Jump to content

Minicik ışıkla üçüncü kitabını yazdı (Mutlaka Okuyun!)


kizginkuzgun

Önerilen Mesajlar

Önce gözlerinizi kapatın sımsıkı, ardından ellerinizle kulaklarınızı…

 

Açmayın sakın…

 

Ne kadar dayanabilirsiniz bu duruma?

 

5 dakika, 30 dakika, 1 saat, 5 saat, 24 saat ?

 

Düşünmesi bile insanın ruhunu daraltıyor, değil mi ?

 

Peki ya mecbur kalsanız duymamaya, görmemeye?

 

Tıpkı 34 yaşındaki Murat Kefeli gibi…

 

11 yıldır duymuyor, 6 yıldır da görmüyor…

 

Anlayacağınız hem kör, hem sağır Murat…

 

Daha doğrusu tek gözünün bir köşesinden içeriye toplu iğnenin ucu kadar bir ışık giriyor, o kadar…

 

Hastalığının ortaya çıkışı bir hayli ilginç…

 

Durup dururken önce ağır işitmeye başlıyor, ardından tamamen duymamaya…

 

Gitmedikleri hastane, doktor kalmıyor…

 

http://i.posta.com.tr/editor/ER/2012/10/22/fft31_mf1250151.JpegSonunda teşhis konuyor : Bir çeşit nöropati…

 

Yani sinir sistemi zedelenmesi...

 

Sebebi belli değil ama çeşidi çok olan bir hastalık…

 

Kimini kör, kimini sağır ediyor, kiminin kaslarını eritiyor…

 

Ve dünyada sadece 52 kişide görülen bu hastalığın tedavisi yok!

 

Zamanla duymamaya alışırken, doktorun “Hastalık yakında gözlerine de sirayet edecek; yani göremeyeceksin de” uyarısıyla sarsılıyor Murat ve ailesi…

 

Dünya başlarına yıkılıyor…

 

Öyle ki, baba Turan Bey üzüntüden kalp krizi geçiriyor…

 

Ya Murat?

 

İçine kapanıyor, tam altı ay odasından dışarı çıkmıyor…

 

Ve bir gün çıkıp, “Bundan sonra ağlamak yok… Utanmayacaksınız, ‘bizim hem kör, hem sağır bir oğlumuz var’ diyeceksiniz...” diyor ailesine…

Siz olsaydınız ne yapardınız?

 

Yani duymasaydınız ve görmeseydiniz…

 

Köşenize çekilir, hayata mı küserdiniz?

 

Yoksa Murat gibi tam üç kitap mı yazardınız?

 

Anlatacağım hikâyenin kahramanı Murat, benim dağarcığımda ‘azim’ kelimesi ve ‘hayata meydan okuma’ deyiminin tek karşılığı…

 

Bundan tam dört yıl önce tanıştım Murat’la…

 

İkinci kitabı ‘‘Penceremden Gökyüzüne Sarkarken Aşk’’ henüz çıkmıştı…

 

Merak ettim…

NASIL İLETİŞİM KURACAĞIMI BİLE BİLMİYORDUM

 

Öyle ya, hem görmeyen hem duymayan biri nasıl kitap yazabilirdi ki?

 

Müthiş bir hayal gücüyle yazılan kitabını nefessiz okudum…

 

Ve bir an evvel hikayesini dinleyip, çalıştığım Aktüel Dergisi’ne yazmak üzere yaşadığı Antalya Belek’e gittim..

 

Açıkçası hem kör, hem sağır biriyle nasıl iletişim kuracağımı bile bilmiyordum…

 

Annesi ve babasıyla konuşacağımı tahmin ediyordum ki, karşımda dimdik kendi icadı ‘avuç alfabesi’ ile iletişim kuran Murat’la karşılaştım…

 

Evet, yanlış okumadınız…

 

Murat insanlarla, avuç içine yazılan harflerle iletişim kuruyor…

 

Ne söylemek istiyorsanız, harf harf avuç içine yazıyorsunuz…

 

Siz yazıyorsunuz, o size konuşarak cevap veriyor…

 

KENDİ YAZDIĞI BİLGİSAYAR PROGRAMINI KULLANIYOR

http://i.posta.com.tr/editor/ER/2012/10/22/fft31_mf1250217.JpegKitabı nasıl yazdığına gelince…

 

Doktorundan gözlerinin de yavaş yavaş kapanacağını öğrenen Murat, bilgisayar programcısı olmasının da avantajıyla bir program yazıyor…

 

Program, bilgisayar ekranında çıkan her yazının her bir harfini tek tek büyütüyor…

 

Yani tek gözünün köşesindeki minicik delikten görebileceği büyüklüğe erişiyor her bir harf…

 

Ve o minicik ışık sayesinde bilgisayarda neler yapıyor Murat neler…

 

İnternete de giriyor, köşe yazısı da yazıyor, kitap da…

 

Gözü yoruldukça dinleniyor ama usanmadan kaldığı yerden devam ediyor…

 

Son olarak üçüncü kitabı ‘Veda Balesi’ni yazmış…

 

Ne denir ki, hiçbir şey!

