Jump to content

Charles Baudelaire Şiirleri


KATA

Önerilen Mesajlar

ALBATROS

 

 

Tayfalar sık sık yakalar, iş olsun diye,

Koca deniz kuşlarını, albatrosları,

Keskin çukurlar üstünden kayan gemiye

Eşlik eden o kaygı bilmez dostları.

 

Ama bırakıldılar mı güvertelere,

O gök kralları ne sünepe, ne sarsak

Seriverir koca kanatlarını yere,

Yanlarında sürünen kürekler gibi, ak.

 

O kanatlı yolcu ne miskin, ne sümsüktür!

Ne çirkin, ne gülünçtür o güzel kuş şimdi!

Topallar kimi, uçan sakata öykünür,

Bir pipoyla gagasını dürtükler kimi!

 

O bulutlar prensine benzer Ozan da,

Fırtınayla senlibenli, yaylara gülen;

Yere sürülmüştür yuhalar arasında,

Yürüyemez devce kanatları yüzünden.

 

YOLCULUĞA ÇAĞRI

 

 

Yavrum, sevgilim, sen

Tadını bir bilsen

Orada yaşamanın birlikte!

Keyfince sevmenin

Ölünceye değin

O sana benzeyen ülkede!

Puslu gökte yer yer

O ıslak güneşler

Senin yaş içinde parlayan

Hayın gözlerince

Bir gizemli ince

Tad verir gönlüme her zaman

 

Orda her şey süs ve güzellik,

Erinç,haz ve dirlik düzenlik.

 

Evimizse her yıl

Daha pırıl pırıl

Olan döşentiye bezenir;

Nadir çiçeklerin

Kokusu amberin

Uzak kokusuyla beslenir;

Tavanlar ne zengin,

Aynalar ne derin,

Ne doğulu görkemlilik bu;

Orada her şey, ince,

Kendi öz dilince

Gizleriyle doldurur ruhu.

 

Orda her şey süs ve güzellik,

Erinç, haz ve dirlik düzenlik.

 

Bak gemiler suda

Bir derin uykuda,

O gezmeye düşkün gemiler;

Hepsi de en ufak

Arzun için uzak

Ülkelerden çıkıp gelirler.

-Ve gün batımları

Giydirir kırları,

Kanalları,kenti gitgide

Altınla, yakutla;

Uyur şimdi dünya

Sıcak bir aydınlık içinde.

 

Orada her şey süs ve güzellik

Erinç, haz ve dirlik düzenlik

 

 

DÜŞMAN..

 

 

Tükendi gençliğim karanlıklarda,

Çılgın fırtınalarda ve yağmurlarda;

Güneş bazan açtı, kapandı derhal

Bahtımın yazgısı karanlıklarda;

Öyle harap ettiler ki gönül bahçemi

Dallar hep kırıldı, yapraklar yerde

Kuytularda birkaç meyvesi kaldı...

 

İşte ulaştım güz aylarına

Fikirler sararmış yapraklar gibi;

Kullanmalı artık her bir aleti

Küreği, tırmığı ve ötekileri,

Düzeltip onarmak için yeniden

Bahçemdeki bütün harap yerleri

Suların basıp da oyup açtığı

Kocaman çukurları mezarlar gibi...

 

Hayal ettiğim yeni çiçekler,

Acaba bulurlar mı kimbilir,

Ardıç kuşlarının bulduğu gibi

Güç alabilecekleri her bir gıdayı,

Gizemli gıdayı, özlü gıdayı

Bu sulak topraklarda. Bu hoş havada.

 

Ey acı! Ey acı! Yiyip bitiriyor hayatı zaman,

Ve yüreğimizi kemiren düşman

Bu anlaşılmaz, bu garip düşman

Büyüyüp güçleniyor kanlarımızla

Durmadan kaybettiğimiz kanlarımızla

 

 

YALNIZIN ŞARABI

 

 

Seven kadının o garip bakışı var ya,

Sere serpe yıkansın diye güzelliği

Dalgalı ayın titrek göle gönderdiği

Beyaz ışın gibi bize doğru kayar ya;

 

Bir kumarbazın sonuncu para kesesi;

Çapkıca bir öpücüğü sıska Adeline’in;

Tıpkı uzak sesi gibi insan derdinin,

Sinirlendirici, tatlı bir müzik sesi,

 

Bütün bunlar değmez, derin şişe, senin

Dindar ozanın susamış yüreği için

Bağrında tuttuğun etkili balsılara;

 

Umut, gençlik, yaşam boşaltısın içlere,

- Ve onur, hazine bütün dilencilere,

Ki bizi yengin ve eş kılar Tanrılara!

