Jump to content

Ağaç kültü


kizginkuzgun

Önerilen Mesajlar

“Türk, evinden önce bahçesini yapar,

ağaç diker; Fransız ise yapı için ağaçları keser!” (Le Corbusier 1887-1965). Türk’ün anlayışına göre, evlilik gibi, ev de kutsaldır. Türk dünya görüşüne uygun olarak evin temelini atmadan önce ağaç (evin doğusuna) dikilir. Türk düşüncesinde Tanrı’nın evinin doğuya bakan kapısının önünde bir ağaç vardır ve bu ağaca “Tanrı’nın ağacı” denilmektedir. Her ağaç evin yanına dikilmez. Bu ağaçlar dut, nar, iğde, söğüt gibi türlerden oluşmaktadır. Türk geleneğinde ölümde de ağacın yeri büyüktür ve her mezar başına (bazen mezar taşına ağaç resmedilir) bir ağaç (servi) dikilir, ruhu tekrar ait olduğu yere göğe götürsün diye. Ve eğer dikilen bu ağaç yeşerir, göğe doğru uzarsa mezarda yatan kişinin mekânının Tanrı katı olacağına inanılır.

SERVİ: Mezarlıktaki serviler, düzgün boylarıyla göğe doğru yükselmekte, ebedi hayatı sembolize eder.

DUT: Anadolu’da evlerin önüne dikilen ağaçların başında dut gelir. Evin ağacı (evin ruhu) olarak kabul edilen dut ağacı, evin mutluluğu, saadeti, bekası ve bereketinin sembolüdür. Batı Anadolu’da “erkek dut” denilen meyvesiz ve koyu gölgeli olanı tercih edilir. (Dut gölgesi, it gölgesi).

NAR: Nar ağaçları da seyrek olarak evlerin önüne dikilir. Nar, Aydın bölgesinde, cennet meyvesi olması ve dikenleri dolayısıyla şeytanı evin etrafına sokmaması nedenleriyle tercih edilmektedir. Nar ağacı bütün Türk dünyasında kutsal sayılır. Türk kültüründe elma ve nar zürriyetin sembolüdür. Rüyada nar görmek neslin bereketli olacağına yorumlanır. Nar cennet meyvesi olduğundan ötürü nar tanelerini yere dökmek günahtır (Balıkesir/ Kürse Köyü). Düzce yöresinde, taze dut yaprağının şeker hastalığına iyi geldiğine inanılır. Amasya yöresinde Narın çiçeği çoksa kışın sert geçeceği ve uzun süreceğine inanılır.

İNCİR: İncir ağacı, virane, susuz, kırsal yerlerde yetişen, yamru yumru bir ağaçtır. İncir ağacı meyvesi muteber olmakla beraber odunu açısından da makbul sayılmaz. İncir ağacı, evden çok uzaklara, dağlara, susuz bağlara dikilirken, iğlek (incirin erkeği) ağacı da seyrek olarak evlerin önüne, pınarın, çeşmenin başına dikilir. Birisine beddua edileceğinde “Ocağında incir ağacı bitsin” derler. İncir dalı çabuk kırılır, dalından düşen de pek iyileşmez. Geceleri incir ağacı yanından, yakınından geçilmez. İncir ağacı altında yatmak iyi değildir. Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz.

İĞDE: İğde ağacı/dalı İç Anadolu’da, dikenli oluşu ve nazardan, kem gözlerden koruyucu vasıflarıyla tercih edilerek bahçelere dikilir. İğde ağacı ve iğde çekirdeğinin kutsal olduğuna inanılır. İğde ağacı ve çekirdeğinin nazara iyi geldiğine ve nazarı önlediğine inanılır. Bu sebeple delinmiş iğde parçacıkları çocukların, hastaların, hayvanların başlarına, kıymetli şeylere gök boncukla (Nazar) ve muskayla beraber takılır. İğde ağacının çiçekli dalları evlerin içine, hayvanların bulunduğu ağıllara asılır, küçük parçalar halinde insanların iç ve dış giyimlerine dikilir. İğde çekirdeğini inek yerse sütü bol olur (Düzce).

