Jump to content

Bitki Ruhları


Thyke00

Önerilen Mesajlar

AĞAÇLARIN DEVRİLDİĞİ YERDE KEDER HAKİM OLUR.

 

Baharın mutluluk veren güzelliğine yeniden kavuştuğumuz bu günlerde, yaşam döngümüzün en önemli varlıklarından olan tüm bitkilere hak ettikleri değeri yeterince verebiliyor muyuz?Gerçekte onlar olmadan, sadece 45 dakika kadar hayatta kalabiliriz; o kadar. Dünyadaki tüm ağaçlar kesilse, insanlar 45 dakikadan fazla yaşam şansına ulaşamayacaktır. Her an, yaklaşık, toplam 50 milyon kilometre karelik yaprak yüzeyinin fotosentezi sayesinde oksijen ve besin kaynaklarımızı sağlayan bizler, tek bir tane yetişkin ve sağlıklı ağaç kesildiğinde veya yandığında, onun olağanüstü görevini bilseydik eğer, daha fazla üzülürdük eminim.

 

Ağaçların mesajı; ''beni incitmeyin''dir sadece ve karşılığında ne çok şey verirler.

 

Her bir ağaç; büyüklüğüne, yaşına ve yaprak yüzeyinin genişliğine göre belli sayıda canlının oksijenini temin eder. Mesela, bu olgun bir kayın ağacı olsaydı; ve gereksiz yere yaşamına son verilseydi, bilinçli olarak şöyle üzülürdük; “Bu ağaç, saatte 1,5 kg. oksijen üreterek, günde 64 kişinin oksijenini sağlıyordu ve bir yılda havadaki 300 kg. kadar toksik ajanı emerek dışarı süzüyordu, ayni ağaç güneşli günlerde 350 litreden fazla su harcayarak çevresini 3-4 dereceye kadar da serinletebilen bir varlıktı, ne var ki artık yaşamıyor.”

 

Bitkilerin bize ruhsal mutluluk veren renk, koku ve güzelliklerinin yanında, gizemli özellikleri de var elbette, onlar hissiz otomatlar değildirler. Morötesi ve kızılötesi ışınları seçip, duyamadığımız frekansta sesler duyarlar. Yıldızlar ve ayın hareketlerinden etkilenir, sinyaller alırlar. Duyguları vardır, acıyı da algılarlar. Evrende madenler dahil, her nesnenin kendisine has bir yaşantısı ve sezgisi bulunur. Bitkilerde de 5 duyu ötesi bir algı türü vardır, kök dokularında ise sinirsel merkezleri bulunur. Onlar da dinlenir, uyuyup, uyanırlar. Çeşitli huylara sahiptirler; Orkide ve Glayörler ise, sinirli ve çok hassas bitkilerdendir.

 

Bitkilerle çok özel ilişki kuran insanlar olmuştur, yani bir insanın hisleri yetiştirdiği bitkilerce de algılanır. Onlarla düşünsel iletişim kurulabilir. Şüphesiz ki, hücresel düzeyde bir ana algılama ise, tüm canlılar arasında paylaşılmaktadır.

 

BİTKİ RUHLARI.

 

Mistiklerin “Deva” inancına göre, insan ve hayvanların ruhları varsa, elbette bitkilerin de vardır. Ancak bunlar toplu haldedir. Örneğin dünyadaki tüm bezelyelerin bir ruhu vardır, bu da; “Bezelye Devası”dır. Bütün güllerin birleşen bir ruhu vardır, buna da o çiçeğin Deva’sı denir.

 

Deva, Sanskritçe’de ışık varlık anlamındadır. Dünyadaki tüm ceviz ağaçlarının; ayrı ayrı yerlerde bulunsalar da, tek bir ruhu vardır. Bu da, “Ceviz Ağacı Devası” olarak

adlandırılır. Her tür çiçek, yosun ve ağacın topluca bir ruhu olmalıdır, onlar bir bütünün parçalarıdırlar.

 

Bu inanışa göre, doğanın işleyiş planı gereği, vazifelendirilmiş yüksek varlıklar bulunmaktadır. Her şeyin birbiriyle irtibatlı olarak düzenle yürümesi için, insanların da, Bitki ruhları ve Ulu Ağaçlar’la düşünsel iletişim sağlama, onların şikayetlerini dinleme ve önerilerine kulak vermesi eski bilgeliğin bir parçasıdır. Gizemli bir öğreti olarak ele alınmış ve uygulanmıştır.

 

Kuzey Amerika Kızılderililerinden, Cree kabilesinde, son derece güzel bir totem geleneğinin varlığından belki çok iyi bilinse de, yine söz etmek isterim. Totem, o topluluğun yapısında hayati bir önem taşır ve yeni bir totem yapımı için ağaç kesilmesi, heykel oyulması işlerinde tören ve ayinler yönetilirdi. Bu işler başlamadan önce, yaşlı Kızılderililer toplanır, ağacı bulduklarında çevresinde oturur ve onunla konuşurlar; “Bak sevgili ağaç, tüm olacaklar için üzgünüz ancak biliyorsun totemimiz çok önemli, artık öylesine eskidi ki bir yenisini yapmalıyız, onu da senden yapacağız.”. Sonra hiç konuşmadan arkalarını döner ve onun aynı türü olan en yakındaki başka bir ağacı kesmeye başlarlar.

