Jump to content

İsa'nın Ölüm Anı Ve Dirilişi


nevermore

Önerilen Mesajlar

[TABLE=width: 567, align: center]

[TR]

[TD]Hz. İsa’nın Dünyadaki Yaşamı Nasıl Sona Erdi ve Nasıl Bir Anlam Taşıyordu?

 

Hz. İsa, öğretileri ve hastaları iyileştirme yetisiyle pek çok mürit kazanır. Bunlardan bazıları, O’nun Yahudileri Romalıların boyunduruğundan kurtarmak üzere, Tanrı tarafından gönderildiğine inanır. Bu nedenledir ki, Hz. İsa’nın Mayasız Ekmek Yortusu’nu kutlamak üzere Kutsal Şehir’e, (Yeruşalim’e) gelmesi, Romalı yetkililerden ziyade, onlarla iyi geçinmeye çalışan Yahudi önderleri rahatsız eder. Yahudiler için Mayasız Ekmek Yortusu, Tanrı’nın seçilmiş insanlarını bir diğer baskıcı yönetimden, Mısırlılardan, Hz. Musa’yı göndermek suretiyle kurtarmasını kutladıkları bir şenliktir. İzleyen olaylar, Hz. İsa’nın dünya üzerindeki yaşamının son bulmasıyla noktalanarak, bir doruk noktası oluşturur. Hz. İsa’nın bu olaylara dair söz ve eylemlerinin kayıtları, Aziz Markos’a göre Kutsal Kitap’ta yer almaktadır. Aşağıdaki metin, Aziz Matta ile Aziz Luka’nın anlatıları itibariyle de açıklayıcı bir temel teşkil eder. Aziz Matta, Aziz Markos ve Aziz Luka’nın anlatıları, birbirleriyle benzerlikleri nedeniyle, sinoptik, yani aynı bakış açısıyla yazılmıştır. (PR)

Aziz Markos*

 

MARKOS İNCİLİ

 

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image005.jpg

Aziz Markos

Fısıh ve Mayasız Ekmek Yortusu’na iki gün kalmıştı. Baş kâhinlerle din bilginleri Hz. İsa’yı hileyle tutuklayıp öldürmenin bir yolunu arıyorlardı. “Bayramda olmasın, yoksa halk arasında kargaşalık çıkar,” diyorlardı. (…)

 

Bu arada Onikiler’den biri olan Yahuda İskariot, Hz. İsa’yı ele vermek amacıyla baş kâhinlerin yanına gitti. Onlar bunu işitince sevindiler, Yahuda’ya para vermeyi vaat ettiler. O da Hz. İsa’yı ele vermek için fırsat kollamaya başladı.

Fısıh kurbanının kesildiği Mayasız Ekmek Bayramı’nın ilk günü öğrencileri Hz. İsa’ya, “Fısıh yemeğini yemen için nereye gidip hazırlık yapmamızı istersin?” diye sordular.

O da öğrencilerinden ikisini şu sözlerle önden gönderdi: “Kente gidin, orada su testisi taşıyan bir adam çıkacak karşınıza. Onu izleyin. Adamın gideceği evin sahibine şöyle deyin: ‘Öğretmen, öğrencilerimle birlikte Fısıh yemeğini yiyeceğim konuk odası nerede, niye soruyor.’ Ev sahibi size üst katta döşenmiş, hazır büyük bir oda gösterecek. Orada bizim için hazırlık yapın.” Öğrenciler yola çıkıp kente gittiler. Her şeyi, Hz. İsa’nın kendilerine söylediği gibi buldular ve Fısıh yemeği için hazırlık yaptılar.

Akşam olunca Hz. İsa Onikiler’le birlikte geldi. Sofraya oturmuş yemek yerlerken Hz. İsa, “Size doğrusunu söyleyeyim,” dedi, “sizden biri, benimle yemek yiyen biri bana ihanet edecek.” Onlar da kederlenerek birer birer kendisine, “Beni demek istemedin ya?” diye sormaya başladılar. Hz. İsa onlara, “Onikiler’den biridir, ekmeğini benimle birlikte sahana batırandır,” dedi. “Evet, insanoğlu kendisi için yazılmış olduğu gibi gidiyor, ama insanoğluna ihanet edenin vay haline! O adam hiç doğmamış olsaydı, kendisi için daha iyi olurdu.”

Hz. İsa yemek sırasında eline ekmek aldı, şükredip ekmeği böldü ve, “Alın, bu benim bedenimdir,” diyerek öğrencilerine verdi. Sonra bir kâse alıp şükretti ve bunu öğrencilerine verdi. Hepsi bundan içti. “Bu benim kanımdır,” dedi Hz. İsa. “Birçokları uğruna akıtılan antlaşma kanıdır. Size doğrusunu söyleyeyim, Tanrı’nın Egemenliği’nde yenisini içeceğim o güne dek, asmanın ürününden bir daha içmeyeceğim.”

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image006.jpg

İlahi söyledikten sonra dışarı çıkıp Zeytin Dağı’na doğru gittiler. Bu arada Hz. İsa öğrencilerine, “Hepiniz sendeleyip düşeceksiniz,” dedi. Çünkü şöyle yazılmıştır: ‘Çobanı vuracağım, koyunlar darmadağın olacak.’ Ama ben dirildikten sonra sizden önce Celile’ye gideceğim.” Petrus O’na, “Herkes sendeleyip düşse bile ben düşmem,” dedi. “Sana doğrusunu söyleyeyim,” dedi Hz. İsa, “bugün, bu gece, horoz iki kez ötmeden sen beni üç kez inkâr edeceksin.” Ama Petrus üsteleyerek, “Seninle birlikte ölmem gerekse bile seni asla inkâr etmem,” dedi. Öğrencilerin hepsi de aynı şeyi söyledi.