HUŞ (Ak ağaç=Betula alba): Orta Asya’da huş denince akla büyük ağaçlar gelmektedir. Türk kültürünün ve mitolojisinin en önemli ağacıdır. Huş ağacı Tanrı’nın kutlu ağacıdır. Huş (Ak ağaç), iyi ve koruyucu ruhların yeryüzüne inme yoludur. Huş ağaçları bulundukları yerlerde insanların içine ferahlık-içtenlik doldurur, rahatlatır, sevindirir, iyileştirir, iyiliğe yönlendirir. Huş ağaçları yanında yapılan dualar Tanrı’ya ulaşır ve kabul olur. Evin direği, huş ağacından yapılır. Huş; gençliğin, mutluluğun, özgürlüğün, barışın, dostluğun, vatanın ve dişiliğin sembolüdür. Türk’ün anlayışına göre, Huş’a (kayın=kadın) kadınların, anaların ana kutları sinmiştir. Onun için de Huş gereksiz yere kesilmez. Odunu iyi ısı verir.

TİTREK KAVAK: Kavak ağacı yaprağını tepeden dökerse kış çok olacaktır (Çanakkale). Kavak ağaçlarının sonbaharda tepe yaprakları erken dökülürse kış şiddetli, alt dal yaprakları erken dökülürse kış ılımlı geçermiş. Titrek kavak kadını temsil eder, dişiliğin ve mutluluğun sembolüdür. Titrek kavak, Tanrı’nın kutlu ağaçlarından biridir.

ARDIÇ: Ardıç ağacı da, Tanrı’nın kutlu ağaçlarındandır. Ardıç bütün Türk dünyasında tanınan, sevilen, saygı duyulan bir ağaçtır. Ardıç, dağ başlarında, kaya başlarında tek tek biten bir ağaçtır. Ardıç ağacının Tanrı tarafından dikildiği inancı bugün Anadolu’da bile halâ yaşamaktadır (Afyon/Dazkırı-Sarıkavak). Anadolu bozkırlarında ağaç görmek nadir olaylardandır.

ÇINAR: Çınar ağacı kutsal “ulu ağaç” sayılır. Evin ağacı olarak kabul edilir ve yaygın olarak kullanılır. Ağaçların yaprakları geç dökülürse, kış geç gelir. Çınar ağacı yapraklarını erken dökerse kış sert geçecektir. Çınar, doğumun da sembolüdür. Çocukların uzun ömürlü ve dallı budaklı olması, nesillerinin kıyamete kadar devam etmesi için aileler yeni doğan çocukları adına çınar dikerler.

CEVİZ: İncir ve ceviz ağaçlarının altında devamlı yatılmaz. (Ceviz gölgesi, kız gölgesi).

SEDİR: Sedir ağacı, ormanda insanlara, bütün hayvanlara ve kuşlara canlılık verir.

KARAÇAM: Erkeği temsil eden karaçam, ateşli ağaçtır, her şeye direk ve koruyucu çittir, insana sindiğinde sağlam kemikli, sert kaslı ve zorluklardan kaçmayan mert düşünceli olur. Sahaların çoğu karaçama bağlıdır.

SÖĞÜT: Anadolu’da söğütle ilgili pek çok yer adı bulunmakta olup Osmanlı beyliğinin kurulduğu yerin adı da Söğüt’tür. Söğüt’e adını veren de şüphesiz ki kutlu bir ağaçtır. Kültürümüzde önemli bir yeri olan söğüt, yiğitlerin gölgesinde oturdukları, çadır diktikleri kutlu ağaçlardandır (Söğüt gölgesi, yiğit gölgesi). Söğüt, evin, obanın, çadırın önündeki yerli ağaçtır ve daima evin önünde bulunur. Mersin yöresinde söğüt ağacı suyun müjdecisi olduğundan ötürü kutsal sayılır. Ak söğüt, kız çocuğunu simgeler.

ELMA: Elma, erkek çocuk sembolüdür, murattır. Elma, ayrıca güzellik sembolü olarak da kullanılır. Bucak/Bayır yöresinde düğün evindeki bayrak direğinin tepesi üç çatallı olup birine nar (çoğalma’nın sembolü), birine elma (tatlı dil), birine de soğan (bereket) takılır.

KARAAĞAÇ: Karaağaç birçok hastalıklara devadır. Nazara birebirdir (Bolu).