 

Bunu neden yaptıkları ve neden bir diğer ağaca açıklama yapıp, ötekini kestikleri düşünülecek olursa; bu, onların, toplu bitki ruhlarının ve hücresel düzeyde ana algılamanın ne demek olduğunu bildikleri anlamını taşır.

 

Avustralya’da yaşayan Aborijinler ise, doğa ile olağanüstü bir ilişki kurmuşlar ve bitki mesajlarını çözmüşlerdi.

 

Bu inancı benimseyenler, Doğa’nın bizi işittiğini biliyorlardı. Ya şimdiki bizler, ona ne denli kulak verebiliyoruz?

 

ESKİ TOPLUMLARDA ÖNEMLİ AĞAÇLAR.

 

Kuzey Amerika yerlilerinin, Ege’deki Helen Uygarlığı’nın ve Kelt’lerin Ağacı; Meşe idi. Meşe ağacına çok sık yıldırım düştüğünü gözlemleyen bu insanların büyük kısmı,

Tanrı’larından birinin yıldırımla yere inerek, Meşe ağacında oturduğu kanısına varmışlardı. Helenler ise, Meşe’nin yıldırım tanrısı olduğuna inandılar, bu ağacın gövdesine vurarak şanssızlıklarına karşı, Tanrıları ile iletişime geçebildiklerine candan inanıyor ve koruma istiyorlardı. Günümüzdeki toplumların çoğunda yaygın olan ve 3 kez tahtaya vurarak korunmayı sağlama amacını güden batıl bir inancın kaynağının kökleri de onlardan kalmadır. Çoğu zaman, istemsiz bile olsa bu davranışı hala sürdürür ve tahtaya vururuz.

 

Eski toplumların bir çoğunda, ağaç kültü önemli bir yer tutardı. Göktürklerde, Yakut ve Uygur Türklerinde, Kayın Ağacı ve Karaçam kutsaldı.

 

Her şamanın özel bir ağacı bulunurdu ve Şaman ile, ağacı arasında gizli bir bağ vardı. Uygurların Türeyiş Efsanesinde ise, kayın ağacının ortasından çıkan beş güzel çocuğun en küçüğü; Böğü Tekin, Uygur Hanı olmuştu.

 

Kırım Türklerinde Çınar, Anadolu’da Ladin, Köknar,Yörüklerde Kara Dut ağaçları kutsaldı. Hurma, zeytin, nar, incir, muz, meşe gibi ağaçlar da, kutsal ağaçlardandır.

 

Batı Sibirya kavimlerinde kutsal ağaç Sedir’di. Mısırlıların Mistik ağacı İncir, Almanların ise Dişbudak'tır.

Alıntı

Ferda Ercan Uyulan.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ne güzel bir konu bu. :) :)

 

İnsanlar evlenir ve çocuklarını yetiştirmek için türlü zorluklara katlanırlar. İnsanlar, insan yetiştir. Oysa kaç insan, insana hayat veren bir ağaç yetiştirmiştir?

 

Şu hayatta en çok mutsuzluktan dem vurulur. Mutlu anların kısalığından ve tatminsizlikten konuşulur. Oysa basit bir reçete vardır. Evin bahçesine bir insan eliyle dikilen ağaç fidesi, her gün ve her gün büyür. İşe giderken kapıda karşılar, işten somurtkan somurtkan döndüğünüzde size yeşilliğiyle moral verir.

 

Aradan seneler geçer, siz yaşlanmışsınızdır. Ağaç da size eşlik etmiş, serpilip bir deve dönüşmüştür. Çocuğunuza, torununuza "Bunu ben diktim..." hikâyelerini defalarca anlatırsınız. Baharda çiçek açar, meyve verir. Tatlı meyvelerden yiyenler, size minnetlerini sunar.

 

Ağaç, sizden hiçbir şey istemez. Bazen havalar sıcak olduğunda, sadece dibini eşeleyip biraz su dökmenizi arzu eder. Su vermezseniz size küsmez, o kadar gururlu ve alçak gönüllüdür ki, sadece kuruyup solarak kendi hayatını sonlandırır.

 

Ve siz, bu Dünyadan sonsuzluğa göçtüğünüzde geride bu yaşlı devi bırakırsınız. Belki kökleriyle mezarınıza kadar gelip sizi yalnızlığa terk etmez. Vefasını sunar bizlere...

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

bitkilerin ruhunu hissedebiliyorum.bitkiler ile uzman biri farkettirmişti.fakat onların hayat zaman anlayışları çok farklı biraz yaşlı insanlar gibiler belkide bu yüzden yaşlılar bitkileri kendilerine daha yakın buldukları için ilgilenmek istiyorlar.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...