Sonra Getsemani denilen yere geldiler. Hz. İsa öğrencilerine, “Ben dua ederken siz burada oturun,” dedi. Petrus’u, Yakup’u ve Yuhanna’yı yanına aldı. Hüzünlenmeye ve ağır bir sıkıntı duymaya başlamıştı. Onlara, “Ölesiye kederliyim,” dedi, “burada kalın, uyanık durun.” Biraz ilerledi, yüzüstü yere kapanıp dua etmeye başladı. “Mümkünse o saati yaşamayayım,” dedi, “Abba, Baba, senin için her şey mümkün, bu kâseyi benden uzaklaştır. Ama benim değil, senin istediğin olsun.”

Öğrencilerin yanına döndüğünde onları uyumuş buldu. Petrus’a, “Sinum,” dedi, “uyuyor musun? Bir saat uyanık kalamadın mı? Uyanık durup dua edin ki, ayartılmayasınız. Ruh isteklidir, ama beden güçsüzdür.” Yine uzaklaştı, aynı sözleri tekrarlayarak dua etti. Geri geldiğinde öğrencilerini yine uyumuş buldu. Onların göz kapaklarına ağırlık çökmüştü. Hz. İsa’ya ne diyeceklerini bilemiyorlardı.

Hz. İsa üçüncü kez yanlarına döndü, “Hâlâ uyuyor, dinleniyor musunuz?” dedi, “yeter! Saat geldi. İşte İnsanoğlu günahkârların eline veriliyor. Kalkın, gidelim. İşte bana ihanet eden geldi.”

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image007.jpg

Yahuda İsayı öpüyor

Tam o anda, Hz. İsa daha konuşurken, Onikiler’den biri olan Yahuda çıkageldi. Yanında baş kâhinler, din bilginleri ve ileri gelenler tarafından gönderilmiş kılıçlı sopalı bir kalabalık vardı. Hz. İsa’ya ihanet eden Yahuda, “Kimi öpersem, Hz. İsa O’dur. O’nu tutuklayın, güvenlik altına alıp götürün,” diye onlarla sözleşmişti. Gelir gelmez Hz. İsa’ya yaklaştı, “Rabbi,” diyerek O’nu öptü. Onlar da Hz. İsa’yı yakalayıp tutukladılar.

Hz. İsa’nın yanında bulunanlardan biri kılıcını çekti, baş kâhinin kölesine vurup kulağını uçurdu. Hz. İsa onlara, “Niçin bir haydutmuşum gibi beni kılıç ve sopalarla yakalamaya geldiniz?” dedi, “her gün tapınakta, yanı başınızda öğretiyordum, beni tutuklamadınız. Ama bu, Kutsal Yazılar yerine gelsin diye oldu.” O zaman öğrencilerinin hepsi O’nu bırakıp kaçtı.

Hz. İsa’nın ardından sadece keten beze sarılmış bir genç gidiyordu. Bu genç de yakalandı. Ama keten bezden sıyrılıp çıplak olarak kaçtı.

Hz. İsa’yı görevli baş kâhine götürdüler. Bütün baş kâhinler, ileri gelenler ve din bilginleri de orada toplandı. Petrus, Hz. İsa’yı baş kâhinin avlusuna kadar uzaktan izledi. Avluda nöbetçilerle birlikte ateşin başında oturup ısınmaya başladı.

Baş kâhinler ve Yüksek Kurul’un öteki üyeleri, Hz. İsa’yı ölüm cezasına çarptırmak için kendisine karşı tanık arıyor, ama bulamıyorlardı. Birçok kişi O’na karşı yalan yere tanıklık ettiyse de tanıklıkları birbirini tutmadı. Bazıları kalkıp O’na karşı yalan yere şöyle tanıklık ettiler: “Biz O’nun, ‘Elle yapılmış bu tapınağı yıkacağım ve üç günde, elle yapılmamış başka bir tapınak kuracağım,’ dediğini işittik.” Ama bu noktada bile tanıklıkları birbirini tutmadı.

Sonra baş kâhin topluluğun ortasında ayağa kalkarak Hz. İsa’ya, “Hiç yanıt vermeyecek misin? Nedir bunların sana karşı ettiği bu tanıklıklar?” diye sordu. Ne var ki, Hz. İsa susmaya devam etti, hiç yanıt vermedi.

Baş kâhin ona yeniden, “Yüce Olan’ın Oğlu Mesih sen misin?” diye sordu.

Hz. İsa, “Benim,” dedi, “ve sizler, İnsanoğlu’nun Kudretli Olan’ın sağında oturduğunu ve göğün bulutlarıyla geldiğini göreceksiniz.” Baş kâhin giysilerini yırtarak, “Artık tanıklara ne ihtiyacımız var?” dedi, “küfrü işittiniz. Buna ne diyorsunuz?” Hepsi Hz. İsa’nın ölüm cezasını hak ettiğine karar verdi.

Bazıları O’nun üzerine tükürmeye, gözlerini bağlayarak O’nu yumruklamaya başladı. “Haydi, peygamberliğini göster!” diyorlardı. Nöbetçiler de O’nu aralarına alıp tokatladı.

Petrus, aşağıda, avludayken, baş kâhinin hizmetçi kızlarından biri geldi. Isınmakta olan Petrus’u görünce onu dikkatle süzüp “Sen de Nasıralı Hz. İsa’yla birlikteydin,” dedi. Petrus ise bunu inkâr ederek, “Senin neden söz ettiğini bilmiyorum, anlamıyorum,” dedi ve dışarıya, dış kapının önüne çıktı. Bu arada horoz öttü. Hizmetçi kız Petrus’u görünce çevrede duranlara yine, “Bu adam onlardan biri,” demeye başladı. Petrus tekrar inkâr etti.

Çevrede duranlar az sonra Petrus’a yine, “Gerçekten onlardansın; sen de Celilelisin,” dediler. Petrus kendine lanet okuyup ant içerek, “Sözünü ettiğiniz o adamı tanımıyorum,” dedi. Tam o anda horoz ikinci kez öttü. Petrus, Hz. İsa’nın kendisine, “Horoz iki kez ötmeden beni üç kez inkâr edeceksin,” dediğini hatırladı ve hüngür hüngür ağlamaya başladı.