SONUÇ OLARAK: İslâm inancında (Kur’an- Kerim’de) ağaç, diğer bütün canlılar gibi, Tanrı’nın adını zikretmektedir. Allah tarafından gönderilen ağaçlara büyük bir saygı vardır. Kutsal Ağaç, kulların Tanrı’ya dileklerini ilettikleri, ona kurban ve adak adadıkları yerlerin başında gelmektedir. En yaygın uygulama ise bez bağlamadır. Türklerin ağaç kültünde mezarlıktaki ağaçlar hiçbir şekilde kesilmez ve özellikle yakacak amacıyla kesilip kullanılmaz mezarlıktaki ağaçlardan dal koparmak bile uğursuzluk sayılır, ölüm getireceğine inanılır (Örn: Konya/Beyşehir). Bu inanış sebebiyle, mezarlıktaki ağaçlar yüzlerce yıllık olan ulu ağaçlardan (çoğunlukla da meşe) oluşur. Kastamonu civarında ulu ağaçlara balta vurulmaz, döküntüleri dibinde çürümeye terk edilir. Türklerde canlı (yaş) ağaçların kesilmesi (özellikle de Cuma günleri ayrıca 6 Mayıs Hıdırellez günü/Trabzon yöresi ve Arefe günü/Artvin hiç ağaç kesilmez, oduna gidilmez) pek hoş karşılanmaz. “Yaş kesen baş keser” atasözü halk arasında hiç unutulmaz. Mehmet Emin Yurdakul ağaçla ilgili duygularını şiire dökmektedir;

“Sakın kesme, şu serimli köye kol kanat gersin

Sakın kesme, aziz vatan günden güne şenlensin”

 

 

Kaynak: http://blog.milliyet.com.tr/agac-kultu/Blog/?BlogNo=93848

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

“Türk, evinden önce bahçesini yapar, ağaç diker; Fransız ise yapı için ağaçları keser!” (Le Corbusier 1887-1965). keşke hala devam etse bu davranışımız :ermm:

 

Bu arada ekleme yapayım ben de... "Ocağına incir ağacı dikilmesi" sözünün incir'in betonu kırabilecek kadar güçlü kökleri olmasından kaynaklandığını duymuştum ama ne kadar doğrudur bilemiyorum.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Maalesef bu davranisimizin surdugu soylenemez. Ama Ataturk ile ilgili meshur bir olay vardir agac sevgisi hakkinda.

 

 

Atatürk bir gün çiftliğe gittiğinde, Köşk’ün hemen yanındaki Ulu Çınar ağacının dallarını kesmeye çalışan bir bahçıvan ile karşılaşır. Hemen bahçıvanı yanına çağırarak bunun nedenini sorar. Görevli bahçıvanın cevabı şöyledir: Ağacın dalları uzamış, binanın duvarlarına dayanmıştır. Aldığı cevaptan tatmin olmayan Atatürk, düşünülmesi bile imkansız olan bir emir verir.

 

AĞAÇ KESİLMEYECEK, BİNA KAYDIRILACAK

 

Görev İstanbul Belediyesi’ne intikal eder. Belediye Fen İşleri Yollar-Köprüler Şubesi sorumluluğu üstlenir. Ünlü bestecimiz Ferit Alnar’ın kardeşi olan Başmühendis Ali Galip Alnar (bazı kaynaklarda Ali Nuri Alnar olarak geçer) yanına aldığı teknik elemanlarıyla Yalova’ya gelerek çalışmalarına başlar.

 

8 Ağustos 1930 tarihinde önce bina çerçevesindeki toprak büyük bir dikkatle kazılıp yapının temel seviyesine inilir. İstanbul’dan getirilen tramvay rayları döşenir. Santim, santim çalışılarak bina yapı altına sokulan raylar üzerine oturtturulur. Artık binanın raylar üzerinde kaydırılarak ağaçtan uzaklaştırılması aşamasına gelinmiştir.

 

Güzel ve sıcak bir yaz akşamında Büyük Atatürk ile birlikte, kardeşi Makbule Atadan, Vali vekili Muhittin Bey, Emanet Fen Müdürü Ziya bey ve Cumhuriyet Gazetesi Başmuhabiri Yunus Nadi nezaretinde bina 4.80 m. civarında kaydırılır. Bu olağanüstü ve riskli iş 10 Ağustos 1930 tarihinde tamamlanır ve Ulu Çınar ağacıda kesilmekten kurtulur.”

