Jump to content

Geçmiş Yaşamların Kayıtları


nevermore

Önerilen Mesajlar

Pek çok insan için reenkarnasyon öğretisi, ezoterik bilimin insan düşüncesine yaptığı en aydınlatıcı katkılardan biridir. Mantıksal olarak tatmin edicidir, asil bir yaşama ilham verir, zor durumlarda ümit ve cesaret sağlar. İnsan yaşamında başka türlü anlayamayacağımız ve anlamsız göreceğimiz pek çok şeyi açıklamakla kalmaz, geleceğin genel hatlarının önemli bir doğruluk derecesiyle öngörülebilmesini de sağlar. İlerletilmiş bir horoskop kadar ayrıntılı değildir elbette, ama eğer ruhun geçmişte izlediği gelişim çizgisi bilinirse, gelecekteki olası gelişmeler hakkında, özellikle de inisiyasyon ve okült çalışmalar hakkında sonuç çıkarmak mümkün olur.


Fakat, iyileşme sağlayacak kadar güçlü olan herhangi bir ilacın yanlış kullanılması durumunda, zehirlenmeye de neden olabilmesi gibi, reenkarnasyon öğretisi de okült bilimin diğer herhangi bir konusu kadar problemli olabilir. Gerçekten de suiistimal edilmeye en eğilimli konulardan biridir, çünkü yeterli hayal gücü mevcutsa, geçmiş yaşamlarla ilgili ayrıntılı romantik hikâyeler oluşturmak çok basittir. Okült çevrelerin edindiği deneyimler, bu konuya yönelik medyumluğun en popüler ve belki de en kârlı faaliyetlerden biri olduğunu göstermektedir.


Okült bilimin prestijine ve saflığına samimiyetle önem veren hiç kimse, bu kadar değerli bir öğretinin, yandaşlarının aptallığı yüzünden komik ve güvenilmez bir hale getirilmesine esef duymadan edemez. Bu tür tüm beyanlar karşısında kullanılabilecek bir kanıt standardına çok ihtiyacımız vardır.


Bu beyanlar bazı medyumlar açısından bir buyruk gibidir ve hiçbir kanıt sunulmaz veya istenmez, zaten kanıtın mevcut olduğu bile bilinmez.


Geçmiş yaşam kayıtlarına ulaşma yöntemleriyle ilgili kısa bir açıklama, kanıtların nasıl elde edilebileceğini ve testlerin nasıl uygulanabileceğini göstermemizi sağlayabilir. Karşılaştırmalı bazı kanıtlar mevcut olmadığı sürece, diğer bir adı kendini beğenmişlik olan bilinçaltı benliğe ne kadar çekici gelirse gelsin, bu tür hikâyelere inanmak akıllıca değildir.


Gerçekleştirilen her eylemin, hissedilen her hissin veya düşünülen her düşüncenin kaydı, aslında gezegenin ruhunun hafızası olan yansıtıcı eterde [diğer bir deyişle "akaşik kayıtlar"] bir görüntü olarak kaydedilir. Yansıtıcı eter, izlenimleri fotoğraf filmi gibi muhafaza eden bir aynaya benzer.


Fakat bu görüntüler rasgele bir şekilde saklanmaz, tıpkı kendi bilinçaltı anılarımız gibi bir çağrışım yasasına itaat eder. Peş peşe meydana gelen şeyler bir araya getirilir. Böylece, eğer bir şey bilinç tarafından hatırlanırsa, onunla bağlantılı olan şeyler de bilince çekilme eğilimi gösterir. Bu psikolojik sürecin ayrıntıları Zihnin Mekanizması (Violet M. Firth adıyla Machinery of the Mind) adlı kitabımda mevcuttur ve burada ayrıntısına girilmesine gerek yoktur. Peş peşe meydana gelen olaylar birbirine bağlanmakla kalmaz, eşzamanlı olarak veya aynı mekânda meydana gelen veya aynı konuyla ilgili olan olaylar da birbirine iliştirilir. Dolayısıyla, görülecektir ki, eğer belirli bir fikirler grubundan tek bir görüntü bilince getirilebilirse, onunla ilişkili diğer fikirleri hatırlamak da nispeten kolaydır. Bunun için o konuyla ilgisi olmayan düşünceler durdurulur ve konuyla ilişkili düşüncelerin kendi kendine bilince çıkmasına izin verilir. Engellenmediği süreçte zaten bu olur.