Sabah olunca baş kâhinler, ileri gelenler, din bilginleri ve Yüksek Kurul’un öteki üyeleri bir danışma toplantısı yaptıktan sonra Hz. İsa’yı bağladılar, götürüp Pilatus’a teslim ettiler. Pilatus O’na, “Sen Yahudilerin kralı mısın?” diye sordu. Hz. İsa, “Söylediğin gibidir,” yanıtını verdi. Başkâhinler O’na karşı birçok suçlamada bulundu. Pilatus O’na yeniden, “Hiç yanıt vermeyecek misin?” diye sordu, “Bak seni ne çok şeyle suçluyorlar!” Ama Hz. İsa artık yanıt vermiyordu. Pilatus buna şaştı.

Pilatus, her Fısıh Bayramı’nda halkın istediği bir tutukluyu salıverirdi. Ayaklanma sırasında adam öldüren isyancılarla birlikte Barabba adında bir tutuklu da vardı. Halk, Pilatus’a gelip her zamanki gibi kendileri için birini salıvermesini istedi. Pilatus onlara, “Sizin için Yahudilerin Kralı’nı salıvermemi ister misiniz?” dedi. Baş kâhinlerin Hz. İsa’yı kıskançlıktan ötürü kendisine teslim ettiklerini biliyordu. Ne var ki baş kâhinler, Hz. İsa’nın değil, Barabba’nın salıverilmesini istemeleri için halkı kışkırttı. Pilatus onlara tekrar seslenerek, “Öyleyse Yahudilerin Kralı dediğiniz adamı ne yapayım?” diye sordu. “O’nu çarmıha ger!” diye bağırdılar. Pilatus onlara, “O ne kötülük yaptı ki?” dedi. Onlar ise daha yüksek sesle, “O’nu çarmıha ger!” diye bağrıştılar. Halkı memnun etmek isteyen Pilatus, onlar için Barabba’yı salıverdi. Hz. İsa’yı ise kamçılattıktan sonra çarmıha gerilmek üzere askerlere teslim etti.

Askerler Hz. İsa’yı, Pretorium denilen vali konağına götürüp bütün taburu topladılar. O’na mor bir giysi giydirdiler, dikenlerden bir taç örüp başına geçirdiler. “Selam, ey Yahudilerin Kralı!” diyerek O’nu selamlamaya başladılar. Başına bir kamışla vuruyor, üzerine tükürüyor, diz çöküp önünde yere kapanıyorlardı. O’nunla böyle alay ettikten sonra mor giysiyi üzerinden çıkarıp kendi giysilerini giydirdiler ve çarmıha germek üzere O’nu dışarı götürdüler.

Kırdan gelmekte olan Simun adında Kireneli bir adam oradan geçiyordu. İskender ve Rufus’un babası olan bu adama Hz. İsa’nın çarmıhını zorla taşıttılar. Hz. İsa’yı Golgota, yani Kafatası denilen yere götürdüler. O’na mürle karışık şarap vermek istediler, ama içmedi. Sonra O’nu çarmıha gerdiler. Kim ne alacak diye kura çekerek giysilerini aralarında paylaştılar.

Hz. İsa’yı çarmıha gerdiklerinde saat dokuzdu. Üzerindeki suç yaftasında, ‘Yahudilerin Kralı’ yazılıydı. Hz. İsa’yla birlikte, biri sağında öbürü solunda olmak üzere iki haydudu da çarmıha gerdiler.

Oradan geçenler başlarını sallayıp Hz. İsa’ya sövüyor, “Hani sen tapınağı yıkıp üç günde yeniden kuracaktın? Çarmıhtan in de kurtar kendini!” diyorlardı. Aynı şekilde baş kâhinler ve din bilginleri de O’nunla alay ederek aralarında, “Başkalarını kurtardı, kendini kurtaramıyor,” diye konuşuyorlardı. “İsrail’in Kralı Mesih şimdi çarmıhtan insin de görüp iman edelim.” Hz. İsa’yla birlikte çarmıha gerilenler de O’nunla alay ettiler.

Öğleyin on ikiden üçe kadar bütün ülkenin üzerine karanlık çöktü. Saat üçte Hz. İsa yüksek sesle, “Elohi, Elohi, lema şevaktani” yani, “Tanrım, Tanrım, beni neden terk ettin?” diye bağırdı. Orada duranların bazıları bunu işitince, “Bakın İlyas’ı çağırıyor,” dediler. Ararından biri koşup bir süngeri ekşi şaraba batırdı, bir kamışın ucuna takarak Hz. İsa’ya içirdi. “Dur bakalım, İlyas gelip O’nu indirecek mi?” dedi. Ama Hz. İsa yüksek sesle bağırarak son nefesini verdi. O anda tapınaktaki perde yukarıdan aşağıya yırtılarak ikiye bölündü. Hz. İsa’nın karşısında duran yüzbaşı, O’nun bu şekilde son nefesini verdiğini görünce, “Bu adam gerçekten Tanrı’nın Oğlu’ydu,” dedi. (…)

O gün Hazırlık Günü, yani Şabat Günü’nden önceki gündü. Artık akşam oluyordu. Bu nedenle, Yüksek Kurul’un saygın bir üyesi olup Tanrı’nın Egemenliği’ni umutla bekleyen Aramatyalı Yusuf geldi, cesaretini toplayarak Pilatus’un huzuruna çıktı, Hz. İsa’nın cesedini istedi. Pilatus, Hz. İsa’nın bu kadar çabuk ölmesine şaştı. Yüzbaşıyı çağırıp “Öleli çok oldu mu?” diye sordu. Yüzbaşıdan durumu öğrenince Yusuf’a, cesedi alması için izin verdi. Yusuf keten bez satın aldı, cesedi çarmıhtan indirip beze sardı, kayaya oyulmuş bir mezara yatırarak mezarın girişine bir taş yuvarladı. Mecdelli Meryem ile Yuse’nin annesi Meryem, Hz. İsa’nın nereye koyulduğunu gördüler.