 

 

RESİMLERLE YÜRÜYEN KÖŞK

 

 

 

 

http://img507.imageshack.us/img507/1163/67732044sc0.gif

http://img507.imageshack.us/img507/1163/67732044sc0.c089b4df76.jpg

 

 

 

 

 

 

http://img507.imageshack.us/img507/2037/98353276qg8.gif

http://img507.imageshack.us/img507/2037/98353276qg8.6e7b81e135.jpg

 

 

 

http://img146.imageshack.us/img146/6779/22243700nw1.gif

 

 

 

http://img507.imageshack.us/img507/6991/11349155in7.gif

http://img507.imageshack.us/img507/6991/11349155in7.bbf44859d4.jpg

 

 

http://img146.imageshack.us/img146/8363/68353311lr8.gif

 

 

 

http://img507.imageshack.us/img507/715/47300288bm9.gif

http://img507.imageshack.us/img507/715/47300288bm9.8eb82808d3.jpg

 

 

 

 

http://img519.imageshack.us/img519/7508/10fq1.gif

http://img519.imageshack.us/img519/7508/10fq1.ef33bc47d0.jpg

 

 

Yürüyen Köşk'ün Onarım Çalışmaları..

 

http://img519.imageshack.us/img519/9537/11sc2.gif

http://img519.imageshack.us/img519/9537/11sc2.454fbec763.jpg

 

 

Yürüyen Köşk'ün Son Hali

 

 

Kaynak: http://www.deuforum.com/forum_posts.asp?TID=11169&title=ataturkun-agac-sevgisi-ve-yuruyen-kosk

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bu güzel başlık için teşekkürler.

 

Genelde tüm kültürlerde nar ve servi yeraltını ve öte alemi yani ölümü sembolize eder. Bu neredeyse tüm kültürlerin hepsinde mevcuttur.

 

Eski inanlışlarda (anadoludan afrikaya kadar..) ağaçların çok kutsal olduğuna inanılırdı, ağaçların iki önemli kutsallığı olduğu düşünülürdü; birincisi ağacın kendi ruhu, ikincisi ağaçta yaşayan yani ağacı ev olarak gören ruhlar (Doğa ruhları). Bu yüzden çok zorda kalınmadığı zamanlarda ağaç kültü yoğun toplumlarda ağaç kesilmezdi. Kesilecekse önce ruhların başka bir eve geçmeleri için ikna edilir ve ardından ağacın ruhuna dualar okunurdu. Aynı şeyi anadolu da da görüyoruz. Bütün ağaç kültlerinin en önemli çıkış kaynağı "yaşam ağacı" felsefesidir (Her pagan toplumda bu mit vardır.)

 

Anadolu inanışında incir ağacında sufli ruhlar yaşadğına (cinler) inanılır, bu yüzden incir ağacı uzakta tutulurdu. Sonra bu inanç islamiyetle birleşmiş, arap-türk ortak adeti olmuştur. (Zaten cin inancı islam öncesi araplarda da mevcuttu) Haliyle incirin altında uyumak, incirin altına işimek hepimizin de küçükken duyduğu gibi "cin çarpılmasın" yani bu sufli doğa ruhlarının saldırına uğramaya sebep olduğuna inanılırdı. (Zaten o yüzden incir üzerinden beddua edilir)... Tabi gariptir benim küçüklüğüm incir ağaçlarıyla haşır neşir geçti. Karaburun'daki kiralık yazlığımızın hemen arkasında kocaman bir incir ağacı vardı, sabahtan akşama kadar incir ağacına tırmanır, dallarında oturur, orada oynar, orada yaşardım adeta.... Herhangi bir şey çarpmadı, evde de uğursuzluklar olmadı. Tam tersine hala en sevdiğim meyve incir, en hoşlandığım ağaçta incir ağacıdır... Demek ki bu ruhlar pekte kaba değiller =))

 