O halde, geçmiş hayatların anıları yansıtıcı eterden, yani gezegenin bilinçaltı zihninden hatırlanabilir; yeter ki biz bir başlangıç noktası teşkil edecek herhangi bir fikir bulabilelim. Bu konuda zorluk yaratan şey ipucu eksikliğidir. Bu tıpkı bir zamanlar ezberlediğimiz ama şu anda aklımıza gelmeyen bir şiiri, ilk dizesinin bize hatırlatılması durumunda tekrar hatırlayabilmemiz gibidir.


Tüm kayıtlar eterde okunabilecek şekilde mevcut olmasına rağmen, araştırmalarımızı zorlaştıran şey aşırı malzeme zenginliğidir. Günlerce ve haftalarca araştırıp pek çok ilginç şeyi tespit edebiliriz ama kesin bir başlangıç noktamız olmadığı sürece aradığımız şeyi bulmakta başarısız oluruz.


Pek çok şey bir başlangıç noktası oluşturabilir. Bazen anı parçaları çocuklukta mevcuttur ve daha sonra tekrar hatırlanabilir. Anılar bazen rüyalarda ortaya çıkar veya bir yeri görür görmez ya da ilgili döneme dair bir kitap okurken karşımıza çıkar. Üstelik hepimizin en derin bilinçaltı hafızasında tüm şahsi kayıtlarımız mevcuttur. Fakat o bilinçaltı, kişiliğin doğrudan erişimine karşı sıkı bir şekilde korunaklıdır ve yalnızca dolaylı yaklaşım yöntemlerine güvenmemiz gerekecektir. Herhangi bir irade veya dikkat çabası bizi fantezi diyarına götürerek kendi amacına zıt düşer.


Geçmiş yaşamlarımızı hatırlamaya çalışırken, koşulların karşımıza çıkaracağı tesadüfî ipuçlarına güvenmemiz gerekir. Hafızamızı zorlasak bile, unuttuğumuz bir adı hatırlamaya çalışırkenkinden fazla zorlayamayız. Hatırlamak istediğimiz şeyin bilinçaltı zihinde olması gerçeği nedeniyle, bu anılar tanımı gereği bilincin erişim alanı dışındadır ve bu bilgiye ulaşabilmemiz için yabancı bir aracının onu bizim erişim sahamıza sokmasını beklememiz gerekir.


Geçmişin herhangi bir parçasının kavrayış sahamıza girmesi durumunda ise, o hayatın tümünün sonsuz ayrıntılarıyla birlikte bilinçaltı zihinden bilinç düzeyine getirilmesi sadece serbest çağrışım tekniğinin sabırlıca uygulanmasına bağlıdır. Bu durumda bilince çıkarılabilecek ayrıntıların sınırı, sabrımızın sınırına bağlıdır.


Psişik kişi geçmiş kayıtları okumaya çalışırken, genellikle farklı bir yöntem kullanır. Kendi geçmiş kaydında onunla yollarının kesiştiği bir nokta bulmalıdır, aksi halde bağlantılı hafıza imgeleri ipinin ucunu tutamayacaktır. Belli belirsiz bir ipucu bile bunu sağlayabilir. Ne kadar önemsiz olursa olsun ortak bir anı (Mısır tapınaklarıyla veya Fransız ortaçağının aşağı yukarı aynı dönemiyle ortak bir bağlantı), yani her iki kişinin anı dizisinde de mevcut olan küçük bir gerçek tespit edilir edilmez bağlantı kurulur. Psişik artık ipin ucunu yakalamıştır ve anılar yumağı artık çözülebilir. Bazen psişik mekân anılarından, bazense doğrudan sorgucunun bilinçaltından okuma yapacaktır; her iki yöntem de eşit ölçüde etkilidir. Bazen de bir trans medyumu üzerinden bağlantı kuran bir ruh, fiziksel bir bedende enkarne haldeki araştırmacının kullandığıyla aynı okuma yöntemlerini kullanarak bir sorgucunun geçmiş yaşamının kayıtlarını verebilir.