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image008.jpg

Meryem Ana

Şabat Günü geçince, Mecdelli Meryem, Yakup’un annesi Meryem ve Salome gidip Hz. İsa’nın cesedine sürmek üzere baharat satın aldılar. Haftanın ilk günü sabah erkenden, güneşin doğuşuyla birlikte mezara gittiler. Aralarında, “Mezarın girişindeki taşı bizim için kim yana yuvarlayacak?” diye konuşuyorlardı. Başlarını kaldırıp bakınca, o kocaman taşın yana yuvarlanmış olduğunu gördüler. Mezara girip sağ tarafta, beyaz kaftan giymiş genç bir adamın oturduğunu görünce çok şaşırdılar. Adam onlara, “Şaşırmayın!” dedi, “çarmıha gerilen Nasıralı Hz. İsa’yı arıyorsunuz. O dirildi, burada yok. İşte O’nu yatırdıkları yer. Şimdi öğrencilerine ve Petrus’a gidip şöyle deyin: ‘Hz. İsa sizden önce Celile’ye gidiyor. Size bildirdiği gibi, kendisini orada göreceksiniz.’” Kadınlar mezardan çıkıp kaçtılar. Onları bir titreme, bir şaşkınlık almıştı. Korkularından kimseye bir şey söylemediler.

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image009.jpg

Mecdeleli Meryem

Hz. İsa haftanın ilk günü sabah erkenden dirildiği zaman önce Mecdelli Meryem’e göründü. Ondan yedi cin kovmuştu. Meryem gitti, Hz. İsa’yla bulunmuş olan, şimdiyse yas tutup gözyaşı döken öğrencilerine haber verdi. Ne var ki onlar, Hz. İsa’nın yaşadığını, Meryem’e göründüğünü duyunca inanmadılar. Bundan sonra Hz. İsa kırlara doğru yürümekte olan öğrencilerinden ikisine değişik bir biçimde göründü. Bunlar geri dönüp öbürlerine haber verdiler, ama öbürleri buna da inanmadı.

Hz. İsa daha sonra sofrada otururlarken Onbirler’e göründü. Onları imansızlıklarından ve yüreklerinin duygusuzluğundan ötürü azarladı. Çünkü kendisini diri görenlere inanmamışlardı. Hz. İsa onlara şöyle buyurdu: “Dünyanın her yanına gidin, Müjde’yi bütün yaratılışa duyurun. İman edip vaftiz olan kurtulacak, iman etmeyen ise hüküm giyecek. İman edenlerle birlikte görülecek belirtiler şunlardır: Benim adımla cinleri kovacaklar, yeni dillerle konuşacaklar, yılanları elleriyle tutacaklar. Öldürücü bir zehir içseler bile zarar görmeyecekler. Ellerini hastaların üzerine koyacaklar ve hastalar iyileşecek.”

http://evreninsirlari.net/sayilar/s112/s2_files/image010.jpg

Rab Hz. İsa, onlara bu sözleri söyledikten sonra göğe Tanrı’nın sağına oturdu. Öğrencileri de gidip Tanrı sözünü her yerde yaydı. Rab onlarla birlikte çalışıyor, görülen belirtilerle sözünü doğruluyordu

Yeni Antlaşma, Aziz Markos I:4-6, Kitab-ı Mukaddes

 

 

Üst yazımızda Yeni Anlaşma ( İncilden Aziz Markos Tarafından yazılmış

Bölüm esas alınarak ) İSA ‘ını ölüm anı ve sonrası anlatılmıştır

 

Aşağıda ise Aynı ölüm anının ve sonrası Kur’anda yazılmış ilgili ayetler

Esas alınarak izah edilmiştir.

Okuyucularımızın ikisini dikkatle okuyarak hangisinin doğru olduğuna karar vermeleri kendilerine kalmıştır

 

[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

[h=1]HZ. İSA’NIN ÖLÜMÜ[/h][h=1][/h]Tarih içinde hakkında en çok yanlış inanca sahip olunan kişi belki de Hz. İsa’dır. Ona karşı ilk haksızlığı Hıristiyanlar yapmış ve onun Allah’ın oğlu olduğunu iddia etmiş ve onu Allah’a eş koşmuşlardır. Kuran’da Allah bu iftiraya cevap verirken şöyle buyurur:

5/73- Andolsun, “Allah üçün üçüncüsüdür.” diyenler küfre düşmüştür. Oysa tek bir ilahtan başka ilah yoktur. Eğer söylemekte olduklarından vazgeçmezlerse, onlardan inkâr edenlere mutlaka (acı) bir azab dokunacaktır.

Hz. İsa’nın hakkındaki bir diğer yanlış inanç da geleneksel İslam anlayışında vardır. Bu inanca göre ise, Hz. İsa henüz ölmemiştir ve tekrar yeryüzüne dönecektir. Özellikle bazı Kuran ayetlerindeki ifadelerin anlamları kaydırılarak, konu çarpıtılmakta ve yanlış yorumlarla, sanki Kuran’da varmış gibi gösterilmeye çalışılmaktadır.

 

Bu çalışmada Kuran’da Hz. İsa’nın ölümünün nasıl anlatıldığı üzerinde duracağız ve yanlış yorumlanan ayetleri gözden geçireceğiz.

 

1- Kur’an’daki iki ayette açıkça Hz. İsa’nın vefat ettiği bildirilir:

5/117- “Ben onlara bana emrettiklerinin dışında hiç bir şeyi söylemedim. (O da şuydu:) ‘Benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan Allah’a kulluk edin.’ Onların içinde kaldığım sürece, ben onların üzerinde bir şahidim. Benim (dünya) hayatıma son verdiğinde (tevefa), üzerlerindeki gözetleyici Sen’din. Sen her şeyin üzerine şahid olansın.”

