya duymak bir beyin aktivitesidir. İnsanlar bu ilişkiyi ve benzerliği, bilerek ya da bilmeyerek, tarihin başından bu yana duyduğumuz seslere özel bir anlam yüklediler. Sesi bir tedavi aracı, şifa aracı olarak gördüler. Bunun en eski örnekleri de bulunduğumuz coğrafya da ve komşu coğrafyalarda görülmüştür. Antik Anadolu ve Yunanistan’dan bahsediyoruz. Yunanistan’da özellikle de ruhsal hastalıkları tedavi etmek amacıyla insanlar, mağaralara giderlerdi. Bu mağaralar şifa merkeziydi. Mağaralarda çatlaklardan sızan su damlalarının yere düşme veya su birikintisine düşme sesi, insanlara içsel bir huzur verdiği gibi, özellikle de akıl hastaları için kullanıldıklarını bilmekteyiz. İşte bu düşünce yapısı kadim inanış biçimi olan Şamanizm’de de mevcuttu. Şamanlar, kullandıkları davulu şifa amaçlı da kullanıyorlardı. Davul sesine odaklanıp dikkatli dinlerseniz eğer, çıkan bu ritmik sesin insanları bir tür trans ortamına hazırladığını anlayabiliriz (Özcan, 2022).


İnsan kalbi sese ve müziğe göre ayarlanmıştır. Şaman, davulunu belirli bir ritimle çalmaya başladığında insanlarda şunların olabilmesi muhtemeldir; Nabız, müzikle ilgili frekans, tempo ve yükseklik gibi niteliklere karşılık gelir ve sesin ritmine ayak uydurmak için hızlanır ya da yavaşlar. Ritim ne kadar hızlıysa, kalp o kadar hızlı atar; ritim ne kadar yavaşsa, kalp de o kadar yavaş atar. Nefes alış veriş hızı gibi, daha düşük bir kalp atışı daha az fiziksel gerilim ve stres yaratır, zihni sakinleştirir ve bedenin kendi kendisini iyileştirmesine yardımcı olur. Müzik doğal bir kalp atış düzenleyicisidir.


Alaskan, Bilge, ve Şarman’nın yapmış olduğu çalışmanın sonucunda şunlar yazmaktadır. Şaman davulu dinlemenin ruhsal duruma etkisi araştırmasının sonucunda iki hafta boyunca 10 gün süre ile günde 20 dakika düzenli şaman davulunu canlı dinlemenin özellikle bireylerin öfkeyi doğru ifade ederek, öfkeyi kontrol etmeye olumlu etkisi olduğu, stresi azalttığı, ruhsal ve bedensel sağlığı olumlu etkilediği sonucuna varılmıştır (2015).

KAYNAKÇA
Alaskan, A. M., Bilge, A. & Şarman, Ç. (2015). Şaman Davulu Dinlemenin Ruhsal Duruma Etkisi. Çankırı Karatekin Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 6 (1) , 137- 150. Retrieved from https://dergipark.org.tr/tr/pub/jiss/issue/25890/272796 Aleksandr Kryajev, İki dünya arasında: Sibirya'nın şamanları, (Fotoğraf, 2018). tr.sputniknews.com. Erişim 7 Temmuz 2022. https://tr.sputniknews.com/20180731/sibirya-tuva-tiva-kizil-saman-samanizm-kultur- turkler-1034548338.html

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...