 

 

HORTLAK

 

 

Canavar bakışlı ruhlar gibi

Yatağına geleceğim tekrar;

Süzüleceğim yanına kadar,

 

 

Dört yanım gecenin gölgeleri.

Öpecek, öpeceğim, esmerim,

Seni aydan soğuk öpüşlerle,

Nasıl sürünür, bir gibi yerle,

Yılan; seni öyle seveceğim.

 

Vakta ki soluk bir gün doğacak

Boş bulacaksın yattığım yeri,

Ki bu tün gün soğuk kalacaktır.

 

 

Hayatın, gençliğin üzerinde

Sevgiyle hükmeder başkaları,

Bense hükmedeceğim, dehşetle.

--------------------

Ey ölüm!koca kaptan

vakit erişti,demir al.

bu ülkeden sıkıldık,ey ölüm!

açılalım....

C.B.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sen ki bir hançer gibi

Sızlayan kalbime daldın;

Sen iblisler gibi güçlü,

Çılgın ve süslü geldin,

 

Horlanmış,yalnız ruhumu

Eyledin kendine yatak;

Zincire vurulmuş gibi

Sevip bağlandığım alçak

 

Nasıl kumarbaz kumara

Nasıl şişesine sarhoş

Nasıl kurtlarına bir leş

Bağlandıysa.-lanet sana!

 

Özgürlüğümün boynuna

Bir pala insin istedim,

Alçaldım,kalleş zehire

Bana bunu ödet dedim.

 

Heyhat!zehir de,pala da

Hafife aldılar beni

Dediler: “pis bir kölesin

Kurtarmaya değmez seni,

 

Budala!-çabalarımız

Seni ondan kurtarsa da

Hortlayıp öpücüklerinden

Doğacak bir vampir daha!

 

C.Baudelaire

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Biliyorum karşılaşacağım kaderimle

Yukarda bulutların arasında bir yerde;

Ne savaştıklarımdan nefret ederim,

Ne bekçilik ettiklerimi severim;

Memleketim Kiltartan Geçidi,

Köylülerim Kiltartan’ın fakiri,

Beklenilen sonların hiçbiri onlara ne bir kayıp getirir

Ne öncekinden daha mutlu kılar.

Ne kanun, ne görev mecbur etti beni savaşmaya

Ne önemli bir kişi, ne de alkışlayan kalabalıklar,

Yapayalnız bir hazın itici gücü

Sürdü bulutların içindeki bu kargaşalığa;

Herşeyi bir araya getirdim, herşeyi akıldan geçirdim,

Boş gözüktü alınacak nefesler önümdeki yıllar,

Alınan nefesler boş gerideki yıllar

Dengeli bu hayatla, bu ölüm.

 

William Butler Yeats

 

 

 

 

gece gece eritti beni...akıyorum sandelyeden,demıcem bastırıcam ıcımdekı geyıgı....:swoon2:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

SONNET 66

Tired with all these, for restful death I cry,

As, to behold desert a beggar born,

And needy nothing trimm'd in jollity,

And purest faith unhappily forsworn,

And guilded honour shamefully misplaced,

And maiden virtue rudely strumpeted,

And right perfection wrongfully disgraced,

And strength by limping sway disabled,

And art made tongue-tied by authority,

And folly doctor-like controlling skill,

And simple truth miscall'd simplicity,

And captive good attending captain ill:

Tired with all these, from these would I be gone,

Save that, to die, I leave my love alone.

 

Arkadaşlar bu şiirin orjinali bi de size Can Yücel'in çevirisini veriorum, daha önceden bir kaç kişi daha çevirmiş (Talat S. Halman, Bülent ve Saadet Bozkurt) fakat en iyi çeviri bence Can abimize ait, beğenmeniz dileğiyle :):):)

 

66.SONNET

Vazgeçtim bu dünyadan

Tek ölüm paklar beni

Değmez bu yangın yeri

Avuç açmaya değmez

 

Değil mi ki çiğnenmiş inancın en seçkini

Değil mi ki yoksullar mutluluktan habersiz

Ezilmiş hor görülmüş el emeği göz nuru

Ödlekler geçmiş başa derken mertlik bozulmuş

 

Değil mi ki korkudan dili bağlı sanatın

Değil mi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene

Doğruya doğru derken eğriye çıkmış adın

Değil mi ki kötüler kadı olmuş Yemen'e

 

Vazgeçtim bu dünyadan

Dünyamdan geçtim ama

Seni yalnız komak var

O koyuyor adama

 

(W.Shakespeare/Çeviren:Can yücel)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İçe kapanış

 

 

 

Derdim, yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;

Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam;

Siyah örtülere sardı şehri karanlık;

Kimine huzur iner gökten, kimine gam.