3:55 ALLAH İsa’ya şöyle demişti: “Senin dünyadaki hayatına son vereceğim ve kendime yükselteceğim. Seni inkar edenlerden kurtaracağım ve sana uyanları Diriliş Gününe kadar inkar edenlerin üzerinde tutacağım. Sonra, dönüşünüz banadır ve anlaşmazlığa düştüğünüz konularda aranızda ben hüküm vereceğim.”

Bu ayetlerde Hz. İsa’nın vefat ( teveffa) ettiği açıkça vurgulanmaktadır. Teveffa ( توفىَ ) kelimesi “canın alınması” anlamına gelir. Kuran’da bu kelime 25 yerde geçer. Bu kelimesinin geçtiği ayetler şöyledir:

4:97 Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler…..

6:61 ……. Sizden birine ölüm geldiği zaman elçilerimiz onun canını hiç vakit geçirmeden alırlar.

47:27 Melekler canlarını alırken nasıl da (pişmanlık içinde) yüzlerine ve sırtlarına vururlar?

5:117 ….Aralarında bulunduğum sürece onlara tanıktım. Canımı aldıktan sonra ise sen onların üzerine gözetleyici oldun. Sen her şeye tanıksın.”

16:28 Onlar ki, nefislerine zulmedip dururlarken melekler canlarını alır.

16:32 İyi durumdayken melekler canlarını almaya geldiklerinde,

10:46 Onlara söz verdiklerimizin bir kısmını sana göstersek de veya canını alsak da,

13:40 Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak da

40:77 ……ondan önce hayatına son versek de, onlar bize döndürüleceklerdir.

8:50 İnkar edenlerin canlarını melekler alırken bir görseydin!…..

10:104 …..Ben ancak, sizin canınızı alan Allah’a taparım. İnananlardan olmakla emrolundum.”

16:70 Ve sizi Allah yarattı, sonra da yaşamınıza son verir.

32:11 De ki, “Üzerinize görevlendirilen ölüm meleği canınızı alacak ve sonra Rabbinize döndürüleceksiniz.”

4:15 Kadınlarınızdan fuhuş yapanlara karşı içinizden dört tanık getirin. Tanıklık ederlerse, onları, ölünceye veya Allah onlara bir yol açıncaya kadar evlerde tutun.

7:37 …. Elçilerimiz kendilerine gelip canlarını alırken….

3:193 “Rabbimiz, biz, ‘Rabbinize inanın’ diye imana çağıran bir davetçiyi işittik ve inandık. Rabbimiz, günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört ve iyi kişiler olarak canımızı al.

12:101 “Rabbim, sen bana hükümranlık verdin ve rüyaların yorumunu öğrettin. Yeri ve göğü ayırarak yaratansın. Dünya ve ahirette sensin benim Velim (sahibim). Canımı Müslüman olarak al ve beni iyilere kat.”

22:5 ………. Kiminizin hayatına son verilir,

40:67 …….. Sizden bazılarının canı daha erken alınır.

2:234 İçinizden ölen erkeklerin geride bıraktığı eşleri…

2:240 Ölüp de geriye eşler bırakan erkekleriniz,…

Bu ayetlerden de anlaşılacağı gibi teveffa kelimesinin anlamı “canın alınması”dır. Bunlar dışında teveffa kelimesinin geçtiği iki ayet daha vardır. Bunlarda da yine teveffa kelimesi canın alınması anlamında kullanılır. Ama bunun istisnası vardır ve ayette de bu durum belirtilir. Uyku ile ilgili ayetler şöyledir:

39:42 Allah ölüm anında nefsi (bilinci) alır; ölmeyenleri de uyku anında… Hakkında ölüm kararı verdiklerini tutar ve diğerlerini de belli bir süreye kadar salıp gönderir. Düşünen bir topluluk için bunda dersler ve işaretler vardır.

6:60 O’dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten… Sonra dönüşünüz O’nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir.

Bu ayetlerde geçen ifade de teveffadır. İnsanların uykusunda da canlarının alındığı bildirilir. Uykuda olanların canları uyanınca verilmektedir. Ayette uykudaki ölümün istisnası belirtilmiş ve canın daha sonra verildiği açıklanmıştır. Buradaki istisna durumuna dayanarak tüm teveffa kelimelerinin uyku olduğunu iddia etmek son derece yanlıştır. Çünkü diğer teveffa geçen ayetlerde uyku durumunda olduğu gibi canın geri verildiğinden kesinlikle söz edilmez.

Hz. İsa ile ilgili ayetlere tekrar bakılırsa, onun canının alındığı bildirilmekte ve daha sonra verileceği yönünde hiçbir ifade bulunmamaktadır. Onun uykudaki gibi olduğunu iddia etmek sadece konuyu çarpıtmaktan öteye gitmeyen bir çabadır. Eğer Hz. İsa ile ilgili ayetlerdeki “vefat ettirme” ifadesini uyku olarak kabul edeceksek, diğerlerini de böyle kabul etmemiz gerekir. Çünkü aynı kelime aynı şekilde farklı yerlerde kullanılmaktadır. Örneğin: “4:97 Kendilerine zulmedenlerin canlarını alırken melekler…..” Bu ayette geçen ifadeden hareketle bu zulmedenlerde uyku halinde midir? Onlar da Hz. İsa gibi geri mi döneceklerdir? Onların Hz. İsa’dan farkı nedir? Bu ve buna benzer sorular hep cevapsız kalacaktır.

Ayette olan ifade Hz. İsa’nın açıkça öldüğüdür. Bunun ötesinde tekrar ruhunun verileceğine dair uyku ile ilgili ayetlerde olduğu gibi hiçbir açıklama yoktur.