 

Sadece şapka çıkarılır...

 

Not:

 

Murat’ın sessiz ve karanlık dünyasını merak edenler için internet adresi : www.muratkefeli.com.tr

Kaynak: Özsel Tortop yazıyor: Minicik ışıkla üçüncü kitabını yazdı - Posta

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu tür konularda süslü cümleler kurmaktan hoşlanmıyorum ama gerçekten ben olsaydım muhtemelen köşeme çekilmiş, bütün huysuzluğumla kendime acıyor olurdum... Büyük bir başarı örneği... Başarısı nedeniyle kendine kurduğu dünyayı merak ettim açıkçası... Kitabını mutlaka edinmek gerek.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Okuyunca kendi dertleriniz çok ama çok ufak gelmedi mi? benim geldi kendimden utandım ama biliyorum ki yarın sabah kalkıcam ve dertlerimi dünyanın merkezine koymaya devam edicem. Halbuki bu insanın varlığı, hikayesinin bile bize güç vermesi gerekir. Duyamamak ve görememek, sızan bir ışığa sığan 3 kitap, hangimiz engelli acaba bu insan mı yoksa ben mi?

 

Ne yazıktır ki insanoğlu ya da en azından ben ders alabilen bir varlık değil, en azından 3 kitabını da alıp okuyacağım.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Arkadaslar su anda Murat Kefeli'nin ilk kitabi 'Anne Neden Ben?'i bitirmek uzereyim. Kitap nasil mi? SARSICI...Edebi bir dil beklemeyin...Kurgu, tasvir, vs. de yok. Ne mi var? Hayat'in, bir kisinin hayatinin ta kendisi. Duygusal, rahatsiz edici, felsefi ve alelade... Cok zor okuyorum. Belki bir hafta oldu baslayali ama hala bitiremedim. Hem elinden birakamiyorsun, hem de bir anda firlatip atasin geliyor. Ne mi olacak kitabin sonunda? Mutlu son yok tabi ama ucuncu kitabinin siparisini verdim, bekliyorum. Ikinci kitabi da kismetse sonra. Dorduncu, besinci, kacinci olursa olsun alacagim. Son yazabildigi ya da benim son okuyabildigim kitabina kadar alacagim. Murat'tan cok sey ogrenecegimi dusunuyorum ve bir okur olarak ben de ona ufacik da olsa bir 'neden' verebilirim. Bunu hem istiyorum, hem de kendimi mecbur hissediyorum...

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu arada ilk kitabi bitirdim. Ilk kitabin kapagi ve arka kapak yazisi da soyle.

 

[TABLE=width: 750]

[TR]

[TD=width: 750, bgcolor: #1B1B1B]

Anne Neden Ben?

[/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%][/TD]

[/TR]

[TR]

[TD=width: 100%]http://www.muratkefeli.com.tr/images/anne-neden-ben.gif

Önce kulaklarım gitti.

"Gitmesi için bir neden yok. Sen duymak istemiyorsun," dediler.

Sonra aldatıldım. Bu sefer bacaklarım gitti.

"Aldatıldığını kabullenirsen düzelir," dediler.

Kabullendim. Bacaklarımı geri almayı başardım ama kulaklarım orada kaldı.

Tekrar aşık oldum. Sonra terkedildim. Bu sefer ellerim gitti.

Reddettim. "Aşk yüzünden olamaz," dedim.

"İçindeki adam seni kandırıyor. Deli hastanesine yatmalısın," dediler. İçimdeki adamın varlığına inandırıldım.

Ağrıdan yerlerde sürünürken, içimdeki adamı yenmek için ilaç almayı reddettim.

Sonra "Pardon. Biz yanılmışız. İçinde başka bir adam yokmuş, sen gerçekten hastaymışsın," dediler.

Ve en sonunda gözlerim güneşe veda ederken, "Yapılacak bir şey yok. Kabullenmelisin. Kör ve sağır bir şekilde de yaşayabilirsin," dediler.

Reddetmek istedim.

Başaramadım..."

Üçüncü baskı öncesinde, kitabın dağıtımında sorunlar yaşanabilir. "Anne Neden Ben?" i bulamadığınız takdirde, yayınevinden getirtmesini kitapçınıza söyleyebilirsiniz.

 

Yayınevi:O.D.T.Ü. Yayıncılık (METU Press) Eylül 2007[/TD]

[/TR]

[/TABLE]

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...