 

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,

Yesin kamçısını hazzın sefil cümbüşte,

Toplasın acı meyvesini nedametin,

Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

 

Bak göğün balkonlarından,geçmiş seneler,

Eski zaman esvaplarıyla eğilmişler;

Hüzün yükseliyor, güler yüzle sulardan.

 

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi

ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran,

Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

 

Çeviren: Sabahattin Eyüboğlu.

--------------------

Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam

 

cahit sıtkı tarancı nerden esinlendi anlaşıldı:)

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

HİÇLİĞİN TADI

Ey hüzünlü ruhum.

İhtiyar budala.

Kanının kanatlarında hırçın bir kıvılcım yanardı,

Umudun mahmuzu yavaşça dokunsa şaha kalkardın.

Ey şimdi her adımda derin derin soluyan hasta

İşe yaramaz beygir

Uzan olduğun yere dayanmasını bil.

Sönmeyen yanı var mı dünyanın...

Ruhum, acılarını örtün.

Ağır mermer tabutlarda uyanacak zamandır.

Yenilmiş yaralar içindesin kocamış bunak

Artık ne kavganın tadı

ne de aşkın dinmeyen fırtınası ulaşmaz sularına.

Elveda kavalın türküsü

Fülütün iç çekici elveda

Somurtkan ve karanlık kapılarımı çalmayın artık

Ey hazların derinliği duyumların ateşi elveda..

Ruhum sevgili baharın bitti.

O çılgın kokuların tükendiği zamandır..

Ayaklarımın altında yusyuvarlak dönüyor dünya

Issız dağların karlı ağzında donmuş bir yolcu derinlere kayıyor

Geçmişin titreyen eli sazdan örülmüş rüzgarlı kulübesi

Gerek yok sığınmaya

Ey her solukta gövdemi yutan zamanın muazzam ürperişi

Ruhum dünyanın çığlarını çağır.

Seni sarıp döne döne götürecektir zaman.

Charles Baudelaire

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İçe Kapanış

 

Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;

Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,

Siyah örtülere sardı şehri karanlık;

Kimine huzur iner gökten kimine gam.

 

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,

Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte;

Toplasın acı meyvesini nedametin

Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

 

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler

Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;

Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

 

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi

Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran

Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

 

Charles Baudelaire

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

İçe Kapanış

 

 

Derdim: yeter, sakin ol, dinlen biraz artık;

Akşam olsa diyordun, işte oldu akşam,

Siyah örtülere sardı şehri karanlık;

Kimine huzur iner gökten kimine gam.

 

Bırak, şehrin iğrenç kalabalığı gitsin,

Yesin kamçısını hazzın sefil çümbüşte;

Toplasın acı meyvesini nedametin

Sen gel, derdim, ver elini bana, gel şöyle.

 

Bak göğün balkonlarından, geçmiş seneler

Eski zaman esvaplariyle eğilmişler;

Hüzün yükseliyor, güleryüzle, sulardan.

 

Seyret bir kemerde yorgun ölen güneşi

Ve uzun bir kefen gibi doğuyu saran

Geceyi dinle, yürüyen tatlı geceyi.

 

 

Charles Baudelaire

ABBAS

 

Haydi Abbas, vakit tamam;

Akşam diyordun işte oldu akşam.

Kur bakalım çilingir soframızı;

Dinsin artık bu kalb ağrısı.

Şu ağacın gölgesinde olsun;

Tam kenarında havuzun.

Aya haber sal çıksın bu gece;

Görünsün şöyle gönlümce.

Bas kırbacı sihirli seccadeye,

Göster hükmettiğini mesafeye

Ve zamana.

Katıp tozu dumana,

Var git,

Böyle ferman etti Cahit,

Al getir ilk sevgiliyi Beşiktaş'tan;

Yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

 

Cahit Sıtkı Tarancı

cevap mı vermıs acaba yoksa calmıs mı:blink:

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yabancı

 

 

Söyle, Anlaşılmaz adam, kimi seversin en çok, ananı mı, babanı mı, bacını mı, yoksa kardeşini mi?

“Ne anam, ne de babam var, ne bacım, ne de kardeşim.”

“Dostların mı?”

“Anlamına bugüne kadar yabancı kaldığım bir söz kullandınız.”

“Yurdunu mu?”