Bir başka bahsetmek istediğim nokta, Çınar ağacı... Çınar ağacının özünde çok güçlü bir bilgelik olduğunu iliklerime kadar hissediyorum, sadece bu benle alakalı değil toplumumuzla da alakalı. Çınar diyince hepimizin aklına "Güçlü, kudretli koruyucu" bir figür geliyordur sanırım... Çınar gibi dimdik ayakta durmak gibi geleneksel sözlerimizde mevcut. Çınar kültünü çok araştırdım ama sadece iki kültürde ön planda gördüm; Bir antik yunan iki anadolu... Antik yunanda Pan'ın kutsal ağacı olarak geçiyor ve Pan'ın koruması için adaklar veriliyormuş. Anadolu kültürü de burada yazdığı gibi... Benim inancım, Bir druid meşe'yi ne kadar kutsal sayıyorsa (çünkü meşe, tanrı'nın ağacıdır, tanrısal ağaçtır. Eril enerjiyi ve ateş elementini temsil eder. Bu yüzden kudreti sembolize eder.), Çınar'da bir o kadar kutsal.....

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Ağaç, kutsal bir köprü

 

 

http://www.mistikalem.com/thumbnail.php?file=resimler/agac_499993472.jpg&size=article_medium

 

 

Ağaç, sıklıkla bir egemenlik sembolü olur, kutsal bilgelik ve ruhsal enerjiyi betimler. Elbette kozmik bir bilinci paylaşıp yansıtırlar.

Ağaçlar, Yer ve Gök arasında bağlantı kurar; üstündeki kuşlar ile göklerden, kökleri ile de yeraltı dünyasından mesaj ilettiklerine inanılırdı. Keltler, Şamanlar, Kızılderililer, Hintliler, Slavlar ve daha birçok toplulukta da, doğa ruhları ile bağlantı kurabilme, Ulu Ağaçlarla düşünsel iletişim sağlama, onların şikayetlerini dinleme ve önerilerine kulak verme, gizemli bir öğreti olarak ele alınıp, uygulanmıştır.

 

Keltlerde Ağaç, manevi genişleme, güçlü spritüal enerji kaynağına yöneliştir. Birçok toplulukta, yaşam kutsal bir ağaçtır veya ağaç ruhsal büyümedir. Bolluk, ve yeniden doğuşu çağrıştıran, toprağın bereketini temsil edendir. Yeryüzünün kalbinde olan kökü, yaşamın sularını içer, göksel ve dünyevi güçler arasında bir köprü sayılarak, dallarını maviliklere uzatır.

 

Ağaç, sıklıkla bir egemenlik sembolü olur, kutsal bilgelik ve ruhsal enerjiyi betimler. Elbette kozmik bir bilinci paylaşıp yansıtırlar.

“Evren bir ağaçtır, ezeli olarak vardır, kökleri göğe uzanır, dalları ise aşağı sarkar. Bu ağacın saf kökleri Brahmandır, ölümsüz olandır, üç dünyanın içinde dinlendiği, erişilmez olandır, kendi olandır.”

Katha Upanischad, VI, 1

 

Kur'an'da adı geçen Tuba'nın, cennette bulunan, kökü yukarıda, dalları aşağıda olan büyük bir ağaç olduğuna, meyvesinin tükenmediğine inanılır. Çok fazla kutsal ağaç ve efsane bulunuyor, tüm topluluklarda ağacın önemi büyük, bunlardan Zeytin, Nur suresinde bildirilmiştir, ayrıca, hurma, muz, kiraz ve nar; Kaf, Rahman ve Vakıa surelerinde adı geçen ağaçlardır.

 

Mayaların Hayat ağacı', Şamanizm’deki alemleri bağlayan “yaşam ağacı” sembol ile özdeştir, birçok gelenekte karşılaşılan bu ağaç, Maya geleneğinde Yaxché adını alır.

 

Bhagavadgita'da ise, Assvatha; kökleri yukarıda, dalları aşağıda olan bir Tuba'ya benzer ve hayat ağacı'dır. Hayat Asvattha’dır, değişim gösterir, yaprakları veda’ların sembolü ve bilgeliktir, maddi varlığından uzaklaşmak isteyen bu ağacı tefekkür eder.

 

 

 

Kaynak: Mistik Alem - Ağaç, kutsal bir köprü

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...