Örneğin peygamberimizin vefat ettirilmesiyle ilgili bir ayette de aynı teveffa kelimesi geçer:

13:40 Onlara söz verilenlerin bir kısmını sana göstersek de, senin canını alsak ( teveffa) da…

Bu ayetteki hitap Hz. Muhammed’edir. Eğer vefat kelimesini uyku gibi kabul edilirse, buradan yola çıkarak Hz. Muhammed’in bir gün döneceğini iddia edebilir. Bu ne kadar saçma bir iddia ise Hz. İsa’nın gelişini yukarıdaki ayetlere dayanarak iddia etmekte aynı ölçüde saçma bir iddiadır.

2-Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne döneceği iddiasında bulunanların buna delil gösterilmeye çalıştıkları ayetlerden birisi şöyledir:

Hani Allah, İsa’ya demişti ki: “Ey İsa, doğrusu seni Ben vefat ettireceğim ve seni Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim ve sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim. Sonra dönüşünüz yalnızca Banadır, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz şeyde aranızda Ben hükmedeceğim. (Al-i İmran Suresi, 55)

Bu ayette geçen “sana uyanları kıyamete kadar inkara sapanların üstüne geçireceğim.” ifadesinden yola çıkarak, sözde Hz. İsa’nın tekrar geleceğinin Kuran’da bildirildiği iddiasında bulunulmaktadır. Bu senaryoya göre Hz. İsa yeryüzüne dönecek ve dünya hakimiyetini kendisine inananlarla beraber kuracaktır. Oysa bu tamamen Kuran’da anlatılmayan, vehme dayalı bir senaryodur.

Bu ayetin hiçbir yerinde Hz. İsa’nın yeryüzüne tekrar gelişinden söz edilmemektedir. Hz. İsa’ya uyanlar kıyamete kadar insanların üstüne geçecektir. Bu ayette vaat edilen budur. Yoksa Hz. İsa gelecek sonra tüm insanları birleştirecek ve insanların üstüne önder olacak gibi bir mantık ayette kesinlikle yoktur. Burada ayetin anlamı kaydırılarak Kuran’da bildirilmeyen bir şeyi söylemek ve böyle bir sonuç çıkartmak yanlış bir yaklaşımdır.

Burada kastedilen Hz. İsa’ya iman edenler yani Müslümanlardır. Müslümanlar ona bir peygamber olarak iman ederler. Müslümanların dünyada bir düzen kuracakları açıklanmaktadır. Bunun için Hz. İsa’nın gelişi gibi bir ön şart yoktur.

3-Bu konuyla ilgili olarak kullanılan bir ayet de şöyledir:

And olsun, Kitap Ehlinden, ölmeden önce ona inanmayacak kimse yoktur. Kıyamet günü, o da onların aleyhine şahit olacaktır. (Nisa Suresi, 159)

Bu ayette de dikkat edilirse, yine Hz. İsa gelecek diye bir anlam ya da ima yoktur. Sadece Kitap ehlinden olanların ölmeden önce ona inanacaklarını bizlere bildirmektedir. Bu ayetten yola çıkarak Kitap ehlinin ölmeden önce Hz. İsa’ya inanması ancak onun gelmesiyle olur. Öyle ise Hz. İsa gelecektir gibi yorumlar yapmak yanlıştır. Burada ayette olmayan bir şart ortaya atılmış ve açıkça ayetin anlamı çarpıtılmıştır.

Bir kere ayette Kitap Ehli’nden olanların kıyamete yakın bir zamanda Hz. İsa’ya iman edeceklerine dair bir ifade yoktur. Bu ayette tüm Kitap Ehli kastedilmektedir. Ayrıca ölümlerinden önce Kitap Ehli’nin iman etmeleri için Hz. İsa’yı görmeleri gibi bir şart da ayete göre söz konusu değildir. Hz. İsa’nın sağlığında bile onu görüp kitap ehlinden iman etmeyen bir çok kişi olmuş ve hatta onu öldürmeye bile kalkmışlardır.

Bu olsa olsa böyle olur mantığıyla bu sonuç çıkartılmış, Kuran’da bildirilen dışında ön yargıyla ulaşılmış bir iddiada bulunulmuştur.

Ayrıca ayetin devamı dikkatli okunduğunda çok önemli bir gerçek ortaya çıkacaktır. Hz. İsa ölümlerinden önce kendisine iman edenlerin hakkında kıyamet günü aleyhlerinde şahitlik yapacaktır. Bu ayetin Arapça metninde “aleyhim”( عليهم) ifadesi geçmektedir. “Aleyhim” kelimesinin “onların üzerine” veya “aleyhlerine” anlamları vardır. Bu kelime şahitik yapmak fiiliyle kullanıldığında bu şahitliğin olumsuz olduğu yani aleyhlerine olduğu anlaşılmaktadır. Kuranda bu iki kelimenin geçtiği ayetlere bakıldığında bu anlaşılacaktır.

Örneğin:

41/20- Sonunda oraya geldikleri zaman, işitme, görme (duyuları) ve derileri kendi aleyhlerine şahitlik edecektir.

Ayetin devamıyla düşünüldüğünde kitap ehlinde ölümlerinden önce Hz. İsa’ya iman edenlerin imanının makbul bir iman olmadığı anlaşılmaktadır. Aksine Hz. İsa onların aleyhlerine şahitlik yapacaktır. Bu iman Firavun’un imanı gibi kabul edilmeyen bir imandır. Üstelik burada söz edilen kitap ehli kıyamet gününe yakın olanlar değil Hz. İsa’dan sonra yaşayan tüm kitap ehlini kapsar. Bunların hepsi ölümlerinden önce Hz. İsa’nın Allah’ın elçisi olduğuna iman etmektedirler. Fakat ölüm anından önce olan bu iman makbul bir iman değildir. Hesap günü İsa onlardan şikayetçi olacaktır. Yukarıdaki ayetin önce ve sonrası okunduğunda burada kitap ehlinden Yahudilerin eleştirildiği görülecektir.