Yani bu tür kayıtlara erişim sağlamaya yönelik tüm bu farklı yöntemlere sahibiz ve konu hakkında deneyimi olan herkes, problemin kayıtları okumaktan ziyade, hem sorgucunun hem de psişik hassas kişinin bilinçaltındaki imge ve fantezilerin görüntüyü işgal etmesini önlemekle ilgili olduğunu kolayca görecektir. Psikanalizcilerin kanıtlamış olduğu gibi, bastırılmış veya engellenmiş arzular bu tür işgaller için güçlü ve çok etkili bir kaynaktır. Belirli bir anı tabakası etkinleştirildiğinde, o konuyla ilgili olan, uzun zamandır unutulmuş bir romanın da bu karmaşaya katkıda bulunması aynı derecede muhtemeldir. Gençliğin aşırı duyarlı döneminde okunmuş bir hikâyedeki kahramanla kendimizi özdeşleştirmiş olabiliriz ve daha sonra, karmik kayıtlarımızı araştırmaya başladığımızda, o hikâyenin konusunu geçmiş bir hayatın anısıymış gibi bilince aktarmamız mümkündür.
Açıkçası, kayıtların okunmasında karşımıza çıkan sorun, bize sunulan bilinçaltı malzemesi yığınından sahte ve alakasız kısımların elenmesi ve reddedilmesi meselesidir. Psişik belli belirsiz bir izi takip ederken çok işkence içeren ihtimalleri elemek zorunda kalabilir ve bir süre doğru izi takip ederken, yanlış bir koku alıp doğru izden sapmak da son derecede kolaydır.
Bu nedenle, geçmiş yaşam kayıtları genellikle çok parçalı bir şekilde elde edilir. Sorgucu kendi anılarını okurken veya bir psişik kişi sorgucunun anılarını onun için okurken genellikle birkaç belirli ve ayrıntılı sahne olacaktır, ama serbest çağrışım yöntemiyle ayrıntılar zorlu bir şekilde ortaya çıkarılana kadar, çok az genel tutarlılık olacaktır. İç Planlardan bağlantı kuran bir varlık bu kayıtları verdiğinde ise, kayıtlar genellikle özet niteliğinde, yani popüler bir ansiklopedide verilenlere benzer bir dizi kısa kayıt biçiminde olacaktır.

Çok değerli ipuçları sunduğu ve daha sonra serbest çağrışım yöntemiyle her zaman içi doldurulabileceği için, bu kayıtlar gelecekteki çalışmalar için paha biçilmez bir temel oluşturacaktır. Kendisine bu kayıt dizileri sunulacak kadar şanslı olanlar, bu nedenle en alakasız ayrıntıları bile muhafaza etmeye çok özen göstermelidir. Fakat bağlantı kuran ruhların bu kayıtları vermesi sık rastlanan bir durum değildir, çünkü eğer bu ruhların kendileri belirli bir gelişmişlik seviyesinde değilse, İkinci Ölüm'ün hiçbir gücünün olmadığı planın ötesine yükselemeyeceklerdir. Yani bilinç kişiliğin gayrı-maddi yönleri üzerinde odaklanmış kaldığı sürece, ruhsal varlık, bireysellikle (reenkarne olan egoyla) ilgili şeylerin anılarına veya bilgisine erişemeyecektir ve dolayısıyla onun için, son hayatındaki kişilik onun tek varlığıdır. Ancak bilinç yüksek benlik seviyesine eriştiği zaman geçmiş yaşamlar hatırlanabilir. Bu nedenle, iletişim kuran ortalama bir ruhun geçmiş yaşamlarla ilgili bilgisi, ortalama bir enkarne ruhunkinden, yani sıradan bir insanınkinden fazla değildir. Ancak bir inisiyasyon okulunun koruması altında çalıştığımız zaman, dünyada olduğumuz halde cennetin yüksek bilinçli ruhlarıyla bağlantı kurmaya başlayabiliriz.

O zaman, o varlıklar bize geçmiş çağları anlatacak ve eğer izin alınabilirse bize kayıtları okuyacaklardır; fakat bu izin için, öğrencisini denetleyen Üstattan izin alınmalıdır, çünkü bu bilginin dikkatlice verilmesi gerekir. Eğer dikkat edilmeden rasgele verilirse, iyilikten ziyade kötülüğe neden olabilir.
Geçmiş yaşamların kayıtlarına doğruluk kontrolü yapmanın en iyi ve en basit yolu, daha önce okunanları söylemeden, çeşitli psişiklere bu kayıtları okutmaktır. Genellikle önemli derecede onaylama elde edilir. Farklı psişikler birbirini onayladıkları hususlar bağımsız tanıkların şahitliği gibi, doğru kabul edilebilir ve çeliştikleri hususlar ise yanlış gözlemlenmiş olarak kabul edilmelidir.
Farklı psişiklerin onaylanmadan kalan şeyler söylemeleri de her zaman mümkündür. Bunların mutlaka yanlış kabul edilmesi gerekmez, sadece onay gelene kadar kanıtlanmamış olarak kabul edilmelidirler.