“Hangi enlemdedir bilmem.”

“Güzelliği mi?”

“Tanrısal ve ölümsüz olsaydı, severdim kuşkusuz.”

“Altını mı?”

“Siz Tanrı’ya nasıl kin beslerseniz, ben de ona öylesine kin beslerim.”

“Peki, neyi seversin öyleyse sen, olağanüstü yabancı?”

“Bulutları severim… işte şu… şu geçip giden bulutları… eşsiz bulutları!”

 

Çeviri: Tahsin Yücel

 

Charles Baudlaire

 

 

 

Alıp Götüren Koku

 

Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında

Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker

Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer

Hep aynı günün ateşi vurur sularına

 

Sonra birden görünür, baygın, tembel bir ada

Garip ağaçlar, hoş meyveler verir tabiat

Erkeklerin biçimli vücutlarında sıhhat

Ve bir safiyet kadınların bakışlarında

 

O güzel iklimlere sürükler beni kokun

Bir liman görürüm, yelkenle, direkle dolu

Tekneler, son seferin meşakkatiyle yorgun

 

Burnuma kadar gelen hava kokular taşır

Yemyeşil demirhidilerden gelen bu koku

İçimde gemici şarkılarına karışır

 

Çeviri: Orhan Veli Kanık

 

Charles Baudlaire

--------------------

Yokluğun Tadı

 

Acılı ruh, didinmeye düşkün eskiden,

Umut, ki mahmuzu can katardı çabana,

Artık sürücün olmaz! Utançsız yatsana

Kocamış at, her engele takılıp giden.

 

Katlan, yürek; ağır uykuna dal şimdiden.

 

Yenilmiş , bitkin ruh! Koca serseri, sana

Artık ne uğraşıdan tat var, ne sevgiden;

Kalsın flüt iç çekişten, boru ezgiden!

Zevkler, ilişmeyin bir küskün, bezmiş cana!

 

Canım ilkyazın kokusu gitti yabana!

 

Zamandır her dakika beni yutup yiyen

Sonsuz kar donmuş bir gövdeyi sararcana;

Yukardan baktığım yeryuvarlağı bana

Bir sığınak göstersin istemem yeniden.

 

Çığ, götürür müsün düştügünde beni sen?

 

Charles Baudelaire

--------------------

HÜZÜN VE SERSERİ

 

 

 

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra,

Büyülü, mavi, derin ve ışıl ışıl yanan

Bambaşka denizlere, bambaşka semalara,

Şu kahrolası şehrin simsiyah havasından?

Agathe, uçtuğu var mı ruhunun arasıra?

 

Hey trenler, vapurlar beni burdan götürün!

Ne var gözyaşlarından çamurlar yuğuracak?

Arasıra der mi ki Agathe´ın ruhu, üzgün,

"Nedametten, azaptan ve ıstıraptan uzak

Hey trenler, vapurlar, beni burdan götürün."

 

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet,

Ey, sadece sevincin, aşkın ürperdiği yer,

Ey, her ruhun içinde bulunduğu saf şehvet,

Ey bir ömür boyunca gönül verilen şeyler!

Ne kadar uzaktasın ey mis kokulu cennet!

 

Ah o yeşil cenneti, çocuksu sevdaların,

O koşuşlar, şarkılar, o demetler, buseler,

İnildeyen kemanlar arkasında sırtların,

Akşam, korkuluklarda şarap dolu kaseler,

- Ah o yeşil cenneti çocuksu sevdaların!

 

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde

Çok daha uzakta mı yoksa Çin´den, Maçin´den?

Beyhude bir arzumu inildeyen dillerde,

Canlanan bir hayal mi billur sesler içinden,

O bilinmez zevklerin yüzdüğü masum belde.

 

Charles Baudelaire

--------------------

Aşıkların Ölümü

 

Yatağımız olacak ,hafif kokuyla dolu,

Divanımız olacak ,bir mezar gibi derin;

Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin

O garip çiçekleri süsleyecek konsolu.

 

Son sıcaklıklarını sarfederek hovarda,

Birer ulu meşale olacak kalplerimiz;

Çifte ışıklarından gidip gelecek bir iz

İkimizin ruhunda, o ikiz aynalarda.

 

Pembe, lahuti mavi bir akşam saatinde,

Veda'la dolu, uzun bir hıçkırık halinde

Yanacak aramızda bir tek şimşeğin feri;

Nihayet kapıları biraz aralayarak,

Sadık ve şen bir melek gelip uyandıracak

Buğulu aynaları ve ölmüş alevleri

 

Charles Baudelaire

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Yavrum, sevgilim, sen

Tadını bir bilsen

Orada yaşamanın birlikte!