Şimdi ayete başına dönersek bu ayetin neresinde Hz. İsa tekrar yeryüzüne gelecek şeklinde bir anlatım yada ima vardır? Neye dayanarak böyle bir sonuç çıkarılmaktadır? Görüleceği gibi bu iddia sadece bir vehimdir ve bu yanlış yorumlar Kuran’a ait değildir.

4- Zuhruf suresinde ki bir başka ayet de yine anlamı dışında Hz. İsa’nın gelişiyle ilgili kullanılmaya çalışılmaktadır. Ayet şöyledir:

Şüphesiz o, saat için bir ilimdir. Öyleyse ondan yana hiçbir kuşkuya kapılmayın ve bana uyun. Dosdoğru yol budur. (Zuhruf Suresi, 61)

Bu ayette o sıfatının Hz. İsa olduğunu söyleyip, onun kıyamet saati için bir ilim olması için ancak kıyametten önce gelişiyle olabileceği iddia edilmektedir.

Bu ayette geçen “o “ zamiri hakkında iki farklı görüş var. Biri “o “zamirinin Kuran’ı işaret ettiği diğeri ise” o” zamirinin Hz. İsa’yı işaret ettiğidir. “O” zamirinin Hz. İsa’yı işaret ettiğini kabul etsek bile, ayetin direkt anlamından Hz. İsa’nın yeniden yeryüzüne gelişini söyleyen yada işaret eden bir ifade bulunmadığı görülecektir. Bu ayette de diğerlerinde olduğu gibi bir ön kabul yapılıyor ve Hz. İsa’nın kıyamet için bir ilim olması için ancak kıyametten önce gelişiyle olabilir denilmektedir.

Örneğin bir başka Kuran ayetinde “kıyamet yaklaştı “ şeklinde bir ifade bulunmaktadır. Günümüzden 14 asır önce de Kuran’ı okuyan bir kişi bu ayetle karşılaştığında kıyametin yaklaştığını okumaktaydı. Fakat aradan 1450 yıla yakın bir zaman geçmiştir. Hala kıyamet kopmamıştır fakat kıyamet bize yakındır. İnsanlık tarihine göre yaşanan zaman ayetin ifadesiyle kıyamete yakın bir zamandır. Ama kıyametin kopması daha asırlarda sürebilir veya yarın da kopabilir.

Bunun gibi ayetin ifadesiyle Hz. İsa kıyamet için bir ilimdir. Yani Hz. İsa ile ilgili bir şey kıyametin saatinin bilgisini verecektir. Fakat ayette Hz. İsa’dan hemen sonra kıyamet kopacak gibi bir anlatım yoktur.

5- Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne döneceğini bir an için kabul edelim. Bu durumda yaptığımız kabul açıkça Kuran’daki ayetlerle çelişecektir.

Hz. İsa kendisine kitap verilmiş bir nebidir. Eğer ikinci sefer gelecekse yine nebi olacaktır. Onun ikinci gelişinde nebi olmayacağının iddia edilmesi açık bir saptırmadır. Kuran’da Hz. İsa’nın nebiliğini ortadan kaldıran hiçbir ayet yoktur. Fakat yine Kuran ayetinde Hz. Muhammed’in nebilerin sonuncusu olduğunu bildirilmektedir:

33/40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiç birinin babası değildir; ancak o, Allah’ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, her şeyi bilendir.

Bu durumda Hz. İsa’nın tekrar geleceğini söylemek bu ayetle açıkça çelişir. Çünkü son nebi Hz. Muhammed’dir ve ondan sonra bir daha nebi gelmeyecektir.

6- Hz. İsa’nın tekrar geleceğini iddia edenlerin, kendi görüşleri doğrultusunda kullanmaya çalıştığı ayetlerden birisi de şöyledir:

4/157- Ve: “Biz, Allah’ın Resulü Meryem oğlu Mesih İsa’yı gerçekten öldürdük” demeleri nedeniyle de (onlara böyle bir ceza verdik.) Oysa onu öldürmediler ve nu asmadılar. Ama onlara (onun) benzeri gösterildi. Gerçekten onun hakkında anlaşmazlığa düşenler, kesin bir şüphe içindedirler. Onların bir zanna uymaktan başka buna ilişkin hiç bir bilgileri yoktur. Onu kesin olarak öldürmediler.

Bu ayette geçen “onu öldürmediler ve onu asmadılar.” İfadeden yola çıkarak Hz. İsa’nın öldürülmediği ve asılmadığı dolayısıyla hala canlı olduğu ve tekrar yeryüzüne döndürüleceği iddia edilmektedir.

Oysa ayet önyargılardan sıyrılarak okunduğunda böyle bir anlatımın olmadığı açıkça anlaşılacaktır. Burada söylenen şey Hz. İsa’yı öldürmeye çalışan kişilerin onu öldüremediği ve asamadığıdır. Yani inkarcılar Hz. İsa’ya bir zarar verememişlerdir. Fakat bu Hz. İsa’nın vefat etmediği ve tekrar yeryüzüne gönderileceği anlamına gelmez. Örneğin: müşrikler Hz. Muhammed’i ne öldürebildiler ne de asabildiler. Böyle olması Hz. Muhammed’in ölmediği anlamına gelmez. Hz. Muhammed başka bir vesile ile vefat etmiştir. Yukarıdaki ayette de Hz. İsa’nın inkarcılar tarafından öldürülmediği vurgulanmaktadır. Fakat bu başka bir vesile ile Allah onu vefat ettirmiş ve kendi katına yükseltmiştir. Dolayısıyla da bu ayetteki ifadelerde ne Hz. İsa’nın vefat etmediği gibi bir anlam vardır, ne de tekrar yeryüzüne döneceğine dair bir anlatım mevcuttur.

Sonuç: Temel olarak Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşüne delil olarak gösterilmeye çalışılan ayetler bunlardır. Görüldüğü gibi ayetlerde bildirilen Hz. İsa’nın öldüğüdür. Bunun ötesinde hiçbir ayette tekrar yeryüzüne döneceğine dair bir ifade yoktur.