Görülebilecek çok fazla ayrıntı söz konusu olduğunda, bir medyum belirli şeyler görürken diğer bir psişik onları kaçırıp başka bir şey görebilir.


Bir sonraki doğruluk kontrolü yöntemimiz, mevcut yaşamdaki bilinen gerçekleri geçmişin ışığında açıklamaya çalışmaktır. Eğer bir dizi enkarnasyonun kayıtları doğru bir şekilde okunmuşsa, aralarında net bir nedensellik bağını görebiliyor olmamız gerekir. Üstelik eğer uzak geçmişin elini daha yakın geçmişte görebiliyorsak, kendini gelecekte gösteriş biçimini de görebilmemiz gerekir ve bu geçmiş yaşamların doğru okunmasına dair en tatmin edici test ve değerli bir doğrulamadır.

Konuyu berraklaştırmak için bir örnek verelim. A, B ve C'nin geçmiş yaşamlarda tekrar tekrar birbirleriyle ilişki kurduklarını düşünürsek ve eğer A ve B bir araya geldiyse, C de muhtemelen fazla uzakta değildir ve uygun zamanda sahneye çıkarak rolünü oynayacaktır. Eğer bu olursa, okunan kayıtların büyük ölçüde doğru kabul edilmesi doğrultusunda somut bir kanıt ve güçlü bir onaylama teşkil eder.


Fakat ilgili meselenin ciddi karmaşıklığı nedeniyle, bu tür bir okuma asla tam olmayacaktır. Bu nedenle beklenmedik faktörlerin beklenmedik nedenler oluşturmasına da her zaman hazırlıklı olmamız gerekir.


Eğer bu iki yöntem, yani psişiklerin yorumlarını karşılaştırma ve sonuçları mevcut yaşam gözlemleriyle karşılaştırma yöntemleri kullanılırsa, profesyonel şüpheci dışında herkes için yeterince ikna edici kanıtlar elde ederiz.


Bu tür sistematik bir karşılaştırma olasılığının yokluğunda, bir kaydı şüpheli hale getiren belirli şeyler vardır. Eğer doğal bazı içgüdülerin şeytani toynaklarını fark edersek, kayıtların kaynağı için bilinçaltı zihinden daha öteye bakmamız gerektiğini anlarız.
Bu içgüdüler kendilerini iki şekilde gösterir. Kendini koruma güdüsünün özelliklerinden biri, en insani güdülerden biri olan ego tatminidir. Eğer bu hayatta çok sıradan özelliklere sahip bir şahıs belirli bir geçmişte olağanüstü özelliklere sahip biri olduğunu iddia ediyorsa, şu iki sorudan birisini sorabiliriz; kayıt doğru mu ve eğer doğruysa, şahıs ara süreçte ne yaptı da ruhsal gelişim dünyasında alçaldı? Geçmişte var olmuş bir ihtişamı iddia etmek, görünüşe göre şimdiki sıradan bir hayata çok fazla ihtişam yansıtmaktan ziyade, kayda değer bir düşüş sergileyen ara yaşamlarının varlığına şüphe düşürür. Mevcut insanlığın büyük bir kısmı, şu anda sönük hayatlar yaşayan son derece sıradan insanlardan oluşmaktadır. Çok sayıda geçmiş enkarnasyon kaydının çok parlak yaşamlar süren olağanüstü insanlar göstermesi ilginçtir. İnsan son derece makul olarak neden pek çok kişinin bu kadar büyük bir değişim geçirdiğini sorabilir. Günümüzdeki hikâyelerde de genellikle söz konusu olduğu gibi, geçmişin hikâyelerinde de debdebeye şüpheyle yaklaşılmalıdır.


Aynı şekilde, romantik hikâyelerin, özellikle de gayrı-meşru romantik hikâyelerin şeytani toynakları kendini gösterdiği zaman, dikkatle ilerleyip çok sayıda soru sormamız yerinde olur.