Keyfince sevmenin

Ölünceye değin

O sana benzeyen ülkede!

Puslu gökte yer yer

O ıslak güneşler

Senin yaş içinde parlayan

Hayın gözlerince

Bir gizemli ince

Tad verir gönlüme her zaman

 

 

kata abla güzeldi be...:D

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Hüküm Giymiş Bir Kitap İçin Yazıt

 

Dertsiz okuyucu, çoban kadar rahat,

Az'la yetinen, açık yürekli insan,

İçkiye düşkün ve hüzün kokan,

Bu kederli kitabı fırlat at.

 

Kendi söz sanatını kapmadınsa

Şeytan'dan, o kurnaz ihtiyardan,

At! Bir şey anlayamazsın ondan,

Ya da inanırsın isterik olduğuma.

 

Ama, büyüye kaptırmadan kendini,

Gözün varsa uçuruma dalmayı bilen,

Oku beni, öğrenmek için sevmeyi beni,

Her şeye meraklı ruh, acı çeken,

Ve gideceksin arayarak cennetini,

Acı bana!.. Yoksa, lanetlerim seni!

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

ALIP GÖTÜREN KOKU

 

 

Gözlerim kapalı, bir sonbahar akşamında

Sıcak göğsünün kokusunu içime çeker

Dalarım, gözlerimden mesut kıyılar geçer

Hep aynı günün ateşi vurur sularına

 

 

 

 

 

 

AŞIKLARIN ÖLÜMÜ

 

 

 

Yatağımız olacak, hafif kokuyla dolu

Divanımız olacak, bir mezar gibi derin

Bizim için açılmış, en güzel iklimlerin

O garip çiçekleri süsleyecek konsolu

 

 

 

 

 

 

 

SARHOŞ OLUN

 

 

 

Hep sarhoş olmalı. Her şey bunda; tek sorun bu.

 

Omuzlarınızı ezen, sizi toprağa doğru çeken Zaman’ın korkunç ağırlığını duymamak için durmamacasına sarhoş olmalısınız.

 

Ama neyle?

 

Şarapla,

şiirle

ya da erdemle,

nasıl isterseniz.

Ama sarhoş olun.

 

 

 

 

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Pek Neşeli Kadına (Kötülük Çiçekleri kitabında yasaklanan şiirlerinden)

İşte tıpkı bunun gibi, meleğim,

Şehvet saati çalınca,bir gece

Sokulup alçakça, gürültüsüzce

Hazinene tırmanmak tüm dileğim,

 

Tüm dileğim yırtıp cezalandırmak

Bağışlanmış velûd göğsünü senin,

Üzerinde o neşeli teninin

Geniş, büyük, derin bir yara açmak.

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Bohemliğin ve Melankolinin dibini bulduğu şiiri ;

 

Koyu bir çamur bulup solucanlara uysam,

Bir derin çukur kazsam cânım için cihanda,

Serip kart kemikler'mi, bi yatsam, bi uyusam,

Bataklığa gömülmüş timsah gibi nisyanda.

Nefretim vasiyetler, nefretim kabirler tüm.

Avuç açacağama bidamlacık yaş için,

Sağken, akbabaları başıma üşürürüm,

Gölkanlara belensin o cenabet cesetim!

Kurtlar, gözsüz-kulaksız, benim kankardeşlerim,

Bolahenk feylesoflar, daldölleri leşlerin,

İşte size bir ölü, güloynar ve gönüllü!

Örenimin üstünde fırdönün gönlünüzce!

Var mı ölümden öte ölüye bir işkence,

Ölümü seçmiş madem ölülerle bu ölü?

Yorum bağlantısı
Diğer sitelerde paylaş

Sohbete katıl

Şimdi mesaj yollayabilir ve daha sonra kayıt olabilirsiniz. Hesabınız varsa, şimdi giriş yaparak hesabınızla gönderebilirsiniz.

Misafir
Bu konuyu yanıtla...

×   Farklı formatta bir yazı yapıştırdınız.   Lütfen formatı silmek için buraya tıklayınız

  Only 75 emoji are allowed.

×   Bağlantınız otomatik olarak gömülü hale getirilmiştir..   Bunun yerine bağlantı şeklinde gösterilsin mi?

×   Önceki içeriğiniz geri yüklendi.   Düzenleyiciyi temizle

×   You cannot paste images directly. Upload or insert images from URL.

×
×
  • Yeni Oluştur...