Hz. İsa’nın tekrar yeryüzüne dönüşü iddiası Kuran’a dayalı bir düşünce değildir. Bu düşünce Hıristiyan etkisiyle uydurulmuş hadisler vasıtasıyla İslam dinine geçmiştir. Günümüzde de bu konuyu suiistimal etmek isteyen kişiler tarafından kullanılmaktadır. Bu suiistimallere karşı yapılacak en iyi tavır, olayları hep Kuran’a göre değerlendirmek ve Kuran dışı bu tarz zırvaları tümüyle terk etmektir.

 

Size Hz. İSA nın ölümü ve tekrar dünyaya canlanıp gelip gelmeyeceği hakkında İncildeki ve Kurandaki ilgili ayetleri ve bunlardan çıkan sonuçları tek tek izah ettik

 

 

Yazan ve Düzenleyen

Burhan Zihni SANUS

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Rüyamda Hz.İsa yı kahverengi saçlı 1.75 boylarında normal kiloda biri olarak gördüm.O zamana kadar filmlerde filan onu hep sarı saçlı olarak biliyordum.Rüyamdan sonra araştırdıgımda 2 rivayet oldugunu okudum birisi sarı saçlı olduguna dair öbürü kahverengi :D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hz. isa bana göre Nietzchenin de belirttiği gibi tam bir idiot . Tabi burada eski yunanca anlamı ile kullanıyorum ( Herhangi bir kamu görevini üstlenmeyen sade bir vatandaş . ) . Böyle saf bir varoluş sergileyen , Hayatı çoğunlukla mucizelerle geçen birini insanlar elbette , Tanrının oğlu yerine rahat bir şekilde koyabilecektir . Onun getirdiği öğretileri istediği gibi de çarpıtacaktır . Neyse belki peygamberlerin geliş şekli ve sırası , Tek tanrılı dinlerin reakarnasyonudur ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yahudilikte de ; Davut soyundan gelecek olan güçlü bir kral beklenir . Nostradamusun kehanetleri ile de bağdaştırılır ( Kötü günlerden sonra başlayacak olan altın çağ . ) . Burada islam çatısı altından bakacaksak , Mehdilik şii inancında vardır ama yukarıda da yazıldığı gibi kuranda yazılı değildir . Kuranda son kurtarıcı terimlerinden ziyade , Son peygamber hz .muhammed vardır ..

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Güzel bir konu. Paylaştığınız ikinci yazıyla ve yazarıyla alakalı küçük bir eleştirim olacak. Hayatın her alanında saplantılı ve sığ fikirli, güç idrakli, dar zihniyetli insanlar var olmuştur. Bilimde, sanatta, edebiyatta vs... Bu tipler, ,peygamber aracılığı ile indirilmiş kitabı okurlar fakat o okudukları boğazlarından ötesine geçemez maalesef.

 

Tanrıya inanmak, iman etmek, Kitaba inanmak, iman etmek farz ise, peygambere de inanmak, iman etmek farzdır. Bir peygamberin, indirilen kitap hakkında hiç bir açıklama getirmemiş olması düşünülemez. Bunu düşünmek çok aptalca bir yaklaşım olur. Bu nedenle hadisleri topyekün yok saymak ve kendi sığ kapasitesi oranında kitabı anlamaya çalışmak, insanlara bir halt anlıyormuş gibi açıklama yapmak, haddini bilmemezliktir.

 

Konuya dönersek, İsa Mesih'in ölmesi ve tekrar dirilmesi diye anlatılan olayın gerçek manası gizlenmiştir. Olayı modern bilimin varmış olduğu noktadan rahatlıkla yorumlayabiliriz artık. Sır olarak kalması gerekilen gerçekler artık daha anlaşılabilir bir hal aldı. Bu nedenle açık açık konuşulabilinir.

 

İnsan denilen varlığın üç boyutlu evrende beden aracılığı ile var olduğunu yani hareket halinde olduğunu yaşadığını biliyoruz. Bu bedenin hayatsal fonksiyonlarının sona ermiş olmasını vefat etme olayı olarak kabul ediyoruz. Vefat kelimesini bilinçli olarak kullanıyorum. Yukarıda alıntıladığınız sığ kafalı yazar tarafından kullanıldığı için. Ölmek ise çok daha farklı bir anlam ifade edebiliyor zaman zaman.

 

Mesela "Ölmeden önce ölün." sözünü bir çok kutsal metinde görüyoruz. Uykunun da yarı ölüm olarak kabul edildiğini biliyoruz. İşte bu ölüm şeklini üç boyutlu bedensel kafesten kurtulmak olarak anlıyorum.

 

Peki bu bedenden kurtulan şey nedir? İşte burası can alıcı nokta. Gerçek manada CAN'dan bahsediyorum. Fazla uzatmak istemiyorum konuyu. Çok detaya giremeyeceğim şimdilik. Kısacası insan bedeni yaşamsal faaliyetlerini noktaladığı anda, Ruh veya Can, farklı bir formdaki astral beden ile birlikte çeşitli görevli varlıklar tarafından zaptu rapt altına alınır. Hesaba çekilir.

 

İşte her insanın karşılaşacağı bu zaptu rapt altına alınma durumu İsa Mesih için henüz gerçekleşmemiştir benim ve bazı gnostik anlayıştaki insana göre. İsa Mesih astral bedeni ile birlikte farklı bir boyuttadır. Daha henüz görevini tamamlamamıştır.

 

Nasıl bir beden ile dünyaya tekrar geri gelir veya teknolojik yada kozmik olarak bir boyut kapısı açılır da farklı boyutta diğer sıkışmış varlıklar ile birlikte üç boyutlu dünyaya geçiş yapar bilemiyorum.

 

Sadece gelişinin çok yaklaştığını veya geldiğini öngörü olarak söyleyebilirim.

 

Zaman göreceli nasıl olsa.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...