Karmik bağlar yoluyla bize bağlı olan ikiz bir ruhla mevcut enkarnasyonda yüz yüze karşılaşıp bunun anısının kendiliğinden bilince sıçradığı ana kadar, neden onun varlığından şüphelenilmez? Eğer gerçekten böyle bir ikiz ruhumuz vardıysa, bunun anısı muhtemelen çocuklukta kendisini gösterirdi ve onun gelişini yıllarca bekliyor olurduk. Dahası, neden ikiz ruhlar hiç birbiriyle evlenmez de, hep bir başkasının yasal eşi olarak ortaya çıkar? İnsanın gerçekten ikiz ruhuna rastlamış olması, mevcut sorumluluk ve onurunu terk etmesi için yeterli bir sebep olabilir de, olmayabilir de, ama ikiz ruhların bu bağı toplumun gözü önünde nadiren doğrulayabilmesi çok gariptir.


Mükemmellikten uzak mevcut toplumsal yapımızda pek çok evliliğin, taraflardan birinin veya diğerinin ruhsal bağlantısını kopardığı ve memnuniyetsiz olan tarafın kendine başka yerlerde yeni bir eş aramaya güçlü bir şekilde çekildiği gerçeğiyle yüzleşmemiz gerekiyor. Duygusal doyumsuzluk duygusal gerilime neden olur ve böylesine bitkin ve mutsuz bir zihin halindeyken, problemli yönleri henüz bilinmeyen ve manyetizma aşinalığı henüz sönmemiş olan çekici bir yabancıyla karşılaşılır. Bu yabancıya karşı gösterilen beklenmedik şiddetli duygusal reaksiyon, çağlara uzanan karmik bir bağ varsayımıyla açıklanır. Bu varsayıma göre, şu anda birbirine çekilmekte olan bu iki kişi hayatlar boyunca birlikte olmuştur ve ikisinin arasına girmek için şeytani bir şekilde yollarına çıkarılan mevcut enkarnasyondaki şanssız ve lüzumsuz eşin yapabileceği tek şey ise, iki ruh kaderlerinin kaçınılmaz kanunlarına itaatle birbirine doğru çekilirken kenara çekilmektir. Şanssız bir şekilde ve cehalet içinde kendisine ait olmayanı sahiplenen lüzumsuz eş dışında suçlanacak kimse yoktur. Bu istenmeyen kişinin acısı üzücüdür, fakat karma kanunlarının hükmü gereği kaçınılmazdır.


Aslında zina olan bu şeyin hafifletilerek sahte bir argüman halinde ileri sürüldüğünü kim bilir kaç kez duymuşuzdur. Karmik bağlar kavramını hiç duymamış, sadece içgüdüleriyle birbirine çekilen insanlar arasında zinanın tehlikeli bir sıklıkla meydana geliyor olmasının konuyla ilgisi görmezden gelinmektedir. Karmik bir bağ iddiası, farklı bir sınıflandırma hakkı için yeterli bir neden olarak görülüyor.


Evlilikle ilgili bir sorunun doğrularına ve yanlışlarına dair hüküm vermek kolay bir şey değildir ve hiç kimse karşıdakinin iyiliklerinin ve kötülüklerinin neler olduğunu söyleyemez, ama en azından şu kadarını söyleyebiliriz ki, karma yasasında veya geçmiş üzerinden işleyen güçlerde sadakatsizliği açıklayan şeyler olabilirse de bunu mazur gösterecek bir şey yoktur. Çekilmek bir şeydir, teslim olmak başka bir şey.


Geçmiş yaşamların anısı çok faydalı bir şekilde sıradan insanlardan gizlenmiştir ve deneyim göstermektedir ki bunun böyle olması iyidir çünkü bir ruhun bilgiyi doğru kullanabilmesi için belirli bir aydınlanmış derecesine ulaşması gerekir. Geçmişte bir şeyin meydana gelmiş olması, aynı şeyin yeniden olmasına izin verilmesini gerektirmez. Önceden uyarılmış olmak, şimdi erken tedbir almak anlamına gelmelidir. Eğer bilgimizi hatalarımızdan ders almak yerine hataları tekrarlamak için bir
mazeret olarak kullanacaksak geçmişi bilmenin ne faydası var? O zaman sadece gelecek için taze karma yığıyor oluruz.
Karmik sorunlarla karşılaştığımızda yapabileceğimiz en iyi şey tüm şahsi düşünceleri bir kenara koyup kozmik yasaya uyum içinde bunları çözmeye çalışmaktır. O zaman o konuda karmasız hale geliriz ve mevcut yaşam, düğümün çözülmesi görevine adanmak zorunda olsa da, geleceğin yolu önümüze açılır.

Dione Fortune

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...